30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
h d erl bırafcılmışlığı dışmda, tarihten ya da gün'den gelme bir acısı, bir kompleksi yok Türkiye'nin. Dışarı gidip gelenler ah vah ederdi eskiden. «Âlem almış başını gidiyor, bu biamki ne gerilik:» diye durmadan tırnagını yerdi aklı erikler. CUHHURlm 3 Jub»! 1976 G OLAYLAR VE GÖRÜSLER Çeyrek yüzyılda bazı yanlışlarm altmdan kslkabildik galiba. Bir: Geriliğimiz, göksel bir nedene dayanmadığı gibi, ulusça çok tembel oluşumuzdan da değil. Başlıca neden, iki yüzyıl dır dışardan ve içerden sömürülüşümüz ile içer den kötü yönetilişimizdir... İki: Kalkınacağız, gelişeceğiz ama Avrupa, Amerika özentisiyle de ğil. Her ulus tarihinin yarattığı koşullarla bağlıdır. Halkın temel özlemleri doğrultusunda yönelişlerle olur ne olursa.. Üç: Gelişmenin başlı ca iticisi dışardan gelmeyecek, büyük itici güç kendi gücümüzdür. Her türlü yol ve araçla birbirine bağlanmış bunca ulus arasında bir «ada* değildir Türkiye. Çeyrek yüzyıllık deneyler göstermiş tir ki, büyük devletlerden birinin kuyruğuna takılârak gelişmek hayaldir. Tarımda ilerlemenin, endüstrileşmenin, dengeli biçimde şehirleşmenin, eğitim, sağlık, konut ve beslenme alanların daki açıklan kapamanm yöntemlerini kavramı$tır halkımız. Büyük oranda kendi gücümüzü harekete geçirdikten sonra, gereksinme duydu ğumuz ölçüde dış kaynak ve kredi kullanabiliriz, ama «uydu» olmadan. Alacağımız teknik yardım ve kredinin seçim ve denetimi kendl elimizde olmak koşuluyle... Ne kadar örtülürse örtülsün bir de «sınıf savaşımı» yürürlüktedir. İçerde yaratılan kaynaklarla dışardan ahnan teknik yardım ve krediler, şuna buna degü, ulusun tamamına kıtflanılmalıdır. Kalkınma varsılı daha varsıl, yoksulu daha yoksul etmek için değil. toplumun tümünün mutluluğunu arttırmak için olmalıdır. Ama kolay degil yüzlerce yıldır azınlığın çıkanna dönen çarkı, çoğunluğun çıkanna döndürmek. Kapitalist kalkınma yolunu denedik geldik, bu kadar oldu. Kapitalist olmayan kaltanma yolunu «sosyalist» diye, ckomünist» diye halkın gözünde «öcü.leştirmek kolay olmayacaktır bundan öteye. 1973. 1975 seçimlerinde sol oylar arttı. Bir zorunlu gidişin içındeyiz. Evrile devrile, sol oylann çoğurduk olduğu bir ülke Olacak haritamız. Tarımda gelişme, ama çofunlugun yararına. Endüstrileşme, ama çogunlugun yaranna. Şehirleşme, ama halk çoğunluğu nun iş, eğitim, saglık olanaklan bulabildiği bir ZOR DÖNEMEÇ Fakir BAYKURT şehirleşme. Sosyal güvenlik hizmetlerinin azınlık için değil toplumun tümü için olduğu bir kalkınma. Çekişme bunun çekişmesidir açık seçik. Çahştıran ve yöneten azınlık mutlu olsun da büyük çof.unluk isterse taş yesin sayfası kapanıyor tanhin. Demokrasinin belki çeşidi var, ama gerçegme ulaşmanın da yolu, solun, sağlıkla nefcs aldığı, ağır bastığı «düzey.den geçiyor. Nasıi tunımlar kitaplar faşizmi? «Sermayenin zorbalık yönetimi> diye. CİA mıdır ortalığl bunca karınıran? Dış sermayenin varlıgı ve etkinliği ölçüsünde? Yerli sermaye istemez ml şiddeti? Variığını tehlikede gördüğü derecede. Niçin isteı zorbalık yönetimini sermaye? Uyanan halk kitlelerinin demokratik isteklerini bastırmak için. Kalkınmanın getireceği büyük lokmalan sermayenin yutması yolunu sürgit açılt tutabilmek için. Halk da pay alacak olursa, sermayenin lokmalan küçülecektir. Maddi yararlanması azaldıkça politik egemenliği de sarsılacak, yönetim dcğrudan halkın eline geçecek, işçiler, işsizler. köylüler, az gelirli memurlar, esnaf, ağır basmağa başlayacaktır. Kolay değildiı uzak geçmişten beri yararlanıp geldiği önceükleri halka vermek. Onun için sermaye direnmekte, zorbalık yönetimini kurarak hukukun, bürokratik olanakların her santiminden yararlanmağa çabalamaktadır Hio bir ülkede saltanatını sonsuza delc sürdürememiştir ama denendigi her ülkede tipik uygulamaları olmuştur. Halk isteklerini deyimliyor diye okullar, üniversiteler vurulan ilk hedefler olmuştur. Sendikalar, işçiler baskı altına almmıştır. Tüm anlatım sanaüan denetlenmiş, kitaplar topJatılıp yakılmış ya da karbon fabrikalarına gönderilmiştir. Yazarlar, sanatçılar cezaevlenne tıkılmış, sürgünlere gönderilmiştir. Sermaye ıdeologlan, bilimden, sanattan yana olduklarmı seyleyerek halkın gözünü küllemek istemişlerdır. ama uygulama bütün sıküıgı, bütOn zorbalığıyle sürmüştür. Hindenburg gibi yaşlıların onayı ve desteğiyle yönetim temelli şiddet uygulayıcuı ellere verilmiş, ilerici, hattâ ılımlı sol partüer kapatılmış, sağcı olmayan politikacılar toz edümiştir. «Hukukun üstünlüğti. kitaplarda bile zor bulunur bir kavram olmuştur. Mahkemeıer mizansen, yargıçlar kukla .olmuştur. Keyfi gerekçelerle insanlann tutuklanması, evlerinde, iş yerlerinde, sokakta uluorta öldürülmesi güniük olaylar haline gelmıştir. Kimi ölümler kanlı, kimi ölümler kan dökülmeden, kitlelerin gözüne ülkenin variığını korumanın gerefi gibi gösterilerek yerine getirilmiştir. Büyük ayıklamalar, toplama kampları yoğun propagandalarla zorunlu yurtseverlik uygulamalan gösterilmistir «Ulusal çıkar> gibi kavramlar hatırına susan demokratik güçler, korkup sinen yurttaşlar, iş işten geçtikten sonra ayıkmışlar ama geciken ayıkma, ya da duyulan pişmanlık, yarar sağlamamıştır. Insan onuruna yakışır yönetime ve kalkınma yöntemlerine yeniden gelebilmek için çok çile çekilmiş, kurban verilmiştir. Böyle bir dönemin, daha doğrusu dönemecin eşiğinde şimdi Türkiye. Onca genç öldürülmekte. onca toplantı basılmakta, işçilerin hakları çiğnenmekte, sendika ve demek özgürlük lerl daraltılmakta, sanata zincir vurulmakta, tiyatrolar kapatılmakta, oyunlar, kitaplar yasak lanmaktadır. Kimi zaman polisin gözü önünde olup biten yasadışı eylemler, öznesı bulunamadan, dosyası düzenlenip mahkemeye getirilmeden uyutulmaktadır. Ama sağ kuruluşlardan birinin önünde ufacık bir dinamit patlayınca, san ki devlet yokmuş gibi örgütlenmiş binlerce silâhh sivil sokağa dökülmekte, vurup kırmakta. Bunların okullara, üniversitelere saldıran bölümünü çeviren jandarmaların komutanı suçlu ilân edilmektedir. öğretmen liselerinden atılan öğrenci sayısı altı bine yükselmiş, bu ve benzeri olaylar, «Bütün kolu, giderek gövdeyi sarmasın diye kanserli parmağı kestik!» biçimde açıklanmaktadır. Süleyman Demirel Faşkanlığmdaki «Milliyetçi Cephe» iktidanmn asıl suçlanma konusu, faşizmi resmen ve açıkçi getireoilmek için sivil silâhlı güçler örgütlemiş olanlarla bir kabineye girmektir. Şimdi bur.un son adımı atılmak isteniyor: Böylesine sakıncalı bir iktidarın kullanacağı sıkıyönetim! Ondan sonra açıkgöz süvari çaldığı gibi kamçıyı, Üsküdar'dan öte aşıracak atı. Dört partinin oluşturduğu cephe bir sü re sonra kendi içinde hesaplaşacak. tek başına biri ya da ikisinin birleşmesiyle oluşacak resmi faşizm. hayalindeki kadar uzun süre yönetime egemen olmak, ne kadar solcu, sosyal demokrat varsa kırmak. sermayenin yaranna bir «ulu sal kalkınma»yı gerçekleştirmek. îtalya'da, Almanya'da, Ispanya ve Portekiz'de olduğu (!) gibi. Türkiye için böyle bir tasarınm gerçekleşmesi değil tasarısı bile kötüdür. Buna gereksın me duyacak kadar kompleksli degildir Türkiye. Üç bes yöneticisi böyle bir rüya gördü diye kucağını açıvermez sermayenin zorbalık yönetimine, elinin ucuyle itebilir onu. Gerçek demokrasi içinde, çoğunluğun mutluluğu için kalkınma sını başarabilir. • .,. ^v., ornl . rleı . h e l e mT dönemeçler sağlıkla dönülebilmek için uyanıklık ve dikkat ister. EsriklUc ve uyuşukluk sakıncalıdır böyle dönemlerde. Bütün demokratik güçler, işçiler, işçi sendikaları, köylüler, ilerici partiler gerekli uyanıklığı ve birliği göstermelidir. Demokrasinin kurtanlması görevi sadece üniversite ve öğretmen lisesi öğrencilerinin omuzlanna yüklenmış değüdır. Akıllı Bir Başkomutan! eneral Alexander Haig'i bilmem tanır mısınız? NATO Kuvvetleri Başkomutanıdır. Dünya çapında bir kuruluştur NATO; örümcek ağlan gibi karmaşık örjütler. kompiiter çağınm ve uzay teknolojisinin koşullarıvla donanmış vurucu güçler. General Haigin emir ve kumandası altmda bulunmaktadır. Eh, durum böyle olunca da bu General Haig'in üstiin bir adam olduğuna inanmak gerekir. Bir kimseyi durup dururken NATO Başkumandam yapartar raı? Bay Alexander Haig, kuşkusuz şu satırları yazan benden ve okuyan sizden daha akıllı ve hilgili bir kişi olmalı... İşte bu General Haig'in Milliyet Gazetesi'ne verdiği bir detneç ocak ayı ortasında yaymlandı. «Türkiye'nin Batı savunmasındaki yeni stratejik yeri nedir?» sorusuna NATO Başkumandanınm verdiği karşılık doğrusu ilginçtir. Diyor ki General Haig: » « Türkiye'nin stratejik yerini iki açıdan ele alıyorum. G 1) Türkiye'nin klasik stratejik önemi... Boğazlan elinde bulundurması... (...) Bundan başka Türkiye'nin Ortadoğu'daki .stratejik petrol bölgesine yakıniığı» da var... 2ı Türkiye'nin .daha önemli ve öncelikli katkısı» ise NATO'ya verdiği savaşan insan gücü'dür. Bu bizim İçin en önemli kaynaklardan biridir. Türkiye bugün MATO'nun en geniş savaşan insan kadrosunıı elinde tutmaktadır. Bence ülkenizin Batı savumasma en büyük katkısı budur.» Kuşkusuz NATO Başkomutanı General Haiç çok zeM, bir adam olmalı... Bazan höyle yüksek düzeyde iıısanlar, karşılanndaki kişileri. toplumları, çok küçük erirmeve vnnellrler. Dünyanın mazlum halklannı yfiz>ıllardan beri istedikleri çilıi kullanmış Batt vönetlcllerinde bn kalıtım vardır.. NATO Başkomutanı diyor ki : Türkiye bizim için insan deposudur. Yüzümüze karşı söylüvor hıınu . Öyle ya. mazlum Anadolıı'nun milyonlarca köylüsü elinin altında) istedit) zaman sürecpk savaşa... «Politik yönü, askerî yönünden ?.gT basan bir kişi» Imiş General Hai«: Anadolıı'yu atese w\'\\leceft insan yığınları fibi gören sayın Başkomutan, bir vandan da ABD'nin Türkiye'ye silâh ambargosu uyjruladıîını da biliyor. Hem General Haig demecinl ocak ortasında verlyor. Aynı günlerdr Sovyetler, Kafkasya'da yapacaklan a.v kerî manevrayı Helülnkl anlaşmasının koşullanna cöre Ankara'y a haber vermiş; ve Türk Ordusundan gözlemci çağırnuşlardır. Ne dersiniz? NATO Başkomutanı akıllı Generalin demeciyle bu çacnnın aynı günlere raslaması akıllıca bir iş de&il midir? Ama NATO Başkomutanı bununla da kalmıyor; ocak ayının sonunda Washington'da sunlan da söylüyor: Sovyetlerin Orta Avrupa'da bir saldınya geçm«'»nl olasılıgı azdır. Asıl saldırı NATO'nun kanatlanna vamlabılir; tehlike kanatlara yöneliktir. Evet, keskin zekâlı General, Orta Avrupa'da işini voluna koymuş fförünüvor. Sovyetler saldırsa saldırsa Türkıve've saldırırlar. Yani komünistlere dikkat:.. Ne vapmalı öv!<"vse? Ege'de Yunanistan tehlike değil, Kıhrıs sorunu da unutı;lmalı; ABD'nin Türkiye'ye silâh ambargosu sürmeli; NATO' daki efendller Ankara'yı durmadan uyarmalı: Yunanlılarla anlaşın! NATO'nun güneydoğu kanadınl zavıflatnıavın; yoksa fena olur. tçerde bozkurtlarla komandolar; okul, üniversite, İşçi sendikası basmalı; 40 milyonluk Türkiye Sovvetlere Karşı Batı'mn ilk elde harcanacak insan deposu sayılmalr, herkes bir ağızdan «kahrolsun komünizm» diye bağırmalr, Sovvetler hem Kafkasya'dakl manevralara Türk subaylanıidan gözlemci çafırmalı; hem Anadoluva mllyarlık tktisadi yatlrımlan sürdürmeli Yahu, bu NATO Başkomntanı gerçekten çok akıllı adam; tevekkeli koskoca örgütün başına geçlrmemislerV Yakında TürHye'ye gelse de bir şlşkebabı yeyip, hir de ertbfk dansı seyretse: ülkemizi çok daha iyl tanıyacak, ne saf lnsanlar oldugumuzu daha iyi görtcek... Huzursuzluğun Temel Nedeni Cemal ŞEKERCiOĞLU Hukuk Doktom | | | j MayM Devrlmi'ni geride bırakah çok oldu. Bu devrimin X I temellnde öncellkle hukuk devleti kurmanın sava?ı ve•• rümi?ti. Kabul fdilen Anayasa'da adeta üzerine basıla basıla hukuk devletinin ilkelcri bclirtilmesine karsılık bunca vıldır Anayısanın apaçık ortaya koyduğu gervekleri tartışmaktan toplumun ekonomik sorunlanna eğilmeğe olanak bulamadık. Anayasamınn belirledlfl biçimde Targı bağımsızb|ını bütün kuralları ile çalıştırabilseydik 12 Mart oncesinin karışıklığına düşmezdik. Ne yazık ki. 12 Marta gelinceye kadar savcıük güvencesiyle (teminat) ufraştık. Sayın Ecevit'in o yıllar Anayasa dtjişiklikleri sırasında belirttiği gibi savcılar güvenceli olmadıklarından, solculann yasava uygun toplantüarını basan saldırganlar hakkında yeterince soruşturma vapılmamış, devletin kendilerine sahip çıkmadığını gören solculann bir kısmı demokratik yoldan gelişme yolunu kapalı cörerek silâhlanmışlardır. Bugiin nisbrten güvenceli bir savcılık örjütü var dır. Ancak y»x%\ bağımsızlığı tam olmadığından olaylar geçmişi anınısatmaktadır. Bilindiği gibi öğrenti yurtLannda, caddMı»rtle adam dövüiıhekte. öldürülmekte, yani suç işlemnektedir. Bu olaylan raratanların büyük bir kısmı RÖZ göre göre korunarak jargı or< fanları ö'nüne getirilmemektedir. Genel kanı, kolluğun tarafsız (alıştırılmadığı bu yüzden olaylann önlenemediğidir. Kolluğu tarafsız çalıştırmak için vapılması gereken de YARGISAL KOLLLK (Adli Zabıta) örgütünün kurulmasıdır. Aslında Anayasamız ve hukuk düzenimiz de bunu gerektirmektedir. Anayasamız hazırlanırken savcılık güvencesini belirleyen 137. maddede «Adli Zabıta doğrudan doğruya adalet mercilerinin emrindedir» şeklinde bir hiiküm konulmuş. görüşmeler sırasında bu hiikmün hukuk sistenıimizin gereği olduğu, ancak çıkarüacak bir yasa İle halledilebilecekken, Anayasa'ya hiiküm olarak koymanın teferruatla uğraşmak olacağı düşüncesiyle tasarıdan çıkanldığı bilinmektedir. (Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, 2. birlesinı, 2. oturum. Cilt 4, sayfa: 147152). Gerçekten Ccza Yargılama Lsıılü Vasamızın kabul ettiği sisteme göre; suç işlenince suçlunun yakalanmasına, suç delillerinln toplanmasına ve suçlu hakkında verilen hiikmün infasına ilişkin olan görevler yargısal görev olduğtından (1) bu %&• revlerin yapılması ve yaptırılması savcılara aitti. Savcılann görev yaptırmak için emir verdikleri kolluk kuvvetleri ise yürütmeye, hükümetf,. bağlıdır. Örneğin bir öğrenci yurdu kışla gibi silâhlandırılsa, herkes bu durumu biise, durumu öjrenen savcı, arama kararı alacak; aramayi siyasî iktidara bağlı kolluk kuvvetlerine yaptıracaktır. Bu aramanın iyi yapılmamasından veya yakalanan suçluların korunmasından haberi olmayabilir. Haberdar olsa bile kolluk görevlisine derhal işten el çektiremez, başka yere atayamaz veya yükselmesini enRelleyemez. Bu yetkiler hep yürütmenin elinde olduğundan savcılann emirleri yeterince dinlenmeyebilir. Beraber çalıştığı koüuğa sözünü geçirmek için gerekli yetIdlerden yoksun ve onun sorumluluğuna tümden katılamayan savcılık güvenceli savcılık değildir. Böyle bir savcılıkla çalıştırılan yargı için «tarafsız yargı, taraflı kolluk» diyebiliriz. Böyle bir kolluktan (nice silâhla donatırsak donatalım) hiç bir düsttnce sahibl güvence duyamaz. Kişilerin yargı güvencesi yarpsal kolluktan başlar (2). Toplumu huzura kavuşturmak lsteklerimizde içtenlikli isek Anayasayı, ilkelerinl yerine getirmek suretiyle korumak için çaba göstermeliyiz. Emirlerini yerine getirmediğimiz Anayasayı döne döne suçlaroak, aslında kuramadıgımız dengesini Istediğtmiz tarafa biraz daha çekmek huzur değil huzursuzluk getinnektedir. Sonuç: Toplumu huzursuz kılaıı devletin suçlulara karşı göçsüz görünmesidir. Bir devlet gücünü, silâhtan çok adaletU davranmasından alır. önünde herkesin güven ve saygı duyacağı kolluk bütün suçlular için yargı organı tarafsızlığı ve güven» cesi ile çalıştırılacak yargısal kolluğun kurulması ile oluşur. Olaylan onlenıek istemimizde içtenlikli isek şimdiye kadar çok başvurduğumuz antidemokratik önlemler (tedbirler) yerine kormamakta direndiğimiz Anayasal düzeni öncellkle kurmalıyız. (1) Metin Şekercioğlu «Ceza Hukukumuzda Memur Kavramı» Istanbul 1974 sayla 94. (2) Prof. Dr. Faruk Erem, Ceza Usulü Hukuku Ankara, 1968, sayfa 196. Kalkınma ve Milli Gelir Hesaplar esmi rakamlara bakarsak maaşallah esaslı bir kalkm ma içindeyiz. Kalkınma hızımız hiç bir yü (yüzde altnnın altına düşmüyor son yıllarda. Her yıl kalkınma hızımızın bu denli oluşu ve ekonominin ciddi dalgalanmalanna bakınca Milli Gelir rakamlarımızın sağlamlığından kuşku duyuyoruz. Bize ekonomi okutan hocalarımız bazı gariplikler anlatırlardı: «Bir adam evde traş olursa ntlli gelir artmaz da, berberde traş olursa artar.» «Bir is adamı sekreteriyle evlenirse milli gelir aza lır», gibi örnekler verirlerdi. Bun lar aslında milli gelir rakamlarının sağlıklı ölçü olabilme yetene ğine pek az gölge düşürecek, biraz sofistçe örneklerdir. Çünkü, iş adamı sekreteriyle evlense de yeni bir sekreter alır, ya da karısı da olsa sekreterine bir ücret s |aiı«ttuk ettirir. /..• R EKONOMİNİN ASIL AMAC1, OlKEDEKi TEKNOLOJiYl DAHA YÜKSEK DÜZEYE ÇIKARMADIR. EKONOMiDE UZUN SÜREU DUZENLEMELERE VAKiT AYIRMAUYIZ. Arslan Baser KAFAOĞLU se) bu yanılmalar bir eksik bir fazlayı tarafsız kılarak sonunda hatasız sonuçlara vanlması sonucunu doğurur. Ikinci tip hata lar ise veriler doğru olsa bile bun ların bir araya getlrilmesinde dü şülen hatalardır. En büyük hata olasılığı fiyatlan bir önceki fiyat düzeyine indirgemekte ortaya çıkar. Bunu «deflatör» denilen bir katsayı uygulayarak yaparlar. Yani bir yıl içinde üretilen mal ve hizraçtjer taptam^ bjr fiyat yükseliş katsayv(deüiiXör) ile küçültülür. Bu deflâtörlerin belirlenmesinde bizim yetkili kuru luşlarımızın her zaman inandıncı olduklarını iddia edemeyiz ve bu konudaki kuşkularımızı bir kaç kez yazmıştık. Ama aslında bu nokta da önemli değildir. Eger kötü niyet yoksa, burada da iki zıt yönde (fazlalık ve eksiklik) hatalar birbirini sıiıra ulaştınrlar. Bu yazımızda bizim iddiamız daha temelden ve daha farklıdır. Bu iddia şudur: Gayri safi milli hasıla hesaplarmdaki gelişme hızı çok bir şey deyimlemez. îddiamızı olaylar da dogrulamaktadır. 1012 yıl en az yüzde 5 kalkınma hızıyle kalkınıyoruz, sonra arkasından yüzde 60 oramnda devaluasyon geliyor. Devalüasyondan dört yü sonra ise dış ödemeler açığı ihracat gelirlerinin iki katından fazla. Hem de bu dört yılda ortalama yüzde 7 oranmda «kalkınma fiizına» karşın bunlar pluyor. Dışardan 1 mllyar döîar* tutarında ve tefect piyasasından para bulunmazsa fabrikalarımız hammadde getiremeyip, bunalımlara düşecektik. On beş yıl üstüste yüzde 67 oramnda kalkınan bir Ülkede blzdekl gibi sosyal kararsızlık olmaz. Batı Ulkelerinden herhangi birlsi bu hızla 15 yıl «kalkınsaydı» mutluluk sokaklardan akardı. O halde durum nedir? lstatistikler mi top tan ve esaslı şekilde yanlış? Hesaplanmızda eksik ve noksanlıklar var. Ama bunlar problemin sadece bir kısmı. Asıl sorun şurada: Milli Gelir îstatistikleri bizim gibi ülkelerde pek anlam taşımıyor. Hatta dofruya yakın sonuçlar verse de... Bir kez bu hesaplar bir ticaret muhasebesi rakamları gibi toplu servetten eksl. lişleri belirlemez. Bir ulke borçlanıp, elindeki varlıkları (doğal ya da ekonomik zenginlikleri) yok ederek, hızlı bir kalkınma ya da sadece kalkınma içinde görünebihr. örnegin Ingiltere'. nin Ikinci Dünya Savaşı sonunda dışardaki hisse senet ve borç senetlerini elden çıkararak durumu ldare etmesi gibi... Bu servet erirken Inglltere'nin durumundakl facia srka arkaya gelen devalüasyonlarla bile anlaşılamadı. Şimdi bu servetler tükenince zor durum bır daha açıklık kazancf.. Bir varsayımlı örnek daha verelim: Bir ülke bir yılda büyük bir orman kesimi yapsa, bunu dışarı hammadde olarak satsa, sattığı ile endüstri yatırım rnalları ve ış alanlan açsa ne olur? Yapay bir kalkınma tıızı artışı açıkça görünür. Bu hız yapaydır, kimse bilmez yeniden nasıl elrle edılebilir? Bunun gibi bir ülke dışardan esaslı şekilde borg lanıp kalkınma hızını arttırabilir. Bu hız artışı da doğal değildir. Daha somut bir örnek verelim: 1974te OPEC ülkeleri, diyelim Suudi Arabistan petrol ürün lerine zam dolayısiyle çok yüksek bir petrol geliri elde etti. Şim di yani Suudî Arabistan kalkındı mı? Ya da şöyle soralım: 1975' te zam sürüp gitmedi. petrol üre timi de azaldı, düştü kalkınma durdu mu? Ne birinci, ne de ikinci yargı doğrudur. Suudî Arabistan 1973'le 1976 arasında ayni değilse birazcık yüksek bir teknolojik düzeydedir. Konutları ayr.ıdır, yaşayışlan poic az değiçiktir. Olsa olsa bazı yoksul Arabın midesine biraz fazla et gırmiştir. . i f Bır. de milli geİlr,Jıesai> hata İtn ürarınde durulür. Bu hatalar bir üretimle ilgili verilerin toplanmasında, bir de bu verile rin değerlendirilmesinde meydana çıkar. Buğdaydan faizlere, de mirden turizm ve navlun gelirlerine kadar çeşitli hesapların verilerinin toplanmasında elbette hatalar olabilir. Fakat aslında belirli bir kasıt yoksa (yani bu rakamların büyük, ya da küçük gösterilmesi yolunda bir kötü niyet araştırmalara egemen değü TEŞEKKÜR Zamamnda cerrahi müdahalesl ile benl eskl sıhhatime kavuşturan basta, Şişll S.S.K. Hastanesi Başhekimi Dr. FERRUH ERGENE ve Opt. Dr. MUZAFFER KULLUK olmak üzere Dr. Münir GENCTR, Narkozltör Dr. Nam* GÜNAL, Hemşire Ayhan PARTAL ile yakın ilgilerinl esirgemeyen hastane personeüne teşekkürleriml bildlririm. ARZU AKSÜT Cumhuriyet: 855 Buraya kadar özetlersek Millî Gelir rakamları bır ülkenin enonomik durumunu açıklayamaz. Ancak konjonktür politikasınm yani kısa süreli dalgalanmaların bir yönelime sokulması açısından belirli göstergeler verebilir. Böy le olunca ülkelerin kalkınması için başka göstergeler aramak ge rekir. Bu göstergeleri aramak ve bu Ölçüleri kullanmak ekonomi ile uğraşanlar için bir borçtur. Bu göstergeler neler olabilir? Bunun için ekonomik yaşamın uzun ve kısa sllrelı amaçlannı belirlemek gerekir. BUtun bilgiler insanı doğal güçlerin, raslantıların kölesi olmaktan kurtarmak içindir. İnsan yaşamını raslantı ve doğal güçlerin aksiliklarinden özgür ve bağımsız hale getirmek için bilimler ve ekonomi gibi henüz bilim düzeyine varmamış bilgi disiplinleri çaba har carjar. Ama Batılı ekononüsUer ve uzmarüar sosyal olanaklaıı ve Uretim kapasitelerinin, sosyal yapının yararU hale getirilmesi şeklindeki uzun süreli amaçları bir yana bırakırlar da var olan koşulların sosyal gözlemleri ile ugraşmayı yeg tutarlar. Ekonomist, bir Ülkenin ekonomik gücünü raslantılar dışına çıkarmak insana doğamn koşullarından czgür kılmak çabalarına önem ver me zorundadır. Oysa şu anda meslekdaşlarımızın yaptığı ekonomik istatistiklerin yorumu ve bu yorumlardan hareketle kısa sü reli öneriler... Ekonomlde uzun sürell düzenlemelere vakit ayırmalıyız. Boyut lan degişik bir ekonomi kurma zihin çabalanmızın esası olmalıdır. Bu esaslara göre ekonomımizin gidişini gelecek yazıda eie alacafız. Ancak sabırlan elveriş 11 olmayan okuyuculanmıza, e<co nominin asıl amacının ülkeyi daha yUksek bir tfknoloji düzeyine çıkarma olduğunu belirterek aydmlatmakla şimdüik yetiniyoruz. Gelecek yazımızda bunun ne demek oldugunu ve nasü gerçekleşeceiuıi göreceğiz.. I = § E TEŞEKKÜR Hastalığımızda bizlere en uygun tedavi metodlanyla yardımcı olan İç Hastalıklan Uzmanı Sayın 1 Dr. MUAMMER I KAHVECİOĞLU'na E ailece mlnnet ve şükranlanmızı sunanz = BLRSALIGİL AÎLESÎ (Cumhuriyet 854] CAÖDAS VAYINLARI kemal özer sen de katılmalısın yaşamısavunmaya ŞİİRLER Edebiyat Fakültesi Dekanlığından: Fakültemiz Fars Filolojisi Kürsüsüne Iran Dili ve Edebıyatı Kürsülerinden mezun bir Asistan Ahnacaktır Isteklilerin imtihana girecekleri yabancı dilini belirten bir dilekçe ile 18 şubat 1976 tarihine kadar Dekanlığımıza müracaatları Uân olunur. ŞUBAT SAYISI Ç1KT1 «BU KANLARIN HESABI SORULMALIDIR. BLXENT ECEVfTln Demokratflj Sol Forumunda yaptı^ı konuşmanın tam metnl: DEMOKRATİK SOLDA İŞÇİ KÖYLİ) EL ELE Eski ANAYASA MAHKESIESİ BAŞKANI TAYLAN, Anayasayı befenmeyenlere cevap venyor. Kaluk ULIVIAN: Dıs Politika'da 1975 Erol ÇEVİKÇE: 1976 Başında Ekonotnimiz Ahmet ÎÜCEKÖK: Demokratik sol ve düzen Erhan BENER, Turhan TÜKEL, Orhan KOLOGLÜ, Kenan BULLTOĞLU, Dr. Nusret FİŞEK, Saml GÜRTÜRK, Cahit KÜLEBt, Ilhan BAŞGÖZ, Ayşegül YÜKSEL, Meyire SAYGLN, Mahmut T. ÖNGÖREN ZİYA GÖKALP SOLCU MUYDU7 ATTİLA İLHANTN ŞİİRİ : Kl.~ Pete SeergerTn re M hmut Turgut'mı Şiirlerl, Oya KATOĞLU. Meün ELOĞLl). Cemil EREN. Turan EROL, Fiki* OTYAM'ın resim ve desenlert, Erean AKYOL, Erdof • " ÖZEB ve Salih HTEMECAN*ın karikatLrleri,, Kltaplar, Aym toplum ve sanat olaylan, Iç ve Dış Ekonomik gelişmeler... l«0 Sayfa, 10 T.L. tndlrimll ve Armafanlı Abone Kampanyası bn ay da devam edlyor (Basın: 11243) 850 İLHAN SELÇUK Istanbul Telefon Başmüdürlüğünden: Başmüdürlüğümüz ihtiyacı Merter Keresteciler Sitesi kanal kazı ışi kapalı teklif almak suretiyle ihale edilecektir. Bu işe ait şartname Gayrettepe Yıldız Posta Caddesindeki Telefon BaşmüdUrlüğü Malzeme Servisinden temın edilebilir. Geçici teminat verilecek teklif Uzerinden şartnamede yazılı nisbetlere göre alımr. Istekli olanlann kapalı teklif mektuplanm en geç 19 şubat 1976 perşembe günü saat 14.00'e kadar Malzeme Servisine vermeleri ilân olunur. Baçmüdürlüğümüz ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine ihalede serbesttir. Vasıta aranıyor Çalışır vaziyette 3 tonluk temiz Bedford aramyor. Tel: 28 5013 22 35 68 (Cumhujiyet: 863) Yeni Krallar.. Ivni Soylârılar.» Fiyatı 20 Lir a lsteme adresi: ÇAĞDAŞ YAYINLARI Cagaloflu Halkevi Sok. r»of 3941 İSTANBUL Kongre ilânı Malatya, Pütürge, Aluçlu köylerinı Kalkındırma derneğinin yıllık kongresl 1.2.I97B pazar günü eksr iy.ı temin edilmediginden 15.2.197B pazar günü «aat lo.Uü'di Uzunçarşı Sağır Han kahvesinde yapılacaktır. Duyurulur. Aluçlu KSyletinl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle