Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OORT CJMHÜRİYET 25 4KAUK 1975 , K K Y LF Â1 OuMAMLl HAv/AYı tö / SAM YELÎ Yazan: Mehmet SKLÂHATTrN' 3 Bütün keyifsizliği dagılmıstı. Bir kere adam ona oglum derruştı. Hani damat da bır neri oğul sayılırdı ya. Demek gelişinin sebebi anlaşılmış, hatta karar da öneeden verilmiş olmalıydı. «Beraber bir pazar keyfi yapahm.» Bak hele, lâfa bak lâfa Her zaman nasıp olmazmış böylesı. Yani ne demek' Bundan boyle hep birlıkte yapacagız bu keyfı deır.ek Seyü Efendi : Dur, dedi. Gidip bir îıncan daha getıreyım. Idris, «Zahmet etme. diyecekti ama, şu beraber keyf etme lâfı var ya, dilinı bağlamışM. «Getirsın. dedi içınden. «Ğetırsin soyha. Bir fincan getirmeynen insan yorulur muymuş? Karşısında kım var rfendi? Koskoca bır damat.. Goklerde uçuyordu tdrıs. Her şeyı olmus bıtmiş sayıyordu artık. Başka türlüsü de olamazdı ki ranım. Revhan, her g'ün onu nasıl gözetledigini gormüvor muydu? Cins" Arap kısrakları pibi, kalçalarını oynata oynata yürüyüşü boşıına mıydı camm? Helbet, babasına da bır şeyler çnla»mıştı o güne dek. Seyfı Efendi çoktan dönmüş. fincaniara kahvevi doldurmustu bile. " Buyur oglum, al kahvenl. dedi İdrise. Fırıncı, uzanıp kahvesini aldı. Kevfinden ağn kulaklarma vanyordu. Bu, ihtiyarın ona ikınci kere «oglum» deyişiydi. Yaşlı adam : Sigara ıçer misın, dıye sordu. Yok baba, dedi îdris. Işte o keyfım yok. îyi iyı. tçıp de ne yapacaksın mereti. Ciğerlerimi zilirle doldurmuş. Öksüre öksüre bir hal oluyorum. Bır yandan da tabakasını çıkarmış. ozentiyle, yeru bir sigara sanyordu kendine. «Ulan» dıyordu lçinden bu arada. «însanlar ne menlaatçi oluvor! Şu kadar bayramdır buradayız, bir gün gelip elımizı opmedı. Şimdi, kuyruğu sıkîşmış besbelli. Nasıl süt dökmüj kedi gıbi karşımızda oturuyor.» İhtiyar, fınncınm geltşini bir ver^t meselesine bağlıyordu. MuUak, kendısıne salınan vergıyı çok bulmuş, şimdi ondan bunun azaltılması ıçın yardım dıleyecektı. • Bire saygısız» diye devam ediyordu düşüncesıne. «Bir gün daıreye ugrayıp anlatacağını söyiesene. Pazar güntimü rezil etmeye ne hakkın var?» L'stglik, az sonra, yeni yazıya cta çalışmasıAemffc edeeeRtf. Harf devrimı olırmş. hükümet lâtin alfatıejini fcafiul etıuiştl. Bunun ıçin kuriiar açılmıştı. Ama, Seyfı Efendi kurs murs gormcmişti. Allsh razı olsıın şu Fahri Beyden. Genç menç ama, bılp:lı adamdı vesselaır. Süryani papazlarından Fransızca ogrendigı ıcm yenı yazıda hıç gtiç'.ük çekmemi.?. resmt yazıları inci g:bi döktürüyordu. Seyfi Efendi, öglen tatillerinde, her gün Fahri Peye ugruver. ondan yenı yazı dersi alıyordu. Çok genç olmasa Fahri Beyı evine çagıracaktı ama, gelinlik kızı vardı, eve almak uygun düşmezdi onu. Dedikodu ayuka çıkardı valîa. Seviyordu şu Fahri Be>i. Del.kanlı melikanlı ama, efendi Pdamdı vesselâm. Hanı, ıki tane anası olmasa, Beyhan için bulnnmaz koca olurdu. Evlere şeniik. adanım ıki tane anası vardı. Fahri Beyın babası. Ali Rıza efendi, alay kâtibiydı. tki kadını cflunun yanmda bırakmış, b;lmem neredekı birliğir.e dönmüştü. Alı Rıza Efendi. kadıra dtişkünlügüyle nam salmıştı oraiarda. Mutlaka taze bir kadın bulmuştu ki ikı ihtıyarı ojlunun başına yıkmış, çekip gıtrr.ıştı. İkınci kansı. Fahrı'nin üvey anası, pek de yaşlı sayılmazdı. Otuz. ctuz fccsınde sr.ok vardı. Fakat. henf genç kız düşkünüydü. Onsekızlik. yırmilik bir dilberi evine kapatmıştı mutlak. ihtiyar, İdns'in sesıyle duşüncelerinden sıyrıld:: Baba, diycrdu fırıncı. Allaha şukür sıhhatımız yerinde. Az çok para da kazarııyoruz. Genciz de. Ne var ki yalnızız. Yalnız'.ık çok koyuyor bana. Ya'.nızhk kolay dayanılır şey olsaydı Al!ah insanları çift yaratmazdı. E, dedi ihtiyar, şaşkın şaşkm. «MuhakJcak birının kızını istemek işini jıikleyecek bize» diye Cpçırıyordu içınden. «Dur hele, kıme göz koymuş, bızim çopur kavvat?. Bayagı meraklanmıştı. Evet oğlum. devam et, dedi. O. fcoğlum» dedıkçe, Idris'ın ıçinin yagı eriyor, cesareti artnorciu Kızı kendısine vereceğmden hiç şüphesı kalmamıştı artık. Allaha şükür hiçbir kusurumuz yok, diye devam etti. Gül gibı geçır.dıririz evimizi evelallah. Tabı, tabi yavrum. Aslan gibisin maşallah. Bu yaşta bekar dunıimaz. Gençlik bu, kanı kaynar insanm. Ya lşte böyle baba. Ben de düşündüm taşmdım. işe başk'sını karıştırmaktansa, kendı işimi kendım göreyim dedım. Malı'ım hikiyertir, kurda sormuşlar, boynun nıye böyle kalın, diye. O da, kendı ışımı kendim görürüm de ondan, karşılıgmı vermı>. E! .Mlahın emri, peygamberin kavli ile kızınız Reyhan hanımı istemeye geldım. Ihtıyar, kafasına baiyoz indirilmiş gibi oldu bir an. Dıli tutulmuş. bütün vücudu zangır zangır titrıyordu. Ne söylüyordu bu haddmı bılmez adam? Alt tarafı bır fırıncı parçası, geimış, kos'ifvı bır \,'andat Mümeyyızinın kızma talip çıkmıştı. Töbe töbe, dünyada neler oluyordu böyle? Ağır bır lâf söylememek. efendihğine yakışmayan bir davranısı? oulunmamak içın kendini nasıl tuttuğunu bir Allah biîir bir de Seyfı Efer.dı. Bır ıki yutkundu. tçınde, arka arkaya, «Lâhavlevelâ» çekti. «Allahım. o ria senin bir kulun. bana kntü bir iş yaptırma» diye dua ediyordu. uSenın kulun ama, haddini bilmez bir kulun. Davul bile. d^ngı dengine der. Bu ne ızansız, ne düşüncesiz adamdl böyle! Bu cefsreti nereden buldu yarabbi? Ne cesareti. küstahhktı yaphğı dupedüz. Tekme tokat kovmak lâzımdı bu haddını bılnıez: » Ama. Allah korkusu vardı Seyfi Efendınin içınde. Kendini hıttu. Sakınlesmeye çalıştı. îşi uzatmanın da kötu olacagını düşünerek: Idris Efendi oğlum, dedi. Konuşurken sesı tıtriyordu. Kız daha ondördünde. Bu yaşta kızı kimseye veremem. Hadı sen şimdi, kahveni içtinse işinın başına dön. Daireden bir sürü iş getırdım. Çalışmam lâzım. Sonra. Idrıs'in cevap vermesine zaman bırakmadan yerinden kalkıp. oda kapısına doğru yürüdü. Asla lîcklemcdiğ1 bu sonuç üzerine fırıncı, bir müddet bocaladı* ihtiyar, kapının onünde durmuş, iskemlesinde çakılı kalan, ne diyecegini bilemeyen adamın kalkmasım bekliyordu. îdr i s ' nıhayet yerinden kımıldamayı akıl edebilmıştı. Yaşlı adam önde o arkada, tıns tırıs sokak kaptsına geldiler. îki saniye içınde fırncı kendini dışarıda bulmuştu. Kapı, arkasmdan şırak diye kapanmış, gönül alıcı bir lâf bile söylenmemişti. Dupedüz kovulmuştu fınncı. Etraftan gören var mı diye. utana sıkıla, gözlerinı pencerelerde gezdirdi. Kafeslerin arkasmda kim=e sörünmüyordu. Oradan kaçar gibi uzaklaştı. Idris gittikten sonra, Seyfi Efendi, kendine bır kahve daha yaptı. Fincanı tutan eli titrıvordu. Çok agır bır hakaret altmda ezildi*ini hiss»dıvordu. ppyynsun oglu, bu cesareti nereden bulmuştu" Yoksa bızim kız adama btrtakun ümltler ml verdi?. diye bır d'.i?.ır>re aklına EPİdi. Bomba gıbı gürleyen bir sesla; (DEVAMI \AB) HamburgMaki Küçük Istanbul • TERSANEDE FAZLA MESAi YAPTIRMAMAIAR! HEDENiYLE BABAM lî'Nı DEGıJTiRMEK ZORUNDA KALMIŞÎI. AMA YENi FABRıKAYA Azraü'ın kızkardeşi Hıcran, odanın bır koşesıne çekılmış. bır koltugun ardında aglayıp duruYAKIM BıR KONUT BUlABiLMEK BAJLI BAJINA BiR SORUNOU yordu. ıXesı var bunun?» dıye sordunı. «B:r mayo gerekliymiş ona», dedi Azrail, «sınıfınm yüzme dersı varmış. Onlara katılması olacak şey mı?» «Elbette olmaz. ögretmenine söylese ya » «Söyledım, söyledım...» diye hıçkırdı Hicran. «Ee?» «Yüzmenin de öbür dersler gıbı bır ders oldugunu, herkesın katılmak zorunda oldugunu söylüyor.» Hicran'ın almancası zayıftı. O lur a, ögretmenine gerektiği gıbi anlatamamıştı belki. Turk kızlarının öyle yan çıplak, mayo ile görünmelerinin ayıp sayılacağım anlatamamıştı belkı de Hıcran'n sınıfındaki çocukların yarısından fazlası eıkek çocuklardı. (lAlınan kızlar alay ettiler benimle» dedi Hicran. «Ne olursa olsun, mayo giyemezsin», dedi Azrail. «bir de kalk mış mayo diye tutturuyorsun ha lâ.» «Giyecek değilim, öğretmen sorarsa yarın, gostereyim diye istiyorum. Elbette katılamam onlara. kendimi öyle gösteremem.» Bana kalsa, Hicran yüzme ha. . . vuzuna kadar gıtmeli, ama bogazının ağrıdışım söylemeliydi. Bo ğaz olan öğrenciler yuzmeye kaBiz erkek çocuklar için yüzm? sanın bir metre uzunluğun. aşatılmıyordu. ğı yukarı yarım metre de geııışdersi çok eğlencehydi elbette. O Ne var ki bu kerehk çar« Azliğı vardı. Bız üç çocuk, ev ödev yaz ben yüzmeyi öğrenmiştim arraire uygun görünmüyordu. Kız lerimizi aynı zamanda yapmaya tık, Azrail ile Hakan da! kaffleşinin bütün hafta •boğnz kalkıijtık mı, genellikle dalaşıSonbaharcla, AlmBnya'nın bır çektiğine hıç kimse manmazdı. yorduk. başka kesimıni daha, Lünebur«Kes ağlamayı artık!» dıye a^ar Müjgân'm henuz çok ödevı ol ger Heıde'yı, ılk kez gördüm. ladı Hicran'ı. «Ben bir çaresir.e muyordu ama, azıcık bır ödev de Tam on gün bır okul yurdunda bakanm.» olsa. çok zaman istıyordu. Müjkaldık. Bütun sınu'la bırlikte sıKızların, kendilerine ağabeylik gân okula başlamadan önce, Ha nıf ögretmenimiz ve cografva ö* edccek bır erkek kardeşlerinın kan ıle ben ona almanca dersi retmeııımız de yaırtta kaldılsr. bulunması her zaman iyıdir. lşte vermıştık. ne var kı bunun pek Yalmz Türk kızları birlikte geleböylece, Azrail öbür gün kalkıp de yararı olmamıştı. Çünkü, an medıler. ana böb.ıian onlaıa ızın okul müdürüne çıktı. Mtidür iyı lattı.i, anlauyoruz derken, dilivermedi. adamdı, bir öğretmenle önemlı mizde tuy bitmişti. Bız de oıkAlmanya'da benden daha uzun konusması olduğu halde, Azrail'' mıştık. Iki yıl okula devam etkalmış olan Saime Eraslan, çok dinledi. tikten sonra. ezberlediğı bır ikı umutsuzluk içmdeydi. «Hıç bir «Kızkardeşim Hicran Ahınc'oğtümce dışmda. Muıgân hâlâ al şey vap'ırtmıyorlar!» dedi. «Ben lu yüzme dersine katılamaz. kstımanca konuşamıyordu. arnem gibi olmak Istemıyorum. lırsa bütün yaşantısı altü^t olaBabam, Kakan ıle benden. Keşke bir Almfin kızı o'.snvcl'.m. caktıı'i, dedi Azrail. Müjgân'a sırayla vardımcı olOnlarınözgürlüklcri var. Annem «Bunu bana dalıa açıkça anlatmamızı istemıştı. Bunun da kobabam. ısteo'ikieri her şeyi yapamahsın.» layını bulmuştuk. Müjgân'ın ödecağımı sanmasmlp.r.» «Erkeklere çıplak görünmejî vinı biz bir kâğıda çabucak yaBöyle konuşan bır Türk ki7i bir Türk kızı ıçin büyük ayıpzıyorduk, o da <rüze!ce defterıne daha görmemiştim. tır. anladmız mı?» geçırıyordu. Babam o sırada ev«Ne demek istıyorsun?» diye «Pek anladım sayılmaz. Çıplak de olmadığından hiç bir şey ansordam. ne demek?» laşılmıyordu. Annem zaten far«On dört yaşıma b?sınca Tur«Mayo ile çıplak sayılır » kmda degıldi. Müjgân, defterıne kiye'ye döneceğim. Memlekcte, bir şeyler çıziktırirken gördükçe. «Peki ama hangı erkeklerden diyorlar. Ama orası nasıl. bümikızına bayağı hayranhk beshyorsöz ediyorsun?» yorum lci. Ayrıldığımda üç yaşındu kadmcağız. Bir sefennde M J Ü «Sınıftaki erkek çocuklar dedaydım.» gân anneme: >Sen de yazsana..» mek istıyorum • erkek olacaklar «Azrail AhmptoShı iki yaşmdaybile dedi. ılerde. Mayo ile görünürse, kızdı buraya geldiğinde.» kardeşimle hiç bir erkek evlenAnnemin eline tu'uşturdugu lü«O buıjda kalabilir elbette mez. Böyle bir şey yapan kızlara kenmezi annem fırlatıp attı elin elbette. o erkek:» iyi gözle bakılmaz. Olamaz efenden. İğrenç bir solucana ya da «Elbette.» dim, emin olun, olamaz.» ona benzer bir şeye eli defmış «Hiç tanımadıgım dedemle, ni«Peki» dedi okul müdürümüz, gibi... Sanırım utanıyordu annem neme gidecekmişim. Hele bir dü «Her toplumun kendi töreleri hayatı boyunca elıne kalem alşün! Ve on beş yaşıma basmca vardır elbette, bu törelere saygı mamıştı ki! Hıç olmazsa satma!da» duymamız gerekir. Sımf öğretme dığı şeylerin üzerlndeki yazıları. Saime konuşmayı sürdürmedi. nine söylerim. kızkardeşin yüzme okuyabilse, ne iyı olurdu. Hagerekmiyordu da artık. On beş dersine kaülnıaz.» kan ile aramız düzelmısti. Artık yaşına basmca. köyünden yırmi Müdür not aldı. Azrail de e*io da benim kadar almanca konubeş yaşında bir erkekle evlenelerek nezakehe selâmladı müdüşabüdiği için rahatlamıştı. ceğini biliyordum. rü. Bu sorunu bir çözüme bağla Derslerine çalışacağı verd» Saime'nin ana babasıyla dama yabilmesi büyük şans eseriydı. futbol oynadıkça. babam Hakan' dın Okulamuzun obür sırıf •,•••'.•• ı ana babası bu konuda anlaşa kızardı. Gelgelelim, tam da tut Türk kızları için de zorluk çık mışlardı. Saime evleneceği erkebol oynaması Hakan'ın çok ı?imadı böylece. Azr&il. kendi de ği hiç görmemişti. O da, benim ne yaradı. Azraü'ın yardımıyla yimiyle, «sorunu kökünden çö gibi. henüz on yastndaydı. Hakan'ı bir spor kulübünün genc; zümlemişti.» ler takımma almış'.srdı bu kuBizim barınaktaki biricik ma Yazan Ruth HERRMANN Türkçesi • Zeyyat SELiMOÛLU nun kalmıştı. Personel şefi: «önümüzdekı ayuı ılk gunü bLzde işe başlayabılirsınız» dedi. «tşe ahyor musunuz benı? Burada çalışabılecek mıyım?» «Evet, tamam.» Personel şefi babam: uğurlamak ıstiyordu. Ama babam, benden bir şey söylememi ıstedi: «Babam, kendısını işe aldığuıızı yazılı olarak bildirmenızı ıstiyor. Çalıştıgı yerden çıkacak da ondan.» «Anlıyorum. Hemen yazıp adrpsınıze postalanm.» «Daha ıyi beklemek burada, yok zarar, biz beklemek» dedi babam. «Güzel. On odada bekleyin öyleyse.» Yarım saat kadar bekledikten sonra, labrıkanın babamı işe aldığını bildıren belgeyi aldık. Eh, dertlerden yarıyanya kurtulmuştuk. ancak ilk yansmdan. Çünkü burada bir barmak bulamadıkça, babam tşini degiştıremezdi. Küçük îstanhul'da oturanlar ancak tersanede çalısanlardır. Çünkü oradaıtı barakalar, '.exs*ne sahibıne aıttir. Ayrıca. oaoimın her eün orndan g'dıp s"\mesi de olacak şey degıldi Pemek ıstedığım, babam henüz ıçten aynlmayı göze alamazdı. Küçük îstanbul'a dönJ'U'lmüzde ortalık kararmıştı. BWnkenese'den Neuenfelde'ye çeçer son tekneye ancak v Fabrikanın çok uzakta nu bilmeyen annem, maya başlamıstı bile. Hemen ev bark iurumunu t>frenmek lstedt elbetfe. «FioriKa yabancı ışçilere ev eriyor rnı°* «Mustafa'dan başka ysbancı ış çı yok fabrikada. Avcıata'lar yakmda ev bulamamışlar ı'Jl'is'tle. her gün bır buçuk saatlik voıu gidip gehyor.» «Gazetelerde hafta sonlan kira lık ev ilânlan çıkıyor» dedi K«kan. «Baksak da anlıyamayız <i, kelımelen hep msüülmıs •azi.vorlar.» Ama ben işın içınden çıkabileceğnnden emmdım, cumartesi sabahı erkenden bır gazete aldım. Çabucak uân sayfasmı açtım, «Kıralık» sütunur.u buldum. u4 Z. Alsterbl. Mod. Ausst. Kompl. Kuçhe, Balk. Gar. 1200 ex. Kaut. 100O0.» «Bm iki yüz nıark kira! Peki on bm mars ne • Kaut ne deme ye gelıyor?» dıye bagırdı babam öfkevle. Bunun ne demek oldugunu o sırada ten de bilmıyordum. Ama şımdı bılıyorum. On bm mark, evsahıbine verılmesı gercken depozıto parasıydı. Kiranın ödenmemesı hâlıne karşı bir güvenlik tedbırı! O:eki ilânlar da aynıydı. Hep bize gelmez ev ilânlan. Üstelık hiç bıri fabrika yakınmda değıldi. «Böyle olacak gibi değiU, dedi babam. «Kasım, çabuk gıyın, gıdip X?ndimiz aruyalım!» Azrail kızkardeşinin mayo ile yüzme dersine katılmasına izin vermiyor •Desen: Mehmet GÜLERYÜZ lüpte ikısınden başka yabanoı çocuk yoktu. Hakan futbolu ıvı oynadıgı içın. gençlerce çok seviliyordu. Kulüp ortammda na yapıp edıp almanC3 konuşmayı zorunluydu. Ayrıca Azrail de tll kan'ı uyarrnış, ker.dısıyle tek kelıme bıip turkçe konu'jmamasını söylemişti. îşte böylece, Hakan' m almancası birden bire orap sökügü gibı söküldü. Öfretmenlerin kaç yıldır yapamadığını kulüp çevresı becermişti. Almanya'da dördüncü kışımızı geçirıyorduk. Babam sık sık hastalanıyordu. Açık havada çalıştığı için soğuya dayanamıyordu da ondan. Bana sorulacak olursa, Hamburg'da dogru dürüst bır kış yok tur. derim. Kar bir kere vagdı mı, hemen ardından vıcık vıcık oluyor. Bızim köyde kış çok daha serttır, soguktur. Kar jütün yıl metrelerce yüksekhkte 'alır, ancak baharda erimeğe aaşlar. Ama burada köydekinden daha çok üsüyoruz. nedenı d= Iıavamn rüzgârh ve nemli olması. Babam hep mesaı yapıyordu. Hasta yazıldığı üç, dört kere ise, ücreti düşük aldığındnn, az üzülnıemışti. Bir keresinde iyileşmeden bile tersaneye çalışmaya gıtmisti. Bır gün, babam eve çok üzüntülü döndü. Bundan böyle fazla mesai yapılmavacağı kendısine bildirilmıstı. Oysa, bu fazladan parayı kazanmayacak olursa. geçimimız çok güçleşecekti. Babam. biz dnrt çocuğu ıçin hayat sigortası vaptırmıstı. Her av iki vüz mark buna veriyordu sadece. Ayrıca, Türkive'ye. annemin ve kendisinin ana babasına da p3ra göndermssı gprekıvordu. Küçük Istanbuiriaki kimi kadınlar. evlere temizlige giderek para kazan;vor!ardı. Bövle bir işte annem de çalısabilırdi aslında. ama Selim henüz çok fcüçiiktü. onu v^lnız hırak?nıvordn. Blrden bire kederli bir havaya girmiştik. Bız üç büyük çocuk, bir kenara çekılıp ders kitaplarımızı okuyorduk. Televizyonu açmayı göze alamıyorduk. Her zaman gürültü paürtı eden Selim bile suspus olmuştu, babam artık şakalaşmıyordu onunla da, ondan. Günün bırinde bay Avcıata, babamı görmeye geldı. Babamla birlikte on yıl önce memleketten ayrılmışlardı. Avcıata kısa bir süre önce tersaneden avrılmıştı. Şımdı Hamburg dışında bir metal işlen fabrikasında kavnakçı olarak çahşıyordu. «Sanırım sen de geîebilirsin bize», dedi babama, .kaynakçı aradıklarmı duydum » t'Gidip bir başvurayım.» Babam işinden bir gün ücretsiz izin aldı. Hakan da okuldan benim için özür diledi. sabah erkenden babamia yola cıktık Gerçi babam artık Almanca konuşup görüşebiliyordu ama, bu türden görüşmelerde ne soylendiğini çok i:.~i anlamak perskiyordu. Ne söyleyeceksen onu da çok iyı anlatman şarttı. Onun için beni yanına çevirmen olarak aldı. Uzun bir volcnluk yaptık. Aşağı yukan Uç saat, dört kez aktarma yaptıktan sonra, bir süre de yürüdük. Fabrika'da yemek paydosunu bekledık. Mustafa Avcıata bizi persor.el şefine çıkardı. Avcıata ile babamm çocukluktan b3ri tanış olmal^rüin yaran dokundu elbette. Avcıata babama kefil olsbihrdl. Bsbimm uç yıldır hep aynı iş yerinde çahşmış olması personel şefınin hoşuna gı'mişti. «Küçük bir uysniama smavı seçirirsiniz», dedi. «Bakalım kaynak makmesiyle ne dereceye sadar ıçlı dışlısınız?» Pu smav babam için Bnemsiz bır şcydi. Afölve şefi çok mem YARIN: HOŞÇA KAUH . ( * • • •• Cumhuriyet Reşat Hamıt Azız Napolyon İngıliz 24 Avar A LTI N 530. 1100. 700. 570. 7110. 535. 12f<|. 730. •S80. 725. 475. t;(1.40 6,",o. 80.3(1 BULM AC A TiFFANY YCKARIDAN AŞAGlYA: 1 Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer 2 Tore Yavru veya vemış getirecek ça ğa geimış olan dişı 3 Takma i1 sım Eli açık, cömert anlamuı \ da bir soz 4 Tersi Zodyakta Oglak ile Balık burçları arasın1 da buiunan bır burç Düzlük,' açık arazı 5 Ince pamuk ipliğinden dokuma Açil, uzaklaşanlammda bir emir 6 Bır iıayvan Tersi eskiden evlere su taşıyan kımselere venlen isım 7 Bir isim 8 Salıverme | Baş tarafına sessiz bir harf getırildıgınde fal anlamında bir söz belirir 9 Çok konuşan Miktarca fazla değil. DLNKÜ Bl'LMACAXIN ÇÖZtML SOLDAN SAGA: 3 5 7 9 1 Papyekuşe 2 Asl lasaM Nakit • Ara 4 Erim • An Ortak • Epe 6 Ma Ad İsa Azat 8 Miyav Fol amaL • kipE. YURARIDAN AŞAĞIYA: 123456789 SOLDAN SAGA: 1 Iri, büyuk veya oynatılan ayı anlamına da gelen bir soz 2 Düşmanlık Miktarca fazla degil 3 Bir tür kefal balıgı Tersi sıkıntı 4 Tersi bır yere girilirken geçilen yer Karada ve denizde yaban hayvan yakalama veya öldürme ışi 5 Bir şeker türü 6 Bir nota Yumurtamsı 7 Göçücü balıkların Akdeniz'den Karadeniz'e çıkmalan olayı 8 Ağır bashlık Eskı bir uygarlık 9 Geometride bir terinı Utanmas.z, huvsuz anlamında bir söz DiŞi BOND 1 Pandornima 2 Asa Ra | sim 3 Pıket Ava 4 tran | Al 5 eltıK Av 6 kA Az 7 TJsa edaf! R ŞaraD • Top 9 Emanet • İE.