03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
n UAUK \m aral* 187« (esü tarfble: 7 zUhlcca 1293) günü îstanbul'da hava hem yagmurlu, heın de heyecanlıdır. ÇünkU «Kanunu » ilan edilecektir. Sirkeci nhtunı ile Babıâll arası (bugün Vilâyet binası) sanki bir şemsiye nrmınıriır Sokaklara sıgmayan Istanbullular, Rumca ve Bulgarcaya da çevrüen ve dagıtılan Kanunu Esâsî metirüerini okumaktadırlar. BabıâlTnin denize bakan yönünde, Şura'yı Devlet dairesinln önünde, blr kürstl durmaktadır. Mabeyn Başkâübi Sait Bey (Pasa), Padişah İlclnci Abdülhamlt'ln Kanunu Esasî'yl ilân eden Hattı Mümayununu getirmisür. Mahmut Celâletttn Bey'e (Paşa) verir. O da, kalabalığa okur. Daha sonra Midhat Paşa kürsüye çıkar, kısa konuşmasında Padişaha dua ve teşekkiir eder. Blr bayram havası içinde toplar atılmaktadır. ğlldl. Padişahla, mület »»tnnda bir yöneMmdî. Hal böyle olunca, «Zaten şlkâyetçi oldugumuz o eski memurlar, mllletveklllerinin «eçimine nasıl kanşabilirdi. Şimdi usul değişiyordu. «... Kırk miiyon ahalinin içinde hali hâzırımızın ıslâhına dair bir kaç söe söyleylp, bir iki yol gösterip, bir kaç rey beyan edecek dörtyüz kisi de mi bulunamaz?.» Levant Herald gazetesi, «Hükümetle memur'nin ıslâhı için» İngiliz memurlan getiriimesini öneriyordu. Kanunu Esasi hazırlıkları yapılırken, «Pruvikens Tul» kumpanyasına sipariş edilen dörtyüz bin Hanri Martin tüfeklerinden, 15 20 bininln daha vapura yüklendiği haberi çıkıyordu. Görülen odur ki, yazılı bir anayasa ile simgelenecek Meşrutiyet rejimini anlayacak bir aydın grubu vardı. Kanunu Esasi, bir dış baskının eseri olmaktan çok. Osmanlı bürokrasisinin • liberal» denilen bir bölümünce girişilmiş bir hareketin ürünll olmuştur. Mithat Paşa, yabancı baskı ve bunalımını, Kanunu Esasi'yi bir an önce kabul ettirebilmek için, etken olarak kullanma yol'jr.dîm yararlanmıştır. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Nasıl Oynamyor? ugün dünyayı bir ahtapot glbl saran emperyalizm, kapitaliznıin en yüksek gelişim aşaması diye tanımlanır. Başlangıçta kapitalizmde serbest rekabet mekanizması işleyebiliyordu. Sonradan bu serbestlik kalmadı. Üretimdeki roğunlaşma ve sermayedeki hirikim öylesine bir donıça erişti ki. artık yeryüzu emperyalist egemenlerin pençeleri altında yeni bir örgütlenmeye yöneldi: 1) Ekonomik yaşamda dediği dedik tekeüerln oluşması, 2) Banka sermayesiyle sanavi scrmayesinin bütünleşerek mali oligarşiyi yaratması, 3) Mal ihracatı ötesinde sermaye ihracatının selişmesl, 4) Çok uluslu kumpanyalann ortaya çıkması, 5) Yerjüzunün büyük kapitalist devletlerce bölüşülmesl; çağımız enıneryalizminin nitelikicrini vurjular. Ne var ki, emperyalizmin karmaşık yapısı içindekl gelişimleri gerçekçl blr gözle değerlenrtirmek çerekir. Güncel ılünyamızda emperyalist ekonomik düzen, yoksul ülkelerin yeraltı kavnaklannı ncuza sömürmektc, buııa karşılık endüstri iiretiminin maiiannı azgellşmLşlere pahalıya satmaktadır. Daha başka deyişle kapitalist dünyanın fiyat mekanizması, emperyalist düzen içinde tekpllerce saptanmaktadır. Bu, sömürünün işletilmesi demekttr. • Emperyalizm iç çelişkileri keskin ve acı bir dünyada egemendir. İşte bu ortamın iç çelişkilerinden doğan tepkiyle, petrol iireten azgelişnıiş ülkeler birleşmişlcr ve petrol fiyatını saptama yolunda bir ör;iit kurnıu.slardır. Bunun adına kısaca OPEC deniyor. Bu örştütiin içinrtrki devletlerin ÇORU, gerlci yönetimlere sahiptir. İran ya da Suudi Arahistan g'sbi gerinin de gericisi iç diizenlere sahip devletlerin baskaldırm.v lan, emperyalist düzen İçinde bir çıkar çatısrnasını sim^eler. Bunnnla birlikte, OPEC'in îtici giicünü, Arap ülkelerinin İsrail'e karşı verdikleri savaşm ohışturduğunıı unntnıanıak eerekir. Bu kap«am içinde, Suudi Arahistanla Cezayir niteüğinde bir devrimci ülkenin işbirliğini. düzendrki çatlak olarak degrrlendirebiiiriz. Özetle petrol üreten ülkelerin birleşmesi, ve yeryüzü egemenlerine karşı dtırarak: Artık petrol fiyatını bizler saptamak istiyoruz.. demeleri tarihsel bir dönüm noktası sayılahilir. 1973 vılı ekuninde Arap devletlerinin önderliâinde girisime geçen OPEC, hem azgelişmiş üreticilrrin dünya piyasasmda söz safaibi olmak aşamanna vardıklarını, hem petrolü bir siyasal silâh gibl kullanacak diizeye vardıklarını vurguladı. Emperyalizmin egemenleri, sllâha karşı silâhla çıkacaklardı kuşkusuz .. OPEC'in kuruluşunda en etkin rolü oynayan Kral Suud, birkaç yıl önce öldürüldü. Yerine Kral Halit ffeçti. Olay, başlangıçta blr saray cinayeti Ribi yonımlanmıştı. Şimdi başka yorıımlar ağırlık kazanabllir. Cünkü OPEC ülkelerinin Doha'da vaptıklan son toplantıda Suııdî Arahistan ın tutumu yüzünden örgüt çatlamıştır. Bu toplantıda Cezayir fibi devrimci yönetimler petrol flyatlarının yüzde 23'e dek arUnlmasuu isterlerken, Suudi Arabistan yüzde 5 duzeyinde kalmıştır. OPEC, birlik içinde bir karara varanıamıştır. Suudi Arabistan OPEC'in en büyük petrol üreticisidir; yeryüzünde Sovyetler ve ABD'den sonra üçüncü sırayı almaktadır; petrol fiyatlannın yükvltilmeslne karşı çıkışında OrUdoğu'da Kissincor Planı dotjrultıısunda Mısır ve Suriye'ye yaklaşım pazarlığı sözkonusudur. Batı'ya enflasyon ihraç ctmek ve kapitalist bunalunı petrol fiyatlannı artırarak körüklemekle suçlanan OPEC'in İçinde, Suudt Arabistan, emperyalizmin yumuşak başh üyesl rolüne çıkmaktadır. ABD Maliye Bakanı verdifl demeçte OPEC'in parçalanmakta olduğunu bellrterek demlştlr ki: « Sorun, OPEC'in parçalanıp parçalanmaması değil, ne zaman parçalanacagıdır. Suudi Arabistan OPEC toplantısmda çok olumlu bir davranışta bulunmuştur. Biz de buna karşılık Ortadoğu'da barışın bir an önce sağlanması için çaba harcamalıyız..» 1929 bunaumı niteli|inde bir dar bo|aza sürüklenen tekelci kapitallzme hlzmet eden Suudî Arabistan, bedelinf yakında alır. Ama emperyalizmin yeni bunalımı kuşkusuz Kral Halit'in çözebileceğince kolay değildir. Yaşanan olaylar emperyalizmin egemenliğl altında bulunan ülkelere ders verebllecek çizgüeri taşiyor: Ortadoğu'da Mısır'dan sonra Suriye Amerika'ya vaklaştr, Filistln Kurtuluş örgütünü satarak Kisstnger Planlamasına katıldı. Suudi Arabistan belki daha önce kararlaştırümış bir tutumla üçgenin üçüncü köşesinl tamaralıyor. Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan, Ortadoğu'nun büyük satranç taşlandır. Emperyalizmin bu taşlarla nasıl oynadığı gün geçtikçe daha çok bellrginleşlyor. Kanunu Esasî Yüz Yasında Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA Sanki bir anayasa, bütün bu sorunlan çözebilecekti. Yüz yıl sonra, Kanunu Esasi, hâlâ yeterll bir inceleme konusu yapılmış degil. Üzerinde durulması gerekli İlk sorun, ne kadar yerli olduğudur. Gerçl, Saffet Paşa, sefaretlere gönderdiği talimatta Kanunu Esasi'nin «Çağdışı hukuk pren siplenyle, memleHet ihtiyaçlanndan» doğdugunu vurgulamıştı. Ana. onun bir kamuoyu ürünü olduğu söylenebilir miydi? Açıkçast, Kanunu Esasi bir lhtilâl olur muydu? Zamanın tngiltere büyükelçisi Sir Henrl EUiott, iki önemli gözlemini belirtmiştir. Şöyle ki, 1876 Kanunu Esasi'si, Tersane konferansım dağıtmak amacına dayanmıyordu, çünkü daha 1875 yılında plânlanmıştı. Sonra da, 1876 agustosunda halk bir yazüı anayasa bekler olmuştu. Elçiye göre 1876 yı'.ında anayasa isteği her agızda dolaşıyordu. tlmiyeci'ler, liberalleri desteklemekteydiler. Bu ortamda, «Kanunu Esasi »yi vermeyecek bir Sultanı <hal>e kadar gidilebilirdi. îr.giliz büyükelçisinin, Osmanlı ülkesinde hiç değilse tstanbul'da yazılı anayasa yaptıracak güçte bir kamuoyu görmesi, Prof. Bernard Lewis gibl tarihçilere «çok saf» görünmektedir. Ama, unutulmamahdır ki, 1875 1876 yıllarında, yalmz lstanbul'da, zamanın özelliği bakımından, yadırganmayaeak sayıda gazete çıkıyordu. Toplantılar yapılıyordu. Ilmiye'eiler Mithat Paşa'nın konağı önünde «Yaşasın Kanunu Esasi» dlye gösterl yapmaktaydılar. Kahvelerde, bu konu söyleşiliyordu. Gazetelerde, yazılı anayasa, meclisli yönetim, seçimler gibi sorunlar üzerinde ilginç yazılar çıkıyordu. Çünkü «Gazete, her gün bir varakı (sayfası) neşredilen bir kitap>tı. Ama, yayım alanında, pek rastlanmayan bir olay görüldü. «Mektebi îdadii Berri kitabet muallımi ve Ticareti Bahriye Meclisi zabıt kâtibi» Esat Efendl, «Hukuku Meşrtîta» başhklı, sekiz büyük sayfalık. 1876 tarihli, bir broşür yayınlamıştır. Böylece, hem ülkemizde ilk Anayasa Hukuku İle ilgili bir kitapçık yayınlannuş, hem de Esat Efendi'nin sorulu cevaplı fikirleri, gazete sayfaları arasuıda kaybolmaktan kurtulmuştur. Şu halde, Osmanlı bürokrasisinin oluşturdugu, sınırlı bir kamuoyu, ya da, bir kamu duyarhlığı vardı 1875 yılmdan itibaren.. Bazı sorular soralım, zamanın yazarlanna. Halk, mebuslarını seçecek yeteneğe sahip midir? Yoksa uyuyor mu? Teodor Kasap Efendi'den Istikbal gazetesinde, şu cevap alınabilir: «... Milletimiz uykuda mıdır? Yoksa zulüm altında ses çıkaramıyor mu? Meclıs küşat oiduğunda anlaşılır. Bizde de niçin büjoik adam!ar yetişmedi denilmesin Bizde de büyük adamiar çıktı. Lâkin tutulup hapsedildi Her türlü baskı altında ezildi » Yazar, sanki Mıthat Paşa'run alınyazısmı keşlediyordu. Yazarları, birbirıyle çarpıştıran konulardan biri de, mebuslann nasıl ve kimler olacağıdır. Bürokrasi sorunu bu yoldan ortaya çıkmıştır. Ahmet Mithat Efendi, devlet yönetiminin Padışahla yüksek memurların ışi olduğu tezmı savunuyordu: Niye devlet memurlanna güvenilmesindı. Son devrim, bir isyan hareketinin sonucu değildi. «Belki Kasap Efendlnin emniyet edsmemek istedigi saltanat memurlannm oy bırH*i ve aracılığı ile resmi gibi bir surette vuku buldu.» Ahmet Mithat Efendi'ye göre. Meşrutiyet yönetimine «millet» karıştırılırça, işte o zaman Fransız ihtilâline bsnzeyecektik. Meclisi Umumi'nin kunılusunda, mutlaka devletin (bürokrasinin) yeri ve payı olmalıydı. Teodor Kasap Efendi, tamamen karşı kutuptaydı. «MUsaade buyurulan usulü meşveret», Padişahla kendı atadıgı memurlan arasmda de B Anayasa ve Batı Bu sırada, Kasımpasa'da Tersane binasmda, «Şark Meselesime yeni bir biçim vermek ü>.ere, yabancı devlet delegelerinin katıldıgı bir konferans açılmıştır. Delegeler şaşırırlar. Konferansa başkanlık eden Hariciye Nazrrı Saffet Paşa, olayı açıklar: Bu top sesleri altıyüz yıldır süregelen bir rejimi, bu anda değiştirmekte, Padisahın milletine armagan ettiği Meşnıtıyetin (ve Kanunu Esasi'nin) ilânını haber vermektedir. Ve Osmanhlar için yeni blr mutluluk çağı başlamaktadır. Tarihçiler, olayı kısaca böyle anlatırlar: Bu sahneyı, Hattı Hümayun'un okunduğu kürsünün yanında seyreden ve Abdülazız zamanından Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllanna kadar yaşamış olan ünlü tarihçi Abdurrahman Şeref Bey (18351923), «Kanunu Esasî ilân edildi, Osmanlı devletl, tarih kitaplarmda okuduğumuz îngiltere gibı oldu» kanısındadır. Ne var ki, îngiltere Başbakanlarından Gladstone aynı kanıyı paylaşmıyordu. Abdülhamit'in tahta çıkışından 17 gün sonra, Türkleri «insanlığın, insanlık dışı bir türti. olarak tanımlıyordu Çar'm deiegesine göre, bu bir «masfcaralık>u. Fransız tarihçi Albert Vandal'a göre de «bir sahtekârlık.tan başka bir şey değildi. Siyasal meslekleri, fakir kitleleri ve milletlert soymaktan başka bir şey olmaysn, bu tür adamların ve polltikaların, başkalaruu sahtekârlıkla suçlamalan. dünya çapında bir maskaralıktı. Fakat, bu fikirler, Avrupa kamuoyunu derinlemesine etkilemiş ve resmen Sevr Andlaşması ortamına kadar (1920lere değin) sürmüş Anayasa ve Kamuoyu Yazılı Anayasa Fikri Osmanîı împaratorluğunda, yazılı anayasa, daha çok bir inançtı. Bu inanç yalın bir şemaya dayandınlmıştır: Padişah iyidir, «Etrafı» kötüdür, hırsızdır, ahlâksızdır. Saray'ın içinde çörek lenerek, sonsuz bir ısraf düzeninin ve çıkarlarının değiştirılmenıesini ister. Bundan kurtulmanın tek yolu, toplum içinden, seçinıle oluşan bir karşı ağırlık organdır. Yâni, parlâmentodur. Pâdişahlan, başka türlü bu asalak baskısmdan kurtarma yöntemi yoktur. Yazılı anayasa fikri, halktan Saray'a değil, bürokrasiden halxa doğru yaygınlaştırılmak ıstenmıştir. Fakat, bu işi üstlenen bürokrasinin tiımü değildir. Liberal bölümüdür. Boylece, anayasa fıkrı, bürokrasiyi ikiye bölmüştür. Mithat Paşa ve ekibi, iiberal bölümün başında olarak istekierinm geleneksel güç dengeslni bozacağını bilmekteydiler. Tüm köklü değişımler ancak. ıstekli bir padişahla yapılabilirdi. İdeal hukümdar örneği ise Seşinci Murat'tı. Abdülaziz, bu nedenle devreden çıkarılmıştır. Fakat «1293 yıhnda, 93 gün tahtta kalan» bu padlşah da hal'edilincp, Osmanlı reformculan uzun ve karanlık bir koridora gırmişlerdir. Abdülhamit, plânını ustalıkla uygulamıştır: önce, Mithat Paşa'yı yurt dışına sürmüş, Meclisi Umumi'yi onsuz açmış ve sonra da otuz üç yıl «ertelemiştir.» Hafiyelik, sansür ve borçlanma temellerine dayalı istibdat rejimi, bir 23 temmuz 1908 (10 temmuz 1324) günü, ilk olarak Rumeli'de yıkıhrken. parola «Ya Kanunu Esasi, ya ölüm»dü. Ve. otuz üç yıl için için oluşturulan anayasa romantirmi yeni bir bayram havasını. «Hürnyetin llânı»nı yaratmıştı. îşte Örnekleri tur. Bu tarihte, Osmanlı ülkesi, tefeci Batı'nın bir yarı sömürgesl, tam pazanydı. «Bankı Osmani» on Uç yıl önce kurulmuştur (1863). «Düyunu Umumiye», beş yıl sonra kurulacaktır. (1881). Hiç Bir Şey Yok mu ? OKTAY AKBAL Evet Havır Kubilay'lar Yine Öldürülraekte... arih, olayları ve gerçekleri yular ölesinden bize yak laştırır, yaşadıgımız çaga adeta ışık tutar. Bu bılimsel ışıkla günümüzden taa gerilere, yüzyıllara ve karanlıgın derinliklerine bakarız. Sadece düşüncelerle değil, duygularunızla da, eski ile yeni, dogru ile yanlış arasında bağlantüar ve Ulşküer kurarak . Bu açıdan tarih, insanoglunun düşüncelerini, duygularuu ve davranıslaruıı etkiler, bilincini ge liştirir. Geçmişten gelecege giden yol böyle bir çizgiden geçer. Bir başka açıdan, yeri geldik çe «Tarih tekerrur eder» diye bir deyimi düe getirir, geçmışteki olayları anılara ve yakınma lara dönüştürürüz. Oysa bir ırmak benzeri sürekli akıp giden zaman (tarih) elbette geri dönüs anlanunda «tekerrur» etmez. Etmez ama, tarihten «ibret dersi» almasım biimeyen toplumlar özellikle yönetici takımı ve politikacılar özdeş (ayni) yanılgı lara düşerlerse, yasanılan yeni ortamda yıllar öncelerine benzerlik gösteren olaylara neden o lurarsa, işte o zaman tarih «tekerrür» etmiş gibi görünür bize.. Ve bu ünlü deyimi hemen kullamrıa. Yakın tarihimizle ilgüi hatta yaşayanlann anılarında yaşayan bir yıldönümü dolayısıyle böyle özet bir açıklama ve yak laşımdan sonra bu sabah çevirdiğtmiz takvim yapragına bakalım: 23 aralık 1976. Ve Cumhu riyetin 53. yüını iki ay önce kut lamış bulunuyoruz. însanoglu dünü anan, günü ya şayan, yanna umutla bakan bir varlıktır. Gerilerde kalan her takvim yapragında olumlu • olumsuz nice olaylar, duygulanmı zın dUiyle nice a n tatlı anıları mız vardır. Bugün bunlardan bi rine, Devrim Tarihimize Menemen Olayı diye geçmiş olan bir gericilik (irtica) hareketine, 1930 un 23 aralık sabahına bakıyor, Devrtm şehldl Kubüay'ı ve şehlt iki Bekçi'yi saygı üe amyoruz. Bu saürların yazan 46 yıl ön cesinin kanU ve utançlı olaymm görgü tamklarından biridir. Ve ayrıca Askeri Mahkemedeki yargüamaları öğretmenler adına iz leme olanağmı buldugum için, şehit Kubilay'ın yakın arkadaşı olduğum. olaydan 56 saat önce Türkocağı salonunda Kubilay ile birlikte bulunduğum için, olay sonralannı gördüğüm ve bildiğim için 1937'ye kadar Menemen' de Kubilay Okulunda öğretmenlik yaptığım için olayı genç kuşaklara, devrimcilere, Atatürkçü T Kemâl ÜSTÜN KUBÎLAY'IN OORETMEN ABKADA$I lere bir kez daha duyurmak amacıyle amlarımı tazeliyor, yapıyorum. Odev bu. alanında her şey birkaç saat 1çinde değişmiş, kanşmış ve çıgı nndan çıkmıştır. Bu sırada kendisine birliginden görev verilen j"edeksubay Kubilay, olay yerine koşar; Der viş Mehmet'in yakasına yapışır. Fakat yobazlardan biri silâhını ateşler ve yaralanan Kubilay biraz ötede cami avlusunda yere düşer. Fırsat bu fırsattır; kudur muş, gözleri dönmüş yobazlardan ikisi saldınrlar. Agzı teste reli bağ bıçagı ile yaralı Kobilay'ın başını gövdesinden ayınr lar. yeşil bayragın tep*sin«..,geçirirler... Bu arada silâh sesini duyan ve çarşı bekçiliğl görevleri so na erdigi için gün aydınlanırken evlerine dönmüş olan Hasan ve Şevki adlannda iki gece bekçisi olay yerine koşarlar. Karşı koyma sırasında onlar da şehit dü şer... Kanlı ve vahşi olayın bu görüntüsü telefonla Alay Komutan lığına bildirilir. Ve bir makıneli tülek kıtası Felediye Alanına hız la yetlşir. Birlik komutanmın: «Teslim olun!.j> çagnsına: «Bize kurşun ışlemez... Ben Meüaıyım!» sesleri gelir. Teslim çağrı lan yinelenir. Ve yine «Kurşun ışlemez!» sesleri. üzaklardan, ev lerin pencerelerinden, köşebaşla rından bu görünümü şaşkın, kor kulu gözlerle izleyenler vardır. tki Hasan yan sokaklara kaçarlar. Makinelitüfekler birden isler. Yobazlar da yerlere serilirler birkaç saniye içinde, biri ya ralı, öteki yobazlar delik deşik... Artık her şey sona ermiştir. Öğleden sonra, halkla birlikte olay yerini geziyoruz. «Kurşun işlemez bize!» diye bağıran Meh di taslağı Derviş Mehmet ve arkadaşlan iki yobazın makine litüfek kurşunlarıyla parçalanmış ceseüeri Kubilay'ın başını kestikleri cami önünde süngülü nöbetçiler arasında yerde yatıyorlar. Kaçan iki Hasan hemen yakalanmış, hapishanede, yaralı yobaz ise hastanede... Şehit Kubilay ve iki bekçi er tesi günü büyük bir torenle top raga veriliyorlar. Bir genç sesleniyor mezar başında: «înkılâp ugruna atıldın öne / Înkılâp uğruna baş verdin Kubilay / Ne mutlu sana ki, inkılâp için / Göğsünü ilk defa sen gerdın Ku bilay / « Bir kaç gün sonra Menemen' «14 temmuz 1789: Hiç Wr »ey rok.» BastUle'in yıkıldığı fün, 14 teramuz 1879! Ama Fransa kralı IS. Louis böyle yanyor not defterioe: Hiç bir şey yok. Hiç bir şey!.. O 14 temmuz akşanu, bir çok Fransız da şöyle dfişünmüş olabtlir; bir takun serseriler, ulus dftşmanlan Bastil haplsaneslot yıktı, katilleri serbest bırakü, ama nasıl otsa kralımızın ordusu bunlann hakkından felir, başıboıuklar yakalanır, BastU'den daha saglam blr hapisaoe yapar, Içeri tıkar hepsinl .. Hepimlz gândelik olaylar İçinde yaşarken, ya yeraiz umutlara kapılıp o olaylan büyütfiyonız, ya da görmüyoruz bllc! Gözflnıflze çarpsa da ön*msiz sayıyoruz. Kimse bilemez, ber çünkü nlaylsnn hanjisinln yarın İçin anlamlı, hangisinin anlamsız olacatmı... Yannki kuşakların değerlendirmeleri hangi ölçütlerle olacak? Belki de hiç akhmıza gelmeyen bir görüşle, blr anlayısla... Fransız poUUkacısi Herriot der ki, «Akıp giden olaylar içinde hıneüerinln tarihsel blr değer kazanacağını kestlremeyiz.» Hanf^si bir ilk adınıdır, hangisi bir bltişttr, tiikeniştir, gel de çık işta İçinden'. Türkiye'de de her fün yeni yeni olaylar yaşanıyor. Hangisi yanna etkjli olacak, han^si yannı hazırlayacak, hanglsi yeni ufnklara götürecek toplumu bilemiyoruz. Batayornc her birinln anlamı başka. Biri, aldatıyor blzi, yanütıyor, umutsuzlandınyor. Yok yok, diyoruz bu gidişle şimdlki asamalan da elden çıkaracağiı! Biri, güçlendiıiyor, mutlu kılıyor, yok yok diyoruz yine, halk bilinçlendi, iyiyi kötüyü anladı, bir daha gerilere dflşemeyiz, çağımızdan kopamayız. Türk toplumu blr geçlş döneminde, her kafadan ayrı seslerln çıktığı blr ortam .. Safda bir sürü sağ, solda bir sürfl sol. KUşeler, sözcfikler, ezbertemniş cümleler, aloganlar, sloganlar... Toplum bir doğnma hazırlanıyor. Ne dofacak? Bütün bu olaylann ardından na gelecek? Bunu «yann» anlayacağtz, yarmiarda yaşayacak olanlar anlayacak. EOl yd sonrasını düşüneblUr miyiz? Şöyle 21. yüzyılın herhangi blr zaman parçasında duymak kendimizi. Diyelim, 2033 yılındayız. Hangüniz yetişiriz o yıla? Ancak bugun genç o!fnlar, çocoklar, ya da Zaro aça gibi yaşayacak olan yaşıüarım... Türkiye'nln nüfusu yüz milyona varacak, burası kesin .. Kesin olan bir şey daha var, bugünkü karmabanşıklık, bugünkü anlamsızlık, bugünkü çikmazlar olmayacak o gün. Dünya değişeeek elbet, daha iyi, daha dogrn, daha sağlam, daha tutarlı bir Innanlık mı kurulacak? Bilim Kurgu romanlanna, filmlerine bakarsak, yannlar hiç de iç açıcı dejil. Yeni sorunlar, dertler, mkmtılar çıkacak, bilim Herledlkçe bilinmeyenler artacak, inaanoglu değişe defişe bambaşka bir yaratık olacak... Sonu yok böyle düşlerin. Hiç bir yere götürmec biri. Yarar da sağlamaı, olsa olsa İçinde bulunduğumuı sıkıntıh ortamdan uzaklaştırır blr anlığma... Antoj Çehov «Üç K« Kardeş» oyununda blr ç ş y ^ Jİ föyle konnşturnr: «Jİd yüz yıl, üç yüz yıl sonra yeryüzünde yaşam anlatümaz btr güzellikte olacaktır. Buçüne dek elde edemedlgimlı bu yaşam, insanlık için gereklidir. Onu sezmeliyiz, beklemeliyiz, hayal etmeliyiz, hanrlamalıyız.» Yannki güzel yaşamı bogünden hazırlamak zornndadır Insanoğhı. Bir yana çetdlip hüzünlenmek. kcndlni kahve köşelerinde toplumsal tartışmalara kaptırmak, hayal dünyalannda ylöp gitmek. yetmez. Hazırlamak gerek yannlan. Yazarak, yaratarak, knrarak, yerine göre de bir şeyleri yıkarak, bozarak, ortadan kaldırarak... Klmbilir, yeni, güzel blr dünya, blr toplum, bir yaşam kapımızın önünde bekliyor bizlerl... Bu calkantüar, bu krizler, bu anlamsızlıklar doğum öncesbiln habercUeridir. Hep öyle olmaz mı? Devrimden önceld Fransa'da, çok kimse neler hazırlandığım anlayamamıştı. Bastil kalesi düştügü gün Fransa kralının «Hiç bir şey yok» dlye yazması gibi, bizde de aynı sözleri yakapalı çizgilerl içinde oîup biten bunca anlamlı olaylara, bezanlar, düşünenler var. Kendl kıstr dünyalannın, zevklerinin llrtilere aldınş, etmiyorlar. öte yandan her akşam, «Bugün çok önemli olaylar oldu, yarm neler getirecek» dlye endlşeyle, umntla, kııgınlıkia, se%inçle blr şeyler yazanlar, söyleyenler de öylesine çok ki! Şu da \ar, 16. Louis «Bir şey yok» diye yazmasından yıllar önce Fransız toplnmnnda büyük değişimlerin tohumunu atanlar vardı, Voltaireier, Rousseau'lar, Diderot'lar gibl... Bugün de. yannki Türk toplumunu hanrlayanlar var, yazarak, yaratarak, çaltşarak, eylemlerde harcanarak... Bütün bunlan geleceğln kusaklan değerlendirecek, blnbir olayın içinden blrlnl, blrkaçım çekip çıkaracak öne, «işte diyecek bu olaydı, şu kişiydl, falanca yazardı önceden gören herşeyi, bugünü o gunden düşünen, yaratan...» Gelecek!.. O bÜ3*ük smav günü, bugün yaşayanlann yargılanacaklan o nzaktata gün, ergeç yaşanacak. Bugünkü toplumun sorunlan, olaylan, kişüerl, yazarlan, politikacılan geleceftn acımasız yargısından knrtulamavacak... Ehıstein ne dermiş, «Geleceğl hiç bir zaman düsünmem, çunkü hemencecik gelir». tsteaek de istemesek de İçinde olduğmnuz bn zaman parçası geçlp gidecek, yeni zaman parçalan gelecek, içinde blzlerin obnayacafı... UJtiHTEKi BEHZfRLERİ OiBİ Menernen Olayı, tarih boyunca benzerleri gibi; sörnürü düzenleri bozulanlann ve çıkarları elden gidenlerin, gideceğini düşünenlerin «Din elden gidiyor! .» görüntüsüne bürünerek cahil kalabalıklan kışkırtmalan ve sal dınya geçmelerinden doğmuştur. Menemen olayı, esklnin kalmtüanndan bir tarikat (Nakşibendl) şeyhinin marlfetidir. Cum huriyete ve devrimlere karçı bir harekettir. Kökeninde çıkarcılık, bagnazhk ve aldatümışlık yatar.. de şimdi adı Kubilay llkuKuhı olan binada Askeri Mahkeme kuruluyor. Yobazlan kıstırıp öne sürenler, yönetenler adalet önündedirler. Bir ay kadar suren yargılama sonunda irticaı planlayanlar ve baglantıları bulunan lardan 36 suçlu ölum, (7'si yaşlan dolayısıyla sürekli hapis), 41'i çeşitli agır hapis cezalanna çarptınlmış; tutuklulardan 4O'ı soruşturmadan sonra salıverilmiş, samklardan 27 kişi de suçsuz görillerek aklanmışlardır. Olayın kısaca öyktisü budur. Dün de bugün de gericilik hareketlerinin nedenleri ve görün tüsü değişmiş sayılmaz. Dinsel kökenll fakat gerçek din anlayışı Ue asla bağdaşmayan, teme linde kişisel ve politik çıkarlar bulunan bu tür olaylar günümüz ortamında açık • seçik gözler önünde oluşmaktadır. Gizlilikten, sinmişlikten sıynlmışlardır; pervasız ve zaman zaman azgın laşmakta, bazı çevrelerden des tek görmektedirler. 1930'da demokrasiye geçiş denemesi olarak yeni blr parti (Serbest Cumhuriyet Fırka sı) kurulmuştur. Ege bölgesinde gelisen böyle bir «partileşme» or tamını fırsat bilen eskinin kalmtılan ve çıkarcılar irticaı hort latmışlardır. Irticam adı ve tanımı bellidir; dinin siyasete âlet edllmesi!.. Günümüzdeki deyi miye «tnanç sömürüsü» yöntemiye çıkar sağlanması... Geleceğin kuşakları. bizim 1930' lara baktığımız gibi. 1976lara bak tıklannda günümUzün «gaflet, delalet ve hatta hlyanet içinde olanlan»nı bir bir tanıyacak ve «lânet»leyeceklerdlr... SONIK EIEBAJIIAI Biri «Mehdi» taslagı Derviş Mehmet ve Uç Mehmet, ikisinin adı Hasan; süâhlı 6 yobaz, bir de «Kıtmirn adlı köpek!. Bu 7* lik grup ünlü efsanedeki «Eshabı Kehfsi temsil etmektedirler (!) Bunlar «Şeriat Ordusu» nun öncüleridir. tstanbul'da Erenköy'de bir köşkte yaşayan 84 yaşuidaki şeyh lerinden (Şeyh Esat) aldıklan talimatla Manisa daglarında bir magarada kırk gün kalan dört Mehmet iki Hasan âyin yaparlar, esrar içerler, tesbih çeker ler ve günlerden bir gün «tetik çekmek» uzere 23 aralık 1930 salı sabahı alacakaranlıkta Menemen'e ulaşırlar. Sabah namazı kıunmakta olan bir camiden âyetli yesil bayragı da alarak ca mideki 810 kişiyi kendüerine ka tümalan için zorlarlar. Yetmiş bin kişilik Şeriat Ordusunun memleketi kuşatbğını, teslim ol mayanlann kılıçtan geçirileceğini söylerler. Yeşil bayrak, hükümet ve belediye binalan arasmdaki küçük alana dikilir. Ve tekbir sesleriy le hezeyanlarma başlarlar. tste dikleri Şeriattır. îstemedikleri şapkadır, yeni giyimdir, yeni ya zıdır. Bunun anlamı ise, Cumhu riyet ve devrimlerdir. Menemen'de bu utançlı olay başlarken şeyhleri tstanbul'da, köşkünde keytine bakmaktadır. MUritleri sokaklarda kudurmuş gibidirler, «tstemezüüüük!..» ses leri g^lir. îrtica hep böyledir. Arkadakiler çıkarlannın peşinde dirler. Allah, diye diye cahiller kandınlır, kışkırtıhr ve sokaklara sürUlUr. Tarihin derinliklerinden bu sesler duyulur Te ni ce kanlı lekeler... ... Ve 23 aralık sabahı Menemen PERSONNÜL REQUIRED CHIEF ENGINEER Responsible for all (non petroleum) engineering İn thia ezploration and production oil company, with operatlons centered in Diyarbakır. The successful candidate must have good academic qualitications in civil engineering and at least 10 years experience in responsible positions covering design, onslte süpervislon and administration of engineering works. Good taowledtîe of english is essential. Please submit curriculunı vitae in confidence to: head of personnel c/0 n.v. Türkse Shell PJK. 115 Yenişehir Ankara (HAS: 2309/13897) VEFATLAR İÇİN Krymetll hocalar ve dua hanlardan müteşekkil cenaze merasim ekibimiz bir telefonla emrlnizdedir. Gazete ilânı ve umum muamelât için ayn bir ücret almmaz. Cenaze işlerini lşletmemiz deruhte eder acı trunlelerinizi paylaşırız. Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezinden Şubelerunizde olağan kongrelerimiı 1977 yılı şubat içersinde yapılacaktır. ayı Kongrelerimize katılarak seçmek ve seçilmek hakkma sahip olabllmek için enaz bir yıllık eski üyelerimizin 31 aralık 1976 gününe kadar m«ıbaW Kızılay şubelerimize bizzat müncaat ederek aidatlannı yatınnalan gereklidir. 31.12.1976 tarthine kadar yenlden kaydolan ve aidatlanra bizzat şubelerimlze ödeyen üyelerimiz ise 1977 yılı Kızılay Şube Kongresine katüabllirler, konusabilirler fakat oy kullanamazlar. Seçme ve seçilmek hakkına sahip değüdlrler. Ancak müteakip yıllarda yapüacak kongrelerde bütün haklannı kullanabilirler. Keyöyeü yardımsever yurttaşlanmızm bllgelerine sunans. Cumhuriyet 13898 I3ÜH CENAZE 40 68 86 47 20 0 * NOT: Bütün muameleler işletmeye aıt olmak Uzere yurt içi ve yurt dışmdan yurda cenaze nakli yapüır. Günün her saatinde emrinlzdedir. (Cumhuriyet 13635) KAYIP îstanbul Traflk Mü dürlüğünden aldığım profesyonel 64331 NoJu ehUyeümi kaybettim. HükümsüKİür. Hüsamettin TOKAY < ACI BÎR KAYIP Trabıon'un Maçka ilçesinm Yeşilyurt köyü eşrafı Karahasanofulları'ndan merhum Osman bey ile merhume Güllü hanımın ojullan, merhum Ali Osman, merhum Hami ve Zehra, Kavva, Fatma'nın kardeşleri, Hayriye Karsan ve merhume Meral Güreyman'ın kaympedarleri, Hayriye öziş'in eniştesi, emekli öğretmen Sallha Karsan'm sevgili eşi, Kisım ve Atilla'nın babalan, Nâlan ve Volkan'ın dedeleri, İYİ ÜISAN EMEKLÎ ÖĞRETMEN îstanbul Tıp Fakültesi Dekanlığından: sayıda Asistan ve 1750 sayılı Fakultemizln aşağıda isimleri yaslı KUrsülerine bellrtilen Universiteler Kanununun 32'nd maddeal uyann ca Tıpta Uzmanlık Öğrencisi Alınacaktır Yabana dil sınavı 10 ocak 1977 parartesi günü taat 10.00'da, Bilim Dalı sınavı da 17 ocak 1977 pazartesl günü aynı saatte Dekanükta yapılacaktır. tsteklilerin, « ocak 1977 perşembe günü saat 17.00'ye kadar bir dllekçe, 4 fotograf ve mezun olduklan Fakülteden alacaklan ders notlannı gösterir (5 nüsha) mezuniyet belgesl ile birlikte Pakülte Personel Bürosuoa başvuımala n duyurulur. Kadro Kadro Ünvanı: Sayısı : KBrsa Adı 1 An&tomi Asistan 2 MikrobiyoloJİ, Tropik&l Hast. ve Par. Asistan 1 Farmakolofl Afirtan 2 Psüdyatri Asistan Nöroloji Tekni*yen 1 (Tıpta rjzmanük ögrenciliği) Anestezryolojl ve Reanlmasyon îlzikoteraplst 3 (Tıpta Ozmanlık Ogrencıliği) Cmruk SaBıSi "f TT««t*i]jri«Ti (B"rs karsılıin • Tıpta Usv roanlık öğrencilıgi) (TflT. Hutnlikinn •• fPuı « karsılıSı • TiDta Uzmanük Oğrenciligl) (Basın: 30045 13908) ^^^~ ^ ^ U i ^ml^mm >y<H>**^* «• •*»*"*•' ^»" « * • YARIÎ\ FKP ÜYESt ALTHUSSER'tN SO^^YETLEP BtRLÎG! ELEŞTtRİSt SOSYALİST YABIN1N 6. SAYISINDA i. ,T Salih Zeki KARSAN 22 AraUk 1976 Çarşamba günü vefat etmiştir. Cenazesl 23 Aralık 1976 Perşembe gttnO (bugün) Bakırköy Kartaltepe Camiinden Sfle namazmı müteaklp ahnarak aile kabristaruna defnedllecektir. Meviâ rahmet eyleye. A t L I 8 t NOT: Çelenk göndermelc totayenlerin Türk Kftitün Vakfı"na bagjta bulunmalan rica olunur. Cmnhuriyet 13917 (Cumhuriyet:. 13899)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle