23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
n nim çevrelerimlzln re Benellikle aydınlannuzın hayaı eder oldukları şey şudur ki Tür klyemlzde ekonomik gelişme sağlanabildiği ve sanayi ve toprak sorunları çözümlenebildiği, feodal düzen yıkılabildiği an din, siyasal ve sosyal öneminı yitirlp Tanrı ile kul arasında özel bir bağ durumuna inecek ve «... evimlzin en temiz blr köşesinde yer verdiğimiz kursal kitabın sayfalan arasında olan, gerçek yeriae kavuşacaktır.. (1). Kiç kuşkusuz güzel bir dilek ve güzel bir özlem. Fakat gerçekleşebilmek için, bütün öbür olanaksızlıklar bir yana, her şeyden önce yukardaki îormülün lers yüz olmasına muhtaç. Çünkü ekonomik gelişme her şeyden önce ekonomik canlüıkla ve yeryüzü yaşamlarına değer vermekle mümkündür. Ekonomik canlıhk yaratümadan ve bu carüılıgı oluşturusu «inanç» koşullan değiştirilmeden ne sanayi toplumunu var kılmak, ne ticaret ve iş düzeninı kurmak, ne de tek deylmle ekonomik kıpırdamalara yönelmek düşünülebilir. Insan kafasımn içerisinde çöreklenmiş olan yoksulluk fazilsttir. mikrobunu oradan çıkarmadıkça hiç bir ekonomik canlılık olamaz. Enflasyonist bir siyaset yordamıyla belki her mahallede bir müyoner yetişir ama halk yığınlannın sefaletine ve geriliklerine ve açlık içerisinde inlemelerine son verilemez. Ekonomik canlılık, yeryüzü yaşarrılarına deger ve önem vermekle, gelecek dünya yaşamlarından önce bu yeryüzü dünyasının yaşamlarına özlem duymakla, yeryüzünde insanca, haysiyetli biçimde ve en iyi bir düzende yani yoksulluk içinde değil varlık içinde yaşamayı dilemek ve istemekle olanaklıdır. «Bir hırka, bir lokma. felsefesiyle ve «yoksulluğu veren Tanrı' dır, Tanrı yoksullan sever» inaraşıyla ve yer yüzünün cmisafirhane» olduğu masallanyla beslenen ve rızk denilen şeyi kendi gücünde degil Tanrı'da arayan, insanlık haysiyeti duygusu olmayan ve olmadıgı için de mutlu şekilde ve insanca yaşamaya gerek duymayan insanlar toplumunda ekonomik canlılık diye bir şey söz konusu olamaz. Insanlan her şeyden önce bu llkel inamşlardan kurtarmak gerek; bunu yapmadıkça ve onlara yoksulluğun fazilet değil utanç vericl blr şey olduğu anlatılmadıkça ve yoksullarm varlıklılardan önce, hem de .beş yüz yü önce» cennetlere gldeceklerinin yalan oldugu belletilmedikçe hiç bir ekonomik kıpırdanma olanağım sağlamak düşünülemez. Bunun böyle oldugunu ortaya koyan İM güzel ömek vardır ve bu ikl örnegi kısaca gözden geçirmek yararü olacaktır. Bu ömeklerden birisi kişilerin dünya yaşamlanyla ilgill inanç ve lnanışlarını degistirerek ekonomik şahlanmayı daha CUMHURİm ise buna benzer din esaslamn temizleyerek kendi toplumuna yaşama ve kazaruna hevesi sağlamıştır. Aydın sınıflar ise akılcı yöntemlerle ekonomik gelişmeyi güçlendirmişlerdir. Hiç kuşkusuz ekonomik gelişmeyi yapabüecek ınsan unsurunu var kılmamn tek yolu Batı uygulaması değildir. Mutlaka din adammın dürtmesi, destek ve gayreti ile ve din hükümlerini geliştirmesiyle olan bir şey değildir bu. însanları «müspet» eğitimden geçirmek suretiyle ve onlara işler nitelikte bir akıl ve düşün geleneği vermek suretiyle de bu sonuç elde edilebilir. Japonya'nın yaptığı gibi; Atatürk'ün yapmak istediğl gibi. Batı dahi, bilindiği gibi. asıl asamaya akıl çağına kavuştuktan sonra erişmiştir. Fakat bizim gibi din adammdan kurtulma olanağıru bulamayan ve Atatürk denemesini yarı yolda terkeden toplumlar için din adamının Şeriat hükümlerini Batılı din adamlannın vaktiyle yaptıklan gibi, farklı şekillerde yorumlayıp toplumumuza ekonomik canlılık vermeleri koşuldur. Günümüzde hâlâ din okullannda ve camilerde, nzkın (hattâ sermayenin) Tann'dan geldiğı, yeryüzü yaşamlannın pek değersiz olduğu, faizin haram bulunduğu, bu dünyada ne kadar yoksul yaşanacak olunursa gelecek dünyada o kadar nimetlere konulacağı öğretilmektedir. Türk insamm bu inamşlardan kurtarmadıkça toplumsal bir ekonomik gelişme sağlanamaz. Fabrika açmakla ve her mahallede bir milyoner yetiştirmekle toplumsal gelişme ve kalkınma sadece hayal olur. Atatürk vaktiyle bizi her türlü miskinlikten kurtarmaya çalışırdı. Din hükümleriyle kader oyuncağı yapılmak istenilen insanlanmızı sosycekonomik canlılığa kavuşturmak amacıyla: «... Kader, talih ve tesadüf deyimleri Arapçadır, Türklen ilgilendirmez» derdi. Bununla Türk şeriatçısma ve din ddamına akılcıhk dersı vermek ısterdi. Demek isterdi ki insanın düşünce tarzını degiştinneden onun maddi yaşam koşullarım değiştirmek kolay ve mümkün değildir. Oysa şeriatçının ve çoğu din adamının bunu anlamasma olanak yoktu: aydmlanmız dahi bunun böyle olabileceğini kabul etmezler ve maddi yaşam koşullan degismedikçe manev! yaşam düzenlnin değişmeyeceglnl sanırlar. «Düşündüğümüz gibi yasamayız, fakat yaşadığımız gibi dUşÜnürüz» felsefesinin bizim gibi ülkelerde uygıüama olanağından uzak bulunduğunu kavrayamazlar. (1) Bk. A. N. Yücekök, TürHye'de örgütlenmiî Dinin SosyoEkonomik Tıbanı, 19461968, Ankara 1971, ». 237. B OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Hayal Ettiğimiz Şey llhan ARSEL yüzyıllar öncesl sağlamış olan Batı'dır. öbürii lse bu inanç ve inanışlan hiç değiştirmediği ve bugün dahi sürdürdüğü için ekonomik geriliklerden, ekonomik ilkelliklerden ve yoksulluklardan kurtulamamış olan tslâm dünyası ve bu dünyanın bir parçası olan bizim kendi toplumumuzdur. Konumuzu fazla derine inerek incelemek olanağına bu kısa sütunlar arasında sahip degiliz. Fakat şunu belirtmekle yetinelim ki Ortaçağ'larda, yoksulluğu fazilet sayan ve yeryüzü yaşamlarını küçümseyen Batı'da ekonomik miskinük ve atâlet egemenken, «Rönesans. ve «Reformasyon> dönemi ile birlikte, yani yoksullugun dince fazilet değil kusur (nakise) olduğunun kabul edümesiyle ve çalışmanın ibadetten önce ve önde gelen bir lman sorunıı bulunduğunun kafalara sokulmasıyla (ki bu işi özellikle Reformasyon liderleri, örneğin Luther, Calvin, v.s... yapmışlardır) ekonomik canlılık kendi&ini göstermış ve Batı modern anlamda ekonomik mucizeler yaratır hale girmiştlr. Din adamlarının rolü ve etkisi sayesindedir ki yoksulluğu dinsel fazilet gibi gösteregelen din hükümleri değiştirümiş ve farklı yorumlara itilmiş ve fazilet değil Tann'nm hoş görmez oldugu niteliklere sokulmuştur. Luther, ki bir din adamıdır, din kitaplarındaki hükümleri kendi toplumunun diline (Almanca'ya) çevirirken çahşmayı ve emeği en kutsal bir değer olarak ibadetin ve duanın önüne geçirmiş ve daha kutsal bir eylem olarak göstermiştir. Calvin, ki o da bir din adamıdır, çalışmak suretiyle mümkün olduğu kadar fazla varlık edinmeyi ve para kazanmayı, hem de çok kazanmayı, Tann'ya hizmet, en büyük hizmet olarak tanımlamıştır; din hükümlerini bu yorumlara yöneltmiştir. •Yoksulluk meziyettir, yoksullar varlıklıdan önce Cennete gider» dlye blr şey tanımamış j e fakat aksine varlıklı olmanın Cennet kapılarmı açabileceğini dinsel inanışlar olarak yerleştirmiştir. Luther ve Calvin gibi daha nice din adamlan ve onlara katüan yazar ve düşünürler ordusu bu inanışlan köklendirmişler ve hu sayede Batı halklannın mutlu yannlannı hanrlamışlardır. Oysa ki İslâm dünyasının insanlan. daha ilk başlangıçtan günümüze değın sadece yoksullugun Tann'dan gelme olduğu ve bu nedenle kişiler için fazilet niteliğinde bulunduğu, yoksullann varlıklılardan çok önce, beş yüz yıl önce, cennetlere gldecekleri, yeryüzü dünyasının değer taşımadığı, burada ne kadar mutsuz olunur ve cefa içinde yaşanırsa gelecek dünyada o kadar iyi yaşanacağı aldatmalanyla yetiştirilmişlerdir. Bugün dahi hâlâ bu şekilde yetiştirilirler. Bu inanç ve bu kafa yapısı ile koşullandınlmış insanlardan ekonomik gelişmeyi ve şahlanmayı yaratacak isteği ve gücü beklemek abes olur. Nitekim böyle bir gelişme hiç bir Şeriat ülkesinde kendisini göstermemiştir. Çünkü bu ülkelerde ve btzde hâlâ din adamı ve nice aydın geçinerüer, nzkm ve varhğm ya da yoksullugun doğrudan doğruya Tann'dan gelme oldugu inanışmı dinsel bir inanış biçiminde kişüerin kafasına yerlestirlrlerken «... bol nimet Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir..» (Ali Imran Suresi âyet 73), ya da «... Allah dilediğlnl hesapsız şekilde nzıklandırır...» (Nur Suresi 38'incl âyetl, ya da «... Sizi birazcık açlıkla. mal ve meyve noksanıyla smayacağız...> (Bakara Suresi 153. âyet) şeklindeki ve daha yüzlerce benzerini Tann sözü olarak öne sürerler. öte yandan nzk'ın emek karşılığı olduğuna dair hükümleri de geçersiz Imlş gibi kılarlar. Batılı din adamı TANRI ÖLÜM SADUN TANJU aat dokuz buçuğa geliyordu. Alemdar karakolunun önünden geçiyorduk. Baktım bir belediye otobüsünü karakolun önüne çekmişler. Trafık yoğun oldugu ıçın arabalar yürümüyordu. Uzaktan polis'erm ne yaptığını görebiliyordum. Bir Kocamustafapaşa Eminönü araci5"dı otobüs. Yolcularının yansı indirilmişti ve polis arama yapıyordu. Gazeteye gelir gelmez telefon ettim karakola ve tahmin ettiğim gibi çıktı. Yolculardan birı parasını çaldırmıştı ve yankesicinin otobüste olabileceği kanısı ile şoför kapılan filân açmadan arabayı karakolun önüne çekmiçti. Bulabildiniz mi çalanı dedim. Bulamadık dedi polis. Ne kadarmış çalınan para diye sordum. 1500 lira kadarmış. Nasıi bir adam parası çalınan dedim. Hüviyetini «or madık, Beyazıt nıerkezine gönderdik, orta halli bir vatandaştı dedi memur. Parajı zaten otobiise binerken o Hiş kakış sırasında vurmuşlardır, otobüse biner ijlhi yapmif ama blnmemiştir dedim poiise. Öyle olacak dedi. S GÜCÜ GÜCÜ YETENE Telefonu kapattıktan sonra aldı mı beni bir düsunce.. Sabah kalkmışsın, işıne ya da alış verişe gidıyorsun. Bin güçlükle kendiru otobüse atmışsın. Kaburgaların ezilir gibi olmuş, ayaklarma basılmış, ters bakışlar kaba sözlerle zaten sinirlerin bozulmuş; balık lstifi otobüsün ağır nefss kokan havasında boğulacak gibi olup «Sık dişinl, şunun »urasında oıı onbeş dakika dayanacaksın, ölmezsin ya» demişsm ve tam bu sırada adamın biri canını almafa gelmişler gibi bağırmağa başlamış: «Paramı çaldılar, binerken vardı, şoför efendi kapılan açma, namussuz kaçmasın!» Ne güzel bir güne başlayış değil mi? Her kafadan bir ses. İşim var. Geç kalacağım. Parana sahip olsaydın. Evde filân unutmuş olmayasımz. Namussuzluk aldı yüriidü birader. Sen yine canını almadıklanna şükret arkadaşım. Cebinde bin beşyüz lira gezdirecek adama da benzcmiyor va. Otobüse biniyorsun efendi, kapına dayanmış kadillağa kurulmuyorsun. cüzdanına mukayyet olacaksın. Sabah sabah sokağa çıkar çıkmaz başma ne gelecegini bilemiyor insan. Kötii zamanlarda raşıyoruz. İstanbul'u it kopukla doldunıvnrlar. Hayat defil bu hlzimkisi, her tarafta tuzak. HacıhüsrevU bir vatandaş sosyal adaleti sağlamağa çıkmıştır. Buia bula bu garibi mi buldu birader. Ne yapalım, zengin adam da otobüse bınmeı ya. Fakirin gücü faklre. Önemli Bir Mektup.. OKTAY AKBAL Evet Havır AET'de Serbest Işgücü Dolaşımı rtakpazann amacı ekonomik ve para birliği kadar ortak bir sosyal politikanın üye ülkelerce takip edilmesini uygulamaktadır. Roma Andlaşmasıyle lşgücünün serbest dolaşımı kabul edilmiştir. Çeşitll tüzük ve dlrektiflerle isgUcUntin serbest dolaşınuyla ilglli kısıtlamalar ortadan kaldınlmıstır. Ortakpazara üye ülkelerde başlıca iki tip göçmen işçi bulunmaktadır. tlki ortak ülkelerin lşçileridir. îkincisini ortak olmayan ülkelerden gelen lşçiler olusturmaktadır. AET'de serbest dolaşımm sağlandığı 1968 yılından 1974 yılına dek ortaklık üyesi göçmen işçiler 8485 bin'den 1100.0 bine yükselmiştir. Buna karşılık 6 Ortakpazar ülkesinde aynı dönemde yabancı işçi sayısı 12 milyondan 3.6 milyona çıktıgı izienmektedir. Sonradan katılan Uç ülke de dikkate alındığında en son rakamlara göre 9 Ortakpazar Ülkesinde toplam 65 müyon göçmen işçi bulunmaktadır. Bunlardan 5.0 mllyonu yabancı göçmen lşçiler; \h milyonu ise ortaklık tiyesi işçilerden meydana gehııektedir. Ortaklıkta, her 4 göçmen isçiden 3 tanesi ortaklık dışı ülkelerin işçlleridir. Bunlarm çoğunluğunu Türk, Yugoslav, îspanyol, Portekiz, Yunan ve Mağrip Ulkelerl işçilerl olusturmaktadır. Harpten sonra AET ülkelerinde hızlı bir ekonomik büyüme izlenmiştir. Bu büyüme sonucu AET ülkelerinde işgücünün sektörel dagılımında önemli degişmeler olmuştur. 1960 1974 döneminde tarımda çalışanlann göreli payı yüzde 17.0'den yüzde 9.0'a düşmüştür. Aynı dönemde dokuz AET ülkesinde sanayi sektöründe çalışanlann göreli payı yüzde 43,5 ten yüzde 42,6 ya in HÜKÜM ZAMANI Orada değüdim ama, blliyorum ki bütün bunlar konuşulmuştur. Herkes birbirine şüphe ile bakmağa baslamıştır. Içimizde hırsız klm? DüşünebUiyor musunuz böyle bir olayın içine düşüverdlğinizi! Şoför birden yargıç kesiliyor. Önemli bir karar vermesi gerek. Onun görevi Eminönü'nden kalkıp Kocamustafapaşa'ya kadar götürüp getirmek şu dcküntü belediye otobüsünü. Aslında kimsenin derdiyle uğraşacak değil. Üzerine ne vazife. Ama işte birader 1500 lirasını çalmışlar adamın, hırsız burada diye bağınp duruyor yolcu, millet de çek karakola, çekme karakola diye güriiltU kopanyor. Ben neyiytm bu arabanın arkadaş. Şoför demek şu araba durup kapılar açılmcaya kadar her bir şeyden sorumlu adam demek. Biz adam değil miyiz arkadaş, kendimiz hüküm veremedlkten sonra ne dolaştınp duruyonus şu gövdeyi? Sonra biz ne için yapıyoruz bu ışi, vatandaşın hakkı yenilmesin diye yapıyoruz. Kapıyı açsak da, kuşu kafesten uçursak bize adamla ortakhğın mı vardı demezler ml? Hem bizi mahkeme mahkeme süründürmeyecekleri ne malum? O Mete TÖRÜNER D. Planlama Teşkilâtı Uzmanı hlne olacak şekilde uygulanmaktadır. Bu sakıncalar ortaklık anlasmalannda ortaya çıkmamakta dır. Bu durum karsısında Türk işçilerinin kademeli dolaşımdan yararlanması îtalyan ve üye olmayan ülkelerin işçilerinin geri dönmelerine ve milli işgücünün yüksek veriroU ve statülü işlere geçirilmesiyle boşalacak İş imkânlarına bağlı olacaktır. Bu iki durumun yakın ve orta gelecekte ortaya çıkmasını beklemek güçtür. Her ne kadar îtalyan ve Yugoslav işçilerinin geri dönüşlert yoğunsa da bu işler mevcut vabancı işçi stokunca karşılanmakta, dışarâuı işçi alımına gerek duyulmamaktadır. Kademeli dolaşımın birinci aşa masmda halen AET Ülkelerinde çalışmakta olan Türk Işçüerine ortaklık üyesi işçUerine saglanan tUm sosyal hakların verilmesi ge reklldlr. Böylece, işçilerimiz Istihdam koşullan, Sosyal güvenlik, ikamet, mesleki eğitlm, ailelertn birleştirilmesi ve onların sosyal güvenUk haklanmn gelistirilmesi gibi ortaklık Uyesi işçilerine sağlanan haklardan yarar lanmış olacaklardır. Ancak, bu haklann temini işçi kabul eden Ülkelerin lşveren ve hükümetlerine ek mall külfetler yükleyecsktir. Bu külfetlere katlanmak lstenmediğinde Katma Protokolün 36. maddesi uygulanması ertelsnmek durumunda olacaktır. Katma Protokolün 36. maddesi çerçevesinde, İşçi alan AET Ülkelerinin işgücU piyasalanndaki önce açıklanan durum nedeniy le Türkiye'den yakın gelecekte İşçi gönderllmesi olasılıgı sınırlıdır. Ancak, yeni iş olanaklan ortaya çıktığında Türklye'den gldecek işçilerimize lklnci önceliğin verilmesi sağlanmalıdır. eferli dost, Prof. Nlyazl Berkes, tnrUtere'den yoU*dıfı bir mektupta bakın ne yauyor: «Van deprem olaymın hemen arkasından înflliz radyo ve TVIeri durmadan, hemen her saat başında yayın yaptüar. Ertesi giin akşamı «Times» gazetesinde küçük bir Uân gözüme ilişki. Oxfam adlı bir göniiUü yardım kurulu var. Bütün Ingillı gazetelerinde çıkan bu »an şöyle: «Binlerce insan MnradiyeCaldıranVan arasında soğuktan ölüyor. BatUniye stoknmuz az. Varın sababUn sonra bütün şubelerimiı atd bekleyecek.» D Kaldığımız yer, kflçük önemsiz blr kasaba. Biraı tereddütle kanma şösterdlm Uânı. «Böyle blr yerde Türkiye halJanı kim düşünür?» dcdim. Sabah erkenden kanm bir kaç battaniye yfiklenip gltti. öğle yemegine geç gelmişli. «Ne oldu blr yere ml gittin?» dedim. «Nereye gidebllirdim? Ben fittiğimde Oxfam'ın önünde kadınlar sokaklara kadar kangal kangal kuyruk olmuş. Sıra bana gellnceye kadar ayaklarıma kara «ular indi. Sıram geldifinde battaniyeleri tesllm ettiğim gönüllü kadin «Yorgunluktan bitkinlz, iiiç böylesini görmemlştik» dedi. Arkasındaki hole baktun battaniyeler daglar glbl Ertesl gün «Times» ve «Guardian» gazetelerinde Ud yan okudum. Almanya ve Hollanda'nın yardımlarını uzun tuun methettikten sonra, «Bizim yardım işlmlzi lse ancak tek blr aüzeükle nitelendirebiliriz: Skandal» diyordu. Iki gazete de ajnı sözü söyiüyordu. Akşama doğru radyoda ljçi Partlsinden Mr. Ashley'in ilgili bakmnı sorguya çektiğini, yığılan yardımlann hâlâ neden uçağa yükletilmediğini sorduğnnu duyduk. Akşam TV bunun nedenini açıkladı. Heathrow'da yükleme işçilerinin grevi var. O işçilerin sendika başkanı, bütün kan plazması, ilâç, battanlye balyalan uçağa yükletllene kadar greri iptal emri vermiş. TV'de bunlann dev nçaklara makanlı cihazlar üstünde yerleştirilmesinl seyrettik. Maksadun, tngiliz hayırseverllğini anlatmak değil. Hikâyenin acı yanı bundan sonra. Diğer Avrupa ülkelerinden gelen haberlere güre, insanlann hâlâ donarak ölmekte oldugunu hem radyodan, hem TV'den öğrendim. Akşama İngiliz TV kameramanmın olay yerinde yabancı temsilcilerle konuşmalannı verdi. Genç bir Alman doktoru mükemmel bir İngilizce ile şöyle dedi: «Tıb yardımı için bile bizi engeiliyorlar. Niçin? Anİayamıyoruz.» Az sonra ayneıı şu sözleri söyledl: «ömrümde bu denli bozuk düzenli blr yönetim eörmedim.» Genç doktorun yüzü kasılmıştı. Bu sözü istemeye istemeye, ama dayanamıyarak söyledi. Oxfam müfettişi diplomatlığa kaçtı. «Ben şimdi teftişten geliyorum, lıaberler abartılıdır. Yolladıklanmız yerlerinc vardı, merak etmeyin» dedi. Sözcüklerini çigneyc çiğnrye söyiüyordu. tnjilizlerin yalan söyledlkleri zaman nasıl konuştuklarım billyorum. Korkum şu, uydurma kazma küreklerle temel alıla atıla korkarım bir gün gelecek, yine bir felâket olursa, alı vahlara khnse papuç bırakmayacak. tnsanlık re uygarlık duygulannı hak etmek isteyenler takkelerinl önlerine koyarak bu sahtekârbklardan kurtulmanın yolunu aramanın son aıuna gelindlğln] arüamalı artık.» Sayın Berkea'in yazdıklan karsısında üzülmemek elde değll. Ama üzülmek neji düzeltir? Her zaman yazanz, her deprem felâketlnden sonra bitip tükenmez konumuzdur bu! Bundan ders almalı, bundan sonra aklımızı başımıza toplamalıyız! Hele jurt içinden ve dışından gönderiien yardımlan çarçur etmemek, ona buna kaptırmamak, bir takım açıkgözleri, insafsızlan. yurt ve ulus düşmanlannı zengin etmemek için »orumlular dikkat kesilmeli... Her deprem olayından sonra Balıkpazarları, dükkanlar, işportalar yabancı yardım mall» nyla, peynirler, etler, battanlyeler, çadırlar, akla ne gelirse tiun eşyalarla dolup taşıyor. Hele deprem bölgesindeki zenginlerin. ağatann, ileri gelen görevlilerin evleri, köşkJeri, çtftlikleri... Kaç kez dinledik bu tür olaylan. Ta Endncan depreminUen Fethiye'ye. Gediz'den Lice'ye dek, şimdi de Van depremi yağmasından yararanacaklar tümen tümen... Okuyoruz bilmctn kaç kp.myon kaybolmuş. Bir bölük eşyalar falanca Uçec'e b'.ılunmuş. Kaç ton tavuk yoldayken yenip bitmiş! Ya battaıılyeier. va çadırlar? Şöyle kabataslak hesapladmı, Ingilteresintîen, Hollandasından bir çok ülkeden gelen battaniyelerin sayısı yüz bini aşıyor. Deprem bölgesi halkına yeter de artar bite .4rna acaba sahiplerinin eline geçti mi bımlar? Yoksa o güzelir.ı Avrupa malı battaniyeler, çadırlar kapanm elinde ml kaîdı? Ben büyük deprem geçirmiş. ama Iç ve dıs yardımlar sonucu yeniden kunılmuş Iki kent gördüm: Taşkent ve t'«küp... Hatırlarsanız bu iki kent de çok ağır depremler sonucu nerdcyse tümüyle yıkılmıştı. Ama blr ild yıl içinde esklsinden çok d3ha güzel birer kent olarak ortaya çıktılar. Üskflp'e ve Taşkenfe yağan yardımlar en iyi biçimde değerlendirlldi, yenl yapılar depreme fcırşı gereken dayanıklıkhlıkta yapılar yapıldı. Bu ülkMerin Insanları acıyı silmek, yok etmek için el ele verdiler, bilimin, aklm yardımıyle ttim olanaklan seferber ettiler. Bugün t'sküp ve Taşkent eskisinden kat kat güzel hale gelmlşse bunun sırn budur: Gerçek Ugi, sevgi, ulusculuk, lnsancüUk... Grçcn gün «Cumhuriyet'te çalışanlara bilgl vermek amacıyle» düzenlencn «Ueprem» açık oturumunda Uglnç görüşler ileri sürüidü. Prof. Haydar Kazgan ilke) insanla uygar insanın temmını yaptı, ilkcl insan tokatı yer yemez tekmeyl atıyor, uygar ise yedisi tokat» yanıtlamadan önce nedenini niçinl, kendîne tokatı atan kimsenin ruhsal durumunu, daha birçok çeyl düşünüyor. Her deprem bir tokattır, biz yer yemez hemen karşılığını veriyoruz, para toplayarak, ağlayarak. sızlayarak, kıyameti kopararak... Hepsi o kadar. Yaralar sarümadan, yeterll çahşmaUr yapılmadan i?l yanda kesiyoruz, eskl dünyamıza dalıveriyoruz. Sayın Niyazi Berkes'in yazdıklan da bir tokat. Kendimlze, kendi kayıtsıztığımıza atılmıç, uyancı, aklımızı başımıza getirici bir tokat .. Kızmadan, danlmadan, hemen karşj çıfcnadan düşünelim üzerinde... Yoksa Berkesin dediği gibi, bir gün yenl blr felâket oiursa ah vahlarımıza kinıse papuç bırakmayacak! miştir. öte yandan, hizmetler sek töründe çalışanlann göreli payı sürekli artan bir eğilimle 1960'ta yüzde 39,5'ten 1974 yılında yüzde 45,6'ya yükselmiştir. özetle, yabancı işçi kabul eden sanayilesmis AET Ülkelerinde yurtiçi işgUcUnun tanm sektörün deki göreli payı hızla düşmüştür. Sanayide çalışanlann oranı bir miktar azalırken hizmetlerde çalışanlarm payı hızla yükselmiştir. Bu göstermektedir ki yurtiçi işgücü hizmetlerle ilgili islerde giderek daha çok çalısmaktadır. Sanayilesmis AET ülkelerinin yurflçi işgücU yapısındakl bu değışim yanında, aynı dönemde yabancı işçilerin sayısında hızlı artışlar izlenmiştir. 19681974 yılları arasında toplam yabancı işçiler yüzde 53,4 artmıştır. Bu işçiler arasında ortaklık üyesi ülke işçilerinin artış p*yı düşüktür. Üçüncü Ülkelerden gelen işçilerin artışları daha yüksektir. örneğin, aynı dönemde Federal Almanya' da ortaklık Uyesi ülkeler işçileri yüzde 38,4 artarken üçüncü ülkelerden gelen İşçilerin sayısı yüz de 65,3 çoğalmıştır. Fransa'da ortaklık Uyesi ülke lşçüeri yüzde 14.0; Uçüncü ülkelerden gelen işçilerin sayısı yüzde 64.2 artmıştır. Ücret artışlan ortaklık üyesi göç hareketlerini açıklamada bir etmen olurken, Uçüncü ülkelerden olan göç hareketini açıklamada yetersiz kalmıştır. Üçüncü ülke göçmen işçileri sayısmdaki artışla göç olan ülkelerdeki ücret artışları arasında bir paralellik izlenmemiftir. Üçüncü ülkelerden göçün en önemli bir nedeni göç olan ülkelerinde yaratılan yeni iş olanaklanyla birlikte yurtiçi işgücünün hizmetler sektöründe ve tanm dışı alanlarda yüksek verimli, yüksek Ucretli ve statülü işlerde ıstihdam edümesiyle boşalan işle re üçüncü Ülkelerden gelen işçilerin doldurulması olmaktadır. Düşük verimli, statülü ve Ucretli işler yabancı göçmen Işçilere bırakılmaktadır. Çoğu işçi kabul eden sanayilesmis ülkelerde madencilik, inşaat, demirçelik, metal gibi fazla fizüc güç isteyan işlerle, genel hizmetlerde düşük statülü işler yabancı göçmen işçilerce yapümaktadır. AET'de çalışan Türk işçilerinin sayısı, 1960lardan başlayarak 1974 yılında 666.0 bin dolaylarına ulaşmıştır. Katma Protokolün 36. maddesine göre Aralık 1976'dan iUbaren Türk işçUerinin kademeli olarak serbest dolasımından yararlanacağı belirtilmektedir. Tam dolaşım 1986 yıluıda başlamış olacaktır. öte yandan, Türkiye AET Ulkeleriyle ikili işgücü ve Sosyal GUvenlik Anlaşmalan imzalamıştır. Bu anlaşmalar özellikle sosyal güvenlik anlasmalarında katma protokolda getirümek istenenden fazla haklar sağlamıstır. Ancak, anlaşmaların ikili nitelikte oluşu, Işe yerleştirme, istihdam ve Ucret açısından işçi kabul eden ülkelerin işverenlerine tek yönlü kontrol hakkı vermektedlr. Aynca, İşçi alan ülkelerde devrevl, yapısal değişmeler, işçi gönderen ülkelerin aley GÖREV ZAMANI Sonunda kendilığinden hükmü kesip otobüsü karak> lun önüne çekmiştir şoför. Sıra gelmistir poiise. Yahu benim bu milleti böyle durup dururken tspeden tımağa aramağa selahiyetim var mı? Şikayetçi kim? Benim diyor yolcunun biri. Pekl kim çaldı paranı? Bılmem, bunlardan biri diyor adam. Ne billyorsun bunlardan biri oldugunu? Binerken yanımdaydı param diyor vatandaş. Al basına beliyı bakahm. Sen polissin. Polis ne demek? Bir otobüs dolusu vatandaşı yıkmıslar kapına, suçlu bunlarm içinde demişler, mümkün mü görevden lmtina etmek? Mahkeme karan savcıhk tezkeresi filân dersin, arkadan zokayı yersm. Karan vereceksin arkadaş. Şu anda, devlet de yargı da sensin. Kim nereye ne şikayet ederse etsin. Bu kadarcık blr yetki meselesinde de başım ağnyacaksa, ben büyle poli*Uğin... VE ZULÜM ZAMANI Nereden nereye çağrışım. Bir öğretmen arkadaşım anlattı. Kısa bir süre önce Ankara'da Atatürk Lisesinde olmuş olay. Olayın kurbanı matematik ögretmem hanım hâlâ ya hastanedeynuş, ya da evinde istirahatli, yarü o kadar yeni. Derse girmiş kadıncağız. Sınav yapacağım demış. Kâğıt kalem çıkartürmış. Soruları da yazdırmış. Arkadan bir öğrenci kalkmış ayağa. Efendim çişim geldl demiş. Anlamış tecrübell hoca bir olay çıkartılmak lstendiğini. Çocugun kabalığını anlamazhktan gelmiş. Evladım daha şimdi teneffüsten geldlniz, hem soruları da yazdırdım, kâğıdını verdikten sonra çıkarsm demış. Çocuk, «Geldl lste, aatımıza mı yapaüm> diye terslenmesini sürdürünce. bir başkası söze kanşmış: •Amına nıattın be! Bdyle •ımfm İçine yapıbr.» Şimdi bu lnanılmaz bir olay gibi geliyor size degil mi? Çocugun, koskoca sınıfın ortasmda, kadın ögretmenin debşetle açılmış bakışlan arasmda arkadaşınm tavsiyesine uyup işini görmeğe başlaması da inanılır gibi değil. Bayan öğretmen bir çıkış anyor. Çocuklar, beldenilmez bir olay oldu, bu koşullar içinde smav yapmamız olanagı kalmadı, Binıfı terkediyorom deyıp kapıya doğru yürüyor ve ondan sonra yeni bir facia baslıyor. En ağıza alınmaz küfurlerle ve en aşağılayıcı sözlerle dövmeye başlıyorlar kadıru »e kimse durdurmaya kalkmıyor bu aşağüık saldınyı. Ne dlğer sınıflardan gürültüye koşup gelenler oluyor, ne de müdür ve yardımcılan daha sonraki arastırmadn hilîi ve görgüleri oldugunu söylüyorlar. Oysa Iste böyle bir oUyda Uşisel kararlar ve yargılar önemlidir ve görev bissi bövle olaylarda lnsanı harekete geçirdiği zaman. adalet ve kuraUarta çatışmak değil uyum ve yüceltiş sağlanabilmektedlr. Sosyal Sigortalar Kurumu GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN : YAPI IŞLERI İLANI 1 Eksiltroeya konulan İş îstanbul Topçular Dlspanseri binası inşaatı olup, ilk keşif bedeli 10.050.68450 Hradır. 2 Eksıltme 28.12.1976 tarihlne rastlayan salı günü saat 16'da Ankara Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü 1 No. lu Satınalma Komlsyonunda birim fiyat esası üzerinden kapalı zari usulü İle yapılacaktır. 3 îsteklllerin; bu işe ait eksiltme errakını va eklertni Ankara'da Adakale sokak No: 30'da Genel Müdürlük Yapı tşlerl Dairesi Baskanüğı Keşif Bürosunda mesai saatleri dahilinde incelemeleri mümkündür. 4 Eksiltmeye girebümek için lstekliler; a) 1976 yüına ait Ticaret Odası belgestni, b) Usulü dairesinde 315.27053 Uralık muvakkat t«minatını, c) Bu lçe ait lştlrak belgesinl, Kapalı zarflanna koyacaklardır. 5 Bu işe ait iştirak belgesi alınma şekli. tstekiilerm en geç 2412.1976 cuma günü mesal saatl st> nuna kadar bir dilekçe İle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdurlüğüne müracaat etmelert (Müracaatta umumi evrak kayıdı tarihl muteberdir. Telgrafla müracaat kabul olunmaz) ve dilekçelerine Bayındıılık Bakanlıgından alınmış, keşif bedeli kadar (B) gnıbundan müteahhitlik kamesi asıl veya Noter suretiyle münhasıran Kurumdan alacaklan plân techizat, taahhüt ve teknik personel beyannameleri İle bu beyannamede zikredllen teknik personel ile Noterden mün' akit taahhüt beyannamesinl ve lhale eTrnkını tetkik ettiklerinl gösterir Kurum Keşif Bürosundan bu İş İçin •iınmış belgeyi eklemeleri lâzıtndır. 6) tstekliler gerçek kişi veya tüzel kiçi olacaktır. 7) îsteklilerin eksiltme şartnamesinde verilen lzahat dairesinde hazırlıyacaklan teklif mektuplannı eksiltme günü saat 15'e kadar makbuz mukabilinde Atatürk Bulvan Yenen Apt. No: 225 Kavaklıdere/Ankara'da 1 No. lu Satınalma Komisyonu Baskanlığına vermeleri veya bu saatte Komlsyon Başkanlığında bulunacak şekilde iadeli taahhütlü olarak postalamalan lazımdır. Postada olacak geclkmeler kabul edilmes. 8) 5337 Sayüı Kanunun 21. maddesinin 4. fıkrası muclbince Belediyelerce istenilecek ilan resmi ve yardımlarla bil*umum harçlar müteahhide aittir. (Finansman Kanunu gereğince ödenmesi gereken inşaat ve emlak alım vergllert bina İnşaat vergisl idareye alttlr.) 9) Kurum ihaleyi yapıp vapmamakta veya dilediğine yapmak ta aerbesttlr. •pmıııııııııııııııı ! ııııııııııııııınııu s Mevcudu bulunan ve son çıkan kitaplarımızın tam listesi Ahme» Rasim: İki Hâtırat. Lç Jrtsiyet I. H. longuç: Mektuplarla Köy EnstitösO Yılları fahsin Yöcel: Yazın ye Yajara Vedat Gunyoh Yenl Türkiye Ardında Azra Erhat: Mektuplariyle Halikarnas Balıkçısı Necafl Cumali: Senin İçin Ey Demokrasi H. V. Velidedeoğlu: Insancı Yolcular 20. 20. 15.15. . 20. ^ 15. 20. i İ «NEFRET»» Bu yıl Nobel'i kazanan Sanl Bellow'un Nefret ad^ Mtabında, Profesör Herzog, bir aile uyumsuzluğunun türlü bunaumlan içinde, küçük kızını, kendisine bagıslanmış bir kaç saatlik mutluluk süresinde gezdirip eğlendirirken, bir trafik kazasmda yaralanıyor. Yanında baba yadigan bır tabanca taşımaktadır .<: içinde iki de kurşun bulunan bu tabancayı gören polislere kişisel bunalımlannı anlatmek zorunda bırakılmıştır. Herzog düşünüyor karakola götürülürken: «Acsba bu neslin felsefesi ne olabilir?» Ölüm, kuvvetsiz kimselerin bumunun dibindedir diye düşünüyor. Ona meydan okuyarak, ölümle alay ederek, ölümle oynayarak yaşamamn felsefesini arastınyor düsünsesinde. Tarih geliyor aklına. Tarihin kaba kuvvet ve acımasızlık nikâyeleriyle dolu oluşunu düşünüyor. Sevgiyi, tylllk ve çurelligi, aşta ayni heyecanla anlatıyor mıı tarih? Şiddet, kan ve üzgürlfik düşmanhğından başka ne var onun içinde? Böyle bir tarihten gelen insanhğın sevgiye, çüzelliğe, yumuşaklığa, tatlılıga sırt çevirişini. sızlayan kaburgalannı elleriyle bastuırken düşünen Herzog, genç kuşaklann başka blr felsefeye yönelemiyeceklerinl anlıyor. «Gerçek tann onlar için ölümfln kendisidir.» Ord. Prof. H. V. Velidedeoğlu: Ailenin Çilesi Boşanma 25. Prof. Nujref Hızır: Felsefe Yanları 20. Prof. Dr. Doğan Kuban: Sanat larihimizin Sorunları 15. Oktay Akbal: Hiroşimalar Olmasın 20. M Müjerref Hekimoğlu: 27 Mdyıs'ın Romanı ~ M ...«. M ......... 20. Salâh Birsel: Jiir ve Cinayef ...,....^.......... WM . W .. . 15. Hıfıı Topui: Konuklar Geçiyor ~.«....^.............. 20. Nevzaf üstün: Alamanya Beylerl ile Portekizin Bahçeleri ... 15. Husamettin luğaç: Bir Neslin Oramı 20. Resneli Niyazi: Balkanlarda Bir Gerillact «. 20. Oktay Akbal: Öiumsüz Oyun (2. Baskı) ^ . « . ~ . . 15. llhan Selçuk: Yeni Kırallar Yeni Soytarılar (2. B»skı) ...... 2 0 . Doğan Nadi: Bir Dakika »..«M..^^^..^...^^...^». i s BUlUN OONT» V£ 1Ü»K MILll [âlTIMlNIN U*OUL*Dlul *Ol»I£«' 15. mektupl» ogr.;tım melod o.mızde Kendı Kfendj Yakında çıkacak «lanlar Prof. N. Berkes: Asya Mektuplan Prof. Ozdemir Nutku: Yajayan Hyatro Doç. Dr. Sırn Akınci: Inançtan Bilime Fikref Ofyam: Mayınlı Topraklar özerinde MW 25. ...^.... M ... M 20. 20. 20. . İNGİLİZCE ALMANCAFRANSIZCA MÜHAS£B€STEMODAK1İLO öçranıp, iynızı ve yannınııı gar»nıı altına »labılırsinîz. OCRFTSİZ «ZMN.I BROSOHOMOlO m«,k., « , . r i O.p«. » M.rl« İ.l. ,Ç»d 10' Osmjnbi, ujnbu< Tet.4841 r 4 • tSTEME AJDRESt: CAGDAS YAYINLARI. HALKEVt SOK. No: 39/41 Cağaloğlu İSTANBUL (Basın: 2B616 13812) •kıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııunR Cumhuriyet 13815
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle