Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OIMHURİYET 20 KAJIM 1976 S ANAT EDEBIYAT Faldr BAYKURT tötör v« gflzel n n s t çab&lanmn nelerden, nerelerden yararlanscağı konusu çok konuşulmnş, yanlmıstır. însan bunu, eskl tartışmalan, gazete ve dergi «derme»lerini gdzden geçinnce daha lyl anlıyor. Hattâ bir de hayıflanma duygusu çıfayor ortaya: Demek az gitmış uz gitmış, dere tepe düs gltmls, altı ay bir güz gıtmiş, gen* «ynı yero gehrdstz, gtbi.. E Baö kaynaklarmdan «çok» yararlandık da, •sü kültür ve sanat yapıtlanndan, sdzlü kaynaklardaa, lcutaal kitaplardan, folklordan yararianma işmi «çok» hafıfe aldık gıbi bir eleştın, bir yanilanma sık sık 1leri sürülüyor. Konuya eğilenler çogu Baman, «Ya o, ya bu!» yaklaşımıyla ortaya sUrfllmUş görüşlerden sadece birinl tutarak, Ttpdrmş yaahshklara yenilerini kaüyorîar. «Oogttr t n a a o dergMnln kanm 1976 gayısmda çıkan Dr. Seyfl Karabas imzak bir yaza bu türlü yaklaşımlardan binnin dmeği sayılabilir. Yazunn adı: «CHPTün Sanat Politıkası Üzerins Düşünceler». Hemen belirteyim kl, admm çağnştırdıgı ölçüde genel tolr içerık taşımıyor yazı. CHP'nin is başma gelince kurmayı tasarladığı, sanınm ozerk, •Guzel Sanatlar Kurulu»ndan soz açarak, folklorün, kendl deyınuyle «budunbillm»in ele ahnmadığını belırterek, «özerk ünıversıtelenn işleyişi lçindo görev yapacak budunbılım enstıtülerı» kurulmasını önenyor. Bu enshtuler, araşürma, eğittra, yayın, arşıvleme yapacak. Bu görevlerin her bırinın önemı «bütüncül» bir görüşle ele almmalıdır. «Enstltülenn kuramsal yanı nasıl oluşturulur, saglıklı bir ögretim üyesi kadrosu nasıl başlatılır, arşıvden ne anlamalıyız soruları aynntılara gırer sanınm» dıyerek işin bu yanı Uzerinde durmayacağını soyluyor. Yazar «Bunun yerine bence çok güncel olan l ü soruna değıneceğim» diyerek, 1) «Turkiye'deki çağdaş sanatın sorunlan», 2) «Türkıye'de derlenen budunbılım malzemelerinin burada bir kopyalan bırakılmadan dışanya gotürülmelen» «orununa geçıyor. Sonra şöyle diyor: 'NİÇİN DOĞU BATI, KUZEYGÜNEY FALAN DA YAŞAMIN KENDİ DEĞİL ?,. KiMiNE GÖRE "ÇILGIN,, KiMİNE GÖRE "KIZGIN,, BİR DUŞUNÜRÜN SANAT ÜZERİNE GÖRÜŞLERİ Çeviren Bertan ONARAN TM yasamı dogrulamak üzere yalnız değeri saptanmıs yapıtlan anarlar. Oysa Pıcasso her gün Amerıkan «çızgıromanlan»nı okurdu; çok severdı bunları, ama onun bırtakım fızıkotesı kaygılan yoktu, ne yaptığmı bılıyordu, dolayısıyla yeni anlatım bıçmılerini ve yurekten gelen yaratıcılığı çok koiay yakalayıp değerlendırebılıyordu. B Genellikle kestirip atıcı olmakla, akılyfirütmeye defil de sezgiye dayalı yargılar vermekle suçlanıyorsnnuz.^ L Samrım ınsanlarm çoğu ne demek ıstedığımı anlamaya yanaşmıyor. Tamtımcılar, radyo %e televızyonda çalışanlar, yani ugraşı haberleşme iletişim olanlar demek ıstedığımı hemen anladüar «Edebıyatçılar» yazdıklanmın tek sbzcuğunu b;le anlamadılar1 îçgudüyle bana karşı çıktılar. Hah, ışte duşman1 dedıler. Seçkın ürünlerle beslenenlenn doğası Mc Luhan'dan tıksınır. Bu da onların savunma yolu Ovsa akılyuruturken >azın dunyasının doruk'.arma bakmak gerekır Ehot, Pound. Joyce gıbı Ye bence, şu sozumona aydınlann bınde bın bıle Elıofın, Pound'un ya da Joyce'un bır tek yapıtını adam gıbı okumamıştır. Joyce'u okuyup anladıysanız, bugttn olup bitenlerl kolsyc» yakalarsınız. Gerçek bır Joyce okuruyla karşılaştığım zaman oluyor arasıra bdyle şeyler• ona düşuncelenmi anlatmam gerekmıyor Boşuna yorulmuyorum Ama «edebıyatçılar» henüz Joyce'un düzeyıne gelmemışlerdır. Gerçekte, hepsi yarıgelısmıştır. Guçlen yetmedıği halde aydın'cılık oynamaktadırlar. B Dunyayı böyle derinlemesine anlamaya çabşmak sizde ona değistirme arzasu urandırmıyor mu? L Lıse ve üniversite oğrencıleri için bir ldtap yazdım. Eu kıtapta yaşadığı çevreyı, kentı dermlemesıne tanımak ısteyenler içm düşunulmüs uç yuz temnn var. Yapıtın adı Sınıf Halme Getırılmış Kent Öğrencıler kıçlanndan sıralara vıdalanacak, kuzu kuzu ogretmenlennı dınleyecek yerde uçer beşer dıledıklen mahallelere gıtmekte, soruşturmalar yapmaktadırlar Berberlerle, cendzecı lerle, kent tasanmcılarıyla, tüccarlarla, kentın her koşesmde jaşayan ınsanlarla konuşmaktadırlar. Kentte olup bıtenı bılmek, gerçekten öğrenmek ıçın Bır dızı alıştırma da, beklenmedik, ama nlabüecek durumlar ıçermekte. Omegın genel eleKtrık kesümesı, butun kentdaşlann ısık kesüınce ne yapacaklannı araştırmak üzere. Çünkü, aslını ararsamz, elektrık topu topu ellı altmıs yılük bır buluştur Ondan once yaşayan atalanmız baslanrun çaresme nasıl bakıyorlardı, bız de bugün aynı seyı yapabılır mıyız? Gençler ışte bu sorunlara çare bulmalıdırlar. Bu alıştırmalarda, kentin en «sıradan» yapılanm yokedıyor, olacakları kestirmeye çalısıyoruz. örnegin, arabaları kaldınyoruz. Araba kalionca, bır yerden otekine nasıl gıtmelı0 Sokaktakı adama ancak boyle anlatabllırsınız sağduyulu bırtakım şeyleri. Otomobılın gerçek anlamını yakalayabılmesı içm, bır süre otomobılı ortadan kaldırmalısmız Onu, otomobılsiz yaşamaya bırakmaiısınız. Her gün kullandıgımız sozcukler olmadan nasıl anlasabıleceğımızi gormek tizere Fransızcayı, îngılızceyı yurürlukten kaldırmak gerekır. Anlamı, yokluk varatır Son kıtabımda nesnelerın yuzunü kaplayan şeyler, ışaretler, sesler, bıçımler ayıklanmıstır. Kıtabm her sayfasuıda ynelenen bır çağrı var Okulu yurürlukten Saidıralım Bakalım ne olacak? O zaman nasıl uğraş sahıbı oluruz mu diyorsunuz' Toronto'dakı butun okullarda kullanılacak kıtabımda Işte bunları denedım. B «Aydınlar»» saldınyor, kuramlarınızın •ezgiden başka bır şeye dajandığuu soylujorsunuz. Peki, nedir bu başka sej? L One sürduklerimın doğruluğu yakm zamanlarda kanıtlandı Dınmbılımcıler (bıologlar) ile hekimıenn ıkı bölmelı beynımız beyın uedığımiz madde kumesmm ıkı küresı üzennde yaptıklan çalışmalar benı yüzde yüz haklı çıkarmıştır. Bu bilgmlerm «akılsal» beyın ve onunla aynı zamanda varolmaya devam eden «ılkel» beyın konusunda söyledıklerı, benim oteden berı «sıcaıt» ve «soguka, kalıp ve ılkörnek, aracı ve bıldırı terımlenyle anlattıklanmın aynısıdır. Aracı, beynin sol yanmküresıdır, bıldırıyse sağ yanmkure. «Sıcak» da sol yanrnküreyı sımgeler, tısoğuk» sağ yanmküreyı. «Soğuk» Uçuncü Dünya'dır, okuma yazma oğıetılmemış ınsanların dunyası. «Sıcakssa bızım yarunkure. Okumuş yazmış, mantıklı, akılcı ınsanlann dunyası Sezgı, muzık, yankı dunyası, «soguk» dUnyadır. Bu dunya bızunkmde, haberleşme, ıletışnn aracılığıyla baş köseye geçırilmişttr; »ol yanmküreyse, yanı «sıcak» dünya, tekçızgıli ve tekboyutlu bır uzay olan alfabeyle kutsallaştırıl mıştır. Sağ yarımkure harflerm ya da ışaretlerın yazümasmı yonetmez, yüzlenn tanınmasını sağlar. Sol yanmkure bunu yapamaz; sag yanmkure crneksemeyle ış gorür, mantıkla değü. «Akılcı» dünyaya Manc'çılar, Hegel'cüer, dialektıkçıler, mantıkçılar oncelık tanır. Ama onlar da mantıkMii bag lantılan bulunmadığı dunyayı egemenlikleri altına alamıyor, çekip çeviremıyorlar. Yeni lizik «akılco» beynın devmım alanına gırmiyor. Descartes'in dunyası bıtmıştir. Başat olan, başta gelen artık sol yanmkure değildır. Nıtekım, sanatçılar, yazarlar bunu nlcedir anlamışlardır. Onlar, oteden berı «ılkel» beyınlerının sesını dmlemişlerdir. Otuz beş yıldır soylemeye çalıstıklanmı bugün bügınler doğruluvorlar, beynimızın tam benım dedıgım gıbı çalıştığını gosterıyorlar, ünesco toplantısında ışte bunu dıle getırmeye çalıstım: UçuncU Dunya, bızım batı dünyasınm anlaşılmasını sağlayabılecek tek ıtıcı guçtür, çunkü şu anda Üçüncu Dunya"j'a doğru akıyor büeşık kaptaki sıvı Elektrıkle donatılan gezegenımız, ışık hızıyla Üçuncu Dunyaiaşmakta. Çocuklanmız şlmdıden Üçuncü Dünya insanı oldular. «Soguk» bir kusak doğurdulc. Mc Luhan, Avrupa'da ve bizde pek ta mnmayan bir düşunür: Kımılerınin «çozbajcu, Umilerınin de «çılgın» diye niteledikleri bu kızgın Kanadalı, yazüı sanat ve iletişim çafınm kapandığını, sorsel lşitsel çağuı başladığını sovleyen Uk yazın adamı olma onurunu taşıyor. Aşağıda, Andre Bercoff'un Mc Luhan'la yapl> ğı konuymanın bazı bolumlerinı oku>acaksmız: Kısa bir süre once, Unesco'nun düzenlediği Çağdaş Sanat Sorunları toplantısı ıçın Parıs' teydun. Dınleyicılerın buyuk bır bolüğu halk sanatından hiç bır şey anlamayan an ve katı aydınlardı. Bunlar dünyaya seçıcı gozle bakarlar. Zuppedır ler, kaygıhdırlar. «Sanal» sozcuğuna kullanırken yalnız Joconde'u ya da P'ıcasso'ju duşunurler, çızgıromanlan akıllanna bıle getırmezler. Kendilerine çok az güvenebıldiklen ıçın, sürduklen kupku Goncourt ödülünü Afrikalı bir diktatörü anlatan roman aldı PATRiCK GRAıNVılLE, AFRiKA'DA GEÇEN ROMANINDA A N U n i G I DELı KRAL1N, İDI AMıN DADA7A BENZEYiP BENZEMEDiGıNı SORANLARA «ONDAN ÛA, DıGERLERıNDEN DE ESıNlENDıM> DıYOR. Edebiyat ögretmer.i olan 29 yaşındaü Gra!nville, bu dördüncü romanında Afrıka'da «vahşı» bır dDctatörün öyküsunü anlatır. Romanm kahramam delldolu bır kraldır. «Flamboyants» tropikal bolge ağacının sımgesıdır Romanın kahramanı kral, gecekonduların yanıbaşmda yaptırdığı mermer sarayında yaşar. Ordusundakı subaylan da aynı ulkedeki bır ormanda yaşıyan, ganp bır soy dan gelen ınsanlara karşı savaşa sürükler. Dıktator kral daha sonra, artık haksızlıfc ve aşırüıklanna dayanamayan albayları tarafından devnlir. Le Monde gazetesınin eleştirmenlerınden Paul Morelle, Graınvılle'in bu romamnı «barok Dir ope ra yapıtına» benzetıyor. Seçtiğı «yeni» ve ender sozcuklerle de, okurlarmı buyulemekte titizlık pos teren Grainvılle, ılk romanı «La Toısonı» ile ünlü Fransız yazan Henn de Montherlanfın dıkkatmi çekmişti. Patnck Gratnville, romanından sozederken, «barok bır macera romanı yazmak ıstedım» dıjor 1976 Goncourt ödulunü kazanan yazar içm bugun Paris'tekı kıtap pıyasasında da, yazarlar arasmda da çelışkılı eleştlrıler surüp gıdıyor Kımıne gore kullandığı ozentılı sozcukler romanm taciına varılmasını engellıyor. Fransa'nın «en edebi» yaym evı sayılan Galımard tarafından, hele yazarın daha önceki kıtaplannı basmış olmasına rağmen gen çevTilmesi de ayrı bır dedıkodu konusu.. Patrick Graınville'e, Afnka'da geçen romanmda anlattığı delı kralın, îdı Amın Dada'ja benzeyıp benzemedığını soranlara, «Ondan da, dlğerlennden de esınlendun» dıjor Mobutu'dan d i esınlendıgmı eklıyor. GÖZÜ KAPAU BİR BATILIlfyMA «GdzU kapalı bir baülılasmanın etkisi altında çağdas sanatunızın ulusumuza gerektiğl gıbl gür bır sesle seslenemedıği kanısındayım Cıddi budunbılım çalışmaları, öteden berı ulusumuzun ıçinde bulunan «duygusal tepki gösterme biçimlen»nl ortaya çıkaracağından, bunlardan yararlanan sanatçılanmızın sesi daha gur olacaktır.» îkl de örnek veriyon «Irazca'nın DirliğUndekl Irazca ile Devlet Ana'dakı Bacıbey'ın yaratüabumesı için batının «naturahzm»ınden yararlanmak gereksızdı, Dede Korkut'ta Burla Hatun'u anlamalc yeterdi.» Sonra Avrupa'da Rönesans tıyatrosunun, orneğın Shakespeare'ın Incıl hıkâyelerınden başlayarak nasıl «tıyatro sanatının doruğuna dogru tırmandığı»na, bızde buna «koşut durum» olan «budunbılım ürunlennln jncelenmesı ve sanatçılarımıza mal edılmesi» konusuna değüuyor. Dr. Karabaş'ın bu yaklaşımı ve ileri sürdügü ikl örnek, açıkça gorüldügü gıbı, suçlama değüse büe doemlı bir eleştın içeriyor. Buna karşılık ikı ornekten birinin yazarı olarak burada bır ozsavunma yapacak değılim. Bunun yerine «budunbılım urünleri»nden, ya da otekl kaynaklardan yararlanma konusu üzerında durmayı daha gerekli ve yararlı sayıyorum, oyle yapacağım. Sayın doktorun genel olarak folklor, hde örerk çaUsacak enstitü ve gdrevleri konusunda söylediklerin» katılabıliriz. Ama genel doğrular Içujde özel yanlışlar da koyuyor önUmüze: Babya bakmak iyi olmamıştır. Orada sadece «naturauam» vardır, romancılar bundan etkılenıp cılız seslı yapıtlar ortaya koymuşlardır. Batıya bakacaklarına Dede Korkufa bakmalan, Burla Hatun'u anlayıp, yigıt kadm konusunda ondan yararlanmaları «yeterdi» Söyledıklerı daha genel bır sonuca da vanyor: Dede Korkut da folklora gırer, folklor çağdaş sanatı beslemeğe, onun ses:ni güreltmeğe yeter. önce şuna değinellm Bu önerme biçimind» bir sınırlama var Ey sanatçılar, batıya bakmayın. folklora bakın. Ulusal sanat içın en gerekli kaynak folklor urunlendır. Bızı dış dunyaya jansıtacak tıyatro. bale, roman, hattâ halıcılık ıçın ana kaynak Dede Korkut ve «budunbılım» urunleridır... Korta u haftamn baçındt, her yıl oldugu gibi Pans' ın esM ve luks lokantalanndan bınnde toplanan Goncourt uyelerı 1976 roman odulünü geaç Fransu yazarlanndan Patrlck Grainvüle'ın «Les flamboyants» adlı romamna verdıler Gorkemlı yuvarlak bır yemek masası etrafmda toplanan Goncourt uyelen oylarını Patrık Graınvılle'e vermekte fazla güçlük çekmediler. En kuvvetlı aday sayılan ve hattalardan berı kendisinden sozedılen genç yazann, parasal olmaktan çok yüıesek tıraj ve satıs olanaklanna yol açan bu odulü alma n da sürprtz olmadı B «Les flamboyants» romanım daha önce Galllmard yaymevme veren Graınvılle, buradan gerl çevrüince Seuil'e başvurdu. Goncourt Uyeleri arasuıda bulunan Seuıl Yayınevmın başdanışmanların dan romancı Emmanuel Robles da geçen hafta bıze. Patnk Graınvılle'in en kuvvetlı aday olduğunu açıklamıştı. Renaudot ödülü de Michel Henry'nin MiCHEL HENRY: «FElSEfE YAPITIARIMDA SÖYLEDıKLERiM! DE ANLATMAK iÇıN BU ROMANI YA2DIM. FE15EFE YAZARKEN SINIRLI1 BıR TOPLULUtCTA KONUSUYORDUM. OKURURIM SINIRLI ken ve telsefe çalışmalan ile s'vrılen Michel Henry bu arada, roman yazmaktan da kendını alamayacak ve ılk yapıtmı 1954'te yazacaktı «L'amour les yeux fermes» adlı romanı ile Michel Henry, hayah bır kentte batı uygarlığının bunalımını dıle getırıyor. Mıcnel Henry, roman yazmak karannı şöyle anlabyor: «Felsefe yapıtlanmda soyledıklenmi de anlatmak ıçın bu romanı yazdım Felsefe yazarken sınırlı bır top'ulukla konuşuyordum. Okurlarım sınırlı ıdı. Bu kez düş gucunu de kullanarak oaha fazlasını soylemek, anlatmak, yazmak ıstedım. Kıtabm herkes tarafmdan anlaşümasmı ıstedım Roman turu bana, çeşıtlı bılgılenn sentezmı yapma olanağuu da verıyor » Michel Henry bu romanında hayalı bir kentte, hem Fransa'dakı 1968 mayıs olaylarmı, hem de Kamboçya'dakı Phnom Penh kentının son gunlerını karı^tıraa, bırleştıren bır dekor çızıjor. BATI «HATÛRALİ2M. UGilDiR Sorunu böyle ortaya koydunuz mu söylenecek çok soz vardır. Eatı, yalnızca «naturalızm» değıldır. Batının yalnızca bu yanına bakmakla yetinen kim? Batıya, sadece Baöya dort elle sanlmak yanlış olabılır, ama Batıji bütunuyle nasıl yadsıyabılırız? Batıya bakanlar acaba doğuya luç bakmanıışlar mıdır? Sozgelımı Irazca'nın Dirlifi' nı yazan romancı, acaba Dede Korkut'u hıç gozden geçınnemış, Burla Hatun'la hıç karşılaşmamış mıdır?.. Sorularımızı surdurebılmz. Sadece Dede Korkut bır çağdaş sanatçıyı ne ölçüde besler? Butun venmlenyle sadece «budunbılun», çağdaş sanatçıyı nerelere, hangı çıkmazlara gotürur? Çağdaş sanatçı, sesımı gurelteceğım, «Dlusumuzun ıçinde bulunan «Duygusal tepkı gösterme biçımlen»m ortaya çıkaracağını» diye sadece Dede Korkufa ya da «budunbüım ürürderı»ne bakarsa acaba cüız seslı kalmaktan da ote, ışe yaramaz bır populızme duşmez mı? Kaynaklardan bırının önemını ya da bnemsizhğinı tartışırken nerdeyse bır sınırlamacılığa duşmek zararUdu". Batıya bakma, Dede Korkufa, budunbılune bak dedınız mı, otekı kaynakları kapatmış oluyorsunuz. Bu yazıda yer alan gorüşlenn CHP'ran kultur ve sanat poUtıkasına denk duştuğu sanısmda değüım ama boyle ıse bu yaklaşım once CHP'mn «Batıdakı kadar ozgurluk» ılkesıne ters duşer. Demek Batüı sanatçüar Eatıdan, Düsbutun doğu sayılmayacafc olan Afrıka' dan, Çın'den, Hmt'ten, busbutun Batı »ayümayacak olan Lâtın Amenka sanatlarınm verımlerınden yararlanacaklar bız sadecs Dede Korkufa ve «budunbılım urunlerısne bakmakla yetıneceğız! Batıda naturalızm vardır dıye Fransız, Alman, Ingılız, Amerıkan, îspanyol; Rus ve Sovyet edebıyatlarının gerçekçı, toplumcu gerçekçı venmlenyle üışkı kurmaktan sakınacağız!. Hem nıçın doğu, batı, kuzey, guney falan da, sözgeUmı yaşamın kendısı değıl0 Sadece bu yonlerden bınne bakarak, sadece Burla Hatun'la jetınerek değıl ama, klâsık j a d a çağdaş ba»ka ede bıyat verımlerınden, omeğm Hemıngwayın Pılâr kadmına, Brecht'ın Carrar Ana'sına, Gorkı' nm Vlassova anasına bakarak Irazca ya da Meryemce yaratüabılır mı? Gene bir ozsavunmaya duşmemeğe çalışarak soylüyorum, dunya edebı yatındakı bütun yığıt kadm t:p ya da kışılıkierııu onunuze koyun, eleştırin, ozumleym. sonra bır TUTK anası yaratmağa çalışm, sonuç bır kopya ya da şablon olab2İır. Burada asıl gerekli olan Dede Korkufla bırlıkte bütun ötekı kaynaklardan yararlanırken, insanlanmızın gerçek yaşamlanna başvurmaktır Ne sadece doğu, ne sadece Batı, ya da öteki yönlerden bıri; ne de sadece «budunbilım» dıye yararlanma kaynaklarını daraltıp sanatçıların, özellıkle yeni yetışme*te olanlann onünu karartmağa hakkımız yoktur Onlar bunların hepsınder yararlanma ozgurluk ve olanaklarmı ellermın al tmda bxılabameli, aynca yaşamın kendisıyle iUşkı kurmalıdırlar. Yaşamla ılışki, yasama katılma de recesinde somut olmalı, boylelıkle nsanlanmızla bır ateşte pışebilmelıdııler Dunya kultür ve sanat alanlannda sesunızın gurelmesını gerçekten ıstıyorsak eğer... rantozlann Ilk büyük ve cesur gazetecilerinden olan Theophraste Renaudot adına her yıl verüen roman bdülünü bu yıl Michel Henry «L'amour les yeuz fermes» adlı romanı ile kazandı. 1822'de Fransa'nın Uzakdogu'daki somurgelerinden doğmuş yüksek öğrenimini Fransa'da tamamladıktan sonra Montpel'ıer Ünıversıtesı'nde Felsefe Profesorluğune gen getlrüeoekti. Marx üzerıns yazdıgı ıkl cütlik mcelemesıyle dıkkatı çe r PATRİCK GRAıNViLLE Tfirkfiler getirdller denlılerin öteslnden, bir halkm türkülerinl, Angel \e Isabel Parrs. ve Patricio Castillo üç savasçt kardeş üç yiğit Şllili. silâhlanmmn, karsunızda aynı duşman, duyalım bir kez daha emeğin kardeşliğini. Son türküsunü getirdiler Vlctor Jara'mn, yureğiyle çalıp söyledigi son törkujiı, çunkü kırümıştı parmaklan tcllerine dokunamıyordn gitannın, Santiago stadında son sabah «Beş bin kişiyiz burda» diyordu, kentin bu kuçük köşesinde, ama kimbilir kaç kişiyiz ülkenln tum kentlerinde?» L'mutsuz değildl, hayır umutsuı defildl ölürken bile, bilinçleniyordu düsmanın karşısında yeniden, Roruyordu kl bu gdvde bu azgm, bu kudnrgan, bn kanlı maklne gibl lsleyen bu faşist govde yoksundu bir yttrekten. Büiyordu «çünkü yann.j» bn çatı altmda, bu kasım fecerd son türküsüyle birlikte yasammın çarpacak bir tek sesle binlerce yurek, ve büiyordu, diyeceğimizi. «Beş bin kişiysek burda, kaç kisl olacağız IdmbUir yürekleri böyle çarpan, başka kentlerinde dünyanın?» Ve getirdller Allende'nin son sSzlerini, ««ekilmiş tohnm yeşerecektir.. >terihi ne zorbalar, ne cinayetler durdurabilir.j. ver yer aUâb seslerine karışrp duyulmayan ve duyulan sözlerini, yülar geçse de, yanl bağlılığı, yani inancı bıraktığı anıyı onurlu bir lnsanm. BUeklerimizde vurdu tarihin yanümazlığı. Anılar gettrdiler yıllann Steslnden, bir avuç insanla yürüdük binlerce ayak, durdnk yeni açümı; toprağın başında, yürekleri kor giM bir avuç lnsanla. •burda» diye haykırdık binlerce ağız, üst flste üç kez Neruda*yı sorduklannda. Yıkandık yağmuruyla ezgilerin bn kasım gecesinde, tstanbul'da. Bir ncn Ştti'de, bir ucu Türkiye'de îim bir gökkuşagı gibi açuıyor yağmurdan sonra gecenin içindeki bu dayanışma. Şili Halkıyla Dayanışma Gecesinin ıırı Nabnnı feUrdüer Şül ezgüerinln, halay çekiyordu kiminde halk, kiminde gulumsuyordu döktüğü Kozyaşmdan sonra, bağnna basıyordu çocuklanmn acısını, seviyordu kiminde çılçıncasına, ve faşlzme direniyordu, snd içiyordn kimınde, direnmenin onurlu andını. TJynr Iken uyardılar Pir Sultan'ı dedi çaflar otesinden. •Gelin canlar bir olalım», çocnklanyıs aynı kavganın, çeliğl aynı atesten geçti KEMAL ÖZEE raosız ve attnya smemasının en unru astorlerinden bın olan, ve çok sayıda fılmıvle Tıirk seyircısinm yakından tamdığı ve sevdığı Jean Gabın, 15 kasım günü Pans'te Neuıily'deki bır hastanede yüksek tansıyon nedenıyle oldu. Gabın, oldüğü sırada 72 yaşmdaydı. 1904 yılmda, bır sanatçı ailenin oğlu olarak Pans te dunyaya gelen Jean Gabın'ın asıl adı Ga bm Alexıs Moncorge'du. Sahne yaşamına 1923 yılmda FoliesBerge're'de figüran olarak başladı. Bır süre operet ve vodvıllerde oynadıktan sonra l'J30' da ılk fılmını çevırdı. Herkese Kendı Şansı. 193o yümda unlu Fransız yonetmeni Julıen Duvıvier ile Golgotha fılmini yapu. Ponce Pılate rolünu oynadığı bu filmmden sonra aktörle yonetmen ara smda venmli bir ışbirlığı başladı. Duvıvıer'nin yönettığı Pepe" le Moko (Cezayir Batakhaneleri) fılmmdekı rolüyle dünya çapında üne kavuştu. Bovlece Gabin, îkinci Dünya Savaşı oncesı yı) lannın. Halk Cephesı döneminm en populer sanatçısı oldu. Dünya süıema tarihinin doruklan arasmda yer alan Harb Esırleri (La Grande Illusion) / Jean Renoir, Sısler Rıhtımı (Quai des Bru mes) ve Gün Doğuyor (Le Jour se Leve) / Marcsl Carnö gıbi füımler, aynı zamanda Gabm'in de büyuk başanlan arasında sayılıyor. 1939 yümda denızci olarak askere alman Gabın, savaş başlayınca Amenka'ya goç ettı Hollywood da bır kaç başansız fılım denemesı yaptı. Sonra, surgündekı özgur Fransız Guçlen nareıietıne katıldı. Bu hareket ıçinde gösterdıği yarar r 46ys!hk bir sinema ustası Jean Gabin jEAN GABıN lıktan dtürü Savaş Haçı ve Askeri Madalya nişanlannı aldı. Fransa'ya donünce bır sure onemlı sayılamıyacak fılm çalışmalan yaptı. Yıldızı sonuyor gibiydi. Ancak bu sırada, Jacques Beckerie ta mştı. Yonetmen Becker, bu kırkına varmış. oynadı ğı rollerle iyıce burjuvalaşmış beyaz perde kahra manını yeniden ele aldı. Touchez Pas Au Gnsbi fılmmde Gabın vepyenı bır kahramanı canlandırdı Artık o. savaş oncesı yHlanmn jonpromıye'sı değıl, orta yaslı, karanlık ışlenn çevnldığı gangster, kaUl ve sovguncu çevrelennde, halktan bır kışı olarak «almyazısı»nı yaşayan ve ısyan eden Jyep yeni bır kişiliktı. * 1960larda Jean Gabın, artık yeni bir mitostuKomıser Maigret. Emekliye ayrümış bir subay saygıdeğer ve Dabacan, kendmden emın, tofc söz!ü, hem anlayışlı hem mert bır kışilık olan Maigret, blr yandan Simenon'un polisıye roman yazarhğı dehası, bir yandan da Gabin'm olaganüstü sanatçı yetilenyle müyonlarca sinema seyircisını bü yuledı. Türk seyırcısi, Maigret serısine, en az Fransızlar kadar ılgı gösterdu Son yıllarda ozellikle Henri Verneuil'On yönetımınde, büyük tıcan başanlar kazanan filmlerde oynadı Gabin Ikı yıl önce Türkıye'de de gosterilen ve sevılen Şehirde tki Adam (Deus Homme dans la Ville) aktorün, en az Alam Delon kadar guçlü ve sempatik bir kompozisyon çızebildigmi ?ostenyordu. Gabın'ın son oynadığı fılmler arasmda ozellikle gene bır Sımenon uyarlaması oian Le Chat (Kedi), onemlı bir sinema olayı ola rak karşüandL oidu • • i I •>