19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İİ K ürkiye'de çalısanlar «üünyası, eskll (arkaik> bir iktidar tarafından iiç yönlü bir saldırıya uğramıştır: Genel greve giden yollan kapama sald> TürMye'de yaratmay» uğrasmak, elbette ıreçersi» olur, batıl kalır. Böyle bir gırişim, anayasa alanını kasıtla daraltmadır: Bizim anayasamız «Grev»den söa eder. Ona yer tanır. Bu yerin, kanunla düzenlenmesini buyurur. Bu suretle açıkça yasak etmediği noktalarda, «Grev», kendi çeşitli «Tür«leri ile, kendi çeşitli emek alanlan ile vardır. «Genel Grev» anayasanm tanıdığı ve düzenlemesini kanuna bıraktığı «Grev»in bir türünden ibarettir. Anayasamızın kendisi, «Grev»in bir üst türü olan «Genel Grev»i aslında yasak etmemiştir. Çünkü «Grev hakkı», bir son irdelemede ve bir son aşamada, «Genel Grev»ı içermezse o, özü ile de yok demektir. Böyle lken genel grevin üzerine yürüınek, »nayasa alanını, bu konuda, kasıtla daraltma olur. Bunu da ancak, yukarıda anlattığımız bozulma ve sapmalann kalıntısı olan eskil iktidarlar yapar. CUMHURİYET 7 Ocık 1976 T IU. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Meraurlann sendikal haklannı kaldırma saldırısı, Gittikçe artan onlarm deyimiyle söyleyelim «amele» sayısmın ağırlığını parçalamak için, büyük bir emekçi kitlesini, silâhmdan s o yulmuş «memur» kategorisi içine zorla sokarab, emeğin Türk politikasındakı gücünü zayıflatma, katkısını silme saldınsı... Böyleca emekçilerin, emek ekseni üzerinde bir bütünleşme yaratarak ve genel grey aracmı kullanarak Türk toplumundaki ağırlıklar'ını azaltrnak amacı güdülmektedir. Eskil iktidarlann bu tür saldınlarmm k5kenleri derindedir, tarihi de oldukça eskidir. Türkiye'deki eskil iktidarların kendisi, Batı Bmeği siyasal ve sosyal ilişkiler dünyasının Osmanlı koşullan içinde uğradıgı bozulmanın, sapnıanın kalıtıdır. Bilindiği üzere, Osmanlı, kendine özge sistemini ve onun kurumlaşmasını tarih içinde yitirmişti. Batı'dan ilke ve kurumlar alıp, yenileşmeyi deneme yoluna gitmişti. Ama Batı koşullanndan yoksun olduğundan, bir bozulmaya da uğramıştı. Bundan dolayı da eskil siyasal iktidarlann ellerine düşmüştür. Bir Atatürk devinimi evresi. tarihsel bir senteze yönelmişti. Fakat Batı örneği kurumlaşmanın uğradığı bozulma ve sapma, o kadar köklü olmuştur ki, sonunda bu devinim de yolundan sapmıştır. Kapılar Açılmalı însan gibi, Insanlığın da yaşi var. Yirminci Yüzyılın sonuna yaklaşıyonız. Yaşadığimız çagm insanı olmak Içln çacımıı uygarlıçında gecerli değer yargılarını paylaşmak zorundayız. Eğitimde kişiye fırsat esitlieri yaratmak. Yirminci Yüzyd dünyasının temel ilkelerinden birisidir. Çagda? toplum düreni, her vaşta ve her haşta insana. hiçbir ayırım cözetmeden, Sğretim alanında olanak saelamakla kurulur. lüfil Anavasasının 21'inci maddesi der ki: «Herkes bilim ve sanatı serbestçe ögrenme ve öSrerme. acıklflma. vavma ve bu alanlarda her türlü arflsrırma hakkına sahiptir.» Yine. Anayasamızın 50'nci maddesi de şu kuralı benimsemiştir: • Halkın ögrenim ve eğitfm thtlyaçlannı sa»!ama Devletin başta gelen ödevlerindendir. ... Devlet. maddı ımKânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, en yüksek ögrenim derecelerine kadar çıkmalannı saglama amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımlan yapar.» Ne var ki 197K Türldve'sfnrte Devlet örfütö. bu teme! ilkeye ters düsen hir çarkı çerirmpktedir. Anadolu'nun basanlı ama yoksul çocuklan. vetenpklerivle hirlikte kurutıılmaktadır. Varlıklı ve zengin çorııklarına her ö^retim kapısı açıktır F>ıkir çocııklan ise yaşarken kısirlaşmaya mahkumdıırlar. Öğretlm düzenimiz. adalptsizdir. Oysa insanın mutlııluîu: calısmak. olrumak. llrrlpmek. bireysel yetpneklerini toplum varanna dpeerlpndirmeklp olnşur. Öğretfm yollan tıkanmış insanlar, mutsuzluğa mahkum edilmiş kişilerdir • Son günlerde bazı Sfcrenciler, dpmokratik haklannı trallanarak toplumun dikkatini bir konu üstüne çpkmeyt çalışıyorlar. Meslek okııllarını hitfrenlere ünlversltelerin k«pılannı açan vasanın Ivrdfllkle çıkanlmasını Isteven hn fifrenciler: »Tİrüvüşler. mitinsler dfiTenlemektPdirler. 1MTTB, birkaç rün önce Taksim Meydanında bu amaçla bir toplantı yapmıştır. Gençler, hakiıdırlar. tster imam oknlundan çıknn. fster sanat nlrnhmdan, istprse bir baska mesİPk olnılıından: her öirencinin. reteneklprinl yiiksek öîretimde deSerlendlrphilmest İçin esl* olanaklar saflanmalıdır. Yirminei Yüzyılın Insanlık ve uygarlık anlavısı hunıı jrerektirir. Ovsa Anadolıı'nun voksul köyünden çıkarak blnblr sılnntı içinde meslek olrulunu bitirmiş çocuğumuza biz ne diyonız : Sen bundan öteye eidemezsin! Afnnla knş tutsan ünfversiteye giremezsln. t's'ıın. ç»lı?k»nlıtın. prdemln ne olur*» olsun: rüksek nfrrtlm kapısı «ana kapalıdır. Haksızlığin ta kendisi deeil midJr bu tntum; in»af•ızlık deril mldir bu davranış? Bu knvrl Izlivenler. fmam olrutlannds nygulanan medrese fifretimlne fitpden beri karsı olduîumnzB bilirler. Bugün neredeyse fijjretmen nkullannın iM katına yaklaşık imam okıılu açılmış. Dpvlet Hazineslnden harcamalarla Seriat efitimtne olaranfistG hız verilmlstlr. OTSB Anaya*amızın 21'lncl maddesi «Çağdaş bilim ve egitim esaslanna aykın egitim ve ögretim yfirleri açılamaz» dlve yazar. Bu kesin varjrıva rajrmen çericl ve tutucu siyasal partiler, Anadolu'nun voksul çocııklannı çafdas hilime aykın blr eçitîmlp vetiştirmpyi çayrimlll! çıkar düzenl adına yef görmplctpdirlpr. tmam Olnıllan. dln adamı vetiştirmek Işlevin! çoktan vitlrmiştir. Bu konuda cok yazdık. ve dedik W: tmam nkııllarını acıp cnğaltan nolitikacılardan hiçblri nğlunıı İmam vapmak Istemez. APMSPCGPMHP11 politikacılann çocuklan. avncahklı nlcullara rtdrrler. dıs ülkelere yollanırlar. İmam nktılianna Anadntu'nıın voksul çocuğu. olanaksız fakiri gider, ve beyni rtkanır çıkar dteenine hJzmet etsln diye Ama bu ayn bir konudur; sanat okullan re Imamhatip çıkışlılara üniversite kapılarının kapanması ayn konudur. Temeldeki haksızlıfı bir Ikinci haksızlıkla ddermeh olanaksızdır. Hanei okuldan çıkarsa çıksuılar; çocuklann finündeld öğretlm kapıları kapanamaz. Yoksul Anadolu çncuklınna yüksek ojretimln kapılan açılmalıdır. Bu konuda sanat ve imam okullarından çıkan öğrencilerin vanındavız. Onlann arasında iistün yetenekli, pınl pırıl us'lıı gençlerin bulunması dojaldır. Hiç kimsevi imara ra da sanat oknlundan çıktı diye küçük göremeyU, kuskulu savamayiz. IWnd sımf ynrtt»s gibi ele alamayız. Onlann hepsi. her tSrlü Ana.Tasal hakka sahip saygıdeğer yurttaşlarunızdır; bangi yaşta re hanfi başta olurlarsa olsunlar... Eskil İktidarların Saldınsı Prof. Bahri SAVCI cı sınıflar, kompradOT tabakalar yaratmıştır. Böylece iki kamp rneydana gelmiş oldu: Ağavat ve kompradorlardan kurulu varsıllar kampı ile. yoksullaşmış köylü, ezilmiş zenaatkâr ve esnaitan kurulu yoksullar kampı... Osmanlı, bu iki kamp arasında, yoksullan yuceltici bir diyalekt oluşturamadı. Bundan dolayı da, iç ve dış sömürü gelişmesi olan bir çöküş dönemı başladı. Cumhuriyet, sosyopolitik anlamı ile, tarihin getirdiği bu iç ve dış sömürülü düzene karşı gelme çabası idi. İltizam ağalarının, evvelce devlete ait olan topraklar üzerinde yerleşmiş bulunan toprak ağalarınm egemenliği yerine, halkm kenrti egTnenliğini arıyordu. Bir başka deyimle, Batı emperyalist kapitalizminin Tiirkiye1 ye uzamış ekonomik sistemi yerine, dış sömürüden de kurtulmuşluğa kavuşmuş bir ulusal ekonomi sistemi anyordu. Fakat Ciimhuriyet de Osmanirntn köy konumu (ve sınıtı) ile, kent konumu (ve sınıfOnın bozuimasınöan doğan iki kamp arasmdaki diyalektden, çahşanlar kategorilerini yüceltici bir devinimi oluşturamadıgından, halkın kendi yazgısını kendisinın belirlemesi halkçılığı (yani h»lk egemenliği) sonunda bugünkü eski iktidar kadrolarının doğuşmasına ve onların egemenlik »ahibi oluşnıasına varmıstır. Yani czetle yinelersek diyebiliriz ki: Osmanlı'rın kend:sıne özgü ve zamanına göre verimli sosyal konumu ile üretim biçimleri, tsrih içinde bozulmuştur. Köy konumu, sonralan, ağavatı yaratmıştır. Kent konumu içinde de, yabancı ve yerli sannvıc ve tüccar görunümü altmda bir kompradorlar zümresi doğmuştur. Ve boyle bir ortam ve bir örgütlenme Hçimi, Türkiye'deki siyasal iktidarlanTürk devriml dedigimiz oluşum sırasındâkJ fktfelariar rh$ındaadeta, dogal olarak eskil iktidarlar haline getirmiştir. Geçersiz Saldırı l?te şımdı. bu eskil iktidarlann en koyusu olanı ve 12 Mart'tan beri çok gelişmiş bulunanı, en yaramazı, ve ıtiraf edelim ki en tehukelisi, Türkiye'deki «Çahşanlar» kitlelerine ve onla. rın kurdu$u çalışma dünyasına üç yönlü bir saldırıyı sürdürmektedir: Genel grevi hiç bir zaman hiçbir yolla getirmeme biçiminde; memurlara, niçbir zaman hiçbir yol ile sendika kurma hakkım vermeme biçiminde; çalışanlann büyük bir kesirrını zorla memur durumuna sokarak ve böyiece onlsrı kendilerini koruma silâhlarından soyarak pasrfîeştirme biçiminde bir saldındır bu. Bu üç yönün üçü de geçersizdir. Üçü de batıldır. Üçü dc anayasa alanını, kasıtla daraltmadır. Istenmektedir ki: Osmanlı'dan gelen fiili derebeylik kalmtılan ile, gene Osmanlı'dan gelen kompradorluk kalmtılan birleşerek kuvvetli bir burjuvalaşma akımı yaratsm; ve bu 'kımın etkisi altında kalan sosyal diyalektden hiçbir zaman çalışsnlan yüceltici bir oluşum dogmasm. Bunun için de memurlar sendika kuramasm, sendika ıcuranilecek kitleler memurluk alamna zorla taşmarak onJar da pasifleştirilsinler ve hiçbir ça. lışanlar kuruiuşu, genel greve gidemesin. Evet bunu isteyen bu akım, geçersizdir vs batıldır: Türk devriminin açtığı, anayasamn yeni koşullara göre elinden geldigince düzenledifi Batı örnegi demokrasilerin hiçbirinde; genel grı». Ti, memur sendiksıannı yasaklayan ve sonra türlü stattl oyunlan ile çalışanlann büyük bir kestminl pasıflestiren bir devinim görülemes. BUTTJ Gerçek îradeden Sapma Memurlann sendika kurma hakkı vardı. Tüm boyutları ile gelişme yolunda idi. Bir sapma ile, bu gelişme yollan tıkanmıştır. Fu hak, tümü ile, anayasadan kovulmuştur. Şimdı ortada, 1961 kurucu iktidanntn gerçek iradesinden bir sapma vardır. Bu sapmayı yapan adı geçen eskil iktidarlardır. Ve onların böyle bir sapmaya girmeye haklan ve yetkileri yoktur. Çünkü 1961 anayasası, ulusça kabul edilmiş ve benimsenmiş 27 mayısm yarattığı bir «kurucu iktidar iradesi«nin ürünüdür. 1961 anayasasma getirilecek eklemeler, bu kurucu iktidar iradesine uygun olmak zorunu vardır. Bu. hukuksal bir zorun degilmiş gibi gözükür. Evet tüm hukuksal bir zorun defildir. Pakat politiko sosyal ve politiko jüridik bir zorundur bu... Bu zoruna us'mamak politikososyal gelişim nehrini tersine akıtm»k olur. Bu da ergeç hüsrana uğrar. Ama bunun için de Türk toplumu, şimdi çalışma yasamına ve dünyasına bu saldınlan yapan eskil iktidarlara karsı 1961'in kurucu lradesini savunmak zorundadır. Çahşanlar kategorilerinin büyük ve belki de en bilinçli kesimlerini, zorla memur sayıp, ellerinden sendika ve grev hakkını zorla almak lse; çahsanlar ile, onlan pasifleîtirerek sömürülerini sürdürmek isteyen katagoriler arasındaki diyalektden, çalışanlan yücelten bir sonuç doğmasını boğma girişiminden başka bir şey degildlr. Fakat, beyhudedir efendim. Ayrılan Temel Yapı Gerçekten, Osmanlınm, kendisine özgü bir toplumsal konumu ve onun yaptığı bir iiretım biçimi vardı: Köy konumu, ve bunun, timarlı sipahi güvencesı altmda yaptığı tanmsal üretim lle; kent konumu, ve bunun ahilikloncacılık güw Eltında yaptığı sanayi üretimi... Fakat bu ikUi temel yapı, sonralan bozulmuştur. Öyküsü uzun sürer. îş buraya varmıştır: Çağına göre us'cu, adil, verimli olan timarlı sistemi, iltizam yoluna dönmüştür. Bunun, üretimi yapan köylüsü, soyula soyula çok fakirleşmiştir. Üretimi yaptıran timarlı sipahinin yerinj de, üretimi sömüren ağavat almıştır. Kent konumu da, Osmanlı'da bir çağcıl sanayii doğmasını önleyen, Batı'nın Osmanlfdan ucuz hammadde elde etmek, Osmanlfya pahalı lslenmiş madde satmak islennde kullanılan ara Sömürgecilik Budur İşte... OKTAY AKBAL Evet Hayır TAŞ YlClNLARI ÖLÜM BULUTLARI ğraa «Iamn«l«, geçmişle 11gili ya da toplumsal konularda düşünüyor, tartışıyorsunuz, yazıyorsunuz. Ama insaru gerçeic yerinde, dogada gördügünüz zamanlarda yukardaki konular yerine göre uzaklara gidiyOr; yerine göre de daha büyük anlam kazanıyorlar. Günlük, kişisel sorunlann toplumsal konulara göre durumu ne ise, sonuncuların da zaman • yer içinde çok daha geniş kapsamı bulunan dirim olaylan, doga sorunlan karşısındaki durumları odur. Öte yandan, nasıl günlük v» kişisel konularla toplumsal olanlar arasında yakın bir bağ varsa, sonuncularla insanın doğadaki yeri ve genel dirimbilimsel gerçekler arasında öylesine sılu bir bağ bulunuyor. ... Bu bagı ne ölçiide füni' yönleriyle görebiliyoruz? Toplumların gidişinden sorumlu kişiler arasında kaçının buna uygun bir doğa bilinci var? U ÇARPIK BİR ANAMALCI DÖZEN. DÜJÖNCEYLE DEÖiL, DÖRTÜLERLE ARASINDA GELiŞTiRtLEN BiR DÜZENiN ÇARPIK SONUÇLARI KÖTÜ; ÇiRKiN; TASARLAMASIZ. iLERi GÖRÜ^ÜK almondo Luraçhl'nln «Sömfirgecnik Tarihi» adlı kitabından afyon savaşı ile UarlU bir parçayı birlikte okuyalım: «Lin TSÖJÎİU adlı bir komser atandı ve bu adam büyük bir enerjiyle harekete geçti. Ytrli tüccarlarda »sağı yukaıi yirml bin kas» afyon bulup el koydu ve halkın gözleri öniinde yok ettirdi? Bunun üzerine Rercinlik baş RÖsterdi bir grup İnşiliz denizcisijie Çinliler arasında kavga başladı ve bu kavça sırasında bir Çinli öldürüldii. Lin, suçlunun tesllm edilmesini istedl ve İngiliz gemilprine Kantondan çekilme emri verdi, Çin savas (remilerinin emri uyguiatmak üzere yaklnştıklanm (fören tnçi. lizler uyarıda bulunmadan ale!Ş açtılar ve Çin savaş jemile. rini balırdılar. Ticaret ön^irlüğünü asıiamak İçin yapılan «ikna» hareketi böyle basladı.» On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında koskoca Çin bir »çık pazardı Batılı ülkelere... Hesapsız kitapsız bir pazar! Hem de açık açık afyon satışı yapılan bir yer... Batının uygar tüccarları yapıyonfu afyon ticaretlni: Çin yöneticileri afvon ticaretini önlemck Istiyor, ama uyjrar Batılılar ticaret özgürlügiî adına karşı çıkıyorlardı. Çin yetkililcri karşı koyunca çekip vuruyorlardı, gemileri batırıyor, kentleri bombardıman cdiyorlardı. Yalnız İngilizler mi. hayır Almanlar, Fransızlar, Ruslar, Anjerikaülar, Japonlar, heusi aynı yolda, aynı çıkar ardındavdı. Afyon ticaretine karşı savaş açan Çinli Lin, Batılı uygar devletlerin böyle korkunç bir işi. yani halk yığınlarını afyonla ze> hirlemek istemcyeceklerini saııınış «olsa olsa bu bir takını seriivcn adamlarının marifetidir» demiş, tutmuş n erdemll İnriliz kraliçesine durumu mektupla bildirnıiş. «Lin şasırıp l.almıştı. Efendi bir insan olatal" afyon ticaretinin. hcr zaman, dürüst olmayan bazı İngili/lcr tarafınrian yapılmakta olduğuııu Mnmış ve tngiliz hükümetinın silâh kullanarak onları destck. leyeceğini düşünmemisti. Afyon satışının İngiltere'de yasak. lsnnıasıylc bunun Çin'de salılmak Istenmesini bağdastırmanu zor olduğunu belirterek Kraliçe Viktorya'ya mektup yazdı. Her dürüst insan için olduğu gibi Lin için de böyle bir davranışı tutarlı bulma olasılığı yoktu. Ama zavallı Lin, Avrupalı sömürgecilerin tutarsızhğı hiç umıırsamadıklarını biimiyordu..» R YER ALMADIĞI, SA6LIKSIZ, DOĞAL ÇEVREYi KEMiRiCi, YIKICI BiR KENTlEJMENiN ÖRNEKLERi DE YARDIR. Dr. Yaman ÖRS nıh IıeMmlnln dedifi, toprağın «betonla» örtülmesi işi bugün de basarıyla yürütülüyor. Toprağın, canlı bir ortam olan toprağın öldürülmesi eylemi. Taşıtlar. Gürültü, duman. hız. Taşıtlar yollan aşıyorlar. Kaldınmlara geçmeye başladılar. Kaldınmdalar. Bahçe içlerinde, kom su arsalarda. Yan yana, arka arkaya. Üst uste olamasalar da. nızın yüksek oluşu d t eabadan! Bütün bunlan anlatan yazannız mı nerede oturuyor? Başken tımızde... 0 Istanbul kenti ki.. Hava kirliligiRin Ankaralılar» yaran da olmuştur. Iklimin doğal nedenlere bağlı olarak değişmesinin yanında sürekli kirli ha vanın kentin bulundugu yöredekt yumuşamada bir payı olmalı. (Örneğin Viyana'da geçen yüzyı lm ortalanndan beri tutulmuş kayıtlann incelenmesi bulut oluşumunun gittikçe arttığını, bunun da havanm kirlenmesi ile koşut gittiğini göstermiştir.) Gerçekten Ankara'da iklim tüm karasal olmaktan önemli öl çüde uzaklaşmış, kışla yazın sert liklerinin yanında uzunlukları azalmış, ilk kış uzamıştır. Eskiden yaz başında çevrede büyük bir sararma göriirdünüz, simdi yeşil lik yaz sonunda bile büyük ölçü de var. Istanbul için ise böyle yapay iklim yumuşamasına gerek yoktu. Yeryüzünde olabilecek en ılıman yerlerden biridir burası. Kentin çevreledigi deniz alanlan, sürekli esinti, yayılmış yerleşme de hava kirliliği için elverişli olmayan koşullardır. Burada da ha va kirliliği vardır. ama Başkent teki durumun yanında gözönüne alınmayabilir. Gerçekten dev kentin üzerinde ölüm bulutları yoktur. Ama o da öyle bir kentleşmenin ürünü olmustur ki, Boğaziçi. Adalar'ı .yedi tepesi». Haliç'i gitmek üzeredir. Her yer gitmiştir bile. Gecekondu bölgeleri. gittikçe yükselen yapılan. yutulan çevresi, bitkisel yasamının ortadan kal dınlmasıyla o, çarpık kentleşme örneği olarak oldukça ön sıralar dadır. Belki de yeryüzünde en ön sıralarda yer alabilir. Nasıl olmasın ki? Bir ana voldan giderken sapıyorsunuz. O ne? Üçüncü boyutu kazanmış dev bir «karikatür» mü? Konutlar. Hayır, konut yığmları. Üst üste, yan yana, arka arkaya. Sıkış sıkış. Neredeyse aralıksız. Yeşilliksiz. Göge uzanan boy boy «TV antenleriyle». Hayır. korkulu bir c'üş değildir bu. Ne ya Bk M düs değildir. Tüm korkunç luguyla bir gerçektir. (örneğın Levent yolundan Etiler'e sapınca.) Der kentten bir başka görünüm. Bu kez Anadolu yakasından. Bir yol. Dar bir yol. O çevredeki, daha doğrusu tüm kentteki yollann çoğu gibi. Baştan başa konutlar. Yalnız bir bölümünde eski evleri çevreleyen genişçe bir yeşil alan kalmıştı. Sonra. Sonra onun da bir bölümü gitti. Bu yola dik bir başka yoldan oraya yaklaşıyorsunuz, karşmızda yükselen. on katın ürerinde bir yapı. Kaçmak, uzaklaşmak oradan? Nereye? Dev kentte son on yıllarda yapılan dev «oteller» bu gelişmeyi nasıl da bütunlüyor. Kentin içinde agaçlıklan keslp konutlar dikeceklere arada engel olunuyormuş. Pek caniı olmasalar da umut ışıgı olabilir bunlar. Belki. Kim bilir. • Bir batkenf vardı Bir Ankara vardı. Ankart. Mustafa Kemal'le arkadaşlannın kurdukları yeni Türkiye'nin başkenti. Otuzlarda dogmuş kuşağın gelişmesini yakuıdan gözledikleri bir kent. Nasıl bir gelişmeydi bu? Tümüyle çarpık. Nasıl bir gelişmeydi? Çok kötü. Nasıl? îçinde yaşayanların sağlıklarını bozucu. Sonunda onlan ölüme götürebilecek bir gidiş. Peki diyebilirsiniz, bu gelişmenin başlangıcında durum neydi? Otuzların kuşagı için bu başlangıç kırk jillarındadır. Kent küçüktür, sevimlidir, kişiye erinçlik verir, yorucu da değildir ürkütücü de. Yapılar üç dört katı geçmez, tek ya da iki katlı, bahçeli evlerin sayısı azdır denemez. Yollar çok geniş değildir, ama kentin gereksinmelerini karşılayabilir, taşıt sayısı da çok degildir. Agaçlıklı yollar Kent ortasında bile yer yer büyük boş alanlar vardır. Hep yeşillik mi? Değil. Ama kuru da olsa dogadır, yeşillendirilebüir. Kentin yakınlarında küçük yerleşme j'erleri, birkaç köy. Toplumsal sınıflaşma bölgeleri gane açıkça belli. Ama nüfusun iki yüz bini ancak aştıgı bir zamanı DU kuşak çok yakından ansıyacaktır. Hava: Kara koşulan bildigimiz. üzun, soguk, karlı kışlar. Yagmurlu ilkayı. Derken birdan sararma: Yaz. Sıcak, kuru bir sıcak. Uzun. sıcak yazlarda kent oldukça boşalır. Ancak serın, esintili geceleri vardır, üşürsünüz. Bulutsuz gökden arada sagnaklar olur. Yagışlı. kısa bir geçiş döneminden sonra gene o kış lar. Yagış olmadıgı zamanlarda yaz kış gerçekten «pırıl pınl» bir gökyüzü. Sonra? Sonra yapılar biraz joikselmeye başladı, yollar da genişlemeye. Yeni yollar, yeni yapılar. Büyükleri. Kentlere akın. Gecekondular. YUksek yapılar. Gecekondular... Kent yükseliyor. Çevrede gecekondular. Kent yükseliyor. Yollar. Genişlemez olurlar mı? Ama yer yok. onun için katlar üç beş yükseliyorsa yollar bir iki genişleyebiliyor, o da büyütülebilenler. Derken Gökdelen. Seviniyor Ankaralılar «bizim de bir gökdelenimiz var» diyerek, övünüyorlar onunia. Yollann genişlemesi artık yavaşlamıştır. Araba bırakacak yerler yok gibidir. Ama gökyüzünde sınır olmadıgı için yapılar yükselir. Kent bir yanda da çevredeki topraklan kaplamaktadır. Gecekondulardan başka aralannda vükseklerinin de bulundugu yapılar, konutlar, «fabrikalar». yollar, taşıtlar, kedileri, köpekleri vb. ile toprak kazanıyor insanlar Nereden? Gökten sonra bozkır da az gelmeys başlamıştır insana. Çevredeki küçük yerleşme verlerl coktan vurniınııntiır İnMtıoğhı'nun bajarısı Ama Ankara'nın gelişmesinde insanoglunun en büyük başarısı gögü bir duman kitlesiyle kaplajabilmek olmustur. Kışın çok yoğunlaşan, ama yazın da kesin olarak orada bulunan bir zehirli bulut. Çevredeki geniş bir alana da yayılır. Kente uçakla gelseniz uzaklardan görürsünüz kara kitleyl. Yerden gelirseniz pis kokusuyla onun varlığım gene uzaklardan anlarsınız. Onun için de kentin yakın çevresinde «temiz hava» yerleşme yerleri kurulması oralarda oturanlann sağ lık sorunlarını temelde çözemedigi gibi (i» yerlerinin de çogu gene kentin içindedir), zehirli dumanı daha geniş alana yaymaktadır. Yol sorunu ilginç düşüncelerin 1leri sürülmesine yol açar Başkentte. Bu dumanların baş sorumlusu insanlar mıdır sanıyorsunuz? İlk usunuza gelen yanıt bu olabilir ama yanlıştır. Çünkü Ankara bir çanak içindedir, sürekli esintisi yoktur, duman onun için kentin üzerine çökmektedir. ö z olarak, suç dogadadır. Ne dersiniz bu açıklamaya? Bunu bir adım ileriye (ya da geriye> götürsek, durumu Tann'mn insanlan cezalandırma istejine bağlayabilirsiniz. O zaman köylümüzün «yağmur duasına» çıkması gibi. kentliler de yakarmalıdırlar ki biraz daha giiçlü yel essin orada. dumanlar dağılsm. Onlar da aksırıp tıksınp öksürüD durmasmlar. Kirli hava zehirlenmesinin bütün belirtileri bunlar olsa. Tüm yapımızı Ptkiledigi için uyuşuk luk. güçsüzlük, çabuk yorulma ciğer kanserine (acaba yalnız bu kansere mi?) yakalanma olasılığı Çırpıklık ntredcn! Kes ağaçlan, m yesillifi, «t «betonu», öldür topragı. çık katları, sat. Sen de al onlardan btrinl, otur; çek arabanı kaldınma. ötekiler de onu yapsın. Açık lâğımlar. Sonra kız başkalarına, yayalara, arabanla hız yapamıyorsun diye. Çal pis sesli «kornanı». Kazan, daha çok kazan. Daha da çok. Biriktir. Kat, katlar. Yaz lık evler. Araba, arabalar. Yetişmeyen kent hizmetleri. Kapıcılar. süriicüler, çöpçüler. Gecekondular. «Fabrikalar», emekçiler. Gecekondular. «Ay. karafatmalar. Doldular Is> tanbul'a. Ayakaltında karafatmalar.» Böyle diyordu ünlü bir kadın ses sanatçımız. Yıl' rca Batı 01kelerinde kalmış, or«da öğrenim görmüş, genç bir sanatçı. Cagcıldır, uygardır o. Sanmayın hal. kmı getrekten sevmez. AncaK dogup büyüdügü kentin c»"P^k gelişmesinden Anadolu'dan oraya geiip yerleşenleri sorumlu tutar gihldir. Üzerinde. daha doğ rusu bilinçaltında, kentinin geçirdigl yüzyılların yükü vardır. Aşın nüfus artımı; köyden ken te durdurulamayan akım; bunlann toplumsaliktisadi düzenle ilişkisi. Bunlar sanatçımızın üzerinde düşünmeditn. bilgi edm mediğı konulardır. Büyük kentlerde yeraltı katarları yoktur. Yerüstü ulaşımın kamu hizmeti görecek bir bo'lümü ftngellenir: Bütün gün yolcu taşıyabilecek yeni «taKsilere» İzin verilmez. Ama yirmi dört saat içinde kısa süre işleyip çok az sayıda kışinin yararlanabildiği özel arabatarın yenileri bir engelle karsılaşmadan kargaşanın içine girer. Çarpık bir anamalcı düzen. Düşünceyle değil dürtülerle şeliştirilen bir dü?enin çarpık sonuçlan arasında, kötü. çirkin. tasarlamasız, ilert sörüşün ver almadığı, sağlıksız, doğal çevreyi kemirici, yıkıcı bir kentleşmenin örnekleri de vardır. Düzen, onunia birlikte toplumumuzun kaç yüzyıllık vükü, yerleşmiş degerler, dışardan dn ancak yüzeysel olanların ^ılınması. Bütün bu konularm araştırılması salt öşSrenmek için değil. korkunç gehşmeye karşı bir şeyler yapmak için de gerekli. însaat Mühendisleri Odası istanbul Şubesi Genel Kurul toplantısına çağrı Şubemizin Genel Kıınıl toplantısı 17.1.1978 Cumartesl günü saat 13 21 arası Şişli Terakki Lisesi Konferans Salo* nunda yapılacaktır. Gündem aşağıda sunulmuştur. GÜNDEM : 1 Toplantmın açılısı ve saygı duruşu (Yönetlm Kurulu Başkanı Ertuğrul Tığlay) 2 Baskanlık Dıvanının seçiml (Bir Başkan, lkl Baslcan Vekili. iki katip) 3 Günün konuşmacılan 4 Oy Sayım Kurulu seçimi O kişii 5 Yönetim Kurulu Raporunun enrüşiilmesl 6 Önerilerin görüşülüp karara basianması 7 Yfinefim Kurulu Seçimi (7 üye) 8 Dilekler 9 Oda Genel Kuruluna delege seçiml (120 asıl, 130 y». dek) 10 Kapanış Cumhunvet 168 Böyledir sömflrgeci kafası, kendi ülkesinde afyon satışını yasaklar, ama Çin'de afyon satışını önlemek, durdurmak isteyen. lerin üstüne savaş gemileri çönderir. Bu tutarsızlık değildir ki, sömürgeci için en tutarlı yoldur. Çıkardır önemli olan. Ingiliz kapitalizmi, İngiliz sömiırgeciliğinin ardındadır. Hint de, Çin de, Afrika da, Asya da başka ülkelerin halkları da sömürgeci için canlı varhklar değııdirler, saygıva lâyik, sevgilen, in«an onuru taşıyan... Birer araçtirlar, birer sömürme aracı... Iin'e erdemli kraliçe yanıt bile çöndermemişti! Ne yapmış? Savaş açmış! .. «Bunun üzerine 1842'de Afyon savaşı patlak verdi. Inçilizler, Şanghay'a çıktılar ve Nankin üzerine rürüdüler. tmparatorluk. ülkesi üzerinde kara ve deniz üsleri kurulmasına izin vermek zorundaydı, el koyma ve denetleme hakkından vazçeçerek Avrupahlann çetirmemek i* tedikleri bütün mallara (afyon ve daha beterleri dahil) limaıılarını açmak zorundaydı, bu lımanlar imparatorluk nüfusu dışında kalacak gerçek kolonilerin kurulmasım da kabul etmek zorunda kalıyordu. Bu yan sömürge rejimiydi, bir lilkenin bağımsızlık ve egemenliğini kâğıt üzerinde korudugu, »ma gerçekte yitirdlği bir rejim, öyle bir rejim ki özerklik görüşUnü korumakl» birlikte bazı yönleriyle tam bir sömürgeden daha kötü.» Iıı;ilizlfri öteki devletler de izleyecekler, onlar da Çin'ln vağmasından pay alacaklardır. Amerika, Rusya, Fransa, AJmanya, İngiltere... Sonraıîan JaDor.ya da katılır Çin yağmasına... Ortak ordular gönderirler yurtsever Çinlilerin başkaldırmasını önlemeye... Bunu da «uygarlık» adına yaparlar Romanlaria, filmlerle bu «uygarca» davr»nı?ı dünyaya yıllardır seyrettirmişlerdir, daha birkaç yıl önce Bokser başkaldırrtıasının büyük devietlerin askerierlyle nasıl ezildlğini göstermediler mi bizlere? Sönıürgeci ordular Çin'l sindirirler. «Bunun üzerine imparator Pekin'de bir konferans yapılraasını kabul etmeye mecbur oldu kaldı. Bu konferansta da saldırjanlarda.ı özür dilemeye ve açık limanların sayısını çoğaltmaya itildi.» •Sömürgecilik Tarihi»nde dünyamızın en eski günleru.den zaınanınuza kadar gelip geçmiş sömürgecilikleri tanıyoruz Luıaghi diyor ki «Sömüreecilik sorununa ve çeç^rmiş olduğu krize eleştirici gözle bakmak. beş kıtanın beş yüz yıllık tarihini gözden geçirmek demektir» «Sömürgecilik Tarihi» okunup bttirildiğinde ortaya çıkan gerçek. sömürjtecinin her türlü insanhk duygusundan ve erdem düşüncesinden olabildiği kadar uzak oldugudur. Kendi ülkesine, kendi halkına başka türlü, sömürdiiğü ülke halklarına başka türlü bakmak... Sömürgecinın başta gelen öıelliğidir. Bugün eski anlanıiyle ortadan kalkıyor sömürgecilik. başka bir nitelik kazanıyor. Veni bir kılığa giriyor, eskiden onunia savaşımk daha kolaydı. şimdi çok daha zor... Ama bağımsızlığı. özgürlüğü, «Insardıgı» için yüzyıllardır savaşıp duran tnsanoglu «jenı sömürgecilik» yöntenılcriııi de yennıeyi, alt etmeyi biiecektir. İLAN Bergama Belediye Başkanlığından: 1 Belediyemize alt güzelllk ılıcası sartnamesıne eöre tüm tesıslen ile birlikte kapab cart ve •rturma usuJüyl» ihaleye çıkanlmıştır. 2 ÜıaJesı Ü49U sayılı kanun hükümlen altında ZU.l.1976 salı günü saat M.ıX)'te fcncümen Oururunda vapılacsktır 3 Yıllık klra muhammen bedell ISO.üiıo. llraOır. Muvakkat temınat) 8.75ü. Sekızbtn vedi vtl* elü Uraöır 4 Bu tşe ait sartnameler Beledlvemlı Başkitiplıjın' den görülür veva »enlebllir 5 Taliplenn teklıf mektuplan lhale srflnO saat 12.(Wvo kadar baskâtipitge tesllm) mecbundır tçttrak edenıer t» minatlanru yatırarak beledlyeye müracaatlan flunırujut. (Basm: 2Jİ7U2/147) haftalık siyasi baber ve yorum c/ı Sosyal Sigortalar Kurumu Göztepe Hastahanesi Başhekimliğinden i Hastanemiztn bir yıllık thtiyacı Dulunan aşajtıda cıns ve mlktarlan vazılı gıda maddelert, Hapalı z&rt usulüyle üıale edilecektir. 2 CtNSt a Kuru snda maddelen b Süf Yo&urt c Tavuk etl Yumurta d Ekmek MtKTAKI tRALE 41 kalem 6O.U4H) Kg. 45.IKJÜ Kg 2U.OIKJ Kg 130.000 adet 12U.0OO Kg GÜN VE SAATt U.UO 14.00 M.UU M.ou 14.U0 14.00 Ankara îktsadî ve Ticarî ilimler Akademisi Başkanlığından: Akademimiz Istatistik Enstitüsünün Mart 1976'da başlayacak usans Üstü Öğretimı ON KAYITLARI 1030 OcaK arasında yapılacaktır. Fazia bılğı için Enstitüye başvurulması llân olunur. 39. SAYI ÇIKTI • Yeni Güldürü: Partiler Üstü Solculuk YALÇİN Kl'ÇÜK • BEHICE BURAN'ın Tüm İkti satçılar Birliği'ndeki Konferanr sı: «20. Y üzyılda Burjuvazi Hiç bir Ülkede tlerici Değildir.» • Devrimci Hareket ve Küçük Buriuvazi Dr. STEPAN TİTERANKO. • Nazını Hikmet'in Şürlerine Deli Oglan'm Bakışı: KE.MAL SÜLKER. Orhan İyiler ve Bahml Saltuk' la konuşma. Konur Sot. No: 15/8 Kızılay, ANKARA 27.1.1976 Salı 22.1.1976 Perşembe 22.1.1976 . 19.1.1976 i*«ı*aıiesi 19.1.197» » 12.2.1976 Cuma BILİM VE TEKNİK'İN 98. Oc&k Sayısı Çıktı. BUtün uayüerde bulunur TBTAK S Bu lşe ah, idari ve evsat şartnameierı nar'anetnlı Levazım Şeflieinden temln edilebiiir 4 îhaıeye iştirak <»tmeK ıstıyen Prmalann. şartnamemize göre hazırlayacaklan reklü mektuplannı; tenıınau lanyle Dirlikte. belirtilen "ün ve saatfert en eeç Dlr saat önce Satınalma Komlsvonu BaşkanhSina tevdl etmeierl veya oosta ile göndermeieri gpn»ttmekt«ıdlt. Postad* vald gecjkmeler kahiıi Mtlrnes. na 5 Kurumumua. »rttırma, ekwı»m« re UMI» itanumıtib) olmadıfrından
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle