18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUHHURIYET 22 Ocak 1971 M ustafs Ekmekçi, Ankara Notlan bajlıgı altında CUMKURİYET'te çıkan uyancı. uyartıcı, gözaçıcı, açtıncı, olmuşta olacakta kuş uçurtmayan, bakanından kakanına, politika canbazından ticaret kanbazma, (yüzünüze güller, zehtr hafiye örnegi) soluk ahp verişlerinl kaçırmadığı düzenbazıara kadar; işçisı, köylüsü, küçük müçük memuruyle TUrk halkını soyan, sömüren, sömürten ne kadar insan küıklı, yaratık varsa hepsini ama hepsini, iplik iplik, lif lif, didik didik ele alıp, haraurlayan, gerekti mi de, yerli yerince çamurlayan yazılanndan birinde, Çetin Altan'm bir sözünü değerlendiriyor. Süleyman Demirel'in, bir basm toplantısında: • Türkiye 25 kez komünist saldırısına uğramıjtır. yollu bir sözünü tartışma konusu yapmak isteyen Ekmekçi'ye, Çetin Altan şöyle karjıllk veriyor: •Sen onu bırak. Türkiye'de yolsuzluk yapan kaç bakan tutuklanmıştır? Yani, Türkiye kaç iez yolsuzluk yapan hükümet üyelerinln tasalutuna uğramıştır? Türkiye'de kaç kez yolsuzluk fapanlar, Yüce Divan'a getirilmiştir?» Işte, Türkiye'nin, çok uzak geçmişinden çok rakın geçmişine ve de şimdisine kadar uzanan, ızalacak yerde daha bir defterine uydurularak iürdürülen, bir kalemde ortadan kaldmlamıyaak kadar kökleşmiş, azıttıkça azıtan. yürekler ıcısı bir derdi, bir baş belâsı: Yolsuzluk! Yolsuzluk, sözlük anlamında, kötüye kullannak, eski deyimiyle sul istimal, etmektir. Köüye kullanmak, tek başma havada kalan bir özdür. Nedir kötüye kullanılan? İnsanın elinleki yetki, yani iktidar. Daha doğrusu güç. Belim elimde, elimin altında belli bir güç varsa, «n onu iyiye de kullanabilirim, kötüye de. şte bu güç, kötüye kullanıldı mı, yolsuzluk oliu, demektir. Türkçede YOL deyince, mecaz anlamda, akla yi şey gelir. «Yoluna girdi bu iş», deyince, işîrin düzeldiğini anlarız. İş yolundan saptı mı, îlâket kapımızı çaldı çalacak, demektir. «Yoinu bulmak» diye bır deyim vardır, bilirsiniz. lir insan için yolunu buldu dersek, o insanın >ini yoluna koyduğunu anlatmak isteriz. Ama, oğu kez insanlar yollarını, yolsuzluk yoluyle ulurlar, buluyorlar da, yani dalavere, düzen ve olapla. Pir Sultan Abdal, bir şiirinde, hak bellediği olda ilerlerken, ilerlemek isterken, kendini yol tfUi diye niteliyor. Güzel bir ülkü uğrunda ollara düşmüş blr İnsanın soyluluğu'dur bu, slında. Ama, nerde o yol sefilliği? Şimdilerde yol rolsuzluğu» bürümüş bütün kafalan. BUtün afalan değil, bir çok kafalan. O kopasıca kaıları. Şimdl gelelim, uzak yakın geçmişimizdeki Dlsuzluklara. Bunlar, halktan, esnaftan, satıcıan, alıcıdan, şundan bundan, Ahmet Mehmet Jadan, senden benden, senm benim gibi balırı çıplaktan, donsuz çorapsızdan, meteliğe urşun atandan değil, yolunu bulmuşlardan, ceini küpünü doldurmuşlardan gelen, gelebüen jlsuzluklardır. Onun için yolsuzluğun, hele büyük yolsuzıkların kaynağını, halk katlarında, isçi memur, OLAYLAR VE GÖRÜŞLER YOLSUZLUKLARLARLAR Vedat GÜNYOL küçük memur sıralarında değil, büyük memur, yüce memur, yüce yüce memur katlarında aramak gerek. Elimin altmda, Mehmet Murad'ın TarihI Ebul Faruk başhğı altında 19121913'lerde yayınladığı on ciltlik tarihi var. Osmanlı yönetiminin saray çevrelerinı, namuslu bir tarihçi, her şeyden önce de namuslu bir yurttaş açısından, eleştirel bir yaklaşımla ele alan bu güzelim eser, bize yakınuzak geçmişimizi, bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir. Bugün, örneğini ancak Mustafa Akdağ gibi yaman bir bilim adamının tutumunda gördüğümüz eleştirel tarafsızlıkla kaleme alınmış olan TarihI Ebul F»ruk, insanlık bakımından yüzkarası sayılabilecek bir takım olaylarla yüklü tarihimize, paaişahı. sadrazamı. paşası, valisi. kadısı, şeyhülislâmiyle yön vermiş olan bir çıkar topluluğunu bütün zavallılığı içinde yansıtmaktadır. îstanbul'un fethinden başlayarak, Meşrutiyet dönemine kadar uzanan bunca sürede, raht kavgalan, nızamı âlermin korunması kaygısıyle gencecik şehzadelerin öldürülmeleri, devlet hazinesine gelir sağlasm da ne yaparsa yapsın düşüncesiyle, şu bu paşaya, şu bu ağaya, derebeyine, hırsıza, soysuza, halkı soyma icazeti verme, zorbalıklara, alçaklıklara göz yumma gibi, olaylan yansıtan örnekler ağır basıyor bu eserde Anlaşılan, Mehmet Murat, bağn yanık, sapma kadar dürüst, namuslu bir yurtsever, atalannın geçmişine, acıyarak, acınarak, hayıflanarak bakmasını bilen, bunu kendine bir görev sayan gerçek bir yurtsever. Şimdl TarihI Ebul Faruk'un ışığı altında, yolsuzluk bakımından, tarihimizi kirletmiş olan bazı olaylara, köşesinden bucagından şöyle bir bakalım: Gelişi güzel blr döneml alalım ele. ömefin, Avcı Mehmet dönemini. Avcı Mehmet 1641'de doğmuş. 1692'de ölmüş. Yani. topu topu elli bir yıl yaşamış. Ama. daha yedi yaşındayken padişah olmuş, daha doğrusu oldurulmuş. Tarih1 Ebul Faruk'a göre, o dönemde. ısraf, sefahat yüksek tabakayı kaplamış, ahlâk son derece bozulmuş. Öğretim eğitim çığrından çıkmış. Sarayın ileri gelenleri genç padişahı artık talim ve terbıye etmeye karar veriyorlar. Kıraat ve yazı hocalan tayin olunuyor. Hadım Beşir Ağa yazı hocası nasbolunmuş, abdest ile besmele ile meşkın birinci satırım yazıp takdim eyliyor. Padişah anı (onu) mükerreren yazacak, yazmak usulünun kavamızına fincelikıerine) vakıf olacak. Avcı Mehmet Han'a verilen işbu ilk meşkı beşiri şu idi: • Ben Senin Başını Keserira!» Görüyorsunuz değil mi? Koca bir imparatorluğun basına geçecek olan bir çocuğa verilen ilk ders, asıp kesmekle ilgili. Israfı, sefahati önlemenin tek yolu kelle kesmekle başlatılıyor, yani yönetim yolsuzluğu ile. Böylesi bir kafa yapısı ile iş başına getirilen adamdan ne beklersiniz, asıp kesmekten başka? Devlet işlerini yoluna koymanm biricik yolu, baş kesmekten geçen bir ülkede, suçlu suçsuz kafalar kesilerek işlerin yoluna konacağı görüşü, anlayışı ya da anlayışsızlıgı ağır basar elbet. .Ben senin kafanı keserim» tutumu, Cumhuriyet'in ilânından bu yana. hüktimetlerin sıkıştıkça başvurdukları Sıkıyönetim yolunun vazgeçilmez koşulu olmuştur. Inönü'ler, Menderes'ler, Erim'ler, Melen'ler. Demirel'ler hep baş ezme politikasının onur kırıcı kolaylığında aramışlardır yönetmeyi, devlet gemisini yürütmenin yolunu. 12 Mart sonrasmın, sosyal adalet düşmanı, para pul canlısı, kapital hizmeüisi çevrelerinin temsilcileri kanalıyle yürütülen yönetim, nlce yurtsever gencin kafasını koparmak, yüreginl kurşunlamak, kışkırtıcı ajanlannın hazırladıgı pusulara düşürüp bedenlerlni delik deşik etmekle sürdürdüğü. o utanılası çıkarcı, çıkarcılık, löpçü, ylyici yedirici politikasını. Biz yine dönelim, Avcı Mehmet'e, Avcı Mehmet kafalılara. Avcı Mehmet tahta çıkar. Daha yedi yaşmdadır. Onun dünyaya gelişinden dört yıl önce, akılcı felsefenin babalanndan Descartes'in Yöntem CstBne Söylev'i yayınlanmıştır. Kâtip Çelebiler, E>Üyâ Çelebiler onun döneminde yaşamışlardır. Avcı Mehmet'in tahttan aynlışından iki yıl sonra. Deli Petro Rusya'nm başına geçmiştir. Deli Petro, Rusya'yı bir Batı ülkesi yapma yolunda ilk ve önemli glrişimlere atılmıştır. Bizde ise, Kösem Sultanlann Saray entrikalan, haremağalan, içoğlanları, cariyeler, damatlar mamatlar kanalıyla sürdürülen yolsuzluklar almış yürümüştür. Hesapsızlık, kafasızlık, cahillık, hırsızlık ve yolsuzlukiann çe şitleri, çunun btınun baçını keserek örtbas edilen, edilmeye çalışılan namussuzluklar. devlet yönetiminin ağır basan özelliklenndendir. Deli Petro Rusya'da, Batı'ya öykünen kültür seferberligine girişirken, bizde akla izana, kültüre sağduyuya yönelik kafalar kesilmektedir habire. Hoş, kesilen kafaların hepsı. ıyiden yana kalalar değildir. Bir bölüğü. devletin koruyucu kanadı altında, halkı soyup soğana çevirmiş, küpünü, ne diyorum, küplerini doldurmuş kimselerdir bunlar. Osmanlı hazinesi, paşalık maşahk rütbeleriyle, imparatorluğun dört bir bucagına salınmış valilerin zulümler. işkenceler, haybeler, yağmalarla yığıldıkça yığüan servetlerinin, kafaları kesilerek ellerinden alınmasıyla beslenir, besletilirmis. îşte, yolsuzlugıın kaynağını burada aramalı ilkin. Osmanlı împaratorlugunun hazinesi, savaş ganimetlerı, yağmalan dışında. sağa sola salınan paşalann. valilerin akıl almaz, hafsalaya sığmaz servetlerinden, bayramlarda seyranlarda, el etek öpmelik. ayağa tırnağa yüz sürmelik adlan altında, tırtıklanan hırsızlama hediyeler 'hedayalar«la beslenmekteydi. Îşte size bir örnek: Avcı Mehmet zamanında •israfın dereceleri herbir haddi geçmisti. Meselâ Deft«rdarzade Mehmet Paşanm 40 aşçısı ve 7 aşçı başısı vardı. Her aşçmın hizmetçileri, çadırlan. takımlannı taşımaya mahsus katırlan, de\eleri daima hazır bulunurdu. Kilerde murassa, sırf altuı, gümüş. çini. saksonya takımlan, aynca bir serveti azime teşkil eyleyordu. Büyük servet denilmeye layık meblâğlarla değerli eşya da her bayramda, Nevruzda paşa tarafından padişah. valde sultan. kızlarağası vesaire namına saraya, sadrazama. sahibi zaman olan ağalara taktim olunurdu. Mehmet Paşa bu suretle herkes için sağlâm irad makamına geçmisti. Bu sayede dahi canını ve malımn bakiyesini muhafaza etmeye muvaffak oluyordu.€ (Cilt 6, s. 1W). îşte Osmanlı hazinesi böylesi paralarla besleniyordu. Bu paralar, servetler, Anadolu'yu sömürenlerin kesesinden, imparatorlugu sömürenlerin kişisel kasalarına giriyordu. Bir gelenektir kurulmuş ogün bugün TUrkiye'mizde. Devlet gücünü elinde bulunduranlann, devlet adına, devlet yaranna ilk yaptıklan iş, önce kendi kasalannı doldurtmaktır. Eskiden padişahlar yanında. padişah analan, karıları, padişah damatları, padişah yakınlan,, gözdeleri mözde leri, cariyeleri metresleri, haremağaları ve de bilmem neleri devletin kanadı altında, çalıp çırpar, kitabına uygun soygunlarla dünyahklarını sağlarlardı. Ne kadar da gölgeleri düşmüş bu açıkgözlerin, yolsuzluk ustalarının, günümuz politikacılanna. Yirmi yirmi beş yıl içinde, demokrasiyle birlikte, ortaya çıkan bir takım silik, kişiliksiz insanın yurt yönetiminde söz sahibi oldukları şu kısacık dönemde, eskinin yolsuzluk mirası bütün ustalığıyle sürüp gitmektedir. Eski yeni kardeşler, damatlar, yeni yeni, yepyeni yegenler, Kösem Sultan'lar Mehmet Paşalar örneğinin canlı birer temsilcilerl olarak. yanş içindeler. Ne zamana kadar sitrer, ne zamana kadar sürecek dersiniz bu yolsuzluklar ve de csuçsuz kalma>lar? Oyun kuralları « « nlü General Clausenitz «Savaş, politikanın ha.şka araçI I iarla sürdürülmesidir» demiş. Bu tanun, doğudan batıya değin tüm dünyada benimsenmiştir. ama aausewiU* In sözünü tersine çevirdiğimiz zaman şu sonuca ulaşınz: Politika, savaşın başka araçlarla sürdürülmesidir. Savaşta ordulann kumandanlan, kurmaylan, askerleri vardır; politikada partilerin Iiderleri, yöneticöeri, seçmenleri... Son günlerde kanlı bir büyük meydana dönen ülkemizde, Cephe Iktldanmn 9 ayında 40 ölü 1570 yaralı verildifine göre, General Clausewüz'e hak vermek gerekiyor. Türkiye'yl bir iç savaşa sürüklemek için elinden geleni esirgemeyen başbuğ ve komandolan da, öfrencl cesetlerini çlğniyerek adım adım amaçlarına yaklaşıyorlar. Nedir bu amaç? Cepheciler güvenlik kuvvetlerirün kilit noktalanna ktndl adamlarını getirmişlerdir. Bu adamların oluşturduğu şemsiye altında, adına komando denen vurucu güçler, her gün çeşitli yerlere saldm düzenleraektedirler. Ülkedeki muhalefet, saldınlan engeUiyecek maddî güce ve hukuksal yetkiye sahip değildir. Öğrenci kesimindeki solcu gençler iki ateş arasında kalmışlardır. Ya sllâhlanıp komandolara silâhla karşıiık vereceklerdir ki o zaman karşı cephenin stratejisine hizmet etmiş olacaklar ya da boyunlarını kuzukuzu cellâdm bıçağı altına uzatacaklardır. Bu ikilem ortasuıda tedirgin, bunalımlı, mutsuz, ve umutsuzdur devrimci öğrenciler. Komando cinayetleri arttıkça, silâha karşı silâh, şiddete karşı şiddet, ölüme karşı ölümle cevap vermek eğilimleri ağır basmaktadır. An» öyle bir satranç oyunudur ki bu; hangi taşı oynartanız oynayın: karşı Cephenin işine yarayacaktır. CHP de aynı ikilemin kavşajında bulunmakU; ne o yana, ne bu yana gidebilmektedir. Eğer CHP, gücünü sokağa dökse «anarjlzmi korudusu, çatışmalan beslediği» ileri sürülecektir. Olaylara seyirci kalsa. gittikçe yoğunlasan kanlı eylemlerin oluşturduğu siyasal akıntUarda sürüklenecektir. Üstelik CHP* nin cinayetlere tribünden bakması, demokratik solun solundan gelen eleştirileri yoğunlaştıracak; önüne geçilemiyecelı bir rahatsizlıkiarın partide tohumları atılacaktır. Savaşta ordu kumandanı, küçük birUklerin düşman tarafından göz göregöre yok ediimesini, bazan büyük bir soğukkanlılıkla seyredebilir. Büyük stratejik planların uygulanmasını sağlamak için adam harcamak yöntemi kumandanlığui gereğinden doğnp raconundan sayüır. Ama hukuk devleti koşullarında siyasal parti Udeıi, aynı tutumu benim»eyemez; sokaklarda insan avına çıkılmasmı soğukkanü gözlerle izliyemez. Ölüm, savaşın oyun kurahdır. Ama siyasal clnayet ne hukuk devletinin knralıdır, ne demokratik yaşantımn... Kentlerde insan avı sürerken bazı tuzu kunı CHP'lilerin çok bilmiş eda ve yukardan bakışla ögüt verdiklerl; çocuklar takır takır öldürülürken taktlk öğrettikleri görülüyor; bunlar dlyorlar ki: Aman kendimizi olayların çalkantısma kaptınnıyaum; dengeli olalım; fazla bulaşmayalım. Ister bulaş, lster bulaşma; ister oyuna gir, ister girme; cinayet şebekesi planlarını uyguluyor. Bugün bir, yaruı İki, öteki gün beş, bir başka gün on™ Kanlı çatıstnalann ektiği tohumlar, gençlerin arasmda şiddete karşı şiddet, teröre karşı terörle karşıiık verme>1 öngörenlerin yandaşlannı çoğaltıyor. Bugün uygulanmasma olanak bulunmıvan Sıkıyönetime doğru ülkeyi sürüklemek istevenler: CHP'nin suskunluğundan yüreklendllcr. CHP ne denli uslu (iunıp otursa, yarınöbürgün gelebilecek olaganüstü vönetlm «anarşistleıi tepeliyorum» diye ülkenin tüm sol kesimlnde bfiyük yıkıma gidccektir. • Eskiden bavramlarda sokaklara Szdeyişler asarlardı: Durmıyalım, düşeriz! Bugün kamuoyu CHP'den hakuk devletlnl, demokraslyt, can güvenliğini sa\unmakta birinctl hizmet bekllyor. Kanlı Cephe ise ustaca bir taktiği inatla yürütüyor ve sürdürüyor. Muhalefet 1 Mart'a değin Cephe iktidannı dagıtamazsa, daha büyük olaylara doğru sürülenecek Türkiye... Barolardan sendikalara, partilerden meslek kuruluşlarına değin her yanda bu böyle blline... Cinayetlere susamış slyaset gangsterleri gittlkçe gemi azıya alacaklardır, hep birlikte bu «dur» diyemezsek ül±Z*U.O£j uU > Ai*. 3ir Açıklamayı ^ydınlatma.,, >KTAY AKBAL Evet Hayır Dört Büyük Devrimciden Biri... chiller der ki, «Yıllar ok hıziyle uçup giderler.» Ve insanlar da. Atatürk'ün devrimci ttılıma egitimci kadrosunun 1. temel direği Mustafa Necati idi. O. daha 1 ocak 1929'da cdevrim bayrağınu Ulküdeşlerine bırakıp gitmişti. Kadronun 3 temel direği (rüknü) de 5 yıl içinde ayrıldılar: İlkin haziran 1960'ta t. Hskkı Tonguç, şubat 1961'de Hasan Ali Yücel ve 20 ocak 1965'te M. BUştü üzel; O kadronun değerlerinden son ikisi de hemen bir yıl içinde (196970'te) Kadri Yörükoğlu ve Cevat Dursunoğlu. Bu eğitim kadrosunu kuran, oluşturan Maarif Vekili Mustafa Necati, o kadronun değerlerini bulan da onun düşünür ve yazar Müsteşarı Nafi Atuf (Kansu) idi. Necati, en büyük kültür devriminin, yazı devriminin başladığı günlerde gitmiş, gidişi ile Gazi'ye (Atatürk'e) gözyaşı döktürmüş, sevgi, vefa ve kadirbilirlikle uğurlanmıştı. ötekiler 2526 yıldır sürüp gelen karşı devrimle inkâr edilmiş, ihanete uğramış ve çok çile çekmişlerdi. Ancak, büyük öğretmen örgütleri, ölümlerinden sonra, onlann büyük tarihsel hizmetlerini, yüksek kişilik değerlerini TUrk ulusuna tanıtmak, yaşatmak için yayınlar yaparak, her ölüm yıl dönümlerinde anma toplantılan düzenleyerek mesleğe düşen ödevi yerine getiriyorlar. S ATATÜRK DÖNEMiNiN HALKA UZANAN DEVR.MCi EGıTıM AHLAYI5 VE UYGULAMASINI GETiREN 4 BÜYÜK KiJiDEN BIRİ RÜ5TÜ UZEL'Di. VE. IKi GÜN ÖNCE (20 OCAK 1976) BU BÜYÜK EĞiTiMCiNiN ÖIÜMÜNÜN 1 1 . YILDÖNÜMÜYDÜ I nkara Gazi Egitim Enstltüsü esM mfidürlerinden saym Ihsan Öğüş'ten bir mektup aldım. Bay Öğüş MC iktidarı işbaşına gelir gelmez müdürlüktrn ayrılıp emekli olmuş. îçmlerde bu sütunda MiUi Egitim Bakanı Erdem'in blr açıkması çıkmıştı. Onu okumus, konuyu aydınlatmak gereğinl ıjarak bana aşağıdaki yazıyı yollamış. Bay Erdem'in açıkmasındaki yanbşlan, yanılgüan bir bir aniatıyor. Gazi Eğin Enstitüsü öğrencüeri kadar okurUn da üfilendiren bir «ı. Olduğu gibi size sunuyorum: . . . •28 Aralik Î975 günlü Cumhuriyet gazetesinde «Erdem'den slen Açıklama» başlıklı yazınızı okudum. Beluttiğimz gibi, . Eğitim Bakanı Sayın Ali Naiü Erdem, açıklamasmda, asü vap beklediginiz konulan bilerek bir kenara itmiş, aklınca ıklı oldugunu sandığı bir konuda, Gazi Eğ. Enstitüsü'nün itim düzeninde yapmış olduğu geriyedönük değişiKlik konuJida kendini savunmayı yeğlemiştir. Bu açıklama, konu ile kından ilgüenmiyenleri yanütabilir ve Sayın Bakanı hakü ısterebilir. Bu nedenle, MC Hükümetinın kıyımından önce mdi istegi ile Gazi Eğ. Enstitüsü Müdürlügünden emekliye rümış, bir kişi olarak açıklama gereği duydum. Çağın gerçeklerine, gereksinme ve isterlerine uygun öğtmeni yetiştirmeyi amaçlayan ve Gazi Eğ. Enstitüsünde ank bir yıl uygulanabilmiş olan öğretim sisteminin yasal danakları vardır: 1. 1739 Sayılı Milli Egitim Temel Kanunu'nun 43. madsi, «Kangi öğretim kademesınae olursa olsun, öğretmen aylarının yüksek öğrenim görmelerinin sağlanması esastır. ı öğrenim lisans öncesi, lisans ve Usansüstü seviyelerde yat ve dikey geçişlere de imkân verecek bıçımde düzenlenir.» Jtmünü getirmiştir. 2. III. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın 1974 lcra Planı'nda hiversıte ve yüksek okullar yanında bir kaynak olarak yarlanümak üzere, üniversite ve yüksek okulların bulunduğu îrkezlerde olup durumları uygun olan mevcut eğitim enstilerinde liselere öğretmen yetiştirmek üzere gerekli süre atılması ve program geliştirilmesini; yukanda belirtllen ııbun dışında kalan eğitim enstitüleri kapasitesinden temel itime öğretmen yetiştirmek üzere yararlanılması» 189 numalı tedbir olarak önerilmiştir. Gazi Eğ. Enstitüsünde bu yasal dayanaklar ışığında yamış olan çahşmalar bir rapor halinde Milli Eğitim Bakanına sunulmuştur. Bu rapor en azından onbeş yıllık bır halık ve çalışmanın ürünüdür. Bu raporda akademik bir öğlimin gereKtirdiği bütün koşullar dikkate alınmış ve her şey rıntılı olarak belirtilmiştir. Bunun ardmdan yeni öğretim teminin Gazi Eğ. Enstitüsünde uygulanmasma olanak sag,an 14.10.19Î4 gün ve 25698 sayılı Bakanlık Mucibi (Onayı) nmıştır. Yeni sistemin gerektirdiği Geçici Yönetmelik Talim Terbiye Kurulundan geçirilerek 7 şubat 1975 gün ve 15142 pılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Durum böyle iken, Sayın Ali Naili Erdem, «Gazi Eğitim stıtüsünün Akademi halıne getirilmesıyle ilgili olarak Banhğımızda herhangi bir ciddi ve hukuki değeri olan bir rar alınmamıştır. diyebilmektedir. Acaba Sayın Bakan, idi ve hukuki derken, neyi kastetmektedir? Yasal dayanakı olan bır Bakanlık Mucibi ile Resmî Gazete'de yayımlanş bir yönetmeliği ciddi ve hukuki değerden yoksun sayıkia Sayın Bakan, hukukî ve mantıki bir çelişkiye düşmüç nuyor mu? Hukukçu bir bakanın düştüğü hukukî çelişkiyi ndisine gösterme ışı bir öğretmene düşmemeliydi. Şayet bir huKuki çelişki degüse, Saym Bakanın her gün ciddî hukukî olmayan birçok işlemlere imza koymakta olduğu kabullenmesi gerekir. Öyle samyorum ki, Sayın Bakan açıklamasmda, avukatlık neminden kalma bir alışkanlıkla, kelime oyunu yaparak klı görünmek çabasmdadır. Sözü edilen Mucip ve Yonetmete Akademi sözcügünün bulunmayışından yararlanmak isnekteciir. Bu, Sayın Bakanı haklı çıkarmaya yetmez. 1739 yılı Kanunun 43. Maddesinde anahatlan belirtilmiş olan retim sistemi, adı konulsun, ya da konulmasın, akademik • sistemdir. Akademik bir sistemle öğretmen yetiştirme işinin Gazi . Enstitüsünde deneme niteliğinde ve geçici bir yönetmele başlatılmış olması ve bu kurumun bir program geliştirme ;rkezi olarak düşünülmesi. sorunun bilimsel bir yaklaşımla almdığını vurgulamaktadır. Bu nedenle uygulamanın gelleştirilmesinden kaçınılmış, Gazi Eğitımde elde edilen soçlara göre programın geliştirilmesi ve kademeli olarak ;er eğitim enstitülerınde uygulamaya geçilmesi kararlaştımıştı. Akademik sistemin 19751976 öğretim yılında uyguımaya başlanacağı İstanbul ve Izmir Eğitim Enstitüleri ile .zi Eğitim Enstitüsü arasında işbirlıği yapılarak çalışmalara şlanmıştı. Ülkemızde özlemi çekilen bu tür ileriyedönük ışmalar, Sayın Ali Naili Erdem sayesinde, böylece köstekımiş oldu. Sayın Bakanın yıkma vebalini yıllarca sırtmda taşıyacsğı sistem, sanıldığı gibi, üç yıllık müıredatm dört yıla yayılş bir modeli degildir. Eski mülredat ile yenisi arasmda Inız ntcel değil, nitel aynlıklar vardır. Saym Bakanın açıknası, yıktîğı sistemin özünden ne denli habersiz olduğunu lgelemektedir. Akademik sistemin yıkımma gerekçe sağlanmak amaeı İle, r yıllık uygulamanın sonuçları hakkında Gazi Eğitimden bir por istenmiştir. Bu girişim de ters sonuç vermiştir. Onbir lümün Öğretmenler Kurulu raporlarının h,emen hemen hepsi gulamanm olumlu sonuç verdiğini belgelemektedir. Bu nenle raporlar dikkate alınmamıçtır. M. Rauf ÎNAN lerini, niteliklerini etkileyen yaşam öyMs^inü gttzden geçırelım: 1889'da Bursa'da doğmuş: bize kendisinin köylü, Bursa'nın Hamitler köyünden olduğunu söy lerdi. Babası Süleyman Efendi maliye memuru imiş. öğrenimi: Reyhan Paşa llkokulu, 7 yıllık Bursa idadisi, 1908'de imtihanla İstanbul Askeri Tıp Okulu, aynı yıl kazandığı imtihanla Pransa'da Dijon'da 2anıs Lisesi, sonra C. LermonFerrant Üniversitesinde genel kimya, sanayi kimyası ve tarım kimyası ve tarım kimyası öğrenimini Ditirmiş (1913). Görevlerl: 1913 Kastamonu Usesinde Hikmeti Tabiiye fFizi!:> öğretmeni, bir yıl sonra orduda yedek muhabere teğmeni, 1918 İstanbul Erkek öğretmen Okulu, Yüksek Öğretmen Okulu ve Galatasaray Lisesi kimya öğretmeni: 1927 îstanbul Kız öğretmen Okulu Müdürü, bir ay sonra 23 ekim 1927 Bakanlık Yüisek Öğretim Genel Müdürü, ( « s terişe düşkün bir bakanla anlaşamadığından 1929'da istifadan sonra) 1933'te kurulan Mesleki ve Teknik öğretim Genel Müdürü; 1941'de Mesleki ve Teknik Öğ retim Müsteşarı. Böylece o, Ur bütün olan o yıllardaki devrimci eğitimin mes leki ve teknik yanını üstlenmıştir. 1 ekim 1950'de karanlıkçı ve eğitimi yıkıcı bir politikanın em rindeki bir bakanla çalışamadığın dan Mesleki ve Teknik Öğretimdeki 18 yıllık kurucu ve geliştirici hizmetinden ayrılmıştır. Gerçeğin Gücii ve Gerçeğin Söylttmesi Şevket Süreyya Aydemir, «Maarif Ailesirun Büyük Kaybı» Danyel Akbel, «Büyük Kaybımız» Mithat Artun, «Örnek İnsan RüştU Uzel», M. Irmak, «Mesleki ve Teknik öğretim Okullannın Kurucusu Rüştü Uzel» Reşat özalp, «Yapmak Yaratmak îçin Doğmuş İnsan» Hasan Yamaç, «Tanıdığım Eşsiz İnsan» Halil Ideman, «Bir Büyük Adam öldü» Yusuf Diril, «Bir Büyük Adam» Arif Hikmet Par, «Hocam RüştU üzel'in Ardmdan» Hüseyin Bezmen, «Rüştü Uzel'in Arkasından» Sıtkı Lâlik, «Ihtiyaçlan, Geleceği Önceden Gören, Tedbirleri Alan Adam» M. Rauf Inan, «Kaybettiğimiz Değerler: Rüştü Uzel Mithat Paşamn Başladığı Sanat Okullannın Kurtancısı, Mesleki ve Teknik Öğretimin Kurucusu ldi>, Enver Kartekin, «Rüştü Uzel'i Nasıl Tanıyorum?» Samim Alkan, «Rüştü Uzel İçin» Kadri Yörükoğlu, «RüştU Uzel'in Eşi Vildan Hanımla Bir Röportaj» A.H. Par, «Anıtlaşan Eserleri Ebediyyen Yaşatacaktır» Temel direklerden sonuncu gi Onu Eke, «Hocam Rüştü Uzel'i deni Rüştü Ozel oldu. Ve giden Kâzım Tarudım» Ismail Yalman, ler içinde Bakanhğın kadlrbilir Nasıl «Öğretmen Rüştü Uzel» Aydm lik gösterdiği tek kişidir o: Adı Ankök, «Büyük İnsan Rüştü birkaç okula verildi, sonra da Hatırasına» Ruhi Erkek Teknik öğretmen Oku Uzel'in Azizçeşitli sahnelerle reTurfan... ve lunda büstü dikildi, ölümünden simler ve resimleri... 2 ay sonra «Meslekî ve Teknik Öğretim» dergisi ona özel bir sayı ayırmıştı. Bu sayıda çıkan Uzel'in Sorumluiuğu yazıların başlıklan ve yazarları Onun değerini sağlayan, emeigözden geçirilince, meslek kamuoyunda ona gösterilen vefa ve değerbilirlik, onun için beslenen duygular, düşünceler bazı çizgileriyle belirir: «Milli Eğitim Bakamnm Mesajı» Dr. İbrahim öktem. «Yaratıcı Rüştü Uzel» Prof. Melih Koçer, «Rüştü Uzel'e Saygı İçin Ya zılmıştır» îsmet İnönü. «Hocam Rüştü Uzel» Amil Artus, «Hizmet Dolu Bir Ömür». Cevat Dursunoğlu, «îki Hatıra» Zerrin Tüzün, «Büyük Kaybımız Mehmet RüştU Uzel» Avni Başman, «Hizmet Dolu Bir Hayat» Reşat Tardu, «Nur îçinde Yatsın» Akif Tuncel. «Ajtebeyim Rüştü» Ekrem Üzümeri. «Rüştü Uzel ve Yapıcılıgı» Ferit Saner, «RUştü t'zel ve Teknik Öğretim> Kâmil Su, «O. Bahtiyar öldü» Abdullah Aker, «Bir Üstün Adam» T.M.M.O.B. ZİRAAT >IÜHENDtSLERt ODASI İSTANBUL ŞLBESİ GENEL KURUL DUYL'RUSU Şubemizin olağan Genel Kurul toplantısı ve Oda Genel Kurul Delege seçimi 31 ocak 1976 Cumartesi günü saat 10.00'da Erenköy Zirai MUcadele Sitesi Lokalinde yapılacaktır. Sayın Üyelerimizin kimlik kartlanyla birlikte katılmalan duyurulur. Yönetim Kurulu 1) Açıhş 2) Başkanın açış konuşmas: 3) Başkanlık Divanı seçimi 4) Oy Sayım Kurulu seçimi S> Çahşma Raporunun okunması 6> Raporun görüşülmesi 7) Yeni Yönetim Kurulumm seçimi 8) İstanbul îli Oda Genel Kurul Delegelerinin seçimi 9) Dilekler ve Oda Genel Kuruluna götürülecek öneriler 10) KaDanıs. gtir ve tizce bir ses ijitildl: «Pek sayın arkadaslar ve meslektaşlanm» diye başlayan ve uzun sürmeyen bu ses şöyle devam etti: «Burada sizlere hayatımm en büyük hatasını ve işlediğim en büyük günah itiraf edecegim. Bakan sıfatı ile Türkiye'nin gezmediğim tarafı kalmadı. Her gittiğim yerde köyde olsun, kasaba ve şenirde olsun. daima Rüjtü Uzel'in eserleri ile karşUaşüm. Anladım *ve iman ettim ki., bu memlekette en iyi çalışan datre onun dairesi idi. Devamlı eser bırakan da kendisidir. Îşte o raman yüreğime bir hançer saplan mış gibi olduğunu hissettim. Ben RUştü Uzel'i yurda daha nice fay dalı eserler vücuda getirecek en olgun, en verimli bir devrinde, şimdi ne kadar boş ve haksız olduğunu iyice anladığun bir politika gafleti içinde, isinden uzaklaşttrmışım. Bu hançer gibi yüreğime saplanan vicdan azabı, benim lâyık olduğum cezadır. Burada herkesin önünde sayın RUş tü Uzel'in ellerini öperek gözyaş lanmla ondan bu büyük suçumun affını rica ediyorum...» «Bu hareket karşısında RüştU Uzel hiç b'r mukabelede bulunmadı. Salonu dolduran ve şimdi sesi kesllmiş gibi duran insanlann arasından yavaşça sızıp çıkıp gitti.» (Rüştü Uzel onu affetmediği gibi, Tevfik İleri'nin yazgısı (kaderH de kendisini affetmedi: son nefesini cezaevi duvarları arasmda verdirerek onu çok ağır cezalandırdı.) Rüştü Uzel'i bir gazete yazısınm küçük çerçevesine sığdırmalc olanaksız. Onu teknik öğretimımizdeki kuruculuğu, eşsiz büyüs hizmetleri, başanları ile onların ayrıntılan ile meslek ve memleket kamuoyuna ve gelecegimıze tanıtmak, özellikle bugünkü durumunu ona borçlu olan omlere, on binlere, yüz binlere düşer. Biz bu yazımızla onları bu ödeve çağınyoruz. CA6DAŞ YAYINLAR] Eklerle ikinci Baskısı YAKINDA ÇIKIYOR İLHAN SELÇUK Yeni Krallar.. Yeni Soytarılar Fîyatı 20 Lira = tsteme adresi: ÇAĞDAŞ YAYINLARI Cagaloğlu Halkevi Sok. no: 3941 İSTANBUL rONO'nutı »«ktupl» tlada 3«|l«<lıjx basanyt *• u#raqılftrıaı kıvangl* karşılıyorua. tn t ;U«c. bllgl j«rırlı joat«»i 11* tlrdU FOIMO İNGİLİZCE ALMANCAFRANSIZCA MUHASEBE ST ENOOAKTİLO Oflrsnlp. daha basanh d«n» kazançiı oiabiiıraınizOCftCTSIZ BAOfOll İSTEYINCL FONO mektupt» ttjr«tim kurumu halâ»KftrOaıl tmö. ne 907 oınunbty istanbul lalı 48 4(14 48 4118 • 4841IS •OTOM BOHT» T I TOltt MİUİ ffilTlUİNİM OTCU> U0IÖ1 1950'de hükümete gelen re ne ölçüde karanlıkçı (obscurant) olduğunu sonradan gösteren politika örgütü, önce Mustafa Necati'nin Devrimci Eğitimci KadKıiMffi ttnhr n tııhMii'Ht rosundan Avni Başman'ı Milli Bİtnikuı c m n mnıla ıMtıEğitim Bakanlığına getirmişti. all, lir Idcfnll •nırMlMlr. bıtK Hhi n ı ı n ı ıMtMltt Ancak. çok kısa bir süre sonra ıçlı ıjrı aır lcrıt ılmMl, tmu* Avni Başman Bakanlıktan oeküItlirlıi iılıtmcnılı MrrtN e«r, ıcı H"l«*!l NTUtınz. mişti. O zamanki söylentilere göre, bunun ne 'eni özellikle RüşTel.: 47 20 86 tü Uzel'in görevinden uzaklaştı40 68 86 nlması, ayrıca Hakkı Tonguç ve 22 ekim 1975 çarşamba günü II. Sınıflar gündüz ve akİSLtM CENAZE İŞLERl arkadaşlarına da bunun uygulan şam bölümü Ticaret Hukuku Sınavlan görülen lüzum üzeMT : Mtlı mıiMlıitT IHttmm ması için yapılan baskı ve Avni lıl ılnık litrt jort ici, yırt <ı|ı rine yenilenecektir. Başman'ın buna direnerek âlet rın liı«>» yıriı cmtn Mkll Güz dtineminde sımva giren öğrencilerin 23 ocak 1976 cuT«ıl;r . M i l M» llllllM tari olmak istememesi. Ancak o poli»12(Mır. ma günü bu dersin sınavına girmelen gerekmektedır. Keytika bu suçu işleyecek karakteri fiyet ögrencilere duyurulur. bulmuş, Bakanhğa getirmiş ve Gruplar Akademide ilân edilmiştir. ona istediğini yaptırmıştı. Cenajans: 2054/599 Avnî Başman, RUştü Uze! için çıkanlan mart 1965 gün ve 145 sayılı «Meslekî ve Teknik Öğretim» dergisindeki «Büyük Kaybımız Rüştü Uzel» yazısmda şu ilginç olayı anlatıyor: (Onun yazısıyla) «Arapça güzel ve manalı bir söz vardır: intakı hak «HakV.ın, Tannnm söyletmesi» yahut «gerçeğin söyletmesi» mânasına gelebilir. Yıl 19561957 idi. Teknik Kurumumuza ait olup, aşağıda müfredatı kayıtlı 2.000.000 Kg. demir çelik talaşı kapalı zarfla teklif almak suretiyle satışa arz edilmiştir. öğretim öğretmenleri ile enstitüler öğrencileri, kendi meslekleri Şartnameleri Kurumun Malzeme Satış, Kmkkale Bölge ve istanbul Şube Ivîüdürlüklerin. den temin edilebilir. ile ilgili bir hatırayı kutlamak iTeklifler ihale günü en geç saat 14.00'de verillr. çin toplanmışlardı; içlerinde yüksek mühendis sıfatiyle davet eKurumumuz 2490 sayılı Kanuna tabi değildir. dilmiş Tevfik tleri ile, Türkiye' Mnvakkat de meslek! ve teknik öğretimin Malzemenin cinsi miktan Bulunduju ver teminat ilk kurucusu sayılan Mithat Pathale tarthl 75189 şadan sonra, asıl kurucu sayılan Kınkkaıe 2t)U.0UÜ. T L . İU.2.1U7B «Topsat I0M» 2.000.000 Kg. Rüştü Uzel de davetli olarak buhurda şantiyesl. Demir çelik talaşı lunuyordu. Konuşma ve mınldan ma ugultulan arasında bır el VEFATLAR İÇİN ÎLAN Adana îktisadî ve Ticarî ilimler Akademisi Başkanlığından: MAKiNA VE KİMYA ENDÜSTRiSi KURUMU GENEL MÜDÜRLÜGÜNDEN : (DemirÇelik Talaşı Satılacaktır)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle