19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ibyımemur sorununun çozumü, seçilip uygulanacak sosyal politikaya bağlıdır • «GERÇEKTE ÖNEMLi OUN; KiMLERiN MEMUR SAYILACAĞINDAN ÇOK, BU KONUDA KARAR VERME YETKıSiN.N KiMDE OLDUĞUDUR.» SiYASAL İKTIDARLARIN, i$Çi • MEMUR AYIRIMINA iLi^ıN VEYA BENZERi TASARRUFLARA KOLAYLIKLA VE CESARETLE GıRıJMESiMiN NEDENİ, BAZI i$Çi SENDiKALARININ ÇALIŞANLARA İLİŞKİN SORUNIARDA SUSKUN DAVRANMALARIDIR Kıbrıs için tek çıkar yol Çağdaş devletlerin dış politikalarınm bir taVım dcğişmez ilkeleri (constante) ve bunun yanında bir takım (variante) ları yani olayların gelisimine, koşulların değişmesine, dünya konjonktürünün değerlendirilmes!ne gdre bicim alan yönleri vardır. Örneğin, ATATURK Türkiye Çumhuriyetinin dış politikasını «evrensel barıs, tam bağımsızlık ve devletler arasında hak eşitliği» ilkelerine dayandırmıştır. Bu temel ilkelerden ayrılmadan, başka devletlerle kurulan ilişkileri dünya koşullarına ve ülke yararına göre biçimlendirmek diplomasi sanatının görevidir. Önemli milli davalarda da durum aynıdır. Bir devlet hayati saydığı bir dava ile karşılasmca sorununun çözümlenmesi için hangi temel ilkelere dayanacağını iyice saptamak zorundadır. Orneğin, 1955 yılından beri vazgeçilmez Wr milll dava niteliğine bürünen Kıbrts sorununu Türk hükümetleri su iki temel Ilkeye bağlı kalarak çözmeye çalışmışlardır: 1 Kıbrıs Adasının Yunan egemenliğine geçmesini önlemek; 2 Kıbrıslı Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamak. Yirmi yıldan berl bunalımdan bunalıma sürüklenen Kıbrıs sorununa bulunacak çözüm şekli ne olursa oisun Turkiye bakımından yukarıdaki ilkelerden örveride bulunmak mümkün değildir. Ama bu ilkelerin dışına taşmak da hiç mümkun değildir, sadece tehlikelidir. tarlı ve uluslararası hukııka saygılı bir politikaya yöneldiği izlenimini dünyaya vermiş olmasından kaynaklanıyordu. Turkiye'nin bölgede ve daha geniş olarak bağlantısız ülkeler nezdınde <azanmaya uaşladıyı «ayamlığı kendi nufuz ve çıkarları için zararlı görenlerin bize karşı bir cgözdağı verme» girisiminde bulunmaları doğaidı. • lşçi mı, memur m u : «GÖZDAGI VERME» OPERASYONU cGözdağı verme» operasyonu kimi zaman açıkça yapılmaz, Şili'de ve dünyanın birçok köşelerinde denenmiş yontemler kullanılabilir. Kimi zaman ise Türkiye'ye karşı olduğu gibi gizlenmesine gerek görülmeyen sert ve kaba müdahalelere başvurulur. Miidahalenin bicimi v£ dozu, tehlikeye girdiği görülen nüfuz ve çıkarların büyuklüğü ile doğru orantılıdır. Ortadoğu'daki yabancı çıkarların önemini ise ayrıca anlatmaya gerek yoktur, sanırız. MEMURLARA SENDİKAL HAKLAR TANINARAK, Uğur MUMCU ÇALIŞANLAR ARASINDAKI YAPAY AYIRIM KALDIRILMALIDIR SSK'daki işçi direnişi üzenne uzmanların da goruşlerıne al. mak gerekır dıye duşundum. îlk kez, Siyasal Bilgiler Fakültesi Sosyal Siyaset Kursüsü Ogretim Üyesi Doç. Dr. Alparslan Işıklı ile görüştıim. Işıkhya göre, önem li nokta, kimlerin ışçi kımlenn memur sayıldıkları konusunda yetkili sayılan organlann kimlerden oluştugu. Şöyle dıyor Işıklı: «Aslında, önemlı olan kimlerin memur sayılacağından çok bu konuda karar verme yetkisınin kim de, nasıl bir kurulda olduğudur. 1897 sayılı Yasaya göre, ışçimemur aynmı konusunda karar verme yetkisi hükümete bağh bir kurulun yaptığı ön hazırlığa gore doğrudan doğruya hükiimete tanınmıstır. Dolayısıyle, anayasal ve temel bir hak olan sendika hakkınm grev hakkının kamu kesiminde çahşanlar bakımından kimlere ait oldugunun takdiri siyasal iktidara bırakılmış bulunmaktadır. Emeğe karşı iktidarlar elinde böyle bir yetkinin nasıl kullanılacağı vaktiyle soylendı, şımdı ortaya çıkan olay lar da söylenenleri doğru çıkardı.» Bunlan anlatıyor Doç. Dr. Iştk. fa, sonra da «dayanışma grevi» ne değiniyor. «Özgurlükçü demok rasilerde sermaye sınıfım böyle zayıf bir yennden vurmaya kalkısmca, işçller tam bir dayanışma içine gırerler ve karşıhk olarak doğrudan doğruya anlaşmazlıkla ilgıli olmayan işçıler de sermayenm en zayıf noktalarından sıkıştırırlar » «Ya bızde?» diye soruyorum. «Bizde dayanışma grevi yoktur. Esasen işçüerın yasalarm elverdıği sımrlar içinde bıle bir dayanışma kurmaları bu koşullar içinde beklenemez. DISK TÜRK İŞ ayrılığı böyle bır dayanışmsyı engelemek ısteyenlerce başarıyla kullamlmaktadır.» «TurkIş'in tutumunu nasıl buluyorsunuz?» sorusunu ise şöyle cevaplandırdı Işıklı: «Türkİş uzun zamandır, işçimemur ayrımı içın ışçı lehine bır çozüme kavuş madığı takdırde genel greve gideceğini ilân edip durmaktaydı. Varılan çözümü TürkIş de benimsemedi. Ancak hükümet bu yöndeki uygulamalannın ılk kurbanı olarak DÎSK'e bagh SosyalIş'ı seçince, Türkİş'den gelecek direnci de önledi. Ülkemizde genel grevin ateşli savunucusu olarak rnanşetlere geçmiş bulunan Türkİş Genel Baskanı, SSK'deki direnişi ideolojik buldugunu açıklayıverdi » faatleri için sürekli ve geçerli bir sonuç almayı düslerken, çalışuranlar bunlann sendıkalaşmasını önleyerek, sendikalaşmanın getıreceği önce ekonomik sonra sosyal sonuçlardan kaçmaktadır.» «Ne zamana kadar?» dıyorum. Cevaplıyor, «Bu kaçış kısa sürelı olmaya mahkumdur». Doç. Dr. Işık şunları anlatıyor daha sonra: «Bır ulkede kimlerin sendıkalaşabılecefı, toplu sozleşme ıle grev haklarından yararlanabilecegi bir sosyal politika konusudur. İşçi • memur sorununun çö zümü seçilip uygulanacak sosyal politikaya bağlıdır. Hukuk bu politikamn ancak biçimsel çerçevesini çizer. Bu politika, bugün oldugu gibi. söz konusu haklardan yararlananlann sayısını azaltıcı yönde olursa, sorunlar azalmaz büyur». Sordum: «Bır zamanlar işçi haklanna karşı direnenler bugün de memurların örgütlenmelerine karşı çıkıyorlar divebilir miyiz?» ELDEKi KOZLAR Bir büyuk devletin adınî da verelim ABD'nin Kıbrıs işine açıkça ve pervasızca el koymasını, buna karşılık başka bir büyük devletin Sovyetler Birliği'nin pasif bir tutum içinde görünmesini kimi siyasi yorumcular Moskova'nın gizli bir anlaşma ile Kıbrıs sorununun çözümünü Amerika'ya bı raktığı biçiminde yorumtamaktadırlar. Kanımızra bu yorum iki bakımdan gerçeklere aykırı düşmektedir: Birincisi, Sovyetler Birliği Kıbrıs politikasında temelde bir değişiklik olamayacağını, Kıbrıs devletinin mutlak egemenliği ve toprak bütünlüğünii savunmaya devam edeceğini ve Makarios'u bu devletin tek meşru başkanı olarak tamdığını Ankara'ya her fırsatta ve yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde bildirmiştir. Sovyet Basbakanı Kosıgin'in Turkiye'yi ziyareti sonunda yayınlanan ortak bildlride de Moskova'nın Kıbrıs siyasetinde herhangi bir değişiklik belirtisi görülmemiştir. Öte yandan, Kıbrıs'ın Amerika iie Sovyetler Birliği arasında pazarlık konusu yapıldığı bir an için varsayılsa biie, Kıbrıs sorununun salt Amerikan isteklerl doğrultusunda çözümlenmeslni Doğu Akdenfz*de hayati çıkarları bulunan öteki devletlere kabul ettirmek olasılığı zayıftır. Nitekim, yoğun çabalar sonunda gerçekleşen Sedat Kissinger ara anlasmasına Suriye'nin karşı çıkması bütün hesaolan altüst etmis, Moskova'nın anlaşmaya razı görünmesl Suriye Başkanı Hafız Esad'ın tutumunu değiştirmeye yetmemiştir. Makarlos'un elinde de, sonuna kadar kulianacağı kusku götürmeyen, benzeri kozlar vardır. YENi BOYUTLAR KAZANDI Düşüncemizi açıklamaya çalışalım: 1974 temmuzunda HU kos Samson'un yaptığı darbe girişimi Kıbrıs sorununa yeni boyutlar kazandırdı. Darbe sırasında işbaşında bulunan Ecevit hükümeti Kıbrıs'ta yaratılmak istenen fiili durumu göğüsl»meye karar verip onbir yıldır bir türlü kullanılamayan «miıdahale hakkı>m uygulamaya geçince Kıbrıs sorunu nitelik değiştirdi: 0 zamana değin Türkiye Ada'daki soydaslarına her çeşit yardımda bulunuyordu ama Kıbrıslı Tiirklerle «özdeslesmemişti.» «Yavru Valan» deyimi duygusal bir tanımlama olmaktan öteye henüz geçmemişti. Oysa; Çenevre Konferansının kesilmesiyle blrlikte 10 ağustosta başlatılan ikinci barıs harekâtı Kıbrıs'ı, hukuki değilse de fiili bakımdan, Türkiye'nin bir parçası haline getirmis oldu. Burada önemli bir noktaya işaret etmek gerekiyor: 1974 temmuzunda girişiten birinci barış harekâtı hiçbir kuşkuya yer vermeyecek kadar nıeşru Idi, çünku Londra Anlaşmalarınm açıkseçik hükümlerine dayanıyordu. Türkiye, Garanti Antlaşmasının verdiği hakkı kullanarak Kıbrıs'ta «bozulan anayasal düzenin geri getirilmeslni* üstlenmisti. Bu sadece bir hak değil bir yükümlülüktü de. «tşçiler hak isteyince ideolojik eylem yapmış oluyorlar da, işveren hakkımızi vermeyince ideolojik davranmıs olmuyor mu?» Doç. Dr. RUÇHAN İŞIK Ankara Üniversıtesi Hukuk Fa. kültesi İş Hukuku Kürsüsü ögretim üyesi Doç. Dr. Rüçhan Işık ise görüşlerini şöylece özetledi: «ÇaJışanlar sosyal ve ekonomik haklardan yararlanmanın mücadelesini, çahştıranlar da bu haklanm kullanacakların sayısmı subjektif ve sunı ayrımlarla kısıtlamanın denemesini yapmaktadır. Yargı ve yürütme organları da mütereddit ve dar yorumlara dayanan tasarruflanyla bu mücadelede calıştırandan vana olmaktadır. İki taraf arasındaki uyuşmazlık tamamen ekonomıktır. Çalısanlar ekonomik men Ejiflik sağlanmalı «On beş yıl önce İşçi haklanna karşı çıkanlar, memurların sendikal özgürlüklerine de karşı çıkacaklardır. Işçilerie memurlar arasında eşitlik sağlanması esas olmalıdır Buçün Batıda, öncelikle ve özellikle öğretmenlerle başlatılan toplu ış sözleşmeleri giderek yavgınlaşmaktadır. Yirminci yüzyılm ütinci yansı beyaz yakalı isçilerin hızlı sendikalaşmasına tanık olmaktadır. Bu akım gerek teoride gerek pratikte olumlu pelişmeler katetmektedir. Bu akıma karsı çıkmak, sırt çevirmek, uzun sü SUSKUN DAVRANIYORUR rede imkânsızdır. Bu nedenle çağımızda sosyal politikamn geleklerine inanmış bir siyasî ıktıdarm sonuna getirebilecefei kesin gerçekçi, insani çöisüm, sendikalaşma ve toplu pazarlık haklannın kullamlmasmj sunl aynmlarla engellemek yerıne genişletmektir». İşçi memur aynmında yürütme organına tanınan yetklnin sakıncaları olup olmadığını soruyorum. Doç. Işık'ın yorumu şövle: Bu arada bilinen iki noktayı tekrarlamakta yarar vardır: Bırıncisi sendikalaşma, toplu sozleşme haklannı sınırlandırma özellikle uygulamada sadece yasama tasarruflarıyle olmaz. Endüstri devriminden bu yana yargı ve yürütme organlan da, bu organlarda görev alanlann görüş ve düşünceleri nedeniyle, zaman zaman bu hakları sınırlandırmışlardır. Bunun örneklerine bizde de rastlanması olağandır. Meşhur Totsis grevl, referanduma ilişkin son kararlar bu haklann yargı organlannca da kısıtlanabileceginin tipik örnekleridir. Yürütme organlan da nihayet siyasi iktidann talimatıyle hareket ettiğinden bu haklar, bazı bürokratlar yoluyla da zaman zaman sınırlandırılmıştır. Bu nedenle işçi memur ayınmma açıklık getireceği söylenen, bazı bakanlıklar temsilcilerinden oluşacak komisyonlardan, çağda? akımlara paralef düşecek çözümler beklenmemelidir. YÜKÜMLÜLÜKLER Aynı yükümlülük Yunanistan ve Ingiltere'nin d * »muzlarında idi, ama onlar görevlerini yerine getirmekten kaçınmışlardı, işlerine öyle geliyordu. Böyle bir durumu gözönüne alan Garanti Antlaşması Türkiye'ye tek başına harekete geçmek yetkisinl tanımıstı. Fakat işte o kadar... Yani Kıbrıs'ta bozulan anayasal düzenin geri getirilmesini ve Rum yönetimince çiğnenmiş anlaşmaların yeniden yürürlüğ* konulmasını sağlayacak kadar. Oysa, ikinci barış harekâtının yarattığı durum Turkiye'yl Kıbrıs davasmda savunduğu ilkelerden daha öteye, Ada'yı ikiye bölen coğrafi sımrlar çizmek aşamasına kadar götürmüştür. fşler bu noktaya varınca Kıbrıs sorunu artık hukuk kuralları, anlaşma hükümleri çerçevesinden çıkıp Doğu MAKARiOS POLiTiKASI Oysa, dış politika yorumcusu Ali Sirmen'ln 12 ocak tarihll CUMHURİYET'te yayınlanan yazısında fsabetle belirttiğl gibi, Makarios politlkasının en zayıf tarafı, bir yandan Kıbrıs'ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü samplyonluğunu yaparken öte yandan ingiliz üslerine karşı çıkmaması ve el altından Amerikalılara yeni üsler vermis olmasıdır. Bu iki yüzlü siyaseti dünya kamuoyunda mahkum ettirmek İçin Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk yönetiminin «tüm yabancı üslerden arınmış bağımsız devlet» formülüne sarılmaları gerekmez mi? Yukanda yazdıklarımız yakın geçmiş» dönük düsüncelerdlr. llerlye bakılınca görülür ki, Kıbrıs sorununun bugün vardığı aşamada en büyük zorluk Ada'daki Türk yönetiminin istekleri, özlemlerl, kısacası Türkiye'den bekledikleri ile Türk hukümetlerinin bu davada öteden beri savunduğu ilkeler arasındaki uyumsuzluktan ilert gelmektedir. Şöyle kl: Rauf Denktaş'a göre, Makarios'un değişmeyen emeli ENOSİS'tir ve bu yolu tıkayacak bir çözüme Başpiskopos'u razı etmek olanaksızdır. Bu görüş aslında Oenktas'ın baska bir ard düşüncesinl yansıtmaktadır: ENOSİS'İ kesinlikle önlemenin tek güvencesi Kıbrıslı Türklerin şimdi sahip oldukları topraklar üzerinde egemen ve Rumlardan tamamen bağımsız yasamalarının Türkiye tarafından sağlanmasıdır. KIBRIS ÇIKMAZI Mahmut DiKERDEM Büyükelçi ADA'NIN TAKSiMi Çu, savaşı kazanmak için rüzgârın hızını bile düşünürdü ALAİN PEYREFİTTE, «ÇİN UYANINCA» ADLI ESERİN YAZARIDIR. BİR MİLYON ADET BASKISI YAPILMIŞ OLAN BU ESERİN YAZARI, LE POINT DERGİSINDE, ÇU EN LAY İLE İLCİLİ BİR YAZI YAZMIŞTIR. BU YAZININ BİR ÖZETİNİ OKURLARIMIZA SUNUYORUZ... Beraberce uzun bir evlilik surdürmüş. Bazı yaşlı çiftler vardır. Bu çiftlerin yaşamlarındaki ortaklık gibı ölümlerinde de bir beraberlik var gibidir. Eşlerden biri ölünce genellikle diğeri de, birkac hafta ya da birkaç ay ara ile onu takio etmektedir. Bu tür insanları hemen hemen hepimiz tanırız. Mao ÇeTung ile Çu EnLay'ın dosllukları ds bana yukarrda sbziinü ettiğim yaşlı çiftleri anımsatmaktadır. Elbette, nezaket kuralları, benim, bu siyasî çiftin de yaslılarla aynı kaderi paylaşacağı biçiminde, bir kehanette bulunmamıza olanak vermcmekledir. Ama zaten Çu En Lay'ın ölümü ile bu çiftte siyaset sahnesinden beraberce çekilmiş olacaktır. Daha önceleri hasta olduğu söylentileri jık sık yayılan Mao'nun yerini kimin alacağı konusu bizi de meraklandırıp dururdu. Biz Lin Piao'nun bertaraf edilmesinden sonra, bu boşluğu Çu En Lay'ın dolduracağı tahminini yapıyorduk. Şimdi ise, durum tam tersine dönmuştür. Çin de çıkabilecek en büyük güncel sorun, Çu'dan hemen sonra Mao'nun da ölmesi halinde, doçacak boşluğu kimin dolduracağı olacaktır. Ben şimdi, Çu'nun, güneş batarken halk sarayının yüksek merdivenlerinde, eliyle elveda hareketi yapan siluetini gorür gibi oluyorum. Çu, bütün cekişmelerin dışında kalmayı da becermiştir. Ordu ile parti, devrimcılerle yöneticiler arasındaki çekişmelere karışmamış ve kendi yolunu izlemeyi bilmiştir. Bununla da kalmamıs, daha önemlisi Çin devrimini de kendi çizdiği yoldan yürütmeyi başarmıştır. Çu ve Mao çiftinden her biri, tek başına dahi bir yüzyıla damgasım vurabilecek yeteneklere ve siyasi dehaya sahiptir. İlişkilerinde olağanüstü olan yan, bu iki dehanın hiçbir zaman karşı karşıya düsmemiş, daima yan yana olmuş olma ÇİN'DE ÇU'DAN SONRA... tkincisi bazı işçi sendikalannın davranışlanndaki sendikalaşma fikriyle çelişen anlaşılmaz lıktır. Siyasî iktidarların, işçi memur ayınmma ilişkin veya benzeri tasarruflara kolaylıkla ve cesaretle girişmesinin nedeni, bazı işçi sendikalannm çalışanlara ilişkin fakat üyelerini dog rudan doğruya ilgilendirmeyen sorunlarda suskun davranmalarıdır. örgütlenmeleri teknik yönden güç ve geç olan tanm ve orman işçilerinin ya da örgiitlenmeleri bazı yasama ve yargı tasarruflan nedeniyle geciken öğretmenlerin ve dlger beyaz. yakalıların sendikalaşmalarına, başta ABD'nin isçi sendikaları kasalarından ciddi fonlar ayırırken, başlarına geçip orüan örgütlerken, onlara yol gösterirken; kuruluşlarmda bu sendikalan örnek alan bizim işçi sendikalarımızın bir kasmı, kendi üyelerini ilgilendirmeyen olavlarda. meselâ bir TÖS olayında susmuşlardır. Işçi sendikalanmız, sorun dogrudan doğruya kendi üyelerini ilgilendirmedikçe tüm çahşanlar için konuşmaktan. hareket etmekten kaçmmışlardır. Bugün de ektiklerini biçmektedirler. Bir yaşlı hanımla konuşuyorum Sosyal Sigortalar bahçesinde. Onbeş yıldır yüznumara temizlermiş. «Beni de memur yaptılar oğul» diyor. «Ne olacak bu işlerin sonu hamm teyze» diyorum. «Bekleyeceğiz, hakkımm almcaya kadar bekleyeceğiz» diyor. Buram buram öfke görüyorsunuz gözlerinde. Ayni anda, Sosyal Sigortalar Kurumunun hemen yanıbaşmda Türkîş'in tsçi Sarayında Halil Tunç, Türkfş Başkanlar Kurulunda konuşma yapıyor. Direnen işçileri •ideolojik evlcm» yapmakla suçluyor. Işçi bevlerinden isçiler aleyhine bir karar çıkar mı diye uğrasıp duruvor. Yaşlı bir hamm işçiye soruyorum: «Siz ideoloiik eylem yapıyormuşsunuz». Yüzüme bakıyor: «Ya onlar ne vapıyorlar?> Ben bu soruyu bir kez de size sorayım öyleyse?. Işçiler hak isteyince ideoloiik eylem yapmış oluyorlar, işveren haklannı vermeyince ideolojik davranmış olmuvor mu?. SSK bahçesinde 1500 işçinin acısı sergilenmiyor. Bir sendikacılık anlayışı, bir siyasal tutum ve isçı düşmanlığı gözler önüne seriliyor. Ne olacak bu işin sonu? Bu gibi karmaşık konulara bir çırpıda çözüm getirmek belki olanaksızdır. Yapılacak ilk iş herhalde, işten çıkanlan bütün işçilere Sosyal Sigortalar Kurumu kapılannı açmak. bundan sonra da. vasalann çercevesinde banşçı vöntemlerle sorunu çözümlemeye calısmaktır. tşçi • memur avrımına getirilebilecek en tutarlı çözüm. tnemurlara da toplu söîlesme ve Bunun kısa adı ise Bağımsız Türk Devleti, yani Ada'nın taksimidir. Denktaş bunu henuz açıkça soyleyemiyor, çünkü Türk hükümetlerinin benimseyip dünyaya ilân ettiklerl Kıbrıs politikasına ters düşeceğini biliyor. Fakat toplumlararası görüşmeler baslayınca Rum tarafının federal devlet statüsü ve mülteciler konusunda bir sürü güçiükler çıkaracağını hesaba kattığından, Türkiye'nin bunca fedakârlığı göze aldıktan sonra er geç Bağımsız Kıbrıs Türk Devletinin kurulmasını desteki»mek zorunda kalacağına inanıyor. Akdeniz'dekf siyasal güçler dengesint de için* alan uluslararası bir bunalım haline gelmiş oluyordu. Uluslararası forumda bir devletin eylemi hukuka dayandıkça tüm dünyayı karşısında bulmaz, bulsa bile eylem haklılığını yitirmeı. Ama hukuk sınırları aşılıp da askersel ya da siyasal bir başarı elde etmeye yönelindiği izlenlmi verilirse bunun rizikosunu göze almak, sonuçlarına katlanmak, kısacası faturasını ödemek gerekebilir. Askeri harekit bitip de sorunun siyasal yönü bütün ağırlığıyla ortaya çıkıncaki çıkması kaçınılmazdı yapayalnız kalacağımızı, dünyayı karjımızda bulacağımızı kestirmek güç değildir. DEGiŞEN TAKTiK Gerçekten de, Makarios'un öteden berl savunduğu cço$unluk yönetir, azınlık ona uyar, başka türlü bağımsız devlet olmaz» savına bağlı kalarak asırı bulacağı Türk isteklerinl reddedeceği ve Turkiye'yi Kıbrıs'ın bölünmesini önerfr duruma düşürmeye çalışacağı düşünülebilir. Boyle bir durum ortaya çıkarsa Makarios BM Genel Kurulunun kararlarına dayanarak sorunu Giivenlik Konseyine göturüp bağımsız Kıbrıs devletl toprakları Ozerindekl yabancı işgaline son verilmesini isteyebilir. Makarios bunu toplumlararası görüşmelere başlamanın ön şartı olarak ileri sürmeyi denemis İse de, Amerikan şemsiyesi altında bir araya getirilen Türk ve Yunan Dtşlşler! Bakanlarının Ikl ülke arasındaki gerginliği hafifletm«ye yönelik çabalarını sabote ettiği izlenimini vermemek için taktik değiştirmiş ve R j m tarafının görüşmelere hazır olduğu havasını yaratmıştır. HÜKÜMETiN TUTUMU Böyle bir ortamda, uluslararası anlaşmalara dayanarak müdahale hakkını kultanmış bir hükümetin giriştiği askeri eylemin meşru siyasal hedeflerini derhal açıklaması, uluslararası adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir çözüme ulaşmak için ne gibi önerilerde bulunduğunu dünya kamuoyuna duyurması beklenirdi. Zaten o sıralarda Türk ve dünya kamuoyu Kıbrts sorununun ancak yaraya neşter vurmasını bilen hükümet tarafından siyasal çözüme ulaştırılacağına son derece inanmıştı. Bu inanç bir hükümete ne denli onur verirse o kadar da sorumluluk yükler. Oysa görülen ne oldu? Hükümetin bir kanadı Kıbrıs'ı cfethetmek» düşlerine kendinl kaptırırken, öteki kanadı da, iç politika hesaplarıyla, yeni bir koalisyon oluşturma peşine düştü. Böylece yitirilen değerli günler, aylar sonunda, Kıbrıs davası denilen kördüğümü çözmek için kılıcını çekmiş bir hükümet kılıcı yeniden kınına yerlestirip iş ÎKi BÖLGELi FEDERASYON» Buna karsı Denktas Türk tarafma danısılmadan fopfum* lararası görüşmelere baslama tarihinin saptanamayacağmı İleri sürmüş, arkasından da: «İki bölgeli federasyon kabul edilmezse tek teçeneğimiz Türkiye ile birlesmektir» demiştir. Anlaşılıyor ki, Denktaş yönetimi toolumlararası görüşmeterden bır senut bek'ta>emekte. rek guvenceyı Kıbrıs'taki Türk askerî varlığıntn sürekliliğinde görmekte, «tüm yabancı üslerden arınmıs bağımsız bir devlet» formülünden ise hiç söz etmemektedir. başından ayrılınca Türkiye'de uzun süren hükümet bunalım Y U N A N ları ve bir çeşit iktidar boşluğu ortaya çıktı. USSU Alain PEYREFiTTE RUM TARAFI VE MAKARİOS Bu durumun iki bakımdan Kıbrıs sorununu yeni çıkmazlara sürüklediği söylenebilir: Birincisi, önemisiyasal bakımdan Kıbrıs'a çıkarma yapmak kadar büyük olan bir öğenin devreye girmesi, yani Makarios'un Ada'ya dönmüş olmasıdır. Yunanistan'da faşist cuntanın devrilip Karamanlis'in iktidara geçmesinde barış harekâtımız ne denli etken olduysa, askeri müdahalenin bitiminden hemen sonra, Türkiye'de bir iktidar boşluğu yaratılması da Makarios'un Lefkoşe'de Başkanlık Sarayına yerleşip duruma hakim olmasını o derece kolaylaştırmıştır. Şimdi artık istesek de istemesek de toplumlararası müzakerelerde Rum tarafı Makarios'un direktiflerinden ktl payı kadar bile ayrılamayacak, Klerides'e yakıstırılan uzlajıcı tutumun pratikte bir değeri bulunmayacaktır. BİR RESSAMIN Onu pek çok kez dinlemiştim. Bir ressamın tuvali üzerinde çalıştığı gibi konuştuğunu ve daima da etkisinde kaldığımı anımsarım. Frrçasının darbeleri, birbiri ile ilintileri olmayan şekiller ciziyormuş gibi gelir ama bir de Dakarız ki, sonunda karşımıza çok tutarlı bir manzara çıkıvermiştır. Cu En Lay tarihin büyük nehirlerinden bazılarının akışını değiştirdiğinde de hic kusku yoktur. İnce ruhlu, dikkatli ve sözcuklerini seçerken başkalannı kırır.amaya buyuk ozen gösteren bu adamın, mesleklen bir diplomat olmadığını öğrenmek çok şaşırtıcı olmaktadır. Bu bakımdan, bu yumuşak başlı adamtn, ilerlemiş yaşında iktidara gelmeden bnce, hayahnı çeşitli gerilla savaşları içinde geçirdiğini düşünmek bile çok zordur. larıdır. Onların beraberliği tam elli yıl surmüştür. Uzun yüruyüşün çekilmez acılarını beraber tatmışlardır. Yirmibeş yıl savaştıktan sonra iktidara gelmişler, ama bu kez iktidarlarının ilk dönemlerinde büyük zorluklarla karşılaşmışlardır. Zafen bu formülü Içermeyen Mç bir çözüm tarafsız dünyanın gözünde geçerli sayılmayacaktır. Baska bir deyımle, kuzeyde Türk ve Güneyde Yunan askeri gücüne dayanan, birbirinden kopuk iki toplumlu bir devlet teorısi kimseden destek bulmayacak çünkü bunun Ada'yı Türkiye ile Yunanistan arasında bölüşmek demek olduğunu dünyaya anlatmakta Makarios güçlük çekmeyecektir. Kaldı ki, böyle bir sözümün Türkiye'ye yarar sağlamavacağı tersine, Kıbrıs'ın ouviık oarca«ının Yunan üssü haline gelmcsine yol açarak guvenliğimiıi olumsuz yönde etkilevfceöi btlinmoktedir. GERÇEKÇİ BiR YAKLAŞIM Hangi açıdan bakılırsa bakılsm, Kıbrıs çıkmarına gerçekçi bir yaklaşımın ne büyük devletlerin koltuğu aitına sığınmak ne de ulusiararası adalet ve hakkaniyet kurallartnın dışına çıkmak olmadığı anlaşılmaktadır. Türkiye ve Yunanistan için bu böyle olduğu gibi, Kıbrıs Türk ve Rum toolumlarının da salt anavatanlarının askersel ya da siyasal gücüne güvenmeleri kalıcı bir coıum bulmak icin çıkar yol değildîr. Kıbrıs bundan onbes yıl önce bir takım zorlamalarla dünyaya çelmis sakat bir cornöa brnrpte bile bııaiin art><r varlı^ı t/aH«ın3>mayacak bağımsız ve egemen bir devletfir. Bunun böylece kabul edip, sihirli formüller aranacak yerde, tum yabancı uslerden ve askerlerden arındırılarak bir süre Birleşmiş Milletler denetimi altında işlevecek federatif bir sistemin kurulmasına her iki toplumun çaba göstermeleri, aynı Ada üzerinde yasamlarını surdürmeve kardr., ıseler geçmişı unutarak ileriye bakmaları tek çıkar yol gibi görünmektedtr. Bu yol belkl uzundur, çetindir ama Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerlnin haklı isteklerinl dünya kamuoyuna kabul ettirebilmenin yolu budur. Hamâset edebiyatına kapılıp da «Dünya kamuoyu da neymlş?», ya da «Bfrlesmls Milletler kararları da ne oluyormuş?» tarzında bir davranış İçine girmenln Türkiye'ye hic hlr • MAO VE CU Tarıhte, Mao ve Çu gibi birbiriyle çok iyi anlaşan ve beraberlikleri bu kadar uzun süren ikinci bir siyasi çift yoktur. Tarihin sayfalarında bu olayın benzerini bulmaya çalışmak boşuna bir çaba olur. Belli amaçları gercekleştirmek üzere iki devlet adamının, belli bir süre içinde iyi anlastıklarına örnekler bulunabilir ama bu örneklerin hiçbiri MaoÇu ikilisinin duzeyine ulaştığı söylenemez. Çu En Lay'den sonra neler olacaktır? Bazıları 1973 yılında yapılan onuncu Çin Komünist Partisi Kongresinde, kırk yaşından daha küçük olanlar tarafından desteklenen PiLing Pi Kong'un ön sıralarda yer alacağını tahmin etmektedir. Ne var ki, bütün kiliselerde olduğu gibi, Çin de de daima olgun insanlara güvenilmektedir Bu bakımdan seksenl'Merin yerini bu kez de yetmlşlik Teng HsiaoPing ve Li DIŞ İLİŞKİLER Kıbrıs'ta siyasal cöziimün gecikmest dış ilişkilerimizi başka bir yönden de etkilemiş, kimi büyük devletlere Türkiy. üzerinde gittikçe yoğunlasan baskılar yapma olanağını vermiştir. Kıbrıs Barış Harekâtma yeşil ısık yaktığı iddiasıyla Yunanlıların düsmanlığmı üzerine çeken bir büyük devlet, harekâtın bitiminden birkaç ay sonra Türkiye'ye silâh ambargosu uygulamak gibi çok ağır kararlar almaya .yönelebilmistir. Bu büyük devletin 1974 ağustosundaki tutumıı ile 1975 şubatındaki tutumu arasında görülen çeliskiyl, yasama meclisiyle yürütme organı arasındaki çekişmelere, Yunan «lobi» sinin etkinliği ya da hashas yasağının kaldırılması gibi nedenlere bağlamak kanımızca soruntara yüzeysel bir yaklaşımda bulunmaktan öteye geçemez. Daha genis ve gerçekçi bir acıdan bakılınca görülen sudur: '974 ağustosunda Türkiye Yakın Doğu'da presti)i vükselmekte olan bir devlef aörünümünde USTA BiR KOMUTAN Bu diplomat görünüşlü adam, girdiği savaşları kazanmak için rüzgârın hızını bi'e hesaDİavan usta bir kamutanriır Tıı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle