17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÖRT CUMHURİYET 19 Eylül 1975 JABDULCANBAZ • • S ~"^% TURHAN SELCUK ^ ^ y ^ 1 mm> Smaamk JfflbmJ|ffi&> löîfî , 3:N JuTuS »Nitf=1* MYİAP )evlet Yokuşu Ali Nejat ÖLÇEN • 48 inei müsteşann Brgiitü koklayan bir hali vardı. Herkese kusla bakıyordu. İmıaya gelen kagıtlan evirip çeviriyor, imzalaian geri gönderiyordu. Niçin imzalamıyordu. Kimsenin bir şey iği yoktu. Sabah erkenden geliyor, odasma çekilip kimseyi ına almıyordu. Ne iş yapıyordu. Çok mu ugraşı içindeydi. Bir örgilte Maliye Bakanlığından müfettlşlerin geldiğini işittik. ün işiemlere el kondu. Örgüt dışma giden bütün yazılar, müiş'.erce inceleniyor, bazı cümlelerin altı kırmızı kalemle çizilip, ıana geri gönderiliyor ya da uzman. müfettişlerin huzuruna çıdüşüncesinin hesabmı veriyordu. Denetim yalnız geçmişe değil, inci müsteşar sayesinde geleceğe de yönelik işliyordu. Müfet;r çok iyi yürekli olduklanndan geleceğin sorumluluklanndan koruyorlardı besbelli. Ne olriuysa hademelere ve özlüS işlerindeki görevlilere oldu. aba uğramakta gecikroedüer. Önce ayda 120 saat yöresindeki a mesaıleri kesildi. Sonra şofürlere geldi sıra. Hepsinin aylık* yanya iniverdi. Sıra sakal bırakan uzmanlara geldi. Onlann sek üeretîerirıin kesilemiyeceği anlaşılınca, sakallannm kesiline karar verildi. Yedinci Müsteşarın imzasıyla bir yönerge ıniandı. Sakal bırakmak yasaklar.mıştı. İki uzman vardı sakalılan. Birinınki top sakaldı. Kısa boyluydu. Üçgen biçimli bıvardı. Genelgeyı alır.ca bana geldi. Dertliydi. «Namaz kıldıı gizlemiyorum. Sakalım uzmanlık etmeme engel değil» dedi. :lıydı. Kendisine öğüt verdim. .Senin yerinde olsam gövdemi bütün tüyleri kesip mevki adlannı bildirerek zarf içinde îteşara gönderirim». Bu önerimi uyguladı mı bilmiyorum, disini daha sonr» sakalsıı görünce güç tanıdım. Değişmiş, künüştü. Bir gün üçgen biçimli bıyıklan olan şube müdürleri örgüte sabah geldiklerinde masalarmı dışarda buldular. Odalanna kaları yerleşmişti. Masa aracılığıyla uzman cezalandırma örgütgene de geçerliligini koruyordu. Kendilerini dışarda bulan üçbıyıkiı bölüm müdürlerinin tümü bir odaya dolduruldu. Daire başkanlan ve de danışmanlardan bazıları Müsteşar adıim?a atmaya yetkili idiler. Bu yetkileri de ellerinden alındı. ınin imza yetkisi yoksa o hiç bir işe yaramaz demektir. Kamu evlisinin değeri, önüne gelen kâğ.tlara attığı imza sayısıyla jlür. Kağıdın ucuna kalemle bir çizgi eklemek. işaret koymak lenli önemUdir ki, bundan yoksun kalankarnu görevlisinjn işi k deroektir. Böylec« yedinci MüstJ*Sr*ntqffmize '«Sİz * Ş ^ ¥ r a ı sdBirJarsınıı» demek istiyordu. 'SMfc.Üflfcf •"" ir"**İMj!fl< ı ı*u; :p kaldK İmza atmanm ne yararfı b!r"Tş "olduğii da o zaman aşıldı. Örgüt irili ufaklı kâğrların hücumuna uğramıştı. En soıda imza yetkileri sahiplerine geri verildi. Yalmız bir koşul alia önce yedinci Müsteşar yazıyı okuyscak, uygun bulup parafe rse, Daire Başkanı ya da damşman yazıyı imza edebilecekti. jiece ilk keı bizim örgütte, bir benzerine rastlanmıyan yeni buluş uygulanır oldu. Yazıların kenannı Müsteşar parafe edi, ikinci smıf amirler Müsteşar adma imzalıyorlardı. Yani fteşar kendi kendisinin muavini olmuştu. Bir gün sıra örgüt arabalarmm yönetimine geldi. Kimin hangi <anlığa ne amaçla gideceği bir kâğıda yazılıp, yedinci Müstem onayına sunulmahydı. Yedinci Müsteşarın da vakti o kadar iı ki, çok kez Bakanlıktaki toplantı sona erdigi zaman, araba üanma izni onaydao çıkıyordu. Bunlar örgütte uygulanan ilk ıilikler oldu. Bır gün yedinci Müsteşann telefonda acele benimle konuşmak îdiğinı öğrendim. Dane hanım, yorjun sesiyle telefonun öteki anda: Sizi Müsteşar beye bağlıyorum, dedi. Bağlamayın dedim, ben bağımsız bir adamım. Sonra kojmamı sürdürdüm. Beni baglıj"acak başka adam bulamadınız mı? Karar vern, hiç kimseye bağlanmıyacağım. Ama sizin hatırımz için ge: olarak beni bu adama bağlayın. Oh Ali bey. Hâlâ neşeli olabiliyorsunuz. Dertlerim neşemin kaynağı benim. Müsteşar bey karşımzda. «Alo... Aii. Aliciğim». Telin öteki ucunda yedincl Müsteşann >i vızıldıyordu. «Sayın Bakanm arabaya ih'iyacı var. bugün teon etti bana. şey, yani sana ayrılmış olan arabayı Bakan beye ımamız gerekiyor.» Bana aynlmış bir araba yok ki. Nasıl olur, şey bana dediler... Sesi daha da inceldi. Biliyorsun örgütte on üç araba var. Oysaki sen d« hatır•sın önceleri iki taneydi. Araba sayısı da arttı dedim. Gereksinenden ne kadar faz.•sa. Devlet Malzeme Ofısıne geri vermek g'rekir. Örgütümüzün revi fazîa araçlan Bakanlara armağan etmek degil... Göreve başladığım sırada seninle tartışmayı istemem. Kszançh çıkarsın. Ali. arabanı slmam geretayor. Bir koşul altmda verirım. Yolda bozulur durursa. Bakan ye mahcup olmamak için arkadan itmeyi yükümlenirsen. Araba bu denli eski mi. On beş yaşmda. Her halde, Bakanınkinden eski... Bana yepyeni demışlerdi. Orgütümüzde senden yenisi kaldi mı? Adamın müsteşar oluşu beni ilsilendirmiyordu artık. Avazım ktığı kadar bagırdım ve de sunturlu bir küfür sa\oırarak telenu kapadım. Böyle birini örgüte Müsteşar olarak atıyan «Yüce kişi»ye bir ektup yazarak, örgütü bu tür insanlann yönetimine bırakmaya !kk] olmadığını belirttım. Dönemi gelmediği halde yıllık iznimi arak Ankarayı terk ettim. Akdeniz'in masmavi denizi beni bekyorflu. Dönüşümde j'edinci Müsteşar yerinde yoktu artık. SEKtZİNCİ MtSTEŞAR Tarım sektöründe tarlaya hangı işlemler uypjlanırsa, besell: bizim örgüte de aynı ışlemler uygulanıyordu. Toprağı nadasa ırakmak gibi... Güneş altmda yatıp uyusun. bol oksijen alsın iprak. esnes:n. Bakteriler kıvır kıvir canlansın. Her yeni hüimet iş başına gelince, bizim örgütte nadasa bırakılıyordu bir ire. (OEVAMI VAR) Her yıl ekimden kasım sonuna kadar kuşlann akını başlar Florjaya.Bu gelen kuşlar küçücük kuşlardır. Iskete, ispinoz, florya. saka... Daha da başka, türlü türlü küçucük kuşlar .. Kadim zamanlardan bu yana kü çük kuşlann uğrak yerleridir Florja düzlüğii. Belki de Florya admı bu düzlük florya kuşlanndan almıştır. Çogu öyle söy lüyor. Ve çocuklar burada kadim ramanlardan beri ağlar. ök seler, faklar, türlü tuzaklar kurarak kuşlan yakalarlar. Bizim buralarda zengin olsun, fıkara olsun kendismi kuş yakalama merakına kaptırmanıış hiç çocuk yoktıır. ÇOCUKLAR INSANDIR • Kuş tutup, işporta sermayesi yapıp sonra da koskocaman bakkal dükkânları açmış, şimdi boyu uzarruş, irileşmiş, kara bıjoklarını bükmüş çocuklar da tanıdım. Çizgiler: Turhan SELÇUK Fotoğraflar: Ara GüLER Ekimden, kasıma bir renk cümbüşüdür Florya düzlüğü... cak. Her yakaladığımda en güze linı seçeceğim.» İkinci gün de oradaydı Ertuğrjl ama ben ona yardım edecek arkadaşı bulamamıştım. Ertugrul gene öyle kan ter içinde uğraşı yordu. Üçüncü gün de aynı yerde, aynı saatte gördüm Ertuğrulu gene öyle. dünkü gibi, gene ali al monı mor kan ter içinde ağını düzeltmeğe çalışıyordu. Orhan'la yapılan anlaşma Eski bıçkından emekli Prolesöre.. Çocuklar ta s»bahın köründs saat üçte. dörtte sıcak yataklanndan kalkıp gelirler Florya düzlüğüne ağlannı kurarlar. Fak lannı, ökselerini, tuzaklarmı ku rarlar. Sağmalcılardan, Safraköyden, Küçükçekmeceden, Yeşilköyden, Sirkeciden, Şişliden, Leventten. Mecidiyeköyden, Katiıköyden gelirler. Beykozdan, Kartaldan, Rumelikavağından gel miş çocuklarla da karşılaştım Floryada. Yaşlı adamlar da geliyorlardı Florya düzlüğüne kuş yakalamaga. Saçı sakalı ağarmış, beli bükülmüş, polis emeklileri. öğretn*ri," taWldar, posta memuru, giimrük müdürü emeklilerijpiıiç işi olmayanlar. mirasyediler de Eeliyorlardı. Eski bıçkınlar, hırsızlar. yankesiciler. serserilerle de, eski kaçakçılarla da, emekli pro fesörlerle de karşılaştım Florya düzlüğünde, kuş tutmakta hepsi ustaydılar. Ekim başlanndan kasım sonu na kadar bir tuhaf sergidir açılan Florya düzlüğünde. Yatağını yorganını yüklenip günlerce düzlükte sabahlayanlar da vardır. Arabacılar, şoförler, işsizler sırtlannda birer ağ, ellerinde kuş kafesleri sabahlardan akşam lara dek dolanır dururlar düzlükte. Durnutdan ötüyorlmrdı... Dördüncü gün yağmur yağdı, ben gene oraya doğru yüriidüm. Belki aklmıza gelmiştir. senin hep ne işin var oralarda diye... Ben çogunlukla her sabah bizim Basınköyden Yeşilköye yürürüm. Beşinci gün de ortahk yağmurluydu, gene Ertugrul yoktu. Ne yapsın çocuk, yağmur şakır şakır yağarken kuş uçmaz kı, uçsa da ağa gelmez ki. gelse de bu yagmurlu gunde Ertugrul ku>u lcıırulamamış bir ağla yakalaya maz ki... Altmcı gün hava açtı, ben yanıma Cennet mahallesinde oturan Orhanı aldım. Orhan on iki yaşlarında. Bizim bu yöre lerin Saitten sonra en namll kuş çusu. Her sonbaharda tuttufu k\ışlar onu gönendiriyor. İki kat elbise yaptırıyor, defter kalem, kitap alıyor, bir sürü harçlık ka lıyor ona her sonbanar Azat Bu zaıtan... Kuş satışından... Vardık, Ertugrul gene oradaydı. gene öyle uğraşıp duruyordu. Orhan jreldi. öteden şöyle bır bak tı. eğilcıi. bir şeytert düzelta, glt ti ipi çekti. çekmesiyle ağın çalıları örtmesi bir oldu. Ertugrul bir mucizeyle karşı karşıya kalmıştı. Hayran olmuştu Orhana. Boynunu büktü: • Birlikte çalışsak olur mu?. diye sordu. Orhan tepeden: •Olur» dedi. «Sen de ağını bizim ötemize kurarsm.» Bir anda ağları topladılar. Tanumyan yoktur Sait'i O Cennet mahallesinde oturan çocuğu ben daha yeni tanıdım. Burada onu herkes tanıyor. O kara kuru. uzun boylu, avurdu avurduna geçmiş çocuk var ya burada, Floryada kuşçu olsun ol masın tanımayan yoktur. Kuş ya kalamada birincidir. Yülardır onun eline su dökecek bir kuşçu daha çıkmadı. Her gün yakaladı ğı kuş sayısı yüzelliden aşagı düş mez. Düşerse eğer şanına yakışmaz. ayıp olur. Bir de kuşların en değerlilerini, en guzel ötenle rini, en parlak renklilerini o ya kalar. Azat Buzatlık kuşlar da düşer onun ağlanr.a ama. bunlar çok azdırlar. Onun aglarma düşen Azat Buzatlıklar bile öte kilerin kuşlanndan daha iri, daha güzeldir. Bu kara kuru çocugun adı Saittir. Nam sainnştır Sait Basınköyde, Menekşede, Çekmecede. Ekimden kasım sonuna kadar belki de arahk ortalarına kadar kuş akını sert yellerin dallan kırdığı döneme kadar sürer. bır renkli, san, kırmızı, pekmez ren gi, al, kül rengi, mavi, ama çok parlak mavi, al. yeşil, boz, güneş te balkıyan pırıltıdan adamın gö zünü alan bir kanatlar hercümer ci, bir renkler cümbüşü. bir kanatlar uguntusu, çıpmışıdır Flor ya. Satmak için, Azat Buzatlık için, salt zevk için de kuş tutarlar Floryada. Zengini fakiri. çocuğu yaşlısı. okumuşu okumamışı, serserisi. delisi. bıçkını, züppesi küçücük kusları yaîülaılar Floryada. Salt geçmmek için bütün yaz umutlarım kuşlann gelişlerine bağlamış ekimi iple çeken çocuklar a • *. * umutlannı kuşlann gelişlerine bağlamış, ekimi iple çeken çocuk lar, kişiler... Kuş tutup işporta sermayesi yapıp sonra da koskocaman bakkal dükkânları açmış, şimdi boyu uzamış, irileşmiş. ka ra bıyıklarını bükmüş çocuklar da tanıdım burada. Şimdi beni görünce sevinip .Abi.. diyorlar. «Abi, nerde o çocukluk gürüeri, nerdeeee, o kuş mevsimleri ner deee, o kafes kafes kuş yakalamalar. şimdi kafamızı kaşıyacak vakit bulamıvoruz'. İçimi çekip, • Bulunmuyor arkadaş. bulunmu yor» diyorum. İş başkadır iş. İnsanın elini ayağını bağlar.> Kuş mevsiminde haylazlar, işsizler. maceracılar, büyük maoe ralara gücü yetmeyenler, yetmeyip de kendilerini kuşçuluğa vu ranlar da doldurur düzlüğü. Nedense. ben bu düzlükte hiç kavga edene rastlamadım. Şaka ede nine. sululuk yapanına da rastla madım. Kuş tutanlarm hepsi asık suratlıdırlar, yuzleri gülmez hiç Gözlerini bir noktaya dikerler, öyle kıpırdamadan kahrlar, gerilmiş. Kuşlar gelip de çalılalara konunca bu gerilmiş jay bir den boşamverir. Artık ağlar çalıların üstündedir ve kuşlar aglann içinde kalmıştır, çırpınırlar. Herkes nefret ediyordu Ertuğrul'dan Ertuğrul'un saçları düzgündü Kuş ve işporta sermayesi Salt geçinmek için de... Salt geçimlerini kuşlara bağlayanlar da vardır Floryada. Bütün yaz Ertugrulu Floryayla Yeşilköy arasındaki tarlada demiryolunun kuzeyine düşen çukurda tanıdım. Yedi sekiz yaşlar.nda gösteriyor du, çak güzel giymmiş, saçları da taranmıştı. Genellikle kuşçu Ertuğrdl bol bol kuş yakalıyor du. Her gün görüyordum ODU alaşafakta. Büttin çocuklardan erken geliyor, ağmı kuruyor, tetc Kıışların Relişi ile birlikte Florya düziüğünün çevresindeki yoksul başına ipinin başına geçiyor, kımahalleler adeta biraz zenginleşir... pırdamadan, gözleri bir noktaya dikilmiş duruyor. Sonra çelik vay gibi... Düzlüğün en usta kuşçuçocuklann saçları daŞınık olur. lerde sögmek iyidir.» lere gerilmiş up ıızun bir ipe bağ lanndan blrisi olmuştu Ertugrul, Burada, Floryada kuş zamanlsrı Afalladı. İı. ipi çekince, hoooop ağ doğru herkesten iyi. dudaklanyla kuş da kuzeyden sert yeller eser. Ba • Yalnız mısın?. diye sordum. yere saplanmış dikenlenn üstü taklidi yapıyor, herkesten iyi ag na bu esen yeller hep sapsarıy«Yalnızım. dedi. ne... Her şeyi tamamdı da, Er kuruyor. herkesten iyi yer seçimış gibi gliyor. Sordum, çocukBu işler yalnız olur mu hiç? tuğrul ipı çekince ağ bir türlü yordu Florya düzlüğünde. Yer lara da öyle gelıyoımuş. Yüzler Senin adın ne?» yerinden kıpırdayamıyordu. Ben seçmek önemliydi. kuşlann gece göğüsleri san, bütün tüyleri, «Ertugrul.. ona yardım ettim, bir kazık bul çis yerini gününe eöre seçmek kanatları sapsan, parlayan kuş.Nerede oturursun Ertugrul? • dıun. yere çaktık. tutturduk ağı. gerekti. Kuşlar esen yele. hava ları savurarak getiriyor da es?n • Yeşilköyde.... Bu sefer de ağı bir türlü ıpı çedaki buluta. siineşe ışığa göre ycl ondan olacak. Çocuklar da Ertuğrulun her şeji vardı. Bir kince kaldıramadık. Ben bıktım. ondandır. dediler. Ertuğrulun sa kocaman ağı, belki beş metre. gün de doğuyordu. Yeşilköye yü yollanr.ı değiştiriyorlardı. Onun için yer seçme isi her gün önem n saçları düzgündü. hiç bonıl Çok güzel kafesleri, irıli ufaklı... rüdüm. üydi, sezgi ustalık istiyordu. Çok mnyacak gibi de duruyordu. Dört tane erketesı... Her erketeB;r saat sonra geri döndüğüm kuş yakalıyordu Ertugrul. YakaDaha gün dofmamış, deniz be yi bir kafese koymuş ağı kurdu de baktım ki, ErtuŞrul daha ora ladıŞı kuşlan akşam olunca çoyazdı, ortahk ağardı ağaracak. gu yeri çsvrelemişti. Erketelenn da uğraşıyor. Çalışıyor çabalı cuklann gözleri önünde teker te Ben yürüyordum. Soluma bak dördü de iriydi ve dördü de dur yor bir türlü ağı yerinden kaldı ker havaya atıyordu. Sevinç İçin tım, küçücük karartıyı birşeyler madan ötüyordu. Öyle iyi kuş;ar rsmıyordu. de uçsn kuşlann arkasmdan el le uğraşır gördüm. Gördüm de dı ki, bunlar gökten geçen her «Yarın gelirsen eğer, ben bir lerinı çıparak bir tuhaf sesler çı kuşu çağırır getirircii. tki tane arkadaşla gelir ağını ğil de, bir karartı ötede, tarlanın kuranm. kararak baŞınyordu. Kuşlan evl ortasuıda kıpırdıyordu. Merak de petalyası vardı ve petalya ça Hem senin hiç arkadaşın yok ne götürdüğü de oluyordu. Flor edip ona doğru \ürüdüm. Ne talını çok güzel yapmış. henı de mu? Bu ışlere hiç arakadaşsız ya alanında öteki çocuklar ona ayak sesirrn, ne öksürüğümü, ne güzel kurmuştu. Petalya uzun ça çıkılır mı?. bir acaip varatıkmıs sibi bakıvarıp orada başucunda duruşu tal bir daldır. Kuşlan uzunca ip «Hiç arakadasım yok» diye içl mu duydu. Hiç bir şeyin farkında lerle bu çatala bajlarlar, gökten ni çektı Ertugrul. «Bizim mahal yorlar. ondan neîret ediyorlardı. Ben olmasam, buraya onu benım olmadan kendini işine vermış uğ öteki kuşlar geçerlerken, uzun getirdiğimi bilmeseler çocuklar raşıyordu. Alnı, yüzü ter içindey ipin ucuna bağlı çatalı çocuk lede çocuklar kuş yakalamasmı dı. Önce dikenleri. bir kucak di çeker. çatal havaya kalkmca kuş senniyorlar. Bilmijorlar da... Bi duman ederlerdi onu ama... Orken koparmıştı ötekı tarladan, ları da kaldırır. Kuşlar uçar gi zim mahallede çocuklar hiç bir han her zaman. aaah. an. diyordu, ah ki ah, sen varsın ortada. havadaki şpy bilmiyorlar.» toprağa diktı, sonra agın kazık bi olur, bunu gören Ertuğrulun babası îstanbul'un Sen olmasan, sen getirmesen olarım toprağa çakmaga başladı. kuş da yere, çalılara iner... Petal Kazıkları iyi değildi, bir türlü ya'.ar uçar, kuşlar geçerken ha tanınmış zenginlerindendir. Ba nıı buraya... Ertugrul da biliyordu işi, billbu kötü kaz'.klan becerip de çaka vadan. çocuklar kuş taklidi yapar basını tanıyordum. • Baban biliyof mu kuşçuluğu yor tedbirli geliyordu. Her sabah mıyordü. Sonunda iyice yonıldu, lar dudaklanyla. erketeler öteağını kurar kurmaz uzun bir sus daha da terledi, kalkıp bir soluk rek gökteki soydaşiannı çagırır nu?» • Bılrr.iyor. Bir bilse... Ben ka talıyı kafeslerin ortasma toprağa F.lmak zorunda kaldı. Kalktı. el lar... Dikenlere konan kuşların çıyorum sabah erkenden, daha saplıyordu. Sustalı orada. yanın lerini beline dayadı, derin bir üstüne ağ gelir örtülür. onlar uyanmadan.» da, toprağa saplı... Ertugrul her soluk aldıktan sonra. sesü sesli: • Kuşlan yakalayıp ne yapscak yönüyle bir savunmadaydı. arkadaşları • Vay anasını avradmı. dedi. .Vay Ertuğrul'un n sın » anasını avradını... Vay orospu Orhan. Sülevman. Zeki. Mubirşey bilmezmiş • Yeni Gaminin önünde Azat ammer deü oluyorlardı ErtuğîUçocuğu kazık... Vay senin...» Tam Ertuğrulun her bir şeysi tamam Buzat satacağım. Satınca da pa la. küfurün burasında beni gördü, dı. Yalnız ağ:nı kuraınıyordu. ramı kumbarama koyacağım. Y A R I N : yüzü birden kıpkımuzı kesildi. Agın bir ucu yere çakılı... Bir Ker gün bir iki iyi kus da kafe Sait'in üstüııe yoktur «Aldırma» dedim, «Böyle hal ucu degneklere gerilmiş. Değnek se koyacağım. Çok kuşum ola i BOND TiFFANY JONES rdRVtiyOB.A.UZD UCIJVIU Du \ J TOMS0W\
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle