Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÎKÎ CUMHURÎYET 6 Ağustos 1975 Ü luslararası Çalışma Konferansı'nın 80. toplantısı haziran sonlarında çalışmalarını bitirdi. Bilimsel araştırmalar nedeniyle Avrupa'da bulunmamdan yararlanarak bu konferansı dıştan bir kişi, bir gözlemci olarak izledım. Burada iş hukukunun, özellikle oluştuğu ve geliştiği bu konferansta gördüğüm dikkate değer bazı olaylar üzerinde kısaca durmak istiyorum. Üluslararası Çalışma Konleransı'nm bu yılki toplantısı, genel direktörün sunduğu çok önemli bir raporla çalışmalanna başladı. Genel direktörün cDaha insanca bir çalışma için, çahşma koşullan ve ortamı» adını taşıyan raporu üzerinde tartışma açıldı ve bir çok ülkelerin temsilcileri, görüşlerini açıkladıktan sorıra, rapor oya kondu ve konferansça kabul edildi. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bir Konferanstan Izlenimler Prof. Kenan TUNÇOMAĞ meyi onaylamayacaklarını veya onun 1. bölümünU onaylayacaklarını bildirmişlerdlr. Bu nedenle. son sözleşmenin, hiç değilse göçmen işçilere eşit davranılmasına ilişkin 2. bölümünün yakın bir gelecekte yürürlüğe girmesi beklenemez. Bu sözleşmeye ilişkin tavsiye kararı da benzer itirazlara uğramaktan kurtulamadı. Üluslararası Çalışma Konferansmın bu yüki toplantısı, bazı siyasal olaylara da sahne oldu. Bunlardan birincisi, Filistin Kurtuluş Örgütünün (oy hakkı olmaksunn) gözlemci olarak konferansa kabul edilmesi üzerine patlak vermiştir. Türkiye dahil 305 oy toplayan bu kararm alınması üzerine, Ameıikan ve İsrail işçi sendikalan temsilcileri, alkış ve protestolar arasında, konferansı terketmişlerdir. Fakat aynı anda bir davanışma isareti olarak salonu terkeden Ameıikan ve İsrail devlet temsilcileri, konferansın sonraki toplantılanna katüraıslardır. Amerika'nın bu karara karşı ilk tepkisi. hep görüldüğü gibl, UÇÖ'ne yaphğı (ve bu kurulusun bütçesinin yüzde ^25'ini karşılayan) parasal katkısını durdurmak ve (karar tarihi olan) 12.6.1975'ten sonrası için ödemeden kaçınmak olmuştur. Konferansm bazı siyasal olaylan Şili ile 11gilidir. önce Şili devleti temsilcisi de, kararları komisyonun (Meksikalı) başkanmın ülkesine karşı tarafsız davranmadığl gerekçesiyle konferanstan çekilmiştir. Sonra konferans, ŞUi hükümetini, (insan haklannı ve sendika haklannı yerriden tanımaya) çağıran bir kararı. (çoğu işverenlere ait 106 çekimsere karşı) 236 oyia kabul edilmiştir. Böylece konferans VÇO'nun Şili'deki sendikal durumu yerinde incelemekle görevlendirdiği komisyonun verdigi ve Şili devletinin en basit sendikal öz<rürlüğe uymadığını, işe alma ve işten çıkarmada siyasal düşüncelerin temel alındıgını saptayan raporunu kabul etmiş oldu. Siyasal olaylardan bir tanesl de Ulkemize yönelikti. Gerçekten konferansın kararlar komisyonunda Macar ve Kıbrıs (Rum bolürmi) işçi temsilcileri Kıbrıs'ta sendikal baklann çığnenmesl nedeniyle Türldye'nin kmanmasını öngören önerilerinin öncelikle görüşülmesine calışmışlardır. Fakat Macaristan ve Kıbrıs'ın Rum sendikacı lan, Türk temsilcilerinin de çabalan ile oluşan havanın elverişsizliğini görerek bu önerilerini geri almışlardır. Kıbrıs'ta Halkçı Parti... A Sonuç üluslararası Çalışma örgütü'nün bu yılki toplantısı iki siyasal ve ekonomik görüşün çatışmasına sahne olmuştur. Fir yanda üçüncü dünya ülkeleri (77 ülke) vardır. Bunlar sahip bulunduklan oy çokluguna da dayanarak ÜÇÖ içinde ve diğer uluslararası kuruluşlarda daha çok hak istemekte. kısaca bürün ülkelerin eşitliği ilkesini savunmaktadırlar. îkinci görüş ve çatışma; bunlar karşısmda sanayileşmiş ülkeler yer almaktadırlar. Sanayileşmiş iilkelerin eabası da uluslararası kuruluşlardaki üstünltiklerini yitirmemek için ber şeyi yapmak: hatta gerekirse parasal katkılarını yerine getirmeme yoluyla bu kuruluşlan işlemez duruma koymaktır. Kısaca. bu çatışma sayı çokluguna sahip az gelişmiş tilkelerle azınhktaki gelişmiş ülkeler arasındaki bir hak ve çıkar çatışması; tan:nmış deyimiyle, pastanın daha adaletli bölünmesi davasıdır. Üçüncü dunya ülkelerinin Birleşmiş Milletlerde başlattığı, UNE5CO ve DÇÖ de sürdürdüğü bu mücadelenin, uluslararası üişkilerde üçüncü dünya ülkeleri yaranna önemli bazı değişiklikler yapması kaçınılmaz görünmektedir. Kabul Edilenler Üluslararası Çalışma Konferansı, bu yılki toplantısında üç önemli sözleşme ve tavsıye kararı kabul etti. Birinci sözleşme (konvansiyon) «Tarımsal işçi örgütleri ve bunların ekonomik ve sosyal gelişmedeki rolü» adını taşımaktadır. Aynca bu sözleşmeye ilişkin ve aynı adı taşıyan bir tavsiye kararı da kabul edilmiştir. Ikinci sözleşmenin adı «Insan kaynaklannm değerlendirilmesinde mesleki eğitimin ve yöneltmenin rolü»dür. Aynı adı taşıyan bir tavsiye kararı da vardır. Nihayet üçüncü sözleşme ise «Hukuka aykırı koşullar içinde göç ve göçmen işçilere eşit şans ve eşit davranma sağlanması»na ilişkindir. Konferans ilk iki sözleşmeyi fazla tartışmadan kabul ettiği halde, göçmen işçilere ilişkin sözleşme üzerinde uzun tartışmalar oldu. Gerçekte İşçi kabul eden ülkeler (örnefin Amerika, Almanya, Fransa ve Isviçre) ekonomik gerilemenin kendilerini, vatandaşlanna öncelik sağlamaya ittiğini öne sürerek, üçüncü sözleş nkara'da yavunlanan haftalık siyasal Yankı dergisi sahlp ve yönetmeni Mehmet AU Kışlalı, birkaç hafte önce Sıkıyönetimce tutuklandı. Olay, büyük basına gereğlnce yansunadı. Son zamanlarda yazarlar ve yaııişleri müdürleri sıksık tutuklanıyor; dergiler kitaplar toplatılıyon ama bn I?lemier, Babıali'nin büyük gazetcleri dışmda kaldıcı için büyük tepkiler varatmıyordu. Bizim basmımız fikir özgürlüğunü savunma yolunda. hiç bir zaman görevini yeterince yapmamıştır. Oysa Kışlalı olayının, aynca bir önemli yam vardı. Yankı dergisi, 12 Mart fasiztninin en koyu dönemlerinde bile yavımlarını sürdürmüs ve daha çok askersel kesimden haber vermekle simcelenmişti. Mehmet Ali Kışlalı. iyi bir gazeteci.vdi. Ama derçinin 221'inci sayısında, vaktiyle Kıbns'ta görev yapmış çcrilla uzmanı Emekli Albay Hüseyin Yakış'la yapılan bir konuşma, bazı çevrelerde aşın tepldlere yol açtı. Sorulu . cevapb ba konıısmanın nitelicini anlamah için. birkaç satır okumak yeterlidir. Gerilla uzmanı Albay Yakış, Kıbnstaki bavraktarhk örçütü konnsunda şunlan söylüyordu: « Görünürde öer şeyi Kıbrıs Türk yönetimi yürütmekte, aslında da öyle olması gerekmektedir. Ancak Kıbrıs'ta icra organlan, Bayraktarlığa baglı. Örneğin kaza idare âmiri denen kaymakamlar, belediye başkanlan. muhtarlar, mücahit teşkilâtı, radyo: Bayraktaruğa bağlıdır. Bu durum, yönetimde karışıklık meydana getinyor. Bu da alınan iktisadi tedbirlenn işlerliğini yavaşlatıyor, hattâ görüş ayrılığı çıkarsa durduruyor.« Kıbrıs'ta bayntrtarlık ve bayraktarlıfa bağlı sancaktarlık düzeni yfirürlüktedir. Uzun stireden beri Rum saldınlanna karşı savunma ortamı içinde vaşayan bir küçük toplumda. bu tür askercil, sert ve tekdüze emir kumanda zlncirinin kurulması doğaldır. Toksa, Kıbns Tfirkliiğn, çeşitli saldırüar» karşı varlığinı komjTunazdı. Ama ba dnrnm nereye defin sürebilir? Türk Ordusn Kıbns'a banş İçin çıktığına ve Türk toplumu kuzey bölgesinde yeni bir yaşama kesimine çirdiğine före, durumu gözden feçinnekte varar yok mudur? ÇETİN BİR GÖRÜV M. iskender ÖZTURANLI ırağan sarayını basan (20 mayıs 1878'de) ve bu yolda başını veren bir devrimci vardır: Ali Suavi. Îkinci Abdülhamit'i tahttan indirmek isterken hayatuu yitiren bu devrimci, «layiklik» sözcüğünü ülkemizde ük kez kullanan bir düşünürdür. Layikliğin yanında, cögretimde birlik» düşüncesini de savunmuştur aynca. Ali Suavi, devletin şeriata dayanmasının ve tüm Ulkede islâm hukukunun uygulanmasının geçerli olduğu bir çağda, «Dünyanın din yasalanyle yönetümesine» karşı çıkmıs, din yasalan yerine layik yasalar getirilmesini önermiştir. «Devletin birtakım kelime oyunlanyle, nüktecüik ve edebiyatla idare edilemeyeceğini» politika büiminin temelinde, «Şeriat ve edebiyat değil, coğrafya, ekonomi ve ahlâk» olduğunu söylemiştir. «Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrümasını istemiş \e ilk defa açık bir dille layik düşünceden söz etmiştir. Eğer Türkiye'de Cumhuriyetten önce bir layiklilt savaşı varsa, bu Ali Süavi'nin söylediklerinden ve yapmak istediklerinden fazla değildir. Süavı bu konuda yalnız kalmıştır, daha doğrusu yalnız bırakılmışür. Her ne kadar Fuat Paşanın, SUavi bir değil ki hakkmdan gelelim, her köşe başından birkaç Süavi çıkıyor» dediği söylenmekte ise de, Süavi'nin düşünceleri kendi arkadaşlan arasında bile eleştirilmiş, «Zamanına göre aşın ve ileri görüşlerinden ötürii kendisini ne meşrutiyetçiler sevmiş, ne de muhafazakârlar.» Bilindiği gibi Ali Süavi'nin bu kurumsal düşünceleri, büyük devlet adamı Atatürk tarafından uygulamaya konmuş ve çok üeri bir düzeyde gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyetten sonra Türk devleti, layik bir devlet olmuştur. Türk vatanı din ve şeriat oyunlarından kurtulmuş, din bezirgânlan ve inanç sömürücülerinin yaşama batakhğı kurutulmuştur. Atatürk'ün deyimi ile, «Din oyunu aktörleri» sahneden uzaklaştmlmıştır. Devrimin ve devrimcilerin gücü, devletin layik olmasını kolayca sağlamıştır. Yönetimin başında, inanmış bir kadro vardır. Ancak bu kadro toplumu layikleştirememiştir. Bunun için zamanın geçmesi ve devrimden ödün verilmemesi gereklidir. Zaman geçtniş, ama değişen kadrolar devrimden ödünler vermişlerdir. Bu yol üzerinde duraksamadan yürüseydik, bugün layik topluma kavuşmuş olurduk. Ama ne yazık ki Atatürk'ün gösterdiği yolda yürümedifc. Bu nedenle de her gtin bir yığın antilayik davranışa tanık olmaktayız yurdumuzda. Atatürk düşmanı genç kafalar yetiştirmekteyiz vatanımızda. Ali Süavi'den yıllarca sonra medrese niteliginde yüzlerce okul açmak isteyen ve kendi partisinin gençlerine «Abdülhamit'in torunlan» diye hitap eden devlet adamları yaşıyor içimizde. Böylesine bir ortamda layik toplumu yaratmak şöyle dursun, layik devlet tehlikelere atılmış değil midir? Atatürk'ün «Işıklı yolunda> değil de, Sultan Hamit kafalılann doğrultusunda yürüdüğümüz için tehlikeye attık layiK CumhuriyetL «Din ve mezhep, hiç bir zaman politika aleti olarak kullanılamaz» diyen büyük bir liderin sözlerini tutmadığımız için düştük bu dunmüara. Hiç çekinmeden söyleyelim: Layik devlet tehlikededir. Daha doğrusu Türk devleti tehlike içindedir. Bunu görmezlikten, bilmezlikten gelemeyiz. En büyük tehlike, bu tehlikeyi yaratanlarm devletin başında bulunmasıdır. Bu nedenledir ki tüm Atatürkçüleri, tüm devrimci kuşakları büyük bir görev beklemektedir: Atatürk'çü layikliği kurtarmak... Layik devieti, nereden gelirse gelsin her turlü saldırılara karşı korumak. Bundan yüz yıl önce Ali Süavi yalnız bırakılmıstı layiklik savaşında. Kırk yıl önce devrime inanmış bir kadrosu vardı Atatürk'ün. Bu kadro koruyordu la>ik CumhuriyetL Bugün ise, yüzbinlerce Ali Süavi ve müyonlarca Atatürk devrimcisi yaşıyor ülkemizde. Ne var ki layik Cumhuriyeti yücelttnek ve yükseltmek bir yana, korumak ve yasatmak davası ile karşı karşıya bulunuyoruz. 1 9 5 5 1 9 7 5 1955 1 Önce altınlar eridi. Türkiyenin Îkinci Dünya Savaşı sırasında bıriktirdigi 220 milyon d o . larlık altm rezervi fld yü içinde ithalâtçüann estirdigi rüzgârlara savruldu, gitti. Sokaklarda isportalar içinde tngiliz çaylannın satıl dığı bir dönemdi bu... Yabancı ül kelerde akıllı ve namuslu hüktimetlerin düğüm üstüne dtiğUm atarak bütün kaynaklannı yatınm yapmaya yönelttikleri bu çetin yıl larda Demokrat Parti yöneticileri Türkiyenin bir avuç kaynagını mi rasyediler gibi tüketiverdiler. Mırasyedi deyimi doğru değil. Yiyıp bitirilen kaynaklar kendilerirtın değildi. Mületindi, ve mirasyedilik, milleürı kesesini dostlann eli. ne açmak dışmda bir şeydir. 1935 yılında, döviz darlığmın ekonomiyi kasıp kavurmaya başladığı dönemde DP yanlısı bir ithalatçı tüc carın bana söylediklerini hatırla nm. «Lfberasyon politikası daha bir İki yıl sUrseydi Türk ekonomi si kuşkusuz, kesin ve sonsuz bir ferahlığa çıkacaktı.» Adam milyo nerdi ve son beş yıl içinde miljo ner olmuştu. Avm tarihlerde Ma liye Bakanlığında, sorumlu mevkilerde görev yapan bir büyük ms mur, Türkiyeye akaryakıt ihtiya cına gerekli dövizi bulabümek için çırpınıp duruyordu. 2 Sonra borçlanmm döneml başladı. Borçlanmanın Türkiye Bçısından avantajlı olan ve olmayan kaynaklan vardı. Dünya Ban kası Türkiyeye en uygun koşullar la kredi vermeye hazırdı. Ancak kredilerin verimü, kendi kendini ödeyebilen yabrnnlards kullanılması gerekli idi. Demokrat Parti Hükümetlerinin bu koşulu kabul etmeye gönülleri razı olmadı. Zamanın Dışişleri Bakanı, Dünya Bankasmın temsilcisini skandal olarak belirlenen bir çalımla Türkiyeden kovdu. Dünya Bankası kapılannı ve kasalannı Türkiyeye kapadı. Htikümetin sorumlulan artan döviz talebi, dana doğrusu ithalât tüccannın basfcsı altında Batının özel finansman ku rumlan ile karanhk üişkiler içine sürüklendiler. Yüksek maliyetle ve çok kısa vadeli borçlanmalara gidildi. Bu borçlanmalar giderek akıl almaz koşullar içinde yapılmaya başlandı. İki taraflı, üç va da daha çok taraflı takaslar Türk dış ticaret sisteminin esası haline geldi. Hükümete üç ay, dört ay vade Ue kredi teklif eden, karşıhğmda Türkiye'den Macaristan'a bakır satıp onun parasını Almanya'ya transfer edip oradan Türkiye'ye Amerikan kaynaklı otomobil yedek parçası getiren flnansmancılar, uluslararası şöhretler haline geldi. TUrkiye battıkça battı. Felâketin üçüncü aşamasmda en gerekli transferler yapılamaz hale geldi. Akaryakıt karneyle dağıtılmaya, ihracat bedellerini alacaklı ülkeler ödememeye başladılar. Yıl içinde devalüasyon hazırlıklarma girişildi. 3 Devalüasyon 1956 ağustosunda yapılacaktı. Uluslararası Para Fonunun kesin müdahalesi içinde büyük ölçekü bir devalüasyon uygulanacak, dış borclar konsolide edüecek, bunlarla birlikte bir dizi «ekonomiyi sıhhatlendirme» tedbiri alınacaktı. 1956 da Demokrat Parti hükümeti buna cesaret edemedi. Devalüasyon 195S'e kaldı ve yoğunlaşan bunalım bu gecikme nedeniyle 1960 bahannda Türkiye'yi zor önlenebüen bir felâketin ucuna sürükledi. Bu felâketler döneminin başlangıcında Türkiye ile Yunanistan'ın adam başına millî gelirleri eşitti. Dönem kapanırken Yunanistan'da bu gelir Türkiye'dekinin iki katından fazla olmuştu. 1955 baharmda zamanın Başbakanı ve arkadaşlan, Anadolu'da durmadan dolaşmakta ve daha önce başlatılmış, fakat yürftsilemeyen, ya da gerçekleşmesi için ne hazırlığı, ne de finansmanı cnmayan hayali yatınmlann temelinı atarak göz boyacılıgı yapmaya, halkı uyutmaya daha doğrusu kendi kendilerini uyutmaya çalışıyorlardı. Ç 1955'LERDE ESKi DP İKTİDARI HAR VURUP HARMAN SAVURMUŞ, ÜLKEYİ BORÇ İÇİNE ATMIŞTI. ŞiMDi DE C E P . HE HÜlrtJMETİ, O ZAMANKİ YANLIŞIN DAHA BETERİNi YAPIYOR. Cahit KAYRA Aslında bir yıldan beri kurulrnakta olan ve bunun için 1974'te 500 milyon lira harcanan AfşinElbistan Tertnik Santralinin sayın Demirel tarafından temelinin atılması görüntüsü arkasmda giz lenen acıklı gerçeği Türk kamuoyu nasü olsa anlıyacaktır. Anlamaktadır. Bu temel atmanın aslında atılmış olan temeUn yıkılması olduğunu.. Başlanus olan yatınmı hetn aksatacaksın. Daha önce sağlanmış olan uygun k o şullu kredileri kullanmayacaksın, geciktıreceksın, maliyet yükselmelerine neden olacaksm. Fakat is yapar görüneceksın. Ankara'da Maliye Bakanlıgi'nm hesapların daki ve Merkez Bankasının kasa larındaki korku verici açıklan halkın gözünden saklayacaksın, sakladığmı sanacakstn.. Bu tür ilkel taktiklKin ne Jusilann kendilerine ne de topluma yararlı olmadığuıı 1960 öncesi çok açık biçimö'o ksıııtl&ınıstıır, Çok tehükeU. çok önemli ve çok ivedi başka sorunlar vardır ve hükümetin propaganda gezıle ri ile zamanını geçireceğine bun lara egümesi gereklidir. SorumUı luk duygusuna sahip hükümetler bu sorunlar dururken, durdukla n yerde kanser yaralan gibi açılıp derinleşirken, yangın alevleri evimizi barknmzı sarmaya başlamısken, vitrinlerde eşyanın ye rini değistirerek, sağa sola kurdelalar takarak halkı uyutmaya çauşmak Iimni ve Bozcaada'>ı işgal eden Venedik donanmasını İstanbul'a gelmekten caydırtmak için kentin harap surlannı bada nalatUran boynuegri Mehmet Pa şa'nın mantığını, Demirel hükü metinin asamadığını göstermektedir. 1975 yılında da, aynen 1955'te ol dugu gibi önce döviz rezervlennı eritmiştir sağcı cephe hükümeti... 1975 haziran] sonunda Merkes Ban kası kayıtlanna göre görtlntüde 1.068 milyon dolar brüt rezerv vardır, ama ödenmesi gereken cö viz borçlarını çıkanrsak Merkez Bankasının 530 milyon dolar olura suz rezervi yani mevcudu değil. borcu olduğu anlaşümaktadır. Bu borç hemen tümü ile sağcı cepbe hükümetinin üç aylık döneminde oluşmuştur. Türk ekonomisim iz leyenleri Urküten nokta, Demirel Hükümetinin eski Demokrat Parti Hükümetlerini bile bu saçıp sa vurma davranışmda aşmış olma sıdır. Demokrat Parti yöneticileri Merkez Bankasının kasalannı iki üç yıl içinde bosaltabiimislercü. Demirel Hükümeti üç ay içinde Merkez Bankasmın malî varlığuu ( 530) milyon dolarla çökertmis bulunuyor. 6 Rezervler tUketildikten son ra, sıra yirml yıl önce Demokrat Parti zamanında olduğu gibi başı bos, sorumsuz borçlanmalara gsl miştir. Ancak borçlanma Demok rat Parti zamanında beş altı yıllık bir süreye dağümıştı. Demirel Hükümeti nisan haziran arasında Türkiyevi karanhk fcaynak lı 800 müyon dolar borç yükü altına koymaktan çekinmemiştir. 25 yılda Türkiye, dünyaya 3 mil yar dolar borçlanmış, Demirel Hü kümeti 3 aylık iktidannda buna 800 milyon dolar eklemiştir. Daha da eklemeye devam etmektedir. kez Bankası Üstüne alacak. Kârlan bu kadar azalacak ve Hazinej'e bu kadar az kâr transfer edecek. Yük devletin üstünde kalacak. Türkiye son uç ay içinde bu türden 500 milyon dolar borçlanmıştır. Bunun tutan 7.5 milyar Türk lirasıdır. Eğer bir hükümet, Türk parası üstünde c .c 50 oranında bir devalüasyon yaparsa böylece bu 7.5 milyan Türkiye'de kullanmış olanlara ayrıca Hazineden 3.5 milyar lira daha subvention yapmış olacaktır. Demirel Hükümetinin sorumlulan ve onlan bu tehlikeli formüllere itmiş olanlar bilmelidiıler ki, kendilerinden sonra gelecek olan hükümetier Ecevit Hükümeti zamamnda saglanmış düşük faizli, çok uzun vadeli krediler calıştınlmazken sonucu bir avuç iş adamına sonsuz çıkar sağlayan fakat devlete böylesine yük yukleyen sarraf oyunlanm oldu bitti diye kabul etmeyebiUrler. Demirel Hükümetini 1950 'lerde*i uygulamaları akıl almaz biçimde aşan bu hareketlere sürükleyen nedenler sadece iş çevrelerine çı kar sağlamak değildir. 1975 prog rarrnna göre ticaret dengemizin 140 milyon dolar fazla vermesi gereklidir. Oysa ki daha yıJto ilk yarısında ihracatımız pfogramm 185 tnflyon dolar gerisinde kalmakta, ithalâtunız ise tahminlerin 700 milyon dolar üstünde. Toplam 140 milyon fazla yerine ilk altı ayda 885 milyon dolar açık. İşçi dövizleri geçen yıldan 62 milyon dolar eksik ve giderek azalıyor. lyimser bir tahminle 1975'te ödemeler dengesi için 2.0 milyar dolar bulmak gerek. O zaman gelsin dövize çevrilebilir mevduat... Tabii ne kadar bulunursa. Hangi noktaya kadar BatUı sarraf, eskiden Galata sarraflannm Osmanlı hükümetlerine yaptıklan gibi, kendi açısmdan uygun görürse, ya da karanhk ilişkileri içinde hangi noktaya kadar göttirnesi kerdisine emredüirse... ve koşullan ağırlaş tıra ağırlaştıra... 7 Bu tırmanma. m, tıpkı 1950 lerde olduğu gibi bir asamasına daha girmiş bulunuyor Türk ekcnomisi. Merkez Bankası artık yapılan döviz tahsislerini durdurmaya başlamıştır. Son rakamlara göre durdurulan döviz tahsisleri 300 milyon dolara varmış bulunuyor. Bu ödenemeyen, yerine getirilemeyen tahsisler, sayın Demirel 'in temellerini atar göründüğü yatınmlann tahsisleri... Değerli okuyucu, Türldye'nin «sıl sorunu. ekonomik planda çık maza girdiği sorun budur. Sorumsuzluk içindeki bir hükümet bu ağır ve çirkin yükü kendisinden sonra gelecek hükümetlere bırakmayı kendi politik anlayışının bir gereği sayabüir ve bunu planlamıs olabilir. Böyesine iktidarlar, gerilerinde yanmış tarlalar, yıkılmış evler bırakıp cekilen vağmacı işgal ordulan gibl, ekonomiyi. Hazineyi. Merkez Ban kasını, yatınmlan talan edip hüküroetten aynhrar. Ekonominin yaralan, dürüst namuslu Te millete de kendi haysiyetine de say gılı hükümetler tarafından sanldı$ı, olabildigi kadar iyileştirildiği ve yağma edilecek yeni değerler yaratıldığı zaman yeniden ortaya çıkıp acımasız vandalizmini uygulamak üzere... Türkiye Cumhuriyeti yıllar boyu Osmanlı saltanat idaresinden kalan borçlan ödedi .. Demokrat Parti hükümetlerinin sommsuzca borçlanıp ziyan ettikleri paralarm bedelini o tarihlerde daha dognramış bu?ünkü genç kusafc ödeye ödeye bitiremiyor Şimdi de Cephe Hükümetinin üç aylık iktidarlan içinde fütursuzca yaptığı ağır borçlanmaların yüklerini ödemeye hazırlanmalıyız. Milletçe .. Fakat bir avııç politikacının su üstünde kalabilmeleri ve bir avuç çıkarcının büiiik vurgunlar vurabllmeleri için... Umanz ki bu sonuncu oyundur. Dunımun gözden geçirUmesinde ysrar yerine kendilerince zarar föımler, Yankı dergist sahibini gözalttna alıverdiler. Kışlalı sonradan serbest bırakıldı, ama bu olayın dcmokrasiye temelden aykın duştuğunü söyliyeblliriz. Kıbrıs'ta da Türk toplumunun demokratik ko«îullar altında vaşadığı söylenemez. Bufrün zornnlu sayılam bu durum, uzun sürede Kıbrıs davamın olumsuzluğa sürükleyecektir. Çflnkü yaşadısınuz dünyada demokrasiye giden yol çağdaşlaşmayla dornı orantılıdır; antidemokratik yol çağdaşlaşmayla ters orantılıdır. Tflrkiye'nin Iç ve dış politikası bu kurala ayarlanmahdır. Her tür otoriter rejim, tarihe ters düşen bir sorlamaya davanır ve uzun sürede göçmeye mahkfimdur. Kıbns Türk halkıran demokratik bir rejimde ve iktisadî kalkınma sererbcrlîpinde örgiitlenebUrnesi, Kıbns davasının özüdür. Kıbna federe devletinin suıırlarmdan daha önemüdir bu 6ı. Çafumzda mazlum ulusların savaşlan, eski harp anlanşlanndan uzaklaşmış, halkçı bir Içerik kazanmıştır. Bn halkçı içerik Kıbns'ın küçük Türk toplumnnda kolay varatılabilir; ama, vaktlyle tngiliz ajanlığında marifet eöstermls yöneticilerle gercekleşemez bn amaç. ÖncekJ ırün ırazeteler. Kıbrıs Federe Türk Devletinin ekonomik kalkmması Için Ankara'dan yarun mflyar lir» yardım yapıldıgını yazıyorlardı. Milronlar nereye gidiyor? Kıbns Federe Türk Devletinde iktisadî eleştiri var mıdır? Milyarlar ve milyonlar, bir toplumnn kalfcınmasına da hizmet edebillr; yozlasmasına da... Milyarlarla, halka da hizmet edilebilir; yapay bir sermaye sınıfı yaratılmasına da. Bunun içindir ki. Kıbrıs'ta sağlıklı. üemokratik, halkçı, baçımsız bir Türk toplumuna yönflmek kaçınılmaz gerek sayılmalıdır. Ba geregi yerine getlrmek yolunda bir «Halkçı Parti» nin kurulduğunu şimdi gazeteler yazıyorlar. Halkçı Parti'nin Başkanı Alper Orhon .. Parti demokrmtik Kıbns toplumunu yaratma ve Relistlrmede önemli bir »raç otabllecek midir? Cmutlıı (föılemler, ve Izlenimler var bu yolda» Gazetelerln yazdığına göre, Halkçı Parti, bağımsız ve yabancı üslerden annmış bir Kıbns istemekte, Üçüncü Dünya ile İyi Uişkilerle kooperatifçilik yöntemlerine dönük bir politika izleyeceğini acıklamaktadır. Makarios'urı Üçüncü Düny»'daki simgeainl yıkabilecek bir siyasal gellşmenln Kıbns Türk toplnmıında görünmesi bir aşamanın / Adet Yüksek Mühendis Mimar Alınacaktır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü Istanbul Projeleri XIV. Bölge Müdürlüğünden 1 Bölgemızde Teknik Hizmetler Sınıtmda 5 dereceli kadroda çauştırılmak üzere Devlet Memurluğuna atanacaklar için zorunlu yeterlik ve yanşma sınavları Genel Yönetmeligi esaslan dahilüıde yapılacak sınavla 1 adet Yük. Müh. Mımar alınacaktır. 2 Adayın yukanda belırtilen niteliklerinin yanında Devlet Memurlan Kanununun 48. maddesinfle beürtilen şartları taşıması. 3 Askerllğini yapmış olması. 4 Adayın 5 dereceli kadroya atanması için asgari 8 senelık hizmeti olması, gerekmektedir. 5 Sınav 26.8.1975 tarihinde aşağıda adresi yazılı Bölge Merkezınrte yapılacaktır. 6 Sınava girmek isteyenlerin imtihan tarihinden oir gün öncesi olan 25.8.1975 günü saat 16'ya kadar birer fotoğrafla aşağıda adresi yazılı Bölge İdari îsler Şefliğine tnüracaatla imtihana giriş kartı almalan gerekmektedir. llân olunur. Istanbul Projeleri XIV. Bölge Müdürlüğü, Firuzağa Süngü Sokak No. 357 Tophane ISTANBUL Konleksîyon Malzemeleri Satın Alınacaktır. 1 Müessesemiz Defterdar Fabrikası hazır giyim işletmemiz için muhtelif cins dikiş ipliği, fermuar, vizolin, vizotin, dokuma etiketi, omuz pamuğu, pantolon kemer telası, pantolon diz astan, Dinil 13.8.1975 günü saat 15'e kadar kapalı teklif almak suretiyle satm aunacaktır. 2 istekUlerin bu işe ait müfredat ve gerekli bilgiyi Müessesemiz Ticaret Müdürlüğünden temin edebilirler. 3 Müessesemiz mallan alıp almamakta veya dilediğinden almakta serbesttir. S ÜM E R B A N K YÜNLÜ SANAYtİ MÜESSESESİ (Basm: 20411) 6179 Önemlisi bu borçların niteliği.. Bunlann 500 milyon dolarlık kısmı dövize çevrilebilir mevduat kanalından oluşuyor. Bunlar Batılı Bankerlerden alınan kısa vadeli borçlar. Kısa vadeli ve çok 5 Türkiyenin 1975 agusto yüksek maliyetli. Şu anda ödesunda asıl hayati sorunu nedir? meler dengesindeki acığa bir 1974 yılının ük y a n a sonunda ölçüde karşılık oluyor ama bir Türkiyenin 2.079 milyon dolar döbunalım anında derhal kaçıp giviâ vardı. İhracatı 1973 yılına oran decek paralar. Arkalannda kimla % 25 artmıştı. İşçi gelirlert hız lerin olduğu büinmez. Daha başla yükseliyordu. Ecevit Hükümea ka yönleri de var Bu borclan iktidardan ayrılırken, Kıbns BaTürkiye'deki firmalar buluyor, rıs Harekâtı nedeni ile döviz r«getiriyor, karşıhğını Türk parazervlerinde küçük bir azalma dısı olarak alıyor ve bu para kaşında, bu olumlu geUşmede değidar Merkez Bankasına borçlanışiklik görülmemekte idi. Şündi sa yorlar. Devlet ise bu fonlann yın okuyuculanm izin vertrlerse alacakhlanna kur garantisi ve1955lerde olaylar nasıl olustu ise riyor. Bu demektir ki, Türk paaynı çizgiden 1975 olaylanna tesrasmın değerinde bir değişiklik his koymaya çalışalım. olursa bundan doğan farkı Mer Acı Bir Kayıp Anadolu Çimentolan T.A.Ş.'den emekli Yüksek Maden Mühendisi »••••••••• » •••••••••M » (Basm: 207586173) Halim TÜRKMEN 5.8.1975 günü sabahı vefat etmiştir. Cenazesi 6.8.1975 çarşamba günü (bugün) Yakacık Camiinde kılınacak ikindi namazmdan sonra Yakacık kabristanına defnedilecektir. Tanrı rahmet eylesin. EŞİ: Ruhiye TÜRKMEN Kızı: Fatma TÜRKMEN İLAN DEĞiRMENLi (ERBAA) BELEDiYE BAŞKANLIĞINDAN 1 Belediyemiz Sinema binasının 2 nci kısım inşaatı 2490 sayüı kanunun 31 inci maddesi gereğince kapalı zarf usulü ile ihale edilecektir. 2 İşin keşif bedelı 290.980.64 lira olup geçici teminatı 15.389.23 liradır. 3 İhale 2 eylül 1975 salı günü saat 14'de Belediye Encümen huzurunda yapılacaktır. 4 îhaleye istirak edeceklerin 1975 yılı rizesinl havi Ticaret Odası belgesini teknik personel beyannamesi ve Tokat Bayındırlık Müdürlüğünden alacaklan yeterlik belgesini ve teminat mektup ve makbuzunu teklif mektuplarına eklemeleri. Ve ihaleye giren şirket ise 2490 sayüı kanunun 3 üncü maddesindeki belgeleri ayrıca mektuplarına eklemeleri şarttır. 5 Bu işe ait ihale dosyası her gün mesai saatleri içinde Belediye'de görülebiiir ve isteyenlere gösterilir. 6 Teklif mektuplarının 2490 sayüı kanunun 32 nci maddesi uyannca hazırlanmış olması ve ihale saatinden bir saat evveline kadar makbuz mukabili Belediye Başkanlığına verilmesi mecburidir. 7 Postada vaki gecikmeler ve telgrafla yapılan müracaatlar nazarı itibare alınmaz. Devlet Kitapları Müdürlüğünden KÂĞIT NAKLi KAPALI ZARF USULÜYLE EKSiLTMEYE KONULMUŞTUR Nakil edilecek kâjıt tniktan 3.50O ton Muhamnıen Geçlcl İhale bedel teminat rünü 1.327.500. 53.575.27.8.1975 (Cumhuriyet: 6192) BAŞ SAĞLIĞI Bankamız Denizyollan Işletmesi Ankara Gcmisi Süvarüerinden camiamızın mümtaz siması, iyi insan, kaptan, thale mti 15.00 1975 4 1975 yazında Türkiye'de sağcı cephenin lidert ve üder yardımcılan yine 1955 'te oldugu gibi Anadoluyu dolaşıp durmak ta ve büyük törenlerle, sayın Üs tündağ'ın belirttiği gibi, Ecevit hükümeti zamanında başlatılmış yatınmlann temellerinl atarak halkın gözunü boyamaya ve dık MEHMET NURI TAŞPINAR'IN azız naşı 4.8.1975 günü Şişll Camiinden kaldınlarak Zincirııkuyu aıle kabristanında toprağa verilmiştir. Bankamız mensuplarına ve aîlesi efradına ba.rsağlığı diieriz. OENİZCİLİK BANKASI T.A.O. GENEL MÜDORLÜK Dr. AZiZ ÇÖL OKTUPKDİ ve MUTEHASMS1 (Kınk Kemık ve malsal nasulıklan) Ostnaobev H»laskâr;aa Cad. 279/1 Sedel Apt. TEL: «7 «7 83 Devlet Kitaplan Mütedavil Sermayesi Müdürlüğünce Giresun Aksu Seka Fabrikalanndan Istanbul Sultanahmetteki ve Ankara'da Türk Tarih Kurumu Basımevi depolanna kamyonla kâğıt nakli işj kapah zart usulüyle eksiltmeye konulmuştur. İstekUlerin ihaleye girebilmeleri tçin Reçld teminat jakbuzlannı veya banka mektuplannı tstenilen fcanunl oelgelerle birlikte usulüne göre hazırlayacaklan teSlil mektur<ırını en geç ihale günü ihale saatinden bir saat evveline iatdar Istanbul. Sultanahmet Ayasofya MUzesi arkasırv daki Müdürlük Komisyon PaşkanhRına makbuz mukabili teslim etmeleri şarttır. Postada vaki gecikme kabul edilmez. Şartname beldesiz olarak Müdürlükten temin edilir.