17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 23 Ağustos 1975 YEDÎ ÖLÜMÜNÜN 19. YILINDA BERTOLT BRECHT Büyük Alman ozanı ve tiyatrocusu Bertolt Brecht, bunriun 19 yıl önce, 14 Agustos 1956 da Berlin'de öldü. O zamandan beri de gerek bizde, gerekse bütun dünyada üzerinde çok konuşulan, çok tartışılan yazarlardan biri olma durumunu sürdürüyor. Neydl Brecht'i bunca önemli, bunca özgün küan? Tek yönlü gelişen tiyatro anlayışında büyük bir yenilik, büyük bir atılımı gerçekleştinrüşti gerçi; araa bu yeniligin etkinliği ve gerçek anlamı neydl? Tiyatro tarihır.e, genellersek sanat tarihıne şöyie bir baksak, daha nlce ünlü kişiye rastlanz ki yaratıcı güçier:nın ürünleriyle sanat dünyasını bir süre altüst etmislerdir; sonra da zamanın yıpratıcı etkisine uzun boylu karşı koyamamış, insanlığın gelişim çizgisi üzerinde bir süreç oluşturmuşlardır ancak. tnsanhğın geleceğe uzanan birikimi içinde bir noktaya :ndirgenmişlerdir. Brecht'in bu bir sıra yaratıcıdan ayrımı nedır peki? Tiyatroya nasıl bir yaklaşcn açısı getırraışur; hangi katkılarda bulunmuştur? Neden eskımemiştir? Yoksa bir süre sonra o da eskiyecek midir? Bütün bu sorulan karsılayaBilmek için önce Brecht'in yaşamını kısaca gözden geçirmek yararlı olur. Brecht'in kuramı ve uygulamalan ile yaşanu arasmda karşılıklı bir etkileşim vardır. Hemen hemen her yaratıcı için geçerli olan bu genel aofm, Brecht'te aynca önem kazanır. Çünkü Brecht herşeyden önce değişime bılinciyle ve yüregiyle sımsıkı bağlanmış, defişim ilkesüıden yola çıkıp oluşturduğu kuramında her zaman dogmalara karşı koymuştur. «Sanıyorum ki, zamanunızın herhangi bir eserinden çok Brecht'in eserinde sanatın gelecekte ne olacağını şimdiden görebiliriz: Sanat eserinin her rürlü şematizmden ve dogmacılîktan iyice annması .. Yeni bir hayat kurulur ve insanlığın yüsrü dpğlşirken Brecht, çagımınn getirdigi yeni öze uygun yeni sanatsal biçimlerin peşine düştü ve onJarı o korkunç, o ödünsüz arayışı sırasında buldu. (Bu bakımdan, sozü geçen hayatın kurulmasma ve yüzün değişti rilmesüıe pek az kimse onun kadar yardım etmiştir.)» <l> S. Günay AKARSÜ ma getirilmesidir ve eğlendirmek amacmı taşır... Tiyatronun işlevi eğlendirrnek, tad '."ernıektir. Tiyatroya bulacagımız en soylu, en yüce işlev budur.» (2) Burada eğience sözcügunün »n lamını çok kesin belirlemek gerekiyor elbette. Yoksa bizde gülmeyi günah ve ayıp sayan softaca anlayışla bakarsak. Brecht' ın eğlence kavıamuu oapUrmi; oluruz. Brecht bu konuda şöyle diyor: «Eger «bayagı» egience ile «yüksek» eğlenceden soz c'r'» ye kalkarsanız suratını asarak sanat çıkacaktır karşınıza. Çün kü sanat, yalnız yüksek bolgelerde degil, alçak bölgelerde de devinmek, insanlan nasıl eglen direbiliyorsa öyle eğlendirmek için rahat kalmak ister. Buna karşılık tiyatronun verdigi tad Brecht'e göre tiyatro nedir? Brecht'i kötünijetli bir yaklaşımla ele alıp çarpıtanlar, onu tiyatroyu kurulaştırmakla, sar.at değerinden yoksun bırakmakla, duygudan yalıtmakia suçiariar tıep. Oysa tam tersine Brecht tıyatronun bir eğlence olduğunu bilir ve ona eğlence, tad vernıe aracı olmaktan başka görev yuk lenmemesi gerektiğini direr.çle belirtir: «Tiyatro, insanlar arasında ortaya çıkan gerçek ya da uydurma olayların canlı eşdeğerlerir.in işlenip kolayca özümsenir duru ları gene de ikiye ayırabiliriz: Zayıf (yalın) tadlar, şiddetli (karmaşık) tadlar. Bizi asıl Jgilendiren bu sonuncu türden olanlardır; bunlar tıpkı sevginin cınsel eylemde doruğa \tirmasi gibi. büyük tiyatro yapıtlarında bütünleşmenın yüceliğine ulaşırlar. Çok değişik ılişkiierde deiinleşip dallara aynlırlar; daha çelişkıli ve sonuçlan bakımından daha zengindiler.» (3V Neden Epik tiyatro? Sanat, Edebiyat Yenilik olsun diye venılik ya pan biri degıldir Brecht. Epik ü yatroya biçim özentisi sonunda varmamıstır. Kuramını gökten zembille de ındirmemiştir tnsanhgın genel gelişim çizgıst içinde tiyatronun yerini ve işlevini kesinlikle saptadıktan sonro bu yerin ve görevin ne olması gerek tigini kavramış, buradan yola çıkmıştır. «Brecht'in sahnede uyguladıtikuram ve uygulama alanlannda tartışmaya açtığı epik yöntem, çoğunlukla yanlış anla^lmıştır. Hemen şunu belirtelım kı söz ko nusu olan yeni biçimler ve yöntemler üzeıine yapıian rasteele araştırmalar degildir. Tam tersine Brecht. çok eskı sanat biçım lerini yeniden ele alıp onlann aralanndaki karşılîklı baJlanülan açıga çıkarmış. yeniden ciüzenle miştır. Epik sanatla dramatik sa nat arasındaki aynmlar, her ikisinin ortaya çıktığı anda başlamıştır zaten.... Tiyatro ile destcın estetiginin ıleri süriilmesi Aristoteles'e kadar uzanır. Daha sonra Schiller Alman estetigiyle Aristoteles estetiginin uyumunu sağlamak amacıyla diyalJktikt'Ti yararlanmıştır.» C4) Sonra da Brecht, Aristoteles'e karşıt tJyat ro yöntemini geliştirip kure 1lara bağlamıstır. Aristoteles. kend) çajinın KOsulları içinde egemen güçıern is tekleri uyannca bir esteMk tasar lamış. buna göre de tiyatroya r.ir islev yüklemişti. tnsanların kö 1940 Yılları Demir ÖZLÜ TUrJc EdebîyatıMda 1940 yılı dolayları gerçekten önemlidir. Benım düşünceme göre, gerçekteo TUrk Edebiyaü'nın, Üzerinde oluştugu topragın halkı ile doğrudan dogruya kaynaştıgı, böylece edebiyatm yalancı btrşey olmaktan çıkıp gerçek sahüı bir şey oldugu dönemdir o döneroler. Türk Edebiyatı'nın, öncesl yolc mu? Elbette var. Çok eski ytlayıilara dayanan bir geçmişi var. Ardından, çok başka bir kültür içinde oluşan, ta Şeyb Galib'e kadar gelen, bir Türk Edebıyatı var. Tanzimat, Servet1 Fünun... v.b. bir yığm dönemleri var. Çag tiaslaşma açısından daha da önemlisi, Millî Edebiyat Donenıi var: Ömer Seylettin, Ziya Gökaip, daha sonra da Yakup Kadri... birçok yazarm dilin ve düşüncenın temellerini kuran çalışmalan var. Ama bütün bunlar çagdaş uluslararası düşünoe akımlan açısından önemli degil, bizim için önemli, tarih içinde, bir halkın degiştirdıği kültür aşamalannm yazılı edebiyata yan sımalan bunlar, bir halkın kendıni bulabümesi için geçtiği, geçırdiği yollar, duraklar. 1940 yılından bu yana Türk Edebiyatı önemlidir; çünkü bu yıllardan sonra Türk Edebiyatı çağdaş düşunce akımlannın içınciedir artık. Türk lnsam, Türk yazarı, bütün dünya insanını, insanlığı ügilondiren çagdaş akırolarla içiçedir. Düşünce akızru derken, duşünceyi polıtik niteliklerineten soyut lamamak gerekir. Her düşünce kımı politiktir, temelde politikır. Kendinl politik davranıştan soyutlayan düşünt» akınu olamaz: Modern peygamberlerin, beatnik'lerin, hippy önculerin, poliıikadan uzak kalmaya çaîışan göriinüşte çalışan düşünceleri de politik sonuçlar verir. Türk Edebiyatı'nda 1940 çevrelerinden başlayarak görülen kökiü edebiyat akımlannın da, tümüyle politik nitelikleri vardır. Bunlar çagdaş politik eğüimlere uyarlar. Bence, bu dönemlerden başlayarak, Türk Edebiyatında temel uç akım vardır: Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet'in kurduicları «democratisme». Reşat Enis'le başlayan, Sabahattin Ali'nin kurduğu, Samım Kocagbz, Kemal Bübasar'ın Jk hlkâyeleriyle kufuculan aralann da bulundukları, Orhan Kemal, Pahri Erdinç ve sonrası birçok önemli yazarın içinde bulundukları toplumcu • gerçekçilik akımı. Şiirde Nâzım Hikmet'le onu izleyen 40 kuşağı gerçekçi şaırleri de bu akımın yanında yer alırlar... Yabancılaşma olgusunu hareket kaynagı yapan 1950 kuşagı yazarları; ben bunlara Hegel sonrası, Marksist düşüncenin ılk dönemleri yazarları diyorum. Orhan Veli üe arkadaşlarının temsil ettikleri edebiyat akımı, küçümsenecek bir akım değildir. (Son yıllarda haksız olarak çokça eleştirilmeye çalışümışsa da). Bu şairlerin şiirde yaptıklan büyük değişiklikler bir yana, dUş'incede yaptıklan büyük değişiklikler vardır. Orhan Veli, Melib Cevdet, Oktay Rrfafın, TUrk Edebiyatı"ndan silinemez ilk dönemleri, onların siiri şairanelikten (gökyüzünden) indirip, halktan, gündelik insanın elıne bir düşünüş silAhı gibi verdikleri... halk lnsanmın gündelik hayatını, onu çevreleyen gündelik maddl koşullan şiirin an» teması yapoklan... bütünüyle halk çı, maddeci, eısaneciliğe tümüyle karşı çok önemli bir düşünce devrimi dönemidir de. Halkla, bürokrasüün derin uzaklığı olan bir toplumda, tarihsel geleneksel bürokratik faşist düşünceyi, şür sılâhıyla yıkan büyük bir halkçı demokrat şürdir onlann ki, şıire, dile, yaratışa. estetik sorunlara ılişkin daha birçok edebiyat başarısmın yanmda. Halka dönük demokratik düşünce sosyalist düşünceye açık olduğundan, Melih Cevdet, o bütünsel Yanyana adlı şiir kitabıyla da çagdaş sosyalist düşünceyi en iyi özümsemiş şiirsel ortama vardı. Alay süahını, bürokrasinüı, gerici totalitarizmin, geleneksel antihumanist güçlerin, ideolojik yapısını yıkmak için kullandılar. Toplumcu • Gerçekçi akım, ken dl çeşıtliligi içinde gereken ilgiyi görüyor. Sosyalist düşünce, tarihin temel kategorilerinden biri olduğu için, bu akımın örnekleri anlaşılıyor. Sabahattin Ali, daha iyi anlaşılacak beltci, belki önümüadekı yıllarda politik kisisel çıkarlar için kullanılamaz olacak. Köy romanı da, bu atarrun yan alanına, yerleşmeye çalışıyor. Bu akım Yasar Kemal gibi, doğaya. efsanelere dönük özel bir yazar getiriyor. Köy romanı ömer Polat'ın romanlannda ıMahmudo ile Hazel, Saragöl) derin bir kültürle, insan sevgisi ve ustalıkla çok yüksek bir düzeyde bileşüne ulaşıyor. Kerim Korcan gibi, derin deneyleri olan ügi çekici bir yazar getiriyor. Bu uluslararası. çagdaş düşünce ve edebiyat akımı daha birçok yazarın devinme alam. Yabancılaşma olgusunu hareket noktası yapan yazarlar, belki. demokrat yazarlardan da, toplumcu gerçekçi yazarlardan da önce gelmeliydiler. Gogol'ün. Tolstoy'dan, Çehov'dan, Gtorki'den çok önce gelmesi gibi. Ama onların çagdaş gerçekçiliklere açık edebiyat alanları, bu kültür değişmeleri içindekî Ulkede, daha sonra ortaya çıktı. Toplumsal yapının degişmesindeki özellikler, geç kalmıs kapitalist oluşumdur bu zamandizini bozan. Bu akımlann dışında çagdaş edebiyatımızda önemii yazarlar yok mu? Var elbette. Hiç bir temel akıma girmeyen önemli yazarlar var. Edebiyat a'.anı, düşünce skunlan alanı olduğu gibi, orada, tekil, kendine özgü. dünyalara da yer var. Türkiye 1940 yülarından başlayarak çagdaş düşünce atamlarıyla, derin, gerçek bağlantılar kurmuştur. Birçok çagdaş Batı toplumundan daha gerilimli ba ' ğıntılar. 1940 yıllan jazarları, bu (Devamı 9. Sarfada) HARUN ARKADAŞIN DİRENCİNDE 46'dan, 51'den, 72'den Fı^kıran sevgi dallan gibİTdi Özgrürlüğü bilincinde büyüyen. Duyduk Harun arkadaçm direncinde Ölümün bile üstesinden geldL Kuştu, en genclmizin göğsünde ürperen Kilitlendikçe üreyen sevgi. Kitaptı, fabrikada, tarlada, mahpushanede Okuduk Harun r 'aşın direncind* Ey adını berabe, .izden alan öğretL Dalgalanır bnnca ses evrende 46'dan, 51'den, 72'den Koşup gelen ellerin güzelliği Ölümsüılüğü ölümünde yaratır gibi Yürüdük Harun arkadaşın direncinde. ŞÜKRAN KURDAKUL tü ve yanlış duyffularırıdîn istek lermden anndıracak en eıküı sa nat genelhkle tiyatro sanatı, özel likle de tragedyaydı. Des^aisı anlatım ise bu arındırma görevinl yerine getiremezdi. Öyleysa en yüce sanat da elbette scı tragedya olacaktı. M. Ö. V. yüzyıldan Brecht'e değın, bu yargı temelden değiştirilmedi. Toplura biçimlerinın değişmesıne göre dtl zeltlldl ancak. ÇünKii toplumlar genellikle hep iki ana kesimden oluşuyordu ve bu yargı, sanaö da ellerinde tutan egemen güçlerin işine yanyordu. Tiyatroda seyırci. sahnedeki olayla ve oyun cuyla özdesleştigi sürece durun» eleştiri getiremiyecek, toplumsai değişimi göremiyecek, kendinda saklı olan degiştırme gücünü far kedemiyecekti. Seyirri böyla blr özdeşleşme sonunda kolayca şart landırılabilecek. önüne sürülen» düsünmeksizin katılacaktı. Os'sa çağımız bilim çağrydu Olumlu (müsbet) bilimlerde •nn lan asamalar, toplumsal bilimlerde de yansımalar yaratrmstı. Her insancıl değer gibi, sanat da ( t | yatro da) genel yasalann diyındıı kalamazdı. Diyalektik blr deglşme kaçınılmazdı. Topl'imdaM degişme tiyatroyu degişörecek; degişen tiyatro da toplumun de. gışünini hızlandıracaktı. Ama, İki bin yıl öncesinin tanımlanna sun sıkı sarüarak, çagdaş bir estetiğin bilimsel verilerinden yararlan maktan kaçınmak ancak egeman güçlerin isine Tarardı. Brecht bu konuda »öyle d h yor: «... Bllim çagının çocuklan d a rak, tiyatromuzda, doğa kar»*» sında olsun, toplum karşısmda Ol sun, hepimize tad verecek üreüd tutuntı ne olacaktır? Elbette eleş tiricı bir tutum olacaktır. Söz ko nusu bir nehirse, ondan etkilene rek ve onu etkileyerek yatağım ya ni baştan düzenlemektir; bir tney va agacıysa onu aşılamatcor; bi» ulaşım sorunuysa kara, dania, ba va tasıtlan yapmaktır; eger söa konusu toplumsa, ondan etküena rek ve onu etkileyerek toplunm degiştirmektir.. (5) İşte bu Özellikleri taşıyan, top lumla birlikte degişen ve toplumu değiştiren tiyatro da, yani kı sacası diyalektik tiyatro da ancak Arıstotolesçı olmayan blr tiyatro dur. Epik yöntemin en başıa gelen ve vazgeçilmez niteli*i bu dt yalektik ılişkiyi sağlamasıdır. Aytmatov'a göre edebiyatın görevi insanın yetilerini geliştirmektir Kemal ÖZER «Şiirsel ba.vsihlıklan, kolaya kaçmalan bulunmayan ve s «mdan gelen özellikleri öyküsüne aktarmayı bllen Aytmafov Türk okuruna binlerce kilometre öteden bir yakınlığı sesleniyor. (...) Anadolu'nun küçük köylerinde kardeşleriraizi. çocuklanmua eğitmeye pütsnn öfretmenleririiizi dUşününüz. ötrctmen Dnyşen yeryürünüıS W3tün halklannd» ortaklaşa varolsn bir insan yapısını, özgeci, yalnızca seven, basansızlıklarla bilenen ve karsılıgında küçük bir övgüden bile utangaçlıkla kaçan bir insanı anlatıyor.» Şu günlerde, bir yayınevinin çağnlıcı olarak yurdumuzda bulunan, Türk okurunun «Oğretmen Duysen», «Cemile», «Kopar Zlncirlerini Gülsan», «Toprak Ana», «Beyaz Gemi» romanlanyla tanıdıft ünlü Kırgız yazan Cengiı Ayrmatovla konusurken bu satırlan hatırladım. Altan Yalçm'ın Yeni Dergl'de 1969 nlsanında yaymlanan küçük bir tanıtma yazısmdaki bu satırlarle Aytmatov'un yazarlık tutumu ve sorulardan birine verdlti yanıt arasında ilginç bir buluşma ortaya çıkıyordu. Aytmatov, 1973't« Asya ve Afrika Yazarlar 5. Kurultay'ında yaptıgı konuşmada «Sanat ve edebirat milyoniarca insanm hayatlannı urarladıklan iraajlar yaratıyorlar» dedikten sonra, bu etkinliğin olumlu yolda kullanılmasım, bunun fçin de sanat ve edebiyatın insanın iç dünyasım tekdüzeleştirilmekten korumasmı. «Okuyucu ve aeyirci kitleleri karsınns, tüm karmasiklıgi, tüm basanlanyle bir insan Imajı dlkmeai» gerektiğinl vurgulamıştı. Yukarıya aldıgımız »atırlar, Turgulanan tunımun gerçekleştiğini gösterdigi gibi. «Türk okurlarınca izlenmesi, okunması konusunda ne düşündüğünü» sorduğumuzda Aytmatov'un verdigi yanıtla da çakışıyor: «Yapıtlanmi kaleme alırkrn Tflrkçeye çevrileceğine inanıyordnm. çunkö konnlan, içeriklert Türk okurlann» yakın selecekti, bllfvordum.» Romanlannm Türkçey» çevrildiğinl duyunca çok sevindiğinl, ülkemize gelistnde bunun büyük payı oldugunu söyleyen Aytmatov, Kırgız edebiyatmm bugünkü Sovyet edebiyatı içindeki yerini şöyle belirtti: «Bugün Sovyetler Birliği'nde 5560 yıl önce hiçbir cumhuriyette bulunmayan yeni bir edebiyat vardır. Ektm derriminden sonra oluşan bu edebiyat, devrim sonrasınm kendine özgü bütün yeniliklerini içermiştir. Aynı zamanda çok ulusun yer aldığı bir edebiyattır. Kırgız edebiyatı. en genç edebivatlardan blrl olmasma rağtnen, Sovyet edebiyat] içinde, geçmişi olan edebiyatlarla aynı olanaklara, aynı haklara sahiptir. Sovyet edebiyatı bizim edebiyatımızm oluşumunda büyük rol oynamışur. Onun geçtiği yollardan, deneylerden yararlandık. Rus edebiyatı aracıhğıyla başka halklann edebiyatlannı da özümleme olanagma kavustuk. Azerbeycan, Özbekistan, Kazakistan gibi Kırgızistan'da da yeni yönü olan bir edebiyat oluştu, ama Türk dilleri olarak geçmişle ilgimizi kesmedik. Geldiğimiz noktayı daha da ileri götürmekteyiz. öyle samyorum ki şimdi yeni bir aşamadayız. Artık özellikle dil olarak yakın başka ülfcelerin edebiyatlanna açılma, onları öğrenme, özümleme zamanı geldi. Yalnız onlardan almak değil, karsılıgında kendi kültür birikimimizi başka halklara açmak isteriz elbet. Türkiye'da bulunduğum şu sırada bunun gereğina daha çok inamyorum.» • «BUGÜNKÜ KIRGIZ EDEBtTATTNIN KATNAKLARI NEDtB?» Epik tiyatronun ana özellikleri •Epik tiyatroda, tiyatro eyleml tekdüze ve sürekli bir gelişim göstermez. Oyuncunun seyircryo dogrudan dogruya sesleoebflmesini sağlamak için boyuna keeılir.... Brecht. sahnede /aratüan çatışmaya seyırcmin katümamasım, bu çatışmada duygulanyla yer almamasuıı, tam tersine eeyırciyi her yandan saran bu çatışmanm gerçek yaşamda nasH or taya çıktığmın seyirciyo göstenl mesini ister. Oyunun konusu, ya rattıgı gerilimle, ayaklandırdıgı tutkularla degişik seyircileri Wrleştirmemeli ya da karşı karsıya geürilmemelidir. Sahnede'd olay, hiç bir zaman tek bir kişiyle top lumun çatışması olmamalıdır. Toplumsal yaşamda yeraian çelişmelerin kimi zaman arka arka ya. kimi zaman da iç içe sergilen mesi olmalıdır. Bu çelişmelerin geçirdigi evrim, toplumu da evrime götürür: değiştirir. Brecht durmadan, hiç bir şeyüı yok olmadığını anlatır. Onua tiyatrosunda insan, her şeyia merkezi degildir; kimse tek başına ve ba gımsız defildir. Ya kendi eşdefer leriyle ya da başka güçlerle kavga durumundadır. Nesnel gerçek lerle çevrelenmiştir; dünya koşul larıyla baglıdır. Ve dünra koşul larını belirleyendır.» (6) Diyalektik değişime böylesine Inanan, onu böylesine savunan Brecht, elbette yöntemini gelistirirken de dijalektikten yola çıkacaktı. Seyirci etkin bir öğe olacaktı onun tiyatrosunda. Sahneyle seyirci karşüıkh birbirinl etkileyecek, degiştirecekti. Her şeyden önce seyirciye, dünyanın ve insanlar arası iiişküerin değişebilirliği gösterilecekti. öyleyse bütün oyun boyıınca seyircinin olanlan gerçek nedenleriyle, görünür bağlantılann saptırmasma kapılmaksızın algüamasını başarmak gerekiyordu. Bu da seyircinin oyunun büyüsflne kapılması önleyerek sağlanırdı. Seyirci tiyatroda oldugunu bir an bile unutmamalıydı. Karşısmda da oyuncular vardı ve ona toplumsal yaşamdan bir örnegi oynuyorlardı. Olaylann nasıl geliştiğüıi oyuncu kişilikleriyle gös teriyorlardı. Burada göstermek sözcüğu, an lamının bütün derinlikleriyle önem kazanır. Epik tiyatroda sahneden seyirciye kimi durumlar gösterilir gerçekten. Aristotelesçi tiyatroda olduğu gibi oyuncuların tek amacı, başanlı bir taklit yaparak seyirciyi sahnedeki olayların gerçekliğine (olabildiği oranda) inandırmak değüdir. Sahnede gerçek b:r kral ja da gerçek bir katil yoktur. Katil birini öldürmek üzereyken olayın bütün heyecamnı yaşayan seyirci, ister istemez, olayın büjiisüne de kapılır. KurbarJa ya da katille özdeşleşir, bu yüzden olayı dışardan izleyen bir gözlemci, daha önemlisi bir yargıcı kalamaz. O zaman da bütün etkinligini vitirir. Tiyatrocunun elinde oyuncak olur. Olayın dış görünümüne kapümıştır bir kez. Görünenm ardında yatan gerçekleri, olayı yaratan nedenleri bütün bir üişkiler dizgesi (sistemı) içinde kavrayamaz. Olayı bütünden kopanr, yalıtır; gerekli verileri yakalayamadığı için de yargılayamaz. Epik tiyatroda seyirciye olaylar anlatılır: onun yargıya varması, kararlar alması mutlaka gereklidir. Gerçekler. bütün açıklıgıyle serçılenir. Seyircinin hiçbir tozuou etken altmda kalmaksızın. duvsuların.r, etkisinden kurtulmus nlarak. rutarlı bir dünya e^ril^ii içinde kendi kendine ve ozgürce doğruyu görmes! amRçıanır. Seyircüıin mcrakı gıcıklar.ara* olavların akışını iz(Devamı 9. Sayfada) Penceredeki Kız ARA GÜLER Edebiyatta Trajik olan Yedi sekiz yıl kadar oîuyor. Jinırjm Batıdan esinlenerek, yarcianıuzda da, oteki sanatiar ibi edebıyatın da artık ömrü= ..ü tamamiayıp tamamlamadığı .;o:ıusunua bir tartışma açıinıış 1. Tanışıiîayı açaniar, foıoğraf tekniğü^in gelişmesi karşısmda 35im saiıatmın; sinemanm ve .elevizyonun gelişmesi karşısıiıâa Opera'nın ve Tiyatronun geaciigı bunalımîarı, bocaiaınaias .1, hatta müzeiik olnıayı (Ope.anın artık müzeiik oiduğunda ;tmsenin kuşkusu yok bugün, ..ıa nâiâ Tiyatro konusunda dıer.meler var) dogru yargi kaj".ıi eden tasımlamsiaria, aynı sj v.ıou edebiyat içm de kaçınıl;az sayıyoriardı. Onlara göre, .^ımızâaki bu olağanüstü rekik tanalitik) bilgi zenginliği ., uşısında sanatîar öluyordu. edebiyat da bir sanattı, dolayisıyla edebiyat da ölecekti. Dogrusu, jj tasımiamadaki bırinci öner.neııin haklüığına katılmamak pek de elde değü. Ancak uon yargunn dogru olmaması (geçerıilık kazanamaması) galiba ikıncı önermenin doğru olmamasmdan :leri geliyor. Yani, edebiyat da acaba bir sanat mı? Yıllardır, dergile"in alt başhklannda «sanat. edebiyat dergisi» yazıima sı, sanatla edebıyatın ayrı iki kavram olarak belirtilmesi bu nedenle olsa gerek. Edebiyat, bir sanat degil. Başka bir şey galiba... Her neyse... Ancak, edebıyatın. böyie yazgısal bir bunahmı yoksa da, halen bir başka tür bunalımın içinde bulundugu ger çegmi de bugün kimse yadsıyamıyor. Günümüz edebiyatuıın, 19. yüzyıl edebiyatıyla oranlandıgmda ne denli cılız bir durumda ol dağu açık açık görülebilıyor yani. (Edebiyat deyince, özellikle romanı ve öyküyü amaçladıgımı belırtmeliyün. Şiir, bılmem ki bu yargıiara katılabüir mı?) Bence bu cılızlığı, ne James Joyce, Virginıa Woolf ile başlayıp, Camus, Sartre çıkışıyla süren ve Kafka' ya. Alaın Robbe Griilet'ye varan Avrupa romanındaki ilgirıç der.emeler, ne Amerıkadan bir Faulkner, ne de 19. yüzyıl romanınm bir tür sürdürücüsü diyebileceğimiz Şolohof ömekleri ört bas edebilecek yetkınlikte kanıtlar değüdir. Galiba günümüz edebiyatımn bu cüızlığmın kökleri, jâbyılımızın başlarına kadar da gıtmektedir. 20. yüzyıl edebiyatuıın, özellikle 192ü'lerden bu yana, böylesine cılızlaşması %.\i'na r.elendir? Y da, bu o:'îk h?sidiık nerede % yatmaktadır? Sanırız, günümüz edebiyatmı, bir nesne edebi>atı. bir olay ede bıyatı, bir başka tür deyimle de, resim edebiyatı olarak nitelemek görevler mümkündUr. Nitekim, Mehmet nın, edebiyafa yanlıj Seyda da, son yazılarından bi yüklemesı yıuüııden olmuştur. rinde, edebiyatımızm bugünkü Hani, onlara hak veınıemeK de durumundan söz açıp, onun «tez eide değü. O günlerde, henüz tece olaya ve eyleme yönelişınden» levizyonun yokluğu, sinemanın yakmıyor, çöznmu ruhbilime yo cılızlıgı, baskı tekniklerinin böynelişte arıyordu. Eylem dedi^i lesüıe gelişmemiş olduğu göz mizin de bir olay oldugunu dü önünde tutulursa, sonuçta bir şünürsek, bu genellememizdeki başka tür yayın aracı olan kitahaklüığımız ortaya çıkmaktadır. bm (edebiyatın) da, mesaj üetistenmesi Ve, olayı temel olarak alan bir mekte kullanılmak edebıyatın, olay içindeki kişile belki kısa bir süre için • hoşgörüı psücolojileriyie de uğraşıııa rülebilir. Ne ki, edebiyatçılar. bu sı, ilgilenmesi, bızce sorunu çöz çagnya bız :3 I;JS çaoak gönüimeye yeterli bir öge degildir. lenmişler ve edebiyata yapı deÇünkü olay, bızce bilimlerin ko ğiştirtmişierdir. Bmndığı giüi, ge nusudur. Fizik, kimya gibi ana niş kitlelere mesaj iletebilmek, litik bilgUerle uğraşan büinıie ancak resimlerle ve olay anlatrın. Yani, olayı, bir başkalaşma makla mümkündür. Böy lece ede olarak nitelemek de mümkün biyat, kendini resimlerle olay andür. Ne ki, başkalaşan nesneler iatan diğer yayın araçlanna bendir. Elbette ınsan, olayın yaratı zetmiş, oır çeşıt gazete, bir çecısı olabilir. Ancak, olaydakı baş şit sinema karmaşası bir kimliğe kalaşma. msanı mı, yoksa çevre bürünmüştür. Kitefcım, günümüz sini mı etkiler? Galiba insanın romancılığına röportaj roman abaşka iaşması bütün ömrü boyun duıın verilmesi, bazı yazarlann ca bır kere gerçekleşmektedır; sinemanın olsnaklarmdan romakaçınılölümü. İnsan; başkalaşan detü. nın da yararlanmasını degişen bir varlıktır. Buradan maz sayması bızce hep bu yüzyota çıkarak sorarsak; edebiyat, . dendir. olay içindeki ınsanı mı anlatmaAma edebiyatın görevi, olanı bi lıdır? Edebıyatın görevi, belkı biraz abartarak, biraz defiştirerek tenı genış kitlelere dujıırmalı mı olağanı nn anlatmaktır? Günlük dır? Olay a'ilatmak mıdır? Yüceliği artık kiınsece tartışın kaosal gerçeği mi anlatmaktır? mayan 19. yüzyıl edeoiyaur.a bsk Sanmın. günümüz edebiyatının tığımi7da bu soruların yanıtını böylesi bir yanlışa yönelmesi, açık açık görmekteyiz. örneğın. 1917 devriminin büyük ustalan Karamazol Kardeşlenn, söyie ai Demirtaş CEYHUN U çizllebilecek bir olayı yoktur. Ne Goriot Baba, ne Parcna Hanastırı, ne Savaş ve Barıs, ne Suç ve Ceza, ne Babalar ve Ogull&r vb., hiç biri anlattıklan olaylardaıi dolayı defer kazanmarnışlar dır veya şöyle dişe dokunıır bir olay anlatmamaktadırlar Onların yücelikleri, bizce, ınsanda tra.jik olanı yakalamalarmciaaır. Yoks.ı, olayı iyi anlattıkiarı için. va da olay içindeki insamn psıkolu.ükdurumunu aa verdiklcri için U lan değil... Hîlmi Yavuz. «Apartmsn. adu kitabımla ügüi bir eleştirısınde, Goldmann'dan bir aktarnıayla; trajik düşünce. insanla onun top lumsal ve manevi diinyası arasındaki derin çelişkiden loğar di yordu. Yankı Yayınlan arasır.aa çıkmış. îoanna Kuçur&dı'nLn «Majc Scheler ve F. Nierzsche'de Trajik Olan» adlı incelumesinde de. Scneler'den bir aktannayla, •Kişilcrarası ve kislyle seyler arasındald Ulşldlerde «varotan», hem de «pusu kurrnuv çlbt betc leyen trajik olan, birer dffeer ta şıvıcısı kişl re seylerln Uişbllerini etkilemesinde açığa çıkar» deniliyor. Kuçuradi'nin de belirt'igi gibi, trajik olan. nesnelerde y* da olaylarda değü. insanda gizlıdir. Her insan, az ya da çok, bir tra jik olana sahiptir. Trajik olan, (Devamı 9. Sayfada) «tki kaynaktan oluşuyor. Biri eski sözlü edebiyat gelenegimiz. Özellikle eski destanlar, halk öyküleri... İçierinde en önemlisi Manas destanı. Kısaca değineyim bu destana. Manas, halkın sevdiği bir kahramandır. Özgürlük için yaptığı savaslarda Türk haiklarına önderlik etmiştir. Bir milyon dizeden oluşan bu destanda Manas'ın doğumundan ölümüne kadar geçen süre anlatılıyor. Fantastik ögeler bulunmakla birlikte halkın gerçek yaşamı dile getiriliyor. Güneşin nasıl oluştuguna vb yer veren daha çok kozmogoniyle ilgili bu fantastik ögeler. daha çok, halkın gücünün yetmediği yerlerde ortaya çıkıyor. Fırtınalar savuran üısanlara filan rastiıyoruz. Sonunda Manas, başka bir kahramanın eliyle öldürülüyor. Honhur adlı Çin kahramanmın eiiyle... îlginçtir, bu ad da zamanla Konurba.v gibi bir Kırgız adına dönüşmüş. Edebiyatımızı oluşturan ikinci kaynak, sosyalist sanayi dönemi edebiyatıdır. Bütün sosyalist cumhuriyetlerin küîtür birikimlerinden yararlanıyoruz ve sosyalist edebiyatın getirdiği yeniliklerle birlikte knllanıyoruz. Böylece hem geçmişimizi, gelenefımizi sürdüren, hem de yeni yasam;mızı içeren iki kaynaklı bir edebiyat oluşuyor. Şiir. anlatı, tiyatro, eleştiri, deneme gibi bütün alanlarda ürün verer edebiyatımızm yani sıra sinema, bale, opera etküıliklerımiz var. Beş tiyatro, perdelermi açıyor sürekli.» • «BtLtM VE TEK.NİK ALAMVDA BAŞDÖNDÜRÜCÜ BtR tLERLEME VAR. ÇAGDAŞ İNSANI ETKİLEVEN BU DUKUM KARŞISİNDA EDEBİYATIN GÖREVt NE OLMALI?» «Kanımca bilün ve teknik alanında olan djvr'mi kimse durduramaz dünyada. Tarihsel bir gidiştir bu. Ama ayrı sistemlerle yönetilen ülkelerde bu devrüru başka başka yöneltmek mümkün. Önemli olan, toplumlar için v« bu toplumlardaki İnsanlar için yararlı hale getırilmesi. Bilim ve teknik alanındaki devrim. bir toplumda kişınin kendine özgü özelliklerinı yok etmeye ae, ?elistırmeyc de varayabilir. Her iki halde de müthis bir silâhtır bu ve ÇOK akıllıca Kiıl lanmak gerekir. Yaşam nangı vönde kullanıldıSını ınsar.ır. vok < • ! masma mı zengınlpştırılmesıne mı (rıUanıldıgînı sfisterecektır. Bu koşullar içinde edebiyatm girevi. her tnsanm lçinde olan insan Hlık, merhamet, vicdan gibi yetileri geliştirmek. insanlara kar?ı ıvı 'Devamı 9. S d )
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle