Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DÖRT CUMHURİYET 13 Ağustos 1975 V" FOttOKOİi&İMO, ö ı i PAfjA ÛNtfPEN îlÂN £TBİLİMEL 6iiU l£ME OLMAUDıR. f U t f , C ABDÜLCANBAZ DEVLET YOKUŞU AN Nejat ÖLÇEN ıi Odama ddndüğum zaman sşağıdan, Itafeteryadan sesler geuyordu. Penceremı açtım bır sure bu sesleri dınledirn. DUnya em kulübünun önünde geniş bir çayırhk vardı. Çıtap burada gezınmek ıstedım. Vaz geçtım Pencereyl kapadım Perdelert çektim Düşunmeye başladım. Düşünmeyı de unutmuşum. Neyı düşunecektim ki. Düşünecek hıç bir şeyım kalmamıştı. Kendımi, düşünmek ıçin, zorladım Bunu da yapamayacagımı «nlayınca vaz geçtim Kafeterya'ya indim. öğrenciler vardı. Tasasız oğrenciler. Bir» içiyorlardı. Ben de bira ıçmelıydım. Kasadakl şişman kadından bıra aldım. Bir köşeye çekllıp, ögrencılerl seyretmeve başladım. Mavi gdzlü, san saçlan büklüm buklürn bir kız geçtl yanımdan, ıkl sıra ilerıya oturdu. Sonrm tekrar kalktı. Şişman kadından çikolata sataı aldı, yemeye başladı. Bacaklanna baktım kızın, ayıp olur dıye vaz geçtım bundan. GUzel bacakuydı GUzel bacaklı olsun, bana ne. Bırı yanaştı yanıma. «Yeni mı geldınız» dijre sordu, TUrkçe. Ayağa fırladım «Yenı» dedım. Elini olanca gücümle sıktım. Türk oldugumu nereden anlamıştı. O gün hem bıra içtık, hem de bol bol Türkiye'den konuştuk. Tıp ögrencisi imiş. tçtlkçe, içtik. Türkıye gelıp bulmuştu bizi. Buralarm insanma küfredıyordu çocuk. «Kaba, ruhsuz, domuz bunlar. Para canlısı bunlar. Bunlarda medeniyet var, o kadar. Ama insanlık .. insanlık nu' Insanlık bisde vardı. Biı Türklerde». îçtikçe ınsanlığımızla daha çok öğünmeye başladık lnsanlıgımızdan bahsederken insanlan unutuverdik. Kafeteryada bise yabancı insanlan. Ama şişrnan kadın bizi unutmamıştı. Yanımıza geldi. Yusyuvarlaktı kadın, Vaktın çok geç oldugunu soyledi. Kafeteryavı kapatacaktı anlasılan. Sallanarak kalktık. Bırbinmize yardım etmek boyle zamanlarda gerekır. ÎUc basamağa çıkacak gîlcümÜJi kalmamıştı Ne rahattı bu basamaklar. OturuTerdik. Tıp ögrencısi, ağlamak istedi. Ayıp olur odanda agla dedım Mendılıni çıkardı, stiınlrurecejim dedı. tSümkürmeıc ayıp olma» dedim. Tam sümkürecekken şışmarı kadını tekrar tepemızde bulduk. Aşağıya dogru blzlere bakıyordu. Ayaga kalktık. İnsanlık bizdeydl. «Bak kadın* dedi Tıp ögrencısi cSus, duyar» dedım. «Duysun» Sonra dell gibi gUlmeye başladık Gülduk. gUldtlk. Kadın Türkçe bilmiyor ki anlasın Kadın da gHlmeTe bafladı. Agzı bugday çuvalı gibı açıldı trı dışleri goründü. «Kadm gUlüyor» dedim. Tıp öfrencisi «Havlıvor» dedi. Kadını korkutmak arzusu geldı ıçımden. Suratına doğru «Hav» dedim. Havlamak beni rahatlandırmiîtı. Ertesl gtin »61e rakti yataktan zor kalktım. N« olursa olsun EnatitUye tekrar gidecektım. Kendl kendima Terdigım «özde durdum. Kendima gUvenen adnnlarla taş merdiTenlerı çıktnn. Merdivenlerin tükendıgi sahanlıkU bır süTm demir korktıluklara tutunup etrafa bakındım, sanki her zaman boyle yaparmışım gıoı. •onra içeri girdira Tahta merdivenlen çıkıyordum ki, yanıma yuvarlak ytizlü, gozleri ateş gıbi yanan, dar kalçalı bır kız yanaştı, »beni bekliyordu. «Herr Alı» dedi. Kulaklarıma ' lnanamıyontum. Başımı efdlm. «Sıze Dr. Bl*eW1n odasmda yer ajnrttık» dedi. Dr. Biebl mı! îDr. Biebl kım. Kiın olursa olsun. Dr. Bıehl'ı î tanırmıçım gıbı davrandım. üst kata çıkmca îeaga dontıp dar bır korıdoru geçtık. 311 nujmarah oda. însallah bu odadır. Tek savüı olusiı iyl. Içeride beyas saçlı upuzun bır adam Tardı. Sekreter beni tanıttı Oda, küçuk, bana ayrılan masa da daracıktı ama, hiç olmazsa adam yenne konduğumun ilk belırtılerı ıdı. Kı» elımı sıktı. Selam verdı, çekilip gıttı Ne güzeldi bu kız. îyi kalpli insanlar hep guzel olur zaten. Içerıde Dr. Biehl denılen adamla yalnıj, kaldım. Adamın ıçtenlik dolu bakı$ları vardı Ağarmaya yuz tutmuş kaşlan, ıtıce çenesı, çokuk avurtlan ıle kahır çekmışti anlaşılan Bır sure bakıjtık. Sonra nedense bırden b re <A1manca konuşamıyorum» dedım Almanca. «Doch» dedı adam Kabul etmıyordu Konuşuyorsunuz dedı. Konuşuyor muvum' kotu ko nuşuyorum «Sız'de SJÇ jok Almanca çok güç bır dıl» Ne kadar zamanda oğıenırım dıve sordum Adam vuzume baktı tçıme bır ateş duşmuştü. Enstıfunıın dırektorune kendiml erfeev goaierecektım «Öğrenmek ıstiyorum» dedım Nıve bu adama bırden bire açılmıstım! Bu rtpkılprp b^n7emıvnrdu O an bu odada bır şeye karar vermıştım. Günler bırbırını kovalıyordu. Kavgamın planını en ince avnntısına kadar hazırlamaya başladım. önce bu enstıtüde dırektorunun yazdıgı butun kıtapları okumafcla ışe başlayacaktım. Okumakla da kalmıyacak kesınkes bır yanlışını bulacaktım. Bu hınzırca düşünceyı keşfeder etmez, derın bır nefes aldıra. Zaten en hınzırca dılşunceler, umudumu tüm yıtirdığım raman aklıma gelır. O zaman yenıden doğmuş gıbı olurum Dr. Bıehl'm odasında yenıden doğmuş gıbıydım. Aradan bır ay geçtıği halde, ben daha bır kıtabını bıtırmiş ve de onun kışılığı bakkında yeterınce bılgım olmustu. Kelımenın tam anlamı ıle bir bilgondı adam. Konulan basıt, yalın anlatıyor, karanlık dehlizlerde beceriyle ılerleyıp sizı aydınlığa çıkarıyordu. Bılımın aydınlığı lnsanın ıçinı aydınlaür. Rabatlarsınız. Kendinıze güvenıniz artar. Denıze duşmuş bir çop gıbı göruyordum kendımi tüm tersıne. Adamın mantıgı karsısında ufalıvermıştim. Yazdığı kıtaplan okudukça, bır devle karşı karşıya olduğumu goruyordum. Neden dev. Nasıl dev olmuştu bu adam. Boyle duşıinurken yeni bir umut gelıp yerleştı içime. Yumuşak ellenyle yüreğımi okşadı bırden bıre Ben buraya bır devle çarpısmaya gelmemıştım Onun benım yaşımdayken yazdıgı kıtapları okuyup bir yanlışını bulmalıydım kesınkes Bu duşünceyle adama tuzak kurmaya basladım ve o gun ılk kez sevınç ıçınde Dünya Evl KulübUndekl odama döndum Aradsm beş av geçmış, adamın suratını bile unutmuştum Mavı gozleri parlıj'or muydu acaba' Yuvarlak suratmda incecık damarlar bırbınyle kanşmıs ve saydam cıldinm altında bellı belırsız ortaya çıtanış mıydı' Genış govdesıyle ıleri dogru kaykılıyor muydu konuşurken, unutmuştum Ama adamın düsünce butunlugu, tam anlamıyle kafamın içine gırıp yerleşmıştı Okudukça adamın nasıl gellştiğıni de görüyordum. O da benım gıbi sonradan bn ışe merak salmıştı İlk yazılan tatsız, yavan şeylerdı. Adeta bılgiçlik taslıyordu. Sonra bır on yıl ortadan kayboldu. Hıç bir yerde bir satır yazısı yayınlanmamıştı Kımbılır belkı de tutsak duşmuştü. Yahut yurdunu terk etmış, Batıya da sıgınmış olabılirdi Belki kuzeyı tercıh etmıştır Bu tıpte herifler Kuzeyı tercıh eder. Kuzeye gıtmıştır. Kuzeye. O gUnden sonra en çok kuzeyle ılgılenır oldum Nıhayet adamı kuzeyde yakaladım. Danimarka Üniversıtesınde hocalık etmıştı Bu dılde yazılmış bır ıkı makalesı elıme geçtı Eskılerin bır tekran gıbiydı Bu adam golde suya dahp hıç •ummadıgınız bır yerden tekrar mevdana çıkan balıkçıl kuşlanna benzıyordu. Irı kıyım bır balıkçıl kuşu Ne olduysa bır gun, kutuphanede kıtapları kan$tırırken oldu Adamın doçentken yazdıgı bir makaleye rastladım. Fıyat kuramına aıt bır surM denküemlerden ıbaretti bu makale Dıkkatle okumaya koyuldum. Denklemler bılyalar gıbi avucuma düşüverdiler Bilyalarla oynamara başladım Bılyalar renldiydı Parlıjordu Fakat ışık joktu ıçlerinde Bırbınyle de ıhskılerı yoktu Bırıne dokununca hepsi vu' arlanmaya başhvordu. Nıhavet aradığımı bulmuştum. Bıljelerı de, makalevi de, bir kı•vıya ıttım. Zalımce bır planı uygulamaya başladım Endüstrıde yerlesme teorisi üzerınde çalışacaktım Adam, makalesinde bu teorınin duvarlarma kadar gelmis, gerl donmüştU Ben, duvan tırmanıp aşmak istıyordum O günden sonra her şeyı unutuverdün (DETVAMI V4R) YAŞAM1MDAN ACI DİLİMLER Gocenın ilerlemis bir saati. Odamızın içmde ayak basacak yer kalmadıgı ıçın, bırazımız odanın dnündekı koridorda kalıyoruz. Kondorun çıkıs bolümü nobetçi dolu. Nobetçıler akşam sekızde alıyorlar nobeti, sabah sekıze kadar. Sabah sekızde alanlar ise, akşam sekize kadar nöbet tutuyorlar. Onlannkı de sıkıcı bir ış olmalı ki arasıra gozaltındakılerle konusmak ıhtrya^ cını duyuyorlar. Yine boyle bır konuşma var Arasıra kesılen, arasıra devam eden bır konuşma. Derken memurlardan beni tanıyan bıri, bana donerek «Sen mühendıs adamsın, ne karışırsın bunlara da geursın buralara'» dedı Ben, bıraz durdum ne demelı dıve duşundum, o usteledı «Doğru durust çalışsan olmaz mı"» Ben, fazla düsunmeden «Olmaz» dedım «Olmaz ha'» Yanındakılere donerek: «Gorüyor musunuz olmaı mış. Olmazsa gelırsın ist« buraya » Ben, çaresiz konuştum: «Demem o kı, namuslu mühendıslık yapmava pek ımkan yok » «Neden yokmuş'' Sızın nıyetınız bozuk » «Bak anlatayım» dedım Dedım ama, ne anlatacağımı hemen kes tıremedım. Sonra başımdan geçen, daha dogrusu tanığı oldugımı bır olayı anlatmaya başladım «Bır gun stajyer olarak çalıştığım bır su getırme ınşaatında neler oğrendım bıhvor musun7 Bır şehre su getırmek içın açılan bır hendekte kaç turlü hıla yapüabılır7 Hanı su borulannın doşenecegı hendek Inşaatı yapan muetahhıt, kazdığı toprağın parasım alır Bu para topragm mıktarına \e cınsıne gore azahr çoğalır Mesela hendek yumusak toprakta açılmışsa parası başkadır, kayalık bır arazıde açılmışs>a başkadır Hele kuskuluk topraksa para epey dolgundur. Işın kuralı bu Fakat gel gor ki, hendegı esas derınlıgınden az kazarlar. tam kazdık dıye para alırlar Hendegı dar açarlar, genış açmıs glbı para alırlar Yumuşak topragı kazarlar, kayalık. toprak dıye para alırlar Biraz kavalı ya da sertçe toprağı kazarlar, kuskuluk toprak parası alırlar Yumuşak topragı makınayla kenara atıp, kuskülük topraktı dıye devletten alması gereken paranın on mıslını alanları bılırım Boyle işlere goz yummayan mühendısı surerler Yenne gelen daha lazlasını oder mıi teahhıde Bır hendek kazmada bu kadar hıle oluyor, otesını sen duşün Şimdi dıvelim kı, ben namuslu ış vapacağım, iş almak ıçın ıhale\e gırmem gerek îhalede fıyatı fazla kırsam zarar edenm Az kırsam, ıs bana kalmaz Bılıyorum kı dığerlerı hile yapıvor, ona gore fıvat kınyor Ben. onlardan fazla tararsam ya ben de hile vapacağım yahut birıncı ışte ıflâs edıp batacağım Sozun kısası namuslu ış vapabılmek o kadar kolay degıl. Bugunkü iş adamlarunızın çogu Bir gece bizimle sömürü üzerine sohbet eden nöbetçi polis memurunu bir daha göremedık Sabah kahvaltısını bacaklarımıza inen beş on tekme ile yapmıştık... «Odanın bir köşesine kıvrıldım. Uyumuşum, bir takım seslerle uyandığımda saat sabahın yedibuçuğu idi. ilk defa bu kadar uzun uyumustum. Gece giden arkadaşlar geri geldiler. Onları müteferrikaya götürmüşler, saba ha kadar orada kalmışlar. Hiç uyuyamamışlar.» Benim sözüm «Kimi toprak hafriyatından vurdu parayı, kimi demir ve çimentodan> diye bitince bizimle sohbet eden nöbetçi «öyleyse önce o herifleri temizlemek lazım» demesın mı? geri geldiler Onlan müteferrika ya goturmuşler, sabaha kadar or da kalmışlar Hıç uyuyamamış lar. Bizimle sohbet eden polısı bır daha hıç gormedım Kahvaltı ettik Odamızın nüfusu her gun dejfi şıyor. Bır gece dığer arkadaşlan alıp goturduler Odada uç kışı kaldık. Çapa öğretmen Okulun dan Ali KırmızıçıçeK, Teknık Ü nıversıteden Metın Eşrefoğlu ve ben Gecenın geç bır saatınde her bırımız bır koşe>e buzulup kal mışız. Sabah bır sesle uyandım «Geçın ulan ben tarafa » Oda mıza ın kıyım bın gırmış, ar kadaşlan tekmelıyordu. Ben he nuz uyanmış ve başımı Kaldır mıştım ki. adam ellenyle saçım dan yakaladı ve beni çekip kai dırdı Bır yandan saçımı çeldyor bır yandan bacaklanmı tekmeh yordu. Bu ara: «Geç ulan ben tarafa geç» diye bagınyordu. Oda nın öbtlr ucuna vıgdı bizi «Burada duracaksınız» dedi VF gittı Üçıtaıüz de biraz tekme je mıştık. Pakat, burada yapılan ıs kencelerln yanında beş on tekme hıçbır şey değıldı Onun ıçın da vak yedık demek bile ayıptı. Nı tekım arkadaşktrdan bıri: «Bu yemekten sayılmaz, kahval tı ettık» dedı. öburü: «Evet, sabah kahvaltısı tamamdır» dedi ve ılâve etti: «ttoglu ıt ısıracagı ven nasıl da bılıvor» Acıyan bacaklanmızı açtık, kemık üstune rastlayan \erler morarmıştı ve bazı yerlerden kan sı zıyordu. «Harun nerde Harun?» diye sesler duydum. Beni çağırıyorlardı. «Neyin varsa al gel» dediler. Bir komser ve yanında bir kaç memur tabutlukların önünde duruyorlardı. Ben yaklaşırken komser «Atın şunu içeri» dedi, yanındakiler alçak sesle «Efendim orası dolu» dediler.» Bize benzemeyen biri, köylü Mehmet Odamızda hiç birimıze benze meven bırı ^'ar Şaşkın ve sınmış bır halde sessız sessız oturuyor. öncelen pek dıkkatımızı çekmedı Sonradan dıkkat edince gdrduk kı, çok sıkıhvor. Burası her yanıyla ve her şeyıyle onun dünyasının ve hatta aklının sınırlarının dışında bır yer olmalıydı. Çok kortcmuş. Bır hayli döğmüşler de Adını sorduk Mehmet'miş Sılivri'nin bir koyünden olduğunu da soyleyınce adı kaldı Koylu Mehmet. Yemek saatleri geldtgınde, daha dogrusu bır memur çıkıp da «Hadi ne istıyorsanız söyleyin, yiyecek alacagız» dediği vakltler, bıraz para toplanıyor ve bir liste yapılıyor. Sekızon tane ekmek, on tane avran, yarım kllo zeytin, bır kılo peynir . Ve benzerlerı. Parası olmayanlar gelen yiyeceklerden yıyorlardı Mehmet İlk: defa boyle bir yemek sırasında dik katımızı çekti. Yiyecekler geldı, ortaya kondu, herkes bir kenardan yemeye koyuldu. Fakat Köylü Mehmet gelmıyor yemeğe. «Gel kardeş, jemeğe gelsene» dedık. «Yok fılan» gıbl bir şeyler dedı Hemen herkes gelmesi için bır şejler sojlejınce, yanaşıp sofraya uzandı. DiŞi BOND . MEOÇKJ BU ISi'N 5ONUMA SOTUÛME ZOEUMD/ıO bbyle yükunü tutmuştur Kimi toprak hafriyatından vurdu parayı, kımı demır ve çimentodan » Ben, sozumü burada bıtırdım öyle dalmışız kı konuya, ben nerede olduğumu unutmuştum. Go revüler bızım başımızda nobetçı olduklannı unutmuşlar. Sankı bır kahvede dertleşen vatandaşlar oluvermişız. Gecenın dordü mu nedır' Fakat bız dalmışız memleket konularına zaman fılan umurumuzda degıl. Benim sözüm «Kimi toprak hafriyatından vurdu parayı, kımı demır ve çimentodan» dıye bı tmce, karşımdakr «Öylevse önce o henfleri temıı lemek lâzım» demesın mi7 Ben de odadakılen gostererek. «Işte bu arkadaşların hepsı böyle bir şevler yapıyorlardı» deyıverdım. Hemen uyanıverdiic, ba de, sohbet eden polıs de. Yerımız konumumuz başkaydı Kı^a bır sessızlik oldu. Peşinden dığer bır nobetçı sert bır sesle «Yeter artık kesin bu konuşma>ı» dedı. Konuşma bitti îsteksiz başladığım konuşma orada bıtti Ertesl gece saat onikıyı geçmişti ki, «Harun nerde Harun'» dıye ses ler duydum. Beni çagnyorlardı Kalkıp kondora çıktım. «Neyın varsa al gel» dedıler. Sandaletîeri ayağıma takıp yürüdum Bir komser ve yanında birkiç memur tabutlukların onunde du ruyorlardı Ben, yaklaşırken komser. «Atın şunu içeri» dedı Yanındakiler alçak sesle «Efendnn orası dolu» dediler. «Şu öbürtine atın» ıtEfendim orası da dolu» «Şurdakı de dolu mu'n «Efendim orda da . var.» Komser biraz susup beni iyıce suzdü. «Hadı don gıt yerıne Bır daha hıç kimseyle konusmayacaksın, anlaşıldı mı hıç kimseyle» dedı. Ben «Anladım» deyıp eskı odama yurudum Gece saat iki civan. Oda kapımızda bırı be'ırdı. «Hadı toplanın gıdıyorsunuz» dedi Hepımız davrandık Bir ses duydum. «Harjn sen kal'» Kaldım. Tatsız oldu doğnısu Konser verme sırası belki de bana geldı dedım kendı kendıme Arkadaşlar gıdince odanın dört auvan daha soğuk geldı. Bir sure sessız bekledım. Konser benım mı' değıl mi dıve beklemenın manasızlığına hukmederek yatıp uyumaya kararı verdım Odanın bir köşesine kıvrıldım Uv J muşum, bırtakım seslerle uyandı gımda saat sabahın yedibuçuğu ıdi. İlk defa bu kadar uzun uyumuşum. Gece gıden arkadaşlar Y ARIN: Mehmedin hikâyesi ve dilekçeler savaşı EVE.T OVLE BA2BN DÖVUŞINSAN Diş Tabibi ORHAN TÜZÜN SA.MATYA CAD NO: 418 Saat 13 30 18 30 TEL: 21 ÎS 82 İLÂN TiFFANY JONES KADIKÖY 1. ASLİYE HLKUK HAKİMIİĞINDEN 974 752 Davacı Hüseyin Yılmaz tarafından davall Kadıköy Nufus Memurlugu aleyhıne mah kememıze açüan cınsıyet ve ısım tashıhı davaaının yapılan duruşması sonunda Sıvas ılı, Imranlı ılçesı, Topluçak koyu, n 8, nufusa kayıtlı Hüse>ın Yılmaz lazı kuçuk Şevkefın cınsıyetuun kız ve ısmının de Türkan olarak tashihen r.ufus sicilıne tescihne 11 7 1975 tanh ve 974 752 1970 509 sayıl ıle ka rar venldıgi ilân olunur.