08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKI amu görevlileri, alışılan deyimle «Devlet memurlam, üzerlerinde o denli çok komışulup eleştirilenler; halktan koptukları, az lş yapıp çok vakit öldürdükleri ileri sürtilenler; buna karşın az kazanıp çok vergl ödeyenlen gittikçe genişleyerek ellerine geçen tophı bes on kuruşla vurguncuların kesesini dolduranlar; her zaman ezilip blr kıyıya atılanlar; siyasacılann baskısı alttnda yaşamaktan bıkanlar; ylne de canla başla gbrevlerini yürütmeye çalışanlar... İşte bu büyük kütle Türkiye'nin önemli sorunlarından bırıni oluşturmaktadır. CUMHURÎYET 8 Temmuz 1976 K OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lşlerl bflmemeleri, ya örgUtU tanryıp etkenlik gösterememeleri ya da kısa sürede ayrılmalan gibi nedenlerle, daha doğrusu bu nedenlerin tümünün etkisiyle hiç bir basan gösterememişlerdir. Çok partili dönemin atamalardaki başlıca belirginlikleri şöyle özetlenebilir: • En Ust basamaktan en alt basamaktaki göreve kadar tek etken partilerdir. • Siyasacılar atamalarda, kişisel »maçlanna hizmet edilmesinden ve kişisel iliskilerinden başka hiç bir amaç aratnaz. • Bakan ve iktidar milletvekilleri her lşe kendi adamlannı getirir. • Bu nedenle de akıl almaz atamalar yapılır. Bunu gören, görevliler başan sağlama istegi duymadıkları gibi. gerçekte de kafası işleyen, yaratıcı gücü olan ve çalısan görevliler ya eziİip atılır, ya da kendileri bu Işten çözülüp yoslasır. Meslekte hiç bir gelişme olmaz. • Okur yazarlara karşı büyük bir alerjl vardır. Böyleleri genellikle suçlu gibidir • Bütün deyimler gerçek anlamını yitirmlştir. Vurtseverlik, ulusçuluk, eğitimde önderlik, iş başında yetiştirme vb. deyimler içerdikleri anlamm çok dışmda bir rîtelik tasır. • Çok kısa sürelerde işten ayırmalar art arda geldiğinden kimsede güvence ve huzur kal mamıştır. Bu dizide daha bir çok nedenler sayılabilir. öbür Bakanlıklar da Uç asağı bes yukan Milli Eğitim Bakanlığı gibidir. TELEVİZYON \ Siyasa ve Kamu Görevlileri Cahit KÜLEBi yaratıcısı Rüştü TJzel ve daha birçoklan, hepsl de çok iyi yabancı dil bilen geniş yonetirn deneyinden geçmiş, herbangi bir üniversitede kendi alanlarında otorite olarak öğretim üyeliği yapabUecek değerde kişilerdi. Tek parti döneminde kamu görevlilerinin nitelikli oluşlanmn başlıca nedenleri söyle özetlenebilir: • Atamalarda ön koşul. .yetenek» olmuştur. Az çok kayırma olsa bile oranı azdı. • tşlerin gereken başanya ulaştırümasım siyasacılar benimsemek 7orundaydı. • Görevlerde süreklilik vardı. Ayırmalardaki en baş etken başansızlıktı. • Bu süreklilik. nem görevlinln kendisini yetistirmesine, hem de astlannı geliştirip üst basamaklara hazırlamasına yardımcı olurdu. • Gtfreve atananlar oaşanyı kişisel çıkarlan için de zorunhı görürlerdi. Geleceklerine güven duyarlardı. • Siyasal çevrelerin adam kayırma işlevi pek az tut&rdı. Bunlan sıralarken amacım tek partili dönemi övmek değil. Tersine, bu özellikler çok partüi dönemde bulunması zorunlu koşullan içermekte. Çok partili dönemde doğal olan hükümet değişikliklerinin sık sık oluşması sırasında ancafc sUrekli, güvence içinde ve siyasacılann basküanndan uzak bir kamu örgenleşmesine gereksinme var. Bütün uygar ülkelerde de bu yöntem uygulanıyor. Ne var ki, çelişküer Ulkesi olmaktan bir türlü kurtulamadığımız için, demokrasiye aykın olarak, biz başka türlüsünü uyguluyoruz. 1960 sonrasında girişilen «personel reformu» nun Devlet Personel Dairesinin kuruluşuyla tüm yozlaştığı artık herkesçe bilinen bir olgu. Ne var ki, bunun yanı sıra kamu görevleri alanında öyle çelişküer, öyle olumsuz sapmalar var ki, yozlaştnamn da ötesine geçmiş bu durıımun dikkatle göz önünde bulundurulmasında zorunluk olduğu yadsınamaz. Bir örnekleme: Günümüz Türkiye'sinde kamu görevlilerinin oylurmı arttıkça artıyor. Öteyandan, eğitsel yöntem uygulamalannda Batı ülkelerinden yararlanma olanaklanmızın çoğalmasına, «iş başında yetiştirme» yapay özentilerine, yabancı dil bilenler sayısımn artmasma karşın kamu görevlilerinin niteliğinde gelişnıe sağlandığı söylenilemez. Tersine, nitelik inginliğinin hemen bütün kuruluşlarda göze çarptığı çok belirgln bir gerçek. Bu durum özellikle Millî Eğitim Bakanlığında dikkat çekici oranda. Bu nedenle Millî Eğitim Bakanlığının örnekleme olarak kısaca gözden geçirilmesinin yararlı olacağı sanısındayım. Çok Partili Dönemde Çok partili döneme girdiğimiz 1950 yılında, örneğin Milli Eğitim Bakanlığında görevliler hallaç pamuğu gibi atıldı. Gerek o dönemde, gerekse 27 Mayıs sonrasında bu değiştinnelerin yapılması bir dereceye kadar doğal sayılabilir. Ama, 1950'den sonra geçen yirmi beş yıllık süre içinde, özellikle DP ile AP yönetirnlerinde bu iş o denli kötiiye kullanıldı ve gittikçe değiştirme oranı o kerte artırıldı ki, artık bir gelenek durumuna sokulan bu işlevin ulusumuza büyük zararlar getirdiğinin belirtilmesi zorunludur. Bu partüerln egemenliği sırasında bakanlann değişmelerinde bile akıl almaz ölçüde kayırmall atamalar olageldi. Değü merkez örgütündeki yüksek görevliler, en uzak köylerin ilkokul müdürleri bile, siyasal baskıyla Bakan tarafından işten atılıp yerlerine atamalar yapılmıştır. Yönetimdeki bu zararlı tutumun yanısıra görevlilerin yetenekleri de gittikçe düşüklük göstenniştir. Baü ile yakın üişkilerimize ve yabancı dil öğretme olanaklanmızın artışına karşın, son yülarda Millî Eğitim Bakanhğı merkez örgütünde az çok yabancı dil bilen görevlilerin sayısı pek az olduğu gibi, bunlar arasmda kendi alanlannın uzmanı olanlar ise hemen hemen yok gibidir. Çoğunun mesleksel deneyleri de aranmaz. CHP koalisyonlarmda ve 12 Mart sonrasında üniversitelerden getirilen görevliler de, ya o Tek Partili Dönemde Tek partili dönemde kamu gorevlüerinin halktan koptuğu yolunda öteden beri ileri sürülen savın Milli Eğitim Bakanlığı görevlileri için söylenmesi gerçeğe uymaz. Bu Bakanlığın baş yöneticilerinden köy efitmenlerine dek bütün görevlileri her dönemde halkla çok yakın üişki kurmuştur. Tek partili dönemde Millî Eğitim Bakanlığmın üst basamak görevlerini yürütenlerin mesleksel yetenekleri bugün gerçekten anlaşılamıyacak bir düzeydeydi. Genel müdürlükten yukan bir görev almamış olan Cevat Dursunoğlu ile 1 Hakkı Tonguç; İMsi de degerli birer bilgin olan yıllarm Talim ve Terbiye Dairesi Başkanı Kadri YÖnükoğlu Ue gelip geçmis en büyük müsteşar İhsan Sungu; Teknik öğretimiınizin MC. Dönemindeki Durum CEPHE Hükümetinde Milli Eğitim Bakanı APTi olmakla birlikte, bu Bakanüğa MHP, MSP1 nin de yandaşhğıyle, Ata'.ürk devTimlerinin düsmam bir intikam ekibi gibi adamlannı yerleştirmiştir. Bu ekibin Türk millî eğitimlne en küçuk yarar sağlıyabilecek bir yeteneği bulunmadığı gibi, yapacağı zararlann ileride nasıl giderilebileceği de kolay kolay çÖzümlenebUecek bir sorun defildir. Bu nedenle, Bakanlık üst göTevlerinde kalabilmiş birkaç siyasa dışı hatta kimileri AP yanlısı sayılan • efitimci de bu yangın alanmdan canmı dar atmafc düşüncesiyle meslekten istifalannı verme yolundadır. Sayın Demirelin, fleride düseceğl sorumluluğu bir an önce anımsayarak, hiç degilse bu durumun daha ileriye gitmesini önlemeslni dllemekten başka çare kalmamıştır. Yozlaştirmak.. OKTAY AKBAL Eyet Hayır IÇTEN BİR UYARI ayın okurlanm, bu yazınıı sayın Yalçıntaş'a seslenir biçimde yazacâgım. Sayın Yalçıntas; Siyasal tarihimiz, demokrasiyi, hürriyetleri, hukuk devletini ve birçok ulusal davayı katletmeye yeltenen politikacı profesörlerle dolu. (İstisnalar çok şükür ki var...) İşte bir Prof. Yalçmtaş'ın da bu «şalcı, şerbetçi, migrosçu, mobilci, kafatasçı, dikcacı, cuntacı, padişahçı, CIA'cı, eyyamcı, ihbarcı, jumalci, tftiracı (ve daha birçok ci ve cı) olumsuz politikacı profesörler» güruhuna hem de daha üniversite kadrosunda iken katılmasına ve memleket için çok zararlı hünerler göstermesine gönlüm razı olmadığından, size seslenmekten kendımi ahkoyamadrin. S «Biz demokrasiye, devrimlere, kısacası Atatürk'e bağlı gençler çok zor durumdayız. Komando adı verilen MHPTi ve her türlü dini duyguyu istismar konusu yapan MSPü gençlerin baskısı altmdayız. Özellikle benim gibi genç kızlar daha çok baskı altına alınmak istenmektedir, Geçen yazılannızdan birinde «ülkünün en sevdiğiniz sözcüklerden biri olduğunu söylüyordunuz. Size bütün kalbimle hak veriyorum, bu sözcüğün anlamını o kadar bozdular ki!.. Ben komando denilen ülkü ocaklanna bağlı bir takım zorbalar ortaya çıkmadan önce adımdan gurur duyan bir genç kızdım. Bugünse adımdan nefret eder hale geldimse buna neden ülkü'yü bayrak yapanların yaymaya çalıştıkları sapık fikirlerdir.> Adı Ülkü olan bir liseli öğrencinin mektubu bu. Istanbul*un bir lisesinde okuyor, ama komando baskısından yılmış. adından tiksinir hale gelmiş. MHPli, MSP'li gençler, luzların okumasını, aydmlanmasım, bilinçlenmesini istemezler, onların kendi istedikleri yolda. yönde .koşullandınlmalarım» özlerler. Kadmlar, ikinci smıf yurttaşlardır, ya erkeğe boyun eğecekler, ya da ezilecekler, yılacaklar: okuyamaz, sokağa çıkamaz, insan gibi yaşayamaz olacaklar. Ülkü şöyle yazıyor: «Yüzlerce, binlerce kız kardeşim gibi bütün gücümle öğrenimimi tamamlamaya çalışıyorum, bu uğurda elimden geleni yapıyorutn, onlara asla boyun eğmeyip savaşımı sürdüreceğim. Bütün dünyanın 1975'i kadınlar yılı olarak kutladığı şu günlerde, bizleri «kadınlara artık hayat yok», «sizi çarşafa sokacağız», <sınavlara girmenize engel olacağız> gibi sözlerle yıldırmaya, korkutmaya çalışıyorlar. Ama onlar ne yaparlarsa yapsınlar Atatürk devrimine bağlı gençlik, bütün gücüyle. kızıyle. erkeğiyle, karşüarmda, sapasaglam, aşümaz bir engel olarak duruyor.» Burda bir an durup; «Cumhuriyet.te geçen gün çıkan bir haberden birkaç satır okuyalım: «Bir komando bize omuz attı, geriye dönüp bakınca «Ne bakıyorsun ulan» diye sataştı, niye omuz attığını sorunca agzımın üstüne vurduğu bir kafa darbesiyle ön dişimi kırdı. Kaçmaya başladı ve Küllüğe girdi. Bunun üzerine biz de arkasmdan içeri daldık. Ancak bize saldıran komando, içeride «Komünistler burayı bastı» diye bağtnyordu. Bunun üzerine içlerinde kızlann da bulundugu seksen yüz kişilik bir komando grubu üzerimize saldırdı.» Sonuç, eski CKP milletvekillerinden birinin oğlu olan Ömer Köroğlu, Turan Emeksiz anıtının dibinde bıçaklanır, hastaneye kaldınlır. Ameliyat sonunda dalagı aunır, delinen kalm barsağı dikilir. Komandoların kurbanı olan genç, kendisini vuranm kimliğini söylüyor. Komandoların nerelerde bulundugu da belli.. «Ama sokaklar, meydanlar, köşe başlan demokrasiye, özgürlüğe, kardeşliğe inanan insanlar, özellikle gençler için tehlikeli yerler olmaktan kurtulamıyor. Şimdi ne olacak? Suçlular yakalanacak mı, cezalandınlacak mı, köşe başlannda adam bıçaklamak, vurmak, dövmek, hattâ öldürmek «olağan» bir olay mı sayılacak? Ilgililer, yetküiler, MC Hükümetinin sorumlululan böyle olaylann komünistlerin işi, kışkırtması olduğunu söylemeye hep devam mı edecekler? Sıkılmadan, yüzlerl kızarmadan!.. Genç öğrenci kızımız adını değişttrecelc nerdeyse! «Ülkü» sözcügünden o denli tiksinmiş... Oysa anlamlı, guzel bir sözcüktür ülkü... Atatürk'ten bir anıdır bize, «Ülktim yükselmek ileri gitmektir. diye yetişen kuşaklar bir değil, on değil! Bu muydu ülkümüz bizim? Birbirimizi vurmak, yol kesmek, gençleri bıçaklamak, bu işi yapanları da gizlice korumak, alkışlamak, milliyetçi, yurtsever kişiler saymak.1.. Yükselmek, ileri gitmek ha!.«Türk mületine çok yakışan bu ülkü» der Atatürk onuncu yü nutkunda... Bilimde üerlemek, güzel sanatlarda yükselmek... Şimdiki «ülkücüler»in ülküsü geriye gitmek, çagın dışına düşmek, bilime. güzel sanatlara sırt çevirmek, gerçek yurtseverlikten, ulusçuluktan, kısacası «insanlık»tan uzaklasmak.» Ecevit: «Biz demokrasiyi sokakta bulmadık, sokağa bırakamayız» diyor. İlk genel seçimde iktidar olacak. Atatürk/çu CHP, Türkiye'nin sokaklannı, meydanlannı, köşebaslarını kana boyamayı gündelik alışkanlık haline getirmiş bir takım bağnaz çeteleri ortadan kaldıracak, gerçek demokrasiyi, özgürlüğü tüm koşullanyle yeniden kuracaktır. Ancak o zaman «ülkü»nün gerçek anlamı ortaya cıkacak, edı «ülkü. olanlar bu sözcükten utanç duymayacaklar... Bir avuç partizan, bir avuç çıkarcı Atatürkçü kusaklann yolunu kesemez, ülkülerini yozlaştıramaz. Gelip geçici bir hastaüktır bu, tedavisi de vardır. Genel seçimlerde yurttaşın sağduyusu bu korkunç gidişi önleyecek, bu tür zararlı mikroplan yok edecektir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir Hidrografi ve Oşinografl Dairesi Başkanlığından bildirilmiştir. Hiç kendi kendinize şu soruyu sordunuz ve içtenlikle yanıtladınız mı? «Milliyetçi olduğunu iddia eden Cephe, bu kadar zayıf bir taban (sadece 4 oy farkı) üzerine otusduğu halde, nasıl oluyor da, «Anayasayı (1 değil, 2 bakımdan) zedelemeyi» göze alarak, «İpekçi'yi TET Genel Müdürlügü sandalyesinden uzak tutmak» ve hukuka aykırı olarak size o makamı işgal ettirmek» için, böylesine pervasızca bir mü cadeleyi göze ahyor? Bu kavganın, İpekçi'nin «10 yü memurluk yapmamış olması» gibi sudan bir nedene dayanamayacağmı, ilkokuldaki çocuklar bile anlamıştır. Eğer gerçek neden Cem'in memurluk tecrübesinin yokluğu olsaydı, milliyetçi olduğunu iddia eden Cephedekı irüi utek 1*. partiler, onun Genel Müdürluk sandalyesini işgal etmesıne karşı bir yü süreyle ses çıkarmayarak seyirci kalırlar mı idi' Hele Anayasanın 64. maddosi, hemen yürürlüğe giren katıun niteliğindeki karamamelerin red dedilmesi söz konusu olacaksa, bir gün bile kaybedilmeden reddetme doğTultusundaki çarkın derhal harekete geçirilmesini em rettiği halde, sajm «sözde Milliyetçi Cephe» ortaklannın bir yıl süreyle bu noktaya hiç önem ver memeleri söz konusu olabilir miydi?!.. Esasen şimdüd koalisyon, sonunda «görevden uzaklaştırma karan»nı, «kanun niteliğindeki kararnamenın reddedilmesi işleminin tamamlanmasD'nı bile beklemeden, «İpekçi'nin rr.ilU güvenliği zedelediği» iddiasına dayandırmak suretiyle, gerçek amacım tartısılmıyacak kadar açık biçimde^ ortaya koymadı mı?!.. Demek M, sayın Yalçıntas, açıkça görüyor ve biliyorsunuz ki İpekçi'yi gün kaybetmeden (paldır küldür) makamından uîaklaştırmak istiyenler (malum şazetelerdeki kalemşörlerin de aylardan beri açikga itiraf ettikleri gibi) «O'nun izin verdiği yayınlan bir an cnce durdurmak» amacını gütmekte idiler. Yoksa Cephenin kopardı^ı fırtına, «da ha önce devlet nemurluğu yaprcamış kişi VaU, Büyükelçi, Başbakan ve Devlet Başkanı olur ama, zinhar TRT Genel Müdürü ohımaz, aksi halde devlet batar» yolundaki bir inanç ve karuya dayanmıyordu. Cem'in izin verdiği ve «İç ve Dış Sermaye Cephesi»nin dehşe^, duyduğu ve derhal durdur mak istediği yayımlann niteliğinin ne olduğunu, siz de pek iyi biliyorsunuz. Cem tpekçi'nin «büyük günahı» (!), TRT de «yamız deınokratik sağ görüşleme değü, «liberal (ortada) ve birazcık demokratik solda olan yaymüara da izin vermesi»dir. Evet, «toplum düzenimizin, sadece bir avuç mutlu azın hğı değil, 40 müyon ve gelecekteki 80, 100 milyonu ,her Türk'ü) refaha ve mutluluğa ulaştıracak ılkelerinin işlemez hale gelmesi ve getirilmesi sonucunu doğuran bozuklukları ortaya koyan yayımlar»a, AP ve onun turucu ortaklan razı olamıyorlardı. Çünkü halkın DU gerçekleri görmesi, giderek çıkarcı güçlerin ve çevrelerin (ve onlann tpm«inri«i olan DENiZCiLERE VE HAVAC1LARA 78 SAYILI BiLDiRi 11 temmuz 1975 tarihinde 10.00'dan, 19.00'a kadar aşağıdakt noktalann birleştigi saha içinde seyretme, demirleme, avlanma ve bu sahanın 1200 metreye kadar olan yüksekliği can ve mal emniyeti bakırmndan tehlikelidir. EGE DENtZÎ FOÇA AÇIKLARI 1 inci nokta: Enlemi 38 derece 43 dakika Kuzey Boylamı 26 derece 30 dakika Doğu 2 nd nokta : Enlemi 38 derece 51 dakika Kuzey Boylamı 26 derece 30 dakika Doğu 3 üncü nokta : Enlemi 38 derece 51 dakika Kuzey Boylamı 26 derece 22 dakika Doğu 4 üncü nokta : Enlemi 39 derece 03 dakika Kuzey Boylamı 25 derece 30 dakika Doğu 5 inci nokta: Enlemi 38 derece 43 dakika Kuzey Boylamı 25 derece 30 dakika Doğu DENİZCİLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYURCLUR. (Basın: 17864) 5325 diye attığınız hiç bir imzanın değeri yoktur. Mali ve adli sorumluluklar sizi beklemektedir. İnanmıyorsanız Feyzioğlu"nun «Danıştay Kararlan ve Yürütnıenin durdurulması» yapıtının 152. sayfasına bakınız. Evet, söylediklerimi söylüyor Peyzioglu. Ve sizin karanruza benzer Danıştay kararlannın özel liğine de dikkati çekerek, ortada «sadece görevden uzaklaştırma ProfDr. Muammer AKSOY karan hakkuıda verilmiş bir yürütmenin durdurulması karan» olursa, idarenin «kadro dolu» diyerek, karan uygulamanın ımkân sızlığından bir dereceye kadar partilerin') egemenligi yitirmesi sağlamayacağı içindir ki, Cep söz edebUeceğini açJüadıktan son demekti. Bunun içindir ki, bu heciler, ne 11 sayılı Kararname ra, «o kadroya yapılan yenı atadoğrultudaki yayınları önle ye ve ne de Cem İpekçi'ye kar ma karannın da vürütülmesini şı hiç bir saldınya geçmedüer. durduran Danıştay kararları» kar mek, onlar için bir hayat me 11 numaraiı Kararnamenin red ; şısında, «idaıenm ileri sürebüemat sorunu haüne geldi. (Batı tiqfülna*î)(i*B süa bile ietıne<ti ; ceği hiç bir itirazın söı konudjirıyşsıııı t&tudığifmn j{ötc, bu ler. Ne zaman ki CHP'niîı 'yent su olmadığını» en kesin dille beyayınlann pamuk işçilerine, toprak durumuna ilişkin olan seçimlerden önce iktidara gel lirtiyor: «Bugün karşılaştığımız me olasüıgı ortadan kalktı, o olaylarda, idarenin düpeduz. Hularının ve Cepheyi en kızdıran lannm bile Batıda artık mu zaman «partizan bir TRT («de kuk dışı ve Anayasa dışı bir davhafazakâr partüerce büe yapı mokratik sol düşmanı (sadece ranışı, mahkeme kararlanna karlacak en ılımlı, en masum ya sağa açık) bir TRT») yaratma şı kasıtlı bir maydan okuyuşu var yınlar olduğunu kolayca doğ sevdası, bütün şiddetiyle pat dır» dedikten sonra Feyzioğlu, rulamanız gerekir). AP yöneti lak verdi. İşte sizin bunlan ve gösteriyor ki «kadroyu bosaltan» cileri, hele son zamanlarda, De davanın «bir Cem Ipekçi mi, kararname ile birlikte «kadroyu mokrat Partinin uzantısı olduk yoksa bir Nevzat Yalçmtaş mı dolduran» kararnamenin de yülarını tekrar tekrar belirtiyor davasıs olmadığını bilmemeniz rütmesinin durdurulması ayra anolanaksızdır. da olursa, «İdare için Danıştay lar. DP ise, «Devlet radyosunu Sayın Yalçıntas, siz TRT'nin karanna uymak bakımından en kendisinin borazanı yapmayı», bütün iktidar felsefesinin ve başına «bir TRT uzmanı olduğu küçük bir güçlük yoktur. Mahkeiktidarda kalma taktiğinin te nuz için» getirilmiş degüsiniz ki, me karannın uygulanmamasuun uzmanhgınızdan tek sebebi, mahkemenin bükmümeli haline gettrmemiş miydi? sizin «o eşsiz «Partizan Radyo ve DP» adlı 200 faydalanmak» için böylesine ka ne karşı saygısızlıktır.» (S. 162). sayfalık kitabımdan bir nüsha nunsuzluklara ve Anayasa çigneSaym Yalçıntas, davranışınızın yı otel adresinize bugün posta melerine başvurmak dahi göze nasıl mazeret kabul etmez bir alınmıs olsun! Siz o roakama, ladım. Bir göz atarsanız, pek suç olduğunu Demirel'in yaptığı beğendiğiniz devlet ve siyaeet kendi niteüklerinizden ötürü de «Danıştay karannı uygulamaya adamlarımızm ve bizzat o gü ğil, «kesinkes değiştirümek iste 11 numaralı kararname kaldmlnün radyosunun ağzından, bu nilea bir Genel Müdürü o görev dığından imkân yoktur» yolundagerçeğin nasıl kanıtlandığını gö den uzaklastırmaya araç olarak» ki garip açıklamanın sizi kurtariirsünüz. İşte bu acı deneyden getirilmiş bir kişi olduğunuzu, ramayacağını gösterme bakımınötürüdür ki, 27 Mayıs Anayasa herkesten iyi biliyorsunuzdur. Gö dan da, yine Peyzioğlu'nun adı sı, devlet radyosunun hiç oir rüyorsunuz ki kavga, Anayasanın geçen yapıtına başvurunuz. Bu parti ve programın emrine gir 26. ve 121. maddelerinde Uân edi kitabı da adresinize postaladım. memesini, kamuoyunun dü len «tarafsız TRT»yi, «taraflı ve sadece sağcılann arzularma boBiliniz ü . aradan uzun yıl lar şünce oluşumuna tarafsız kat yun eğen bir TRT Genel Müdürü kıda bulunmasını (Anayasal çer sayesinde, Cepheci TRT yapma» geçse de, sizden hep «kararnaçeve dışına çıkmayan bütün kavgasıdır. Ve siz, Üniversite öğ mesi askıya aUndıgı ve böylece göruş ve programlarm tanıtıl retim üyesi olarak, bu sakat sev TRT Genel Müdürlüğü sandalmasmda yardımcı olmasını daya alet yapüırken, üstelik bir de yesiyle o anda hiç bir hukukl bağı kalmadığı halde, Danıştay sağlamak amacıyle) hem 26 mad Danıştay kararlanm hiçe saymak dede tarafsızhk ilkelerini koy gibi Anayasayı katmerli çiğneyici kararlannın üstüne oturmuş, du, hem de 121, maddede bu bir tavır içerisine girmeyi bile TRT Genel Müdürlüğü sıfatını gasbetmis üniversite hocası» ditarafsızlığın güvencesi olan ö göze alıyorsunuz! ye söz edeceklerdir. Ve inanınız zerkliği ilân etti. Bilmem, hiç kendi kendinize günü gelince «Bu her gün yeni AP iküdara gelince gördü ki, şu soruyu da yanıtladınız mı? baştan mahkeme karannın üstütarafsız TRT'yi katledip ikti Bu koşullar altında TRT Genel ne oturmuş olmanızndan Ötürü, dar (AP) emrindeki radyoyu Müdürü sandalyasında oturarak, sizi kimse kurataramayacak. Sihortlatmanın tek çıkar yoiu, memleket için yararlı ne yapabi zi o yerde mahkeme karanna özerkliği yok etmektir. Ancak lirsiniz? Kuşkusuz hiçbir şey! karşın oturmaya kışkortan kişi, bu dogrultudaki bir çok çaba Çünkü Danıştay, yalnız Cem sadece Demirelsel mantıls kuralsı bir sonuç vermedi; 12 Mart İpekçi'nin görevinden uzaklaştı larına ve Demirelsel dil kurallatan önce, böyle bir Anayasa de nlm«Bina ilişkin karamameyi de nna uygun düşen «Danıştay kağişikligine gücü yetmedi. Ne ğil, sizin atanmanıza ilişkin ka rarlan uygulandığmda uygulanyazık ki, Erimsel • Melensel dö rarnameyi de askıya aldığından nnş ve uygulanmadığında da uynemde 1961 Anayasası yenik diiş (yâni dava sonuna kadar onu gulanmamış olur» yolunda bir tü. 1971 Anayasasmda özerklik yok duruma getirdiğinden). TRT «açıklama» (!) üe kendisini ve yok edildi. Ama Ecevit'in Baş ile hiç bir ilgisi olmayan bir ülküdaslannı tatmin edebllir. bakanhğı sırasında TRT Ge Üniversite öğretim üyesi durunel Müdürünü değiştirmek, AP muna gelmiş bulunuyorsunuz. «Bana Basbakan, Danıştay kave bugünkü ortaklanna birşey Bu nedenle TRT Genel Müdürü ran falan dinleme, yerinde kal» demişti; onun yüksek emirlerine uydum, sorumlu olarnamı diyebüeceginizi hiç sanmaymız. İnsana, «Profesör olmuşsun, Anayasanın 125. maddesini bir kez okumadın mı? Suç niteliğindeki emlrlerin, uygulayanı sorumluluktan ktırtaramayacağmı bünıiyor musun?» derSeyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığından ler. Onur vermeyen kanunsuz bildirilmiştir. bir eylemde. feötü politikacılann aracı dururmına düşerek koltuDENİZCİLERE VE HAVACILARA ğunuzda rahat oturamayacağınız ve imza atamayacağınız için, 77 SAYILI BiLDiRi bir şeyler de yapamayacagınız bir yerde kalabilme uğruna • vıl 6 ile 7 Temmuz 1975 tarihleri arasında 08.00'den 19.00'a larca hem Hukuk ve Kanun, kadar aşağıdaki noktalann birleştigi saha içinde seyretme, hem halk ve tarih ve hem de demirleme, avlanma ve bu sahanın 12.000 metreye kadar vicdanınız önünde sorumlu ve olan yüksekliği can ve mal emniyeti bskımından tehlikelidir. boynu bükük duruma düşmenize değer ml?l AKDENtZ FtNÎKE KÖRFEZİ A. 78 SAHAS1 YALÇINTAS BİLMELİ Ki, ARADAN UZUN YILLAR GEÇTtKTEN SONRA BİLE, KEN DİSİNDEN «DANIŞTAY KARARLARININ ÜSTÜNE OTURMUŞ ÜNİVERSİTE HOCASI> DİYE SÖZ EDİLECEKTİR. azınuı başlığı TRT olmalıydı; ama radyoya alıştık. Günümüzde tartışmaların yoğunlaştıği konu televizyondıır. tikemiz için veni bir oTuncak. Sanıyoruı te\ Alaaddin'in sihirli lâmbasıdir lelevizyon, klm ele seçirirse, doğa üstii bir jiiee sahip olacak, iktidar koltuğuna sigortalan.ıcak... Dofruluk payı çok azdır bn düşüncede l'nııtmiTalım ki üJkemizde halkı tele\izyon nyandırmadı. 1973 genel seçimlerinde solıın oylan jiizde :i3'e sıçrayıp a>iıı vıl büyük kent belediye seçimlerinde yüzde 50'ye ulasırken, Mıısa öğün'iin TRT'siydi çalısan... lyanan ve bilinçlenen halk vığınlannın itici güçleri konusunda yanılgıya düşmiyelim. Bugün Cephe televizyonu ne denli çırpınırsa çırpınsın, ülke meydanlannı yiizbinlerce emekçi dolduracak, ilerid efiçler halkı bilinçlendirip halkla kavnasacaktır. Radyo ve televlzyon sürekli tartışma knnusudur TOrldye'de; ve bundan sonra da aynı niteliğini konıyacaktır sanırun. 2? Mayıs'tan önce radjo DP'nin özel silâhıydı; 12 Mart'ın Musa öğün yayunlan da şimdi kişiyi çülümsctecek anılardır. Yalçıntas TRT'si ne yapacak peki? Böylesine ytizeysel yaklaşımlar. belki insanı şaşırtabilir. Konuyu daha kökünden almak gerekirse diyebiliriz ki, zaman • zaman şu veya bu siyasal örsütün fcullanmak istediği TRT, ülkemizdeki kapıtalist düzenin, daha belirpin derisle tüketim ekonomisinin blr uzantısı niteliğinde kumlmuş ve öylece işlemiştir. Televizyonan lüketim ekonomisine hizmeH fkJ yanhdır: Bir vanıyla «Televizyon aracı» ithalat ve firetiminde, verli VP yabancı şirketlcrin bütünleşmesine ve tatlı kârlanna olanak sağlar. Öte yandan televizyonlaşan Türlnve'de, tükctim ekonomisi şampiyonlan, israfı pompalamak için bu vurucu silâhı kullanırlar durmadan Her Allahın günii beş vakit, deterjan, şampuan. bisldivi. çiklet. oto lâstik. giysi. kumaş, ıvır • 7,mr reklâmlanyU karasi çitllenlr ve ütülenlr halk yıfınlannm... Bu temel nitelifi yanında, televizyon bir eazeteye benzer. Haber, yorum, röportaj, resimli roman, spor, magazin gibi ne varsa gaıetcde televizyonda buiunur. llani bazı cazeteler vardır, en çekicl resimli romanlan satın abr. sayfa sayfa spor verlr, renkll röportajlar sunar, hafif möılk, sinema, eğlence üzerine usta bir dözenlemeyle mllyonlarca basar ve kitleleri uyutur; ÇORU televizyon yayımı bu çazetelerle cşdeğerlidir. Her toplum düzeni kendi işine gelen biçimde televizyonu kurmuş ve işletraektedir. I'ekl, yaran yok mndur televizyonnn? Nasıl olmasın ki! Ülkede ve dünyada haberleşme ula•şunı ne denli yoğunlaşırsa, yararlıdır. Radyo, çazete, sinema gibi, televizyon da bn olaşımın bir bölümüdür. Görüıvtülerle aktarılan haberler ve sunulan programlar, idtleler arasmdald durarlan eritir, ülkeler arasındakJ nmrlan asar. Tflrkiye'de televizyonun aynca blr 8zel dnrumn vardır. Bugün ülkemfzde TRT, 2? Mayıs Anayasasının ilkplerine göre tşlemek zorundadır. Gçrçi, yürürlükteld nygulama Anayaaa'ya ters düşmüstür ve düşmekte devam ediyor ama; TRT'nin tarafsızuğı, Anayasa karsısındakJ tarafsızlıği demek defildir. Tüm devlet kurumlan gibi, TRT'nin Anayasal flkelere bafımlı çalısması perekir. öylese TRT toprak refonmmn savonacaktır. Blr siyasal parti ortaya çıkarak diyebillr ki: Biz toprak refortnuna karsryız. TRT, bu haberi verir; ama yorumlannda bir anayasal zorunJuk olan toprak reformımu savuumak zorundadır. Bunun gibi herbiri birer Anayasa ilkesi olan kurallara bağunlıdır TRT. Devrim vasalarının gözetümesl; orman reformu; yeraitı senetlerinin devlet eüyle işletllmesi; fildr özgürlüğü ki bunun içinde sosyalist fikirlerin özgiirlücü de vardır öğretim blrlijji ilkesi; sendika, toplu sfizleşme, grev hakkmın savunalması; devletleştirme Ukesl; Anayasa'ya göre TRT yayunlannın rehherl olmalıdır. TRT, Anayasal çizgiye girdlğl cün ilerid btr nitelik kazanacaktır; ama ÜJkemizde Anayasayı kâsıt iistünde bırakan bir siyasal denge sözkonusudur. Bu tür dengecillğl gözettikçe, TRT, 27 Mayıs Anavasasından da cerive düşraüş bir vayım organı nlteliğinl kazanır. Şimdi Cephenin oyuncağı ve örümcek kafalı politikacUarın borazanıdır. Ama bu borazana var kuvvetleriyle üfleyenler. toplumun ileriye yüniyiişünü durdnracaklannı sanıyoru»rsa. Aldanıyorlar. Y Otonuz için Soğuk Hava Cihazı AÎRCONDITİON ORİJÎN^L AMERÎKAN 50(M) TL. MÜNiR BAY'^URT 4. LEVl^I OTO SANAYI SÎTESÎ MENDERES CADDES1. D a TEL: 64 15 B (Cumhuriyet: 5241) Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Içişleri Bakanlığından Bakanlığımız Mülki İdare Hizmetlert Sınıfından açık bulunan (20) aüet 9. derece Maiyet Memuru kadrosuna 300+100 gösterge 3600 lira brüt rr.aaşla Eleman Almacaktu İsteklilerin 2 Mart 1973 gün ve 14464 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmış «Maiyet Memurları Yönetmeiığinin II. Bölüm 4. maddesinde belirtilen genel ve özel niteliklere sahip bulunmalan» En geç 1 Ağustos 1975 günü çalışma saati Ditimine Kadar. 1 Nüîus cüzdanı Örneği, 2 Fakülte mezuniyet belgesi, 3 İki adet vesikalık fotograf. 4 Kendisinin ve ailesinin ikametgâh adresi. Eklenmiş bir dilekce ile Bauanlık öz)ukı?!pn üenel Müdürlüğüne başvnrarak «Sınava Eiriş ORIÜPSI» ıimaıan ve 4 Agustos 1975 eünü «aat l.sım'de Ba!?3n!i»imi7 saionlannda vapılaoak vazıli sınavda hazır bulunmalan aerefcmefctedir. Yazılı sınav sonuçlarının ilâm ile birlik'e duvurulacak bir tarihte kazananlar aynca mülâkata tabi tutulacaklardır. fBasın: 18705) S348 l'nci Nokta : Enlemi 36 derece 08 dakika Kuzey Boylamı 30 derece 16 dakika Doğu. 2'nci Nokta : Enlemi 36 derece 17 dakika Kuzey Boylamı 30 derece 21 dakika Doğu. 3'ncü Nokta : Enlemi 36 derece 12 dakika Kuzey Boylamı 30 derece 25 dakika Doğu. 4'ncü Nokta : Enlemi 3* derece 13 dakika Kuzey Boylamı '«> derece 3ü dakika Doğu. 5'nci Nokla : Enlemi 36 derece 08 dakika Kuzey Boylamı 30 derece 30 dakika Doğu. DENİZCİLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DLYURL'LUR. (Basın: 17863) 5326 Sayın Yalçıntas, sizin Danıstay kararlanm hiçe sayarak anayasal düzene mevdan okumanız. Üniversiteyl de çok kötfl duruma düsürmüştür: Çünkö Ün1 verslte Senatosu, size ancak «yasalar çercevesi tçinde TRT Genel Müdürlügu yapmanız» 1 çin izin verdi; yoksa «Mahkeme karanna (yani Hutcnka ve Anayasaya aykın) olarak bir makamı Işgal etmeniz» içta degil! TRTnin sizden, sizin TRTden kurtulmanız dilegiyle.,.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle