Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DÖRT CUMHURÎYET 7 Mart 1975 N / jf CTKrc 5; PApATYA, A 3 P U İ * £ A H M A N UNUTTü... K2MW Ûl MDSLCANBAZ AŞK DA GEZER 80 fcgtm'tt OTştJndCnnOîtfl bu olay. Blr b v ama bir gerçeği apaçık anlamasına yardımcı lmuştu. On on blr yıl önce, sanat çevrelerinle dolaşüğı yıllarda, sık sık ylnelenlr dunırdu ıu türlü tartışmalar. Ergun yanlış blr kanıya armıştı aradan geçen yıllarla. Sanıyordu ki u türlü anlayışsız dlpsiz savlar, bir dönemde ırtı«nlmış, boşluklan ortaya çıkarak bir daha eşilmeyecek gibi bir keslnlikle kapanmıs, çöUme bağlanmıştı. O yıllarda Suat adında bir air, Tevfik adında bir elestlrici, daha onlara yan bazı isimler vardı. Olumlu tip, olumlu saat diye bir şeyler tutturmuşlardı. Sanki sanat ışamı yansıtmıyor, yorumlamıyormuş da, ışam sanatı örnek alıyormus gibi havada, de9 kuşuna yaraşır bir tutumla, gerçeği bir türI görmek istemiyerek, saldınr dururlardı saı sola. özellikle ortaya bir şeyler koyan saıtçılardı hedef aldıklan. Kendilerinin kahverde, meyhanelerde saatlerce çene calmaktan ışka şey koyduklan yoktu ortaya. Netekim •adan daha on yıl geçmişken Tevfik de Suat \ silinip gitmişlerdi sanat çerrelerinden. Onnn silinip gitmesiyle Ergun, bu riirlü düşüînlerin kalmadığını eamyordu. OysaM Merr, o Suat'ın, Tevfikin mirasçısıydı sanki. Onnn tohumundan inmis, soyaçekim yoluyle ılardan kapmı? gîbl, on bir yıl arayla sürdüiyordu o boş savlan. Anlaşılan her kuşak, ynlıp atana kadar, blr süre yeniden uğraşak zorundaydı bu tUrlÜ gafralarla. «Bo? Ter, dedi, lnsanlar defişmlyor kolay )Iay...» Aklından geeenlert kısaca anlath. «Böyl» ı her dönemde, diye bafladı sözlerlni, eğrtn doğrunun, lncenin kabanın, güzelin çirkin, ruh düşünce mirasçıları döl verip duruyor, jıi Calibanlar lle Prosperoiar o gün bugün •etip duruyorlar kendi soylannı... Büyük Efes Otelinin önünde Sahlr lle Leyaynldılar. özer, Aydoğan, thsan Pasaport'ki meyhanelerine gitmek içln geri döndüler. ;lkıs, Ergun, Gökmen, Filiz, ŞehiUej Caddenden "MontTetrc ATanina dogru ytlrtldUler. •alıklı olarak yan ışıklan sönmüş caddede onrdan başka kims« yoktu. Otelin bahçe kapısı ıünde bekleyen taksllerin şoförlerl arka kolklara çekilmiş uyuyorlardı. Otelden uzaklaşcça caddenin loşluğu daha da arttı. Caddenin tasından yürüyorlardı. Gökmen Belkıs'ın yandan aynlmıyordu. Filiz Ergun'un yanında ıldı. Eşarbım saçlarından çözdü. Gelişigüzel ınilebilecek gibi bir tutumla boynuna bagladı. na öyle de olsa son derece yakıştırdı kendi• Parmak uçlariyle geriye atarak uzun, gür . çlannın kokusunu duyurdu Ergun'a: Ne tatlı geco değil mi? Çok! Yalınayak yflrümesinl sever misinlzT Severim... Sandallannı çıkanp eline aldı. Oh, asfalt ne kadar »cak! Hadi koşahm raz! Tutun benl... Sandallan elinde, Mavi Tuna'nıri notalairle, caddede genlş çemberler çlzerefc Ergun' ı önünde kaçmaya başladı. GökmenHe Bek s'ı eksen alarak bir lki kez döndüler. BALKANLARDÂ BİR GERİLLACI Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi Beyin anıları Yazan: Necati CUMALI Belkıs: Ne oluyorus? dedL FUla güldü: Dans ediyoruz! Oh, TM*mak ne ksdar tUzell Dans etmeye gldiyoruz. Oraya saklayın lştahımzi... Gökmen'e döndü: Erlsdun, sen bu kadar bo? bırakmasana arkada^ııu. BAŞLARKEN «HUrriyet k&hramanı» dlye ünlü, Besnsll Niyast Beyln »nılasunjyoruz sizlere. Niyazi Bey, tkincl Abdülhamld'in aydmlara kan kusturdugu baskı rejimine (istibdadına) karşı. içlnde şidaetü başkaldırma (isyan) duvgulan duymuş, genç bir asker, Osmanlı I.nparatorluğunun çökmekte, vatanın elden gitmekte oldugunu görup ateşlı bir yurt sevgislyle mutlaka bir şeyler yapmak gerei'igıne inannnş, bu ugurda canıuı seve seve vermeyi onur sayan t'lkücü su baylardan birl: Tam bir silâhsör. Henüz gizli bir örpüt olan «tttihad ve Terakki»y» bağlı bir «hUrriyet komitacısı» bir çete. Şimdiki düle bir gerillacı!.. V«, yazgısı onu, îttihat ve Terakki örgütünün iyice gelişip mayalandıgı Osmanlı Rumelisınde, doguD büyüdüğü Resne'de garevli küar. 1900lerden beri içinde tasıdığı ülkÜsunU gerçekleştirecek fırsat ölne geçntij, Balkanlarda bir genlİBCi olarak eylerrJertae başlamıştın Yıl 1908. O günlerda da UnlU Raral f8r(l;mesl, İn^iUzlerle Ruslar arannı smda. Osmarüı ülkelerinın paylaşılmasını yaymaktad'j dünyaya. Özellikle Çarlık Rusyası, Rumeli'dp büyük tahriklere girişmıştir. Sırp ve Bulgar geiıllalan azdıkça azmış. Türkınre Kan aîlatmaya başlamıştır. Avrupa devletleri bu uyanışı körjklcmek İçin akla gelnıedik müdahaleler •••apmakta, ıo işlerimize Kanşmaktadırlar. Buna karsi'ik Yıldız Sarayı, lçerde baskıyı büsbütiin arltjmus, her basamaktfıkı yöneticiliklere, kendine bajlı iumalcılan getirmiştir. Ittüıat ve Tcr:ıteki Cemiyeti bu dur.ıma ilpisiz kJumsjnıs, içte özgiirlügü saglavıp. dısta itibanmizı kunarmak. îmDaratorlugun parçalanmamasmı önlemek yolunda büyük savaşma glrişmiştir. Baskı rejimini mutlaka yıkmak. îkinci Meçrutiyetin dogmasını, ünlü deyinuyle «Hürriyetin llâmnnı sa*lamak ktereklidir. Işte Resneli Niyazi Bey bize o günlerl şöyle anlatıyor: (Not: O lamanm koyu Osmanlıcasıyla yaalan bu anüar Env Alb. thsan Ilgar tarafmdan bugünkü dilo çevrümişttr) : Filiz, yaşayışında kendlne özgü bası anlayışlan olan bir kızdı. A?ka inanmıyordu en başta. Daha dogrusu alışılagelen anlamı değildi aşktan anladıgı. Yirmi üç yaşında oldugunu, o yaşa gellnceye kadar, kitaplann yazdıgı, başkalarından duyduğu gibi h:ç âşık olmadjğını söylüyordu. Eskimlş, müzelik bir duyguydu ona kalırsa bu türlü aşk. Çünkü BncelikİB süre sorunuydu yadırgadıgı. Eskl ask, uzun ya da kısa bir süreyle ölçülüyordu. Buradan doguyoTdu insan yaradılışma aykınhğı. Yanndan sonradan, ya da bir hafta bir ay blr yıl sonradan söz ederken önceden nasıl, nereden bilebtllrdl İnsan o günler gelince ne tfuyup n« düşunebilecegini? neyl sevlp neyl Beymeyec»gini? Âşıkım, sevlyorum, diyen blr İnsan serdiğine bağlamış olmaz mıydı kendini? Oysaki o salt yaşadığı ana baglı kalarak yaçamak Istiyordu. Bu yaşa kadar da hep böyle yaçamıştı. Hoşlandığı sevdlgl erkekler olmuştu tabii. Hoslandıgı erkeklerle karçılaştıkçs ne sorlar, ne de baskı altında tutardı lçgüdülertal. Kendi gellsmelerlne bıraktrdı. Bırakırdı nereye kadar glderse gltsin. Anlamadıgı, akıl erdiremedigi bir başka duygu varsa o da ta»kançlıktı. Ne demektl yarü, bir erkeği, bajka bir kadmdan hoşlandı, bir başka kadınla clnsel yakınhk kurdu diye kıskanmak? Bu türlü çeyler için üzülmekten daha saçrna blr tutum olamazdı. öylesine ilkel buluyordu ki bu türlü davranışlan, ne kıskamlmak isterdl, n» ds kıskanmak!. Geçeiçji.jîaşını yastığa koydu mu bu türlü düşüncelerden uzak uyumaktı Istedigl. Diyelim kl hoşlanmış, canı Istemi? bir erkekle bir yakmlıgı olmuştu. Kime neydi bundan? Klme ne zararı vardı? Bu konuda kimseye hesap sormayı düşünmediği için kimseye hesap vermek zonında da deglldi. O kadar rahat duyuyordu ki kendini bu konuda, «bir kadınla erkegin. karşılıklı bir saat tenis oynaması, bir k'r gezintisine çıkması ile bir saat Eevişmesi arasında ne gibi büyük bir değişiklik var sanki?» diyordu. Bütün bu görüşlerini açıklıkla anlattıktan sonra «Belki de bu kadar büyütmediğim, bu kadar olagan karşıladığım için cinsel ilişkiler yaşamımda büyük bir yer tutmaz benimı> diyordu. «Normal, sağlıklı bir kadmım ama ancak canım pek istedigi olurs; bir erkekle yatmak aklıma gelir...» Gökmen, Ergun'a «Yazarsın, Filizle llgilen. Bak yeni kusak olarak aşk anlayışlan, cinsel İlişkiler üstüne görüşlerl ne kadar degişik. Onlann kuşagını tanımak senin için yararlı olur» demişti. Filiz, bu görüşlerini oturduklan masada, ya da Ergunla dans ederlerken anlattı o gece. (DETVAM1 VAR) bu Kışisel davranışlarm etkil nnı görmekten duydugum t üzuntü ile çalışmaya başlamı tım. Görev aldıgım 21. alayın taburunda benden daha ön gelen Leskovıkli Teğmen Kâm in önensiyle gerçeklen yav: yavaş kavrayabıliyordum. Askf ligın en üst komutandan en a komutana kadar olan birbıriı bağlanişında boşluklan göriiyc dahr dogrusu bu çalışmamn y salar dışı vetkısız kışılere veri m;ş olmasmdan do*an düzensı likleri görebiliyordum. Askerlik kademelerini hak e meden aşarak yüksek yerlere laşan ve buralarda bulunm' olan general ve üst subaylardı bir kısmuıın usaküktsn. dama iıktan. evlâtlıktan. casuslukti yetişme haksız yere ora>n e geçırmiş, devietten para atm< içm. daha dogrusu kapmak çalmak için çaiışıp yaşayan b takım şakşakçılardan ibaret c dugunu anlıyordum. Mütealıh lerle uyuşmayı, hazineyi soym yı, askerin yıyeceginı çalma; tütün ıdaresinden haraç alma; kaçakçılıgı tüm yönüyle ögre miş bır sürü haydut ve rezıl u!usun kendine verdigl askerl ümforması içinde cesaret ettil lerı bu kötü hareketlere kar unıursamazlık göst«rmelerine • her türlü sorumluluktan uz; kalmalaruıa bir türlü akıl erc remıyor ve bu kördüğümü b türlü çözemiyordum. Her birl ve her orduda, böylece yüriidi • ğüne lnandıgirn bu tesadın çık yerinin Saray ve çevresi oldı guna kaniveren, birçok olaylar ortadan kaldınlması ıse devl< bünyesinde güçlü bir deırin ihtı>aç gösterdiginı düsünüyo: dum. tT.usumun yaşama ve g lecefini engelleyen bu körulüklı icinde bazı aydın ve önemlı lc şilerin hiç bır etkı altında ka mayarak gönip düşündükleriı yaymakla bızım gıbı gençleri ı mutsuzluğa düşmekten alako maktaydı. Doğrulugun, bağlıhğı: sanki bır kötüiük, özellikle gön ve sanlmanin adeta kötülük s: yıldıgı, hakkın ve adaletin se; siz ve halsiz kaldığı bir ülkedı bütün deviet kuruluşlannda o dugu gibi ordumuzda da ayı yaşantı sürerken bütün bu yo! suziuklara, bu küçüklüklere ya. nızca birimizın, evet kalple: yurdu geliştırip ilerletmek istej ile yanan yalnız başına çıkış: mayacagı bir güneş gibi ortada; dı. Yok olmak tehlikesine kar! durmak kaygusunda bulunan aj dınlar, bu gücün önünde elel vermiş aynj ülkü ve birbirin lçten bağlı bır davranışta çalı şıyordu. BtRLİK! deviet yön« tüninin değjştirilip düzenlenmeî yönünde sözbirliği etmiş olan ö: gürlükçüler, birçok engel karşı smda birbirlerinden uzaklasara umutsuzluga düşmüşler, kor kunç bir kuvvetin saldınsına uğ ramışlardı. Bozguncularl lşt bir toplumu yok edecek olan bı kötülük toplumun birbirine k« netlenmesini engelliyordu. Dev rimi gerçekleştirme yolundak ayn ayn görüşler anayasay (Kanunu Esasî'yi) ortaya çı karmak suretıyle uyuşma ve biı leşme yolu olabilirdi. Yalnız güvensizlik de başta geliyordu 1901 yıllanna dek düşünce bir liği ve beraberligi toplumda vı aydın kişilerde görülmüyordu Sonralan bu sağlanınca îttihai ve Terakki kuruluşu meydana gelmiş oldu. Resneli Niyaz) B«y, anılanmn burasında filkücü subaylara v« sivillere vapüan baskılan, 1?kenceleri. sürgünleri ve öldürmeleri: daha sonra da baskınlan ve Bulgar komitacılanyla (gerillalarıvla) savaşunlaruu, va bancı deviet temsilcilerine verdikleri muhtıralan, taribe ışık tutacak biçimde anlattıktan sonra şövle devam etmektedir: "Yıldız'm çıkarı,, için yurt aşkından uzak bırakılıyoruz Anılanmı niye yazdun Osmanlı devled 1453'te girdigl Uerleme yolunda, sırasında dinlenmek ve böylece de eksiklerıni tamamlamak geregini düşünmeyerek büyük bir hırsla ileri atflmış. doğal sınırlanru aşmıs, ulaştığı yerdeki yapması gereken devrim ve yenilemelere uymamıs oldugundan 1575 yılindan sonra bü>iiklük hırsınuı etkisiyle kötü durumlara düşme yoluna girmiştir. Ve böylece günden güne genişleyen ülke smırlan içinde kalan yeni azmhklar, Türklük ortamı içinde kaynaştınlmasının ihmal edilmiş olması, kuvvetin yitirılmesi yolunu açmıştır. Şimdi biz üç yüz yıl ör.ce. evet tam üç büyük yüzyıl evvel yapılacak işler karşısında bulunuyoruz. Hem de hiç uygun olmayan bir durumla o kurvct, o zaman, o guç'ten yoksun olarak. Saygıdeğer vatandaşlanm, okuyuculanm, hatiralanmı yazmaya başlamadan önce size birkaç kelime ile hayatunı belirtmeyi saydım. Benim küçücük hizmetlerimin oldugundan çok büyütüldügünü görüyorum. Şahsiyetimin, yaptığım işin bu kadar büyük alkışlara deferi olmadığını anl&tmak, ispatlamak için hatıralarnnı yazmak zorunda kaldıgımı söylemek istiyorum. Ben ne yaptım, bilmem? İttihat ve Terakki Kuruluşu'ndan aldığım bir emri; beni Resne'de bu^unduran talih başka bir arkadaşın başına konmuş olsaydı benden dalıa az mı yerine getirecekti. Ar.lamak isterım: Bu büyük inkUsptaki (1) davraruşım. evet bu büyük inkılibuı millete getirdiği aydınlıgın yalmz yapıcısı gibi gösterıldikten sonra, kişiliğim o kadar büvütülüyor ki, bundEn üzüntü duyuyorum. Millet ve memleket vicdanını dermliğine yaralayan bu kanaat, büjük bir hatadır, bir iftiradır, Bu aydınlık günlere ulaştığımız sırada bü yük bir düşünce hak ve adalete aykırı düşer. Gerçeği oldugu gibi belirtmek gerekirse bu şerefi milietimizin büyük yetenegıne ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne bırakmalıdır. Evet millete' Şi BOND Okul ve edindiğimiz yüksek ülkü 1887 yılı daha on dort yaşuıı temamlamamış bir oku] öğrencisi iken %'atarun yandığını, mületin ve memleketin battığuıı duy muş, padişahın çevresinin hainlerle sarüdığını öğrenmiştim. Manastır ortaokulunda ders verişindekı olgunluk, bügi ve aydınlatıcı çalışmalarrna bağîandığım Bursalı Yüzbaşı Tahir Efendi (2) gibi ögTetmenlere sahip olması yönün den ancak askerî ortaokulda faydalanabileceğimi ve içimde yanan ulusumun ve ülkemin düşüşünü önleme çalışmalan için ancak askerî okullarda gerekli bügiyi alabileceğimi duşünerek aske rî ortaokula geçmiştim. Askerî ortaokulun son yıl sınavları bitince tatili geçirmek üzere Manastır'dan Resne'ye geçtim. Yakınla. nm ve tanıdıklarım beni askerlik gibi şerefli bir mesleğe geçmiş olmamdan dolajı kutlamakla beraber okuldan yetişen subaylann hiç bir zaman Türk ordusunun esld şan ve şerefini koruyamadıklannı ortaya attılar. Beni düşüncemden caydırmaya çalıştüar. Ulusumun büyüklüğünden ve fakat hukümetin, hâkimlerin, saray çevresi denilea kötüiük ve hıyanet juvasmdan, ordunun gerüik ve düşkünlüğünden söz ettikçe ve son TürkRus Savaşı'nda bir çıkar karşılığmda Padişah'm etrafını alıp kandırarüann kötü etkisiyle kazanmarun nasıl ortadan kayboldugunu anlattıkça içim sız hyordu. Hainler, alçaklardan öç almak gün ve gücünü bana vermesini Ulu Tann'mdan diliyordum. Bu duygulann etkisiyle askerliğe olan bağlılığım gittikçe artıyordu. Bundan böyle joırt ^ev gisi ufkumu güneş gibi aj'dınlatmış, gönlümü dünyalara açmıştı. Oraya ne yerleşürilirse yine bir boşluk, yine bir şeyler koymak gerekiyordu. Orayı yalnız yurt sevgisiiün doldurabileceğini bana gizli bir ses durmadan tekrarüyordu. Yakınlanmdan, stTdiklerimden hiç birinin ögüdü gönlümden yükselen bu isteği önleyemiyordıı. V'atan sevgisinin etkisiyle askeri okula girdim. Burada üç yıl süren öğrencilik devıesini yazmayscağım. Okuldaki yaşantım bir baskı altında olmakla beraber. dürüst ve çalışkan bir aile yaşantısı Resneli Niyazi Bey Kolağası iken, tam bir gerilla kılığında yukandaki fotoğrafı çektirmişti. Sağda elini sıktığı kişi Mülazım Atıf Beydir... Yüzbaşı Tevfik Efendiler, derslerinde sırası düştükçe kahramanlık, insanlık, Uerleme, yurt sevgisinden söz ederek Türklerin ve Fransızların yurtseverliklerini de belirten anılarından söz ediyorlardı. Okul olarak bu kutsal yuvada başhca edindiğim yararlar bunlar olmuştu. Okul arkadaşlarımla ve özellikle toplumla dünya durumundan söz ettikçe Namık Kemal'in bu büyük yurtseverin saygıdeğer adı, arutlaşan kişiliği, ortaya koyduğu yapıtları söz konusu oluyor, bunlann aydmlıgıyle ulusun büyüklerine, siyaset alamndaki büyüklerimize, millet yolunda yararltkları görülenlerden söz edilebiliyordu. Böylesıne bilgisi olan, yüksek zekâsı alkışlanması gereken, yurt uğrunda tuttuğu yolun değerlendirilmesi gerekirken, bir köşeye itilip atılı vermiş olması beni düşündürüyordu. Bu düşüncelerin altında kayna yan kanım, varlığimla o yükselişi önleyen engelleri yok etmek yolunda ölümü göze almayı bit görev sayıyordum. Kendi kendime çok kez arkadaşlarıma şöyle seslenirdim: Bız milletin, asker aduıı taşıyan şerefli bir bölümü, erlerinin subaylan olmak üzere yetiştiriliyoruz. Görevimiz yurdu korumak, saldıran düşmanı yok etmek değil mi? Neden eğitimımizde, programlanmızda >urt sevgisinden eser yok. Bizi akıl ve mantık yolunda kutsal sayılacak düşüncelerden uzalt kalmak zorunda bırakıyortar. Bu kutsal düşüncelerin gelişip ilerlemesine yarayacak kitaplar okutnıuyorlar? Ne icin tarihm birnek alarak şu düşüşümüzü önleyecek gençliği yetiştirmek istomıyorlar? Ardı aras» kesilmeyen bu «neden»lere «YUdız'ııı çıkan için!» demekten başka ne vicdanırn ve ne de bildiklerimin doğrultusunda bir neden, inandırıcı bır yol göremiyordum. Manastır'da bildiklerimden ve Resne'de tanıdıklardan duyduklarım, ögrendiklerim günden güne doğruya çıkıyordu. Bu kötü hareketlerinden dolayı Saray ve çevresi ile onun hızmetinde olaniann bundan böyle karşısındaydım, diplomalarımızuı verilişinde Zeki Paşa tarafuıdan söylenip tarafundan tekrarlanan yemin sırasında kalbimden yurdumun kurtuluş ve 5"ükselişi yolunda kimler çalışacaksa yalnız onlara baglı kaiacağunı söyleyerek öyle and ıçmıştim. Burada arkadaşlanmdan benim gibi davranmamış olanla r yalnız soylu çocuklarıydı. Devrim düşünümünün gerek bende, gerckse bütün subay arkadaşlanm^a ne kadar etkin ve kuvvetli oldugunu böylece açiklanm Subaylığın üikemu ıçinüekı üstün anlammı kavrayarak. onu her biçimiyle verıne getırmeyi düşünen yurtsever arkadaşlarun gibi ben de ülkemın düzen ve gelişmesine yarayan yasalara gereğince bağlanarak 1yı bir subav olmayı amaçlamiştım. tlk görev aldıgım birliğe gıttiğımde yasalar yrine seleneklerin sürdürüldüğünü ve bırlıkte komutanm 1^«M^4İ ffK«ir ... •;;..: 1 TANY JONES BCMİM ACTJH efiUEN \RTH YARIN: ANTLARINI NEDEN YAZDI (1) 190K 33 temmuzundald »Hflrriyetin Uânı). tkinci Me?rutiyet devriml. (2) Bursab Mehmet Tahir Bey (1861m<i) uzun süre askeri okullarda öfretmenlifc yaparah orduya aydın subay lar yetiştirrniş, binbaşılığa kadar yükseldiktpn sonra. 1908 Derrimi'nde milletvekili olmuş ve birçok önemli vapıtlar r » nnlamıstır. Vn piiıiib «rv^ Subay olduktan sonra ISLANPIN I »OJLÜBf K1EUM VE ÛSTÛMÜ21J CUEUUUM