24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET ir saynlık (hastalık) geçirivonım; basit bir yüz felci derken, tümöre, nörinoma, hemanjoma üönüştü. Dilirruzı ne güzel alıştınruşız «Hastalık geçirme» deyimir\e! Bütün hastalıklar yüzde jrüz geçip gidermiş gibi... Söz gelişi benim şimdi cBir sayrılık geçiremiyorum» demern daha yerinde olurdu. Bir gözüm gereğinden çok büyüdü, bir kulağım gereğinden çok kapandı, ağzım da adam akıllı sola gitti. Doğrusu, doğadan gelene katlanmasını bilirim, işimi gücümü sürdürebildiğimce ruhumu diri tutmaya bakarım. Yanıp yakanmak ise oldum bittim uzagımda kaimıştır. Ancak bunu herkese anlatmak gtiç olduğu için son günlerim «Sayrılık» konusu ile tepeleme doldu. Bu yüzden, kendimi alamadım, bugünkü yazıma da onunla başladım. 26 Arılık 1975 B OLAYLAR VE GÖRÜŞLER SAYRILIK Melih Cevdet ANDAY keme oldugunu söylernîştl. arada bir tutulur konuşurken. Tam tersi bir örnek. Balzac'ın kahramanı Grandet pazarlık yaparken kekelemeye başlar, işi biraz daha uzatıp aldanmamak için zaman kazanmaya yarar kekelemesi. Gerçekten de bu durum öylesine karışıktır ki, hastalarla hastalığa özenenleri ya da hasta benzerlerini ayırd etmek olanaksızlaşrruştır. Hekimlere. hele ruh hekimlerine bakarsak, dünyada sağlam insan yoktur denebilir. Demek ki hakimler hastalık hastalarının durumunu ciddiye almaktadır. Hekimlik, Tıp Fakülteleri, hastâneler birer kıırumdur. kurum kıırıılunca insanlar hasta olmak zorunda kalacaklardır elbet, başka tiirlüsü düşünülemez. Gerçegi aranırsa hastalıktır doğal olanı. sağlamlık değil. Bir doktor arkadaşımm üniversitedeki hocası «Ölüme şaşmayın, yasamaya şaşın» dermiş, doğrudur. Bunca hastalık, kaza, belâ arasmdan sağ salim geçerek 60, 70, 80 yılı doldurmak bir tansık (Mucize) bile sayılabilir. Bunun için degil midir ki, dindarlar tanrımn her hastalık için kulunu öteki dünyada ödüllendirdiğine inanırlar. Hasta olan sevaba girmiş sayıldığı için bu ödülü hak ediyormuş. Şaşılacak şeydir, tanrı yalnızca nezle için kullarını ödüllendirmezmiş. Çünkü nezle yararlıymış insan için. Öteki dünyaya aldırrnamayı göze alırsak, bu dünyada bol bol nezle olmaya bakmalıyız. En başa nezleyi koyduktan sonra, hastalıklar yarar derecelerine göre aşağıya doğru sıralanabilir. Öldürücü olmayan, ama sürekli dikkati gerektiren hastalıklar ömrü uzatıyor. Söz gelişi hafif şeker fena değildir, perhiz yaptınr, bir çok «SuilstlmaNden konrr klşlyî. Ciğerlerindek! rafiyetten ötürü bütün yakınlarından sonraya kalanları bilirim. Amadikkatte. perhizde de çok ileri gitmemeli, fazlası kurutur, çöktürür. Sağlık görecedir elbette. Bu da doğal durumun hastalık oduğunu gösterır. Gerçekte sağlığın, saflamlıgın ideal kertesini aramamalı. Bedenımiz bunca özeniye degmez, giderek onu biraz hor kullanmak bile gerekir. Hani yukanda, kimi hastalıklann bizi bir takım «Suiistimalnlerden koruduğunu söylemiştim ya; yıilar önce bir akrabamız ölmüştü, cigara, içki içmeyen, yiyeceğini seçen, düzenli olarak dinlenen bu kisimn ölümüne doktor da şaşmış ve «Hüsni istimalden öldü» demışti. Cenaze törenlerinae «Daha üç gün önce görmüştüm, hiçbir şeyi yoktu» gibi sözler çok duyulur. Elbette bir şeyi yoktu, ama ölümlü idi, bu yetmez mi? Tehlikeli hastalıklardan kurtulaniarın sevincinde tellim (Daimaı bir acılık bulmuşumdur. Sevinecek ne var bunda! ölümsüzlük otunu bulmadık ya! Ölümsüzlüğıl arayan en trajik kişi bence Gılgamış'tır. Sümerlerin bu ünlü destan kahramanı, bir insanın katlanamayacağı güçlükleri yendikten sonra, gider ölümsüzlüğe kavuşmuş tek kişiyi. Utnariştım'i (Nuh) bulur ve onun bu inattan vaz geçmesi için verdiği ögütlere aldırmadan öğrenir ölümsüzlük veren büyülü otu, bulur da... Fakat o zaman yılan kapıp kaçmıştır otu... Gılgamış oturup ağlamaya başlar. Ve şaşılacak şeydir, ölüm süzlük otunu kendi kentine, Uruk"a göttirilp hemşehrılerine, yaşhlara yedirmek istediğini söyler. Kendisini degil, başkalannı dUşUnmenin bu yü Hasta olmaktan değilse de, hasta görünmekten hoşlananlar» sık sık rastlanır; ölüm korkusu, merak, başkalannın ilgisini çekme gibı çeşitli mhsal nedenlere bağlarlar bunu. Moliere böyle bir tipi ölümsüzleştirmiştir, ki, o tip de bir hastadır gene. Sanırsınız sağlamlık, dirilik ayıptır, kişi orasından burasından yakınmazsa karşısındakini rahatsız edecektir sanki. Karşılaşmış iki kişi arasında geçen hal hatır sorma sözleri, benim bıldigimce, kalıplaşmıştır başka dillerdç, içtenliğe yer vermez. Oysa bızde «Nasılsm?» sörusunun karşıhgı çok kez «Hastayım» olabiliyor ve elbet b'jnun ardmdan da bir yığın aynntı geliyor. Aramızdan ayrılmış bulunan ünlü bir bilim adamımız, bir gün bana, geçirdiği önemli bir hastahğı bütün aynntıları ile anlatmıştı. ben de sabırla dinleraiştim, bitti, artık ayrılacağız değil rr.i, hastahk anlatmarun tadına doyamayan o ünlü kişi bu kez de, bir gece önce çektiği diş ağrısını anlatmaya başlamaz mı? Yakamı bırakmayacak. Belki hasta görünme hastahğı yüzünden, gerçek hastalar gün geçtikçe artıyor. Çünkü hasta olma işi, bir bakıma, bir özenme işidir. Kişi özendiğine kavuşur elbet. Adamın biri, Roma triumvirlerinin cezalarından kaçmak, ardına düşenlerce tamnmamak için saklanıp kılık değiştirmiş; işi daha da sağlama bağlamak için tek gözlü gösteriyormuş kendisini. Biraz daha özgür yaşamaya başlayıp da uzun süre gözüne yapışık kalan bezi çıkarınca bakmış o gözü görmüyor artık. Taşlamacı Martialis. bir başka Romalı için, • öyle başardı hasta görünme sanatını ki, gerçekten nekrise tutuldıı> diye yazar. Ünlü müzisyenimiz Muhiddin Sadak, çocukluğunda çok kekeme taklidi yaptığı için sonra gerçekten ke e» ftrneğl gerçekten sarsıcıdır. Sonra Gılgamlş yenik, kentine döner. Ölümlü oldugunu kabul etmiştir artık. Baskaldırma bitmiştir Sırası gelmişken yazıvereyim: Dünyamn gerçekten en güzel destanı olan Gılgamış karşısında, batı hâlâ ellerini oğuşturmaktadır; gerçi bilginler hayranlıklannı saklamıyorlar ama, Gılgamiş'in niçin Omeros gibi okullarda okutulmadığı sorusuna kolay bir yamt bulunamaz. Sanıyorum ki. Hint Avrupa dilinden ve soyundan olmayan toplumların urünleri batıda gerektiği gibi benimsenmiyor. Çünkü Sümerlerin, Mezopotamya'ya nereden geldiklerl bilinmediği gibi, Sumerceyi sokacak bir dil ailesi de bulunamamaktadır. Fakat C.W. Ceram. «Tanrılar, Mezarlar, Bilginler» adlı kitabmda bu dilin olsa olsa Türk dilleri ailesinden bir dil olacağı kanısını ileri sürmüştü. Sanıyorum bu kanı, Sümeroe'nin önek almamasına dayanıyordu. Diyeceğim, bari biz benimsesek Gılgamiş'i de okullarımıza koysak. Guzel çevirilerini 3"apıp okutsak çocuklanmıza. Ben kendi hesabıma Gılgamiş'in bir bölümünü, ölümsüzlüğü arayış bölümünü kendi şürimle yazmanın hazırlıklan içindeyim. Ama biz şimdi ölümsüzlüğü bırakıp ölüme ve hastalıklara dönelim yine. Çoğumuzun sandığı gibi lelsefe, hastalıklara, ölüme karşı iyi bir yardımcı değildir derim. Felsefe, insan güçlü iken işe yarar, yoksa zavallılığın, boynu büküklüğün, yenikliğin aracı olur çıkar. Felsefenin görevi, insanı ölüme alıştırmak olmamalıdır. Böyle alımrsa kimsenin işine yaramaz olur. İnsan daha doğduğu gün ölmeye başlarmış... Bence doğru değil bu, bilim, doğan çocuğun organlarmdaki gelişmeyi ölçmüştür çünkü, bu gelişmenın süresini de saptamıştır. Belli bir yaşa değin güç bakımmdan yükseiiş vardır bedende. Bütün hastalıklarm ruhsal oldugunu, daha doğrusu onları kendimizin yarattığını ileri sürüyorum; sanıyorum ki, ruh dayamksız düşünce bedeni sayrılaştınyor ve bundan yararlanarak bir bz onanma girişiyor. Bütün hastalıklar kendimizi yeniden düzene sokmak için bize verilmiş, büyük tırsatlardır. Mikroplan yatsıyor muyum? Hayır, onlarla içiçe yaşıyonız ama. bütün sorun, onlann niçin dün değil de, bugün bizi sayrı düşürdüklerindedir. Hastahklarla ilişkimizi böylece sağlama bağladıktan sonra, konu gelir ölüm sorununa dayanır. Hadi. kulun bildiğini Tanrıdan saklamayalım. hepimiz Gılgamış gibi ölümsüzlüğü arıyoruz. Arıyalıra bakalım! Bir Tarihsel Gerçek Dışişleri Bakanı Çağlayangil: « Adalet Partisi» demiş «Kıbns meselesini her seferin. de kötü şartlarla devralmış, fakat onu daima ıyiye götürmüştür. Bundan böyle de iyiye götürecektir.» 1974'ün sıcak temmuzunu anımsayalım. Atina'da faşist yönetim egemen; ve başta Askeri Polis Şefi Yoannidis olmak üzere cunUnın en güçlü adamları CIA ile orçanik IHskiler içindeler. Türkiye'de Ecevit iktidarı var. 15 temnıuz çünü, CIA, Atina ve Kıbrıs'taki Yunan subayları Lefkoşe'de bir darbe girişimine geçiyorlar. Makarios devrilecek; ENOSİS fiilen eerçekleşecek: Atina cuntası bıı zaferle iktidannı sağ. lamlastıracak; olavm Türkiye'de yaratacağı tepkilerle Ecerit yuvarlanacak... Bir taşla üç kuş birden... Atina . Lefkoşe Ankara arasında CIA'nın altın üçgeni kurulacak. Lefkoşe'deki darbe girişiminin haberleri alınır aiınmaz, Ankara'da heyecan ve karar saati başlıvor. Ya Kıbnslı Türkler yazgılarıyla başbaşa bırakılacak ve Ada Yunanistanjn eline geçecek; ya da Türkiye «Garanti Anlaşması»mn verdiği yetkiyle «müdahale hakkıımı kullanacak... Ecevit, müdahaleve kararhdır. Hükümet, kararını pekiştirmek İçin siyasal parti llderlerini topluyor: fikirlerini soruvor. Kııskusuz CHPden sonra ülkenin en büyük partisi AP'nin eğilimi bu konuda çok önemlidir. Çünkü sirişilecek evlem. çok büyüktür. Bizim nıeşhur politikacılanmız aijızlarında sürekli bir lâf yuvarlamazlar mı; ve sık sık yinelemezler mi: « Milli davalarda bütün siyasal partiler birleşmeli; ortak davranmalı..» Acaba AP ve kuşkiısuz AP adına yetkill Sülevman Demi. rel l«74'ün sıcak temmuz çünlerinde nasıl davrnnmıştır? Bu tarihsel ve ulusal olayda Demirel'in tutıımu nedir? Bu sorulann karsılıeını Mehnıet Ali Birand'ın «3fl Sıcak Günn adlı Uginç kitabmda buluyoruz. Sülevman Demirel. o günlerde vantücüyle Kıbns çıkarmasına karşı koymuştur. V > diren< mesini sonuna dek sürdürmüstür. Demirel. 18 temmuz perşembe gfinü llderler tnplantısında su fikirleri ileri siirnıüştür: « Müdahale edelim mantıgı hareket nokt?sı olamaz. Bazen belâ üzerimize gelirse. o zaman kaçımlmaz olur. Johnson «savaşın sonu söylenmez, savaş yapılır» diyor. 1967'den önce öe Bakanlar Kurıılu müdahale karan aldı. askerlere teb. liğ edildi. Komutanlardan bıri «hedef nedir?» diye sordu. Müdahale yapalım diye yola çıkılmaz. Biz cihan devleti defiliz ki!.. Üstelik yalmz başımıza da yapamıyoruz. Basın ve kamuoyu tazyik ediyor diye Balkan Harbine girdik ne oldu? Hedefimiz nedir? Makarios'u geri getirmek için savaşa girilmez. Bugün dünya kamuoyundaki yerde de Türkive gözükmüyor. Makarios var. Neyin takipçisidir Türkiye?» Ve inatla devam ediyor Demirel: « Bugünkü darbe idaresinin Makarios'tan farkı nedir? Sanki Makarios iyiydi de, bunlar mı kötü? Aralannda ne fark vardır?» Durum kendisine aynntılarıyla anlatıldığı halde. Demirel «onnna dek tsrar etmis, CIA ile Atina cuntasının tezgShladığı Samson darbesini ve bu darbenin Ada'da karacağı yönetimi savunmuştur. Son lâfı da Ecevit bükümetine şu biçimde gözdaği vermek olmustur: « Böyle bir hareket Türk • Yunan savaşı anlamma gelir. Bunu iyi bilin. Böyle bir macerayı göze alabiliyor musunuz?» • Mehmet Ali Birand'ın «30 Sıcak Gün» adlı kltabından aldığımız yııkardaki parçalar: IX temmuz perşembe günü AP Genel Başkanı DemhePin görüşünü apaçık yansıtıvor Gün. lerden perşembedir: ertesl gün mübarek cuma... AP'nin mu. halefetini 18 temmuzdaki gizli toplaııtıda tarihe yazan Ecevit hükümetinin karanyla. Türk ordusu 20 temmuz cumartesl sabahı Kıbns'a çıkıyor. Bugün Kıbns sorununda öyle bir durumdayız M, Ame. rikancı politika güden cephe hiikümeti ne denü ödün ver»e, yine de ulusal sorunumuz çnk ileri çizgide çözüme ulaşır. Ama bu tarihsel gerçeğe raftmen Dışişleri Bakanı «AP Kıbns meselesini her seferinde kötü şartiarla devralmış iyiye götürmuştür» diyebiliyor. «Dilin kemiğı yok» demiş atalarunız: ama bundâ da. JMntUisiz bic dil şimdiye dek göü i i U Tek yol: Çağdaş Olmak... OKTAY AKBAL Evet Hayır kadar çok şey var kl razacak! Böylp anlarda daktilo başında kala kalıyorum. Not kâğıtlanna bakıyonım, konuIar birbirini itiyor sanki. Ben daha önemllyim, ben daha önce anlaUlmalıyım, ben daha, ben daha. ben daha... Günlük yazılar yazmak bir «orumluluktur. Ağır, katlanılmasi güç bir iş. t'zaktan kolay gibl geür. Oh. otur her gün bir yazı yaz, başka bir işin olnıasın. Gazetrye iki günde bir nğra, yazılannı birivle yolla, dolaş. fez, oku, keyfine bak; Nedlr hir yazının yazıima süresi. yanm saat, bir ya da iki saat. Geri ka!an zaman senin Böyle sanılır dışardan bakınca. Bir de işin içindekini dinleyin de görün!.. Hele büyük okur yığınına seslenen bir gazetenin köşe yazan her gün hesap veren, sınava çekilen, en küçük yanlışlan hüyülteçle kocaman hale getlrilen kişidir. Geçen gün «radyo »eyircisi» diye yaımışım. Hep TV seyrediyoruz ya, radyo dinlemek nerdeyse unutuian, eski bir alışkanbk haline geldi ya, ondan herhalde... lkiüç okur takildı. Demek istediğim yasa uygulayıcılar bir yandan. dikkatll okiırlar bir yandan, yazılanmızi inceden inceye gözden geçirip «bir $ey»ler anyorlar. Köşe yazarı hem okur yiffinını hoşnut edecek, herşeyden önce yaıdıpinı okutacak, az çok sevdirerek, befendirecek. Runün, çağin (trrçeğini yansıtacak, hiç değilse onlara büsbütün ters düşmey«cek; Hetn de kendini hoşnut kalanüc .yazdığmdauk • • Konular bitip tükenir gibi değil. Hele iki günlük bir Ankara yolculuğu da girince araya... Pazar günü saat bir uçağına yer ayırttım, alana saat on ikide çittlm, nerdeyse bir önceld nçaga yetişecektim. Biri bekledik. bir gecikroe bildirdller, sonra bir daha, bir daha, saat oldu üç. dört, beş. Basın kongresinden dönen gazeteci arkadaslar. AP'li. CHP'U miUetvekiileri, bağımsızlar bu uzun zamanı dertleşerek, konufarak, tartısarak geçirdik. Bir araba tutup yola çıkmaya kalKiştık, vazgeçtik. İyi de etmişiz yoksa Bolu dağlannda yolda kalabilirmişiz. Karanhk basarken orada sabırla bekleşenlere Avrnpa'dan geüp Ankara'ya giden bir uçakta yer buldu yetkililer. Çoğu AP eğilimliydi oradakiler. Eski bakan, milletvekili, gazeteci. «Demirel'in yaptığı hiç bir M iş yok mu?» diye soranlar da vardı. «Ecevit hiç kötü iş yapmadı mı?» Ayak üstü ne konusulur. ne denir? Demirel'in «iyi» işleri elbette vardır, ararsanız bulursunuz. Ama tek tek iyi işler neye yarar? Tüm nlarak başarısız, hatta yararsız, giderek de zararlı bir politikacı oldu Sayın Demirel. Zaran önce elbet ülkeye, ulusa, ama kendi partisine de... «Cç ov daha verselerdi başkan seçilirdi» dıyen kimsoniıı ürbeş vıl önce «bulıın 226'yi beni düşünin» diyen kımse oldugunu hatırlamıyor musuııuz? Dün dündü, üyle dedim. bugün bu gündür böyle diyorum felsefesiyle ülkeyi cle. kcndini de çıknıazlara götürmüş. daha da götürecek bir politikacı. Çok zeki, yrtenekli yanları olan b ; r kişi, ama Daşarısız: yararsız. giderek de zararlı... O Kahvalünızda modern bir maıgarin En soğuk buzdolabında bile sertleşmeyen yumuşakhğı, ekmeğin üstüne sürülmeye her an haztr oluşu ile Rama Rama ^oımuşak gürtüfnüzün kahvafahk margarinidtr Rama Kullanışlı, güzei kabı içinde modern Rama, kahvaitı masanızda. ACI KAYB1MIZ Merhum Y. Ziya beyin, merhume Hatice Saniye hanımın evlâdı. Nurten Sönmezsoy'un kıymetli eşi, Nafiz, Namık Sönmezsoy"un ağabeyi. Metin, Fatin, Engin'in babası, Mine Sönmezsoy'un kaympederi, Dinç'in biricilc dedesi; EMEKLİ DEMtRYOLCtJ güııünuızilıı İıımuşak nıaijgarini M. Hayrettin SÖNMEZSOY 25.12.1975 perşembe sabahı Hakkın rahmetine kavuşmuştur. 16.12.1975 cuma günü öğle namazını müteakip Kadıköy Osmanağa Camiinden kaldırılarak Kaıacaanmet mezarhğına detnodilecektir. AUah rahmet eylesin. EŞt ve ÇOCUKLARI Giderken. gelirken, Ankaracta kaldığım iki gün içinde ilginç konuşmalar riinledim. Hiç ummadığım kişiler «Şu komandolar olmasa sokaklar solcu militanlara kalırdı» gibiler<1en sözler söylediler. Aklı başında görünen kimaeler bile kendi'.erini MC havasına kaptırmca gerçekleri, hem de aylardan beri gözlcrinin önünde olup biten olayları, o olayları kışkırtan sorumlulann her biri yasalara göre «suç» sayılması gercken sözlerini görmez. duymaz. anlamaz oluyorlar! Bir sorumlıı kişi kalkıyor silâhlanmay ı doğal sayiyor, üç yuz bin militanından stız ediyor, sonra da bu yasa dışı güç bir taknn MCIiler için büyük güvence oluyor... Uysa Düvük değişiklik var Türk toplumunda. Bir takım gazeteciler. politikacılar. kendilerini Demirel büyüsünden sıyıramayanlar. MC havasını da soluk aimakta yarar görenler bir yanda duradursun Türk ulusunun duyan, düşünen. anlayan, okuyan bölümü nyandı, ne oluyor nc bitiyor. niye böyle oluyor, ya da öyle olmuyor, anladı. Bakın DİSK günden güne güçleniyor, Türkîş durmaksızın bölünüyor. Baro yönetimlerinde devrimci. atılımrı, çağdaş aytlınlar ağırlıklarını duyuruyorlar. Istanbul barosu yıllardır iktidarlannı sürdüren statü"kocıılan bir yana itip, «çağdaş» olmayı en önenvli bir nitelik sayan hukukçuları işbaşına getirdi. Yann Ankara barosu, öbür gün Barolar Biriiği. sırasıyle tüm meslek örgütleri, işçl sendikaları. hepsi «çağdas»lık çizgisinde birleşecek... Bilmem şu konular çokluğu kaTşısında başka ne yazabilirdim? Bakıyorum not kâğıtlanma neler var daha neler. Ama hepsi bir güne sığar mı, hem herşeyi bir yazıda bitirirsek, ya da başlarsak anlatmaya. yanna, öbür güne ne kalır? Evet, ben umutluyum. Türk toplumunun geleceği aydmlıktır. Bir takım politikacılar, çağdışı kalmış, kalmayı yararlı gören asalaklar en kısa zamanda yurt yönetiml alanlarından büsbütün itilecckler, yeni adamlar gelecek, yeni güçler, «çağdaş»lığı herseyin üstünde tutanlar . (Cumhunvet: lıc«43'> VEFAT . Sevgili eşım, K İ MY A G E R Mihriye YÜKSEL'i kaybettim. Genazesi. 26.12.1975 cuma günü (Buşür) ikinai namazını takiben Fatih Camiinden Kaldınlacakuı. Dost ve akrabalanma duyururum. EŞt: İRFAN YÜKSfcL Cumhuriyet in.3.50 VEFAT Arkadaşımız Sayın Yüksek Mühendis İrfan değerli eşi, K İ M V A G E R Yüksei'in RAY SiGORTA A.Ş. UMUM MÜDÜRLÜĞÜNDEN: Şirketimizin halen meşgul olduğu Sigorta muamelelerinin tedvirinde Ankara 11. Noterliğinden tasdikli 25 Haziran 1975 tarih. 21025 sayılı vekâletnamedeki yetkilere haiz olmak üzere YANGIN NAKLİYAT KAZA ve HAYAT Sişorta branşlarmda alacağı teklifleri Şirkete intikale, Şirketçe tanzim edilecek poliçeleri sigortalılara vermeye, prim bedellerini tahsile. vukua gelecek bilcümle hasarlan Şirketimize duyurmaya ve Şirket talimatı dahilinde hak sahip lerine hasar tazminatı ödemeye mezun olmak suretiyle D. Bankası Istanbul Aksaray Şubesi Şirketimizin (A) tipi Acenteliğine taj'in oldugunu 7397 sayılı Sigorta Şirketlerinin Murakabesi hakkındaki kanun hükümleri gereğince ilân olünur. (Cumhuriyet: 10334) Mıhriye YÜKSEL Grafika/Maya: 3260) 10325 Taşkızak Tersanesi Komutanlığına İŞÇİ ALINACAKTIR Taşkızak Tersanesi Komutanhğı işyerine; Motor Tamircisi, PompaEnjektör Tamircisi, Tesviyeci, Laborant. Elektrik Motor Revizyon işçileri almacaktır. ARAMLAN NİTELİKLER: a) Askerliğini yapmış olmak. b) 45 yaşını geçmemiş olmak, c) Yüksek Tekmker, Teknıker. Sanat Enstitüsü, Orta S»nat Okulu, Lise, Ortaokul, İlkokul. İsteklilerin 5 OCAK 1976 Pazaıtesi günü akşamına kadar Taşkızak Tersanesi Komutanhğı Personel Şube Müdürlüğüne müracaatları ilân olunur. İLAN 1. Genelitırmay Başkanhğı Karargâhı re Bağlı Blrliklerinde ıstihdam edilmek tizere 19; 35 yaşları arasında Fakülte, Yüksek Okui. Lise ve Lise Dengi Okul mezunlarmdaıı, askerliğini yapmış (141) çok genç yaşta aramızdan aynlarak bizleri derin acı ara boğmuştur. Cenazesi 26.121975 günü (Bugün» ıkıuciı nanıazını müteakip Fatih Camiinden kaldırılacaktır. Arkadaşımıza ve kederli ailelerine başsağhğı dileriz. DENtZCİLİK BANKASI T1.O. MESAİ ARKADAŞL.4RI Cumhuriyet 10352 ! Erkek Memur Göreve Almacaktır 2. 657 Sayılı Devlet Memurîan Kanununun 48'incl maddesınde va»lı »artlan tıaiz olanlardan göreve girmeee isteklilerin: kısa hâl tercümelerinı belirten dilekçelert ve bir adet vesikalık fotoğrafları ile birllkte, Geneliaınnay MerkM Dairesi Personel Şubesıne (ANKARA) müracaat etmelen gerekmektedir. VEFAT Odamız eski Yönetim Kurulu üyesi, Irfan Yüksei'in çok değerli eşi, K Î M Y A G E R Sayın Yük. Müh. Mihriye YÜKSEL çok genç yaşta aramızdan aynlmıştır. Derin iizüntülerim'zi belirtjr. arkadaşımız ve kederli ailelerine başsağhğı dilerız. T.M.M.O.B. GEMt MÜHENDtSIEBt ODASI YÖNETtM KCRULU KARA VE DENiZi ANCAK GÖKLER TAMAMLAR.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle