25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 20 Anlık 1975 • Ömür boyunca düşüncede gençliği, hareketı olgunlukla bağdaştırmış örnek devrimcı Feelâl Güven'in ölümünden derin acı duyduk» yazıhydı Ecevit çiftinin 25 kasım 19T5 günü, Len Güven'e, Güven aileslnin, her türlü övi gölgede bırakacak ölçüye varmış özgeçisiyvünç kaynağı olan gelini Nurten'e çektiği baş ğı telgrafmda. Yeni Ufuklar okuyucularımn 1966lardan bu ı yazjlarmdan tanıdıklan Ferit Celâl, seksen faşına rağmen hâlâ genç kalrmş, kalabilmiş n, kimdi? 3nu, Ecevinerin değerlendirmelerine uyarak maya, anlatmaya çahşalım; hareketlilik ve nluk dönemlerinden geçerek, bu her iki döi kapsayan gençiiği üzerine eğilerek. rerit Celâl Güven'in hareketlilik dönemi on ılerinde başlar. Birinci Dünya Savaşı sürüp ektedir. Ferit Celâl bir yandan hukuk okurbir yandan da Gii2el Sanatlara ıo zamamn ıyii Nefise'si'ne yazılmıştır. Yarıda bırakzorunda kalır öğrenimini. Istanbul'da bir mgâh. ta, İmparatorluk ordusunun üstünköğitim çarkmdan geçip, Kafkasya cephesinde soluğu. Bir bozuk, bir bombozuk cephe saıdan agır yaralı olarak döner yurdu Adana'Büyük Savaş bitmiş. Millî Mücadele başlarmş Ferit Celâl iyileştikten sonra', üniformasını nıp, Adana Cephesi Grup Komutanı olarak ır Türk'ün bu ölüm kalım savaşına. <oca bir imparatorlugun yıkıntıları, kalıntıüzerinde, Türk adına direnenlerin, Türk'ün jrdu ugruna canını başını koyanların. empert istilacüann bağnna bağımsızlık süngüsünü ımaya andiçmişlerin savaşıydı bu. r erit Celâl, 1968 ocak ayında, dünyamızdan a Ali Fuat Cebesoy'un ardından yazdığı bir la (Yeni Ufuklar, Şubat 1968, sayı: 189» o gün, bazı çevrelere egemen olan bözgun havasını ı dile getiriyordu: «O günlerde düşünce şuy• Efendim, karşımızdaki bu devlerle nasü baıkabiliriz?» Düşünürsek böyle bir şey hayalöteye gidemez. İyisi mi <ehveni şeri seçer, ievletin mandasına sığınınz. Ne kurtarabilirkârdır.. Bu sözler, bırçok aydınların kafasınile yer etmiştı. ?u korkaklara, or.ursuzlara karşı cesurlar ı. Türk ulusunun tarihi, Türk ulusunun yiğit kterini bilenler vardı. Canını, malını, rahabir pul degerinde olsun gözlerinde büyüt:nler vardı. Bunlar: Hayır, Efendiler! Yanılı Türk ulusunu aldatıyorsunuz. Ölmesini biln msanlar, enselerine vurulacak boyunduruir kurtuluş aracı sayarlar.. Göreceksiniz, ba;agız, Türk ulusunun, Türk yurdunun baızhğını. yüksek onurunu kurtaracağız.» Cey bu inananlardan biriydi...» r erit Celâl, Cebesoy'u anlatırken, biraz da inı anlatmış oluyordu ashnda. Cebesoy ordu başında, Ferit Celâl hem orduda, hem orışmda, omuzda sflâh, elde kalem, düşmanla jiyordu. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 82'lik Bir Gençti Ferit Celâl Vedat GÜNYOL Adana. Fransızlarm çizmesi aitındadır. «Milli mücadeleciler» il merkezi olarak Pozantı'yı seçmişlerdjr. Ferit Celâl, ilk ağızda oraya gider. Yeni Adana gazetesinde, Adana'daki Fransız gazeteleriyle yoğun bir savaşa girişir. Atatürkle ilk karşılaşması Pozantı'da olur. Gelgeç bir karşılaşmadır bu. Yedeksubay ve gazeteci Ferit Celâl hiçbir iz bırakmaz Atatürk'ün üstünde. Ama, kurtuluşta yeniden karşılaşırlar Adana'da. Ferit Celâl o gencecik yaşında, Adana Türkocağı genel sekreteridir. Anlatılmaz bir coşkuyla karşılar Adana. büyük kurtancıyı. Ferit Celâl, atüır öne. Yüreğini düşüncesine katıp, bütün içtenliğiyle seslenir Atatürk'e. Yurdu düşmanlardan temizledin, ama işin bitmedi, der. Asıl bundan sonra başlıyor çetinın çetini savaşın. tç düşmanlardan temizlenmiş. hakkı hukukuyla. eğitimi öğretimiyle, örnek bir yurt istiyoruz senden, der... Bu yakışıklı, bu atak. bu coşkulu genç adam bitirir bitirmez sözlerini. derin. kuşkulu, irkiltici bir sessizlik sarar ortalıgı. Atatürk, yamndakilere eğilip bir şeyler söyler. Tamam. bir gaf yaptım der içinden genç Ferit Celâl. Gazi Mustafa Kemali kızdırdırn. beni cezalandıracak. Ama, hayır. Gazi Paşa kızmamışttr. Tam tersine. Yüz çizgilerinde büyük bir sevincin alabildifine rahatlığı, yumuşaklığıyla karşı söyleve başlamıştır kaşla göz arasında: «Muhterem arkadaşlannr. Genç kardeşimizin gençlik namma soylediği sözler bende çok büyük hisler. rikkatler, intıbalar ve azim emniyet ve itimatlar hasıl etti. Bütün ciddiyetimle arzederim ki, bu intibaat vicdanımda saadetlere zemini inkişaf olmuştur. Bende bu hissiyatın tecellisine sebebiyet verdikîerinden dolayı kendilerıne teşekkür ederim. Bu dakikada muvacehelerinde bulunmakla mesut olduğum çok kıymetlı ve çok kadim «Türkocagı» Adana'mn gtizide gençleri! Sizler anhyorum ki beyanatta bulunan arkadaşmızla aynı derecei hissiyata malik bulunuyorsunuz. Ve hissiyatınızı tamamen izhar edebılecek kabıliyet ve kuvvette olduğunuz nasiyelerinizde okunuyor. Vatan ve miilet sizin gibl gençîere malik bulundukça şimdiye kadar ıhrazına muvaffak olduğu zaferlerin üstüne daha çok azametli zaferler koyabileeeğine hiç şüphe etmiyorum...» Bu karşılaşma, Ferit Celâl'in elli yılı aşkın 1 hareketliliğine yeni ortamlar hazırlamıştır. 1924 ten 1966'ya kadar uzanan kırk iki yıl içinde Ferit Celâl, kendi kurduğu TÜRK SÖZÜ adlı günlük gazetenin başyazarlıgını yapar. 1927'de, Urfa'dan milletvekili seçilerek Büyük Millet Meclisine girer. Yirmi yıllık milletvekilliginin en hareketli ve bereketli dönemi, Ankara Halkevi Başkanlığında geçer. On yılı kapsayan bu dönemde, Ankara Haikevı, yoğun ve övünülesi bir kültür çabası içindedir. şiir matineleri. folklor çalışmalan. tiyatro oyunları. türkü şölenleri vb. ıle. Bu dönemde. Ferit Celâl, eşi Fahime'nin korkunç bir kültur blrikiminden gelen alçakgönüllü, ama derine işlemeslni bilen ışıl ışıl uvarılanyla, hareketlilik içinde, gittiKçe beliren bir olgunluğa ulaşır. Bu olgunluğıın ilk denemesi. Prof. Pertev Boratav'ın dunışmasında yer alır. Bütün dünyanın folklor uzmanlan içinde çok saygın bir yeri olan, bugün Paris'te Sorbonne Üniversitesinde ders veren Pertev Boratav. o gürılerde. birkaç bilim arkadaşıyla birlikte. komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle, yargılanmaktaydı. O Pertev Boratav ki, üniversitedeki cersleri dısında, Ankara Halkevinde. Ferit Celâl'in isteği, giderek ısran üzerire, konferanslar vermişti. Pertev Boratav yargılanıyordu. Ders verdigi kürsüyii allem edip kallem edip kapatmışlardı. Ders veremiyecekti. Para alamıyacaktı. Açhk*an ölmeliydi, vurt kurtaran arslanların fcıskant;I:klan, aşagılık uydurma, yakıştırma suçlamalan yüzünden. Pertev Boratav sanık sandelyesinde. Fent Celâl tanık sandalyesinde. Boratav, Halkevi salonlannda komünist propagandası yapmış. Fent Celâl 'i uyutmuş. Celâlleniyor Ferit Celâl yargıçların önünde. Bir tanık. Ama, bir sanık durumunda. Ahyor gine, o agzına kadar dolu mahkeme salonunda. < ; Ferit Celâl Güven'in güvenliği de, saygınhgî da bu tanıklıkta başladı benim için, benim gibi niceleri için. Onu daha öncelert. kuşkuyla izlerdim. uzaklardan, çok uzaklardan. Ne de olsa, bir Halk Partiliydi. 194O45 günlerinde, CHP. bır cehennem görünümünde. cehennem zebaniliŞindeydi biz soldaki aydmlar için. Ama Ferit Celâl, bu cehennem zebanilerinin dışmdaydı. Ferit Celâl'in olgunlugu, 1946 seçimlerinde. Mersin'de CHP'nln yenilgisinde daha bir anlam kazandı. Seçimi vitirmişti CHP. Onunla hirHKte Ferit Celâl. O günden sonra, Ferit Celâl hiç bır seçim listesine adını koydurmadı, koydurmaya çalışmadı 27 Mayıs Devrimi, Kurueu Meclis'e üye ararken, bu namuslu. bu onıırlu, bu olgun adama başvurmadan edemedi. Kunıcu Meclîs görevi sona erer ermez, Ferit Celâl, politik hayattan tümüyle aynldı, bütün varlıgiyle baŞlı olduğu, Atatürk'ün kurup can verdiği, ama. sonradan yozlaşan, İnönü döneminde zorbalığa kaçan CHP'den istifa ederek. Olgunluğunun son aşamasıydı bu. Ferit Celâl, özel hayatında da, eşi Fahime ile birlikt*. nice olgunluk smavlanndan geçmişti başariyls. On sekizinci bahannda, taptaze kızlannı yîrirmişti bu karıkoca. Hayata küsmemiş. sürdürmüşlerdi yasamlarını, okuma, yazma, aydınlanma aydınlatma yolunda çevrelerini. Kızlarının ölümünden on sekiz yıl sonra. biricik oğullannı. aciiy le saniyle Dr. GÜNGÖR GÜVEN'i üç erkek cocuk babası, yüzlerce sergilik müzeîik, kalımlı kalıcı resim desen ustası, yeraltı yerüstü, denizaltı deniz üstü av meraklısı, şiir tutkunu sanat vurgunu. dost canlısı Güngör'ü yitirmişierdi. Üç erkek torun, bir yiğit gelin. üç beş candan dost yetmisti onlara, şu kahmsız dünyadaki smırlı yaşamlannı sürdürmeye. Geçen yıl, akciğer kanseri Fahüne'yi. o elli yıllık hayat arkadaşını alıp götürmüştü Ferit Celâl'in. Bir ay önce göçüp gitti Ferit Celâl bu dünyadan. aynı hastalıgın aman vermezliğine uzun boylu direncmeden. Ama. Ferit Celftl de, Pahime Güven de. o geçkin yaşlarına ragmen, gepgençtiler yaşadıkian sürece. Yaşadıklan günlerin bütün sorunlanna açık, geleceğe yönelik kafa yapılariyle gencecik insanlardı. Doksanında ağaçlara tırmanan B. Shawlar, doksan dörtlerinde, savaş aleyhinde gösterilere önayak olan B. Russell, seksen oılmem kaçmda Türk tiyatrolarına gençlik aşısı vapan M. Ertuğrullar kadar genç, onlar kadar enerjik, onlar kadar diriydiler. 1966 yılmdan bu yana Ferit Celâl'in şurda burda çıkan yazılarına bakmak elverir onun ne denli genç kaldığını anlamak için. Dilde genç, kafada genç, gönülde genç bir insandı Ferit Celâl Güven. Borstav*! fcanatlanmn altma. Basıyor orm yüre j C. Halk Partisi ile Sosyalist Enternasyonal!... ağımızın birincil romancılanndan Simonov'un «Yaşayanlar ve Ölüler» adlı yapıtını okudunuz mu? Sözkonusu. tkinci Dünya Savaşıdır. Komanın kahramanlarından kankoca Sintsof'lar bir denıiryolu istasyonunda güneşin altında ısınırlarken, savaşın patladurını radyodan öğrenirler. O an, yaşam, bir daha birleşmemek üzere ildye bölünüverir: Bir dakika önce sona eren savaş öncesi, ve artık başlayan savaş sonrası... Olaylar, bazan insanların ve toplumların hayatını bir bıçak gibi ildye böier. Bizim kuşaklar, bu gerçegi küçük çapta olsa da yaşadılar: 14 Mayıs 1950 öncesl ve sonrası... 2" Mayıs 1960 öncesi ve sonrası... 12 Mart 1971 öncesl ve sonrası . Gerçi zaman içinde olaylar bir bütünün parçalandır ve birbirlerini etkilerler; ama bir noktadan sonra, hiç bir ?ey artık esldsi gibi olamaz. Geçmişt olcluğu gibi geleceğe taşımak isteyenlerin belleri. gözlerini bu gerçeğe kapadıkları için kısa süredc bükülür. Şirndi 12 Mart faşizminin ozlemlerinde çırpmân çevrelere baktıkça doğsnın bu değişmez yasasını daha iyi anh» yonız. Etkiyle tepkinin kucaklaşmssmdan doğan bir diyalektik sıçramayla 12 Mart'ta TürMye solu gelişti. 1960narda soluıı tohumlannı topluma serpen çevreler .Balyoz Harekâtı» altında ezilirken, gelişmee'n ürünlerini CHP derledı. Bir solcu önder çıktı orta>s: Bülent Ecevit .. Bir solcıı örpüt çıktı ortsva: Yeni Cttf... Bir sloRan atıldı ortaya: Umudumuz Ecevit. L'mutlarm yoğunlaştığı zaman kesimlerinde, halk yığınları bütiinlcîir. güçlenir. engelleri aşacak iticl fücü yaratır. Bugün Türkiye'dc sağcılar, ya da tutucu güçler, Ecevit CHP'sinin ustüne (rlttikçe. halkın umutlarını elinden alan, çalan, vok eılen düşmanlar gibi yorumlanıyorlar. Ecevit. halk vığınlanna kişiliğinin tazeliğiyle umutlar serpe serpe CHP iktidannın Türkiye'deki alt yapısını oluşturdu. Şimdi dış pezilerinde CHP iktidarımn Avrupa'daki daha açık deyişle Batı dünyasındaki desteklerini oluştunıyor. Bu eyleminde ne denli başarıya ulaştıjh yakında belirlenecek . Ama bütün göstergeler, Türkiyede artık 12 Mart'ın Tİnelenemiyecefini vurgulamaktadır. 12 Martta 27 Mayıs'ı aramak yanlıştı. Tenl bir 12 Martı arayanlann ise nevi bulacaklsrmı bilemeyiz; ama aradıklannı bulmalan çok zor.. Türkiye 12 Mart'tan beri o denli değisti H CHP'nin sosyalist "enternasyonale pireceği haber veriliyor. Turkıye birgarlp ülkedir. Ortakpazar gibi, NATO eibi, Avnıpa Konseyl gibi kapltalist enternasyonal örgütlerine pirmek doğal karşılanır da: Sosyalist Enternasyonale (rirrnek tepkiler yaratabllir. Oysa başındak) .sosyEİist» sözüne rağmen, •Sosyalist Entfrn»«yonalin de kapitalist dünyanın bir örgütü oldujunu bilmeyen yoktur. Alman >Sosyal Demokrat Partisi. tnjrlltere İşçi Partisi ve çoğu Avnıpa Sosyal Demokrat Parttleri bu örıriitün üyesidirler. Sosyallst Enternasyonale katılmış partilerin çeşitli kimliklrr taşımalanna rağmen, ortak çizırilerl de vardır. Bu partilen l 1 Devrimci degildirler.. 2) Antiemperyalist degildirler.. Amerikancılık politikasında hirleşirler çoeiınlukla... A« gelişmiş ülkelerden sömürülen rteeerleri. Avrupanm refah içinde yaşayan fsçi yıçınlarına aktararak sivasal özgürlüklerln dengesini sağlamakta ve Batı kapitaliznıinin zor dönemlerinde yedek lâstik rolü oynamakta hirebirdirler. îoksul Türkiye demokratik sol partisiriin: sanavileşmiş Avrupa'nın sosyal demokratlarıyla aynı örsriitte buluşması. dünya solu için llırinç hir ycnilik sayılmalıdır. Ama bu veni deneyin ülkemize neler kazandıracağı. ya da neler kaybettireceği önümüzdeki rünlerde belli olur. Belkl Fransız ortak solunun demokratik proçramında olduîu eibi: voksul iilkenln antlemneryalist olması çpreken partisiyle. zencin A\Tupa kapitalizminin sol kanadı arasında demokratik özgürlükler adına bir vararlı Işhirliti oluşabllir.. Belki, tam tersine bir grlişme zincirinin h.ilkalarını siyasal yaşantnnızda içiçe (reçmiş görebiliriz. Ç T E K Z İ PT İ R •Saimbeylî sesinde Evet Hayır îşçinin Yönetimdeki Yeri oplu sözleşme ve sendikalaşnıa düzenıne girildığı tarihten bu yana on yılı aşkın bir zaman geçmesıne karşın. ışçı işveren ilişkilerinde hissedilir bir barış sağlanamamıştır. Tersıne son aylarda ilişkilerın giderek gerginleştigi ve sorunların yogunluk kazanarak bunalımlı bir devreye girildiği görülmüştür. Endüstrileşme çabasınl sağlamak ve saglıklı çalışma düzenine oturtmak zorunda olan ülkemiz için sorun küçümsenecek gibi degildir. Bıj nedenle, çeşitli. etkenlerin oluşturduğu ' son durumun gerçekg? bir ,yaklâşımla incelenmesiride yârar vardır. Bilindigi Uzere bizde gelişmiş ülkelerden tarklı olarak ışçi ve işverenlerin sahip oldukları kollektii haklar, tarafların mücadelesi sonunda ve endüstri devrimi ile kazanılmamıştır. Ekonomik kalkmmaya yön verme politikası güden devletin gözetimciligi ve düzenleyici tutumu ile doğmuşlardır. Bir anlamda modern işletme ve örglit uygulaması denej'iminden geçmemiş bir endüstri öncesı topluma hazır elbise olarak giydirilmiş haklar toplu sozleşme. grev lokavt • söz konusudur. üysa, kendi içinde üretim, verimlilik ve çalışanların iş tatminini sağlayacak bir düzen kuranıamış işletmelerin toplu sozleşme sisteminde istenilen sonuca ulaşabilmesi beklenemez. Nitekim, T yıın ysktur. ! llkokul Ogretmenler! diy« Şerefll T Ü R K Öğrelmenlerini :uçüm$emeyiriı. Kanun ve Yönetmelik gereği llkokul Öğenleri de Ortaokullarda derslere girebilirler. i Liseye yeni layin edilen Müdür Hasan Şahan Ülkü Ocakın türkiisünüde söylemedi. i Okulumuzda okul rozeti harlclndeki rozeli takmak ya$»kSöz oyununa getiripte Okul Müdürünü A T A T Ü R K düjmanı >rmek ifliradır. i Okulumuzda kimıeye baskı yapılmamıştır. ien, daha önce körpe dimağlara ekilmiş oartiıanlık tohumımu tmeye çalışan, Mjlli Eğitimin Tem»| amacJ?nnc)a, A.NAYASAIN girişinde farîfi yapılan TURK M İ L L l Y E T Ç İ L f Ğ İ doğrultula hareket eden birlik ve beraberliği kurmaya uğraşan A7AKÇÜ Öğretmenim. Ne parlici ne de Partizan. NE M U T L U T Ü R K Ü M D İ Y E N E HASAN ŞAHAN r~ Saimbeyli Lisesi Mıidurü BA5KA DlKELERMKi DENEYLERiN DE GÖSTERDiĞİ GiBi, i$Çi GRUPLARININ ÜREIiMi ıLGıLENDıRfN KONULAROA VE ÇAÜSMA K05ULLARtN(N SAPIANMASINOA SÖZ SAHiBi (M.MASI İÇ DÜZENi SAGLAMAK1A, L'RETiME KATKIDA BULUNHAKTADIR... Dr. Güven ALPAY BOOAZİÇt ÜNİVERSİT33Sİ OĞRETÎM GOREVLİSt MEVLlT Aüe büyüğümüz merhum İHSAN GÜREL'in efatının 40. gününe rastlayan 21 aralık 1975 pazar günü kindi namazını müteakıp Beşiktaş Kaptan İbrahim Paşa Hazımefendi) Camiinde Mevüdi Şerif okunacaktır. Merıumu sevenlerin, akraba ve din kardeşlerimizin teşriflerini ica ederiz. GÜREL AİLESt Cumhuriyet 10148 100=100.000 / ) hesabmızdaki vadeli her 100 lira için sözleşmede uyum içinde ortak karar sistemi kurmalan gerçekleşememiştir. Bugün toplu sözleşme ile kolaylıkla çözumlenecek gibi basit görünen anlaşmazlıklarda bile taraflann katı ve uzlaşmaz bir tutum içinde görünmelerinin nedeni budur. Bizce, işletmeler yönetiminde saglıklı çalışma ortamı yaratılabilseydi, bu uzlaşmaz tutum bir ölçüde giderilebilirdi. Bu mümkün olmamıştır. Zira, örgütlerde iç düzen ve barış ve modern anlamda bir yönetim bıçimı hâlâ kurulamamıştır. Gercekten. bugüne kadar işveren işçıyı yalnızca bir maliyet ve üretim unsuru olarak görmüş. ona işletmenın özü olan insan gözüyle bakmamıstır. Tüm gelişmiş ülkelerde terşine bir uy gıılama ve yönetım anlayışı varken bizde türlü gerekçelerle işçiye demokratik bir ortamda çalışma olanagmın sağlanamamış olması kolay izah edilemez. Gelişmiş ülkelerde ve üyesi bulunduğumuzu tekrarlamakla övündüğümüz Avrupa Topluluğu ülkelerinde bu konuda modern işletme uygulamalan açısından önemli aşamalar olmuştur. Degişik ekonomik sistemleri uygulayan ülkelerde dahi işçilerin vönetime katılmaları şün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Örneğin, tsveçte işçiler ısletmelerin defterlerini denetleme hakkına sahiptirler. Holanda'da işçilerin işyerinin ana politikalarmı ilgüendiren kararlara katılmaları esası benimsenmiştir. Hatta, bizim bürokratik vapımızı çok etkilemiş tutucu Fransa'da dahi işçilerin üçte bir oranmda idare kurullarına katılmaları önerilmektedir. Bu tip girişimlerin işletmelerin uzun dönemde varanna olacağı, ülke ekonomisi yönünden de olumlu sonuçlar doguracağı, o ülkelerce tartışmasız kabur edilmeye başlanmıştır. Böylesine gelişen bir dünyada ülkemizdeki işçilerin iç yönetimde bir ölçüde dahi söz sahibi olmamalan artık normal karşılanamaz. Halka açılmakla endüstriyel demokrasiye katkıda bulunacaklarını söyleyen işverenin ve işletmelerimizin önce kendi işçilerine açılması gerekir. Bu açılma beklenen çalışma banşmı saglayacak ilk adım olacaktır. Şurası unutulmamalıdır M, iş mler ve çalışarüar ana 6^orKahizasyonun birbirine ılişkin ve ayrılamaz öseleridirler. Bu alt sistemler ancak çalışanların ve vöneticilerin uyumlu ve ortak çabaları ile verimli olabilir ve görevlerini yapabilirler. Bilince rarmalı Başka bır açıdan, işletmeler kalkuırnakta oıan bir ülkede ve toplum içind<> artık işverenden ayrı hukukî varlığa ve fonksiyona sahip olmanın bilincıne varmalıdır. Bu anlamda onlann top lum içinde özel bir yeri ve sorumlulukları vardır. Sorumlulukları işveren yanında tatmin etmek zorunda oldukları kurumların özelliklerinden ve çıkarlanndan dogmustur. Toplum ile uyumlu bir üretim ünitesi olmak amacında iseler. çevredeki kurumların beklentilerine cevap ver mek ve çıkarları dengede tutmak zorundadırlar. Yakm çevreyi olusturan kurumlar ise. işçi işveren yöneticüer devlet ve pav sahipleridir. Bunlardan, işverenin geleneksel rolü özellikle anonim şirketlerde gün geçtikçe degişmekte ise de aile şirketlerinin egemenliklerini sürdür dügü ülkemizde sirişimci ve vatırımcı kişiler olmaktan henüz çıkamamışlardır. örgütlerin yönetimlerinde tek ve mutlak söz sahibi olma sıfatlannı devam ettirmektedirler. Bunun bir süre daha böyle kalacagı uyeulamalar dan anlaşılmaktadır. Öte vandan. yöneticiler de gelişmis ülkelerdeki durum ve niteliklerini kazanabilmiş degillerdir. Gerçekten, profesyonel olarak görev yapan işverenden tamamen farkİılaşmış yöneticiler grubu henüz olusamamıştır. Çogu vönetici • işveren olarak hâlâ işletme varlıgınm önemli bir kısmını ellerinde tutmaktadır. Oysa. Batı'da bu oran çok düçük olup tüm var lıgın °'o 1 ile 5'i arasında degişen küçük paylar olarak Rörülmektedir. tşletmenin yakın çevresinde oluşmuş ve faaliyetlerden önemli ölçüde etkilenen başka bir çıkar grubu da tüketicilerdir. Ülkemizde her yıl büyük bir enflasyon baskısı altında bulunan ve ezilen tüketici henüz «rjtiitlenebilmiş ve sesini duyurabilmiş değildir. alıp almamak dışmda herhangi bir güce yakın bir gelecekte de sahip olacağı söylenemez. Bu arada, ilgili kurumlardan en etkın olması beklenen devlet işletmeyi doğrudan etkileyecek politik güce ve idan yapıya sahip örgütlenmiş güçlerden biridir. Kalkınmakta olan ülkede ekonomik plan hedeflerıne uygun yatırımlann gerçekleştirilmesini saglayan. kamu çıkarlannın ve tüketicinin gözetleyicisi durumunda olmak gerekir. Bu fonksiyonu ise yeterince yetiae tirdigi söylenemez. iıfrıtcfca *.ir grup olan işletme de ticari ortak*hk] olanaklar ölçüsünde örgüt yttnetimini etkileyebilmektedirler. Özellikle, anonim ortakhklarda organların atanması, hesapların onaylanması ve kazancın dağıtılması gibi ortaklık faaliyetlerinde, smırlı bir şekilde de olsa, işletme yapı ve sürecinin oluşmasına katılırlar.Mİte yandan üretimin vazgeçilmez ögesı olan işçilerin durumu ise ilginçtir. Clkemızde ilişkilerde sendikal düzene girildiği tarihten beri işçi ve işveren arasında ancak toplu sözleşme sımrları içinde gelişmiştir. Batıda hemen her yerde işveren • işçi ilişkileri yerini işçi yöneten ilişkilerine terketmiştir. Dünyanın demokratik ülkelerinde göriilen toplu sözleşme ve öbür kollektıî hakları da kapsamına alan işçi yöneticı ilişküerinin gelişmemiş olması organizasyonların iç yapılarını da etkilemiş, işçilerin yönetime demokratik sınırlar içinde katılmalarını engelleyen bir faktör olmuştur. Eğer, bundan böyle çatışma larırı azalması ve anlamlı bir barış sağlanmak isteniyorsa işçi vönetici ilişkilerine önem vermek gerekecektir. Bu ilişkiler içinde ve belirli bir süre sonra işçilerin işletmeyi ilgilendiren konularda söz sahibi olmasının pek korkulacak bir yanı bulunmadığı görülecektir. Başka ülkeler, deneyimlerinifi gösterdiğı üzere işçi gruplannın Uretimi ilgilendiren konularda ve çalışma koşullannuı saptanmasmda söz sahibi olmaları, ıç düzeni saglayacak ve demokratik bir ortamda üretime olumlu katkıda bulunacaktır. Bu durum giderek işçilerin eğitiminde ve iş tatmini açısmdan iyi bir düzeye ulaşmasına yol açacaktır. Belki de huzursuzluk nedeni ile lüzumsuz ve amaçsız rekabet ortamına sürüklenen işçi sendika larına da barış getirebilecektir. Sorunun, kalkınmayı ve üretimi doğrudan etkilemesi nedeni ıle bu tür girişünlerde gecikme olumsuz sonuçlara yol açabilir. İlk aşamada önemli olan taraflann birbirlerine örgüt program ve uygulamalan açısından yaklaş maları ve gelecekte ortak karar yapısımn geliştirilmesindeki adı mm atümasıdır. Böyle tip bir yaklaşım son günlerin gerilimini bir ölçüde azaltacağı gibi, endüst rileşmemizdeki muhtemel aydınhk günlerin anlamlı girişimi de olacaktır. f *."*"*•'" Şimdij« 4eil Onetn vermemek jerch bn kııru suçlaması komünistlik oltlu. Ama sroimlerde vüzde 10 ilerledl CHP... Bu bir başandır. ve komünistlik suçlamasının aşındıfeinı. ctkisiz kaldığını gösterir. Varsın sağnlar hücum etsinIrr durmadan Taarruzun bitip tükendigi yerde, saldırgan da bitip tükenir. AZIZ NESIN'in 60. „$ günil bugün saat 1417 arasında Harbiye Yapı ve Endüstri Merkezi Tiyatro Saionunda (Birlik Sahnesinde) kutlanacaktır Düzenledigimiz törende Yaşar Kemal. Fazıl Hüsnü Dağlarca ve diğer bazı sanatçılar konuşmalar yapacaklardır. Herkes katılabilir. TÜRKİYE YAZARIAR SEHDİKASI Cumhurivet 10164 SATILIK FABRiKA BiNASI ÎSTANBUL ALtBEYKÖYÜ BELEDİYE injDUTLARI ÎÇERİStNDE 4000 M2 ARSALI 2000 M2'Sİ KAPALI TEK HOL HALİNDE DUVARLARI BETÜNARiNÎE CATI DEMÎR KONSTRİKSİYON OLUP ETERNİT tLE KAPALI TAVAN YÜKSEKLtĞI 7 METRE OLAN. BOL SUYA SAHİP VE 10.000 VOLT SANAYt CEREYANI ALINAN FABRİKA BİNASI ARACISIZ SAHİBİ ELİYLE SATILIKTIR. Telefon: 44 18 86 45 43 77 Cumhuriyet 101R I LA N 1. GeneHrurmay Başkanhğı Karargâhı ve Bağh Birliklerinde ıstihdam edilmek üzere 19; 35 yaşları arasında Fakülte. Yüksek Okul. Lise ve Lise Dengi Okul mezunlarından. askerliğini vapmış (141) yıl sonu çekilişinde 100.000 lira Son para yatırma tarihi Erkek Memur Göreve Alınacaktır 2. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4S'ir.ci maddesinde yazılı şartlan haiz olanlardan göreve gtrmeğe isteklilerin; k;sa hâl tercümelerini belirten dilekçelerı ve bir adet vesikalık fotogranarı ile birlikte. Genelkurmay Merkez Dairesi Personel Şubesıne (ANKARA) rr.üracaat etmelert gerekmektedir. (Basın: 2827910158) TuketicHer îşletmenin mamulünü satın Kazanma ihtimali 31 ARALIK TİİRKDIŞ TİCARET BANKASI çağdaş bankacüık anlayışı Buhar Kazanları Bandajları için hidrolik amortisörler ithal yoluyla satın alınacaktır Tevsi ve modernize edilmekfe olan fabrikalanmızla Afvon Sekeı Fabrikamıza inşa edilecek 100 t.'h kapasiteli buhar kazanlarında kullanılmak üzere ihtiyacımız olan 15 tonluk hidrolik amortisörler ithal yoluyla satınahnacaktır. îlgililerin Genel Müdürlüğümüz veya îstanbul Büromuzdan TL. 100, bedelle alacaklan şartnameye göre hazırlayacakları tekliflerini 24.1.1976 günü saat 17.30'a kadar Genel Müdürlüğümüz Muhaberat Müdürlüfünde bulundurmaları rıca olunur Postada olacak gecikmeler kabul edilmiyeccktir. 2490 savılı kanuna tabı olmayan şırketimiz malzemeyi kısmen veya tamamen alıp almamakta veya dilediğınden almakta serbesttır. TtRKtYE ŞEKER FABRİKAL\RI A.Ş. VEFATLAR İÇİN Tel.: îstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Başkanlığındar Akademimiz, Mimarlık Bölümü Mimari Geliştirme ve Proje Kürsüsünde açık bulunan Yapı Fiziği Disiplini Profesörlük kadrosuna, 1184 sayılı kanun ve bununla ilgili (Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademileri Profesörleri Seçme Yönetmeliği) hükümlerine göre, gerekli şartlan haiz doçent ve profesörler arasından bir l Mcillf «I İMM KİMKIlM! CKU2t mrlıîın ıklti•I:, llt trttfırtı tf>nrll«llr. Itnte illı< n r n a mtMlll lclı tjn kır Itrct alnauı, c«n» klcrM iıhtMniı tavltt l l r , ıcı liıltnnUi ııılllırc ISLÂM CENAZE İŞLER 47 20 06 40 68 86 Profesör Ahnacaktır İsteklilerin özgeçmişleri. yayınları, bilimsel çalışmalan ve bıldikleri yabancı dillerı belirten belgelerle birlikte en geç 31 aralık 1975 tarihine kadar İstanbul D.M.M. Akademisi Mimarlık BölümU Başkanlıfına dilekçe Ue basvurmalan gerekmektedir. İleililere duvunılur. (Basın: 2R22BifrUfii \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle