25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CL'MH'JRÎYET 2 Aral.k 1975 !.., pU*DU*.\... VAflELE TAKJMI «AM fcMr. 6Ü ABDÜLCANBAZ Büyük LJsturalar Makedonya 1900 2. Hikâye Zole Kaptan'ın ölümü Şakir BALKI Yazan: Necati CUMALI 67 Bilmiyorum. ne olmus? Zeynel Bey sınn üden degil mi ki? Hangi Zeynel Bey? Zeynel Beyi tanımıyor musun sen? Yooo .. Beraber karşılıklar veriyordum ama, ne karsılık rerdiğimi ç bilmiyordum. Ben bir iş yapamadığım için Ankara'da uzülüJrâum. Berber: Çok sinirlisiniz:.. dedi. ^ Yanağımdan usturayı çekince isteksizce güldüm: Hiç sorma, üedim, kaç gundür biç bir ışırain oldugur.u :rmedım! Zeynel Beye gittin ml? Gitmedım. Ona bir uğrasaydın, tüm işlerin beş dakıka içinde olurdu: Kim bu adam? Sizin memleketu csnım.. Bizim rni'' He ya. sizin memleketlü. Tersı Bozuk lsmet hem dizini dövüyordu, hem de basmrtan eçenleri anlatıyordu kahvede: Zeynel Beyin huzuruna varmak, çıkmak ne mümkün ola i? Makamına girdim girmesine ama. tümden şaşırdım kaldım. jık ışık . Bir koltuk ki, sanki padişah koltugu .. Herkes önüne elpençe dıvan durJyordu arkadaşiar, inanın dediklerime. Hep mirler verıyordu.. Guzel kızlara, iııç kötü olmayan gdzlerimle aktım. içimden «Ya Allah:..» diye çektim. Bu Zeynel Bey beni öriir görmez: «Seni hangi iyl yel attı bnralara Tersi Bozuk tsıet Bey?» detnez mi kı, ortalık döndü dönuu . Bız ne japrruşık öyle? Bu Zeynel Bey nasıl bu kadar büyük adam olmuj. Varın ır Ankara'ya da gdrün Zeynel Beyı . Bu sözlere Morisoncu Nâztm güldü: Yahu arkadaslar, dedi. hep palavracıların arasında mı sldık, ne söylüyor bu tsraet Bey Düs mü görmüş acaba?.. Bu .bdüsün oflu Abdullahı da geçti be .. Atuı bakalım Debreiı Haan'lar'. Her Ankara'ya ayağı düşen böyle yalancı kesilirse vay alimize bizim! Ne o Zeynel'e bakın Padişah olmus, Sultanlık ,ân etmiş'.. Candarm» Emeklisi Yumurtacj Ihsan Bey, alaylı alaylı gül Oğluro^Morisoncu Nâzım, dedi, fazla dırdır etnıe, berum .özlerîme kula'k ver'heîe, binm rriemteSette ner feyrtur;«.ı. • Sessu;ii oldu. Kimse konuşmuyordu.. Kahveci Kopuk Rustern, elindekı bos çay bardaklannı ak nermerin üzerir.e yavasça koydu. Bir süre bakvndı, sonra: Ihsan Amca akh evvel adamdıt, deüı, çok gezmiş, çok gbrnüş bir «damd:r. Deaıklerı doğru. bızıtn ır.emlekette olmayan 'Oktur. Bu AnkarR ışmde bu Zeynel Bey ışınde bir bit yenıgı var ^lıba. Haydi Abdüşün oğlu Abdullah yalan ettı mze, ıyı güzel... Tersi Bozuk da yalan eder mi ki? Bu Zeynel Bey ışı bir karışık ş oldu. Hep böyie aklımız karışık. bulanık rnı kalsm? Ban oldu ılacak, AnKaıaja bir başka tamdığvmızı gönderelün. Meseiâ Jobracı Zülfi Bey ne günlere duruyor?. Onu Ankara'ya gonderi•or muyuz Be;,ier?.. Kopuk Rüsiemın bu önerisi uygun görüldü ki, Hacı Kenm: Para ıç.!nı hiç düşünmeyin. tümü benden.... diye seslendı. Yabancı olmııyan bir ses yükseldi: Dobracı Zülii Bey ne derse, ne naber getlrirse bizım ıçın ;O'K makouidür'. Tamam oldu. Ankara ne kadar yol bizim üe?.. Zınltıcı Hanut Bey: Kemen jola çıksın Dobran... diye seslendi. Dolak Üavuî: Bu onu Irsk sınınna götürüp bırakmadık mı?.. dedi. Molla Muslaîa oturduğu yerden: Uobraanın sözü sözdür, dedi. bu Dobracılıgı yüzunden adam olamadı zaten. Süründü ama, yalana dolana sapmadı adam. Onun sözü «enettir benirn ıçın Ben kendime inanmam ama, ona ınarunnı. Bu yüzden adam olamadı ya. . Haydi hajırlıst'.. Dobracı 7.ü\f\ Bey Ankara'nın yolunu tuttu. Bir gün. ıki gün.. Bir hafta m\, ıki hafta mı? İlde ve ilçelerde onu bekliyenler çoğunluktaydı. Ama nerede kaldı bu Zülfi Bey? Kaç gün oldu Ankaranın yolunu mtalı? Hacı Kerinv. Yahu, dedı. neıede kaldı bu Dobracı Zülfi Bey?.. Zırıltıcı Hanıit güldü: Bu adam yoksa Ankara'da senatörlüğünü mü ilân etti acaba? dedi. Amma da naza çektı kendinı ha?.. Bir haber i'çtu Ilde: «Dobracı Zülli Bey yann geliyor!» Ertesi gün geldı Dobracı Zülfi. Çevresinı millet aldı hemen: Hoş geldin Dobracı Zülfi Bey, hele yedıgin içtiğin senin olsun ya. gorâügunü anlat. Söylenerüer dogru mu ki?.. Beriki: Buyur Dobracı, otur nele.. Hem otur, hcm anlat... Dobracı Zülfi başıru iki ysr.a salladı: Varıp gidir. görün hele, dedi. doğdurr. buyüdüm ben böyle sey görmedim! Bizim Zejnel, Padişah oldu desem, yalan. Başbakanlık ediyor âesem, yalar... Bir büyük adam oimuş ki hiç sormayın. Bir koltuğu var snmalı mı sırreaiı.. Büyiik mü buyük... Sözlerı ferman, nefesı dtrman... Sanki kımse ne£es almıyordu. > Dobrıcı siüdurdü sbzlerinı şoy'e: Bundan böyle sakm bana Dobrac; Zülfi demejin ha... Bunca jıl ben kota yerine boş gaz bidonu taşımışım meğer' Bılin ka yalanda.. ciolar.da bUyük bır kerarnet var. Bundan sonra ben ayak iistü oti jaîitı. kırk yalan atmazsam bana da Dobracı Zü!?i denıeym. Yalan;n. namussuzluğun kerameti üzerinize olsun, amin! Varın da Zeynel'i gbrün., Tersi BoiUk lsmet ti'ıek bir sesle: Büyu'.v uî'.ura gibi olmEk var mı, boş yere kaîa taşımışız! dedı HödülîOğlu: Hep Hayteye Talim etmişik meğer... diye konuştu. Bekçı Kaniazar Efendı başım ıkı yana salladr Sözüm ^abi>na, dedı, bızım memleket böyledir. Büj'ük ustura oimak gıbi var mı? B İT T 1 YÜZBAŞI AZIZ, SADETTİN'LE ZOLE KAPTAN KONUSUNDA ANLAŞIYOR F<im başlannda bir gün yüzba şı Azız, Sadettin'i karakoîa çaCephane veriliyor gırdı. Odasına aldı, çay ıçirdi. Konuştu. Delikanlıyı anlanlanlardan &± Sadettin nagantım kuşagma çok gözü tutmuştu. RüzgârdaKi yerleştirirken. >>üzbaşı masasıen küçiık bir kokuyu alır eıbı nın çekmecesını açtı. Küçük bır uyanık. tetikte bir duruşu. bak kutn çıkardı. Açıp içindekilerı tığı şeyi bütün dermlıgı ıle go gösterdikten sonra kapağını yeren pırıltılı gözlerı vardı. Sozü niden kapadı. Fis?k doluydu. Ku uzatmadan Zole Kaptan'a çetır tuyu Sadettine uzattı: di. Kendisinin ne yazık kı. bır • Al. Bunlar nagantın ıçın. Ya asker oldugunu. emirlere uyma't zorunda oldugunu söyledi. Üstle kından \urusursan bulunsun .» ri ne derler. nasıl uygun gorurSadettin fişek kııtusunu aldı lerse byle davramyordu. Üstie Yeleginın iç cebine attı: rinın dokunma dediklerine do• Sağ olasın. » kunamazdı. Ama üstleri ne clü«Gran nasıl? Saglam mı'. şünürlerse düşünsünler, yıllardır bunca Türk. bunca müslü«Saglam ama. boş. Dana doğman canı yakan, kendisını daft nısıı boş sayüır..» dag ardından koşturan Zole'yi • Niye'. bpyle Silâhlanyle karsısında gor „ •Fi^eklenme güyenemem. Komeye dayanamıyordu'. " \"anları hem nemli, hem daha ört're ajılrmş..» Yüzbajı açılıyor Yüzbagımn henüz açık du.an çekmecesindeydi yıne ph Bir Sadettin konuşmasınm sonun kutudan Bİtı gran mermısı çıkar dan ne çıkacak diye pırıltılı ı;oz dı. lerıyle yviz çızgilerınde belırcces «Aç avucunu" en küçük bir degişikliği kollaya Mcrmılen bır hir Sadettın'in rak yüzbaşıyı dinliyordu. avucuna savdı. Yüzbaşı istediğıni açtkladı: • Bun'.ar gran ıcin. Yeter mı?» «Bre Sadettin. sen yıŞit bır de likanlı görünüyorsun. Üstelık av Sadettin, tek tek mermilenn cısın. i>i nişancısın. Babanı öl kapsüllerini başlıklannı yokladı. düren adamın böyle gözünün o Yeni. geniş kapsüllü. kaba, dunünde elinı kolunu sallaya sal man rengi kurşım baslıklı merlaya dolaşmasına katlanacak mı milerdi. Arucundaki ajhrlıklanvle kevfinl artırıyorlardı. Yüzü sın?> Sadettin, 5İ.izbaşıya güvensin güldü: mi, güvenmesin mi. birden karar «Sağ olasın.» veremedi. Karşılığında hafifçe • Bugüne kadar hiç düsündiin dudak büküp öyle bir omuz silk ti ki. • Benden önce devlet utan mü Zole Kaptandan babanın öcü sm. madem devlet öyle istiyor nü almayı?> ben katlanacak değilim, fırsat Sadettin ahndı bu soruya. Kaş göıetliyorum, fırsat. ları yine hafif çatıldı: «Söyle? Ne dıyorsun?» • Çok..» Kemen ardından ekîeSadettin. o korkusuz, meydan di. «Hrr gün. her saat... Ama.» okuyan pırıltılı siyah gözlermı «Söyle?» «Ya sen ne diyorsun?» der gibı «tstesem bugüne kadar be'./d yüzbaşının yüzüne dikmiş susu on kere vururdum Zole'yi. Florl yordu. na'ya gelirken. Florina'dan geri dönerken..» Korku mu! •Korkuyorsun desem? Korkak görünmüyorsun.» Sadettin yine omuz sılkti. Bakışları alaylı alaylı ışıldadı. «Kor ku mu? O da ne?» glbilerden. Yüzbaşı: «Bana güvenin yok mu?» dedt sonunda. Sadettin. ilk kez ciddileşt!. Kı sa bır susuştan sonra. kaşlan hafıf çatık. «Var!» demekte oır sakmca görmedi. •Öyieyse dinlel» «Buyur:. «Evinde çıfteden başka sılâhın var mı?» Silâh taşımak. bulundurmak Balknlarda herkesin fıakkıydı. «Var.» •Neyin var?» «Bir Bulgar nagantım... «Daha büyük?» «Bir de gran» •Kurşunun? Fişeğin?» • Nagantım dolu.» «Üstünde mi?» •Bugünlerde üstümden ajnrmam..> «Göreyim?» Sadettin yeleğini araladı. Kuçagmın arasmdan nagantım topu ğuna kadar çektı. «Kalsın. > Sadettin bunca zamandır ölümlerden ölüm beğenmediği için dokunmamıştı Zole'ye, o nasıl babasını, kemiklerini kırdıra kırdıra öldürttüyse, o da öyle gebertmek istiyordu Zole'yi O gece gaz lâmbasının ışığında granını yağiadı. mermilerin yumuşak kurşun başlarını bir bir dörde yardı, böyle çatallanan kurşunlar, saplandığı yere pençe atar kalırdı, açtıkları yara şifasızdı iuzbaşı, Zole'yi böyle ailâhlanyle karfuıoda tArmeTe dsyanaınıyordu. (D«J#n M«*m«t GUIERYUZ) sın, onlar başka yana koşacalc. Tutulmayacaksm..» Sadettin, dudaklarının iki yanında çok hafif, acımasız bir gü lüs belirir gibi oldu. Çakmakla nan bakışlarını, oturduklan oda nın penceresinden dışarıya diktı. «Ben çoktan seçtım yerinl..» «Neresi?» Pencereden. bütiin »lan, Zole nin tayfasıyla ögle akşam kann doyurduğu börekçi dükkânı görünüyordu. «Te orda, börekçide vurayım isterım. Şarabı elinde, lokması ağazında kalsın. Flortna'nın orta sında..» Konuşmalannın geri kalanını bır ıkı sözle bağladılar. Çarşamba gecesı. Sadettin karakolun ge risinden ateş edecek vuracaktı Zole'yi. Karakol'dakiler orada burada görevli olacaklar boş oı rakacaklardı karakolu. ya söylesin mi, söylemesin rnl, hemen kestıremedi. • Ne durdun? Ne geldi aklına?» «Söyleyırn mı açık açık?» «Dınliyorum?» • Kısmetse çarşamba »ecesi vu racagım Zole'vı. Ama ondan son ra gözüm kımse^ görmez. Canı tatlıysa karakoldan kımse çıkmasın karşıma..» Yüzbaşı, okumuş birı söylese alınırdı bu sözlere. • Ben on «nlaır dağlarda çet» kovalıyorum oglum! Sözunü tut mayin bır adam olsam çoktan vurulurdum..> Sadettin'ın sırtmı okşadı: «Hadı. talıhjn açık olsun. Aklı na başka b:r şey getirme..» yumuşak kursun naşlıklarını bir bır dorue yardı Bovle. başı yarılan. çatallanan kurşunlar. saplandıgı verden knlav çıkmaz. çatallarıyle pençe atar kalırdı. Açtıkları yara sıtasızdı Granın namlus\ına tek kursun sürdü. Emnıvetmı kapavıp verıne astı. Öbür beş kıırşumı sıikıo Ufledigı velek eebıne verleştırdl. Ardından naçantını <;ıldı. temızledi Fiseklerını surüp emnıvptmi kaoariı. Sıkıstırıhr. bır ak?ılık olursa kendinı nagantıvle koruvacaktı. En son av torbasını. çıftesım hazırladı. Yemeğmı vedi. Erkenden yattı ııvudu Y A R I N: SAOETTiN BiR EFSANE OIUYOR • Ee? Xe bekledin?» Sadettın başını eğdi, yavaşca fısıldadı: • Elbet var sırası. Var benım de bir bildiğim..» le bir geberteyim ki onu, gören lerin, duyanların aklından çıkraasın, babamın mezarında yüzü gülsün. » Yüzbaşı hafifçe: «Haklısın..» dedi. Sadettin soludu: Olünı beğenemedim ona» «Elbet haklıyım. Ben ıvcmra. Ama babam öldü ölelı hangi ku Sustu. Onun susması yüzbaşı şa, hangi taşa nişan alsam, sanyı da durgunlaştırdı. Kısa bır ki karşımda Zole'yi görürüm..» sessizlik geçti aralarında. îk:5i «Çok ıyi ama düıle şimdi..» de sanki bir an kendı kinleri, «Buyur.." öfkeleri içinde yalnız kaldılar. • Zole'nın sonu artık gelmell..» «Nedır o?» • Buyur be yüzbaşım. Sen söy«Gün gelir, duyaran.,» le aklında ne varsa..» Yüzbaşı, koltugtınu öne dogru «Yarından sonra çarşamba. Bır kaydırdı. Oturduğu yerde silkin aksılik çıkmazsa Zoîe tarfasîyle dı: jine kusluğa dofru Florına'da • Oğlum ben seni buraya yar olur. Karanlık bastıktan ıki saat dım için, anlaşmak için çağır sonra Florina'dan çıkar. Sen yedım. Söyle, nedir o ben de bile rini seç. Bu işi bitir..» yım..» Sadettin. yüzbaşıya baktı BaHerkes tembihli olacak kışlan, üzünlenmiş, gölgelenmlş ti: Sadettın'in yine o kuşku yerle? •Ölümlerden ölüm beğenem.p tı gözlerine: riım be yüzbaşım ona.. O nas;l • Sonra? Devriyelerin?...» babamı köy ortasında tekmeyle dıpçıkle kemiklerini kırdıra kır«Karakolda kim varsa tembin dıra öldurttü, ben de ıstenm oy li olacak. Sen bir yana kaçacak Son bakım Sadettin. Müslüman mahallesini gerismde, tek başına oturaugu damında. o gece, pencere kanatlarını. kapısını kapadıktan sonra, gaz lâmbasının ışığında granını yağiadı, sildi. Namlusunu ıkı ucundan ışıga tuttu. Pırıl pınl oldugunu gördü. Gran mer mılerını bir mendilın içinde önüne yaydı. Çakısıvla mermilenn Düzeltme naTPtemizin dünlrö *avı«ın da vavınlanan «Makednnya 19(10. hikâveslnrieki Verhaist kelimp«ii Verhcıvist. Sautrali»t kelimesl ise Santralist olacak tır. Kısmefte çarjambayı Sadettin, ayağa kalktıklannda yüzbaşının elinı öptü. Odadan çıkacağı sırada, yıne kuşku ile duraladı. Aklına gelenı yüzbası GARTH DiŞi BOND ."50
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle