18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
(L":HURY[T 10 Vîlk 1975 ABDULCANBAZ VATAN DEDİLER Talip APAYDİN 8 OİIâ Mahmut köylerlne düşmanm nasıl geldığini kendileriasıl kaçtıklarım uzun uzun anlattı. Yasın ağayla koyluW i dınlediler. Oğlan çocuklar ayakta dikıliyorlardı. Yuzlerınae t ve korku vardı Ne yapacaklarını bilemez haldeydıler. Ya£a ikıde bır eilerını dızıne vuruyordu. Vay yavrulanm vay, sızin halinız bizden betermış Allah r. etsin Allah bu mıliete bır yol gostersm. Bızim buralar yerler. Dağ'.n başı Ne olup bitiyor, pek bılmiyoruz. Bır eştebelleş oldu ışte. onunla uğraşıyoruz. Gene gelır de para diye yuregımız ağzımızda. Kaç kışıymış bu herıfler? Ne bıleyım. sekız on kışi var dıyorlar. Bırleşıp karşı çıkanıaz mısınız? Koyde adam mı kaldı hay yeğenım'' olanlar hep burdavız Yaşlılarla çocuklar. Hepımızı toplasan bır adam etmeyız mmız kardaşlannıız hep askerde. Değüse toprağımızda bız ı yaşatır mıydık? Aah ah, çok kötü gunlere kaldık. Gorecevarnuş daha şu dunyada. olla Mahmut yere bakıyor, soyleyecek bır soz arıyordu. • Geçecek bunlar ağa, dedı. Sabırlı olun, hepsı geçecek. e ordu hazırlanıyor, haklarından geleceğız. • Öyle duyuyoruz he. Allah yardımcınız olsun. Allah bu i kara günlerden kurtarsın. Gece gunduz dua edıyorum. len başka bır şey gelmıyor Yaşlandım gayrı evlât Degılse le sızınle birlıkte gehrdım Başka çıkar yol yok Kadı uşakavranın. Çorba hazırsa getırın. Yorgun bu delikanlılar Yesnr.i yesınler de yatsınlar. arhana çorbasını, bulgur pilâvını, yarunda ayranı getırıp orkoydular. • Hadı buyurun. Kusura bakmayin akır sır.ının çevresıne toplandılar Yan uyur yan uyanık, lamağa başladüar. Sıcak çorba hepsinı uyandırdı. Iştahla ;r. • Ah, pek hora geçti, dedı Haceli. Kaç gündür kursağımıza yemek gırmemıştı S oşalan tencereyı' eline ahp lyice sıyıftiı. Sonra pılavı jedıler 1e Ayranı ıçtıler. .ğız sıpırtısı odayı doldurmuştu. Geride dikilen çocuklar ıtle bakıyorlardı. Hepsınin gdzü Molla Mahmut'taydı. Onun i olduğunu hemen anlamışlardı. »uvarlara as:lı sılâhlara, fişeklıklere imrenerek bakıyorlardı. nudjn mavzerı hepsinden yenıydi. Kara boyalı demır u donuk donuk parlıyordu. Kalpağı da sedire koymuştu. füzel gorüniıyordu. Birisı usulca yanaştı. başını yıka yıka . El'ni değdirmek istıyor ama çekinıvordu. Atları yemledınız mı uşaklar, hadın bakim bol saman verin. Goreyim Sizi. önce sulaym. Koşumlarını alın, iyıce nsinler. Savaşa gıdıyor bu ağabıler. Atları iyi olmalı. Ahmet de başlarında ol, gtızelce baksmlar hayvanlara. Pckı ağa. ;ocuklar gıttiler. Onbeşınde onaltısında, yeni yettne delilaraı. Buyrulan ışı şıppadak yapıyorlar, hevesle çalışıyor:emek b.tirıce köylüler sofrayı kaldırdılar. Yasin ağa da ım eftı Evlerden yatak getırıp serdıler. Kadı bakım evlâtlar yatın sız. Dınlenin lyice. Allah rak versın Sagol ağa. •ılBhlan fısekliklerı yastığın altına koyup yattılar. Molla Tiut tedırgındı. Bır sure uyuyamadı. Eşkıyaları düşundu. e gelırlerse şımdı . Bizı de soymağa kaikarlarsa?» Koynunaltmları yokladı. Sonra elı yastıgın altmdakı mavzerde. >nnı kapadı. <Bız neyın derdındeyız, adamlar neyin peşmde. t kahretsın .» 3 Srtesi gtin akşama doğru Afyon ovasını tuttular. Atlar da lılen de ıyıce yorulmuşlardı. Fakat bir şeye sevıruyorlardı, ien başka aüılar yetişmisti, sağdan soldan katılanlar oltu. Yayan olanlar da vardı. Hepsı orduya katılmak için n'a gidıyordu. Banaz'lı Mustafa adonda sarı bıyıklı, konuşbır adam, Mısır cephesinde savaştığını, Ingilizlere esır düşnu, Hindıstanda ikı yıl kaldığını yol boyunca anlattı durdu. Ulen ne ışler be, dedı. Bız oralarda Müslümanın vatanını aralını dıye savaşıyorduk. Bır de döndük baktık ki kendı rumız düşman altında. Vay ağzına tükürduğüm, buna can layanır? Yallah deyıp duştüm yola. Aha bu arkadasları da dını. Evde oturacak zaman değıl dedim. Ölürsefc şehıt olukahrsak gazi oluruz dedim. Vatanı kurtarmak boynumuborcu dedim. Anamız b:z: bu günler ıçin doğurdu dedim. m o tsrafta bir çerkez koyu var. Adamlar yedıden yetmışe ılanıp asker oldu. Ulen cız çerkezler kadar adam degU mıdedim. Onlar gidiyor da bız nıye duruyoruz dedim. Vannz Aiyona, rız şube reısme. bir selâm çakanz, bız asker olmaya geldık luîanım, bızı cepheye sevket deriz. Bız eskı askeriz, talım eye de gerek yok, elımız silâh tutar dedim. Benim elımden b:r ış gelır arkıdeş. Sıper kazarım, makineli tüfekten anlaTelefon kullar.ınm. Sen ihtıyarsın ışe yaramazsın derlerse •rin yemefını de mı pışiremem? Patates de mı sojamam? uda benım de yapacağım bır iş bulunur elbet. Ne derlerse yapacafım. lek vatanımız kurtulsun. Ha onu unuttum, ben eemer dikerim. Elım igne bız tutar. Versınler beni suian tauna. atların koşumlarını onarayım. N'allarını çakayım. Hep ; ı m bu ışleri Sina cephesinde adam mı \ardr v Kendımız yaiık. Bır katır oldu defıl mi, densım yuzerdik. Guneşte ıki kunıturduk. Soıra dilim dılım keser, koşum yapardık. Se• cbkerdık. Biraz kokardı emme olsun. Çoıae kokmayan ne, kendımız de kokardık. Aliah sızı mandırsın. günlerce ehmız ..mıız su gormedı Fir matara suyu üç giin ıdare ederdiK. İçre bıle yetmezdı, defıl yıkanmaya. Hee, ne günler görduk bız? (DEVAMl VAR) Makedonva 1900 4. Hikâye ARiF KAPTAN iLE OGLU Yazan: Necati CUMAL1 üirbırine kelepçcli sün^üîer asmdaı Desen Kehmet Gl'lîSYÜZ Savaşın yaratacağı karaborsaya fiyat artışlarına umut bağlamış dükkân sahipleri, sabah erkenden kahveye gazete okumaya çıkmış Venizelosçu emekli subaylar, öfkeli bir görünüş içindeydiler, ipte baba oğulu göremiyeceklerine yananlar bile vardı Halk ikiye bölünmüştü. Mahkemeye aferin diyenler de vardı, geçmişi unutmak isteyenler de Temmuz sonları. sabahın altı buçuğuydu Sıcak bir gün başlamıştı şımdıden. Rıhtımın kara yanında. vuksek vapıların dıbınde gölsede kalan kaldırımlar, aecenuı serınliğıni koruyordu henıiz. Baba • ogul, kolları birbırıne kelepçeli. önlennde onbaşı arkalarında süıı?u takmıs ıki candarma arasında, sokaklann caddelerin ağızlarmda glinesın vakıcılıgını beyinlerinde duva duya, Eleftenyas Alanına kadar rıh tımın gölgeli yanını izledüer. Oradan vukarıda dönüp istasyona geldiler. Fransız Ingiliz askenyle onların subayları blitün paralannı kentin meyhanelerine genelev'lerıne bırakıyorlardı. Banşın alıskanlıkları her zamanki gibi savaştan tatlı geliyordu Selâniklılere. Savaş, kentin çok uzaklanndaydı zaten Çanakkale ile Ma nastır'ın dojjusundan geçlyordu. Arif Kaptan ile oğlu. jsmdarmalar arasında nhtımdan geçerlerken, çogu kahvelerle dükkânlar açıktı Selanıklilerin kendi ışlerinden uğraşlanndan önde gelen bir merakJa tjcnimsedikleri b.r şey varsa, o da kentlerinde gördüklen her yabancı İle. her yeni yüzle, olup biten her olayla ılgılenmekti o dönemde. Goğsune kadar ınen sakalı, gerilmış kocaman bır davulu andıran goSsu, ırı gorkemlı yapısıyle Arıf Kaptan ıle onun yırmı ya$ gencı gorünüşundekı oflu, onlerınde arkalarındaki Jandarmaları, bilek.e rındeki kelepçe ile karşılastıklan Selânıklılenn çok çabuk ılgısını çektıler. Kahvelerde oturanlar, altlarmdaki sandalyeyı ıterek kalkıp dışan fırlıyor, yollanna çıkanlar durup bakıyorlardı arkalarından. Içlerinden daha meraklılar candarmalann arkasına takılıyor, agızlarından lâf kapmaya çalışıyorlardı. «Kım bunlar9» «Nereye gıdiyorlar?» «Suçlan ne9» Halk ikiye ayrılınıjtı Candarmalar bütün soruları karşüıksız Dirakıyorlardı ama, butün nhtım bir uçtan bır uca, anlaşılmayan bır kaynaktan osrenmek istedıgini ögrenmiştı. Selânıklıler her komıda olduSu gıbı ikiye ayrıldılar baba oglun arkasından. Yunanlstan daha ye Yolcuların çoğu yakın savaşlarda oğullarını, erkeklerini yitirmiş Teselyalı, Makedonyalı kadınlarla erkeklerdi, yınede düşman gibi bakmıyorlardı baba ile oğula. ni girmişti sava^a. Vemzelos bir ay olmuştu Atina'da hükümet kuralı. Veıuzelosçular halkı ordu ya gonülü katılmaya çağırırken. kıralcılar ordudakılen askerden kaçmaya kışkırtıyorlardı. Savaşın yaratacağı karaborsaya, fiyat artışlarına umut bağlamış dükkân sahipleri, sabah erkenden kahveye gazete okumaya çıkmış Venizelosçu emekh subaylar. seslen yükselmış, öfkeli bır görünüş içindeydiler. «Aferin candarmaya! Aferin mahkemeye:» diyorlardı. Aralarında baba oğulu ipte göremeyeceklerine yananlar vardı. Sabah sabah denıze karşı bir bardak çay ıçmenın ladını çıkarmak için nhtıma ınen Selânikliler ise, artık geçmişte kalmış unutulmuş bir savaşta ölenlere eskisi kadar acıyamadıklan gibi öldürenlere de eskisi kadar kızamıyordular. Onlara kalırsa kaçakların kendı acıları, kendi çektıkleri kendilerine yeterdı. Manastır treninin kalkmasına dahn ellı dakika vardı. Onbaşı, Istasyon Inzıbat Komutanlıgının ominde bıraktı hükümlülerle can Güriiltiilü bir kent Selâruk, her dilden her dınden her çeşıt insanın kaynaşııgı bır kenttı o dönemde. Dofeu Akdenızın Marsilya'sı olarak anılırdı. Makedonyalı, Teselyalı, Gırıtlı Rumlar, muslüman Türkler. Bul ?arlar, Sırplar, ITJahlar. Yahudıler, Çingeneler, Fransız askerleri, omuzomuza dolaşırlardı sokaklannda. Günun hemen hemen her saatinde sokaklarda msan vardı. Dışardan mal almava gelen taşralı tüccarlar, eglenmeye gelen Makedonyalı çıltlık bevleri doldururlar otellerını. Kaldırımlannda güneşlenen ışsız guçsuz sersenlen. avakkabı boyacıları. çağırtkan gazete satıcılan, sarraflan. sımsarlan. bu\uk gıyım mağazaları, toptancıları, sayısız çalgılı gazinolsrı. orospuları, pezevenklen, esas satıcıları ıle günlltüsü hiç dınmeyen kent. gece gündüz uğuldar dururdu. Venızelos'un küçük ROnüllü ordusu ıle Fransızların vanında Sırplann yardımına KOSması etkılememişti kentin vaşayısını. Boleedekı ellı binı aşkın darmalan. Yolculuk işlerinı tamamlamaya gıttı. tstasyon sokaklardan serindi. Bekleme salonundaki sıralar doluydu şimdıden. Gişeleriiı or.ünde işsız gıiçsüzler, erken gelen yolcular dolanıyordu. Trenı oekierken oyalanacak konu arayanlar Arıf Kaptan ile oğlunu seçmekte gecikmıyorlar, candarmalara yak laşarak, az önce nhtımdakı meraklılann sorulannı sıralıyorlardı: «Kim bunlar1», «Ne yapmışlar?ı>, «Nereye goturüyorsunuz?» Kıyiar'ı, oradan Cumı'yı îlk ıki soruyu tanımıyoruz, bılmiyoruz, diye geçiştırseler de, yolculuklan hakkında bilgi alabilecekleri ıçin uçüncriiye doğru karşılık vermek candarmalann Kalkrnasına yarım saat kala ışine geliyordu: tren perona çekıldı. Onbaşı Dilet «Kavlar'a..» lenni. öbür kâğıtlannı getirıp. on «Kavlar'a mı?» «Kaylara. Oradan da Cuma' lan Cuma'ya götürecek ikı candarmadan daha uzun boylu ola va.» na verdi. Istasyondan ayrıldı «£peyi yol.» Yolcular yıyecek sepetlerıyle «Eksısu'da trenden ineceksltrene binmeye başladılar. Uzun nız!» boylu candarma yolda ne yıye«Ordan öteye tren yoktur!» ceklerim sordu Kaptana. Sabah «Neyle fadeceksıniz?» Candarmalar boynu buyük mı hiç bır şey yemeden çıkmışlardı nldanıvorlardı: «Bakalım?.» «Araba tutmanız R«''ekir..» Candarmalar ne diyecekler diye Arif Kaptan ıle ogluna bakıyorlardı van van. Kaptan ile ojjlu susuyorlardı. «Tutarlar belkü.» «Belki ile olmaz. sart!.» Rıhtımaa konuşulanlar baba o gulun arkasındaı. çok geçmeden istasyona ulaşü. Yolcuların çoğu, yakın savaşlarda oğullarını, erkeklerini yitirmiş Teselyalı, Ma kedonyalı köylü kadınlarla erkeklerdi. Omuzlarında heybelerı, ellerınde sepetleri ıle beklıyorlardı trenı. öğreneceklerını oğrendikten sonra yine de düşman gibi bakmıyorlardı baba oğula. Çunkü, savaşta öldürenlerın de karşılığında yakmıanndan ölüler verdiklerını Dilirierdı. Bu hesap laşmayı sıirdürenler nıç bır dbnemde yakınlarının acısını duyanlar değıldı zaten. Kabadayılık taslayan ıki serserı. polise yağcılık etmelerıne tırsat çıkngı için baba oğula «namussuz hergeleler! Boğmalı sızı..» dıye saldırmaya kalktı. Araya gıren bır ınzibat en saldırganlan uzaklas tırdı. Jandarmalar ıse Kayıısızdı lar du tepkilere. Duruşlarından, bu sıcak günde yapafakları volculuktan Daşka hiç bır şeyı duşunmedıklen anlaşılıyordu. hapisaneden. Ama acıkmaktan çok susamışlardı. Onbaşı su şıse lerinl vanlanna almalanna ızın vermemişti. lstas>x>nun önü. ıçı. gezıcı satıcılarla doluydu. Peynır li kıymalı börek satanlat oogaçacılar, simıtçıler, şerbetçler kuru vemışçiler dolanıp duruvorlar dı yolcular arasında. Bıraz tttele nnde btr çav kahve büfesı vardı. Kaptan ıle oglu büfecinın saga sola çay. kahve. tımonata taşıyan çıraklarıyle, önlerınden geçen şer betçilerden gözlerini ayıramıyor lar. belkı izın vermezler diye «u suzluklarını candarmalara şoyle mivorlardı. Candarmalar ne dıvecekler dive Anf KaDtan ıle ogluna bakıvorlardı van v;tn Kaptan ıle oglu susuvorlardı. «Tutarlar belkı' n «Belkı de olmaz, sart!» «Bu sıcakta baska türlü çekilmez o vol Yava aitı saat tutar.» Arıf Kaptan ıle ogluna içlennde araba tutun dıve akıl öjSretenler oluvordu Kaptan. Rumca bil mıyor, anlamtvor gibı davramvordu sövlenenlere O81u da ona uyuvordu Diişman g:bi bakmıyorlardı Candarma ne vıveceklertnf sorunca Kaptan rpsaretlendi Önlennden büfeoinın çıragı geçiyordu: Kabul edersentz önce hep beraber bırer çay ıçsek? İkı candarma bakıştılar aralannda. Eksısu'da tutıılacak araba yı hatırlavarak kırmadılar Kaptanın bu ıstejınl Kaptan İle ogluna bırer çav sptırmesını sfivlediler çıraSa. Herkesın onünde onların çayını ıçmeKten çekindiler. Y A R I N: TRENDE: DiŞi BOND S E N ŞtMOİ /«, .^r^'^nf^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle