26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DRT CUMHURİYET 11 Kasım 1975 HiZiML frdzüMf HADİ, SlMAfcMADA {AUŞMANA NEOLDu 5ANA?.. TOPIA, YM.LAHU. 1 ABDULCANBAZ YAf»MA ÛıM HAMlM Jüyük Jsturalar Şakir BALKI 46 îıs tas güldü. refecı Besir, olan bitenleri söyledi durdu. Hödükoğlunun, ğın, Kasabın, Musta Beyin kendisini aradıklannı söyledikculandı Ze>nel. birden Tefeciye sordu: Beşir. sen bana Bursa'ya telefon ettin mi? jözlen büyiidü birden Tefeci'nin: Niçin telefon edeyim sana? Yoo, hayır.. Ben biriyle konuştum. bana senin adını söyledi! Denıe böyle Zeynel Bey. Kim etmiş bu itliği? Kötü, kötü... Ah bir bilsem, onun anasını aglatırım ama bllmiyoıum. 3u telefon işini bır yana itip, konuşmaya basladılar. Bazı pların üzerine egildiler. \m& ne var ki, esas patırtı ertesi gtinü patladı. ^rtinin eski kitibi Musta Bey durmadan cadı kazamnın a odun sürünce, onun bunun kafalan attı. Hödükoğlu ZüCami Yaptırma Derneginin tüm üyelerini bastan çıkardı. nıı yok mu sekreter hanım.. Habire balayı işini kurcalıırdı. c lacı Kfrim: Nasıl olur efendiler. baldırı çıplak bir kızı partiye sekreliır bu Zeynel?.. Şeriat nerede kaldı?.. Gâvur mu olduk?. îödükoğiu: Musta Beyin ne günahı vardı. partiye varıp da orospuya tavuıc sallayacağız? Bu adamın haddini bildirmek lâzım! Vlorisoncu aldı sözü: En iyisi. dedi. vanp parti binasını basalım!.. sadıkzade Şükrii dövünüyordu: Yahu her yanı açık saçıktı kızm . Yaşımdan başımdan dım, nereden de bulmuş bu şırfıntıyı bu adam? Bu iş böyle ez.. Vaüahı millet partiye gitmeye utanıyor Kükuyruk Hamaı yumruklarını sıktı: Yahu arkadaşlar, boynuz mu bırakacagız bu yaştan sonB.r kaltak oturmus parti bınasma, gelenlere fiyaka satıp ıvor.. Ne olacaksa olsun gayrı, yetti canım, yetti! Yürüyün dMtot Parti bınasının önü açıktı. Zeynel, karşıdan bir kalabalıtın ığinı görünce, gıcık o!du. Yavuklusu sekretere: Hadiye. bizimkiler gelıyorlar, hemen şimdi üstünü badeğiştiriver, ama çabuk ol!. Yüzünü gözün de sil! Üstünü başım degiştirdi Hadiye. Saçlannın tek telini bile ta bırakmayacak biçimde başım örttü. Foyalannı sildi.. Merdivenleri sessizce tırmandılar. Kasap îdris en öndey" Onun arkasında Hödükoğlu, Hödükoğlunu Molla Mustafa ordu. Morisoncu N'âzim öksürdü kapının dibinde. İçeri ildüler. Molla Mustafa yarun agızla: Selâmünaleyküm.. dedi. Zeynel hemen ayaga kalktı, agzı kulaklanna vanyordu: Ooooo, buyrun, buyrun... Ben de sizi bekliyordum. Sizözledim mi ne, vallahı şimdi hepiniz bir bir aklımdan geçtiNe iyi ettiniz de geldiniz.. Buyrun otur canım.... Zeynel konusuyordu ama, hepsinin gözleri sekreterin üzeleydi. Sekreter kızı üstü başı örtülü, boyasız moyasız gördüklerinşaşırdılar. Birbirlerine aval aval bakmaya başladılar. Hooglu Zübür içinden «Vay be, vay kapsız yalaksız herif vay...> s söyleniyordu. Molla Mustaf», sekreter kızı boyle sürmemiş sürüştürmegörünce çok boşlandı. Söylenenleri iftira olarak nitelenli. Yamna sokuldu: Kızım adın ne senin? Hadıye, efendim.. Annen baban var mı ki? Babam rahmetli oldu, annem var. Burada kimin yanmda kalıyorsun? Teyzemin.. Yavrum, teyzen evli mi? Evli. arnca! Molla Mustafa bir süre dlişündü. Zampik Zeynel davrandı: Molla Bey, dedi, Kâtip Musta Bey beni yüzüstü bı.'akınben de bu hanım kızı partiye sekreter olarak aldım. Caböyle hanım hanımcık bir kız. işsiz kalıp da kötü yoUarı düşsün kı, değil mi?. Agzı var, dili yok.. Berikiler fıskosa başladılar aralarında. Molla: Hanım kizi çok beğendim, hanım hanımcık giyip kumak bu kadar olur. Hödükoğlu Zübür soze tam giriyordu ki, Zeynel sözü ağı tıkadı: Bu devirde boyle hanım kız bulmak çok zor. Ailahır. dımıyla bıze nasip oldu: Kasap İdrisin sozlerini de, Molla piç etü: Partimize hayırlı olsun.. dedi. Hacı Kerim'in eli ayağı titriyordu. Çaylar kahveler geidı. Zampik ZejTiel, bir yolunu bulup lla'ya bir iki söz edecekti ama olmadı. Pırtık Osman alay edercesine: Zejnel Bey, dedi, bu işler böyle gitmez. Şu Sanayi Siişi ne oldu acaba? Yutkundu, tilkileri jine salıverdi: Kele yeni hükümet gliven oyu alsın da, gerisi kolay... um bu iş de olacak, hiç merak etmeyin siz. Parti binasında fazla kalmadılar. Kalktılar. Kapıya dek ırladı onlan Zampik Zeynel. Halkevi'nin yanına geldiler. Hacı Kerim bagırdı: Mar.zarayı gördünüE mü, atıp tuttunuz' Hani kız için spunuıı birı diyordunuz ya. ne oldu? Vallahi benim oglum oidı, bu kızı kendime gelin ederdim! Pırtık Osman: (DEVAMI VAR) DÜNYA SPÜKUNDA SlYAH IKTİÜAK ROBESON UNUTULMADI Pete Seeger'in temsil ettikleri bir halk miiziji akımının 1SÎ5 yılında bereketli topraklara saçılan iik tohumlsrıydı. Aradan on üç uzun ve acılı yıl geçti. Bobeson'un Federal Soruşturma Bürosu arşivindeki dosyasının serçe parmağı buyüklügünden bılek • kahnlığma çıktığı on üç yıl... Derken. 193R yılının Noel gecesi, tspanva'daki Teruel dağlannın karlı tepe ve bayırlanndan aşagı, yürekli Cumhuriyetçüerin mevzilerinden isyancı Franko birliklerinin siperlerine doğru gür bir ses dalga da'ja yayıldı; halk müziğinin ırk. ülke ve sınır tanımayan bivleştirıciligı. genç ispanya Cumhuriycti'ni yıkmp.ya kararlı faşist ordvılannın silahlarını bir saat için bile olsa susturdu. İspanya'da yasal giiçlerin yanmda. başkaldıran faşizme karşı savaşmış çok sayıda Amerikah gibi. Robeson da, böylece. FBI'nin bellek bankasmdaki ölümsüz yerinl aldı. Pu ünlü sporcu çarkıcı hukukçu. daha birkaç yıl önce Alman faşizmine karşı verilen ortak savaşın unutuldugu bir <soğuk savaş» döneminden. Alman faşizminin «elbise provası» sayüan Ispanya tç Savaşı'nda cumhuriyeti ve yasal yönetimi savunanlann Amerikan Aleyhtan Faa liyetler Komisyonu'nca baskı altına alındıklan bir Mc Carthy döneminden geçtı. Şarlo gibi bir sinema iinlüsünün ve daha birçoklannın Amerika dışma kaçmaya zorlandıkları bu çılgınlık Bugünle birlikte on bir yazı ve sfkiz sporcu süren dizimi«tn sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ünîü siyah sporculann toplumsal siyasal konulardaki görüşlerini ve ırklannca verilen • insan hakları> mücadelesindekı yerlerini incelediğimiz böyle bir dizide, Paul Robeson gibi bir sporcuya hiç de^inilmemis olması yadırgansbilir. Hemen belırtelim ki, Hobeson'un incelenme>işi, unutkar.lıktan degil, ırk temeline davanan xmırlı bir miicadele içinric hiçbir zaman yer almamış olmasındandır. Ancak. ilk 'Siyasi sporcu» olması bakımından da, Robeson'a bütünüyle deginmezlik edemezdik. Paul Robeson. 189» yıhnda. New Jersey eyaletinin Princeton kentinde doğdu ve 1919 yıhnda Rutgers Cniversitesi'ni bıtirdi. Bu süre içinde Amerikan futbolu oynadı ve bu sporun geri dörtlüdeki gelmiş geçmiş en büyuk adlarından biri olarak, iki kere, her yıl seçilen •Tüm Amerika. onbirine girdi. Kutser'sdan sonra Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nı bıtirdi ve 1H25 yılında da zenci halk müziğinin ilk büyük yorumcusu olarak sahneye çıktı. Üne ka\uşturdugu «Old Man River> şarkısı, yalnızca sahne ve ses sanatlarınm görkernli bir zaferi» (Americana Ansiklopedisij değil, bugün John Baez, Bob Dylan ve Doç. Dr. Kurthan FiŞEK döneminde. tilkesslnde kalmayı ve hapis yatmajı veg tuttu Bugün. 77 yaşında. sessiz bir yaşam sürdürüyor. Sports Illustrated dergisi. bütün bu yan etkenler ^üzünden Robeson'in spordaki büyüklügünün gözden kaçtığını. oysa kendisinin Amerikan rutbol tarihinin en erışilmez iki • üç adından biri oldnjStınu yazıyor. Yazı şöyle: «Marksist göruşlcrı vıizünden Amerikan toplumunun hışmına uğrayana kadar Robeson. hem iki kere •TUm Amerika». hem rie futbolun en ıyı s>eri dörtlü oyuncusuydu. Ama. Robeson, olur olmaz sporouların seçildiklerı Futbol Rüyiiklerı Onur Salonu'nun uyesı bile değil... Bır yetkiüye göre. bu Onur Listesi'noe yer alanlann bir bölümü, sporculnklannı izleyen yıllarda ış hayatına atılıp zengın oldukları için buraya girdiler. Yer alamayanların arasında en önemll ve ünlü adsa Paul Robeson'un Sivasal inançlan yüzünden sporculuk başarılan unutuli.n bir kişının... Seçıci kunılun başkanı James Mc Douelı. «yetersiz yurttaşlık yüzünden Rnbeson' un p.lınmadığını, sporculann yasam biçimlerinin önemli bır seçme ölçütü olduğunu söylüyor. Kunımun adını belkı yaşamlannda Daha Sonra Ne Oldular Onur Listesi dıye deSiştinrlerse, siyasal inançlara karışmayan yeni bir kuruluş Robeson a tarihsel hakkını verir.» elinde parmaklanyla sayılamayacak kadar büyüyor Ali orgüUil siyanlığın kendıni beva7 top'.uma 7nrla oenımsettırme sava1!nın Ueri kolu. vurucu gücüydü; Jabbar'sa. kargasatıiın ataldıin, töreli sessirllğin hüktim sürdüsrii >e ırk çatısmalarının vatıştıiı lBTO'Ierin çocueu. sorunları büyük ölçüde eski kuşaklarca çözülmüş ve savaşları da ylne eski kuşaklarca verilmış bir venl karaderili türünun temsılcisı. siyah beyaz kaynaşıklıgını gerçeiîleştiren ünlrqfsîte toplulugunun yeni îenf , üretmeyqi basladıgı inançta ınilitaıı. eylemde ölçülii ve mesleğinde uznıan bir kara kuşajjın en somııt örneğl o'arak karşımıza çıkmaktadır. tnceledigimiz yedi karaderili sporcunun yaşam öykülerl. aslında, kölelik yasal olarak kaldırıldıktan çok sonra kölelikten kurtulan ve tüm olanakiarıyla ırk aynmma karşı savaşarak yarının dünyasmda kendilerine ver açmaya çalışan Siyah Amerikalı'nın da öyküsüdür. 1960'lara damsasını vuran şiddet, öldürme ve talan eylemleri, varoşlara tıkılmış Siyah Amerika'nın. bu yoksun ve yoksul durumlarının sorumlusu olarak gördüklen beyaz toplum ve devlet düzenine tepkisiydi. Bu türden eylemlerin «yeni> olduğu eîbette söylenemez. Örnekse. ışçi sınıfı hareketinin ilk yıllannda ve özellikle on • dokuzuncu yüzyılın başlannda. ışsiz işçilerle topraksız köylüler. yoksulluklarına neden olarak toplum vapısını dejil, o toplum düzeninin simgesi olan tnakinevi eormüsler, onlan kırıp dnkmüşlerdi. Bu eylem biçimi nasıl giderek ömrünü, tüketmişse. aynı şekilde, siyah beyaz ilişkilerinde 1960'lan nitelendiren amaçsız siddet ve talan evlemleri de tarihin hurdalığma gönderilecektir. Irk ilişkilerinin yarını ne gibi çözümlere gebedir? Hemen şunu belirtelim ki, siyahın bir ve beyazm başka yerde vaşamalarım öngören aynlıkçılık» ilkesi. olası çözümlenn en akıl dışı olanıdır. Dış eörünüşüyle her tUrlil uzlasmayı vadsıyan bu sözde • çözüm, onu sorun yapan fiilî bir ırk ayrımını rasal, eönüllü ve kalıcı kıimakta, uzlaşmanın ta kendisi olarak belirmektedlr. Jack Johnson beyaz sömleğe dikümiş kara düğme gibi ırk ilişkilerinin dününü. Ali devrilen mürekkep hokkasımn beyaz örtüye hızla vaydığı karalık gibi ırk ilişkilerinin bugününii. Abdül • Jabbar da satranç tahtasının birinden ya da diâennden vazgeçılmez siyah • beyaz damaları gibi ırk ilişkilerinin vannını simgeliyor. Irk ayrımı ne zaman ve nasıl «ona erer bilmmeî. ama. eazeteci Cannon'un Joe Louis 'çin yazdığı «O ırkınırı kaynağıdır tnsan ırkının» içten ve inançla tekrarlayabiidiğimız gün. ırkçılık, tarih hurdalığının yeni konnğu olacaktır. Insanlar kendi tarihlerini kendileri yaratırlar, ama, bunu, dileklerince degil, tarihsel koşulların belirlediği biçim ve top lumsal güçlerin işleyiş doprul tusunda yaparlar. Fu durumca • kahraman> denilen kişi, tarüiir. yaratıcısı değil. yer ve zamanda özgül bir kesidin aynası, etkileyen ve etkilenen. ama, son tahlilde, belirlenen bir yaratıktır. Sorunun böyle konulması, belli dönemlere özgü kahraman ve kahramanhk biçimlerinin, yer ve zamandaki değişmelere bkkmaksızın, sürgit bu niteliklerini koruyamayacaklannın anlaşılmasını saglar; gezginciliğin gunünü doldurdugunu görmeyen şövalyenin yazgısını Cervantes'ten ög renıyoruz. Spor dünya?ına ak, kara, ve kızıl derili birçok kahramanı olmustur. Bahatça söylenebilir ki, bunlar, belirdikleri günden son perdelerinin indiği ana kadar, çağlarının koşul ve özelliklenyle yakın ilişkılerıni korumuşlardır. Örnekse, siyahın köle olduğu bir dönemde yumruklarıyla özguılüğünü kazanan ve «beyaz şampiyon» Cribb'in karşısma dikilen Tom Mo!ineaux'nun öfkeli sejircilerce nasıl parmakları kınlmış ve galibıyeti çalınmış ya da acımasız kapitalist edinmecıliğin altın günlerinı yaşadığı bir dönemde kimsenin kimseye aman vermediği sokaklarından gelen Jack Dempsey nasıl ringlerde sultasını kunnuşsa, a>TU şekilde, Dempsey'i alaşagı eden Gene Tunney bunalım • öncesi Amerikan kapitalizminin şaşmaz sanılan hesaplı âakikliğini, Muhamtned Ali de karaderili insanlann kendi yazgılarına sahip çıkarak kurtuluşu beyaz toplumun sadakalan âışında aramaya başladıklan bir dönemi temsil etmektedirier. Kısacası. spor ıarihindeki bütün büyük şampiyonlar, içinde bulundukları toplumsal koşullardan soyutlanamadıkları gibi, o koşulların aynası olarak görev yaparlar; bu şampiyonlaruı amaç, özlem, çaba. öfke, değer yargısı ve yazgılannı doğru değerlendirmemiz, herşeyden önce, tüm kunnn ve kişilcr onlann da belli toplumsal koşnllann ürünü olduklarını görmemlze bağlıdır. Yazı dizimiz ne bir spor öyküsü, ne de sekiz ünlü kisinin spordaki başarılarım anlatan Klm Kimdir? türünden bir sporcu kılaruzuydu. On gündür, spor dünyasındaki beyaz ıktidar yapısma bilinçli ya da büinçsiz olarak karşı çıkan, ama yenen, yenilen, yedi siyah sporcunun toplumsal • siyasal görüş ve çilelenni aktarmaya çalıştık. Başarabildik mi bilinmez, ama. hiç değilse. yıllar yılı spor sayfalarından düşmeyenlerin bir bölümünün birinci sayîahk «malzeme» olduklarını, asıl uzmanlık alanlannın dışında da çaglarının sorumluluklarına sahip çıkarak Haltili göçtnen de beyazUnn saldırısından kurtulamanııçtı. • Bütün büyük şampiyonlar içinde bulundukları toplumsal koşullardan soyutlanamadıkları gibi, o koşulların aynası olarak görev yaparlar. Bostondaki siyahbeyaz çatışnıasında yakalanan bir zenci göriilüyor. Tüm dünya 'İnsan Irkı, diyebildiği gün sorun çözülmüş olacak.. inandıklan uğrunda siyasal toplumsal savaş verdiklerini, bu yönleriyle de «düşünen • savaşan sporcu» imgesine ğerçeklik kazandırdıklarını gösterdigimizi sanıyoruz. Spor tarihinde öç örnek olıy Victor Hugo bir yerde der ki, «Zamanı gelmiş düşünceden daha güçlü birşey olamaz>; bu sözlerin karşıt anlamından giderek, zamanı gelmemiş bir düşünce kadar kişüere ve davalara zarar vcren ikinci birşey olmadığını söyleyebiliriz. «Dünya Sponında Siyah İktidar» savaşmm kendine göre ayırdedici özellikleri bulunan üç ayn aşamasım simgeleyen Jack Johnson, Muhammed Ali ve Kareem Abdül Jabbar, Hugo'nıın sözlerindeki gerçek payını olanca açıklıgıyla sergiliyor. Jack Johnson beyazlann spor dünyasındaki egemenliğine karşı çıkıp yumrukları, alaycı ignelemeleri ve aktörleri hiçe sayan davranLşlarıyla Cribb, Ryan, Sullivan ve James J'lerin (Corbett ve Jeffries) tekelindeki dünya agır siklet boks şampiyonluğu ünvanına el koyduğunda. karaderili Amorikahlar kölellkten kurtulalı, iistelik yalnızca yasal olarak kurtalalı, ancak 40 • 45 yıl olmustu. Siyahlığın birlik ve dayanısmasına simge olarak sıkılmı$ siyah yumrukların ya da bağlanılabüecek siyah örgütlerin bulunmadıgı bir dönemde, bu siyah şampiyon, tüm siyahlarm başlan egik durmalanm isteyen karaderili önder Booker T. Washingtor.'dan başı dik siyahlan bir türlü hazmedemeyen akderili yazar Jack London'a açılan geniş bir yelpazede, çok sayıda düşman edindi. Sonunda, uyduruk bir suçlamayla bir yıl hapis cezasına çarptınlan ve ertesi gün de Amerika dışına kaçan Jack Johnson, yoksul, yalnız ve neye uğradığını bir türlü anlayamamış olarak, İkinci Büyük Beyaz Umut Jess Willard'a ünvanını kaptırdı; oysa, kine susamış Beyaz Amerika için, 37 • yaşındaki Johnson'dan ünvanın geri alınması yetmiyordu. Af sözlerine kandı, Amerika'ya döndü, hapse atılıp cezası tamamlattınldı. Fir yıl sonra cezaevinden çıkan çökmüş siyah adam spor tarihindeki ilk siyah kalkışmanın acı sonuydu. Muhammed Ali, yarım yüzyıl sonra, yıkan yumrukları, hırçın tanrlan, durmayan dili ve her maçını küçük çapta bir ırk savaşına dönüştüren gösterileriyle tarih sahnesine çıktı. Ali kuşkusuz dünja boks tarüıinin gelmiş • geçmiş en büyük ustasıydı, ama, boksörden çok «politikacı», beyazlann dinsel yol • göstericiliginı gerekseyen bir karaderiliden çok gelişmekte olan Siyah Müslümanlık akımmın bir savaşçısıydı. Aslında, Ali'nın spor yaşamından «anlamlı» denilebılecek üç maç vardı. llkinde Sonny Liston'ı yenerek ağır siklet şampiyonu olmuş ve «geveze soytarı» olmadığını göstermiş: ikincisinde Joe Frazier'i yenerek ömründeki en acı yenilginin hmcını almış; üçüncüsünde de George Foreman'ı sekizde yıkarak vedi yıl önce gaspedilen ünvarına yeniden sahip çıkmıştı. Bu üç maç. Ali'nin ringlerdeki tartışılmaz sultasını ortaya koysa bile, beyaz toplnm ve devlet düzenine kafa tutup kazanan ilk siyah sporcuntm grrçek kişiliğine. yani siyasal • toplumsal kimliğine ışık tutmada yetersiz kalmaktadır; Ali'nin bu yönünü Vietnam savaşına karşı çıkışmda aramamız gerekir. Muhammed Ali, 1966 yılında. «tüm insanlar eşittir» ilkesinin Amerika'da da geçerli olduğunu sanarak, Kennedy, Mc Carthy, Fulbright ve Mc Govern'lann yanmda Vietnam savaşına karşı çıktı; 1967 yılında da, aynı yanılgıdan giderek, birçok beyaz genç gibi, yasal hakkı olan «bilinçli savaşaleyhtarlığı gerekçesiyle askerlik çagrısına uymadı. Bu yüzden, Amerikan hukuk sisteminde «sanık suçsuzluğunu kanıtlayana kadar suçludur» biçimiyle uygulama bulan bir başka ilkeye göre, bir Texas mahkemesinde 5 yıl hapis ve 150 bin lira para cezasına çarptınldı, ünvanı ve boks lisansı elinden alındı. Jack Johnson'la Ali'nin yaşam öykülerindeki benzerlikler bur?.da bitiyor. Aii savaşında yalnız degildi; hem bağiandığı örgütlü siyahlık. hem de toplumsal güç decgesi Johnson 'daki gibi onu cascavlak bırakmadı. Belki dört yıllık sürgün boyunca mllyonlarca liralık ge'.irden oldu. ama. tarihsel koşulları ve toplumun sürgit değişen güç dengesini iyi bilen ve degerîendiren herkes gibi başardı ve döndü. Kareem AbdülJabbar Ali'den ancak altı yaş küçük, ama, yansıttıklan toplum koşullanna ve verdiklcrl savaşın niteligine bakıldığuida, bu altı yıllık ara. B I T Î İ ARTH GARTVI BANA T€L£PpN ETM&Mİ MİÇ.Tİ ÇABTU B£NI LLSA SRİNHEU BVB: GfEPILEEAAKUM TiFFANY JONES Jl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle