19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 17 Ocak 1975 , î>AftATAf>/<Jri?tW>j, &tf MftBEUefcDE fAUŞAM KA ABDULCANBAZ İ İÎA Bl/lij GufcB/Di. İ0Nft BUI AŞK DA GEZER 31 Bclkıs duygulandı: Ah. ne kadar isterdim erkiden yasamasını. Hiç değilse jimdikinden bir altmıj yetmif yıl önce. Fsriha katılmıyordu ona: Ne yapacaktın o dönemlerde yaşayıp da Allaha afkına? Elektrik, tclefon bile yoktu daha.. Olsun. Bayılırun eski limbalara, samdan lara, mum ışığına. Hele telefon yerine o kaçamsk mektuplaşmalara.. Hem unutma çarşaf gijecektin. Giymezdim.. Elinde değildi ki.. Giymeyen kadmlar vardı o dönemd* de.. Çok az.. Konaklarda falan.. Ben de öyle olurdum. Şiındi her feye uyuyor muyum sanki? Gittikçe coşuyordu: Ne güzeldir o dönemin giysüeri! Uzun etekler. Dik, dantelli yakalar.. Bayılıyorum. Ergun'a döndü: Siz? Siz sever misiniz o modayı? Severim. Sizi o giysüer içinde görmü;tüm.. Ne zaman? Nina'yı oynarken. Sevindim bcni o günlerden hatırlamanız.a.. Doktor Tarık aralarına girdi: Neymiş o sizlerin sevdiğiniz bayıldığı Ecevit Siyasi Hayatını Ânlatıyor Röportaj: ALTAN ÖYMEN Yazan: Necati CUMALI Tir.i arayan. ntelrie ol«un, tiyatroda olsun, Jcınıseyi bulamadığı saatlerde onu bulurdu. Herkesten önce gelirdı provalara, oyuna. Makyajmı yapar, oyun jaatinp kadar. karjılasmtlaTrian önce ısınma turiarı atan sporcular gibi, rolüne bürünmüş olarak perde arkasıncTa döner riolanır. s.rası gelinre bütün hırı üstünde olarak girerdi sahneye. Bunun içindir ki onun Cirişivîe bır iki derece yükseliverirdi oyunun grafiği. Makyaj masasına otururken çoğu akşamlar olduğu gibi yine yalnızdı soyunn.a odasırv da. Elini pat kutusuna atınca duraladl. Sandalyesinde geriye kaykılarak sağından solundan bir iki bakış attı ayr.ada yüzüne. Hâlâ soğumamıs öpüslerın tadını duyarak parmaklannı tfolaştırdı dudaklan üstünde. Gülümsedi. Kendi kendine takslmak, şakalaçmak geliyordu içinden. Bir fiske savurdu aynaya doğru. «Yamansın ulan eşekoğlu eşek, ııkı çocuksun». Patını sürdü. Saçlannl sakaklarından hafifçe klrlaştırdı. Makyaj kalemiyle yüzüne çekeceği çizgileri çekti. Kalktı, giyinmeye basladı. Pantolon düğmelerini iliklerken, Halük ile Selim girdiler odaya, onların birkaç adım ardmdar. o*a Ekrem. Onbes yaş büyüğü olsa bile, sahnedeki ünü, içkiciligi. hatta kadınların gözündeki değeri gibi açılardan kendisiyle eşit, kendisine en yakın gbrdüğü için Haluk'u severdi en çok IUZ* aralarında. Rol bölümü açısından hiçbir çeFeriha çıkıştı: kismeleri olmadığı için Haluk'un da onu sevmesi olağandı. Sen önüne bak. Sözün neyse onu konus. Onlar anlajıyorlar aralarında.. Haluk, Özer'in anlatacak bir şeyleri olduğunu, durup durup güldüğünü görünce sonfu: 12 Nasıl geçti o ış? özer, ögleden sonrayı lyi geçirmenin key Sorma yakalandık! fi içintfe döndü tiyatroya. Kulisin girişinde Gülerek, Kale'de Belkıs'la, Feriha ile olan karşılastığı Makinist Ali'nin slrtma hoşlanakarşılaşmalarını anlattı. cağı cinsten bir yumruk indirdi yanından ge Nasıl bir şeydi kız? çerken. Ayak burunları üstünde silkinerek yerles Ne haber lan Allahsız? ti pantolonuna. Yüz buruşturdu: Ne olsun? îyilık ağabey... Alışamadım gitti şu pantolona.^îlk gün^ 1 J 8t Gelen olchı^ifru bizim ç6cuk]aMaıit' •" "" ı!'eft"6tti 'soyîiîyonjm, hiç tyi diktnemij'teîzir*' Nursen ile Seygi a'oia g^eldiler, :.bfcs..Jdj!»s^ bir kika önee. yun oynanmaz. Gülriü: Saim: Bana ne lan onîardan? Ben enlan sor Pantolonunu çok dinledik, dedf. Panmadım, arkadaşları sordum. tolonu bırak, kızı anlat... Daha çok erken ağabey, yedi buçuk olGüldü: madı. Kız pantolonun aksine, tam bana göre. Anlaşıldı. Hadi işine bak sen, ararlarsa Çok hoş bir şeydi. Ondokuzunda. Fen Fakülben odamdayım. tesi öğrencisi. Birader, bu Fen Fakülteliler Soyunma odasına cfoğru ilerlerken, kulisin galiba Edebiyat Fakültesi öğrencilermden dafuayesinde oturan Sevgi ıle Nursen'i görünce, ha çok seviyoriar tiyatroyu. Bu benim tanıdı«Işleri bozuldu anlaş:lan> diye geçırdi aklınğım dördüncü Fen Fakülteli... dan. Karşıdan karşıya elle selâmlaşırlarken, tlk üçünü biliyoruz. Bununla ne olduT onlara değil. daha çok onların kendisini eğ Dörtte, Millî Kütüphane'nin önünde bulendiren bu durumlanna gülüyordu. luştuk. Atladık bir taksiye. doğru Kale'ye. Ga. Çapkınd:, uçanydı, içkiye kadınlara düşzinoda oturduk biraz. Ben bir bira istedim. kündü ama, işine düşkürvlüğü ile karşılaştınO, bira içsin mi içmesin mi bilemedi önce. Lilınca, bütün bu düşkür.lüklerini unuttururcfu monata falan diye gevelemeve kalktı. «O r.akendisini tanıyanlara. Konservatuarın tiyatro sıl şey?» dedim. «Pişmiş mi?». Güldü. Neyse bölümünü bitireli oniki yıldır sahnedeydi. Bu o da bira icti sonunda. Biraları çektik, kalkıoniki yıl içinde, çalıştığı tiyatrolarda, ne hasyorduk, o dediğim karsılaşma oldu işte. Beni talık ne de başka türlü bir engelle, oyununu yanımda öyle manken gibi kız'a görünce don. skjatma*! şöyle dursun, bir ket provay» geç du kaldı ikid de. Kızdan ayıramadılar göıgeldiği bile olmamıştı. Aksine tiyatrodan bilerini... (Devamı var; En çok ilgilendiğim sorun iş güvenliğiydi Bülent Ecevit, 19611965 dönemmde Çalışma Bakanlığı sırasındaki anılannı anlatmaya söyie devam edivor: < Biz hükümetı kurduktan ve ben Çalışma Bakanı olduktan hemen sonra toplu sözleşme, grev. ıokavt kanunu tasarısını ve yeni sendikalar kanunu tasarısını hazırlamaya başladım. Çahşmalan büyük bır rıızla yürütüyordum. Bütün sendikacılara da bu çalışmaların kısa zamar.da sonuçlanacagını soylüyordum. Fakat o sırada tasarı üzerindeki ça'ışmalann bitmesi beklenmeden Istanbul"da Kavel olayı ortaya çıktı. Bu, benim hatirladıgım zaman ların, bildiğim kadar, ilk grevıydı. Henüz yasa çıkmamıs olduğu için yasa dışı bir grevdi. İşçilerin direnişi uzunca zaman sürdü. Bildiğim, sezdiğim kadar, bazı kışkırtmalar da oluyordu. Bu kışkırtmalann topîu sozieşme ve grev haklanna karşı toplumda kuşku ve tepki uyandırabıleceğinden kaygı duyuyordum. Toplu Sözleşme GrevLokavt Yasası hazırlanırken işverenler konuya ilgisiz kalmışlardı BÜLENT ECEVtT, ÇALIŞMA BAKANI OLARAK ALMANYA'YA GİTTİĞİ SIRADA BONN BÜYÜKELÇİMÎ2LE BİRLÎKTE ALMAN HÜKÜMETt YETKİLİLERİYLE KONUŞUYOR. SOLDA O ZAMANKİ ALMAN HÜKÜMET SÖZCÜSÜ VON HASE.. O sırada beni kınamışlardı Eğ;r o sırada kan dökülseydi, "İlk grevde kan dökülseydi kanunun çıkması güçleşirdi,, Başbaian han Feyzioglu da benim ricam üzerine aynı konuyla ilgüenmek üzere Istanbul'a gelmişti. Sonunda bir gün sabaha kadar Vilâyette oturduk ve uzlaşmayı sağladık. Hattâ uzlaşma metnini daktilo başında vilâyette kendim yazdığımı hatırlarım. Böylece çok kötü sonuçlar verebilecek bir olay hiç kan dökülmeden ve toplumda da acı izler bırakmadan sona ermiş oldu. Toplu sözlcşme grev Iokavt yasasını ve yeni sendikalar yasasını hazırlarken toplunıun ilgili kesmlerinin bu konuda ken di kendilerini eğitmelerine de bü yük önem vermiştim. Gerek ışçilere, gerek işverenlere bu zorun luluğu sık sık hatırlatıyordum. Fakat işçiler konuyu cicüye al;p kendilerini hazırlamaya başlauıklan halde, genellikle işveren çev releri büyük bir umursamtalık içindeydiler. Adeta nasıl olsa bır mucize olur ve biz bu dertten kurtuluruz gibi, kendi açılarindnn iyimser bir bekleyiş içindaydi^r. O yüzden uyarılarım fayda vermedı. Kendilerini iyi hazniiyamadılar. O\rsa bir düzenm iy; işleyebilmesi için o düzenle ilgili herjcesjı kencLsını o düzenın iuraiiarı konusunda iyice aairla mış olması gerekirdi. Vasanın çıktığı veya cı'ona!! üzere olduğu günlerde bir =e^ı programı düzenledim. üi*iğlın sanayi merkezlerınde gerek işçi, gerek işveren kurııluşlannı, sanayici kuruluşlarmı, ziyaret ediyordum... Yasalann yürürlüğe girmek üze re olduğu günıerde büe, isveısn;et:n konu ile tamamiyie i.gisiz kalmış olduklannı hayretle gcrdüm. Tabü içlerinde büyük K3rku ve kaygı vardı. Sar.ayün duracagım taDrikalann kapan*ca.Jını ve kendilerınm iş nayatmaan aynlmak zorunda kalacaklarora düşünüyorlardı. Oysa ben hiçb;r memlekette durumun oyı3 oima aıgını rersıne, bu demokratık .^» ıışma da<rair:e geçen uikeıeraî sanayirun güçiendiğini, çüno.ü şverenlerın, ianayicilerin aabadan fcalma usullcn bır yana bıral:ı,3 daha cıddi •ıe MOdern ışietmccı.iA yöntem.'<:rin; rğrenmek vu berıım semek zcrunca kaldıkiarıriı, verimliliğ' »ıttmcı yöntenıier tulmak gerefeinı duyduklarııu. ayrıca toplu sözleşme ve grev brJcıarı ıle işçilerin gelın artınci, !>atın alma güçlerinin de va^s!eteğini. dJİ&yısıyle oundan sanajii nın de yrıaıianacağıru çururi urettikleri malların p,ızarının ı'enişleyeceğını, sürümünun aıracagını ofcin tiyordum. Kaka" %asa lar yüîurliıge girdikten sonra tile, bazı sanayiciler arasır.da bu kuşkular ve kaygılar uzun süre devam etti. Çalışma Bakanlıgım sırasında beni en çok ilgilendiren sorunlar dan biri de, işyeri güveııliği sorunu idi. Türkiye'de iş kazalan ve meslek hastalıkları başka bir çok ülkelerden çok daha yüksek oranda idi. Ozellikie nıadenlerde sık sık kazalar oluyordu. Bunlar büyük can kayıplarına yol açıyordu. Patlayıcı maddelenn veya zehirli rr.addelerin işlendij! sana yi tesislerincie, aynı şekilde, ij kaza'.an, can kayıplanna yol açan iş kazaları ve meslek hastalıklan, doğal sayılamayacak olçü.cre \"armıştı. Ben ilkin bu konuda yasa hükümlerini daha tüizce uygulamak yoîuna girdim. Aslmda can güvenliği bakımından >eterli tedbirleri almayan işyerlurine karsı uygulanabilecek üazı etkin yasal tedbirler vardı. îakat devlete ait işyerlerinde bu tedbirlerin uygulanması çok jrüç oluyordu. Çünkü o uygulamayı kontrol edecek olanlar aa devlet rnemuru idi. İsyerini yöneten ve güvenlik tedbirlerini Jj'gulaması gerekenlerle denetlenmesi gerekenler, genellikie biribirlerinin arkadaşı idiler ve biribirlerini Kayınyorlardı. alabilıneK •"ıçın'"6ü' £entt' niüât»t' lükte çaiışacak olanlara östı b\r staıü tanıdık. Fakat oy'.e sanıyorum kı, aradan bu kadar yı! geçtiği halde hâlâ ış gü^tılij;, işyeri güvenlifci ve işçi sağ!;gı konusunda gereken ölçüde t»:alir alınmamıştır.» Ecevit Çalışma Bakanlığı sırasında gelişen, yurt dışına işçi akımı konusunda da şunları söylüyor: ruldu ve TürkDanış küstürüldü. Almanlarm o yoldan sağlayabilecekleri geniş, maddî olanaklar ve personel olanakları büyük ölçüde reddedildi veya işe yaramaz hale getirildi. Bunun yanı sıra Belçika'da çok iyi bir sıstem kurmuşlardı. Sosyal delegelik sistemi. Seçtmini Türk hükümetine bıraktıklan Türk Sosyal görevlilere, sosyal delegelere. bir araba veriyorîardı. Yeterli maddi olanak sağlıyorlardı. Onlar da bir yere bağlı kalmayıp sürekli dolaşarak Türk işçilerinin dunımlan ile ilgîleniyorlardı. Bana en çok Belçika'daki bu sistem esin kaynağı olmuştu. Belçika'daki sistem şimdi nasıldır bilmiyorum, fakat o günlerdeki hali çok iyi idi. Sanınm bugün de yapmamia gereken şey, o sistemin, o günlerdeki nalinden esinlenerek, mahaili olanaklan Türk Devletinin olanaklan ile, kaynaklan ile birleştirmek ve bu şekilde uyumlu bir çalışmayı sağlamaktır. Çalışma ataşeliklerini büyük ölçüde gezici hale getirmektir. Çalışma Bakanlıgından aynlmadan önce yurt dışı gezimi bitirir bıtirmez uzun bir rapor hazırladım. Bu rapor, yurt dışındakı işçilerle ilgili olarak gerek sosyal alanda, gerek ekonomik alanda onların yatınmlannı. tasarruflarını, yatınmlarda değerlendirmek için, gerek eğitim ihtiyaçları bakımından, gerek Türkiye'ye dönüşlerinde is bulma olanaklan bakımından aImması gereklı tedbirleri sistematık olarak sıralayan bir rapordu. Fakat maalesef o raporu uygulamamiza vakit kalmadan, raporun hazırlanışından hemen b:r iki oy sonra hükümetten ayrılma durumunda kaldık. nununun çıkm»sı, yeni sendıkal özgürlüklerin tanınması çok güçleşebilirdi. Türkıye'nin bu haklara hazır olmadığı yolundaki isrartar haklı gibi görünebilirdi. Onun için çok kaygı duydum. Güvenl.k KuvvetleriniT) lepki uyandıracak, can incitecek her hangi bir harekette bulunanlannı önlemek üzere bütün ağır!ı£ımı koydum. O sırada bazı yazarlann ve politikaciların beni çok kınadıklannı hatırlarım. Fakat ne kadar haklı olduğumu zamanın gös terdiği kanısındayım. Somjrıda işçilerin direnme egilimlerinın azaldığmı hissettiğim bir sırada Istanbul'a gıttim. Rahmetli Türkİş Genel Başkanı Seyîi Demirsoy'dan ve şimdikı Genel Başksn Saym Haül Tunç'tan da büjiik anlayış görüyordum. Onlar da benim kaygılanmı, sanınm, paylaşıj'orlardı. O sırada Işçi çüvenliği Yurt dışına işçi akunı < Biz hükümet kurduğumuz vakit yurt dışma işçi akıznı yeni başlamıştı. Aslında 1960'dan önce de başlayabilirdi, fakat o dönemde bu. hükümetlerce engellenmiş ti. 27 Mayıs Devriminden sonra daha çok serbestlik tanındı. Ve dışarıya ilk akım başladı. Ben Ba kan olduğum sıralarda henüz yurt dı;ındaki işçilerimizin sayısı on binlerle tanımlanabilecek kadar, ifade edilebilecek kadar azdı. Fa kat buna rağmen bugunkünden çok daha büyük intibak problem leri, çahştıkları ülkelere uyma problemleri vardı. Bir Türk köy lüsü henüz o yıllarda açık toplum durumuna geçememiş köyün den çıkıyor ve içinde ya^ayıp ça ltştığı Uk büyük kent, Münih, Köln, Frankfurt gibi ileri sanayi toplumlarınm ileri merkezleri oluyordu. Bir süre sonra ataşelikler açma rorunluluğunu duyduk. O sırada Alman Hükümeti de DiŞi BOND STUABT WALU4CE'N»N .TUTSAC TLTrtJL TiFFANY JONES İşçilerin canlaıını kurtarmak isterken işverenler karşımıza işçileri çıkarıyordu Ozel sektörde ıse, uaua başka ve acı bir durumıa karşılaşıprdum. Işçilerin can güvenliğinin kesin olarak tehlikeye «ırdiğı bazı fabrikalan, çaresiz kalıp, bu konuda gerekii tedbirleri Jıncaya kadar kapattırma yoiur.a girdiğim vakit, fabrika müdüreri sahipleri, bana veya başka bakanlıklara gidip ricacı olraa yoluna bile girmiyoriardı. Kaışımıza doğrudan doğruya işçileri çıkartıyorlardı. Ankara'ya ışçi ne yetleri gönderiyorlardı. işçıUre, sendikacılara telgrafiar çe^nn yorlardı. «Işyerlerimizi nar^tıp bizi işsizlikten, açlıkıan öi'ame mi mahkum etmek ıstıyorsum:z?» diye işçiler vasıtasıyle oıze bîs kılar yapıyorlardı. Bu c i bana çok acı geliyordu. işçilerin canlannı kurtarmak ıstiyorduk. Fakat lşverenUr karşınuza bu kez, kendi ihrnalleri yüzünden açhga mahiuın o'.ac, ışsizliğe mahküm olan ışçUen çı kanyorlardı. GARTH SUhl HOCTVON OTEUH YETCl'LII.6O.f l'LE CAi.19yoa.3TO. I İ U L E U N (VI OOSTON CEOLE ı ^ « OtOU Görüşlerimde haklıydım uyUETUBOCU OC ÇCTBS<Mf»5 A Mİ DUNVSANIM DÖ3T Ö T £ yAMOuH DA TCCÇASll ««lt.yoK»EO OE ıx*8**rxoe Oysa benim bu kaygüara kaışî ilen sürdüğüm görüşlerin hakU lığı tısa zatnanda ortaya çiKtı. îşçiler genellikie büyük bir sorumluluk duygusu ile naklarım kuilandılar ve yeni çalışma düz9nine geçildikten sonra rürkiye'de sanayileşme, y&vaşlamalt şovle dursun, büsbütün hızlanctı. Dahs modern ve sağlam bır işletmecihk anlayısı memlekette yaygmlaşmay* başladı. Fabrikalar ka panacak yerde, büsbülün çoğeldı. Türk işçileri Ue ilgüenmek üzere Türk Danış adında bir örgüt kurdurmuştu. Ben Çalışma Bakanı olduğum sırada, Almanya'da Hrisüyan Demokratlar iktidar daydı, Ona rağmen Hristiyan Demokrat iktidar, muhalefetteki Sos yal Demokrat Partiye bağlı bir ör güte Türk işçileri ile ilgilenme görevini vermişti. Başka ülkelerden gelen işçiler genellikie hristiyan olduğu için, bazı kilise dernekleri o işçilerle ilgileniyor Sonraları muhalefette bulundu. Örneğin ttalyan, İspanyol, Yu duğumuz yıllarda da, ikj kez nan iîçileri Ue kilise dernekleri 1! işçilerimizin yurt dışındaki dugileniyordu. Türkler müslüman ol rumunu inceleme olanafınj bulduğu için tabiatiyle bir kilise der dum. O zaman gördüm ki, araneğine bu görev verilememişti. da geçen zamanda yurt dışu»Başka olanak da bulunamayınca, daki işçilerimizin sayısı çogalAlman Sosyal Demokrat Partisi d:ğı ve sorunları arttığı halde, nin sanırım daha geçen yüzyılda bulunduklan yabancı ülkeye uyişçilerin sosyal ihtiyaçları ile ilgi ma zorluklan büyük ölçüde orlenmek üzere kurduğu Arbeiter tadan kalkmışO. Devletin ilgisizwohlfahrt adlı derneğe Türk isçi Hğine rağmen işçiler kendi yolleri için ayrı bir kuruluş kurma larını kendileri bulmaya alışmışgörevi verilmişti. Onlar da Türk lardı. Daha önce giden işçiler Danış'ı kurmusjardı. sonradan gelen işçileri eğitiyorlardı. Onlan yeni gittikîeri yaBen 19fr»'te yurt dısındaki işçi bancı ülkenin çalışma ve yaşam lerimizin durumunu görmek üıe koşullanna alıştirmak için ellere Avusturya'ya. Almanya'ya, Bel rinden geleni vapıyorlardı. Türk çika'ya ve Hollanda'ya kısa bir ge halkının zor zamanlarda daha be zi yaptım. Almanya'da Türk Da lirgin olarak ortaya çıkan sosnış'tn ne kadar iyi bir görev yap val dayanışması yurt dışında da makta oiduğunu gözlerimle gör kendini göstermişti.» düm, ve kendi kuracağımız yurt dışı örgütün Türk Danış'la tam YARIN: bir uyurn ve işbirliğı içinde çalışması gerektiğini düşündüm. Fa SEZUAN'IN tYt kat maalesef bizden sonra gelen hü'rümetler zamanmda bu TürkÎNSANI Danıj'ı da «komünist> damgası vu İşçi sağlığı Onun üzerine işyeri gü7snliği ni daha iyı uygulamak ve clane* lemek üzere bir örgüt «uriuntum. Çalşma Bakanlığı ouiı..est içind* Işçi Sağlıgı Genel Mü<sm lügü kuruldu. Uzmanlardan, mü hendis ve hekimlerden persanel DÜZELTME Yan dizünizin dünlrü bölümünde «en büyük talihim» ara başlıgı altında. ikinci sütunun dördüncü paragrafınd» «baîianyıçta bu yüzden agir bsskttarla ve tavizlerle karşılastım» cümlesı . «Ağır baslularla ve tarizierle karşılastım» şeklinde; dördüncü sütunun ikinci paragrafında, «memurlara teslim otmasaydım, aldıgım sonuçları elbeıte alamazdım» cümlesi, «memurlara teslim olsaydım» şeklinde olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle