19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CTJMHURIYET 13 Ocak 1975 IEHİM &ÖUE&" flNA PİWLMi( KALM15FI. : : ABDULCANBAZ SiZt PEfc'M KJ, İLYANİN (rü 8îRtOK.pULKADl uç YIL ALTi AV KAtttNDl}) ,VE I3 , i Y ^ ^ W ı YAUui İWDAWA*lJ^A$AGEPTtyA, gi P A ĞÖNİ>EW|j?î. VE P £ $ & i JSÎTİHCE,H£PiiâFK£ıtcAY/*LAMî>»Uji. .P frîTTİv AŞK DA GEZER 27 Kimbilir? Belki de oyuneuluklannı befenmediğim için ilgilenmedim karı kocahklanyla. Ama onlann karı kocalıklarının ne olduğu ortada. Herbiri bir evin boşluğunu dolduramadığı için lkisi ayrı ayn bir şeyler taşıyorlar eve. Bir seyler sahıbi oluyorlar. Ortaklık gıbi bir şey. Tadı yok! Sarmaz beni. Konuşmalarınrî'an, anlaşılacağı gibi, Renğin ile Kemal iyi geçinen bir çift olarak tanınırdı tiyatro çevrelerinde. Evlendiklerinde Rengm onsekız yaşındaydı, Kemal yırmıbir. Sekıı yıldır evliydüer. Düzenli bir yaşayışları vardı. Tiyatronun dışında büyuk küçük demeden bulabildıkleri her işe koşarlardı. Reklâmlardan, dublâjlardan, radyo temsillerinden, filmlercfen ikinci üçuncü derece rollerden sağladıklan kazançlan birbirine ekledıkçe, her geçen yıl daha ıyiye gidiyordu durumları. Dört yıl önce bir yapı kooperatıfine girmişler, bu yıl yapılar tamamlsnmış, kenrîi dairelerine taşınmışlardı. Şimdi bütün düşüncelcri iyi doşemekti evlerinj. Sen solculuktan anlar mısın? Sevgi: Anlamam! dedi. lkı uç adım geçtikten sonra ekledi: JCeresi solcu onlann? Bilmem. Ben de anlamam solculuktan. Bana kahrsa oyunculukları neyse solculukları da olur. lkisi de durmadan para peşmde, alışvenş peşinde. Bir dukkân açıp para getiren bir şeyler satsalar daha iyivdı. Allah bılır bu saatte dolaşmaları al:şveriş içindır. Pavvon pavyon dolaşıp evlerine ne alabüeceklerıni isaretliyorlardır şımdıden. Sahı, ne zaman gorsem ya eleledirler, ya paketler vardır ellerinde... Lunapark'ın kalabalığına karışınca unuttular Kemal Ue Rengin'i Atlı kanncalarm, eiektrıkli otomobillerin, dönme dolapların, salıncakların onlerinde dura dura gellşıguzel d'olandılar. Açık büfelerin bırinde ayranla sandviç yiyerek açlıklarını kırdılar. Tivatroya geldiklerinde saat yedi buçuk olmamıştı daha. Çocuklardan kimse gelmemişti. Iki giındür neredeyse onlann ucu ucuna oyuna yetişüklerini gören makinist Ali, «Hayrola ablalar, bbyle erkendetı?» demekten alamadı kendirii. Sevgi bu sözü duymazhktan gelerek yürudü. Nursen gülerek başını geriye döndürdü: «Olur bazen. Şaşar da düşer insan!» Kuliste üç dSrt masahk küçük bir dinlenme yerlerl vardı. Tiyatronun büfesinden içecek, yiyecek ialan geürtirlerdi oraya. Bir masaya oturdular. Sevgi bir cigar» yaktı. Nursen'e de verdî. Dolaşmak iyi geldl bana. Sana? Bana da. Ofî! Boyle daha İyi! Bazen düşünecek hiçbir şeyi, kimsesi olmamali insanın. Başıra dınlendi. Nursen onıuı sflkü: îstesek olurdu. Bir gun de olmasın varsm diyorum ben de. Başka bir şey demiyorurn kl... Boyle konujmasın» kırşın yine d* buruk bir gülüşle gülerek içinl çekti: Ne yaparaın? Böyle Ute! Dün hanglsiyle çıkacağımı kestiremiyordum, bugün ikisi de yok ortad'a... Ecevit Siyasi Hayatını Ânlatıyor Röporta]: ALTAN ÖYMEN Yazan: Necati CUMALI Nursen. yüzüne dalıp kaldı onun: Pişman mısın? Nije? Ergun'u darılttığınaT Neden olayım? O kendl iatemedl. En küçük bir gayret gostermeden bıraktı benı, alandan çekildi. Gıdeni aramam. Huyum değildir. Şimdi olsa hangisini »eçerdin? Ergun'u mu, Rıfat'ı mıî Ergun durulmuş göriinüyor. îlk karsılaşmada heyecanlandırmıyor insanı. Ama yavaş yavaş alıştırıyor kendine. Bitmiyor beraberliği. Rıfat vurucu. Ama o kadar. llk gbruşte neyse ikinci rfe üçüncü de o. Vitiriyor ilk etkisini. İkisine de âşık değilim. Uzasa belkı Ergun'a yakınlık duyabılirdim. Daha derin bir iç çekti: Eh, ne yaparsın"1 Önceden bilmmiyor ki! llk karşılaşmada doğru karar verilebilse bu kadar karışık olmazcîı bu içler.. Öyle olsa daha iyi mi olurdu dersın? Sanmam! Şimdlki tadı bile kalmazdı sevijmenin. Hem ben bir şey söyleyeyim mi sana: Bazı fırsatîarm kaçması olmasından iyidır. Hatırlaması hos olur sonradan. Pekı, beni bir yana bırakalım, şimdi sen söyle: Senin niyetin de TunçTa? Hiç! Nasıl hic' Kestnek mi yoksa sürdürmek mi? Bilemıyorum ki! Bızimkisi basladı mı yoksa bitti mi çozemıvorum. tkimiz de pek bir şey anlayamadık galıba birbirımizden.. Öyle\se oluruna bırak gitsin.. Bıraktım zaten.. Çocuklar birer ıkişer göriinmeye baslamıs lardı kulisin girısinde. Ekrem yaklaştı yanlarına, bir koka kola sısesi vardı elinde. Onlara içecek bir şey ısieyıp ıstemedıklerini sordu. Elinde ıki guzel giil buketıvle bir çiçek komisi göründü gırişte. Isıkçı Fahrı, karçıdan Sevgiyi gosterıvordu çocuğa Çocuk çiçekleri getirdi verdi, Sevçi'nin imzasını aldı Tek kartla ıkisi de Rıfat'tan gellyordu bu ketlerin. Daha küçüğü Nursen'eydi. Sevgi, bu ketin üstunden Rıfat'ın kartım aldı, el çanta^ı na koydu. Tiyatroda grirunmesıni i'îtemediği jeyleri yırtıp atmayacak kadar tedbirliydı. Daha sonra, yolda, otelde, herkesin gbzünden uzakta yapardı bu nirlü isleri. Eüerinde çiçekleriyle soyunma odasına git tıler. Makyajlarını yaptıklan sırada Sacide eirdi odalanna. Sevgi'nm omuzu yanınria dur du. Masssinın üstunde duran gullere doğru eğıldi. Kokladî: Ne guzel gül'.erl Beğendin mi? Çok! Kimden? Bılmıyorum. ' Üzerinde kart yok rBuydhıT Yoktu. Sacide. bir adım geri çekildi: Peki, byle olsun. Sen de inandl san beni. "Ulus gazetesi polisle çevrilmişti. Gazeteyi çıkartabilmek için herşeyi göze almıştık,, «196O'm 19 Nisanında milletvekillerimiz otomobilkriyle yasağa rağmen bastığımız Uluslan alıp Anadolu'ya götürmek üzere geldiklerinde engel olunmak istendi. Gazetcnin basılmasına ve dışarı çıkanlmasına engel olunmak istendi.» Ulus garetesinin 19 nisan 1960 gunlu sayısının yasaklanması, gazetenin, 18 nisan günü Mecliste yapılan gorüşmelerin metninı yayınlamak üzere olması idi. 18 nisanda Tahkikat Encjmeni kurulmuç ve ilk ış olarak o gun kü Meclıs görüşmelerlnin yaymlanmasına yasak koymustu. O meclis görüşmelerinde Inönu • B«yle giderseniz sizi ben bile kurtaramam> sözüyle me?hur olmuş konusma=ını yapmıştı. Ulus gazetesi bu yayın yasağını kabul etmiyordu. Meclis gorüşmelerının yajınlanmasının serbest 6lduğbnu, Arnay»sa açıkça heIîftiyt>rdu7Bu, rîe efnlrle, hatta ne de kanunla yasaklanabilirdı. Ama zaten Encümenin neresl Anava=aya uyguno u ki, emırleri uyçun olsun. Or * tada bır fiili durum vardı. Ve gene Anava«a ve kanunlara göre cyayınlama» fiili, ancak basılı metnm satışına başlandıktan sonra tekemmül ettigi, yanı yasak tedbirinin satışa baslandıktan sonra almması gerek tiği halde. bunu gazete ıçinden istihbarat yapıp öğrenen Encümen, gazetenin etrafını polislerle kuşattırmıştı Ectvıt söyle anlatıj'or: « Yasak karannı öğrenince, Parti Meclijinden konuyu görüsup izın aldıktan sonra Uius'un Ruzgârlı Sokağa çıkan bir sokakta, Zafer Matbaasinın biraz ilerisinde basıldıgı gecekondu niteliğindeki tesıslere gittim. Ba sımevinin önü ve Zafer tesislerinin önü polisler t*rafından çev rUmiçtl. Gazeteci arkaflaşlarım da, mıiletveklli arkadaslarım da her şeyı göze almışlardı. Yasağa rağmen Milletvekillerimiz otomobilleriyle, yasağa rağmen bastığımız Ulus'ları alıp Anadolu'ya îöturmek üzere geldiklerinde ensel olunmak ıstendl. Gazetenin basılmasına ve d.sarı çıkarılma«ına ençel olunmak îstcndı. Ben o zaman gene Turk halkının d> fmokrasiye ve hukuka bağhlıAına olan inancımdar» aldıeıır. s;JV le polıslerin arasına gırdim ve ke«jn bır diHe. ama onlan da kırmamaga çalışarak dedim ki: "Sızler artık bu geceden ltibaren tamamiyle Anayasa ve yasa dısına çıkmış bir idarenin yasalara aykırı hukumlerıni, emır lerini yerine getirmek durumunda bırakılıyorsunuz, bunu yaparsanız sorumlu olursunuz." Hiç bir tepki göstermediler \e polıslerin gözleri öminde gazetelerimiz rahat rahat Anadoluya gittı. Bu da özgürlük itegir.ın ve mücadelesının toplumda ıwsıl yaygınlaştıgını gösteriyordu. Ertesi gün de daireierin üsf.d n a saatınde bazı arkadaşlanmıa birlikte bir mınibüse bmerek bakanlıklirdan Kızılay'a duğru >asaklanan gazetemizı dagıtrcaya başladık. Ara sıra bazı resmi go revliler geLp yakaınıza yapışıyordu. Fakat bizim diremşımiEden çok halkın baskısı karşısında ora dan uzaklaşıp gitmek zorunda ka lıyorlardı. O gunlerin gençlık türküsünün bir mısra^ı o gunîe rin mücadelesinin temel ılkesinı ortaya koyuyordu. Bu mibra «Türk gençliği etrafımı yıkaıaın diyor» mısrası idi. Orçekten en taşkın yüriiyüslerde ve gosteuler de bile ve bu yüniyvişlerı, gö^te rileri yapan gençlerin üstün sılâlı larla saldırüır, ateş açüırken bi le gençler, bulvarın ortasındaki çimenleri, çiçekleri çığnemenıeğe özen gosterırlerdi, hıçbir oına ya, hiçbir dükkâna zarar vernıe meğe özen gosterırlerdi. Nitekim bildiğim kadar bır aydan 'izun süren o yoğun mücadele döneminde bıitün Türkıye'de kınlan camlann sayısı birikiyi geçır.ez. Benim aklımda sadece îstanbui' da kınlan bır dükkân carru ss.1nuştır.» İNÖNÜ 18 NİSAN 1960 günu DP'NİN TAHKİKAT ENCÜMENÎ KÜRULMUS VE İLK İŞ OLARAK O GÜNKÜ MECLİS GÖRÜSMELERİNÎN YAYINLANMASINA YASAK KOYMUŞTÜ. İNÖNU O GÜN MECLİSTE, «BÖYLE GİDERSENİZ, StZt BEN BİLE KURTARAMAM. DEMİŞTİ... duygıılanmıştı ama işinden mem nun olduğu için gelmemişti. Bu îznr.r Emniyet Müdürünün mtumunu bir ömekle anlatmak isterim: rüyüş düzenlemişti. Bu haikm kendi hareketı oıduğu için yürüyüşe karışm&Tmstım. Kaldırımdan ızliyordum baslarına bir sey gelirse gucüm vettığı kadar müdahale edebılecek durumda clmayı ıstıyordum. Tam vürüyüşçuler vılâvetın arkasmdakı tır yerde, bahçe duvan ıçmdekı Uarakol Dina5;.na vaklasırken du rumu yenı farketraiî olan polisler. palaskalarını ve silâhiannı atlann üstunde kuşanarak atları ıle toplulugun Uzerine gelmeye başladılar. Birkaç dakika içınde çok şıddeüı bır olay çıkmasmı kaygı ıle beJcliyordum. Fakat tam kalabahkla atlı oolisler karşı karşıya geldıklerı anda, yme polisler tzmir'in Emniyet Müdüninden aldıklan eğitim ve emirle çok vumusak bir dil kulianarak «Haydi arkadaşlar. görevinızi yaptınız. düşüncelerinizi soyledirjz. Şımdı lütfen sükunetle dagılmanızı rica edıvoruz» dedıler. O topluluğıın da kızgınlığı bir denbıre sönüverdi. Bu özellikle hakh bir davayı savunan topluluklann üzenne baskı ıle değil, anlayışla gîtmenin huzur ve asa jnş sağlamak bakımmdan ne kadar önemli olduğunu bana gösteren örnekler oldu. sonra çok ilginç bir olay olau. Bunu Ingıliz gazetelerinden izleroiştim. Ya 1958, va 1959 yılı idi. O zamana kadar tngıltere'de polıslere tabanca tasıma yetkısı verilmezdı. Ancak silâhlı çeteleri izlemelerl gerektıği zaman özel ızınle silâh taşıyabihrlerdi. Fakat neder.se. dedigım yıllarda tngiliz polislerıne başka bir çok ülkelerde olduğu gibı her zaman silâh taşıma izni, İngiliz hükümetınce verıldi. Bu nun üzenne tngiliz polislerinm dernefi toplanıp konuyu görüstü ve bir bildiri yayımlayarak daimi silâh taşıma iznini reddetti. Reddederken verdikleri gs rekçe şu idi. Diyorlardi ki: cBizim zor işimizde en büyük yardımcımız halktır. Halk silâh sız olduğıırmızu bildiği için güç durumlarda bize j^ardıma gelir. Bizi korur. Halkı yanımızda gör rnek. halkın koruyueuluğunu his setmek bızim için büyuk kuvvet ve güvencedir. Oysa silâhh olur sai halk bizi kendı himayc3ine muhtaç görmez ve bizden uzak durur, biz asıl o zaman yalnız ve layıf kahnz.» * Bildiriyi yajinladılar ve silâh tasımayı red ettiler. Bunu, geçen gün XXII. Kurultayunıza konuk olarak »elen Ingıliz Milletvekiline anlattım güldü: «Bu tartışma hâlâ arp.sıra canlanır, polislerimiz silâh tasımayı gene reddederler» dedi. 19 Mayıs günü O yıl 19 Mayıs günü parti ola rak doğal gorevimizı yapmak ve cumhuriyet alarundakı anıta Ata türk ü anmak üzere, Atatürk'e saygımızı ve bağlıüğımızı göster mek uzere çelenk bırakmak istedık. O gunlerin zıhniyeti içınde bu hakkımız bile bızden esırgeni yordu. Çelenk bırakmamız yasak lanmıştı. Buna rağmen biz gene sessiz ve banşçı yöntemlerle bu hakkımızı kullanmakta direndık. Sabahın erken saatlerinden itıba ren partilılerimiz hepsi ellerinde birer tane çioekle alanda çepe çevre toplandılar. Biz de parti olarak bir çelenk hazırlarmştık. Fakat çelengi bırakmamiza izin verilmiyordu. Büjük ölçüde kuv\etler getirilmiş, yıgılmıştı meydana. Bunun üzerine ben Pasaport is kelesindeki telefona giderek ora dan Valiye telefon ettim. Bu hak kın bizden alınarmyacağım, çelengi mutlaka bırakacağımizı, bu. nu barış içınde yapabilmemız için de meydandan kuvvetlerr çekmelerıni söyledim. Vali, nazık, fakat kesm bir dılle bunu leddetti Ben hıddetlendıkçe beni yatıştırmağa çalıştı. Sonunda: «Çelenginizı Karşıvaka'ya götürüp Zübevde hanımın «abrine bı rakmız» dedi. cNiye?» dedim. «Atatiirk ne ae o'.sa onun sülbündendir» dedi. Tabıi Dize gösterdiftl bu yolu da benimsemedik ve «Ne yapılırsa yapıls'n oiz Atatürk'e saygımızı gösterecegiz ve celengi bırakacağız» dedim. O sırada sözunü ettiğim Emniyet Müdürü eeldı. Kendisme haklıhğunızı o saatlerin kızgmlığı ıçinde anlatmaya başladım. Fakat beni o iadar vumusak ve anlayışh bir şek:lde dınhyordu kı kıZKinlığımın atesi birden bire sdnüverdi. Dedi ki: «Çok naklısmız, elbette çelenginızi bırakmalısınız Yalnız sizden rîca edivorum bunu topluluk halinde vapmayın, nasıl olsa arkadaşlannız alanın etraîında Birkaç ki^ıliK bır milletvekilı grubu olarak bırakuı.» Gösterdıgi anlavısa teşekkür ettım. Çelengımızi bu şekilde bıraktık ve nıçbiı oıay çıkmadan alandan aynldıK. Avrılırken de arkadaşlar birer birer ellerindekı çiçekleri bıraktılar. Sevgi sustu. Ya ben büiyorsam kimden geldığini? Olabilir. Ben bilmiyorum. (Devaraı var) DiŞi BOND VE BEN .. RETTI O Silâh taşıma Nitekim daha önce tngılterede bulunduğum yıllarda da tngıliz polisinin en beğendiğim yönü bu olmuştu. îngiltere'de polis çok sayılan ve sevılen bır ınsandı ve her zaman zor knllan maksızın, cana bymaksunn göıwini yapmaya çaüşırdı. Hatta ben Ingiltere'den aynldıktan .İzmirdeki bir olay TiFFANY JONES Sl'MLERJ <SOB MEYEöB Ecevit 1960ın mayıs ayında îzmir'deki bir olayı da hatırlıycr: « Gene o günlerde, 27 ma^ıs' a çok yaiJaşan günlerde tzmir'e gitmıştira. Izmir'de hürriyet, öz gürlülc mücadelesıni etkin a ı r u ma getirmek, bır takım güçlüklerle karşı karşıya idi. Cumhuriyet alanında «hürriyet, hürriyet» diye bağıranlardan yalrız gençlerin değil, bazı yaşını, uaşı nı almış partıli arkadaşlanmızın bile başlarından kanlar akarak meydandan çıkanldığım halırlantn. îzmir'deki o mücadele günleri mizin de bende çok guzel bir amsı vardır. O sırada dedigım gi bi en güç gösteri yapılan, yürüyüş yapılan, hürriyet mücadelesi yapılan yerlerden b:ri İzmirdi. Fakat bımda sadec"1 demın değindiğım baskılar etken olmazdı. Aynı zamanda İzmır'ın o sıradaki Emniyet Müdürünün de bunda etkisi vardı. O sırada Emniyet Müdürlüğünde Nevzat Emrealp bulunuyordu. Fakat bunu Nevzat Emrealp'ı eleştirerek sdy lemiyorum. Tersine onun tutumunu o kadar beğenmiştim kı. 27 Mayıs'tan bi r süre sonra, kurucu Meclis ddneminden sonra hükümetı kurduğumuzda iyi bir Emniyet Genel Müdürü aradığımız, memlekette barış sağlayabı iscek bir EmnıyeC Genel Müdürü »radığımız vakit, benim aklı ma o zatın adı gelmişti. Kendisı o sırada görevden aynlmış bir ozel kurulusta çalışıvordu. Sanı yorum, kendisini aramamızdan YARIN: Milletvekillerüıe de silâh verilse Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğiinden Dişhekimliği Fakültesine Cerraht Bilim Dahndan 27. Ocak. 1975 Parartesi günü saat 10.00da yapılacalt sınavla Asistan Almacaktır Sınava katılmalt isteyenlerin ilgıll Fakülte Sekreterliğlnden alaıak dolduracakları müracaat formlarıyla aynı yere bas vurmaları gerekmektedir. Duyurulur. (Basm: 10240/317) GARTH ÇAGRI Boğaziçi Üniversitesi Ön Lisans Yüksek Okulu ögrencilerinin sürdürdüğümüz bovkot nakkında karar vermele üzere 13.1.1975 pazartesı günü saat 12'de okulda bulunmalannı duyururuz. BÜ1KOT KOMtTESt (Cumhuriyet: 319) Özgürlük mücadelesi Gene o günlerde Izmir'de özEürlü*: rnücadelesinı vürüten genı$ bir topluluk csrsı içınden Konak Meydanına dogru bır yü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle