25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
f eniz Ticareti ve Ulaştırmasım konu alan çeşitli yazılanmızda (1967 68 lerde yine bu sayfada", özellikle Deniz Ticaret Filomuzun durumu ile yakın geleceğine değinmiş, dış ticaret ilişkilerimiz ve ekonomimizde deniz ulaştırmasının yeri saptanmak istenmiş ve bütün problemlerin kesin bir gerçekte düğümlendiği tekrar ifade edilmişti: Gemi ihtiyacı! CUMHURÎYET 4 Temmuz 1974 D Ülkemizin geri kalmışlığında dengeye ulaşmamış bir ekonominin yattığını ileri sürerek «Deniz ticaretinde bir döniirn noktasındayız» diyorduk. «Güçlü bir deniz ticaret füosuna sahip olmaksızm ekoromimiz daima sakat kalacaktır. Anlatmak isteciğimi7 deniz ticaretimizin var olmak ya da yeryüzünden silinip yok olmak dâvâsıdır.» «Yedi denizde benek benek çiçekler gibi serpili genç bir filo istiyoruz. Acele edelim». Olumlu bir değerlendirmeyle o günlerden bu yana olup bitenlere bir göz atılınca özet olaralc şöylp bir tablo ortaya çıkmaktadır: Cürümeye terk edilmiş 40/50 yaşındaki gemiler de dahil olmak üzere 1967'nin Deniz Ticaret Filosu 640.000 DW tondu. (Deat Weightton, bir tona.f ölçüsüdür. Geminin kaldırabileceği son kerte ağır'ıgı deyimler). Buşün Türk Ticaret Filosunun en büytik porsl ronu olan yalmz D.B. Deniz Nakliyati TAŞ'nin 58 parçadaki toplam tona.iı 870.800 DW tona ulaşmıştır. 1974'1980 yjllan arasında bu filoya katılacak en F Z 1" parçada 50.8(10 DW ton ile yalnıa D.B. Deniz Nakliyati T.A.Ş.'e ait 1.211.800 DW'llk bir t.orr ja ulaşacaktır Bugün yaş ortalaması »'» 6,8 yıhn altındaki gemilprden oluşan 1.5 milyon tonluk genç bir Türk Ticaret Filosu ekonomimizin aktif unsuru halinp »elmiştir. Özel sektör kontrol ve planlamasındaki yurt içi insaatlar ve satın ahnabilecek yeni gemilerle bu filonun 1980'e 2.000.000 tonun tistünde bir tonajla gireceği görüşü oldukça kuvvetlidir Yilnız P.B. Deniz Nakliyati TAŞ'nin fi gemiden oluşan 160.000 DW tonluk en eskisi 2 yasında olan bulk carrier ( n filosu modern teknolojinin b'Itün yeniliklerini taşımaktadır. Bunlardan Japon yapısı olan iki eş gemi halen diinya tahıl piyasasının devlerinden olan kiracılar tarafır.dan büyük bir ilgi görmüş ve beheri 5'er ay süre için kapatılmıştır. Deniz ulLşımında yenl enerjl kaynaklan ve yal.it olarak yeni hareket güçleri bulma çarelerl peşinde kosan uluslararası bilimsel çalışmaların son petrol krizinden sonra büsbütün aktüalite kazandığı bugünlerde artık nükleer güçle işletilen de niz ticaret gemilerinden söz edilmektedir. U.S. Maritime Administration yetkililerinden Mr. Pitkin'in «Amerika'nın Rekabet Filosu Nükleer Gemiler ProRKmı» konusunda hazırladığı bir çalışmada 2000 yılına doğru yalnız Amerika'nın 200 den fazla nükleer ticaret gemisinin çahşır durumda olacağı kesinlikle belirtilmektedir. Tür!:iye'de deniz ticaret filosunun ve deniz tlcsretinin gelişmesinde bu ölçüde atılımlann meydana geldigini söyleyecek kadar hayale kapılmamakla beraber gemi ve denizle ilgili her olup biteni sevinç ve sevgi ile izleyen bir göz için bugiin ülkemizde gerçekten ümit verlci çok şey vardır. 3ildiğimiz îstinye, Camialtı ve Taşkızak tersaneleri dışmda îstanbul ve çevresinin adı bilintnedik kuytu köşelerindeki mütevazi tezgâhlarda omurtrası atılan çeşitli tonajdaki teknelerin her jrün biraz daha belirlenip vükseldiği, 3000 '35nn tonluk gemilerin 14/18 ayda denize indirildiği günlerdeyiz. Anadolu ve onu kucaklayan denizlerin bu toprağın ekonomisinde, Isadan önceki çağlar Deniz TicaretiLimanlarımız Oktay SÖNMEZ KAPIAN dan hu yana hareketli bir (îeniz ticaret bölgesi olmasının, tarihsel gelişim içinde bilimsel analizini yapabilen, Jenizlerınıizın geleceşine bakmasını bilen bir nesil yetişmiştir ülkemizde. Roma'nın en işlek ticaret yolıı Mare Xortrum, Hellen. Adalar ve lonia uygarlığının pazar yeri Ege, Venedik, Bizans ve Pontusluların ticaret alanı olagelmiş Karadeniz busün de çev relemektedir Türkiye'yi. Artık bu toprağın insanı onu çevreleyen denizleri suların altında gömülü servetlerle birlikte değerlendirnıekte ve denize bir tabiat güzelliği olmaktan öte bir gözle bakmaktadır. Bu gelişmeler paralelinde Kabotaj Kanununun ilânından bu yana deniz ticaretimizin en önemli olayı olarak 13 Mart 1969'da çıkarılan ve yürütülmesinden Maliye Bakanlığının sorum lu oltfuğu 6 •11513 sayılı kararnameden kısaca ' söz etmekte (ayda görüyoruz. Türk Parasını Koruma Kanununa ek olarak çıkarılan bu kararname navlun şeklindeki döviz giderlerinin azami ölçüdr kısılmasını öngörmekte ve ülkemiz dış ticaretinden deniz ula şımına yansıyan yük akımını milli filoya kana lize etmektedir. Bazı çevrelerin sürekli tepkisine ve bu mem lekctçi karann yıpratılmasını amaçlayan karşı davramş ve girişimlerine raSmen, kararname uygulamasının içinde yaşadığımız beşinci yılında derledigimiz rakamlar ülkemizle ilgili deniz taFimalarının Türk Bayraklı gemilere yöneltilmeşinde büyük ölçüde başarıya ulaşıldığını göstermektedîr. rek dünyanın henüz tümü bilinmezken ufuk çizgisinin ötesine açılan kapıları olagelmiştir. Liman bir ülke toprağından alınan ürünlerin, dığer ülke insanlarına ulaştınlmak üzere yola çıktığı, deniz ticaretinin bir sistem olarak mey dana getirrfiği zincirin ilk halkasıdır. Karmasık ayrıntılarına girmeksizin özetliyecek olursak, denizde ulaşııtı bir malın A'dan B'ye C gemisi i!e götürülmesi olmakla beraber malın A'da gemiye girmesi ve B'de gemiden alı narak kullanılacagı yere teslim edilmesindekl akıcıhğın sağlanamaması tüm sisteminin işlevişini etkiliyerek bir yerde işlemezliğine neden olabilmektedir. Günümüzün en ileri teknoloji ile yap:lmış modern gemileri bile; ulaştırılması gereken mal ların yüklenmesip.i ya da bu gemilerden antrepolara, diğer ulaşım araçlarına boşaltılması nl deniz endüstrisincieki ekonominin ölçülerine uygun hız ve biçimde sağlayamayan geri kalmış limanların açığmda bekleyip o*uruyorlarsa, bu gemiler, «yüzîn depo» olmaktan ileri bir anlam taşıyamazlar. 20.000 DW tonluk bir bulk carri pr'in durdueu yerdeki günlük harcamasının 80'90OuO. TL. olduğu düşüniüürçe bu deyimde ülke yararlan bakımından ne acı bir gerçsğin yattığı kolayca anlaşılabılır. Ülkeler arssı ve okyanuslar aşırı deniz ulaşımında mal hareketleri artık bir tek gemiye yüklenmiş 200 300.000 tonluk kütlelerin sirkülasyonudur. Süveyş krizinden bu yana Cape Town yönlü büyuk bir sapmaya uğrayan dünya deniz trafiği ve deniz ulaştırma ekonomısınm normal bir alter natifi olarak ortaya çıkan büyük partiler şeklindeki uşalım gemi tonajlannı da son 15 yıl içinde aynı oranda ve hızla geliştirmiştir. Sadece Türkiye'ye dönük deniz trafiğinin en kaba çizgilerle yapılanyıllık portesüıde crtalama rakamlarla 1.000.000 ton tahıl, 800.000/1.000.000 ton demir cevheri. 1,5 milyon ton fosfat, \Z milyon ton sentetik gübre en önemli kalemler olarak görünmekte, Iskenderun Demtr Çelık Fabrikalarının üretime başlaması nedeniyle bu yıl ayrıca 1.000.000 ton kömürün de şimdilik ismi kesinleşmemis dıs ülkelerden deniz yoluyle getirtilmesi planlanmıı bulunmaktadır. Büyük kütle hareketleri niteliğinde olmayan yurdumuzun tütün, fmdık, pamuk, diğer kuru yemişler gibi dıça dönük deniz trafiğine konu olan ürünleri dışında Türkiye'den yılda 350.000 ton kadar çeşitli bor tuzları, 200 300.000 ton krom 80 100.000 ton çinko / kurşun ve diğer madenler dökme olarak deniz yoluyle dıj ülkelere tajtnmaktacbr. (2) Dünya Bulk Carrier filosu draftları 9.15/18.50 metre arasında değişen °o 40°ı 20 55.000, */• 43'ü 55/100.000, Vt 17'si 100.000 DW tonun üzerindekl gemilerden, Türkiye'nin bu özellikteki genç filo su da draftları (geminin su çekimi) 9/10.00 metre olan 20/30.000 DW arasındaki gemilerden oluf maktadır. Bu nedenle dünyadaki bu tip gemilerden ancak °o 5'i (DW ton olarak) ülkemizdeki limanlarda iş göıebilmektedir. Kısacası limanlaıımız, bugünkü durumları ile kendi gemilerimizin bazılan da dahil olmak üzere dünya filosunun en çahşır durumdaki porsiyonuna draft problemi yüzünden, bir anlamda kapaltdır. Örneğin: en büyük limanlarımız olan Sanısun, İstanbul, Mersin. Zonguldak ve Trabzon'a su çekimi 9.00 metreyi geçen gemiler navigasyon güvencesi ile girip çıkmamak tadırlar, Draft, günümüzün gerçekleri açısından geri kalmışlık içindeki limanlarımızdaki fizik olanaksızhklardan yalnız bir tanesidir. Genellikle büyük tonajlı gemilerle yapılan kömüran opfcrasyonuna sahne olan Zonguldak. boyu 15o metreden nü\Til£ gemiler için artık liman değil. şu anda küçük gemilerin kuyrukta günlerce sıra bekledikleri deniz ulaştırması ile ilgisi kalmamış bir barınak durumundadır. Yılda 730.000 ton dökme fosfat. 100.000 ton prit, 60/70.000 ton sülfıik asitin Karadeniz'deki tek girij kapısı olan iskele, Samsundaki milyonlarm yatırıldığı Azot Sanayii TAŞ gübre fabrikasının, yılın her mevsiminde doğal şartlara açık, her türlü güvenceden yoksun ne düsünce ve cesaretle yapıldığı anlaşılamayan bir tesisidir. Burada mem leketin beheri 100 milyon TL'na mal oıan yepyenı gemileri ani bir fırtına ile karaya gitme tehlikesi içinde yüklerini boşaltabilmek için ortalama 10 gün beklemek zorundadırlar. Deniz ticareti sistemi içinde en önemli ve ekonomik anlam taçıyan yükleme ve boşaltma işleminm hızı en büyük limanlarımız için büe yürekler acısıdır. Eski Plâk ski plâklarda iğne bazan bir yere takılır, kurtulamaz, ve şarkının bir parçası yinelenir durur: Koklasam saçlarım, bu gece ta fecre kadar., derken: Fecre kadar.. Fecre kadar.. Fecre kadar.. Gramafonu kendi haline bırakırsanız, bu terane sürer gider. En sonunda biri gelir, iğnenin bulunduğu kolu biraz iteler, şarkı kaldığı yerden devam eder. Bizim muhalefet çoktan beri eski ve aşınmış bir plâğa döndii. İğnesi bir yere takılmış. aynı sözleri yineleyip dunıyor. Dün tutucu gazetelerin başlıklarına bir göz attım, sözlesmif gibi ağız birliği etmislerdi: Anayasa Mahkemesi. komünist ve anarşistleri affetti. Evet, bir uzun süreden bu yana, muhalefetin liderinden köşe bucak yazarına dek cümlesinde en çok kullanılan söz «komünist» ve ikinci sırada «anarşist...» Oysa bunca kullanılmaya evrende hiç bir şey dayanamaz. Gemiler eskir, arabaların miadı dolar. apartımsnlar köhneleşir, giysiler dökülür ve yollar yıpranırken kelimeler çüriimez mi, iftiralar aşınmaz mı? Muhalefet çala çala bu plâğln dibini buldu. 1950den sonra da zamanın muhalefeti soyut bir yöntemle iktidarı yıpratmaya çabalıyordu. «Özgürlük» diyordu, «demokrasi> diyordu, ama kimsenin kulağına girmiyordu bu feryatlar... Simdiki muhalefet de her olayda komünistlerin parmağmı görüp, her olayda anarşistleri kötülüyor. Ama somut bir eleştiri getiremiyor ortaya... Oysa somut olaylar var. Memur maaşları, işçi ücretleri artarken; asgari ücret yükselirken; tarım taban fiyatları üretici yararına ayarlanırken. krediler orta sınıfa kaydırılırken. 40 milyona yakın Türkiye'de muhalefetin işi hapishanedeki birkaç yüz genç insanla uğrasmaktan öteye geçemiyor. Muhalefet liderlerinin serkisofları durdu; kafalar çallşmıyor. yazarın. çizerin ilham perisi ayvayı yemiş. karnından kurulu bebekler gibi tümü aynı sesleri çıkarıyor: Asgari geçim ücreti?. Komünistler... Asgari geçim indirimiî Komünistler.. Kıdem tazminatı? Komünistler.. Tarım taban fiyatlan'ı Komünistler.. Ege denizi sahanlığı? Komünistler.. Hashaş ekimi? Komünistler.. Karnından konuşan bebekler gibi politika çarsmnın vltrinlerinde bir sürü kocaman adam.. Yazarına çizerin» bakıyo» rum konu aramak zahmetine de katlanmlyorlar, dumanh gözler, titrek ellerle alırsın kalemi eline, solculara komünistlere veryansm edersin. gününü doldurursun. Oysa iktidar koalisyonu iyi veya kötü, iş yapıyor: Haşhas ekiyor, Ege'y» petrol arama gemisi çıkarıyor, üretimi kısmaya yeltenen yabancı petrol kumpanyalarını dize getiriyor, isçiye memura ell» tutulur yararlar «ağlıyor, af çıkarıyor, tarım taban fiyatlarını artırıyor. Buna karjılık muhalefet korosunun aşınmış plâğı bir yer« takılmı?, bir adım öteye geçemiyor. Hakçasını ararsanız Hükümet koalisyonu da ahım sahım bir çalıjma içinde değil. Uyumsuzluk her adımda kendini gösteriyor. elestirilecek nice olay doğuyor. Ama bugünkü koalisyona eleştiri. ancak daha soldan yapılabilir. CHP geçmif on yılda sagdan «ola kayarak programını somutlaştırabildi. Bugünkü tutucular kesiminde ise program bir eski v« plağın soyut bir kelimesidir: Komünistler, komünistler. komünistler Buna muhalefet değil, «ayıklama derler. E Acı Gerçek Açıkça söyleyelim: Limanlarımızda yavaşlama bir yana. tıkanma noktasına gelinmij ve bu durum uluslararası bir aktüalite şekline dönÜFmüj tür. Türk amıatörlerinin üyesi bulunduğu Türkiye'yi de kapsayan deniz trafiği alanındaki taşımaları düzenleyen navlun konferanslan İstanbul limanındaki tıkanıklık ve bekleme riskini karşılamak amacıyle bu liman için gemilere yüklenen mallann navlunlarına »ı>20 Congestion Surcharge» uygulanmasıru kararlaştırmışlardır. Bu karar 29 ekim 1973'ten bu yana yürürlüktedir. Tarihi boyunda dünyanın en işlek ticaret yollarından biri olagelmiş Anadolu yarımadasının göklerin, uzayın, deniz dipİerinin paylaşıldığı 20. yüzyılda limanları yüzünden dısa açılamaması problemine öncelikle bir çözüm getirmek. bu limanlan üç beş turistin elverışli mevsimlerde konakladıkları yat limanları bojTjtlarından en kısa zamanda kurtarmak yolunda aşırı bir çahşmaya ba^lamak zorundayız. Unutmamalıyız, denizlerde ekonomik özgürlük artık yalnız gemilerle değil aynı zamanda limanların yeterliliği ölçüsünde gerçekleşmektedir. (1) Bulk Carrier: Özel olarak yfiksek yükleme/ bogaltma kapasitesinde dökme yük tasımak üzere japılmıj gemiler. 12) Akaryakıt. madeni yaf, asit gibi sıvı yük. ler ile düzenli hat (liner service) seklınde çalı?tı rılan gemilerle küçük partilerde taşuıan lthal ihraç yülüeri bu hesabın dısında bırakılmıjtır. İlkel Limanlar Ancak, deniz ticaret filomuzun ve genel an lamda da deniz ticaretimizin son yıllardaki bu olumlu görünümünü çizdikten sonra deniz tica reti endüstri?indeki zinciri meydana getiren alım/satım yük hareketleri/gemi ulaşım gibi birbirine bağlı halkaların en .önemlisi «Limanlanmıznn hiç sevindirici olmayan ve biraz abartma ile çağdışı diyebileceğimiz durumuna gelince söylcnecek daha da çok şey vardır. Türkiye'nin şeker pancarı ile ilgisi olmayan bölgelerinde hiç bir zaman üretime geçmiyecek şeker fabrikaları kuran anlayışm artık tarihe kansması gerektiği bir çagdayız. Denizcilik ve deniz ticaretinde tîe bilimin ölçütlerini (kriterlerini) eğemen kılmak İçin, öncelikle limanlarımıza, yaşadığımız çağın boyutlarını kazandırmalıyız. Bu konuda geç kalınmıs, plansız davranılmıştır. Liman sözcüğünün etimolojik analizinde bl le birçok dilde yalın çekli ile «kapı» anlamına gelmesi boşuna degildir. Gerçekton. de limanlar çağlar boyunca üikelerin başka dünyalara, gide DON KİŞOT'ÜZ OKTAY AKBAL Evet Hayır Yeni Kentlerin Yer Seçiminde îlkeler ükümet programında, « . j lusun büyük . (nerkezltrds aşırı şekilde yoğunlaşmasfcın önlenmesi amaçlarına uygun olarak, ... köykentlerin kurulması yoluna gidileeegi» ve «Şehirlerin gereğinden fazla ve düzensiz biçimde büyümesmi önlemek, ... ko nut ve arsa sorunlarına adil çözümler getirmek... için, ...büyük şehirlerin çevrelerinde uydu kent ler kurulması da dahil olmak üzere gerekli tedbirlerin alınacağı» belirtilmişti. Bunun üzerine konuya ilişkin tartışmalar yoğunlaşmış, ilgili Devlet kuruluşlan aynntılı çalışmalara girişmişlerdir. Belli bir yöredekı bazı köylerin içlerinden birini köykent olarak seçtiklerini, gereği için devlet katlarına bildiren dilekçeleri alınmıştır. Bazı Belediye Başkanları uydu kentler kuracaklarını açıklamışlardır. Ancak tüm bu etkinlikler, öngörülen kentlerin hangi ilkeye dayalı olarak nasıl gerçekleştirileccği konusunu henüz aydınlığa çıkarmış değildir. Oysa, gerek eski gerekse yeni geçmişte ve günümüzde kurulmuş ve kurulmakta olan yeni kentlerin ortaya çıkışları ve amaç ları arasında ayrımlar vardır. Kurulmalarına yol açan ilkeler büyük önem taşımaktadır. Bu bakımdan, Hükümet «köykent» ve «uydukent»ler kurma eğilimi taşıdığına göre, yeni kentlerin temel özgürlüklerini saptamak için yabancı ülkelerde yapılan uyguİamalardan edinilen deneyimleri analız etmekte yarar vardır. Böylece, söz konusu deneyimlerin Türkiye'de uygulamaya konabilirlik ölçüsünü; a5'nı zamanda karşılaşılması olasılı ve önlenebilecek ya da üstesinden gelinebilecek güçlükleri tanılamak (teşhis etmek) olanağı bulunabilir, Dış ülkelerdekl uygulamalan gözden geçirirken, bakış noktalan konum (ya da yer seçimi), büyüklük, bölgeleme (zoning) kavramı ve konut dağılımı. merkezin önemi, istihdam sağlama sorunu, yönetsel ve parasal yapı olarak saptanabilir. Bu yazıda yalnızca konum (ya da yer seçimi) konusu ele alınmaktadır. Geleceği belirlemek açısından büyük önem gösterdiği için, verilecek ilk karar yeni kentüı konumuna, başka bir deyişle, kurulacağı yerin seçimine ilişkindir. Konum yönünden yeni kentler şöyle sımflandınlmaktadır: 1 Varolan kentsel bölgeler dışında kurulan yeni kentler, 2 Bir kentsel bölge içerisinde ama kentsel merkezin uzantısı olmayarak kurulan yeni kentler, 3 Varolan merkezlerin uzantısı olarak kurulan yeni kentler. HI «Her umudun dibine kadar indikten sonra aklın vardığı tek gerçek sonuç şudur: Herşey bir hiçtir; ün, aşk, mutluluk, bunların biri bile var değildir. Öyleyse biz herhangi bir konuda düşüncemizi belirtirken, her şeyden önce kendimizi aldatmak zorundayız. Bir şeyüı var olduğuna inanmak bir düş kurup ona sonradan tapmak, ona küfretmek, onu yüceltmek, ya da yerle bir etmek için... Demek ki hepimiz birer Don Kişot'uz. Üstelik Don Kişot'tan daha da bağışlanmaz bir durumdayız. Çünkü dev diye gözümüzde büyüttüğümüz şeylerin gerçekte birer degirmen oldugunu biliyoruz, ama yine de orüan birer dev gibi görmek için direniyoruz.» Alfred de Vigny 1830'larda boyle yazmış güncesine. îlginç belgelerdir günceler.. özellikle yazarlarınki.. Aradan elli, yüz yıl geçtikten sonra büsbütün değer kazanır bu notlar. Çocukluğundan beri hemen hemen sürekli günce tutmuş bir insan olarak bilirim bunu. Kişi kendini o satırlarda bulur, tanır. Kimi kez «bu ben miyim, ben demek: bu kadar akılsızdım!» diye acı acı düşünür. Kendisi için, çevresindekiler için yargılara varır. Vakit ne kadar geçmiş de olsa, yıllar sonra aklının başına gelmesi önemli bir kazanç sayümasa da... Herşey bir hiçtir, diyor Vigny. Kimbilir hangi yaşam t o katmı yemiş, hangi yanılgınm ezikliğini duymuş. Ne mutluluk, ne aşk, ne dostluk, ne ün gerçekten var olamaz gibi gelmiş bir anda ona! Sonra geçmiştir bu duygusu... Belki bir kaç gün sonra yeni bir aşktan, taze bir dostluktan, ünün eşsiz gururundan söz açmıştır güncesinde! Kısacası yaşamm her günü ayrı bir zaman sürecidir. Her gün bir başka gündür, dememişler boşuna. Her şey hiçtir, dediğimiz yıkılma anlarımız, günlerimi^ çoktur, ama nice nice şeyin de dünyalara değer oldugunu kabullendiğimiz anlarımız, günlerimiz de az değildir. Vigny'nin bu yazdıklarında doğru olan bir şey var. O da, hepimizin birer Don Kişot olduğu... Daha da doğrusu, Don Kişot'u da geride bıraktığımız, ondan da bağışlanmaz olduğumuz... Don Kişot yeldeğirmenlerini birer dev gibi görür. Şanso Panza «bunlar değirmendir efendimiz. dev değildir» der. Ojsa Don Kişot, şövalyelik düşlerinin içinde gerçek sanır degirmenlerin devligini1 Çeker mızrağını, dört nala sürer atım Çaresiz. Şanso da eşeğiyle koşar yanıbaşmda. Dikkat edin, gerçekleri bilen $anso düşüncesinin doğruluğu üzerinde direnmez fazla, karşı koymaz, engellemez efendisini.. Bırakır ir.admın akışına onu, hatta yanında da yer alır. Sonunda yeldegirmeninin kanadma takılan, havalara f'.rlayan Don Kişot' tur Şanso değil!.. Gerçekçi Şanso son dakikada yalnız bırakıverir düşlerin tutkunu efendisini... Evet, Don Kişot gerçekten inanır kafasında kurduğu, geliştirdiği düşe. Onu bağışlamak gerekir, anlamak, hoş görmek, gerekirse karşı ç:kmak, önlemek, durdurmak, engellemek... Çok diretirse «git cezanı çek» deyip bir kenardan seyretmek acıklı serüveninü... Ama Vigny, gözümüzde büyüttüğümüz şeylerin gerçekte ne olduklarını biliyoruz, yine de kendimizi aldatıyoruz, bu yüzden biz bağışlanmaz yaratıklarız, diyor. Kim, bu görüşü haksız, yanhş bulabilir? Bir bakın çevrenize, hatta kendinize, anlarsınız... Vigny'nin dediklerinin ne denli doğru oMuğunu... Fikret de «Putunu kendi yapar kendi tapar» demiş. însanoğlu böyle işte! Bir düşü gerçek sayacak, onu büyültecek, tapacak, yıkacak, küfredecek, yakacak... Sürekli uğraşacak, sürekli savaşacak kendisiyle. Başkalan sandığı da kendisidir, kurduğu bir düştür. Yüzyıllar öncesi de böyle, bugün de... İnsanoğlu düş ardında, avunma, kendini yamltma ardmda koşar durur hep.. Oyja bir bakışta. bir dokunuşta anlıyoruz kim kimdir, ne nedir? İşimize mi gelmiyor, noşumuza mı gitmiyor bu katı gerçekçilik! Şu adam denendı işe yaramadı. şu ış çıkmaz, şu yol batak. şu yöntem sakat. şu kafa anlayışsız, su inanış çağdışı, biliyoruz, yazıyoruz. söylüyoruz. yme de şu nedenle, bu nedenle, ne oldugunu büdiğimiz şeyleri bambaşka şeyler gibi görmeye, şöstermeye çalışıyoruz! Hepimiz bire. Don Kişot'uz. nem de Don Kişotluğun gülünç bir r;v olougunu biîen birer Don Kişot!... '^'KURULMÜŞ, YA DA KURULACAK YENt KENTLERİN ORTAYA ÇIKIŞLARI 'Y8 AMAÇLARI ARASINDA AYRIMLAR VARDIR. YENt KURULACAK KENTLER'İN KURULMALARINA YOL AÇAN ÎLKELER BÜYÜK ÖNEM TAŞIR. Önder ŞENYAPILI Mesken G. Müdür Yardımcısı ki. söz konusu planın îzlenmediği durumlarda bile varlığının gözden kaçırılmadığı sezilmektedir. Örneğin, Büyük Budapeşte üzerinde çah?makta olan ve orta bü yüklükte (yaklaşık 40 bin nüfusluj uydu kentlerden oluşan bir taç öneren Macar plancılarınm Londra Planınm etkisinde kaldık ları açıktır. Özellikle Yukarı Silezya'daki Polonya yeni kentleri (N'owe Tichy, vb.) öteki ö'rneklerdir. Prag'Un 20 km. uzakhkta kurulmak üzere tasarlanmış Etarea projesi de örnekler arasına ka tılabilir. Fransa'da «60'ların sonunda yüksek ölçüde kentleşmij bölgeler için hazırlanan ana imar planları, aşağı Seine vadisi ve Lyon'un doğusundaki yeni kentler gibi, yoğunluğu, kentsel merBatı Avrupa'da da benzer örnek kezden uzakta kurulan yeni kent ler bulunmaktadır. Örneğin, Batı lere aktarmak eğilimini taşımaktay Almanya'da 1942 1946 yıllan ara dJar. sı kurulan bazı yeni kentler metal Büyük kentsel bölgelerin uzanlurji sanayiinin yaratılmasını »maçlamaktadır. Wolsburg, 1937 yı tısı olarak kurulanlar: Brıtanya lında Volkswagen fabrikalariyle kent plancılannın eski kent ile yeni kentler arasında bir «boş birlikte kurulmuştur. bölge» bırakma istekleri genel ola Önemsenmesi gerekli olan nok rak benimsenmemiştir. Stockholm ta sudur: Büyük Britanya'da bile, planlama okulu radyal hatlar bo Londra üzerindeki baskıyl yeğni yunca yerleştirilmis, biribirileriy leştiımek amacıyle başlatılan yeni le yığın ulaşımıyle bağlantüı kent kentler kurma devinimi, daha son sel birimleri yeğlemektedir. Bu, ra birçok yeni kentin toprak geli şim siyasasına uygun biçimde ku rulmasına, Kuzey tngiltere'de eko nomik gerilemeyi önlemek ya da maden bölgelerini yeni bir yapıya kavuşturmak çabasına dönüşmüştür. Bu iki ereğin birbirine bağve landığı örnekler de görülmektedir. Sonuç olarak, büyük kent bölge Ierinden uzakta kurulan yeni kent ler ya yer aldığı bölgenin ekono 80. Temmuz sayısı çıktı. mik gelişimini harekete geçirmek, Bütün bayilerde bulunur. ya ülkenin çeşitli büyük kentleri ya da bölgeleri arasındaki siyasal yarışmayı engellemek (Washington. Canberra) amacı güdülerek, ya da her iki nedenle (Brasilia) gerçekleştirilmektedirler, denebi(Basm: 177S2 5415'» lir. Kalklnmada bölgelerarası dengeyi sağlamak amacı yeni kentlerin yer seçiminde ekonomik ölçütlerin öne çıkmasına ve hammadde kaynaklanna bağlı kalınmasma yol açmaktadır. Doğu Avrupa ülkelerindeki uygulamalar genellikle böyledir. Özellikle Sibirya'daki Sovyet yeni kentlerinin çoğunluğu kömür, çelık ve petrol hammadde yataklarının yakınmda smai merkezler olarak tasarunlanmışlardır. Polonya, yeni kentleri iktisadi etkinliklerin iyi bir coğrafî dağılımı nı sağlamak amacıyle kullanmıştır. Macaristan'daki yeni kentler sanayileşmiş bölgelerin dışında ka lan bölgelerdeki sanayi işçilerini yerleştirmek amacıyle kurulmuşlardır. yeni kentlerin rolüne üifkin bir öteki ölçekte ele alınan ve tek bir 'lcenlsel bölgenin parçası olarak dü;ünülen tumüyle yeni bir kavramdır. Eski merkez ile yeni iıkân bölgeleri arasındaki günlük gidiş gelişleri sınırlamak isteği «boş bölge» kalmamasına yol açmaktadır. 1947 Kopenhagen Planı benzer bir ilkeyle hazırlanmıjtır. 1969 Helsinki Planı da Stockholm Planını çok andırmaktadır. Hollanda plancıları çok yakın zamana dek benzer yollarda çalışmışlardır. Amsterdam'ın Batı, Güney, Kuzey ve Güneydoğusundaki yeni kesimler eski kentin uzantısı olarak ele alınmış ve Stockholm'deki gibi bir metro ağı ile bağlantıları kiarulmuştur. Rotterdam'da ve Batı Almanya'da Frankfurt yakınındaki Nordweststadt'ta Bielafeld'in artı nüfusunu emmek için 1954 yüında kurulan 20 bin nüfuslu Sennestadt yerleşmesınde de aynı ük»ler görülmektedir. Eski kentin uzantısı olarak çözurn, geneilikle, daha küçük, gerekli kolaylıklar ve doyurucu bir istihdam düzeyıne ulaşmasına güven duyulamayan yeni kentler için kullanılmaktadır. Bir zamanlar İngiltere'de karşı çıkılan kentsel tümlük görüşünün bugün birinci önemde gözetildiği unutulmamalıdır. 1965 Paris Bölgesi Ana tmar Planı da aynı sürekliliği göstermektedir. özellikle iş pazanna göre bölgenin tümlüğünü korumak ve günlük gidişgeliş uzaklığmı azaltmak istekleri planı yönlendiren başlıcs etmenler olmuştur. KKÜ Kıymetll ejlm, fevglll babamız, T.CD.D.'dan emekU Şube Şefi biricik varlıgımıı, ş ADİL IUMAY ın, âni v t acı kaybı dolayısiyle cenazeslne katılan, çelenk gönderen, telefon, telgraf ve mektupla tazlyette bulunan akraba, dost ve yakınlarımizla en müşkül anımızda büyük bir içtenlikle yardımımıza kosan ve acımuı paylaşan Basınköylülere minnet ve sükran hislertmizi bildiririz. TÜMAT, MUMCUOĞLU, BERKAN Alleleri I Cumhuriyet 5411 TEŞEKKÜR Karımm tedavisi için geldigim Almanya'da anl olarak hastalandım ve doktorlann gösterdiği luzum uzermfl ameliyat oldum. Doktorlann maharetli elleri ve dostları» mın iyilik temennileri sayesinde kısa zamand» sıhnatune kavustum, pek yakında işimin başma döneceğim Hastalığım sürestnce bana mektup, telgraf ve çiçek göaderen. telefon eden Almanyaya kadar gelerek benı nastanede ziyaret eden vefakâr dostlarıma, candan tesekkür pderim. WİLLİ BLÜMEL CCumnUriyet: »432) SONUÇ Yukandakı açıklamalardan ortaya çıktığı üzere, bir grup yeni kentler kentleşmiş bölgelerden uzakta. ya bir nammadde kaynağınm varlığı dolayısiyle, ya da kırsal alanda sanayileşmeyi sağlamak gibi ekonomik nedenlere bağlı olarak kurulmaktadır. Ikıncı bir grup yenl Kentler, konut, istihdam, eğitim, boş zaman etkinliği ve iş olanaklarıyle donatılmış bütüncül bir çevre yaratma amacıyle gerçekleştirilmektedir. Britanya ve Fransa'daki uygulamalar, Hollandadaki Lelystad ve Hollevoetsluis projeleri ve Kopenhagen'in yeni ke» simleri bu grupta sayılmahdır. Bu kentler metropolitan alanın bir parçasıdır, kendinci (otonom) degildirler. Üçüncü bir grup, bir kentin uzantısı olaraK gelıştirilen yeni kesimleri içeren «uydunlar grubudur. Stockholm'de metro ağına koşut olarak kurulan ve ker.dinci (otonom) duruma gelmesi olanağı bulunmayan yeni kentler ile Tapiola (Finlandiya), Albertsland (Danimarka), Sonnestadt ve Nord veststadt (B. Almar.ya) ve Amerikan yeni kentleri bu gruptadır. Son olarak, varolan kentsel bölgeler içerisinde girişilen büyük çaptakı ınşaat işlemlerinden de söz edilmelidir. Fransa'nır. büyük konut projeleri bunun tipik örneğidir. Ancak bunlar, yeni kentler olarak degil ama, belld «uydukent ler» olarak nitelenebilirler. HUkümet programma geçml? olan «Köykent» ve «Uydukent» lerin hangi ilkelere bağlı olarak geliştirtlecekleri ve yukanda sıralanan gruplardan bangisinin içinde yer alacaklan henüz açık seçik belirlenmij degUdlr Türkl İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünden 1 Enez Kidrohelyo Terapi Araştırma Merkezinln 2.970.000. lira keşit bedelli 6. ncı tasım ınşaau tşinin 23^.1974 günü yapılan kapalı zarf usulü eksiltmestnde teklil olunan tenzilât lta < âmirliğince layıkhat görülmedığin. den mezkur iş ayni şartlarla ve kapalı zarf usulü Ue yeniden ihaleye çıkanlmıştır. 2 îhale 10.7.1974 günü saat 15.10'da Bektörlük Alım ve Satım Komisyonunda yapılacaktır. 3 Talip olanların iştirak belgesi alabilmek üzere ihale dosyalannda istenilen belgelere ekleyeceklert dilekçelerini 8.7.1974 günü saat 16'ya kadar Rektörlük İnşaat ve Muamelât Müdürlüğüne vermeleri. yeterlik belgesi alanların bu belge ile birlikte 2490 sayüı kanuna göre nazırlayacakları teklit mektuplannı ihale saatinden bir saat evvel Rektörlüğe vermeleri ve 1974 yılında Ticaret Odasına kayıtlı bulunmaları gerektir. 4 Geçici teminatı 102.850. liradır. 5 Şartnamesi Rektörlük tnşaat ve Muamelât Müdürlüğünde görülebilir. \ 6 Postada vakl gecikmeler nazara alınmaz. (Basın: 17161 5410) BİLİM TEKNİK'in TBTAK Kentsel bölgeler dışında kurulanlar Hemen hemen tüm Ülkelerde izlenen kalkınma siyasası, bölgelerarası dengeyi kurmaya yöneliktir. Yeni kentler bu dengenin sağlanmasında bir araç olarak kullanılmaktadır. Bizim Beş Yıllık Kalkınma Planlarımızın benimsediği temel ilke de «bölgelerarası dengeü kalkınma» diye özetlenmektedir. Aynı kalkınma planları, son yıllarda büyük kent ler nüfusunun hızla artmasmdan ötürü, «nüfusun yurt yüzeyine dengeli dağılımını» da ön görmektedir. Uydukent ve Köykent kavramlan da anılan ilkelerin uzantısı olarak doğmuştur. Yük.Mak.Mühendisi; TURGUT AĞAR Y R Y I N E V I S NR U A: İNSAN BİLİ1MC SİSTEM • SE VK v İDARE e İKİLEMLEPİ GULYftYlNEVI 4G L :RA OOEMELI 43 LIRA. ^OPĞ.T.M l<mlavankara tel:ll?541 MINNETDGLU YAYINEVİ cığıloğlu istanbul tet 26 86 80 Heriş Rek: (673 5434> Bir metropolitan merkex yakınmda merkezin uzantısı olmayarak kurulanlar: Kalkınma siyasası nın saptanmasında gözetilen başh ca ilkelerden biri, bir kentsel alan daki nüfus ve ekonomik etkinlik lerin yoğunluğunu önceden kestire rek aşırı büyümeyi ve bir bölgenin öteki kentlerin zararına gelis mesini önlemektir. Türk kalkınma planlan da bu ilkeyi gözetmış ancak gereğini yerine getirememiştir tki onyıllık dönem süresın ce Londra, Paris ve Batı Hollan da'da yapılan uygulamalar da bv ilkeye yaslıdır. Sir Patrick Abercombie'nin ye Şil bir kuşakla çevrilmiş ve bu ye şil kusağın öte yanında bir taç bi çiminde yerleştirilmis yeni kentlerden oluşan «Londra Ana tmar Planı» yirmi jıl süreyle Avrupa kent plancılarını etkilemi?tir. Bu etküıin ölçüsü o denli büyüktür VEFATLAR vt <ııhınlı,'ih<ı mstrsekkıl ce«<;e nerısın ekıbimu. lır telttınlı tmrmi2<tlır. iılt't ılinı vt umtm ffluınıelit icin ayn kif ücret ahRmaz, ccnue ıslermı isletmnı; «erılıte ( t v u ı lanltriıtizı ııylıs ri2. İLÂN NEVŞEHİR PAMUKLU DOKUMA SANAYİİ ANONİM ŞİRKETİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN Fabrikamızda mevcut takriben 94 ton muhtellf pamuk telefi 9.5 ton üstüpü, 5 ton hurda temiz çember. 2.5 ton jüt kanaviçe ve 28 kalern muhtelif ıhtiyaç fazlası malzeme 18/7/1974 Perşembe günü saat 10da fabrikamızda toplanacak komisyon huzurunda satılacaktır Fabrikamız «atışı yapıp yapmamakta ve dilediğine •atmakta serbesttir. îlin olunur. Ba«ın: 17906 5413 Tel.: 47 2 0 06 İSLÂM CENAZE İŞLERİ KOT lufiin Miımleteı y ııT »İTjk iıtrt yıırt ıci, y»M dısı, yurl lyttm yurda ccnzt ukli Tl»ılır Imn Wr mtıMe tmti Cenajans: 604 5405 yede.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle