19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 12 Temmuz 1974 AfiDULCANBAZ TURK«., SELÇUK KEPnELİK &u L A&DÜUAHBAl'iA TUHFİL HOttmM MAtiFETli# BUNLA&.M 4ÎNİ>E(TAr<ıMıMl 47'LİLER FÜRUZAN 17 Aane«i bildik diklijindeydi. Bmlne mutiuluk sayılacak esintinin içini arıtmasiyle gevşemişti. Siz beni aptal mı sanıyorsunuz? demışti. Annesiyle babası hızla bakmışlardı birbirlerine. N'olmuj da aptal tanalım? Hiç i*te. Söylenecek sözü bilememistl ya hedefe vurduğunu anlamıştı. Arada utanmazca bir aldırmazlıkla patlayıveren gecelerden sonra o sabah kadın erkek işini açıklayacak olan bu küçük köylü kızına olağanüstü bir beğeniyle bakıyordu. Kimbilir kıyısından berisinden vanp da uzaklaştığı o çırkm şeyin (füzel olamazdı. Öylesine sinsice gizlenip ayıplanıyordu ki) aydınlanmasına göğüs gerecek, ağlayıp ürkup geri çekilmeyecekti. Kiraz, çayının soa yudumunu içip: Bir ere yürekten meyillenip de kaçıverirsen kadın olursun, demişti. Nasıl? Seni ellediğinde sen de alav alav olup kahrsm. Emine irkilmişti. Geçen yıl okulun bahçesinde yaşıtı Kaya'nın gelip saçlarını çekmesinin çok ayıp olabileceği utancı hızla kayıvermişti aklından. Kaya onların yakartop oynadığı anı gözlemıj, Emine fırladığında ardından yetisip «Kız k u san kız, ara sıra beni ara kız> deyip saçını tutuvermişti. At kuyruğu yapılmıs açık kumral saçlarını tutamıyla çeken oğlanı itmek, vurmak, tekmelemck gibi giderek zora acıya yönelen ijlemlerı bir çırpıda yapıverme isteğiyle kıvranmıstJ. Çocuğa duyduğu öfkenin gücüyle ne yapacağını bilemiyor, saçlarının köklerine basan atejia acısına dayanamıyordu. Konuşarak karsı komayı, hiç olmazsa Kaya'yı bu yolla aşağılamayı, küçültmeyi istemişti: Aptal sen de. Benim saçlarım »an mı? Ne yapalım. ama türkü öyle. Örtmene soylıycem bak ilk derse girdigimizde, hem nasıl.. Söylersen söyle. Benim babam belediye b*| kanı olacak. Benimki de basöğretmen. Hem de olmuş. Herkes basöğretmen olur. Belediye bajk*nı olmak kolay mı? Saçları hâlâ Kaya'nın elindeydi. Çocuğun duru IU yejili gözlerindeki yabanıl pınlüyı görünce yüreği soğuyuvermişti. Kaya'nın bakmamak için saçmın elverdiğince çevirdiği başını dık tutmay» çalifarak: Bak girince söyliycem... Sapaktan birkaç öğretmenle birlikte annesinin geldiğini görünce Emine korkmuştu. Böyle görünmenin yakışıksız olabileceğini belki de annesine Kaya'ya karşı koma isteğini yeterince anlalamıyacağını kestirmişti. Bırak artık bak fena olacak. Annesine güvenip de kendısini korkusuı sanana bak. Emine'nin saçları çocuğun avuçlarından kaymış, ardından da Kaya yarı saşkın yarı aldırmat yürümeye başlamıstı. Pis Erzurumlu sen de, demişti Emine. Bele diye baskanı oğlu olsan n olacak, Istanbullu degıUın ki. Kaya sarkık bir gülüşün yerleşiverdiği yüzüy le kalakalmıstı. Emine kurtulduktan sonra yatıg mış, hattâ yorulrnuş bir durgunlukla arkadaşları nın yanma dönmüştü. Kaya'yla yasıttılar. Boyiarı oıle eş sayıIırdı, belki bir baş daha uzundu Enune'den. Kaya sonra bir çarpışmaaa vurulanlardaa dı. Bektaş Elçın oğlu Samı Kays Elçın. Hanım'dan doğma. Doğumu Erzurum. 1947. Hacettepe Ünıversitesi anarşik ulaylara kanfmış. Silâhlı çatışmada vurulmuştur. Gazetelerin o günlerdekj manşet haberlerindendir. Herkes ıbretle okuyoı, bu çehır şakilerinın üniversiteli olmasım anıamaya çaİışıyordu Fotogıafında yeşil gözlerine ayaınhk veren kara bıyıklarını. alnındaıu saçlarınm gür tacını aralayıp neden s o u a çoeuklugunun Erzurumlu Öğrencisını tanyabılmişti. Ikinci fotoğraiın altında «Anarşıst genç vurulduktan sonra» diye yazıy.ordu. Yere Doylu boyunca uzanmış gürbüz delikanh bir vücudun üstüne serpilmis kara lekeler görünüyordu. «Cebinde 20 lira bütiin, 365 kurus bozuk para. kimlik belgesi bulunan anarsist gen cin Filistin gerilla kampında bır yıl snahlı eğitim gördugii iddia edilmektedir.» Lekeler çoğalarak yürek noktasından ta dızkapağına dek iniyordu. Hepsi kurşun deligı. «AP'nin ileri geienlerinden olan babası Bektas Elçin'le konuşan muhabirimize dertli baba, «Durum ıçin söyleyeceğim yoktur. uerçek bir Türk çocuğunun böylesine bir yanlışa oüsmesı bır baba ıçin zuldür. Başkaca söylevecegım yoktur» demiştir. üğlunun ölüsünü teslim alan babası Bektas Elgın. Erzuium'a aıl» kabristanma defnedıleceğını söyleyerek «Ne de olsa kanımdandır, adımdindır» demijtır. Her erle olur mu kı Kiraz? Olur mu ya, olmaz. Karı koca arasında meyıUenme o l m u BATFDA DEMOKRATIK SOL Doç: Dr: Ahmet Taner KIŞLALI Demokratik Sosyalizmde olçu, iktidara şiddet değil, seçim yoluyla gelmektir • «Halk sektörü ile, yoksul sınıflann örgütlenmesinde bir Önemli adım atıLmak istenmektedir. tktisaden çok sınırlı kaynaklara sahip olan smıflar, ancak olanaklarını bir araya getirirlerse, üretim araçlan mülkiyetinin küçük bir azınlığın elinde tekelleşmesini önleyebileceklerdir.» : •>t ebnılı. SiP; cak binlerce, yüzbinlerce isçlnın kuçuk odentilerı bır araya gelerek, kacfro partilen ıle mücadele edebllecek finansman gucünü yaratmıştı.. Işte kütie pârtileri bövle bir zorunluğun urunüvdü. Çok üye, muntazam yatınlan ödentiler ve bu kadar üyenin gerektirdığı. merkezin otoritesine dayalı bürokratik bir yapı, vok«ul sınıflann örgütleri için kaçınılmazdı. Parti, üyelerimn bilinçlenmesi olçüsünde güçleneceğı ıçin, bır iç eğitim faaüyetinin de aynı zamanda yürütülmesi gerekiyordu. Yani örgüt, aynı zamanda bir «halk okulu» olmak durumundaydı îktisaden güçsüz smıflar, «iyasal havata ağırlıklarını ancak bu yolla koyup. reıimin Itarar alma mekanizmalarını ancak bu yolla etki'.eyebildıler Ama sadece siyasal planda kalan bu örgütlenme yetersiJtfi. Yapılabilen tek şey, mevcut ekonomik ıktiriarın, yani egempn sınıflann bazı tavizler verebilmesini sağlamaktı. Yoksa egemen sınıfın egemenliüi sürüyordu. nın sağlaması beklenen bir siyasal yararın onemı de hatırlanmalıdır: Ancak bu yolla, ekonomik iktidarın en tehlikesiz ve toplumda en az sarsıntı yaratarak el degı$tirmesi olanagı vardır. zun süre yaşamasına bir noktî da hizmet etmemış mıdır? Evrim mi, devrim mi? Aslında sosyalızmın demokra tık mı, yoksa totalıter bır yor de mı gelışeceginı her ülkenı kendine ozgu koşullan belirlt mektedir. Örneğin Batı Avrupa da ışçı örgütlerine doğrudan do ruya dayanmayan sosyalist paı tıler ıhtilâlcımarksıst nıtelıkler nı az çok korudular. Halbuki Ir gıltere'de doğrudan doğruya ser dıkalar tarafından kurulan v maddi ve manevi bakımındaı desteklenen; Iskandınavya gıt bütün sendikalarm sonrada: parti ile sıkı organık bağlar kuı duklan ülkelerde, partı ışçı sın fmın durumunu düzeltmek ıçi. yakın gelecekteki reformlan ileı deki ihtilâlci eyleme tercih ede oldu. Fakat sosyalist akımlann geli! me yönlerinı etkileyen koşulla bu kadarla kalmıyor. Rakıp paı tilerm ve kapıtalist sınıfın uzlas maz tutumu da sosyalistlerı ser' leşmeye, demokratik yolun çıka olmadığına inanmaya ıtmektedıı Fransa'da 1924 ve 1936 dönerr lennde, îngiltere'de 1929 vılınd sol hükümetler. bankalann v büyük işletmelerin, rıatta dış Ki pıtalist güçlerın baskısıyle ışlt mez hale gelmışlerdır. Bu durı mun sosyalist partilerde, kapıtf list düzenin temelinden değişt rılmesinı ısteyenlerin sayısını çc ğaltması doğal değil mıdır? Kralm oglunun kral, generalioğlunun general, milletvekiliniı oglunun miras yoluyla mılletvek li olduğu dönemler geçmıştit Halk bir zamanlar bunu tam! men doğal karşılarken, bugüı durum değısmiştir. Bır profesö veya subav ölünce oğlunun yen ne geçmesıni kimsenin kabul e1 medigi bır dünyada yaşıyoruz Fakat bir fabrikatörün veya aı matörün oğlunun miras yoluyl; babasının yerini almasma çoğun luğumuz itıraz etmiyor. Tarihse evrim bu donemin de degışeceği ni göstermektedir. Ama nasıl de ğisecek? Uzun sürede mı, kısı sürede mi? Barışçı yollardan mı şiddet yolu ile mi? Bütün bun lar bizim ve o imtiyaz sahipleri nin tutumlarına bağlı. Tarihtı hep böyle olmuştur. Ama bu tu tumların da belirli koşulların bi! ürünü olduğunu umıtmamaüyız Ve demokratik sosyalizm Demokratik sosyalizm denince, gunümuzde, çofulcu demokrası ılkeleri içinde hareket eden siyasal partilere dayalı bir sol anlaşılmaktadır. Daha basitleştirirsek, tek ölçü, iktidara şıddet yolu ıle değil de seçim yolu ile gelmeğı Itabul etmek oluyor. Bir defa seçim yolunu kabul edınce de, partı kuruluştakı görünüşünden uzaklaşıp, genellikle temelde bazı değışikliklere uğramaktadır. Marksızmın bazı ana görüşlerini terkedıp, sınıi partisi olmaktan çıkmaktadır. Çünkü iktidara ulaşmak için sadece ışçı sınıfının oyu ve destegi yetmemektedır. Orta sınıflara da sevünli gbrünmek ıçin verılen tâvizler de sözünü ettıgımiz yapısal değışiklikleri dogurmakta Yoksul sınıflann örgütlenmesi • Halk sektörü» Ile, yoksul sınıflann drgutlenmesinde ikinci ve asıl önemli adım atılmak istenmektedir. tktisaden çok sınırlı kaynaklara sahip olan »ınıflar, ancak olanaklarını bır araya getirirlerse, üretim araçlart mülkiyetinin küçük bir azınlığın elinde tekelleşmesini önleyebileceklerdlr. Bu hem sosyal adalet ve barış İçinde hızll bir kalkınmanın, hem de gerçek bir demokrasinin koşuludur. Üretim araçlarının mülkiyeti küçük bir azınlığın elinde toplandığında da, devlet elinde tekelleştiğınde de, demokra«inm gerçek anlamda varolmadığı or tadadır. Bu durumlarda, siyasal iktidan, ya ekonomik iktidarın temsilcılerı veya ekonomik gücü devlet adına denetleyenler kullanmaktadır. Halk sektbrü ise sadece ekonomik iktidan geniş bir tabana oturtmakla kalmavacak, siyasal iktidarın kullanılmasına, aynı derecede genış bir tabanın katılmasını da sağlayabilecektir. Ama halk sektörü uygulaması dır. Karı koca rru? Kiraz kirpiklerini kaldırmıs, Imlne'y» yaklaştırmıştı başını. Saçlarından ochk söndükten sonra tüten isli koku gelıyordu. Yan yanmıs kömürlerın saldığı soluk almayı en» gelleyen bır kokuydu bu. Emine nıye ük o sabah burnuna çarptığıra bilmıyordu Ben çıkaramadım dedıgını, Errune ö ziime açık degıl sorduğun. Bır gece nınem geldigınde daruşıp öğrenelim. Kadın olraanın bir erkeğe varmayla mı, riirekten çırpmarak rr.eyıllenmeyle mı, yoksa gebelenip ana olmayla mı olacağını bize ogretır. Demek ki annesindeki gevşek. vaygın. denetleyemedıfi davranışlannın ortalara döküldügü o gecelerdeki duygu diklutsizliginin ne olduğunu Kiraz da bilmivordu. Oysa annesi Kirazı tokatladığmda «Her şeyi bilir bunlar» demişti. Gebeligi, sevmeyi erkegı bi liyordu da, kadın olmayı. kadın edılmeyı pek bılnıiyordu. Okula geç kaldığını sokak kapısı çalın. dıginda anlamıştı. Pencereden baktıklarında evin çıkmasının altmdan uzanan annesimn okulundaki hademelerden Kadir'i göriip gülmeğe başlamışlardı Kiraz'la. (ARKAS1 VAR) mı? SANAT DERGİSİ Son günlerin aktael kopasnnn PD vetkili kalemlerden sonnjor Sanatta mnstehçen vesansur ŞEVKET KAZÂİiM • Adatet Bakam ıle sanatta müstehcenlik ve sansur konusunöa yaDilan konuşma Prot. Ur FARUK EREM • Barolar Biriiğı Baskanı «Hukuk Açsından Sansür» konusunu ıncelryor MET1N ANO «Ttyatro ve Sansur» BEDRIRAHMIEYÜBOĞLU «Plastik Sanattar ve Sansünı ORHAN DURU «Edebıyat ve Sansur»» TUNCAN OKAN veONAT KUTLAR • «Sinema ve Sansür» KARIKATURCULER GOZUYLE. • Karikaturcülenmtz sanattB müstehcen ve sansuf konusunu çızgılerle düe getınyortar. ATİLLAİLHAN Haftnmn Yazısı «Yasalar Müstencen; Tanımtamaz sma Şenatçıltöı Tanımıar» Sanatın 7 dalından haber röportaı ve eiestıriler.. Kapitalizme ttpklyi slstemleştırenlerın getirdıklerı alternatıJir» gunümuzde uç m»ddede özetlenebıleceğını sanıyoruz: • Üretim araçlarının mülkiyetinin topluma aıt olması; • Üretim araçlarının demokratik olçuler ıçınde çalışanlar tarafından yönetilmesi; 0 Üretımin amacmın Insan olnıası, yanı uretımın insanın lhtıyaçlarına cevap verebilmek uzere düzenlenmesi. Üretim araçlarının toplumlastırılması amacıvle buiunan veya uygulamada ortaya çlkan formül, hep devletleştirme olmuştur. Bu durumda da devlet adına onların yönetimini ela alanlar, yenı bir sınıi meydana getirmişlerdır. Emekçiler açısından bu kez başka tür bır yabancılaşma baştamıştır. Artık söz kortusu olan kapıtalıstsız bır kapitalizmdir. Toplumsal esıtsizlikler, başka bir biçim altında ve başka bir düzeyde sür^ duğu için, yeni «egemen sınıi» ozgurluklerın tanınmasından çe kinmektedir. Marksist bir iktısatçı olan Bettelheim'in de belirttiği glbi, demek ki önemli olan üretim araçlarının mülkiyetinin kıme aıt olduğu değil, artı değerin kımin tarafından denetlenrfijidir. Türkıye'deki bütün buyuk aile ortakhkları halka açılsa, acaba bu niceliksel degışım, sıstemin niteleginı de sanıldığı kadar etkiyebilecek midir? Yönetim gene eski sahıplerinde kalacağı için, tam tertine, halkın kuçük tasarrufları mevcut ekonomık iktidan bir kat daha güçlendirecektir. Ü»telik de egemen sınıf, kendisine yeni bir toplumsal deıtek bulmuş olacaktır. Görülüyor ki, yabancılaşmanın asıl kaynağı lermaye • emek ayrımıdır. Bu ayrım aürdükçe toplumların sağlıklı bir biçimde kalkınmalan ve bireylerın mutlu olmalan olanaksızdır. Devletleştirme de sermaye • emek aynmım, dolaytsiyle yabancılaşmayı ortadan kaldıramamaktacTır. tşte «halk »ek törü», tarihsel bir sentez olarak, bu koşullar ıçinde ort»ya çıkmaktadır. «Üretim araçlarının demokratik ölçüler içinde ve çalışanlar tarafından yönetilmesi» özyönetimi, «üretimin amacmın insan olması» ilkesi de merkezl ve zorunlu bir planlamayı gerektirmektedlr. Gerek aristokrasi gerekse burjuvazi, sayıca az, fakat ıktisaden güçlü kişilerden olusuyordu. Seçim bölgelerinde, kendi adaylannı yasama organına sok mak isteyen birkaç kisinin ekonomik gücü, seçim kampanyasının finansmanı için yeterliydi. Daha sonra benzeri ekonomik çıkarların temsilcılerı meclislerde bir araya gelerek, ilk kadro partilenni meydana g^tırdiler. tşçi sınıfı bir toplumsal güç olarak ortaya çıktığında, durum buydu. tşçı sınıfı, aristokrasiye ve burjuvaziye oratıla çok daha kalabalık, fakat ekonomik yonden o derecede güçsüzdü. An Aslında bıraz denne ınen bır gözlem ıle, demokratik sosyalıame giden yolu marksızmin açtıJını söyleyebılinz. Çünkü ışçi sınıfına dayanan bir siyasal parti kurarak «burjuva demokrasinsinden yararlanılmasını öğütleyen bizzat marksızmın kurucularıdır. Ne var ki, bu görüşe uygun olar«k kurulan bazı partıler, yukanda değmdigimiz etkenler de dahil, belirli koşullar altında marksizmin kendilerıne çizdiği eylem alanından yavaş yavaş uzaklaşmışlardır. Bütün bunlara karşın, sosyalizmin demokratık yollardan gerçekleşebileceğine bugün bile kuşku ile bakanlann bulunduğunu biliyoruz. Çünkü kendilerini sosyalist olarak ılan eden ülkelerdeki örneklerin totalıter yanları ağır basıyor. Ama unutmamalıdır kı, Fransa'da krallığın yıkılması ıle birlikte «terdr»ün de gelisi, çok kimsenin cumhuriyet rejiminin demokratik olabileceğine uzun süre ınanmamasına sebep olmuştur. Örneğin Stalin de kurduğu demir pençeli rejimle, demokrasinin ancak kapitalist düzends var olabileceği propagandasına, dolayısiyle Batı ülkelennde kapitâlizmin daha u BİTTİ TİFFANY JONES « E CSlDEL/AA GARTH Halk sektörünün anlamı îktisıden güçsüz «ınıfUnr, sendıkalar, halk ortakhkları kooperatiller, «osyal güvenlik ve yardımlaşma sandıkları ara cılığıyla «halk sektörü>nü oluş turmalan ve gelecek ekonomik iktidarın temelini meydana getirmeleri, geçen yüzyıldaki başka bir süreci hatırlatıyor: Kadro pırtilert karsısında kütle partilerinin dogması türecini. Kadro pârtileri, iktisa'len güç lü sınıflann alyaıal örgütüycfü. 88* sayıtı bugün < ıktı ç çoic s>ooer. «CALMAC3lArW O N OLMAU LIZ CumhuHyet M38
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle