19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 18 Mayis 1974 f, sözlük anlamında suç, kusur veya ceza ba, ya da, bunlarm bağışlanmasıdır. Afsuçu, kusuru veya cezayı bağışlamak, daha dar anlamda, mazur görmek demektir. Bir kimsenin bir başkasım affetmesi için, her şeyden önce, kendisine karşı bir haksızhğın işlenmiş olma sını gerektirir en azından. Diyelim, siz namuslu bir ir.sansımz, örneğin, elinize geçen fırsatlardan yararlanmayı küçüklük sayan bir insan. Memursanız, size verilen yetkileri kötüye kullanmamış; çalabilirken çalmamış, rüşvet alabilirken almamış bir devlet görevlisisiniz diyelim. Birisi, sizi kıskanan, çekemeyen birisi <ki. her zaman çıkar böyleleri), kalkıyor, görevinizi kötüye kullanmak, fırsatlardan yararlanıp cebinize haksız yoldan paralar indirmekle suçluyor sizi. O zarnan, onurunuzdan zede lenmiş bir insan olarak, önce savunmaya, sonra da saldırıya geçersiniz elbet. Bundan daha doğal ne olabilir?. Şimdi, gelin, bir millet temsilcisinin, bir yüksek devlet görevlisinin, kendi özel kişiliğinden soyunarak, salt ulus onuru, ulus çıkarı açısından dav ranışmı ele alalım. Bir milletvekili, ne zaman so rumlu, daha doğrusu görevli sanır, sanabilir kendi ni millete karşı işlenen suçlar konusunda? Milletin öz vaılığına, töresine ahlâkına yasasına yönelti len saldırılar yıkıcı eylemler, davranışlar karşısında değil mi? Evet. Bir milletvekili. kimin vekili, kimin sözcüsüdiir? Sağlı sollu görüşleıin, inanışların çatışa çatı şa bir denge kurma, bir denge sağlama çabasında olan, olması gereken demokrasilerde, temsil ettiği partinin sözcüsü, savunucusu değil mi? Sermayeden yana olan, sermayeyi baştacı eden bir partinin temsilcisı, elbette ki sermaye güçlerini tutacak ve savunacaktır. Yoksul halktan yana olan bir partiyse, ezilenleri tutacak, onların esenliği doğrultusun. da girişecektir savaşa. Sağ görüşlü sol göriişlü, sağ partili sol partili temsilciler, kendi görüşleri, kendi anlayışları açısından değerlendireceklerdir oiayları, olup bitenleri. Bunda kimsenin süphesi yok. Ceza Yasasmın 141142. maddeleri açısından baka Jım olaylara. Bugün, Türkiye'nin ana sorunlarından biri büyük halk çoğunluğunun farkında olmama sına rağmen bu maddelerle kısıtlanan, kuşa çevri len düşünce özgürlüğü sorunudur. Faşist İtalyan yasasından aktarılan bu maddeler, faşist iktidan ayakta tutmanın biricik yolunu, düjüncelere kilit Olaylar ye göjnüşler GENEL AF GENE LÂF Vedat GÜNYOL vurmakta bulmaktadır. Sosyal bir sınıfın öbür soı yal sınıflar üzerinde egemenlik kurmasını önlemedir söz konusu. Aslında, bu maddelerin amacı, ege men sınıfın durmadan egemen olmasını sağlamaktır. Bu egemen sınıfın temsilcileri, elbette ki, o sınıfı savunacaklardır. Bir sınıfı, bütün dünyada olduğu gibi bizde de bir sınıfı (ki, bugüne bugün boğazına kadar servete batmış, sömüre sömüre güçlenmiş, güçlendikçe sömürmüş, sömürdükçe semirmiş bir sınıftır bu), savunmanm biricik yolu, gerçekleri perdelemek. gerçekleri dille getirenleri çeşitli yollardan susturmaktır. Ceza yas^sınm 141. 142. maddelerine sırtını dayayan bir sınıf, egemenli ğini sürdürme çabasmdadır bugün Türkiye'de. Af konusunda harcanan bunca olumsuz çabalar, hınzır ca manevreler, engellemeler boşuna değil. Bir avuç sermaye sınıfı ve onun yardakçıları, Türkiye'nin kaderini kendi rezü çıkarları uğrunda ellerinde tutma çabasındadırlar. Sermayeye yöneltilen her türlü eleştiriyi, kendilerine yönel tümis saymayan, sayamayan bir sağcı (yani löpçü, çtkarcı) politikacı gösterebilir misiniz? Haksız servetleri haklı sayın, hırsızlıklan, dolandırıcılıkları, düzenbazlıkları kendilerine yarar sağladığı sürece mazur, hatta haklı gören, görmekten utan mayan kışiler için, af söz konusu olunca, dört elle sarıldıkları, sarılacakları tutum ne olabilir sizce, katilleri dolandırıcıları savunup, bunlara karşı çıkan düşünürleri harcamaktan başka?. Sağcı politikacılann, düşünce suçlularını (!) bir yana atıp, kader kurbanları diye adlandırılan canileri, katilleri, vergi kaçakçılarını bağlşlamaları, kendilerini bağışlamak olmuyor mu bir anlamda? Yurdunun esenliğl uğranda kanını canını hiçe sayan, saymış olan nice dürüst d'üşünce adamını hapislerde alakoyup; kızkardeşini (gönül rızasıyle de olsa, ki hep öyle olmaktadır) kaçıram hayvanca öldüren, tarlasına haklı haksız ayak bastı gerekçesiyle şunu bunu kurşunlayan, bir ağız dalaşında dili sürçeni bıçaklayan, ırzl namusu bacak arasında sayıp cana kıyanlardan yana çıkmak kimin harcıdır, kimin harcı olabilir oy avcılarından, koltuk düşkünlerinden başka? Bir toplum düşünebilir misiniz kl, orada, çalıp çırptıkları, milletir» kanını eme eme palazlandıkları o karunlar gibi yaşayışlanndan, o kan fışkıran yüzlerinden, kalın enselerincfen, pişkin suratlanndan belli olan, olmakla da kalmayıp ispatlanmış bulunan hızsızlar kolayca ve alkışlar arasında bağışlansm da. onlara «siz hırsızsınız» diyenler hapislere, zindanlara atılsın, atılabilsin? Ne yazık ki, TCrkiyemiz, lâfla değil, kafamız yüreğimizle sevdiğimiz, on paralık bir çıkar düşüncesine kapılmadan, bir lokma bir hırka özgürlügünün onuruna yaraşır bir özgeçiyle bağlandığımız ülkemiz bu denli acınası durumda. Kim sokuyor Türkiye'3'i bu duruma, hiç düşüntfünüz mü? 1966'lara dönelim, isterseniz. Açalım Cumhuriyet gazetesinin 20 temmuz 1966 günlü sayısını. Büyük puntolarla şu yazılı orda: MECLİS, SABAHA KARŞI AFFI ÇIKARDI. Ama, yazının hemen üstünde, daha küçük puntolar la ?u cümle yer ahyor: «141 • 142. madde suçları affın dışında bırakıldı.» Daha da geriye, bir yıl geriye gldelim 6 nisan 1965'lerdeyiz. Karma Bütçe Komisyorıunda, 1965 yılı bütçesinin müzakeresinde, bir gün önce Adalet Bakanı Irfan Baran'ın Marksçı felsefe ve sosyalist düşünceleri açıklayan iki kitabın toplattırıldığına gerekçe olarak söylediklerini buraya aktarsam gülersiniz. Yani, cfüşünce özgürlüğü olmayacak bu mem lekette, kimse Anayasa, herkes düşüncesini dile getirmekte özgürdür dese de düşiindüğünü söyleyemiyecek. Çünkü. düşünce özgürlüğü bu memlekete komünizmi getirecek, ayrılık gayrılık getirecek. Açhğa ışsizliğe çare aramıyacaksın, okuyup aydınlan>masına çalışmadığın insanlan. suspusla, baskılar işkencelerle, kendine bağlayacaksın. Bu gerinin gerisi, bu çağdışı kafa, yurdu yöneteceklerini sanan akıldan, mantıktan, sağ duyudan. ileri görüşten uzak kimselerin (ve kendi kahrolası çıkarlanndan başka şey düşünmeyen) bazı politikacılann kafası. Demokrasimizin, su yirmi yıllık dlemokrasimizin, Türkiyemize, Ali kıran baş kesen zorbalığl, kurnazlığı, hinoğlu hinliği ile armağan ettigi, iç ve dış sermaye babalarına bağlı politikacılarından ne bekliyebiliriz. katilleri, canileri, ırz düşmanlarını, hırsızları. çapulcuları bağışlayıp, gerçek aydınları zindanlarda çürütmeye çalışmalarındar» başka? Madame de Stael: «Anlamak, bağışlamak. tlr» demiş. Anlamak için, her şeyden önce kafa (varsa eğer), sonra da yürek (varsa eğer) gerekir. Bugün, türlü dolaplar, çeşitli rfüzer»bazlıklar, para pul vaatleri, ya da bağışları ile dümenler çeviren, para babaları ile onların yardakçılarından oluşan güçlü bir çevrenin buyruğundakilerd'en af mı bekliyebiliriz, namuslu Türk aydınları yararına. Ham hayal. Bu çıkarcı, bu politikacılar mı anlayacak yurdun, yurriumuzun gerçek ihtiyaçlannı? Ne gezer! Ama, umutsuzluğa düşmenin de yeri yok bence. Evi, gözlerinin önünde yanıp kül olan İnsanın. eğer insan olmakta direniyorsa, yapacağı şey, yeni bir ev yapmanın yollarını aramaktır. Yanan evimizin yerine, daha güzelinl, daha yanmazını yapmaya bakalım, derim ben. DR. ATABEK NE DER BU İŞE? OKTAY AKBAL Evet Hayır Nedir Şu Memleket Gerçeği? urası Karadeniz'in ortasında bir kıyı sehri. Evimin balkonundan aştğna bakıyorum.. İşte bir gözlem: Oduncular odun kesiyorlar. İki tanesl hızarla kütükleri kesiyor üçüncüEÜ de kesilen kütükleri balta ile yanyor. Yalun bir köyden gelnuşler. Zaman öğleye yakın. En gençleri kapıyı çalıp bir tencere istedi, verdik. Aşağıya bakıyorum. Odunlann yanında tencerenin çevresine oturmuş suya ek mek doğramışlar. Kaşıkla suda ıslanmış elunekleri yiyorlar. Ortancası yolun altındakı deniz kıyısına gitti, sojrundu, kilotla denize girdi. Hava serin, bazıları pardesü giyiyor. Sabahın saat al tısından ögleye kauar oaun yarmaktan terlemis. yorulmuş. yüzü, saçları odun talas)na bulanmış. Tenize çevreye fiy!<ica olsun diye değil temizlenmek, ferahlamak, biraz da yorgunlugunu gıdermeK için giriyor. Burası Karadeniz kıyısında bir il merkezi. Bu köylüier yurdumuzun uygar. kalkınmış kabul edilen Dir bölgesinde ya^ıyorlar. Ben yasadıkıarı köyleri de, evlerini de gördüm. Gece uyurken başlariıiın altına yas tık olarak odun kdtügünü koyuyorlar. Şimdi ben size sorsam nedir şu memleket gerçeği Tanrı askına? «Köyün saatinnde doktor konu suyor: «Boğazmızda bir kuruluk, mrtınızda ağn ve terleme hisseder seniz hemen doktorunuza gidin.» Radyoda köyün saatinde konuşan Doktor ds elbeı ülkemizin gerçeğini bildiği kanısında. Oduncu lann çalıstığı yerden komşu rad yoları dinleniyor. Köyün saati, rde doktordan sonra köy türküleri söyleniyor. Kırk yıldır söyledifimiz «Süpürgesi yoncadan» türküsü değişmiş, Dir tuhaf olmuş. Sözde bu moöern folklormuş, Kapaiıçarşı'dan buldukian köylü giysileri ile sahneye çık mışlar. Ellerinde elektrikli müzik araçlan. Sırtındaki yelek töylü yeleği ama ayakkabısı rugan. Saçları omuzlarına kadar B «öyle fazla bir mürekkep yalamışlığım yok, ama başımdan geçen olay bir hayli ilgi çekici, okurunuz olarak size yazmadan edemedim. Önce künyemi sayayım, adım soyadım, Orhan Kafadaroğlu, 45 yaşındayım, iki de çocuğum var. Mesleğim şoförlük. Şu yollarda gördüğünüz. upuzun dev kamyonlan kullanınm. Bu kamyonlardan daha birkaç tane işleten gençten birinin yanında çahşıyorum. Şimdi de olaya geleyim. 16 mart giinü, Izmir'den, Bursa'ya doğru yola çıktım, hava bir hayli yagmurlu, yollar da bir hayli kaygandı. Dikkat etmesine dikkat ediyordum ya, işte ne diyeyim, Küçük Çiğli önlerinden geçerken, hesapsız bir fren, çıktık yoldan. girdik köyün trafo merkezi binasına. Yine Tanrıya çükürler olsun, gözlerimi hastanede açmak kısmetmiş. îsterseniz mucize deyin, binlerce kilovat elektrik deposunun içinden sağ çıktık. Bir ayağım kınk, biraz da yara bere. Bir hafta kadar Izmir Tepecik Sosyal Sigortalar Hastanesinde yattım, sağolsunlar baktılar ve de taburcu olduk. Şimdi de iş. EJclımm hiç mi hiç almadığı bölüme geliyor. Bir yıla yakm bir süredir, sigortalıyız, her ay elimize geçen beş on kuruşun birkaç kuruşunu, güvenlik altuıda olabilmek için sigortaya veriyoruz. Bir gün başımıza bir iş gelirse, çalışamaz duruma düşersek, ele güne muhtaç olmayalım da, sigorta bize baksın diye veriyoruz bu parayı. Öyle mi ya, işU çu*tftşımdan geçen kazadan bu yana nerdeyse üç ay geçti W sigortadan beş kuruş alamadık. Efendim İş Kanununun lIBL maddesi, kasdi veya suç sayılan bir hareketten iş kazasına uğrayana, iş göremezlik ödeneği verilmez dermiş. Bir de genelge eklemiş buna, mahsusen trafik kazalan için, isl bütün bütün yokuşa sürmüslerdir. Efendim şimdi sizden rica ediyorum, büyükıer oizim sözümüzü işitmezler, ama siz duyurursunuz sesinizi. Lütfen bir sorar mısınız... Biz iş kanunıınu okuyarak sigortalı olmadık, ama ben nasıl ohır da kasti kaza yapanm. Hiç insan altında tonlarca ağırlıkta kamyonla, kalkar da Dile biıe binlerce kilovat cereyan kutusu trafo merkezinin içine girer mi? Kaza biraz da şoföriin kaderi demektir. Ben kaza geçirdığimde sigorta bana bakmayacak da ne zaman bakacak? Hasta olduğum zaman mı? O zaman sigortalı olmarun ne manası kalır. Neyse efendim başınızı agrıttım. ÜzülereK söyleyejlm ki, üç aydır bize bakan yine patron oldu. Sigorta değil Bu işin Ömer Seyfettin'in ünlü hikâyesi .Diyet«ten ne farkı kaldı» Bir şoför okurumun mektubu bu, olduğu gibi sundum size. Hem siz okurlara. hem de Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü ilgililerine... Başta da yeni Genel Müdür Dr. Atabek dostumuza... İnsan inanamıyor, şoför olmak sug mu yoksa diye! Bir sigortalı hastalansa sigorta ona yardım etmiyor mu? Sen «ince eeket giydin» yok yağmur altında gezdirı de hasta oldun, benden sana yardım yok! mu diyor Hayır. Öyleyse niye bu ayrım, bu yarüış davranış?... Açtım Sosyal Sigortalar yasssını, 110. maddeyi okudum: «Kasdi veya suç sayılır bir hareketi yüzünden iş kazasına uğrayan, meslek hastalığına tutulan veya hastaıanan sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği ve sürekli iş göremezlik geliri verilmez. Sigortalıya yalnız gerekü sağlık yardımı yapılır.» Sigortalı şoförler bu maddenin en çok kurbanı olan yurttaş lar!.. Sanki bilerek kaza yapmış, sakat kalmış, üzüntü çekmişler! Trafik suçlarında zabıt yüzdelerine biı göz atmak yeter gerçek durumu görmek için... Bu, elbette ki bir haksızlıktır. Şoför sigortalıların başlanna beklenmedik kazalar daha çok gelir. İşleri gereğicür bu. O zaman da «Sen yaptın, çek cezasını» demek hem yanlı? bir iştir, hem de insanhk dışı bir davranıştır. Özellikle de sosyal sigortamn tasıdıgı anlama yüzde yüz ters düşen bir durumdur. Ama yasa böyle çıkmış diyeceksiniz. Ne var ki, yasalar da insan yapısıdır. Kötü yasa, yanlış yasa eıgeç değiştirilir, değiştirilmelidir de. Yeni Genel Müdür Dr. Atabek ne der bu konuya? Bu maddeyi, buna benzer başka maddeleri değiştırmenin yollanm arar mı, aramayı gereklı bulur mu? Şoför okurumun serüveni ortada, herşey açık, garıplilc. yan hşlık da gözler önünde... Öyleyse?.. Öyleyse çıkmaz yoldan en kısa zamanda, en hızh biçimde dönmek sagduyunun bır gereğidir. NEDtR ÜLKEMİZİN GERÇEĞİ. LERİ? HERKES BUNU BÎLDİGİNİ SANIYOR. AMA UYGULAMA ÖYLE DEĞİL! GERÇEK SADECE NUTUKLARDA, SÖZDE. ÖNÜNE GELEN «MEMLEKET GERÇEĞİ» DERSE SONUÇ, YAZIK KÎ DEĞİŞMİYOR, SÜRÜP GİDÎYOR. Berin TAŞAN Sinop C. Savcıst inm!? Tırnaklan uzun. Sırtma köylü yeleginı geçiıdi mi tamam. Bizim kırk yıllık «Süpürgesi yon cadan> türküsünU olaugu gibi, yıllardan beri söylendigı gibi söy lese olur mu? Elbet bunu degiştırmek gerek. Ama bozarak, çirkınleştırerek. sozcükleri ağzında yayarak, Ingilizce Fransızca söy ler gibi. Köylü poturunu giydin mi, halkın söylediği türküyü nasıl söylersen söyle tamam, öyle mi? Oduncular İngilizce bir şarkıyı dinler gibi ilgisiz işlerine bakıyorlar. Ama bu müzik topluluğunda çalışan gençlerde Mem leketin gerçeklerine uygun bir müzik yaptıklarına inanıyorlar, onlara radyoda yer verenler de. Balkondan aşağıya doğru bakıyorum. Yolun kıyısında büyükçe bir çöp bidonu "ar Çoğunluk la yakında bulunan yabancıların çöpleri dökülüycr. Okullann dağılma zamanı. tlkokula gittikleri anlaşılan küçük bir kaç çocuk eğilmiş, çöp oıdonunu kanştınyorlar. Çöp bidonundan çıkacak bir konserve kutusuna. bir ilaç şişesine ihtiyaçları var. Bel ki götürüp bir eskiciye satacaklar Çöp kutusundan bir şeyler uman bu çocuklara öğretmenlen «23 Nisan» törenine katılabılmeleri için özeı bır giysi yaptırmalarım şart koşuyor. Bay ram törenlnde blr gün lçln Rİyilecek olan bu kılık bugün ayakkabısıyle birlikte en az 200 liraya çıkar. Bu yoksul İlkokul çocuklarınm öğretmeni de memleket gerçeklerini bildıgi kanısında. Daha doğrusu bilmek zorundat^ffüıjkü^ kendisi ^c.'^y^1 10001500 lira rasında maaş aııyor. bir deniz kenti. Kıyılarında her çeşit balık var. Beş yıl önce kalkan bahğının kilosu beş lira, 750 gr. lık bir palamut 2,5 lira idi. Şimdi kalkanın kilosu 20, palamutun tanesi 20 hra. Üstelik yok. On yıl önce hamsi kadar bol olan sardalya tükenmiş, ilâç için bulunmuyor. Artık herkesin kabul ettiği bir gerçek var: Denizlerimizde balık günden güne azahyor. Bunun birçok nedeni var. Bir tanesi, dinamit, trol ve yüksek takatlı cereyanla balık avlamak. Trol ve dinamit atıldığı yerde ba lığın soyunu kurutuyor. Bu işin kötülüğü 90 yıl önce düsünülmüj (18. Safer. 1299) tarihli bir «Zabıtai Saydiye nizamnamesi» çıkarılmıs. Gel zaman, git zaman Cumhuriyet ilân olmuş, Osmanlı İmparatorluguna ait bütün kanun ve tüzükler yürürlükten kaldırılmış, fakat bu tüzüğe dokunulmamı;. Kitaplar yazılmıs, oturumlar düzenlenmiş, konferanslar ve rilmij, sonra bu tüzüğün çok eskl, balık neslini korumak için yetersiz olduğu anlaşıhnış. 4. nisan 1971 tarihinde bir «Su Ürünleri Kanunu> çıkanlmış. Bu kanunun bazı önemli maddelerini yürürlüğe ko yacak olan tüzük de 2 yıl 3 ay gecikme ile 28. haziran. 1973'te hazırlanabilmis. Şimdi su ürünleri yasası da, tüzüğü de yürürlükte. Ama trolle balık avlamak 90 yıl önceki tüzükte olduğu gibi yine üç mil açıkhkta serbest. Peki bu üç mil uzaklık nasıl saptanacak, bunu kim yapacak? Her kıyı ilimizde deniz ürünlerini koruyacak bir deniz zabıtamız mı var? Adam gözünün önünde trolle balık avlı yor. Yakalayıp getiriyorsun. Üç mil açıkhkta balık avladım diyor. Savunmasının aksini nasıl isbat edeceksin? Madem ki bu yasayı özüne uygun olarak uygulayacak bir deniz Örgütümüz yok trolle ba lık avlama uzaklık kaydı konul madan kesin olarak yasaklansa. Bundan zarar görecek trolcü balık avcısı kaç tanedir? Ya zarannı balık böyle, ya kara daki orman? Dört oduncu akşama kadar tam sekiz ton odunu kesip bitirdi. Her evin önü odun yığılı. Yollara taşmış. Ormandan kam yonlara yüklenip evlerin önüne yı kılıyor. Bu kesim işi ağustos ayında başlıyor, nisan sonuna kadar sürüyor. 15 bin nüfuslu il mer kezinde 34.345 ster odun yakılmış bir yılda; yaklaşık 17 bin ton yakacak kereste. Izinsiz kesilen, köy lere yakacak olarak ayrılan odun bu sayının dışında. Yanan ağaçla rı da (ormandan açma yapmak için) bu sayıya eklerseniz belki Avrupa'da küçük bir devletin orman varlığına eşit olur. Oysa kom •u illerde henüz işletmeye açılma. mış zengin linyit yataklan var. Bu orman bu ateşe daha kaç yıl daya nır? Bu da bir başka gerçek. O halde nedir ülkemizin gerçeSon yıllarda herkesin ağzından düşmeyen sözler: «Memleketimizin gerçeğine uygun değil.» «Memleke timizin gerçekleri gözönünde tutularak.» «Memleketimizin gerçeklerini bilen bir kimse olarak.» Anayasa bu gerekçe ile değiştiriliyor. Yasalarımız bu gerekçe ile çıkıyor. Nutuklar, konferanslar, •çık oturumlar, radyo, televizyon yaymları. tlk kez yedeksubayhk görevi için altı aylığına Istanbuldan aynlan, Anadolu'nun bir ilinde üç ay memurluk yapan, yaz tatilinde Istanbul'dan Anadolu'nun bir iline dinlenmeye giden herkes iilkeyi tanıdığını sanıyor. Ülkemi zin gerçekleri üstüne konuşuyor. Bir ülkede «Memleketini» böylesine tanıyan, bu denli çok olur ve hepsi de memleketin kurtarılmasında kendisini görevli sayarsa so nuç da böyle olur. iUt Selâmet Partisinden bazı kişiler, muhalefetle blrlikte oy kullanıp fikir suçlannın affını önledüer; ko»lisyon hükümetini zor duruma düşürdüler. Bu kişiler diyorlar ki: Biz komünistlerin, anarşistlerin, devlete başkaldırmış olanlann affma rıza gösteremeyiz. Olur a... üikemizde herkesin kafası bir türlü. Isteyen Istedigi biçimde düşünür. salınır. Kimi sıkmabaş, yeşü takkeji yeğler; kimi bikini, minietek giyer... kimi çember sakai bırakır. kimi matruş dolaşır... kimi sağcıdır, kimi solcu... kimi sermaye ideoloiisine bozulur, kimi emekçi doktrinine.. MSP'den bazı üyeler de ötekiler gibi ırz düşmamm, vergi kaçakçısını, hırsızı affeder de. ne olduğunu bile iyice bilmediği fikir suçlarını duyunca tüyleri diken diken dikıUr. Diyeceğimiz yok buraya kadar... Ama bundan sonrasında var. İnsan bir siyas! partiye girdi ml, bazı yükümlülükler altına da girmiş demektir. Siyasi partinin tüzüğü. yontemi, göreneği. yasasına uymayacak insanın partide işi yoktur. MSP bir hükümetin sorumlu ortağıdır. Gökten zembüle ınmemiştir MSP'li Bakanlar kabineye... tki siyasi parti CHP ile MSP riinlerce, haftalarca Koalisyon Protokolu üzerinde çalışmış çabalamış. er inoe aynnfılara dek irdeledikten sonra anlamışlardı. Protokoldaki esaslar. daha sonra Hükümet Projframı niteliğine dönüştürülmüştür. Program hazırlıklan da titiz tartışma ve konuşmalarla gerçekleşmiştir. Her iki parti. bu sözleşmelere imza atarlarken uyuşmazlığl olan MSPliler: Arkadaşlar. biz bu işte yokuz! diyerek partiden aynlabilirlerdi. Meclis'te hükümet programına oy vererek bağlanmıyabilirlerdi. Bağlandıktan sonra karakter sahibi insanlara yalnız bir görev düşer ki, o da programı gerçekleştirmeye vahşr.ıaktır. Devlet havatını, siyasî yaşamı bir yana bırakalım: bir hafta önce «evet» dediğine bir hafta sonra «hayır» diyen adam günlük yaşamda itibardan düşer, kimse yüzüne bakmaz. Böyle kişiler kısa sürede damgayı yerler: Güvenilmez!... diye. Millî Selâmet Partisi din değerlerine Öncelik verdiği iddiasını taşıy^n bir partidJr. Bu partinin üyelerl acaba davranışlannda hangi ölçüleri üstün tutuyorlar? Bağlandığı topluluğa son (..akikada kazık atanların, verdiği sözü tu^ mayanların hangi dinde yeri saygıdeğerdir? İslâmm kaynağı olan Kur'anda verdikleri sözden dönenler için neler yanyor? Pek zor değildir bu sorulara cevap vermek. Kur'anı Kerim'in îsra Suresinde diyor ki: « Sözfi yerine r*tirin. Dofrnsu verilen »5«le «ornmInlnk vırdır.» « Bir ümmetin diğerinden çok olmasmdanfitürü.ar»nııdaki yeminleri bozarak, ipliginl iyice eğirip katladıkUn fonra bozan kadın gibi olmayın.» MSPTi bazı kişiler son dakikaya dek fiWr suçlannın affına «evet» dediler, ya da öyle göründüler. MSP ile CHP arasındaki anlaşma 163, 141, 142'nci maddelerdeki suçlann affedileceği yolundaydı. CHP'si son üyesine vanncaya kadar verdiği sözü tuttu. MSP'nin de bir bölüğü tuttu sözünü... Ama bazıları üç aydan beri ipliği eğirdiler, eğirdiler, eğirdiler; iyice eğirdikten sonra da bozdular. Kur'anda «ahde vefa» konusunda Müslümanlara ışık tutacak öğütler var. Sözkonusu Kur'an ve Türkçe Meaü, 1973 yılında Divanet İşleri Başkanlığmca yayımlanmıştır. Başındaki sunuş yazısi zamanın Diyanet İşleri Başkanı LUtfl Doğan tarafından yazılmıştır. îşte bu Lütfi Doğan sonradan politikacı ve mebus olmuştur; »imdi bazı MSP'liler ile birlikte ipliği eğirdikten sonra bozmuş; verdiği sözü tutmamıştır. Ne diyelim Tanrı cümlesinin günahını affetsin. MI îpliği Eğirenler... ^^&*&^&4^^Q&^&^&^^^&^&^& OTO Pildisi renkll, 34 RF 366 plâkalı MURAT marka otomobü çalınmıştır. Gorenlerin günün her saatinde 33 27 16 telefona haber vermeleri rica olunur. ^%»»V%^«»» Cumhuriyet 3972 ^ ^ *«" »*• >,rf ••• •* V( •< JW " ^ ^^ "*^ 4B ^ U X^ V^ ^ * >^ ^J ^rf B.^ > •** •«*• '**> * " *•** **•• '*»> ^ ^ •" ^»> * " •*•• ••* *•* ^»" ^ * " ^ ^ ^^ a PTT FABRİKA Tezgâh ve Cihaz Satınalınacaktır MÜDÜRLÜĞÜNDEN Cumhuriyet 19241974 50 YILIN SİYASAL, SOSYAL VE EKÛNÛMIK DEDİŞİMİNİ BELGELEYEN YAPIT ÇIKTI Idari ve Teknik Şartnamesine göre: Adet Jıg Boring Machine Wıth Optical Mearuring System » Oscıilator » R, L, C Component Comparator » Decade Attenuator Kapalı yazılı teklif alma ve eksiltm» yolu üe «atın alınacaktır. Bu ise ait sartnameler normal çaliîma gün ve saatlerinde 50. TL. mukabilinde Istanbul/Ümranlye Alemdağ Caddesinde bulunan Fabrikamız Malzeme Amirliğinden alınabilir. Teklif mektuplan en geç 18.61974 tarihine rastlayan sah günü saat 10.00'a kadar Malzeme Amirliğimize makbuz mukabilinde teslün edilmeli veya aynı gün ve saat'te Amirligimizde bulunacak sekilde posta ile gönderilmeiidir. Her kalem için ayrı teklii verilecek ve her teklifin temlnatı ayn yatınlacaktır. 1 1 2 1 (Basın: 14899) 39S0 İLAN SAMSUN TEKKEKÖY BELEDİYE BAŞKANUClNDAN 1 2490 sayılı kanun geregince kapalı zart eksiltme uıulü ile S adet sehir ıçi Beledlye otobüsü satın alınacaktır. 2 Satın ahnacak beher otobüsün muhammen bedell 700.000, TL.dır. 3 Muvakkat teminatı 118.750 TL. 4 Ihaie 30/5/1974 günü ssat 16.00'da Belediye binasında Beledlye Encümenı huzurunda yaptlacaktır. 5 İhaleye ait sartname bedelsiz olarak beledlyemlzden alınabilir. • Teklif mektuplan sartnamesinde yazılı oldufu fekilde istenilen belgelerle birlikte havl usulüne uygun hazırlanan zarflan ıhale saatjnden iki aaat evvel makbuz mukabilinde Belediyemtze verilecektir. 7 Postada vaki gecikmeler fcabul edilmez (Basın: 14878) 3948 jj TEŞEKKÜR Edebiyat Fakültesi Dekanlığından Fakültemiz Yeniçağ Tarihi Kürsüsüne bir Kardesim Musa Güneş'i başarılı bir ameliyatla kurtaran ba?ta Nümune Hastanesi Göğüs Cerrahi Servisi Şefi değerli insan, Operatör Dr. Asistan Alınacaktir Eşkl Osmanh metinlerini bilmesi ve Yeniçağ Tarihinden doktora yapmış olması şarttır. Isteklilerin girecekleri yabana dili belirten bir dilekçe ile 1 Haziran 1974 tarihine kadar Dekanlığımıza muracaatları ilân olunur. (Basın: 15170) 3963 MUSTAFA KEMAL j GAVUZOĞLU ' na • Operatör Dr. İhsan Üzgen'e, » Operatör Dr. Tekin Kayah'ya, • Operatör Dr. Hüseyin Zama• r.l'ye ve emeği geçen bütün • hastane personeline en derin f minnet duygularımı sunar, • teşekkür ederim. t Agabejisl • İbrahim GÜNEŞ t. t ...ww.w >.. ,/l Cumhuriyet 3967 İstanbul PTT Bölge Başmüdürlüğünden 2021 mayıs Harbiyelileri 20 mayıs'ta Ortaköy Lido'daki gecemizde buluşalım. Hepimiz gelelim. bekliyoruz. T£RTİP Cumhuriyet 3959 DUYURU (Tesisatçı Almacaktır Teknik Servislerde yetiştirilmek ve kursa taDİ tu'ularak kurstaki sonuca göre bölgemizde boş tesisatçı kadrolanna tayin edilmek üzere 30.5.1974 Perşembe gürü saar 14.30'da Istanbu! PTT Bölge Başmüdürlüğü Sirkeci'deki Kantin salonunda. İzmit ve Adapazan PTT Bakım Merkezi Müdürlüklerinde yapılacak sınavla. askerliğini yapmış, 30 yasını geçmemiş ortaokul veya muadili okul mezunu erkek eleman alınacaktır. Sınavda kazanacaklarda, kursiyerliğe alınacaklara, lturs süresince çünde 25 TL. harçlık verilecek kursta muvaffak olanlarda tesisatçı kadrolarına 14. derece aylık ile tayin dilecekler ve ayrıca kendilerine 150. TL. iş güçlüğü zammı verilecektir. Bu sınava katılmak isteyenlerin diploma, nüfus cüzdanı, askerlik vesikası asıl veya ömekleri, 2 adet fotoğrai ve dilekçelerini en eeç 29.5.1974 günü mesai bitimıne kadaj s ı . navın yapılacağı yerde bulundurmalan duyurulur. (Basın: S12 BUyUlc Suyf a 35 T. L. Toplu isteklerde % 25 indirim yapılır 3 kitaptan az isteklerde PTT gideri isteyene aittir fSTEME AORESI : . CUMHURİYET MATBAAC1UK VE GAZETECİLİK.T.AS). POSTA KUTUSU 246 İSTANBUl MEYDAN DERGM MEYDAN almayı unutmayın. 52 sayfa, 5 lira (Manajans: 1169 3969) kamuoyunun sesidir. Bu sah ve her sah
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle