19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET 16 Mayıs 1974 G eorge Mikes, Amerikahlan tefe aldığı Gökler Nasıl Tırmalanır? (How To Serope Skies?) başlıkh kitabında. 2. Dünya Savaş:'ndan sonra, 1948 Amerikasını anlatır. O zehir gibi mizah giicü ve kartal gözüyle, Amerika'nın da. Amerikahlann da çeşitli görünümlerinı serer gözler önüne. Olaylar ve görüşler Mikes, gerçekten övgüye dfiğeı bulur Amerikalüarı, bıyık altından biraz güjse de: Yufka yürekli olduklarmı söyler. Kendisı tngiliz uyrukluğuna geçmezden önce, doğup büyiidüğü Macaristan'da, eli açık bir adamın tanımı şöyie imiş: «Gömlefi olmayana, tek gömleğini çıkarıp veren kimse». Yazara göre. Amerikahlar bu tanı ma pek uymuyorlar. Ama gömleğmu: yoksa, Amerikalı size, bir gömlek almanız için borç para verebilirniş; yalnız iki şartla. 1) Bu gömleği ondan satın almalısınız; 2) Komünistin biri olmamaJısınız. (•KomünisN de, çogu zaman, «gömleksiz kalmış Diri» diye tanımlanırmı.ş Amerika'da!.. Bu ikinci şart. bugün pek önemli görünmez oldu). 2. Dünya Savaşı'ndan sonra. dünyarun kendilerine miras kaldığı sanısındaymış Aınerikalılar. «Önderlik. edeceklerine inanırlarmış insan. lığa. Mikes, «Peki, biz onlara önder olarak güvenebilir miyiz?» diye sormaktaydı. Belki savaş sonrasındaki dünyanm durumunu gözönünde tutarak, başka bir seçenek olmadığını. dolaylı yoldan anlatır: «Ben ufak bir çocukken, her cumartesî ögleden sonra futbol oynardık mahalle arsa«mdH. îleri orta oynayan hep Sammy adlı bır çocuktıı takımda. Takımda kimin yer alacağı, kimin ne. rede oynayacağı konusu soıısuz tartışmKİara yol açardı. Ama, ileri orta oynayacak kişı konusunda hiç tartışma olmazdı. Sammy o verde oynardı hep. Sammy pek iyi bir oyuncu da dpRildi; sol ayağını hiç kullanamazdı. Ne var tâ, Sammy orada oynamak ısterdi, orada oynardı... Top Sammy'nindi çünkü!» Her çağda, «Dünya. denilen topa birçok sahipler çıkar olmuştur. Antik Yunan'dan Kutsal Roma Cermen İmparatorluğuna. Hun Imparatorlu*undan Osmanh împaratorluğuna, Napoleon Imparatorluğıuıdan. topraklarında güneş'.n batmadığı söylenen İngiliz İmparatorluğuna kadar. Ondokuzuncu Yüzyıl Avrupası dünvanm sahipleri olarak Dörtler'i. Beşler'i görmü«tür uzun süre. Bugün de, cbüyük. denilen kimi devletler. dünya topuna sahip çıkma sevaasında. lar. Aynı telde oynamağa hevesli usra cambazların sayısı artmış görünür. Savaş sonrasının iki devi olan Amerika BirleşiK Devıetleriyle Sovyetler Birliği karşısmda Batı Avrupa, Japonya, Çin de var artık. «Büyük» geçinen devletler cambazlıklannı gösteredursunlar, seyircilerin derdi başka. Onlar da, «O devler bizim topumuzla oynuyorlar» de. meğe başladılar bir süredir. Birleşmış Milletler Topun Sahibi Bugünlere Yarınlar Katmak Seha L. MERAY Genel Kurulunun, geçenlerde sona e.en, dünya ekonomik sorunlarına ve hammadde clurumuna iliskin olağanüstü toplantısı bir kez laha beUi etmedi mi bunu? Genel Kurul Başkanı Ekuador temsilcısi Leopoldo Benites, kapatış konuşmasmda, «Bu toplantı ile. ınsanlığın dörtte üçünü açlık içinde kıvrandırırken. dortte bırinı refar. içinde yüzdüren ekonomik düzenin sorıa ereceğini» belirtmiş. Genel Kurul Başkanı. «UçüncU dünyanın birlik, bcraberük ve dayanışma konusunda dsha ar.lamh ve daha olumlu bir duygu içinde güçlendigini» de söylemiş. Sunları eklemiş Benitse; «Bundan böyle kuzu pustuna bürünmüş kurtlar sürüye zarar veremeyecek!..» Bir bakıma, bütün dünya msanlığı yeni sorular içinde. Dünyada nüfus artışı nerelere varacak bu gidişle? Azalan besin kaynakları, çoğalan ağızlara. aç kannlara nasıl yetışecek. nasıl yetecek? Öte yandan «kuş yuvasım kı:let. mez» atasözünü bilen insanlar. dünya çapındaki yuvamızı nasıl da kirletiyorlar. Bu kirli gök. bu kirli denız, bu kirli kentler, bu kirli dağ oayır utanç vermiyor mu insanlara? Teknolo.uk gelişme başıboşluğundan yararlanarak, dünvanın doğal kaynaklannı tüketim hızımız ve tutumumuz, La Fontaine'in altın yumurtlayan kazı öldürme öyksünü andırmıyor mu? Gelismişliğin ötelerine geçmiş kımi ülkelerin kaygıları öylesine yabancı ki, gelişmekte olan iUkelere. gelişmekte olan ülkeîerın aerdi, «büyümenin sının» gibi «lüks» tartışmalara girişmek değil; ne yapıp yapıp, bir an önoe «biiyümek», gelişmek. teknolojik çaga ulaşmak. Hem çevremizi kirletenler, gelişmekte olan iilkelerdeki fabrika bacalarından çıkan zenirli dumanlar mı? Var mı bu kadar baca, bir sdım ileri gitmek için çabalayıp duran o ülkelerde? Denizlerimizi. gelişmekte olan ülkelerin tankerleri mi kirletiyor? Gelişmemiş ülkelerin ırmaklannda mı, endüstri artığı o pis sular. canlı varlık bırakmayan dağ gibi deterjan köpükieri? Cinsel «devrim», ya da uyuşturucu madde tutkusu gelişmemiş ülkeler gençliğinden mi geçti gelişmiş ülkeler gençliğine? Kim bu gibi yoUarın ticaretinden servetler yapan, hangi ülkelerde? Buna göz yumanlar, gelişmiş ülkpler leri değil mi, sudan cezalarlav «Büyük» denilen, öyle de get,ınen aevletlerm, «gelişmiş» ülkelerin, bu dünyada yamız ulmadık. larını artık gerçekten anlamalan gerek; hem ds gecikmeden. İdeolojileri, doktrinlerı, Dolitikaiarı ne olursa olsun. dünyaya ortaK sorunlar aşıyor bütün bunlan. Atatürk yıllarca önce Rörmüş, bu ortaıtlaşa davranış zorunluğunu. «Beşeriyetin hensinı bif vücut ve bir milleti bunun Dir uzvu addetmek icabeder Bir vticudün parmağının ucunaak' acıdan diğer bütün âza müteessir olur. Dünyanın filân yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne? dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla alâkadar olmahyız Hadise ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak lâzımdır. tste bu düşi'nüş, insanları. milletleri ve hükümetleri hodbınlıkten kurtarır Hodbinlik şahsî >lsun. mıılî olsun daima fena telâkki edilmelidir.» anlamsızlaşmıs artık. Hanl Metternich'e Talleyrand'ın ölüm haberini getirmişifir; bmbır şeytan lığmı düşünerek can düşmanın, «Gine ne yap mak için öldü acaba?» demiş. Bugün de •büvük. devletler kıramıyorlar bir türlü bu Talleyrand Metternich Kovalamacısını, Kendi aralannda. Çoğu zaman, cönderlik» göıevıni kendi ken dilerine yakıştırıyor «büyük. devletler; ama nereye gitmek nasıl gitmek için söylermyorlar Askerlik gücü bakımından, ya da esonomi ala nında üstün olduklan için «önder» oıms hakkını tanıyorlar kendilerine. «Büyük» olmakıa «görkemli» olmak arasında. Korku solmakla. saygı ya da sevgi yaratmak arasında bir ıvırım geçmıyor akıllarından. Oysa, bu ayırımın atorr baş lıkiı hiçbir kıtalararası füzenin kısaltamavacağı kadar büyük bir uçurum anlattıgın) unutmamak trerek. Dünya, Firavunlardan da, Iskenderden de, Napoleon'dan da, Hitler'den de Stalin'den de korkmuştu Ne Kattı bütün bu «&enşe' verici» adlar insanın mutluluğuna'' Bugünün «büyük» devletleri de. isterlerse. «orkutabilirler in sanlığı. Korku. ne korkana, ne de korkutana ya ramıştır uzun sürede Kcrkan. «ölümden de öte ye köy var mı?> der, geçer; korkutan korki'nçlu ğuyla ba=başa kalır, aynada bile bakamaz. dn. yanamaz kendine. TORNÎSTAN 1 Parlamento fikir suçlanm af kapsamı dışında bıraktı. Otuz yıla yakın bir süredir çok partili hayatınuzd» varabildiğimiz nokta budur. Fikir özgürlüğünden yoksun çok partili hayat, örtülfl faslzm'dir. Böyle bir rejimi demokrasi saymak, hiç kuşkusuz mümkün değil. Ne var ki, bugün Türkiye'de fikir özgürlüğünü savunanlar; bir hükümeti oluşturacak kadar genişlemiş ve voğunlaşmış, ancak parlamentoda salt çoğunluğu sağlayacak düzeve varamamıştır. Ülkemiz açısmdan bu da bir aşamadır. Bu aşama içinde dünkü sazeteler şu haberi verivorlardı: «Ankara Açır Ceza Mahkemesi, bir çeviri kitabından ötörii Muzaffer Erdost'u 7.5 vıl ağır hanse mahkum etmiştir. Erdost'un fikir suçlan nedeniyle mahkumiyeti toplam 37J5 vüa vökselmistir.» Hiç ktışkusuz Muzaffer Erdost, söz konusu kitabı Çlnceden, ya da Rusçadan cevirmemistir; İngilizce ya da Fransızcadan r.ktarmıstır Türkçeye... Bu da ülkemizin fikir özgürlügu bakımından Batı toplumlanna ne denli uzak kaldıgmı eösterir. Hem Batı dünyası içinde yer almak için çırpmmak. hpm de Batı dillerinden cevrilen kitaplar yüzünden avdınlan 37.5 vıl hapse mahkum etmek, toplumdaki yüzevsel özentivi gösterir. 2 Parlamento yasamı ve ynnteml açısından da Batı ülkelerine benzemiyen birtakım earip ilişkiler içindeyiz. MSP, koalisyomın orta»ıdır. Bu partinin bazı mebuslan bir hafta önee fikir suclannın affı 1çin, bir hafta sonra da fikir suclannın affma karşı oy kullanmışlardır. Bu ne demektir? Acaba bu mebus'.ar bir haftada nasıl degiştiler? Bir haftada fikir degi?tiren kişilerin toplum önüne çıkacak yüzleri va' mıdır? Bilemiyoruz. Bilditimiz, yeryüzü parlamentolannd? kişinin itibannı bir anda sıfıra indirtteyecek davranışlann bizde rahatça yaoılabilmesidir. Gazete haberlerine bakılırsa, koalisyon protokoluna aylnn davranısa sirişen bu milletvekilleri, af oylamasından bir gün önce fikir degıştirivermişler. Zahir birtakım kimseler için elbise değiştirmekten daha kolay fikir degiştirmefc... Durumu apaçık kavrayabilmek için son oylamada fikir suçlan affına karsı çıkan MSPIilerin bundan önceki davranışlanna bir bakalım: MSP ile CHP koallsyon protoknln hazırhyorlar: bu protokolda fikir suclannın affı var... OTkfimet nroframı hazırlıyorlar: bu programda fikir suclannın affı var... Gene! af teklifi hazırlıvorlar; bu teklttte tiWr suçlarınm affı var... Genel af teklifi 1M k « Millet Meclisi Genel Kunılu'ndan geçiyor; bu serüvende fikir suçlannın affma «evet» diyenler, dün birdenbire son oylamada «hayır» diyorlar. Bes kere «evet» alrmeıda «hayır!» Ciddiyet diye blrşey de vardır yeryüzünde.. Ciddiyetsiz davranışlara söylenecek lâf yok. 3 Yakın Reçmişe bir göz atalım: 1950lerde DP've karşı bir Hürriyet Partisi kuruldu; çabucak eridi. 1960larda DP'nin mirasını paylaşmak vanşmda bir YTP fYeni Türkiye Partisi) kuruldu. üç • beş yıl sonra sadece tabelâsı kaldı. MSP'nin kuruluşu ve niteligi bunlardan baskadır. Ama yaşayacak mıdır? Yoksa çözülmüş müdür? Bir temele mi dayanıyor; yoksa çalkantl dönemlerinin bir geçici cartisi mi? Bu sorunun cevabmı yakın gelecek saptayacak. Şlmdilik MSP'nin çatladıgı görülüyor. Bu çatlak o çatının altında yaşayanlann sivasi vaşamına da son verebilir. Simdilik fikir suçu, çok partili demokrasimizin alnına çafdışı bir ayıp siyahlığında damjalanacak; fikir özgürlüfünden yoksun çok partili rejim bir süre daha devam edecek. Fikir özgürlügü kolay sağlanamıyor, o özgürlüğe sahlp sınıfların gücü, özgürlüğe düşman sınıflann bileğini büke> medikçebir somıca T«nlamıyacagı bir daha anlaşıldı. «Büyük» Olma Sorumluluğu «Büyük» geçinen devletlerde aydmların sorumluluğu, bir kat daha ağır olsa gerek, başka yerlerdeki aydınlardan Yirmi birincı yüzyıla geçiş teknoloiisine dayanarak. valnız Kendi ulusal çıkarlarını sağlamakla görevli çağdaş bır Taı leyrand olmak marifet defil oek «büyük» dev leHerde aydınlann asıl sorumlulugu. bütün insr • * görmeğe. bütün insanlığı •] dü«ünmeğe, bi: ı insanhğa yararlı olmağa yöneltme volun da (.alışmak kamuoylarım, hükumetlennı, etkili çevrelerini, yetkili kişilerini. Bilmem kaç megatonluk bombalannı, dev uçaklannı. dağ gibi savaş gemilerini. çölde kum savısı kadaı ordularını. çelik kannca sürülerine benzer tanklarını, gözdağı vermek için *•? geıişmişlenrj gözlerinin içine sokmak hanjri ^orununu çözüme bag lıyor insanlığın? Marifet cni, böyle da^ranmak «büyük. devletler için? Bunun verine. bilemlerini, sanatçılarını, düşünürlerini. devle^ adamlannı şu «hepimizln ortak malımız olan kvçük dünyanın sorunlannı. çözümlem^kte kullandırmak, bütün kaynaklannı, olanaklarım bu yola koymak önemli olan. kalıcı olan. Hem de gecikmeden. Victor Hugo'nun şu sözleri: «YaşadıjSımıs çağda, gelecek, çabuk geliyor. Neredeyse, gelecek yarın değil bügün başhyor, denüebılir». Bu yüzden, «bugüne vannlar katmaktan yana» Hu» go. Yalnız, «katılacak yannın ölçüsmnü kacırms malı» diyor. Bugünlere yarınlar katmasmı beceremezsek, yarınlan olmayabilir insanlığın Emrah'ın sözleri çıkar karşımıza o zaman: «Cihan tabip olsa kapanmaz varem!. «Önder» Olma Sanatı Bir hızlı gidiş sarmış gelişmiş ülkeleri öyle bir gidiş ki, «nereye?» ya da «neder?« demeye bile vakit bırakmıyor. Her an daha büvük daha çabuk. daha makineleşmiş. 'nsandan her gün biraz daha soyutlanan bir dünyada vasaı olmu? gelişmiş ülkeler. Çoktan bırakmış.hr dü^ünmeyl bilgisayarlara. VToltaire'in sözlerinı atmışlar bir yana. «Mısırlılar piramidlerini henüz düşünmesi ni bilmedikleri bir sırada yapmışıaraı.» Gelişmiş Ülkeler. düşünmeye vakrt buiamadıklan bir sırada neler yapmıyorıar la? Bilgisayarlarını düşünmekle görevlcndireı ek azav gemilerini, nükleer oaşlıklı kıtalararasj füzelerinî, hidrojen bombalanru hazırhyorlar «ıy'a, Mars'a, Venüs'e insan ya da araç indirebilıyorlar da, bir türlü gidemiyorlar kendi ülkelerinde gecekondu mahallelerine. ya da dünyanın az gelişmiş, geri kalmış tilkelerine. «Büyük devletler temsikilerinin adları ne olursa olsun hepsi de bir «Tallevranc'lar kapışması» içindeler. Kim kimi atlatır. kim Kime oyun eder, tek dertleri bu sanki. Oysa öyıe bir çağdayız ki. atlayanla atlatan arasmdakı avırım Kimin Malını Kime? GKRÇEGİ GÖRELtM OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma Özel Araba Sahipliği ve Üretim, Trafik ugün tstanbul'da trafik sorunu bir bunalım halini almıştır. Yakın gelecekte aynı durumun öteki büyük şehirlerimizde ve karayollarında da ortaya çıkmasını beklemek gerekir. Ortaya çıkan bu bunalımın çözümünde iki yol tutulabilir: Bi•rincisl altüst geçitler yaparak, ^Ollan genişleterek, ya da yetü yollar açarak trafik tıkanıklığinın nedenlerine dokunmadan, geçici bir süre için, oldukça pahah bir şekilde çözmektir. tkincisi ise trafik sorunlannı ortaya çıkaran, köklü nedenler üzerina eğilerek bu nedenler Uzerindeki kararlan tekrar gözden geçirmek, daha ucuz ve sürekli çozümler bulmaktır. Bugün Türkiye'de uygulanan yolun birincisi olduğu görülmektedir. Bu şekilde birçok ülkede daha önce tekrarlanmış hatalar, bu ülkenin hatalarından ders alınmadan Türkiye'de de tekrarlanmış olacaktır. aydarpaşa Numune Hastanesi Baştabibi Dr. Rauf Ateş'ten bir mektup aldım. 28 Mart günlü yazımda değindiğim konuyu hatırlar mısınız bilmem. bir okurum 20 mart günü Numune Hastanesinde muayene edildiğini, filminin çekilmesi için kendisine 7 mayıs için gün verildiğini yazmıştı. 20 marttan 7 mayısa, yani bir buçuk ay sonraya!.. Saym Doktor Ateş gönderdiği mektııpta diyor ki: «Hastanemizi ilgilendiren yazıyı okudum ve tetkik ettirdim. 1 Hasta sayın Edip Terzioğlu kendi açısından haklıd:r, zira muayene olduğu gün filmini de çektirmeyi arzu eder. 2 Hastane kendi açısından haklıdır. Hastanemizde halençalışan iki röntgen laboraruan mevcut olup, hastadan 1»tenen tipteki tetkiklerden günde ancak makina kapasiteleri dolayısıyle 20 adedini karşılayabilmektedir. Hastanemizde bu tip mide barsak tetkiklerinden günde ortalama 50 adet istenmekte, dolayısıyle bu şekilde sıra mecburiyeti konmaktadır » Dr. Ateş'in anlattığına göre Terzioğlu 20 rasrt günü 2. Dahiliye Polikliniğince muayene edilmiş. Kolit teşhisi konulmuş ve kendisi röntgen laboratuanna Lavman opakla kolon pafisi isteneıek havale edilmiş ve 7 mayısta gelmesi istenmiştir... Dunım apaçık ortadadır. Eldeki araçlar günde 20 kişinin mide barsak incelemelerini yapabiliyor. Oysa elli kişi havale ediliyor o laboratuara. Elli nerde, yirmi nerde, demek günde en az otuz kişi açıkta kalıyor. O zaman 20 martta gelen, bskılan, derdi teşhis edilen hasta 7 mayısta filmini çektirmek zorunda kalır elbet. Başka çaresi var mı? O zamana kadar yani bir buçuk ay içinde hastanın hali ne olur, ölür mü kalır mı, hastalığı ilerler mi, kim ne karışır? Beklesin, çektirsin. Yalnız bu bile yeter sağlık işlerimizin ne denli yetersiz oldugunu göstermeye. Çok aynntılara girmek gereksizdir. hepiniz hastanelerde görmüşsünüzdür gerçekleri. Bir dokun bin ah işit! der şair. Bir yazı yazmaya göreyim aynı konuda birbirinden acı, bir sürii mektup alıyorum. Özellikle hastaneler konusu yürekler acısıdır. Sosyal Sigorta hastaneleri, Devlet hastaneleri, hatta özel hastaneler, aynm yok, hepsi çağm gerisindt kalmıs. yetersiz, büyük hasta kalabalıklarının baskısı altında güçsüz... Sayın Dr. Ateş'e teşekkür borçluyum. Yazımı önemle incelediği. konuyu bütün gerçegiyle kamuoyuna açıkladıgı için. Bilmeliyiz gerçeklerimizi, üstünü kapatmamalıyız. «Yapıcı ikazınıza teşekkür eder. imkânlar nisbetinde gün verme işinin kısaltıldığını bildiririm» diyor sayın baştabip. Başka baştabipler gibi en küçük bir eleştiri yazısma karşı telefonla o yazarı yeren konuşmalar yapmaya kalkışmamış, «gerçek budur. elden gelen de bu kadardır. bilin, öğrenin» demiş. En doğru işi de yapmış... Bileşik kaplar kuramını bilirsiniz. Bir toplumda bir kurum çok çok ilerde öteki kurumlar çok çok gerilerde olamaz. Az çok eşit durumdadır hepsi. Eğitim işlerimiz neyse, emniyet işlerimiz neyse, ticaret işlerimiz neyse, sağlık işlerimiz de onlarla eş düzeyde olacak. Üstelik de gün geçtikçe sorunlar kat kat artıyor. Aritmetik ölçüde artsa yine iyi, geometrik orandadır bu artış. îki dört sekiz onaltı otuziki olarak... Günde elli hastanın bilmem ne filmi çekilecek, ama eldeki olanaklar ancak yirmisine yetiyor. Bugün böyle, yann hasta sayısı yüze çıkar, olanaklar da artünlır kırka vanr, yine yetişemeyiz gerçeklere, yine geride kalınz. Yine başlar yakmmalar, gazetelere mektuplar, yazılar, kızgınlıklar... Bu, bir «bütün»ü oluşturmak, kurmak işidir. Devletçe bir tutum, bir yön alma... Halkın çoğunluğunun mutluluğunu kurmak mıdır ana sorun, başlıca iş? Oyleyse belirli bir azınlık o çok rahat, çok zengin, çok görkemli yaşantısını sürdüremeyecektir. Türkiye yoksul bir ülkedir, Mustafa Kemal'in deyimiyle, «biz yoksul bir halkız». Oyleyse bütün çabalar bu yoksulluğu yenmeye yöneltilmeli, belirli bir azınhğın mutluluğunu daha da yüksek düzeye çıkarmaya değil!.. Numune Hastanesi Başhekimi Sayın Dr. Ateş'in sorunlan gerçekçi bir gözle gören, gösteren aydınlarımızdan birt olduğu arüaşılıyor. Suçu sırtından atmak, ya da benimsememek, en kötüsü de bunu yazanı söyleyeni yermek örnekleri ortadayken böyle bir davranış yann için umutlanmızı arttırmaktadır. Gerçekçi yöneticiler yannın başanlı yöneticileridir. Kendi makam odalarının dört duvannı bir fildişi kule gibi kullananlara ise acımak gerekir, kim olurlarsa olsunlar!.. Not: 15 Mayıs 1974 gününden başlavarak çağrılı olduğum PEN Klüp kongresinde bulunmak üzere '•nırt ctışında olacağımdan on gün süreyle yazılarım güncel vurt sorunlarına uzak kalacaktır. Dönünce yazmak (izere.. H I B ÖZEL ARABA SAHİBİ OLMAK, BtR GELtR DAĞILIMI SORUNUDUR VE ÜLKEDEKt TÜM GRUPLARIN ULAŞTIRMA SORUNUNU DA ÇÖZMEMEKTEDİR. rilmeğe çalışıldığı gibi özel otomobil sahipliğinin özendirilmesi ülkenin tüm yerleşme yapısını de ğiştirebilecek bir karar yalnızca bir sektör analizi çerçevesinde verilemez. Bugün bir özel araba için araba sahibinin ödediği fiyat dışın verilecefc kararlar yetersiz olacaktır. u • . i. Özel otomobil sahipliğinin Dolaylı Etkileri Türkiye'de özel otomobil sabipliğini arttırmaya imkân verecek bir üretime geçme kararına bağlı olarak, üzerinde konuşulmadan otomatik olarak verilmiş başka kararlar olmaktadır. Bu kararlann önemi, otomobil üretimi karannın önemini çok asmaktadır. Özel otomobil sahipliğinin arttınlmasmın ortaya çıkardığı etkiler önem derecelerine göre şöyle sıralanabiür. Özel araba sahipliğinin artışı topluma yeni bir yaşantı biçimi getirecektir. Araba sahipliğinin arttırdığı hareketlilik kişilenn şehirde birbirine yakın olarak yaşama zorunluluğunu kaldıracaktır. Bunun sonucunda hem insan hem araba olarak daha çok yer kullanan, şehirsel yasantıdan uzaklaşan, daha bireyci, toplumun çeşitli katları arasındaki farklılıklann daha çok abartıldığı, bir toplum düzeni ortaya çıkacaktır. Bir toplumda gerek üretim gerekse tüketim bakımından kışkırtıcı etkenlerle, araba sahipliği arttıkça, bu araba sahipliğinin imkânlarından yararlanmaya imkân verecek bir yerleşme yapısı ortaya çıkar. Konut sahaları şehirler çevresinde düşük yoğunluklarla yayılır, kırsal alanda bu tip araba sahipliğinin imkân verdiği dinlenme ve eğlence tesisleri yer alır. Şehir dışmda alışveriş merkezleri, büyük sanayi parklan, araştırma parklan kurulur. rının toplu uiaşım sistemlerini kullanmaz duruma gelmesi tse, iki yönlü etki yaratmaktadır. Birincisi talep düştüğü için yeterli sıklıkta ve kalitede toplu uiaşım sistemlerinin kurulması eko nomik olmamakta, ikincisi ise toplu taşınım sistemlerinin iyileştirilmesi için toplumun güçlü kat manlanmn baskısı ortadan kalkmaktadır. Türkye'de olduğu gibi yol ağı endüstri öncesinin şartlanna göre oluşmuş şehirlerde ise araba sahipliğinin artması, kısa süre içinde yol ağlanmn tıkanması ve önemli şehir içi ait yapı harcamalannın doğmasıdır. Bir ülke içinde yol sistemlerinde, böyle bir tıkanıklık doğduğunda, her üretilen ve satın alınan arabanm çok yüksek bir toplumsal maliyeti olmaktadır. Bu tıkanıklıkların çözülmesi ve doğmaması için yapılan yatınmlan kamu ödeyecektir Türkiye için bu konuda yapılmış hesaplamalar olmamakla beraber, gelişmiş ülkeler için yapılan hesaplar konunun önemini ortaya kor. Örneğin Almanya'da yapılan hesaplara göre her yeni araba için toplum, alıcının ödediğine eşdeğer miktarda bir ödeme yapmak zorunda kalmaktadır. Özel araba sahipliğinin topluma olan maliyeti yalnız yapılan yatırımlar dolayısiyla ortaya çıkmamaktadır. Diğer tip maliyetleri de vardir. Yarattığı tıkanıklık ların zaman kayıpları, gürültü, kaza miktannın artışı, kirlenme vb. Yukandaki tartışmalarda göste d i r . •••. \i bir fiyat vardır. TÖplÜmmİ ödediği kesim düşük veya yüksek gelirli tüm toplum tarafından ödenmektedir. Öte yandan birçok serbest meslek sahibi özel otomo bilini iş aracı olarak göstermek te ve masraflannı vergiden düşmektedir. Bu halde bu kişiler otomobillerinin yalnız alış masraf larını değil. aynı zamanda isletme masraflannın bir kesimini de öbür gruplara ödetebilmekledirler. Türkiye'de bugün elimizde özel araba sahiplerinin toplumsal maliyetin ne kadannı kendilennm ödediği ne kadannı başkalanna ödetebildiği hakkında kesın r&kamlar yoktur. Buna rağmen yine de genel olarak söylenilebitir ki. eğer araba sahiplerine toplam sosyal maliyet ödetilebilirse, araba sahipliğinin artışında bir düşme olacaktır, ve toplum araba üretiminde optimuma ulaşacaktır. Toplumdaki özel araba sahipliğinin, sosyal pahasını yal nızca araba sahiplerine ödetilebilir hale getirmek için, trafik so runlannı yalmzca kavşak çözümü veya otomobil Üretimini, yalnızca otomotiv sanayiinin problemi olarak tartışmadan kurtarmak ge rekir. Bu yolla politik bilinçlenme arttırılarak kararlar etkilen meye çalışılmalıdır. İLHAN TEKELİ ODTÜ Ötretlm Oyesl YlĞtT GÜLÖKSCZ DPT Müş*Tİri İLÂN PTT Araştırma Laboratuarı Müdürlüğünden 1 Ünitemızin ihtiyacı bulunan 30 ayn tipte toplam olarak 258400 takım Ferrit Çekirdeğı ve bunlara ait montaj malzemesi kapalı teklif almak suretiyle satın alınacaktır. 2 Bu işe ait teknik ve idarî şartnameler Istanbul Ümraniye'de Müdürlüğümüz MaUeme Amlrliğinden 85, TL. bedelle temin edilebilir. 3 Ihale 25/6/1974 Salı günü saat 1400'de 2. maddede belirtilen adreste vapılacagından isteklüer teklif mektuplannın aynı gün saat 12.00'ye kadar Müdürlügümüz Malzeme Amirliginde bulunmasını saSlamahdırlar. 4 Teşekkülümüz 2490 sayılı kanuna tabi olmadıgından MüdürlüŞümüz ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. 5 Tamamlayıcı bilgi 37 61 00 / 24 numaralı telefonrtan ahnabilir. (Basm: 14846» 3885 Hangi çerçeve içinde Türkiye özel otomobil ithalâtı aşamasından özel araba üretimi aşamasına geçmiştir. Yeni aşamada özel araba sahipliğınin artışını kontrol etme olanağı bir önceki aşamaya göre çok sınırlanmıştır. Türkiye'de halen üç firma yılda 50 bin otomobil üret mektedirler. Üretici firmalar oligopolist (birkaç firmalı) bir yapıya sahiptirler. Pazar yüzdelerini korumak isteyeceklerdir. Bu firmalardan birinin üretimini arttırması veya çeşitlendirmesi öbürlerini de benzer tedbirler almaya itecektir. Bu üç firmadan birinin üretimi artırmak için girişimlerde bulunduğu bilinmektedir. Öbürleri de onu izleyecektir. Ülke içinde özel otomobillerin ithalât yoluyle sağlandığı dönemde, gümrük vergileri yoluy le fiyatları arttırarak, ithal kotalan koyarak. miktarlan kolayca kontrol edilebilirdi. Oysa şimdi ülkede otomobil üretilmektedir ve üretim vapısı varUğını sürdürmek için üretimi arttırmak zorunda olan bir yapıdadır. Ülkede özel oto üretimini kısıtlamak isteyen hükümetler, yalnız tüketicilerin ve satıcılann baskısiyle deği! bundan daha önemli olarak Ureticilerin baskısiyle karşılaşacaklardır. Artık Türkiye'de sosyal sistem içine araba sahipliğini arttırmaya zorlayan bir mekanizma kurulmuş bulunmaktadır. Türkiye'de özel oto üretimi kararınm verilmesinde başlıca iki hedef gözönünde tutulmuştur. Birincisi firma düzeyinde firmanın kârlılığı iken, ikincisi sektör düzeyinde. Türkiye'de otomotiv sanayiinin gelişmesi, Türkiye'nin endüstriyel gelişmesinde bir aşamayı geçmesidir. Başka bir deyişle karar sektör planIamasınm dar düşünce kalıplan içinde verilmiştir. Aynca kendi sektörünün düşünce kalıplan içinde de bu karann doğru olup olmadığı, tartışılabilir, ama burada bizim için önemli olan husus, karann doğru olarak verilse bile sektör planlamasımn dar kalıplan içinde verilmiş olmasıdır. Otomobilin tüketimi herhangi bir dayanıkh malın tüketimine, örneğin çamaşır makinasma, benzemez. Otomobil saniolilieinin dolaylı etkileri çok önemlidir; toplumun tüm vaşama biçimini ve yerleşme yapısım değiştirir. Bu dolaylı etkileri düşünmeden yalnızca sektör planlamas'nın dar kalıplan içinde İLAN SAMSUN TEKKEKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN 1 2490 sayılı kanun gereğince kapalı zarf eksiltme usulü ile 5 adet şehir içi Belediye otobüsü satın alınacaktır. 2 Satın alınacak beher otobüsün muhammen bedeli 700.000, TL.dır 3 Muvakkat teminatı 118 750 TL. 4 Ihale 30/5/1974 günü saat 16.00'da Belediye binasında Belecöye Kncümeni huzurunda yapılacaktır. 5 İhaleye ait «artname bedelsiz olarak belediyemizden alınabilir. 6 Teklif mektupları şartnamesinde yazılı oldugu jekilde ıstenilen belgelerle birlikte havl usulüne uvgun hazırlanan zarfları ıhale saatinden tkl saat evvel makbuz mukabilinde Belediyemize verilecektir 7 Postada vaki gecikmeler kabul Pdilmez (Basm: 1487g> 3887 TARIK OKTAY ODTÜ Oğretlm Üyesl ANSİKLOPEDİSÎ HAVA OLAYLARI VE İKLİM 2. SAYi ÇIKTI İlancılık 6441 3902 » • • • • • • • » • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • » • • • • • • • Ülke mekânı özel araba sahipliğinin imkânlarına göre organize olur. Ülkenin yerleşme yapısı böyle bir dönüşüme uğradığında, artık araba fonksiyoneldir, onsuz yaşama imkânı kalmaz. Son günlerde olduğu gibi pet• rol bunalımı ile karşılaşıldığın1 Bankamızın ihtiyacı olan, 60.000 adet Almanya da, bu tip yeni olusan yerleşme Posta Çeki karnesi ile 20.000 adet Banka havale karnesidüzeni içinde arabayı toplu taşınin numune ve şartnamesine uygun olarak basılması işi nım sistemlen ile ikame olanakapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur. ğı kalmaz. Otomobil sahipliğine 2 Bu işlere ait şartname ve nümuneler Ankara'da göre oluşan bu yerleşmelerde top Genel Müdürlüğümüz Levazım Müdürlüğünde, Istanbul'lu taşınım sistemleri ekonomik oda Istanbul Şubemizde ve Izmir'de tzmir Şubemizde tetlarak çalışamaz. Ancak otomobikik edilebilir. le benzer bir yeni araç bulmak 3 Bahis konusu işlerin tahmini bedeli ve geçici tegerekir. Oysa şehirdışı gelişme• minatı aşağıya çıkarılmıştır. ler toplu taşımm sistemleri ile de sağlanabilir fakat onlann şeC i n si Tafamini bedeli Geçici teminatı killeri farklı olacaktır. Almanya posta çeki karnesi 60.000, 4^50, TL. Türkiye'de özel araba üretimi40.000, 3.000, TL. Banka havale karnesi nin ancak son yıllarda gelişmesi dolayısiyle ülkenin yerleşme yapı 4 Söz konusu Işler, ayn ayrı ihale edileceğinden, sı halen yukanda gösterilen dö• teklif mektuplarının da ayn ayn zarflarla verilmesi lânüşümü yapmamıştır. Fakat özel zımdır. araba sahipliğinin kışkırtılması Firmalar, bu işlerden herhangi birine veyarfilerıelkiuzun dönemde yukandaki sorunsine birden iştirak edebilirler. lan ortaya çıkaracaktır. 5 Bu işlere ait ihale 24 Mayıs 1974 Cuma günü saat Bugün sorulacak soru böyle 15.30'da Genel Müdürlük binamızda, Satın Alma Komisbir gelişmeye var mısınızdır? yonumuzca yapılacağından, kapalı teklif mektuplannın Ya da böyle bir gelişmeye kimaynı gün saat 14.30'a kadar makbuz mukabilinde mezkur ler vardır? Kimler yoktur? Komisyona verilmesi lâzımdır. özel araba sahibi olmak bir • 6 Teminat mektuplarının veya Bankamız vezneslgelir dağılımı sorunudur. Ülke ne nakit yatırmışlarsa makbuzlarının kapalı teklif zarflanüfusunun ancak oir kesimı özel rına konulması lâzımdır. araba sahibi olabilir. Özel araoa 7 Postada vaki gecikmeler kabul olunmaz. sahipliği, Ulkedeki tüm grupla• 8 Bankamız, 2490 sayılı Arttırma, Eksiltme ve İhale nn ulaştırma sorununu çözmeye • Kanununa tabı olmadığından ihaleyi yapıp yapmamakta cektir Düşük gelirli gruplar için veya dilediğine vermekte serbesttir. bu sorun aynca toplu uiaşım sis temleri ile çözülmelidir. Bu ise birçok halde aynı sorunun iki •••»••••••••»••»••••••»•••»»•»••••••••••••• kere çözülmesi demek olmakta(Basm 14763) 3897 • Türkiye Halk Bankası A.Ş.I Genel Müdürlüğünden İ İSTANBUL 10'UNCU ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİNDEN Ankara cad. No: 160 Pendik Istanbul'da ikamet etmekte iken halen ikameteâhı meçhul SKVİM TtPt Sayı: 973/843 Davacı Hayriye Kor vekili Av. Zehra Remok tarafından davah Sevim Tipi aleyhine ikame olunan oto tesbiti davasmda: Davahya gönderilen dava dilekçesi ve davetiye parçasının bilâ teblig iade edilmesi üzerine zabıtaca vapılan tahkikatta da bulunamadıgı bildirilriigjncfen davetiye ve dava arzuhali Cumhuriyet Gazetesinin 10/4H974 eünlü nüshasmda duruşma eün ve saati de bildirilmelt suretivle ilân edilmis olup gelmediginden. bu kerre giyap kararı™ Hânen tebligine karar verilmiş olriugundan sıvap ksrarının ilâneo tebliginden itibaren 5 eün zarfında mahkemeye möracaat edilerek gıyap karanna itiraz eriilmedigi takdirde bir daha durusmaya kahul ertümeveeeginiz duruşmanın gıyabında bitirilecegi veva kenrlinizi bir vekil marifetiyle temsil ettirmeniz ve duruşma eünii olan 3/7/ 1974 saat: 9.30'da mahkemede hazır hulunmamz kevfiyeti gıyap karan yerine kaim olmak üzere ilânen tebliğ olunur. 14/5/1974 (Basın 3592) 3892
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle