25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHTJRÎYET 29 Nisan 1974 SuUUZ TURHAAI SELÇUK ^ k ^ N PA 0ü ZApTıV •• •. ÜE«jFî B \ı)MAKAU^ÖİP.p5 lüUÜ5WATı«ü...j W r MEKAÎÜMIFAKİ^, OA^KAri ? İİİKS İ^İNDt W UılA^A ftL YAüM... ,ı ?.., c 5 > İ ^%„. > NELER YAPMADIK! ŞAKİR BALKI 2 Beheey arkadaşlar, ben bu saçları Abidin Ağanın değirmeninde beyazlatmadım.. Bu saçları ben halünizi düşüne düjune ağarttım. İşler bir kere dikine yol aldı mı, alır başını gider. Bu kelle heep dü;ünmekten ötürü bu halc gelmiştir. Baktık bir gün bizim Makara Habip göz kaş arasmda koltuğu araklanu;!.. Yahu bu naaü olur demeğe kalmadan, biz adama alkış 1utmaya başladık. Hem bu if« fMiyoröuk, hem de adama yağlama yapıyorduk. Elbette bu Makara Habip'in bir bildiği vardır diye düşündük de onun yoluna saptık... Koğuîta hep bir ağızdnn «gayrı memleket kurruldu...» marşını söyledik. «Bu Habip Bey bizi adam ederseee eder dedik. Canım, bu Habip bey boş kafah ad^m değildir elbet. Onun da kendine göre kafast vardır.. Onun yanında vatan . millet dediniz nü tarnam.. Bu yüzden onun çevresinde bir bütün olup çıktık. Bu Habip Bey, kimsenin on paraatnı yıyecek adam değil. Nsmuslu mu, oooo her yam adamın namus... Akıllı mt akıllı, adamda bir kafa var, ayaklı kitaplık. Ne sorarsan aor, ne ara»an ara.... «Eh, dedik, bu adam bizi yol» fetirirse getirir!..» Sokaklara dökülüp «Ya?i'im Habip Bey diye» diye az mı bağırıp çafırdık. 1yi ki bu Tilki Şaban Bey bafimiza haş cldu da, Makara Habip'in ne inek adam olduğunu öğrenmis olduk! Yahu bizim kafaraızdakii aklı sanki yeller alıp götürmüş de, biz Habip Beye bunca zaman alkıj tutmuşuz!.. Tilîci Şaban Bey koltuga geçmemis olsaydı, memleke'in halı nice olurdu? Tilki Şaban Bey ba;:mıza geldi de, her yanımız güllük gülistanlık olup çıktı. Nasıl olduda biz bu mendebur adama yıllarea alkı} tuttuk? Biz bu Habip Beyin ne namussuz adam olduğunu, Tilki Şaban başım'za geüp baş olduktan sonra anladık. Bu Tilki Şaban Bey ki, üstüne daha başka akıllı adam yoktur. Onun çevresinde hemen birlik olup çıktık. Allah bize acıdı da bu Makara'yı başımızdan ahp götiirdü. Bu Tilki Şaban Bey tam bes medres» bitirdiği halde, ilme doymami}, Uim üzerine ilirn tazelfmi? bir adamdır. O koltuğa oturunca cümle âlemin yüzü gözü güldü! MemleJcete ne hayır geldiyse hep onun yuzü suyu hürmetirie gelmisür. Hani karnımız doyuyorsa. Bir lokma ekırıek buluyorsak, onun yüzünden buluyoruz.. Kereden de başımııa musallat oldu bu Habip deniien dürzü?.. Az mı çektik bu Tilki Şaban'dan?.. Kim der di ki bu Şaban iti böyle kulağı kesilc çıkacak? Postal Bey koltuğun üzennde bir günes gibi parlamasaydı. biz bu Tilki Şaban'ın, bu ineğin ne şey olduğunu bir türlü anlayamayacakt.K! (DEVAMI VAR) ÖZET : Paspal Zulflf, Üfürflk Rııa birbirlerine siyaıi rakiptirler. Tımarb&nede Paspal Zfilüf, Cfürük Rıza'yı kofuş koğnş. ranza ranza arar. Fskat Üfürtik kaçar, bir türhi bnlnnmaz. Üfttrtik Bııa hem yagcıdan, hem s a | cıdan yana biri. Sırtında «onbir» numara bir forma vardır. Daha önceleri Üfürük Kıza, Paspal Zülüf'ün sol ayagından çok gt>l yemiftir. Tımarhanede bn iki kişinin takışmasından didişmesinden dolayı bir bunalım patlak vermiştir. Tımarbanedekiler; Sağcılar. Tafcılar, Paşacılar, Futbolcnlar diye grnplara ayrılmıştır. Kumkapılı Vira Don Zaparta bn bnnalıma bir çıkar yol bulup son vermek ister. Fakat bir gece MğcılarU yağcılar bir olunca, başka bir kepazelik kopar. Bn yiizden Paspal, üfürük Rııa'yı yakalayıp yaka paça koğnşnn haznınna çıkarır. Ona sövüp savar. «onra da affeder. Dah» sonra bjkembecileri ararlar s a | da solda ve paşaeılar kogufiında. Bolamazlar. Bu arada Knmkapılı Vira Zaparta «Sosyete uynın» hakkında bir konferanı vermektedir. »*\ •«A BU KÖŞE KIŞ KÖŞESl... Neclâ SEYHUN Sezar'ın hakkı Sezar'ındır Londra vitrinleri Paristekilerden daha zevkli Koyun Jcelenin bir gözüne Paris vitrinlerıni, ötekine Londra Titrinlerini yerleştirin de bakm. Sezar'ın hakkını Sezar'a verelim simdi. Arada daglar kadar fark var. O güzelim malları boca eder Paris'li mağaza sahibi vitrinin içine. Ne bulursa yığar. Bir ayınm, bir düzen yoktur. tnsan neye bakacağını $aşınr. Zevksiz, yorucu bir yıgındır bu. Arada i s . tisnalar vardır elbette. Ama bunlar kurah bozmaz. Londra vitrinlerınde ise ınsanm gözünü gönlünü dinlendiren bir rahatlık var. Vitrin demek cansız manken demek burada. Mankenler Paris mankenlerinden çok farkh. Kutu bebef; görünüçünde değil Londra'daki mankenler. Daha anlamlı, daha gerçeğe yakın ve çok daha da guzel. Kocaman \'itrihler. Içinde flci' üç manken sadece. Tepeden tırnaga özenle giydirilmiş. Şapkasından, pabucuna, omuzundaki çiçeğinden, kolundaki bilezigine dek. «Bakın bizim nelerimiz var» diye dbkülmemiş herşey ortaya. Vitrındeki kıyafetlerj gören müş teri magazada ne tür şeyler bulabileceğini biliyor zaten. Kalite hakkında, fij'at hakkında bir fikir vermeye yetiyor vitrinler. îgneden ipliğe herşeyi sergileanlamı ne?.. lon bir film dekorunu hatırlatıyor size. Kapı açıiıp göğsü yıldızlı b i r şerif girebilir her an içeriye. Ya da daha beterı Allah korusun. kasabanm kötü adamlan, bir tekmede açıp şu kapıyı, «eller yukanl.» diye dalabilirler pekâlâ. Oylesıne kapılıyorsunuz o hava ya ki, bir yerlerden gelen bu müzigin, boruhı bir grarnofonda çalmdığına eminsiniz. Ama Londra mağazalannın en önemlisi belki de Bj Ba. Ününü çok duymustum, göreyim dedim. Modada öncüydü bir yerde. îçerde handiyse göz gözü görmüyor. Gündüz mü, gece mi belli değil. Etrafta olup bitenleri farke debilmek için gözünüzün karanlı ğa alışmasını bekliyorsunuz bir süre. Sonra yavaş yavaş bir şey ler sezer gibi oluyorsunuz. Her şey var bu mağazada. Sad« ce giyim eşyası değil, piyangoya kadar herbir şey... Her malın müşterisi var ama, az. Satışlar Paris'teki gibi değil, durgun. lngilizler krizden daha çok etkilen miş göriinüyorlar. Ama... Güzellik konusuna gelince, değişiyor iş. Bi Ba'nın ilk katında muazzam bir güzellik müstahzarları standı var. Önü gü nün her saatinde kadınlardan bir duvarla çevrili. Bundan gayn ölsem de gâm yemem arkadajlar. bir ve beraber olmak bizimkine denir. Biraz da karmakanşık olsak, bizi kimse alaçağı yapamaz... Büyüklerimiz ne demi$lerdir. zarta da zurta zurtaa! Kim demiş efendim, kiim? Hangi hava gazı demiş, biz adam olmayız? Kim demiş?... Her kafadan sesler çıkmaya başladı: Bız adam oluruz, gırgır basladı... Zarta da zurtaaaa!... Bu boyle olmaz.. Kör çalsın, kel oynaStTl.tır) r.'' Yahu beni kim gıdıkladı?... Böyle gelmiş böyle gider!.. Susalıııım. karılar hamamına döndü burası... Nereye gidiyoruz? Birbirittizi yemekten vazgeçelim baylart... Paspel Zülüf borazan gibi öttü: Bu böyle imkânı yok gitmez, arkadaşlar.. Bu sözler ağzından çıktı çıkmadı, koğuşun içi bir ölüm sessizliğine büründü. Bu ani sessizlik karçısında Paspal Zülüf de avanaklastı. Baktı olacak gibi değil, konuşmasına devam etti: Sil baştan Deneme bedava burada. Yüzlerce eşantiyon müşterilerin emrinde. Yer yer de aynalar. O aynanın öntinde bir yer kapan dalıp çıkmadıgı bova tüpü bırakmıyor. Her rengi deniyor yüzünde, pembeden mor'a, turuncudan fıstılc yeşiline dek. Bakıyor aynaya. Olmarruş. Haydi, sil baştan!... Bir yanda yığınla kâgıt mendil. makyaj silmek ıçin hazır bekliyor. Bi Ba'yı bir kız arkadaşımla gezdim. Bayıldı rengârenk farları, pudralan, fondötenleri görünce. Renklerin en akıl almazı. Gelmiş ken bir denemek istedi. Hazreti Eyüb'ü kıskandıracak bir sabırla sıranm bize gelmesini tpek gece elbiseleri bu yılrfapek bekledik. Sonunda süzülecek bir ara bu'.duk nihayet. «Sabrm sonu dimi kaybetmişlm. Uyandıktan kal rengi, sonra gene siyah. Göselâmettir» dememişler boşuna. sonra akşam yemegi için kapızün alt kenarında da tam bir par Tezgâhın gerisinde bir kız. Gö sına vurdum. Yeni makyajı ile mak sıyah gölge. Bir de alabildı rülecek giteellikte. Tann rergisi o karşıladı beni. Ağlamaklıydı. ğine boyalı. uzun şak şak takma güzelliği garip renklerle bir tuhaf Kendimi hiç bu kadar çirkirpikier. Garip alabildiğine, adeğerlendirmiş. Porselen misali kin bulmarmştım, dedi. ma bir o kadar da güzel. O alabir ten. Irkına has. Ne bir leke, Oysa güzel, çekicı bir tazdı ne bir çizgi, ne bir şey.. Saten gi cakaranlıkta teatral bir havası aslında. var kızın. Bitti arkadaşım. Obi... pınl pırıl. nun neler uyguladığına bir iyi Moralim sıfır!. Dudaklarına sarıya bakan renk baktı. O renkte (ondöten aldı, te bir garip ruj sürmüş. Ya göz Moralini yükseltmek istedim o renkte ruj. o renkte tar... leri?.. Kömür karası bir farı bir Ama gelmedi elimden. Yalan söy parmak geçmiş gözkapsfına önliyemedim. Eğildi rausluga, bir Otele yorgun argın döndük. ce. Sonra biraz sarı, biraz portagüzel yıkadı yüzünü. yorucu bir ^ünön sonuydu. Ken MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOĞLU Üç bulutlu tablolar ç MAGLUP KAHRAMANı , >•••••••••••»•••••••• DOK1OR ^ IARİK L. KIKKAK*>^ l»rn N»c vr AOhrrvt (•««talıklaı lV1ütı*has»un 4> Nıı M > | « | 44 II Q 1 Bir kapı ıçinde konuşan iki üç kadın, bir ağacın dibinde baş başa vermiş iki sevgill, bir salon köşesinde bir çay saati, çocuklan m giydiren bir anne... Her vitrin gerçek bir tablo sanki. Önce dişardan izledim mağazalan butıkleri. sonra içlerine girdim. İnsanın kulagını sağır eden plaklar çalan Drugstore'lar her yerde oldugu gibi özellikle genç. lerin yeri. Bir şamata, bir kıyamettir kopuyor içerde Hint ışi bluzlann, tüniklerin, altın motifli Hint ipeği gece elbiselerinin dehşetli süksesi var gençler arasmda. Rengi atmış deîave takımlar, partal blucinler de öyle. Küçük bııtiklerde bir >»şka hava. Eski devrin modasına göre giyinmiş, göğsü cömertçe açık, dantelli elbise giymiş bir İngiliz güzel karşılıyor sizi. Tahta mordi'.en trabzonlarından, duvarlara. tablolara, üstü demode dantel örtülü masaya. tavandan sarkan eski stil lâmbaya kadar herşey gerilerde. çok sîcri'erde kalmiş bir devri yansıtıyor. Sadece dekor, sadece güzelin kıyafeti değil, tipı de bir zamanlardan kalma sanki O nasıl oluvor peki?... Bu yarı loş, varı tersnhk sa revaçta... O makya.1. o alaeakaranlıkta, o dekorda güzeldi. Her şey yerli verinde. Yerleri feanstırmamak gerek.... İşte Yaz ve Kış köşelertyta 1974 • 1975 modasımn öyküsü böyle. Gelişmiş sanayl ülkelerinin tüketici insanlan, kadın olsun. erkefc olsun, Riyimleriyle M raz daha eskiye dönecekler v« hele gençseler oiraz daha çılgın lasacaklar. B İ T T İ DİŞİ BOND KİMELEDI VE CEMI DUC. • •••• • ••» • • » » » • • » »• • Cumhuriyet 3372 KONGRE 28 Nisan 1974 günü ekseriyet temin edilemediğinden ikinci toplantı 5 Mayıs 1974 saat 10da l o kalimizde yapılacaktır. GÜNDEM: 1) Genel Kurul Divanımn seçilmesi, 2) Yönetim Kurulu Jaaliyet raporunun oftunması, 3) Murakabe Heyeti raporunun okunması, 4) Yönetim Kurulunun ibrası, 5) Murakabe Heyetinin ibrası, 6t Yeni bütçenin görüşulmesı, 7) Demek organlarmın yeniden seçimi, 8) Dilek ve temenniler. ARAMYAN OKILUNDAN YETİŞENLER DERNEĞt Cumhuriyet: 3369 KAVIP Istanbul giriş gümrüğünden 3/1/1974 gün ve 32839 yevmiye 31)071 bey, 210425 seri No. lu Gümrük makbuzu, kendil«>rine tevdi ettiğim komisyoncular tarafından ziyaa ufratıloııştır. Hü kümsüzdür. Nihat COŞKUN Cumhuriyet: 3373 GARTH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle