18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 Nlsan 1974 mart sonrası dönemde, reform adı altında, üniversitelerle ilgili bazı dıizenlemeler de yapılmıştı. Bir yandan, yapılan düzenlemelerin salt reformcu niteliğinin tartışılması sürerken öte yandan da mesele Anayasaya uygunluk açısından ele alınmıştl. Üniversitelerimizin yürekli bilim adamlan ve CHP reform dİ3 e sunulan düzenlemelerin ashnda. bir geriye dönüş olduğunu açık seçik ortaya koymuşlardı. Yapılan düzenlemelerin birtakım yeni sakıncalar getireceği belirtilmiş ve nitekim öyle de olmuştur. Ne olduğu anlaşılamıyan kapalı hükümlerin nasıl uygulanacağı biiyük tereddütiere ve karışıklıklara yolaçmıştır. Böylece, reform konusu iızerine eğilrr.emiş öğretim üyeleri de tfahil, herkea yeni değişikliklerden yakınmağa başlamıştır. K Olaylar|e göi§şlfi YASA HAZIRLANIRKEN Prof. Dr. Yaşar GÜRBÜZ Ceıayir Hukuk Fakültssi öğr. Üyesi tastikiyle 3 yılhk bir müddet için tayin olunan 9 kişilik bir Mütevelli Heyeti tarafından sevk ve idare olunur (Madde: 3). Üniversitenin başlıca icra organı Rektördür ve Rektörü de Mütevelli Heyeti tam sayısının üçte iki çoğunluğuy le Türk vatandaşlan arasından secer (Madde: 4). Görüldüğü gibi, bu üniversitede en yüksek yönetim ve denetim organları üniversite dışından yapılan atamalarla kurulur. Orta Doğu Teknik Üniversitesi gibi Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Atatürk üniversitesi de kuruluşları itibariyle öteki eski üniversite lerimizden farklıdırlar. Sırasıyla 1955, 1957 . ve 1959 yıllarında kurulan KTÜ, Atatürk Üniversitesi ve ODTÜ'nin mevcut 4936 sayılı Üniversiteler Kanununun dışında bırakılarak özel kanunlara bağlanması büyük ölçüde politik nedenlere dayanmaktadır. O tarihlerde universitelerin tutum ve uyarılarından çok rahatsız olan cfevrin iktidarı, üniversitelere yaptığı çeşitli ba» kılardan İstediği sonucu bir türlü alamamıştır. Mevcut üniversiteler özerkliklerini ve haysiyetlerini hükümetin baskı, tehdit ve yıldırma hareketlerine karşı savunmasını bilmişlerdir. O zaman. hiç değilse yeni kurulacak üniversiteleri hükümetîn sıkı kontrolu altına almanm yolları aranıp bu özel kanunlar çıkarılmıştır. Bu şekilde kurulan adı geçen üniversiteler, Anayasamızın 120. maddesine eklenen bir fıkrayla Anayasava da uyduruımağa çalışılmıştır. Temsilciler Meclisinde bu fıkramn(l) 120. maddeye eklenmesini öneren 7 üyeden biri olan Turhan Feyzioğlu 4.5.1961 tarihli birleşimindeki konuşmasında önerisinin nedenlerıni şöyle açıklamaktadır: «4936 sayılı kanuna göre Türkiye'de kurulmus üniversiteler vardır Yâni bu kanuna göre işlemekte olan üniversiteler vardır. AnVara, Istanbul ve Teknik Üniversiteler gibi. Bir de Atatürk Üniversitesi, Orta Doğu Üniversitesi gibi, yine devlet tarafından kurulmuş, Büyük Millet Meclisinin kabuı ettigi kanunla kurulmuştur. Bu üniversitelerin de bu prensiplcre tâbi olmalan tabiidir Fakat bunlarm organlan bir başka yapıdadır. Yann Adana'da Ziraat Fakültesi kuracaksımz Karadenizde bir başka üniversite kuracaksınız Yeni kurulacak üniversitenin bütün o/ganlan kendi mensupları tarafından seçilmesi olmaz... Amerika'da üniversiteler muhtardır. Onların muhtariyet anlayışlan, mütevelhıer heyetitinin idaresi esasma göre düzenlenmıçtır. Meselâ bir bölgenin ziraatini inkişaf ettırmek üzere kurulmuş olan bir üniversiteye, o Dölgenin ziraat odasından temsilcı de mütevelliİM heyetine ıştirak eder. Aynı zamanda mahalli idareler de para verır, ıdaresine iştirak 'çin temsilci gönderir. Bizde de bu şekilde ünıversitaler kurulabilir. Mahalli idareler ve ilgili teşekküllerin temsilcilerinin bulunması gerekebilir... yueunun neyl kastettlğlnt gösterlr. «Feyzioğlu mrkadasımın yapmak istediği ou ilâveye, gayet mahdut bir sahaya inhisar ettiğinden, bir ıstisna olmak üzere iltihak ediyoruz... Ama belirtmek isteriz ki genel Üniversiteier Kanununa ııt olarak bir takım özel kaııunlarla kurulmuş olan ve şimdi ilâve edilmek ıstenen kavıttaki sarta uygun olmayan Üniversitelerin. vaktiyle mııhtariyet esasına aykın olarak kurulmuş olsalar bile, bünyelerini değiştirmek mecburiyeti Tardır.»{2) Görüldüğü gibi, Anayasanm amacı. üniversiteler arasında özerk olan ve olmayan gibi bir ayırra yapmak değil fakat vöneümlerinin tek örnek olması zorunluluğu bulunmadıgım deürtmektir. Burada göze çarpan en önemıj çelişme. 1960'tan önce yapılan bu özel kaiıunıann, bilerek veya bilmeyerek, Temsilciler Meelisinde yanlıj değerlendirümiş olması sonucu ortaya çıkan durumdur. Yeni kurulan tiniversitelere özerklik tammamak, onları hükümetir emrine vermek için devrik DP iktidarı laratmdan konulan yasalar, Temsilciler Meelisinde üniversitelere kuruluş ve işleyişte kolavıık saglamait amacıyle yürürlükte bırakılmısiBraır. Anayasayı yapanlarla yukarıda adı geçen özel yasaları koyanlann anıaçları arasında önemli bir. aynlık oldugu görülmektedir. Meselâ ODTÜ'nin özel kanununun uygulanış şekl; Temsilciler Meclisi üyeleriıun diişün. diikleri gibi olmamış, ' Ünivtersitenin ısleyışine kolaylık getirmemiştir. Tersine, Üniversitenin en buhranlı anlannda onun isıevrsinı kosteklemiş ve güçleştirmiştir Üniversiteyi «sevk ve idare» eden Mütevelli Heyetinın son vıllardaki tek kaygısı, ODTÜ'ni devrin iktıdannm paraleline sokmak olmuştur. Bu iktidarın, kendıne yakin kışileri atayarak oluşturdügu bir kurulun başka türlü hareket etmesi zaten olanaksızdır. Anayasa Mahkemesi son Karanyıe. hükümetten bile gelse, üniversite vönetiınine dıştan kanşmalan Anayasaya aykırı bulmuştur. Hal böyle iken ODTÜ gibi bir devlet üniversitesinin yönetiminin Üniversite dışı bir Kuruıun eline bırakılması nasıl düşünülebilır? Yeru Üniversiteler Yasası hazırlanırken ODTÜ'nin bu celişkili yönetim şekli muhakkak düzeltılmelidir. ODTÜ de öbür Üniversitelerle aynı vasaya bağlannıalı veya mütevelli neyet sistemı. eger korunaeaksa. bu heyetin seçimi Üniversneye bırakılmalıdır (1) «...ÖCT! kanuna gö're kurulmuş devlet Oniversiteleri hakkındaki hükümler saklıdır.» (2) T.C. Temsilciler Meclisi Tutan..k Derrisi cüt 4, s. 608, 609. Yıllar Boyu Döşenen Taşlar. oalisyonun mimarlarından Oğuzhan Asiltürk, eğer yanılmıyorsam 36 yaşındadır. Demek ki Cumhuriyetin 15'inci yılında doğmuş. İkinci Dünya Savaşının bittiği yıl okula başlamış, DP'nin iktidara geçtiği yıl ilkokulu bitirmiş, 27 Mayıs 1960'ta üniversitenin son sınıfında olmalı... Şimdi MSP'nin koalisyondaki Bakanıdır. Oğuzhan Âsiltürk'ten şikâyetçi miyiz? Evet. Bazı çevreler Erbakan'dan, Âsiltürk'ten ve arkadaşlanndan yakınmaktadırlar. Çünkü bu sayın kişilerden kimi kent meydanlanndan çıplak heykel kaldırtıyor, kimi «turizm vatırımlan ahlâkı bozar» diye ahkâm kesiyor. kimi «devlet dairelerine mescit gereklidir» diye konuşuyor Layik bir devletin, çağdaş bir yönetimin, Atatürk Cumhuriyetinin ilkeleri zıddına değil midir bunlar? Bazı çevreler çok rahatsız, bağınyorlar: Atatürkçüler neredesiniz? Evet, neredeyiz? Nerede olduğumuzu iyice bellemek İçin şöyle eski yıllara doğru bir göz atalım. Ismet Paşa'nın tkinci Dünya Savaşından sonra Amerikan usulü demokrasi kuracagım diye «ÖSretim BirMii Devrimi»ni yıktığı günleri analım... Köy Enstitülerini kapattığı ve tekkeleri açtığı yılları takvim yapraklarını geçmişin külleri arasında eşeliyelim... Demokrat Partinin iktidara gelir gelmez Türkçe Ezanı Arapça'ya dnni'ştürmesini unutmavalım... Ülkenin her yanında Millî Eğitim Bakanlıgının tmam ve Hatip Okullarına hız verdiji, Kur'an ve hafız kurslarınl beslediği riönemi hatırlayalım... AP'nin en başta Siileyman bey olmak üzere tslâmı politikaya âlet ederek iktidara yürüyüşünü gözlerimizin önünrien geçirelim... Ve 27 Mayısçılann baskısıyle Cumhurbaşkpnı seçilen Cevdet Sunay'ın Büyük Millet Meclisi Kürsüsünde Anayasal yeminden sonra duruşunu, duraksamasını, eliı*i cebine (»ötürüp bir kâjıt çıkarmasını ve hemen ilk adımda layik devletin Cumhur. basltanı olarak ettifi yeminden bir saniye sonra dinl politikaya âlet ettiği günleri bir sinema şeridi gibi izleyelim.. Işte MSP'si yıllardan beri döşenen bu taşların üstüne basa baSa iktidara geçmiştir. Ve bugün MSP'si Genel Başkanı Necmettin Erbakan, Millet Meclisi Bütçe Komisyonunda yaptıgı konıısmada dîyor ki: « Artık su oynnnn mutlaka kalkması lâzım Anarsik olavlan bahane ederek kendi fikirlerini vürütmeye, yürürliikte tntmays kalkan sistcm Türkiye'de artık seçerli olmavacaktır. 141 ve H2'nci maddrlrr deiiştirilfcek tatbikatta suç sayümayacak hale getirileetktir. Birtakım bahanelerle senin düşüncenin dışındakl düsünceleri önlemen mümkün olmayacaktır artık...» Evet, Erbakan böyle konuşuyor. Peki, ya sermaye sınıfının sadık, akılh, loırnaz gazetelerince çafdaş politikacı ilân edilen Süleyman bey nasıl konuşuyor? Hiç kuşkuauz Süleyman bey seçim kampanyasında abrfestsiz namaz kıldığı ve orucsuz iftar sofralarına oturduğu biçimde konuşuyor; sola kapalı bir demokrasi yutturmacasımn alemdan olarak sallıyor siyasal mücadele bayragını... Şimdi geliniz gene geçmişe dönelim biraz: Atatürk, Ankara'da emperyaltzme karşı Millt Kurtulus bayragını açtığı zaman, Istanbul'da Sarayın Şeyhülislâmı Dıirrizade emperyalizmin ajanı olarak Millieilerin katline fetva vermiş, kurtuluş eylemini lânetlemişti. Buna karşı Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi milli kurtuluş hareketinin tslâmın geregi sayıldıgı yolunda fetva verdi... Mustafa Kemal milli kurtuluş eylemini hacılarla, hocalarla. müftülerle, şeyhlerle birlikte, kolkola. elele yürüttü. Emperj'alizme karşı mücadele yolunda tüm halk kuvvetleriyle ittifak AtatürkçüKikte tariht bir pratiktir. Mademki bugün din çevreleri ve flkirleri politikanm göbeğine dek itilmiştir; mademki bugün hem Dürrizadeler, hem Rıfat efendiler yeniden politika sahnesine çıkmışlar veya çıkarılmışlardır. Atatürkçülerin Dürrlzadı.*"re karşı Rıfat efendilerle işbirliğine geçmesl tarihten srinn doğal bir yasa sayılmalıdır. Ya din işleriyle politika işlerini birbirinden. ayıracaksın; ya da din işleriyle politika işlerini birbirine ksnstirdın mi bu tür oyunlar yürürlüğe girecek. Bu dediklerimiz, simdi MSP'den sekiz on milletvekilini parayla satın alıp koalisyonu çökertmek için mebus pazarı kurroava ç^ışafi^diîa^baŞfmUierm^e po4jtik«cıl«ıaiiH« sa&İAİ sesl kalemleredir.' • • » '< K Farklılık Kalkmalı Yeni üniversite yasasının reformcu nlteliği ve kapsamı böylece tartışıhrken, Anayasaya aykırılığı konusu da, o zamamn ana muhalefet partisi başta olmak üzere çeşitli kuruluşlarca or tava atılmıştır. Ya«anm iptali için CHP Partl Meclisi, Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. CHP Parti Meclisi iptal dilekçesinde üniversitel'^lu çr hsmalarır.a hükümetoe el konulması, üı.iversitelerin kapatılması, Üniversitelerarası Kurul, Yüksek öğrenim Kurumu ve Üniversite Denetleme Kurulu, asistanların atanması, para]ı eğitim v.s. ile ilgili hükümlerin Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştü. Şimdi Anayasa Mahkemesi, CHP tarafından açilan iptal dava«ına konu olan yasanın 27. maddesini Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Yasanın temelini oluşturan bu maddelerin iptaliyle yasa tümüyle iptal edilmiş olmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu çok yerinde kararı Anayasaya uygun, yeni ve gerçek anlamda reformcu bir üniver?ite yasası yapılmasına olanak sağlamıştır. Yeni yasanın hazırlanması sırasında ele alınması gereken en önemli noktalarıian biri de yüksek ögrenim kurumları arasmdaki yapı farklarıdır. Bu yapı farklan, yeni hazırlanacak yasayla ya crtadan kaldınlmah ya da bilim özgürlüğünü zedelemeyecek şekle sokulmalıdır. Farkll yapıya sahip ünlversitelerimizin baştnda Orta Doğu Teknik Üniversitesi gelmektedir. 1959 yılında çıkanlan 7307 sayıh Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kanunu adlı kanunla kurulan ODTÜ, Millî Eğitim Bakanının teklifi, Ba kanlar Kurulunun kararı ve Devlet Başkanınırt Üniversite Dışı Tutum Eğer madde tasandaki şekliyıe çıkacak olursa, Atatürk Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Anayasaya aykırı bir kuruluş haline gelmiş olacaktır. Bu itibarla özel ttanunlanna göre idare edilebileceklerini ve bunun mahıuz olduğunun tebarüz ettirilmesıni teklif ediyoruz. İdarenin bilimsel özerkliğı mahfuz. akaaeraik araştırma, yaym yapması mahfuz. Yalnız biraz elâstikiyet veriyoruz. Aksi ha'.de 4936 sayılı kanunun kurdugu idare tarzı değişmez nas haünde eski, yeni bütün müesseselere şâmü olur.» O zamanki komisyon sözcüsü Muammer Aksoy'un su sözleri de bu ukradaa kanun ko "SORUMSUZLAR Şinasi ÖZDENOĞLU aman zaman hepimiz sormuşuzdur: «Türkiye, ne gün, her sonımlunun Türk halkı önünde hesap verdiği bir ülke olacak? Türkiye'de. ne gün, kamu vicdanını tatmin eder biçimde hesap sorulacak? Ve sorumlular ne gün cezalannı çekecek? Van uçağmın tzmir'deki acılı sonu unutulmadan; Fransa'da Ermcnonville' ormanlan üstüne yağmur gibi yağan insan parcalarını düşündünüz mü? Binlerce çığlıgı duyarak, bunca kahredici tabloyu yaşayarak. rahat uyuyabildiniz mi? Ülkede bunun dışında daha yüzlerce facia!. Bunca olayda tek sorumlu bulunup; «Kamuoyunna teşhir edildi mi? Cezası çektirildi mi? Kimse hatırlamıyor. Değişmeyen yöntem şudur: Komisyonlar kurulup, Işler komisyonlara havale edildi mi, zaten «sorumluluk» diye bir şey kalmaz. Bir süre sonra da, felâketle birlikte sorumlular da unutulur. Opera yakılmış, sorumlusu nerede? Gernller bahrılmış, sorarrtlulsn bilen var mı? Sporsalonu çökeii yıllar oldu. Trenler çarp^nuş. insanlanmız ölraüs.ulusal servet ^itmij. Kimin umurunda? Sorumlulan gören, duyan var mı? Birkaç yıl önceyi hatırlayınrz: Burdur ve Bingöl depremleri; o bölgelerde Devletin yaptırdığı yopılann hileli, çürük, yönetmeliklere ve mühendislik kurallanna aykın olduğunu ispatlamıştı. «MüteahhitKontrol Mühendis» işbirligiyle; Devlet Hazinesinin nasıi insafsızea soyulduğu, Parlamento'da ve basında her yönüyle ortaya konmuştu. Yine komisyonlar kurulmuş, duyguİandırıcı söylevler verümişti. Ne oldu? 440 sayılı kanuna bağlı; ekonomik potanşiyeli 200 milyar liranm üstünde hesaplanan «Kamu îktisadi Devlet Kuruluşları» nm bir coğunun, «Resml Çiftliksten farksız olduğunu bilmeyen yoktur. Böyle bir kuruluş olan TRT'nin, milyarı aşkın eski dönem hesaplannı; T.B.M.M.'nin yetkili komisyonu «ibra» etmemiştir. Meseleyle ilgilenen herkesin yakmdan bildiği bu dossralar. Meclis'te beklemektedir. Sorumlular nerede? İhmalin. vurdumduymazlığın, karanlık tablolan hasıraltı etmenin, kaytarıcılığm kol gezdiği bir ülkede, bütün bu olup bitenlere, fütursuz bir kadercilikle: «Düzelir bir gün..» deyip geçebilir misiniz «Idarei maslahat.çıhğı, devlete ve insanlanmıza çok pahalıya ödeten bu kokuşmus zihniyetle, neyi nasıl kurtarabilirsiniz? Biribirimizi aldatmayalım: «Sorumsuzluk., Türk Devletinde artık gelenek olmujtur. «Sorumlu> aramak, kutsal bir «pul»u yıkmak gibidir. Tepkiyle karşılamr. Ciddî, nâmuslu, yürekli insanlann adeta «istenmeyen adam» ilân edildiği bir ülke olduğu gibi.. Ve yine birbirimizi aldatmayalım: Atatürk'ten sonra Devlet çözülmeye başlamış giderek «lâç. ka>laşmi5tır. Yeni hükümetten mucizeler beklemek mümkün değildir. Küçük hesaplar dışındaki herkesin; «dar boğaz>daki hükümete yardımcı olması, «çıkarı«m değil, Türkiye'yi düjünmesi, asgarl vatandaşlık ve insanlık görevidir. Amacım: böylesine hayati bir sorunu, hükümet politikast açısından ele almak değildir. Bir Devlet ve toplum meselesi olarak değerlendirmek istiyorum: îleri ülkelerde sorumluluk bilinci; bütün boyutlarıyla, görevlinin beyninde ve vicdanında yaşar. Bizde, böylesine bir bilinç olmadığına göre; önce, tüm kamu hizmetlerinde «Kim neden sorumludur? Kim kangi şeyden sorumlu değildir?» problemini; kesin hatlarıyla ve tüm kapsamıyla derhal saptamak, bas görev olmahdır. Sonr» da, sonımsuz hale gelen sorumlulara kar?ı en etkili bir savas bajlatılmalıdır. Devlet: ancak halkm desteğiyle, halkın sevgisiyle güçlenir. Halkm haklı tepkisi, duyarhlığı; Devlefi harekete geçirir, çarkı işletir. Vatandaş olarak hepimize düşen; her sonımsuzluğa karşı sesimizi yükselterek Devlefi harekete geçirmek; Türkiye'nin adıru «Sorumsuzlar Ülkesi» olmaktan kurtarmakür.. oplum • sanat ilişkilerini tarihsel eleştirisi açısından değerlendiren ünlü yazar Ernst Fischer'in şu sözleri, özellikle düşünsel yönden sömürüye uğrayan ülkelerin insanlarını acı acı düşündürmektedir: «...Ürkütücü olan "biçimcilik" değildir, soyut resim ve şiir, elektronik müzik ya da antiroman değilrfir. Asıl korkunç tehlike çok somut, basit isterseniz "gerçekçi" deyin, birtakım budalaca filmlerin, resimli romanların, insanlan kafa tembelliğine, sapıklığa ve suç işlemeye iten bir endüstrinin varlığıdır». Fischer önemli iki soruna değiniyor bu saptamasında: Budalaca filmler, resimli romanlar. Sonuç olarak da, bu ürünJertn kafa tembelliği yarattığını ileri sürüyor. Sapılsbiuji suç işlemenin etkeni olarak da, endüstrileşmis bu yaygın »raçları gösteriyor. KAFA TEMBELLİCI I BUDALACA MANLAR, LER FİLÎMLER, RESİMLÎ ROGELİŞMEKTE OLAN ÖNLEMEKTE, ÇUKURUNA ÜLKEONLARI ÎNSANLARININ KAFA ETKtNLtĞİ ATMAKTA. KAZANMASINI TEMBELLİĞIN mak için ne cabalara giriştiğine herkes tanıktır. Turistik rehber b:le olamayacak «Kültür ve Sanat Dergisinrün toplumu ne tür bir kültüre yöneltmek istediği açıktır. Yurdumuzun yü* akı yazarlar yerine, sanatsal güçten yoksun kişilerin ortaya atümasınm değer yargılannj alt üst edeceği tartışılmaz bir gerçektir. Düşünsel gücü olmayanlann, sanatsal yaratımdan yoksun olanlann, kafa tembelliği yaratmaktan öte bir katkılan olabilir mi topluma? Görülüyor ki. kafa tem belliği yaratılması da bir bozuk düzenin sonucudur. Asıl çelişki de buradan doğuyor. Z Adnan BİNYAZAR roman »rtlstliği mesleği doğmuştur. Görülüyor ki, kurulan endüstri gene işlerliğini korumaktadır. Bu böyle olunca, kafa tembellerine her gün yenileri katılmaktadır. Çocuk yazırunda, çocuğu oku maya a^tırmak icin,,ilk ağuda onâ resrrii bol yapıtlar verilir. Giderçkvresimler azajir, yazılar çoğalır bu yapıtlarda. Böylece çocukla yazınsal ürünler arasmda bir iletişim doğar. Resim dönemini aşabilmeyi başaran çocuk okumayı da ögrenmiş olur. Oysa dünyada ve bizde durum tam tersine işlemektedir. Ya da sözkonusu süreç oldugu yerde saymaktadır. Yaşı kırkı bulmuş kişilerin elinden bile Tom Mix'ler, Pecos Bill'ler, Kinova'lar düşmemektedir. Hele üniversite bitirmişlerin elinde fotoromanların, buna benzer yayımların görülmesi ise düş kırıklığı yaratmaktadır. ÇünkU en büyük «eı, bir ülkede okumuşların kafa tembelliğine uğramış olmasıdır. özellikle ülkemizde okumuşların yönetim kadrolarını oluşturduğu bir gerçektir. Bir bakıma ülkenin gelecegi onlarm yönetim güçlerine bağlıdır. Bu güç iyi kullanılmazsa o ülkede gerçek anlamda yönetimden de, dayaruşmadan da söz edilemez. Kafa tembelliği yarataeak nitelikteki yayımlara etilimin özellikle okumuşlarda (yani yüksek öğrenim görmüşlerde) görülmesi nin çok belirgin bir nedeni vardır. Baş neden, bizde tam anlamıyle okuma anlayışının doğmamış olmasıdır. îkincisi de, öğrenimin bir kazanç sayılmasıdır. Bunu, toplumsal bilimler yerine genellikle fen bilimlerinin seçilmesi olgusuyle açıklayabiliriz. Sanırım ki, toplumsal bilimi seçmiş kişiler, fen biîimlerinden, teknik alanlardan arta kalanlardır. Bugün için teknik dallar daha çok para getirdiğinden o alanlara karşı büyük bir istek sö z konusudur. Durum böyle olunca, öğretimde öğrenme ama. cının yerini kazanç alıyor. Böylece de öğretim, endüstrileşmis oluyor. Özel dershane ticareti de bunun bir yankımasıdır. Genel durumu böylece çizdikten sonra, resimli romanların ve bu nitelikteki yapitların neden kafa tembelligi yarattığına, top.. lumu neden sapıklığa ve suç islemeye yönelttiğine kısaca değinelim. içgüdüleri diriltme, kafa yaratımlannı engellemenin en namus dışı yoludur. Ne yazık ki, bu yolu seçenlerin çok olması bir yana, bu ilkel birikimleri çoğaltma ve sergileme bir endüstri niteliği de kazanmıştır. îster istemez, ilkel içgüdüleri dirilen, kabajiuy.gulan bilinen insanlar daha çok suç işleyeceklerdir, daha da jrcolç. sapıklaşacakurdır. '" : >B' •• • ' Bu önemli celişkinin yanında, daha önemli bir çelişkiye de değinerek konuyu bağlamak istiyorum. özellikle çocuk yayınlarinın denetim altında tutulması gerekir. Belki bu öneri, uygulamada güçlükler >aratacaktır. Kuşkusuz, denetim, demokrasi kurallariyle bagdaşmaz. Ama hükümet olarak, Millî Eğitim Bakanlığı olarak, Kültür Müsteşarlıgı olarak, sorumluluk taşıyan yayın evler; olarak bu soruna eğilmek gerekir. Oysa bugüne değin bu durum, bir sorun bile sayılmamıştır. Hükümetler konuya kayıtsız kalmışlardır. Millî Eğitim Bakanlığı'nm şimdiye değin olum lu bir girişimi gorülmüş değildir DP ve AP dönemlerinde. Kültür Müsteşarlığı'nın ise, Türk kültürünü, Türk dilini, vardığımız çağdaş kültür düzeyini unuttur Aydınbğın Eşiğinde Tembelleştirici... Yukarıda değindiğim gibi, özellikle kültürel sömürüye uğramış ülkelerin insanı için gerçekten büyük tehlike yaratmaktadır bu tür araçlar. En başta, gelişmekte olan ülke insanlanna kafa etkinliği gerekliyken onlan tembelliğın çukuruna itmektedir. Sapıklık ve suç islsme gibi davrams biçimlerinl kö rüklemesi ise, o ülke insaninın tam anlamıyle yıkımı olmaktadır. İster istemez, hükümet olarak, yayınevi olarak, toplum olarak, hatta birey olarak bu durumu eğitimimizin bir çıban başı saymalı, önleyici girişimlerde bulunulmalıd'ır. Yoksa eğitim yoksunluğunun acısını çe ken toplumumuzun kafası, tembellikle birlikte kıraçlaşacaktır da. Her şeyden önce, insanda kolaya karşı bir eğilim vardır. Güçlük karşısında direnç gösterenler çok azdır. Bu da bir eğitim koşullamasından başka bir şey değildir. Eğitim amacı güç olanı yenmeye yönelik olursa, insan, o yönde hazırlar ken dini. Yok, birtakım kolaylıklar başan sayılırsa toplumun değer yargısı bu yönde biçimlenir. Budalaca filmlerin ve resimli romanların, kolayı başan saymadaki etkisini kısaca belirteIim. Televizyonun yaygınlaşması filmlere ilgiyi az da olsa azaltmıştır. Endüstri kurulduğu için, özellikle budalaca filmler, çok kısa sürede resimli romanlara dönüktür. Hatta öylesine ki, bu gün dünyada da, Türkiye'de de, yepyen! bir meslek, bir resimli önemli toplumsal asamalardan sonra Türkiye kültürel yönden aydınlık gunlerin eşiğine gelmiştif. Türk "yazaunı çok ryi izieyen bir Basbakan, toplum gerçeklerinı yaşamında duyan bîr Millf Eğitim Bakanı, Türk kültürüne önemli yapıtlar kazandırmıs bir TRT Genel Müdürü bu sorunlan kökünden ele almanın gereğine inanmışlardır. Bu inançlarını uygulama düzeyine çıkardıklan zaman Ulkemiz daha az çelişkilerle yüz yüze kalacaktır. Yalnız bunu değil, yazanna, sanatçısına hor bakan bir anlayışı da kökünden söküp atmak sorumluluğunu da taşımaktaöırlar ülkenin yöneticileri. Toplurnumuzu kültürel karmaşadan kurtarmak da yöneticilerin gerçekçi girişim lerine bağlıdlr, Bu yol izlenirse, sorunlar önemsenirse, giderek kanserleşecek bir kafa tembelliğinin önü alınabilir. Suçlu lann, sapıklann yerini de apaydın kafalar alır. Yeter ki devlet güçleri, kötü sanat ürünlerj endüstri sinin yanında olmasın. ESKÎ AMERtKAN DERSANESÎ Binasmda, aynı idareci ve öğretmen kadrosuyla, Vücel Kültür Vakfı'na bağlı olarak çalışan ÖZEL YÜCEL DERSANESİ üçüncü dönem ÎNUİLİZCE FRANSIZCA • ALMANCA MUHASEBE ve SPOR derslerine 4 Nisanda başlamak üzere kayıtlar yapılmalrtadır. Sultanahmet Alemdar Cad. No: 23 TEL: 22 17 37 ^•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••S Cumhuriyet 2606 1 Istanbul Vilâyeti Daimi Encümeninden 1 Köy yollan için 16 ton ağırlığında 140 Hp gücünde paletli 1 tane Anglo Dozer'in 1.000.000. lira çevresinde satın alınması. İlk teminatı 43.750. liradır. 2 Köy yollannda çalışan Bedford marka kamyonlann tamirine lüzumlu 157 kalem yedek parçanın işletme vergisi dahil 383.835,38 lira diresinde alımı. îlk teminatı 19.104. liradır. 3 Üsküdar'da Aşağı Dudullu köyünün Ihlamurkuyu mahallesi elektrik tesisatındaki noksanlann 273.813,40 lira çevresinde müteahhit namı hesabına tamarrüattınlması. İlk teminatı 14.703. liradır. 4 Köy yollannda çalıştınlan motorlu vasıtalara lüzumlu 193 tane dış, 202 tane iç lâstiğin işletme vergisi ile birııkte 216.023,85 lira dairesinde alımı. îlk teminatı 12.032, liradır. 5 Kfiy yollarmda çalışan LandRover marka binek otola nmn tamirine lüzumlu 69 kalem yedek parçanın işletme vergisi ile birlikte 11.4.461,55 lira çevresinde alımı. İlk teminatı 6.974, liradır. 6 Köy yollannda çalıştınlan Bedford marka kamyonlann yakıt sistemi için lüzumlu 19 kalem Cav yedek parçalann işletme vergisi dahil 85.422,75 lira çevresinde alı mı. İlk teminatı 5.522, liradır. 7 V.S.E. Müdürlüğü için 37,400 M3 ikinci sınıl 6 kalem çıra çam, kereste ile birinci sınıf 1 kalem gürgen kerestenin 72.050 lira çevresinde alımı İlk teminatı 4.853 liradır. Tahmin bedelleri ile ük teminatlan yukanda yazılı işler 16 Nisan 1974 Salı günü saat 15.00'de Sultanahmet Yerebatan caddesindeki özel İdare binasında toplanan Daiml Encümen'de elektrik tesisatı aç:k diğcrleri kapalı zarf suretiyle ayn ayn ihale edilecektir. Şartnameleri Istanbul Y.S.E. Müdürlügünden alınacaktır. îsteklilerin Uk teminat makbuz veya mektubu 1974 yılı Ticaret Odası vesikası ve aynca yalnız elektrik tesisatı için sart'iamesinde yazılı kayda uyularak ihaleden a gün evveline kadar Vilâyet Makamına müracaatla alınmış veterlik bel gesini havi olarak yedek parçalar için bazırlavaeaklan ka palı zarflannı alırn günü saat 14.(X)'de kadar Daiml Encümene vermeleri, elekfrik tesisatı içinde yeterlik belgesı ile teminat ve Ticaret Odası vesikası vanlannda oldugu halde o gün saat 15.00'de Daiml Encümen'de buhınmalan lâzınıdır. (Basın: 12965/2588) Konya Cumhuriyet Müddeiumumisi merhum Cemal Günay'ın eşi, fazilet, şefkat, feragat timsali ve aüemizin en büyüğü, VEFAT REFİA GÜJSAY H A N I M E F E N D İ 1 Nisan 1974 günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Aziz naşı 2 Nisan 1974 Salı günü (BUGÜN), ikindi namazından sonra, Beşiktaş Sinanpaşa Camiin.den alınarak, Zincirlikuyu kabristanındaki ebedi istirahatgâhına tevdi edilecektir. KIZI: Sevim BtNKAYA, DAMADI: Dündar BfNKAYA, OGLU: Yılmaz GÜNAY, GELt.Nt: Sevim GÜNAY, TORUNLARI: özlen ve Gülsen BtNKAYA. Kuthan GÜNAY VEFAT VE TEŞEKKÜR Çok kıymetli ağabeyim Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tstaribul Bürosnndan 1 Aşağıda yapılacajı yer, cins ve ilk keşif bedeli belirtilen inşaat. kapah zarf usulüne göre ve 1973 birim fıyatlarına "i> 38 zam yapılmak suretiyle ihaleye çıkarılmıştır. a) Türkij'e Şeker Fabrikaları A. Ş. Istanbul Bürosunun 3'üncü kat tadilât insaatı ilk keşif bedeli IL. 650^00. fAltıyüzellibin liradır.) 2 Ihale, 25 nisan 1974 perşembe günü Aşirefendi Cad. 5eker Han Sirkeci Istanbul adresindeki Türkiye Şeker Fabrikaları A. S. Istanbul Bürosunda yapılacaktır. 3 İhale dosyan Türkiye Şeker Fabrikalan A. Ş.'nin Istanbul Bürosundan TL. 200 Hkiyüz lirai bedel mukabilinde satın alınabileceği gibi Büromuz Ticaret Servisinde de incelenebilir. 4 Yeterlik beigesi alsbilmel?ri için istekliler şartnamede belirtilen belgeleri ihtiva eden dilekçe i!e en geç 17 nisan 1974, çarşamba günü saat 15.00'e "kadar, yeterlik belgesi alan istekliler ise teklif mektuplarmı en geç, 25 nisan 1974 günü saat 14.00> kadar Büromuz Muhaberat sefliğine vermi? olacaklardır. 5 2490 sayıh kanuna tâbi olmsyan Şirketimiz ihaleyi yapiD yapmamakts» veya söz konusu ijleri dilediğine vermekte serbesttir. (Bum: 12941) 2598 TARIK KARYAĞDI 23.3.1974 günü ani olarak aramızdan aynlmıştır. Merhumun cenazesinde yakm ilgi gösteren başta: Sayın Merkez Valisi Nazım Üner, Haydarpaşa Lisesi Müdürü Lütfü Başara, Başmuavini Mustafa Çaldağ, Mehmet Beyazıt Lisesi Müdürü Şâkir Melih Evren, Raif Karyağdı olmak üzere; Saatçi, Yücel, Alataş, Ümitli, Pendik, Karadayı. Asma aileleri, Nükhet ve Cemile Hanımlar, çelenk göndererek cenazeye öğrencileri ile katılan Haydarpaşa Lisesi mensuplarına, avrıca eve gelmek zahmetine katlanan lisemiz ve Mehmet Beyazıt Lisesi, Atatürk Erkek Lisesi Öğretmenleri ile diğer bütün meslek arkadaşlarıma, akraba ve dostlarıma şükranlanmı sunarım. Havdarpasa Lisesi Ingilizce öğretmeni Behice KARYAĞDI (Cumhuriyet: 2810) Temel Sorunlar Dışına Düşürücü Kötü filmlerin, hemen onlarm uzantısı gibi gittikçe yaygınlaşan resimli romanlann yansıtmak istediği durumlar, toplumun temel sorunlannm dışma düşmektedir. Aynca toplumu yanıltıcı değer yargıları doğrultusunda uyutmaya çalışmaktadır. Hemîn hepsi, yoksul erkek varsıl kız ya da varsıl erkek yoks.ul kız gibi uyuşumu olanaksız ilişkileri vurgulamaktadır. Oysa varsıl hep toplumun içinde bunaldığı ger;ekleri görmezlikten gelmiştir. Gerçek yaşamda da sevgi, hiç de böylesine insanca bir iüşkiye davanmamaktadır. Çıkarcı, çıkanna hizmet etmeyen en güçlü kişilerj bile sindirmeyi amaçlamaktadır. Yine Fischer'in deyimiyle «perı masallannın çağdaşlaştırılması», bunların çoğaltılarak yığınlara ulaştırılması, dünJ.ıin savaş açtığı afyondan daha etkilidir. tnsanlığın, yüzyıllar öte sinde bıraktıgı ilkel içgüdülerin yeniden diriltilmesi, topluma saygısızhktır, hattâ ihanettir. Kabi duygulan körükieme, ilkel VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Şirketimiz Mali İşler Müdürü, Değerli mesai arkadaşımız Sayın YILMAZ GÜNAY'ın valideleri, REFİA GÜNAY'ın kaybmdan dolayı duyduğu acıya İştirak eder. merhumeye Tanrıdan rahmet, kendisi ve ailesi efradına başsağlığı tfileriz. A Y E K S Taf Sanayi ve Ticaret A. Ş. M e n s u p l a r ı EGE İdrofil Pamukları Sal Ege pamuklanndan yapılmaktadır. Kanşık pamuklardan sakınıruz. Cumhuriyet 2607 f • ÎIHIinUIIIUIIIIIIIUIIIIIIIIIIHIIIIM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle