18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 17 Nisan 1974 çılışlarından çok kısa bir süre sonra kapatıldıkları halde bir türlü unutulmuyor Köy Enstitüleri. Bir nedeni var elbet... Dünyada efitim, ilk olarak ne zaman kurumlaştı? Okul ne zaman doğdu? tlk öğretmen kimdir? tlk müdür, ilk müfettiş, ilk ders kitabı, ilk karatahta, ilk tebeşir, ilk Eğitim Bakanı. ceza alan ilk öğretmen, ilk kıyılan... ilk karne, ilk pekiyi, ilk zayıf, ilk disiplin kurulu, not yüzünden intihar eden ilk öğrenci?.. Bu soruların karşılığmı bil miyorum. Bugüne kadar bir kitap, bir kaynak geçmedi elime. A Olaylar m gömşler Köy Enstitüleri Örneği Fakir BAYKURT 20 yıl besleyip okuttuğun adam tarım mühendisi oluyor, ama tarla bilgisi yok hâlâ; üretebildiğimiz buğday boğazımıza yetmiyor. Ya da su mühendisi. yüksek yapı mühendisi oluyor, baraj yapüarı bin kat fazla çimento yutuyor yanlış yer seçimi yüzünden. İslâmköy ovası güya Eğirdir gölünden sulanır, ama ariıntı sularm boşaltılması dü •jünülmediğinden ova çoraklaşır! Alışılmıs mantık biçimlerinin dışma çıkabüsek »h! Belki hemen şu 2000 yılınm başında «okul» diye bir nesne kalmayacak dünyada. Evrim ya da devrimlerin gittikçe daralan periyod'lara girdiği çağdayız. Kalsa da bugünküne hiç benzemeyen bambaşka okullar olacak onlar. Ne bu karHr pahalı. yıpratan, ne de işten uzak. üretmez, süs bilgiler veren okullar. Yeni bir eğitim sistemine girecek insanlık. Paranın. politikanın basına gelen, zorunlu olarak pkulun da başma gelecek, görenlerimiz şaşıracak. mesleklerin erbabını yetistirecek. Çevremiz savaş. içinde, Tonguç'un «asalet«i onanıyor, resmen Ilköğretim Seferberliği ilân ediliyor. köylere, okul, öğretmen evleri, ijlik uygulama bahçeleri yapılıyor. Enstitü, o güne kadar değil Türkiye'nin, dünya nın bilmediği bir «okul>dur. Ötretmen öğrenci ba taklık bir arnziye konuyorlar. Önce çabhrlar kurulu yor. Belki külüstür bir kamyonları var. Barınılacak yapılar yapılıyor. Fırın. yol, çesme, hamam, derslik ve işlik yapıları. oyun ve st>or alanlan yapılıyor. bağ lar bahçeler dikiliyor. elektrik getiriliyor kooperatif açılıyor. açıkhava tiyatrosu, müze kuruluyor. Artan zamanlarda yurt gezileri yapılıyor. înönü. 40 kadar istiyor bunlardan. Savaşın ortasında 21 tane açılabiliyor, Bin kadar öğrenci ver her birinde. Birbirine kuruluş yardımına koşuyor ekipler. Halk türküleri, ulusal oyunlar: her şey yeni anlamda bir öğrenme fırsatı. Eskive hiç benzemiyor. Bu öğrenme ciddi, işe yanyor. Alıştırma <Temrin> hiç değil. Ben bunlardan birinin, Gönen'in öğrenci^iydim. Pek çok kitap bilgisini, yaparak. üreterek öğrendim. Kireç yakarak ve söndürerek kimya. 10 km uzaktan içme suyu getirerek fizik. matematik. Su yolunu kazıyorduk inis yokuş. Künkler döçenince su çıkar mıydı? «Bileşik kaplar. yasası vardı, çıktı. Çevre köylerden eski Selçuklu künkleri bulup inceledik. Yosun tutmasın diye içlerini sıılamiîlar. Bir de ziftle kapladık. Aynca ben iki ay yapılann kumunu ölçtüm, altı ay fotoğraf atelyesini. altı ay elektrik motorunu çalıştırdım, iki yıl da genel kitaplığı yönettim. Yazarlığım altında bu iki yüın etkisini her zaman duyarım. Toprağı bir metre kazıp alt üst ederek krizma yaptık ve bağ diktik. Bir yandan da en yeni çevirileri okuyorduk. Öğretmen çıktığımda Tonguç alınmış, Yücel kösesine itilmiş, dümen başka yöne kırılmıstı. Toprak Kanunu da kuşa çevrilmişti kırpüarak. Düziçi'nde bayrak yırtıp çukura atmışlardı (bugünkü gibi). basında kıyametler kopuyordu. Toprak ağalarıyla iş adamlarının temsilcisi politika cılar, seçim alanlannda DP flaması altında en çok bize saldırıyorlardı: Her biri kendini Atatürk sanıyor!> diye. Zl.l.ltM't* çıkanlan (234 M Ama ilk bilgilerin üretimden doğduğunu biliyoruz. Evcilleştirdiği hayvanlar artıyor mu. eksiliyor rau, bilmek istiyordu bugünkü insanm cck eski dedelerinden biri. Sayı bilgisi buradan rıktı. Bir büyük ırmak fNili her yıl taşıyordıi. Geçsn yıl ekilen alanlan mil örtüyordu. Sınırlar yitiyordu. Yeniden ekmek gerektiğinde kavga çıkmasın diye eski toprağına gidiyordu adam. Anımsıyordıı, bir dikdörtgene benziyordu tarlası, yine bir dikdörtgen çeviriyordu genis millikten. Düzlem bil gileri böyle çıktı. Ne güzel, bilgi işten çıkıyor, işe yanyor, kâra zarara neden oluyor, baba oğula öğretiyor, büyük küçüğe... Sonra usta ile çırak, hoca. muallim, öğrenci dönemine geliniyor. Evrile evrile, devrile devrile oluyor bu geliş. Tarladan, kırdan. deniz kı yısından, ağaçların altından, kayanın dibinden, sa çak altmdan odalara ve beton merdivenli. camlı, bol ışık alan okullara geliniyor. Ayakta dikilerek, ya da babasının yanında yaparak öğrenen çocuk, post üzerine diz çöküyor. kıpırdarsa değnek var. Selânikli Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım'ın oğulları Mustafa'nın öğretmeni Şemsi Efendi, öğrencilerini postun üzerinden kaldnvji yaptırdığı yeni sıraların üzerine oturtuyor. Bu yüzden üç sefer kıyıyorlar adamcağızı. Kaloriferli, soğuk sıcak havalı ve sulu okullar yapılıyor sömürgen ülkelerde. Geri bırakılmiş ülkelerin çocukları ise sabahlan kollarınm altına birer küçük odun ya d* tezek ahyorlar. Kışlar uzun sürerse yarımsar tezek veriyor anaları... Gökte balık oynaması, simşek çakması gibi bir panltıyla Türkiye'den Köy Enstitüleri gelip geçiyor. Geçer geçmez eski okul daha rahat yerlejiyor yerine. yılı yasayla defteri dürülüverdi Enstitülerin. Yüksek Köy Enstitüsü daha önceden kapatılmış, yetiştirdikleri Yedeksubay'da çavu? çıkanlıyordu. Yeni anlamlı eğitim olağanüstü bir kampan yayla öcüleştiriliyordu. Kapanıslanndan 28 yıl sonra hâlâ unutulmayan bir anısı var Enstitülerin. Kendime soranm, neden unutulmazlar? Her yıl 17 nisan gelince top lantılar, açık oturumlar düzenlenir. tnönü hepsine gelir ya da mesaj yollardı. Ünlü politikacılar konuşmak için can atarlar. Birinde. sonradan Basbakan olan bir konusmacı. .Elime fırsat geçse Ens. titüleri hemen açarım!» demişti. O fırsatı baska yönlerde kullandı. M. Başaran anıyor. 19T0te bugün kü Başbakan kpn"5muş. Tonsruç kadar güzel snla tıyor enstitüleri. Ne olacak simdi? Yeniden açılacaklar mı? Ha>nr höyle Hir atılım beklemiyonız. Gerçekler o gerçekler değil. Ama köyler ulusal yaspmda hâlâ bir agırlık. Bunun için yenileşme v t çağdaslaşma gerçekleşmiyor. Yeni iktidar «köy kent.ler kurma tpsarımmda. Tâ Kadro'culardan beri işlenen bu diişünce. birleştirilmiş köyler» önerisi, bilim adamlarına eüven vermiyor Tarıms=ı1 üretinr biçimi değirtirilmeden olmaz diyorlar. Âdil bir taban fiyat politikajı uygulayarak kalkmmayı köydeh başlatma düşüncesinin de önüne feoclal antik kahhtılar çıkıyor. Toprak reformu ne protokolda var. ne programda. ı =• Bu Ne Biçim Ittiiak? S kinci Dünya Savaşmdan sonra yeryüzünde iki «mucize» I deıı sözaçıldı. Bunlardan biri «Alman mucizesi» idi, öteld • «Japon mucizesi.» Her iki ulusun da çalışma disiplinl ün• lüydü. ama «mucize»nin temel nedeni bu değildi. Her iki ülke, İkinci Dünya Savaşından ağır yenügiyle çıkınca, ordu beslerr.'ek ve silâhlanmak olanaklarından yoksun bırakılmışlardı. Savunma giderleri yükünü bütcelerinden silen iki tilkenin iktisadi kalkmması «mucize» denilecek bir hızla gelişivercii. Sivunma giderlerinin önemini kavrayabilmek için dünyamua şöyle bir göz atmak yeterlidir. Bugün AvrupaAmerika artışmasmın temelinde yatan budur. Amerika: Avrııpa kalkmdı, Amerika ile rekabete girişti. öyleyse savunma masraflannı yüklenmeli. Ben hem Avrupa savunmasu'în masraflannı çekip. hem de Avrupayla iktisadi yanşa eirişemem: venilirim.. diyor. Avrupa ise masraflan yüklenmekten kaçınıyor, ortak blr nükleer gücün harcamalanna katlanmaktan çekiniyor. Sanayi ötesi aşamalanna varmış tuzu kuru toplumlann bile ürkek divrandığı bir alandır savunma harcamalan. Çünkü iktisadi kalkınmayı olumsuz açıdan etkiler, yavaşlatır. Bıma karşılık, az geli$mis ülkelerde korkunç bir silâhlanmı yarışınm hummasını görebiliriz. Süper ekonomiler, sürekli olarak böleesel catışmaian körükler. mazlum ultısları süâhlanmaya sürükler, ve silâhlanma yanşında yoksullan sömürnıek olanaklannı bulurlar. Empervalizmin deftismez yasasıdır bu. 1967 yılında ABD Dışi$leri Senato Komisycınunun yayımladıgı bir rapor bu ilginc yasa\n belgelemektcdir R a p c a göre Beyaz Saray, bir yandan Lâtin Amerika ve Ortadoğu'da silâhlanma yanşını durdurmak gerektipinl siylemekte. öte yandan silâhlanma yanşını körüklemektedir. 19fi6 yılında silâh satışlan 19551961 yıllanndaki ortalamadarı yedi kat fazla olmuştur. înternational Logıstic Negocia'ion Bureau adlı özel bir örrüt 1961 yılında bu satıslan hızlandırmak amacıyla kurulmuştur. Büronun Müdürü olan Henry Kuss bu yoldaki basanlanna karşüik Savunma BakanlıŞı Yardımcılığına atanmıştır. Senatör Mc Charty bu konuda şöyle yazmaktadın « Bizim askeri rardımımızin başlıca amacı müsteri ülke M.naını artırmak. sirasî askeri kaleler kurmak. ban bölpelerde kurvet densesint koruyor ya da defişHriyor gibi görünmekdir.» 9 Ağustos 1967'de ABD Senatosu: Demokrat SenatHr Allen Ellender'in thraratlthalat Bankasının yoksul ülkelere silâh satışı için kredi vermesini yasaklayan kanun teklifini 40'a karşı 48 oyla reddetti Demokrat Senatör Daniel Brewster. HUkümetin hem îsraü'i, hem Arap ülkelerini silâhlandırdıgını, aynı yöntemi HlndistanPakistan ikilisinde uyguladığmı ileri sürdü. Amerikan Îhracatİthalât Bankası kredilerinın yüzde 36'sını yoksul ülkeleri silâhlandırmak amacıyla kullanıyordu. Ve şunları söyledi Senatfir Brewster: « 1967 yılında ırelişme yolunda olan on dört ülke. 591 milvon dolan bulan ve ne olduçıı anlasılamıvan fhM horçlar almışlardır. En şaşırtıcı taraf da thracattthalât Rankasının da bu paranın nerey»? eittiein) bllememesidir. Eîer ölkelerin hirbiri ardma komünJstlerin eline dü«ımP!<ini Istemlrorsak. Fltin Amerika'ya ekmek vermelirtz. kurfun defeil...» Demek ki Amerikan yasama organlarında Birleşik Devletlerdeki odaklann, mazlum ülkelere silâh satarak büyük kârlar sa£lamr. peşinde koştuklan açıklanmışrır Bugünkü dünyjiria bir sır değildir bu yöntem... Hem îsraiH. hem bnzı Arap ülkelerini, hem Hindistan'ı hem Pakistan'ı silahlandıran büyük silâh kapitalistlerinin Dofcu Akdenlz'deM iki filke için vmı usulü uygulamaktan kaçınmayacaklanna İnanmak gerekir. Yunan cuntası. dikta rejiminin gereğini yerine getirmekte, Amerikan silâh kumpanyalannın hizmetk&n olarak komşusunu tehdit etmekte, çevresinde bir savaş havası yaratarak sıiâhlanma yanşını körüklemektedir. Türkiye, küçük müHerik'ir zorlamasıyla biiyüh müttfik ten silâh satm almaya, ve kalkmmaya yatıracagı dövizlennl sav^rnS'fl^^BrrrMeTffltm^i'e itilmektedir. Anlayamadrtt? Bu ne biçim ittifak? Sonuç Nedir? Köv Enstitüleri örneğindeki gibi bir eğitim uygulaması kalkınmanın hüyük etkenlerindendir. Ama yetmez tek başına. Türkiye ciddi yapı değişiklikleri ihtiyscında. Dünya ekonomik ve ekolojikr znrunluklarla duımadan değişirken biz ulufun '• 70'inin yaçamını küçücük bir mutlu azınlıSın varattığı baskıya uyarak oldugu gibi tutuyoruz Sıkışanlar, Almanya Avustralya gidiyor. Yapılacsk çok işimiz varken. Ve elimizde enstitüler gibi. eğitimin her alanı için örnek bir deney varken, e=kimiş bir eeitimin pahalı yükünü taşıyoruz. Bırakm sosvalizmi, bukafayla kapitalizm bile ayakta kalamaz. Her gidisimde, değisme ve yenilesmenin büyük özlemini görüyorum köylülerimde. Çevkle. ara larından paralar toplavıp saglıklı su, elektrik. yol, vb. için yatırıyorlar. Ve çocuklannı okutabilmek için analar çocuklarıyle birlikte jehirlerin kıyısında zor zamanlar yaşıyorlar. Politikacnar ki yurdu onlar yönetirler, içlerinde iyileri de vardır, hâlâ gerçeği kavramıyorlar, kavramıs.larsa söylemiyorlar. Altın yılları ozsüz tar tışmalarla ziyan ediyorlar. Değisme ve yenilesmelerden ürkme, en büyük engel. Bağnazlık ve gericilik de bu. Aydınlar nice çile pahasma bunu söylüyor. belki henüz tam defil, ama halk da bunu anlıyor. Enstitülerin çeyrek yüzyıl sonra hlla anılması, özlenmesi bunu gösteriyor. Eskiyen okul lar. ezberlenmiş bileüer kimsevi doyurmuyor. Yeniden açamassanız bile, değisen ve gelisen gercekler karşısmda, enstitülerden almacak pek çok WlgJ ve deney olduğu ortada. Yıllar gelip geçtiği hald» bu gerçek bu kadar canlı, bu kadar » m u t Enstitüler Türkiye. tıpkı geri bırakılmış 8teki uluslar gibi, hâlâ köylerinde yaşamın yeniden kurulmasını gprcekletjtiremedi. Toprak ve tarım düzeni eski, sdaletsiz. Beslenme, barınma, sağlık. ulaşım geri. 1935'lerde bugünküyle kıyaslanmaz derecede «vahim»di durum. Cumhuriyet kurulmuş Anayasa var, Atatürk yasıyor: CHP programı köye dönük, eğitim istiyor, ama lâfta. Ortada iş olmadığı gibi, ne yapılacağı da bilinmiyor. Ulus, çıktığı savaşm yorgunluğunu tam atmamış. ufukta bir yenisi. Yaşamda yenileşme yok. Çocuklar eğitimsiz. Bırakm yukarı okulları, ilkokul yok yakınlarda. Yasları da geçiveriyor çabuk. Ve kızlar, yok gibi yaşıyorlar köylerde. Bakanlık müze müdürü. bir ara Gazi Eğitim'in vekil müdürü. köylü kökenli, tükenmez bir çalısma gücünün sahibi İ. Hakkı Tonguç, <vekâleten» llkögretim Genel Müdürü atanıyor. Eğitim gündemin ilk sıralarmda. Küçük köyler için orduda çavuşluk yapan köylülerden yararlanma görüşü önem kazanıyor. Toplanıp kurstan geçiriliyor bunlar. Deney için köy ögretaıen okulları açılıyor. 17 nisan 1940'ta BMM. 3803 sayıh yasayı çıkarıyor, Köy Enstitü leri kuruluyor. Her enstitü çevresindeki köylerden öğrenci alaeak, köylere öğretmen ve gerekli bafka Pahalı Bir Hizmet: Eğitim'! Çok değişik bir gelisme ve göriinü? leindeki okul. önemli bir «isgal»dir insanm yasammda. 18 20 yılını ahyor 6070 yıllık ömrün. Çocukluğun ve gençliğin güzel yıllanm ezberhanelere kapatiyor. Elektronik beyinlerde büyük işlem ve eylemlerin birer «kısaltma», birer «simge» olması gibi, kitap, not, öğretmen. takrir, yazılı, sözlü. disiplin gibi öğelerle alabildiğine «rayutlaşan bir işe yaramayan, hemen hiç üretmeyen. üstelik 1820 yıl sadeee tükettiren, yıpratan, beden ve ruh sağhğını bozan bir sistem; eğitsel yanı da zayıf. Bu yıhn Türkiye eğitim bütçesi 13 milyara yakın. Bazı üniversite bütçeleri ayrı. Ana babaUnn ödedigi »yn. 18 BOZ RENKLİIER OKTAY AKBAL Evet Hayır Yeni Düzen ve Hukuk'un Üstünlüğü eni bir düzen kuruluyor Turkiyede. Gözle görülen bir gerçektir bu. Gün gibi belirgin bir gerçek... Bir sol kanat partisi ile, sağ kanattan bir partinin koalisyon halınde çalıjabilmesi bile, hoşgöril v« uygarlık alanında yeni bir aşama sayılmalıdır. DüşUnceye saygı çagmın basladıgını mustulamaktadır bu olay. Ve kimsenin kımseyi suçlamadığı bir dönem.e girdigimizin belirtisidir. Yeni yeni sözler isitiyoruz dey•let adamlarımızdan. Koalisyon protokolleriyle, hükümet programlanyle yeni düşünceler çıkıyor gün yüzune. Bundan böyle düşüncenin cezalandırılnUyacağı açıklanıyor, fikir suçu diye bir suçun tanınmıyacağı söyleniyor cesaretle. Hukukun üstünlügünden söz ediliyor. Yen; bir dönemin başlangıcı sayabiliriz bu güzel davranışlan. Y «1943 sonbaharında bir gün Tonguç, Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne Nafi Atuf Kansu ve bir mebusla beraber geldi. Enstitüyü gezdirdik, öğrencilerin toplantılarında bulundular. Mebus köye yalnız gitmek, öğrencilerle yalnız görüşrnek istiyordu. Kendisini serbest bıraktık. Bir şeyler öğrenmek istediği belli idi. Gece de kaldılar. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde bütün Enstitü mensuplarınm katıldığı milll oyunlan kendisiyle beraber izliyorduk. Adam bana sunlan sordu: «Bütün Enstitülerde bu saaüerde bu oyunlar oynanır mı? Hepsi ayıu kıyafette miriirlerî Enstitülerie bugün kaç öğrenci var?» On yedi bin öğrenci vardl, 'hepsi her sabah işlerden derslerden önce böyle topluca millî oyunlar ve halk türküleri söylerlerdi, hepsi devletin verdiği boz renkli kumaştan elbiseler ve asker postalları giyiyorlardı. Mebus dikkatl» dinledi ve sonunda yarı şak» bir eda ile: «Aynı tempoya ayak uyduran. aynı kıyafet içinde aynı türküleri söyleyen on yedi bin kişi!.. Sizden korkulur Müdür Bey» dedi.» Hasanoğlan Köy Enstitüsü eski müdürlerinden Hürrem Arman böyle anlatıyor işte... On yedi bin boz renk giysili eğitim ordusunun otuz bine, elli btne çıkrnası bir takım kişileri, çevreleri nasıl korkutmuş, bu olaydan da anlajılıyor. Aynı tempoya »yak uyduran, aynı giysileri giyen, en önemlisi de ayıu ilkelere inanan binler, on binler... Bu da, Hasanoğlan mezunu Fakir Baykurt'un unutulmaz bir anısı, anlamlı, etkili, birçok gerçeklerimizi çözümleyen: «Bir öğretmen toplantısı için ilçeye gidiyorduk. Önümüzde esekler vardı. Ardımızdan yaylı arabasıyla bey yetişti. Sırtımızdaki giysilerden bildi biri. Yeni öğretmenlerdik, Enstitü giysilerini atamamıştık daha. Vücudunu yaylmm önüne taşınp elindeki kamçıyı »aklatmaya başladı. Dili de yavan idi: «Geçmişine k. mun komünistleri, Hasan Âli'nin piçleri» diyor, saklatıyordu. Bir ovanm orta sındaydık. Karşılık verecek olduk, tabancasuıı çıkardı «lsyancı dürjüler «(izii>. İlçeye yakJaşana kadar eğlendi bizimle, üstümüze güM'ı. Hu btyi kaymakama ;ikâytt edeliın ded.'k ilçede. Yajlı tir müfettiş: «Kimj kime şikâyet edeceksiniz? Ananızı belleyen kadı. dedi. Yıllar geçti, o beye gerekli karşılığı verememi} olmanın acısmı duyarım.» 'Yeni Dönem'in son sayısuıda Köy Enstitüleri konusunda ilginç bir soruşturma var, ordan aldım bu yanıtlan. Daha baykalarmın anılan, açıklamaları da önemli, ilği çekici... Her yıldönü miird'' böyl' olur, o coskulu günlenn heyecanını yasatırlar eski Köy Enstitülüler, öğrencileri, öğretmenleri, müdürleriyle... Acılı bir bayramdır 17 Nisan'lar. Boz renkli bir bayram, giysileri gibi... Boz renkli bir eğitim ordusu, Hasan Âli'nin ordusu, hâlâ ayakta duruyor. Aradan bunca yıl geçti, Köy Enstitüleri İlköğretmen Okulu oldu, bu okullara girebilmek koşulları değiştirıldi, köy çocuklarnun yolları tıkandı, Köy Enstitülüler yerden yere çalındı, askerde erlik yaptırıldı bir bölüğüne, öğretmen olarak da horlandılar, ezildiler, sürekli kuçku duyulan, güvenilmeyen kişiler sayıldılar. Bütün bunlara rağmen o ne büyük güçmüs, o ne engin ülküymüş. o ne yüce bir inançmış, ne sağlam bir temelmıj ki çoğu, pek çoğu dönmediler yollanndan, bağlandıkları düsünccden . Ncyd;. o? Neydi o düşünce, o ; ninî. o ülkü? Tjlusumuzun, büyük çoğunluğunu, yani köy insanlannı, köy çocuklaruıı bir biHnr» kavuşturmak isiydi... Okumakla, jydmlanrnaki^, kısacssı eğitimle olurdu bu. Bunun yolunu da Tonguç bulmuştu, köyleri canlandırmak, köy çocuklarıru okutmakla, yetiştirmekle olacaktı. Türkiye'nin kurtuluşu köy insanının insanlığmı duymasına, aydııüığl ya>Tnasına bağlıydı. Ama Talip Apaydın'ın «Karanlığuı Kuvveti» dediği bir büyük güç vardı önlerinde. Halka inanmayan politikacılar, çıkarları bozulan bir mutlu azınlık, halk yığınlarmm uyanmasuıdan ürkaıîer. En b^çta da ödüncü yöneticılar.. Ne yapmrık eerekti bu inlır.ç akırrıım önlemek. boz renkli eğirim ordusunun dev yürüyüsünü durdurmek için? Lekelemek, karaçalmak... Meclislerde sözü edilen «çuvallar dolusu malzeme» hep bu okullan batırmak, yermek için uydurulmustu. hemen hemen hepsi düzmece şeylerdi. Tonguç bir öğreneiye Silone'nın «Fontamara» adlı romanını mı armağan etmiş. tamamdı. Bilmem hangi Enstitüye kızıl bayrak mı çekilmiş, yok şu olmu; bu olmuş! Bütün bu is>rin nasıl tertip, düzmece şeyler olduğu daha sonra iyice belli oldu, açıklandı, ama iş işten geçti. Karanhğm güçleri aydınhğı önlemisler, eski zulmeti daha da arttırmışlardı. Nasıl mı? Köy Enstitülerini kapatarak, karşılarına gericilik yuvalarmı çıkartarak... Boz renkli eğitim ordusuna, üericilik ordusuna karfi kara renkli bir yığ.m dikerek... Bugün 17 nisan. Milll Eğitim Bakanlığı'nın bafinda bir Köy Enstitülü var şimdi. Bunun anlamını duyan duysun. Boz renkli giysililer ordusunun erleri yaglandı, ama savaş gücü azalmadı hiç. Onlardan birinin, Başaran'uı dizeleriyle bir kez duyalım, o inancı, o halka, davaya. gerçek devrime bağlıhk gücünü... • Sesimiz 9 Eylül mavisi / Acıyı sevince korkuyu yiğitliğe çeviriyoruz / Bir uçtan bir uca ellerimizin gerginliği / Yüreğimizde bir aşk var devletlerden güçlü / Sahip çıkıyoruz toprağımıza madenlerimizi terimize / Ulaştırıyoruz geleceğe en güzel sö zü / Deliye dönüyor sömürücüler.» ÖZGÜR ÎNSAN, KÎŞtLERİN VE PARLÂMENTONUN EĞEMENLÎĞÎNİ DEĞİL, HUKUKUN EÖEMENLföİNÎ İSTEMEKTEDÎR HER ŞEYDEN ÖNCE. M. Iskender ÖZTURANLI ı.am ımnı ı ı „ lzmu. Barosu fiaaka sonra, 24 ocak 1970 tarihinde yap tığı bir basm toplantısı ile zamanın Başbakanı, «Hukukun üstünlüğü» ilkesine karşı, hiç vakit geçirmeden Parlamentonun üstünlügünden söz etmeğe başladı. Oysa ki, bu kural, dunya için olduğu gibi, memleketimiz için de yeni bir kural degüdi. Bilinen bir gerçekti. 25 ocak 1970 tarıhli gazeteleri açar okursanız, sayın Demirel'n aynen şu sözleriyle karsılaşırsınız: «Anayasamızın yumuşak kuv vetler ayrıhğı sistemi içinde de değişmeyen tek esas, Parlamentonun üstünlüğü'dür. Türkiyede si vasi meselelerimiz üzerinde nihaî tercihlerin Anayasa çerçevesi içinde karara bağlandığı tek merci, Türkiye Büyük Millet Meclisi'. dir. Türkiyenin en büyük siyasî varlığını teşkil eden Parlamentonun itibarına saygı göstermiyenle rin Anayasadan, demokrasiden, he le Atatürkçülükten bahsetmelerini anlamak mümkün değildir.» Bu sözlerin söylenişi, Meclisten çıkan bazı kanuniarı iptal ettiği için Anayasa Mahkemesine karşı savaş açıldığı günlere rastlamaktadır. Yüksek Hakimler Kuruluna, özerk üniversiteye ve TRT'ye ateş püskürülen ve «226 oyu bulun, beni düşürün» denilen günlerdir o günler. Hiç kuşkusuz demokratik bir ül kede en önemli kuruluşlardan biriydi Parlamento. Ve demokrasilerin vazgeçilmez bir organıydı. Türk ulusu da büyük çoğunluğu ile bu gerçeği kabul etmis bulunuyordu. Parlamentosuz bir düzen isteyenler, demokrasiden, Anayasadan ve her işi Parlamento fie yürütmüş olan Atatürkten yana olamazlardı. Bu nokta üzerinde sa ym Demirel'in yerden g ö | e kadar hakkı vardı. Vardı ama; unuttuğu ya da bl lerek unutmak istediği bir gerçek daha vardı ortada. 1961 Anayasa sı yalnız Parlamentoya vermemiş ti egemenliği. Egemenliğin tek sa hibi değildi Parlamento. Çünkü yeni Anayasanm 4. maddesi, 1924 Anayasası gibi, «Egemenlik kayıt sız şartsız Türk milletinlndir> dedikten sonra, «Millet egemenliğini Anayasanm koyduğu esaslara göre yetkili organlar ellyle kullanır» hükmünü tjetirmişti. Anayasanm öngördüğü yetkili organlardan biri de Anayasa Mahkeme siydi. Parlamentonun çıkardığı ka nunlar, Anayasa Mahkemesinin süzgecinden geçirilecek ve Anaya saya aykırılık nedeniyle, gerekirfe iptâl edilecekti. Ve ediliyordu da. Günümüzdekj Parlamentolar Hükümet i birlikte kuran İki partinin hazırladafı protokolde ve programda şu düşüncelere yer verilmektedir: «Millî, demokratik, layik ve sosyal hukuk devleti ilkesine yürekten bağlıhk... Demokratik hak ve özgürlüklera saygı... Kanuniarı herkese eşit olarak uygulamak... Hukukun üstünlügün» inanmak... Sosyal adalet, kardeşlik ve özgürlük... Türk ulusunun, Türk aydmının yıllar yılı özlemiydi bu düşünceler. Hukuk devleti... Hukukun üstünlüğü... Sosyal adalet... Kardeşlik... Sevgi... Barış... Gençliğe «Kuşkuyla ve korkuyla değil, güvenle ve sevgiyle» yaklaşmak... Bu sözlerin içtenlikle söylendiğini bile duymamıştıle bugüne dek sorumlu kişilerden. Bu nokta üzerinde önemle durmak zorundayız. Hukukun üstünlüğü ilkesini ela alalım örneğin. Memleketimizds terim olarak ilk kez, 9 ocak 1973 yılında İzmir'de toplanan Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulunda ortaya atıbnıştı bu ilke. Giderek anlam kazanmağa başladı. GerçeVen bir toplumda hukuk h»r şeyin Ustünde olmalıydı. Demokratik bir yönetimin baş ama. cı, hukukun üstünlüğünU sağlamaktı. Başta ParUmento olmak üzere tüm kurum ve kuruluslar, davranıslarında hukukun Ustün kurallannı göz »nünd* rutmak zorundaydılar. Çünkü hukuk, «Toplumd» yaşayan hak anlayışından» başka bir şey değildi. Parlamentonun görevi bu hak anlayışını yazılı metin haline getirmek, yasa olarak ortaya koymaktan ibaretti. Hukuka saygılı olmak, topluma saygılı olmak demekti. Bu nedenledir ki, dünyanın en ileri anayasalarından biri olan 1961 Anayasasının hiç bir yerinde «Yasa devleti nden» söz edilmemişti. Hep «Hukuk Devleti» terimini kullanmıştı Anayasamız. Herhang) bir topluma, ülküsel bir toplum diyebilmemiz için; orada, hukukun üstünde hiç bir kuvvetin rar olrnaması. hukuka uygun olarak çıkanlan yasalann devlet yöneticilerine egemen olması gerekti. Yasalardan başka hiç bir şeye boyun eğmeyen insanların ve devlet adamlarının ya?adıgı bir topluma, hukuka baglı bir toplum denebilirdi. 17. yUzyıhn parlamentolan deflldi artık. Eski parlamentolar her şeyi yaparlar, «Yalnız bir erkeği kadın, bir kadını da erkek yapamazlardı.» O çağlaruı geride kaltlıgını ülkeyi yönetenler anlayamamıştı ne yaak ki. Parlamentonun her şeye egemen olduğunu söyleyip duruyorlardı biteviye. Hatta parlamento çoğunluğunun her seyi yapabileceğini savundular yıllar yılı. Ama gün geldi, 226'dan fazla oya sahip ol; "duklan haldedevritip gittiler ik' tidardan. Çunkü parlamentonun da üstünde bir hak ve hukuk an. layışı vardı. tnsan ve toplum gerçekleri vardı. Parlamento üstün bir kuruluştu. Bu düşüncenin karşısına kimse çıkamazdı kolay kolay. Çıkrnadı da... Parlamentonun üstünlüğü kuralı günümüze dek sürüp geldi. Ancak bu arada parlamentonun çoğunluğundan güç alan bir iktidar görülmez oldu ortalarda. Ulusun çofunluğundan güç alan iktidar da bin bir türlü güçlükler ve sıkıntılardan sonra gerçekleşebildi. Ulusun ve parlamentonun çoğunluguna dayanmakla beraber, hukuka saygılı olacağım ve hukuk kuralları içinde kalacağını söyleyen bir iktidara sahlblz şimdi Ulkemizde. Parlamentonun üstünlüğü yanında, hukukun üstünlügünü, hukuk devleti kuralını ve sosyal adaleti gerçekleştirecegini söyleyen bir iktidara kavuşmuş bulunuyoruz. Türk ulu su için büyük bir başan, büyük bir aşamadır bu. '"Okuyucu Mektupları Sayın İsvan'dan önemli bir rica Bizltr, «İstanbul Turistik £1 Sanatlan İmalcıleri ve Kuyumcu Sanstkirlar Derneğiunin, genellikie tarihl Kapaü C'aışı merkezinde faalıyet gösceren namuslu ve yurtsever üveleriyiz. Amaç ve görevimiz, fiyat ayarlamalarını kencü bUnyemizde ve adil ölı.üler içinde kontrole almak, bu konuöa her türlü yolsuzluğun önüne geçmek, haksız rekabete tmkân tanımamak, memleket turizmlni baltalayan tüfeyli aracının fırsatçı tutumunu ortadan kaldırmak ve Istanbul'umuzu serdirmektır. Billndiği gibi, dünyanm her j'erinden Türkiye've gelen turist, eninde sonunda İstanbulda kon&klar ve ilk zıyaretini yapıp büyük ölçUde alışveriş ederek dövizinı oıraJctığı yer, Kapalı Çarşı olur. Ama Kapalı Çarşı'ya degiı yabancıların, bu ülke insanının bile yanılmadan, kazıklanmadan, rahat sız edılmeden gırebııeceği doğru dürüst bir yol ve cemızce bir giriş kapısı yoktur Bütün yollar, bütün giriş noktaıan v» korkunç bir trafik kaosu İçinde, ya işportacı ıstıiâsında, hep. sinden beteri ae, çığırtkan, gezginci satıcırun tekelînde o lup, bolgelere göre aklın aJamayacağı bir çiranlik ve nastalık tablosu halindekı her türlü çöp ve pisligln kcrkunç yığıntılar teşkiı ettigi kokuşmuş bir mezbelelik »törünümündedir. Tercüman. rehberler sorunu da ayn bir dert. hatta facıa. Turizmin, ekonomik açıdan lilkeye vararlı kıünabilmesi kalkınm» durımundaki bütün ülkelerin eündeminde bas köşeyi alırken, Türk hükümetinin. özellikle de Beledıyemizin konuya vabancı kalması, bu davaya kendi acısından yararlı olznaya calısan bir küçük esnaf demeginîn tek basına çözUmleyeLilecegi ıslerden değildir. Bunlara rağmen, geçmiş yönetimler devrinde de sessiz kal madik. Daha öncekilere «maddîmanev! bir yığın da kolaylık göstermek suretiyle», defalarca başvurduğumuz halde, bu tür bir girişimin, tarafımıza 330 btn liralık maliyet yükleyeceği ve buna karşılık, Belediyenin bu gidere hiç bir kattada bulunamayacagı bildirildl. Dernek ola rak, meselelere ne derece ilgl ve (eragatle eğilsek de, bu ölçüde bir masrafın altından kalkılamıyacağmı biidiğimizden, kapatüdı her şey. Bir urnut, bir vaat bile verilmeksizin... Sorulanmız, şUpheaz bu nok tada bitmez. Örneğin çarşı içinde hemen her yıl boyu (son bir yüda tam üç defa), birbirini ızleyen yangınlar çıkar. Tedbirini ânuıda alaeak yeterll bir güvenlik sistemi ve alârm düzeni yoktur. Özetlersek: a Actlen ve ilk planda çevre yollarının ele alınması, turisti «taciz» edlci gezgin ıatıcıdan ve giris kapüarının da, utanç verıci nıezbelelikten arın cunlniAsı. b Yine turistle namuslu esnalın, bazı üçkâğıtçı tercüman aracıdan kesinükle kuıtarüıp; bir tür dolandıncılık anlammda lşleyen komisyon auşverişinin önüne geçilmesi; bunun için de güzergâhlara, uygun giriş noktalanna, Baülı anlamda gerçek turizm bürolarmın kurulması ve buralarda yeterli sayıda yetenekll gençlerin, turizm bilincine varmış, güvenilir rehber elemanlann bulundurulması, c Beklenmeyen tehlikeU durumlar ve yangm ânında yeterli güvenlik tedbirinin alınması, ç Temizlik sorununun halU. Bugün istanbul balkuun yeni umudu, örgütümüzün de en son gliveni ve inancı olan Sayın Ahmet ISVAN ile bütün sayın Belediye yetkllilerinden, dertlerimizin ualli konusunda ilgı rica eder, saygılar sunarız. tstanbul Turistik El Sanati Imâlcileri ve Kuyumcu Sanatkârtar Derneği adına tkind Başkan Şertf NARMANU Hukuk Egemenliği Bir zamanlar Protagoras, «lnsan her şeyin ölçüsüdür» demişti haklı olarak. Mutluluğun gökten yere tndirilmesinl, lnsanın öncelikle bu dünyada mutlu olmasını İstediği için söylemişti bu sözü. Insan aklı, yüzyıllarca uğraşmışu insanı mutlu kılmak için, «Egri degil, doğru olunuz» diyen doğanın sesini duya dtıya. Bazı ilkeler bulmuştu düşünce taşına. Demokratik devlet ilkesi, hukuk devleti ilkesi gibi İlkeler kazandırmıştı dünyaya. Bu gün İse hukukun Ustünlüğü ilkesi egemendir dünya yüzünde. OzgUr tnsan, kişilerin ve parlamentonun egemenligini değil, hukukun egemenligini istemekte dir her seyden önce. Çağdas lnsanın karakterinden doğmaktadır bu lstek. Günümüzün insanını mutlu kılmanın tek yolu, yasama organının egemenüğinden önce hukukun egemenligini sağlamaktır. Yeni iktidanmızuı hukukun UstUnlüğünü terim olarak benimsemesini sevinçle itarşılamalıyıs bu nedenle. Tek dilegimiz, bu terimln fcavram olarak da sürdürülmesidir. BUtün Türk aydınlan Du çabada yardıma olmalıdırlar yeni yönetime. Ve elbtrliği ile hukukun üstünlügünü gerçekleştirdikleri gün, toplumu muzun mutlu günlere, aydınhk günlere kavusacağuu unutmBraalıdırlar. Anlayış Yoksunluğu Ama ne çare ki, 1970lerin Türkiyesi. bu güzel düşünceden uzak olan yöneticilerin yaşadığı bir ülkeydi. Barolar Birliği Genel Kunıl toplantısmdan 15 gün PTT FABRİKA MÜDÜRLÜĞÜNDEN Doktor Alınacaktır Fabrikamıı ihtiyaeı için doktor ahnacaktır. İSTEKLİLERİN: 1 Terclhan Dahüiye Mütehassın, 2 Askerlik hlzmetini yapmış, 3 Personel Kanunu hükümlerine gSre v t ttra gfla çalısmayı kabul etmiş olmalan sarttır. 4 Tamamlayıcı bilgl almık lsteyenlerln meıa! laatlerind« Cmraniye AlemdaJ Caddesinde bulunan fabrikamıx Personel Amirlıjine müracaa' •tmejer) rlçBulunur. (Basuı: İ36343043) İstanbul PTT Bölge Başmüdürlüğünden 1 Mühürlü nümunelerine ve idarl şartnamesine göre 1000 adet orta boy ile 2000 adet küçük boy pul çantasl satın alınacaktır. 2 Ihale 2/5/1974 Perşembe günil saat 15 3Ü'da Büyük Postane binası ikinci katında toplanacak Satınalma Komisyonunda yapılacaktır. 3 Mühürlü nümune ve İdarl şartname iş günlerinde mesai saatleri dahilinde Malzeme Servisinde görülebilir. 4 thaleye i;tirak edeceklerin lhale »«atirtden bir saat evveline kadar usulüne göre tanzim edilmlş kapalı teklıf mcktuplarmı Başmüdürlük MaUeme Amırlijine makbuz mukabili tevdi etmeleri ilin olunur. 5 Postada vakı gecikmeler kübul olunmaz 6 Teşekkülünvjz 2490 sayılı artırma ve ekVltm»' îhale kan'inuna tabi olmavıp ihaleyi diledigin* yapmakta veya hiç yapmamak'.a gerbesttir. (Bajıın: 130643042) TESEKKÜR 11.4.1974 Perşembe günü Tanrınm rahmetine kavuşan en değerli varlığımız Giresun eşrafmdan Emekli Komiser VEFATLAR İÇİN Kıyme'li kıcalır vt (mlunljı <l/ı mulesetkıl cenazt nerasin tkilînı;. bir tıtefırlı tmniıtılir. iiltft IIİKI «t unanı mouıdil lciı ayrı ktr icrel ılımna:, cenau ıtleriıi ıtletmtıu! «JtnıHt «tf. !i ıaıla;ıri2. Pelet Yem ve Gıda Sanayi îşletmeleri A.Ş.den Şirketimız Genel Kurulunun 15. Nisan. 1974 tarihinde yapmış olduğu olağanüstü toplantısında, şirket sermayesini 3.000.000 TL.'dan 5.000.000. TL.'na çıkarılmasma karar vermiştir. Sayın ortaklarunızın rüçhan haklarını 15 gün içevsindilân olunur. Cu'mhünjat 3054 Mustafa Saraçoğlu'nun vefatı dolayısiyle olağanüstü ilgi Rfisteren Bulancak halkı ile. çok degerli dostlanna, telpfon. telgraf ve bizzat bassaflıgı dileyen akraba ve yakmlanna sonsuz şükranlanmızı sunarız. AtLESt Cumhuriyet 3053 Tel: 47 20 06 İSLÂM CENAZE İŞLERİ KtT: lutır mıaiMleltr Dlıtrtyı aıf limak tlt'l yırt ıci, yırt iııı. yvrl US'üM» yuclı cmıze naklı yaıılır. Situı ttr jaatiı<e ımri SAHtBİNUEN 1974 MODEL ! GXL FORD TAUNUS 2000X İ 0 Küuinetre 4 kapı, Metalik Batar renk. Tel: 21 W 28 Cumhuriyet 3049
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle