16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURfYET 8 Mart 1974 ahya Kemal, Itrî için yudıfı o ç)k sevdiğim şiinnin bır yennde: öyle bir musikiyi örten ölüm Bir teselli bırakmaz insanda. dizelerini sıralayarak, o büyük müzikçiye ölümiin yakışmadığım anlatır. Evet, büyük yaratıcılara ben de sonsuz bir hayranlık duyanm, ama ölüm konu olunca insanları ay.rmam Ke bileyim, zavallmın ölümü daba da dokunur bana, şaşkın şaşkın gelip gitrnis... acmmaz mı? Paris'te oian korkunç uçak kazası, ölümden daha başka, daha tesellisiz, nerdeyse gormezlikten gelinmesi perekli bir olay izlenimi bıraktı bande. Genellikle öîüme karşı, ölümün çeşitli görünüşlerine karsı, oldum bittim başkaldın içinde olmusumdur gerçı, bu bakımdan onun ratıat döşekte geleni ile en olmayacaic durumda gelenini birbirinden ayrı tut:naya, başka bır deyiçle, ölümü, iyisinden kötüsüne doğru ceşitlendirerek sıralamâya hıç heveslı olmamısımdır. Vardır elbet böyle bır sıralama, «can» kendiliğinden tükenmeye yüz tuttu mu, «beden» bu gidişe pek karşı komaz artık. Buzlar arasında yasayan kucey bolgesi yerlileri, yer değiştirmeler sırasında kendılenni yorgun bulan yaslılan buzun üstünde bırakip çıdcrlerrruş. Hep yadırgamışımdır bu görünüyü Belki de buzun verdiği bir uyuşuklukla ölüm. sırasını bekleyen için uyku gibi bir şeydir diye düşünınüş olacaklar. Ama «can»ından bıkmamış «beden.in direnişi ile ölüm bir kat daha kötü olur. Onun için genç ölümleri yürek sızlatıcıdır, yaşlılar için kullanılan «vakti gelmişti» tesellisi işo yaramaz öyle bir ölümde. Nedir ki, genç ile yaşlı arasrnda bizım saptadıgımız yıl sayisı, dünya için bir an kadar, belki de daha kısadır, doğrusu ancak bızim zaman anlayısımıza göre bir anlam tajır. Oysa ölümü acımasızca uygulayan doğa, zaman diye bir şey bilmez, bizim «zaman» dediğimiz şeye gülecek vakti bıle yoktur onun. îşte insan bilincinin anlayâmadağı, anlamadığı için de başkaldırdığı durum budur. ölüm yokluk, yaşam varlık ise, bunların birbiri arkası sıra gelişi, birinin öt«kini anlamsız kılmasına yol açar. Ölüm anlamsızsa, yasam da bundan payıni alır. Bir anlanur.zdan, bir anlamUnın çıkmasına olanak yoktur çünkü, Y ve görfişle* GÖRÜP GÖRECEGlMlZ Melih Cevdet ANDAY Brnek gösterilerefc sayıes kar?ıla«tırnalara yol açan mantıktır. Bir kazada diyelım üç yüz kışi mı öldü, on bın kişinin ölümü ile bıtmiş olan bilmem ne savaşı ortaya atılınca kaza gözümüzde önemıni yitirecektir. Ü$ yüz nerde, on bin nerde .. Gerçi buna mantık defil de, mantıksızlık demek daha doğru olur, ama insanlan ve topluluklan yöneten, daha çok mantıksızlıklardır bence. Biraz daha duralım bu örnek üzerınde. Üç yüz kişilik bir kazayı önemsiz bir topluca ölüm gibi göstermek için tanıkhğa çağınlan savaş, demek kı çok haklı ve çok doğru olarak bilindiği için güvenilir sayıhyor ve kimse bu yüzden çıkıp da, «Sizin tanıklıga çağırdığınız ssvaş, bu kazadan daha saçma. daha akıl dışı, daha doğaya aykırıdır. demiyor. Gerçi, bır kötülüiü unutturmak için, daha beterini ansıtmak, bir teselli yo!u sayılagelmiştir; ama jukandaki örnekte yürütülen mantık bu deği!dir, burada savaş, dokunulmaz, saygın, doğal yerıni almakta ve küçük kazalara bir tanrı gıbi yukardan bakmaktadır. Oysa s:«vas. kazadan daha saçmadır. Kazada hiç olmazsa, yönetimi elimizde olmayan sayısız rastlantıiann bir araya gelışi gibi önceden hesaplanamayacak bir sonuç niteüği vardır, ama tümden insaniann isteği, planlaması, uygulaması ile rçerçekleşen savaş, boyle bir mazereti hıç de hak «demez. İnsan elı ile ölmekle, kazada ölmek arasında büyük bir uçurum olduğunu kolaylıkla söyieyebiliriz. Gel gör ki, bunun tam tersini savunanlar da var. 1932 yılında tntellectual Cooperation Enstitüsü, Einstein'den seçecegi bir konuda, seçecegi bir bilginle tartışmasını istemişti: Einstefn d« «Sava; ortadan kaldınlabilir mi?> konusunu Freud'le yazı$arak tartışmı$tı. Savaşın ortadan kaldınlabilecefine ınanan Emsteın'e, Freud'un verdıfi yamt umut kıncıdır ve bizim bu yazıda ele aldıgımu konu açısmdan, insanı nerdeyse bir «kaza» gibi gördüğü sonucuna varır. Şöyle diyor: «Savas, oldukça doğal. biyolojik olarak doğru ve pratik bakımdan kaçınılmaz bir şeydir. Savasın siddetie aleyhinde bulunacagımıza, onu yaşamın iğrenç yanlanndan bıri olarak neden benimsemiyoruz?» Yukardaki sözler arasında özellikle su <biyolojik olarak doğru» deyimi üzerinde duralım. Freud, o mektupta, psikanaliz açısından insanda iki çesit içgüdü bulundugunu löyler; bunlardan biri, koruyucu veya seksüel içgüdüler, öteki de saldırı ve öldürme içgüdüleridir. Baska bir deyişle, insan «aşk> ile «nefret»ten kurultıdur. Freud, büyük bır soğukkanlılıkla, Einstein'e, «Bunları sizin alanmızdaki çekmeye ve itnaeye benzetebiliriz», diye yazmaktadır. Sevgimizle övünememek ne acı! Görüyor musunuz, insan dedıfimiz bilinçli, istemli (iradeli) yaratık, bu görüş açısından, nasıl da sıradan bir doğa olayı, gök gürlemesi ya da yildınm düşmesi ?ıbi, bizim sadece karşıdan bakmakla kaldığırraz sıradan bir olay durumuna giriverdi. Oüsüncemizi bu yoldan sürdürmeye koyulursak. salt olarak lnsana özeü nic bir şey bulamayacajız; insan da içtnde olmak üzere, herşey karmaşık bir olaylar zincirlenmesinden çikmadır. Burada bence önemli oıan, insanın diişürüldüğü çaresiz durum değildir; ondaki duygu zenginliii ile çaresizlık arasındaki korkunç kar «ıtlıktır. Bunea çaresiz bir yaratıkt*, nasıl olmuştur da., olaylar karşısında bunca içten bir duygusallık, doğaya karsın yerıeşebilmiştir? Bilinçaltımızda «seks»ten ve «öldürmek.ten baska hiç bir şey yok idi ise, nasıl olmuştur da, kisiliğımizde doğruluk, yurt sevgisi, acıma, sevinç, pişmanlık... gıbı duygular ve inançlar yer ede. bilmiştir? Acaba insan, ruhunun doğasına mı tutsak olacak, yoksa kendinı ondan bağımsıı olarak yeniden mi yaratacaktır? BASIN 1 âğıt fiyatlanna yapılan zam basını sarstı. Gazete kâğıdının tonunu 3200 liradan 4500 lıraya çıkardı Hükümet... Bu fark bazı gazetelerde yılda 30 mılyon liraya ulaşan bir masraf artışına yol açıyormuş. Bunun üzerine Babıalı'nin isvereni ve çalışanı koro halinde: Basm özgürlüğü elden gidiyor... diye seslerini yükseltmeye başladılar. Bunca yıldır Babıâli'deyim. şimdiye dek flkir özgürlüğü konusunda ısverenle • isçinin siyasi iktidara karsı birleşip «basın özgürlüğü yoktur. diye bağırdığını görmedim. Ceza Kanunlanndaki yasak maddelerinl kaldırmaya gelince Babıâli'nin büyük kesiminden tıs çıkmaz, kâğıdın kilo hesabına gelince maşallah patronla lşçi. büyükle kilçuk bütünleşip çıkıverirler. Bu da bizim Türkiye'mizin basın özgürlüğünü kâğıdın okkasına ödenen parayla ölçen bir düzeyden kurtulamadığını gösterir. Peki, eğri oturup doğru konuşahm, ya Hükümet Sözcülerinden bir solcu kişi çıkıp: Devlet kâğıdı maüvetındpn ucuz veriyor, sizler tekelci sermayeden alabildığine reklâmla sayfalarmızı donatıyorsunuz, ve sonuçta büyük paralar kazanıyorsunuz. Ama halkı uyutan ve gerçeklere sırt çeviren yayımlar yapıyorsunuz. Devlet niçin kâğıdı pahalıya alıp size ucuza satsın? derse... Cevap? Demek ki ülkemizde ba?ın sorunlarının çeşitli yönleri vardır. Kâğıdın okkasına yapılan zamla basın özgürlüğü elden gider de fikir özgürlüsünü yasaklayan ceza kanunu maddeleriyle basın özgürlugü uyuşur mu? Hiç kuskusuz her ülkede basın özgürlüğü nesnel koşullara göre biçim alır. Bizim Türkiye'miz Avrupa Konseyi'nin kapsamındadır, ve basın özgürlüğü bu kapsam içinde değerlendirilir. Tekelci sermayenin ba?ın üstündeki hegemonyasını sürdürecek bir ortamda basın özgürlüğü yoktur; kanunlarda fikir özgürlüfânfl yasaklayan maddeler bulundukça basın özgürlü&ü yoktur ve basmın kendi içinde tekelleşmeye titmtiri de basın özgürlüğünün en büyük düşmanlarınd'an bıridir. Türkiye'de basın • yayın hayatının yüzde doksanını. baskıdan reklâma, ve dağıtıma dek kontrol eden bir avuç kişidir. Simdi bu noktada Türkiye Gazeteciler Sendikasına, Basmîş Sendikasına, Istanbul. Ankara îzmir Gazeteciler Cemiyetlerine, ve Parlamentod?ki siyasi partilerle, ilerıci gruplara düeen bir ij vardır. Madem ki demokratik yasamı güçlendirmek istiyoruz, basın sorunlarımızın televizyonlardan radyolara ve üniversitelerden Meclis kürsülerine dek her yerde apaçık konusulmasını sağlamak gerekir. Çünkü: Bugün Türk basını tekelci sermayenin baskı ve denetiml altına girmek tehlikesiyle burun burunadır. Bizim sermaye çevrelerimiz dışarıya bağımlı olduğu için Türk basmmda etkiler yaratan kapitalist reklim baskılannm kaynağı Türkiye dısındaki odaklardır. Tüm baskılara rağmen basm özgürlüklerini savunan; sermaye denetimini reddeden ve gazeteciliği bir ticaret gibi değil, bir kamtı hizmeti gibi yDrüÇmeye çalışan basın organlarunız da vardır. Bu basın organlarının doludizgin gelişen enflasyonist düzen karsısmda korunması da gerekir. Ülkemizde tüketim toplum modeli dısardan etkilerle pompalandıkça basınımızı da gereğinden fazla şişirmistir. S'mdi kemerleri sıkma dönemi geliyor: bol sayfa, bol reklâm. piyango, kat, apartman, gezi, kupon ve yar bana bir eğlence medet devrinin duraksaması basmda ne gibi olusumlar yaratacak? En başta Türkiye Gazeteciler Sendikası olmak üzere meslek kuruluslan bu işleri ülke yaranna ele almalı. Yalnız kâğıdın okkası ve gazetelerin bilânçosu açısından değil. dünyanın ve yurdun koşullan, ve fikir özgürlüğünün güvenlik albna alınması bakımından gerçekleri bir iyice irdelemeli.... Yoksa devletten ucuz kâğıda tekelci sermayeden pahah reklâm basarvk carpık kapitalizmin enflasyon dalgasına kendini kaptıran basın, bu denge bozuldu mu zaten tepetaklak olacaktır. Ya Uygarlık? Paris'teld kazadan nerelere, belki de insanın tümden yok olmasmı sonuçlayacak kosulların nedenlerine değin geldik. Bence iyi de ettik; bir acıyı, daha büyük bir acı ile bağlamak, konumuzda olduğu gibi, aoı çekenin bile doğasai bir «kaza. nitelifmde olduğunu düşündürmekle belki yararlı olur Kendimız, çektiğimiz acıdan daha saçma isek, acunız hafifledi demektir. Akıl buna da yaramazsa, hiç bir şeye yaramaz. Ama ben biraz daha sürdüreceğim konumu: L'ygarlığı, doğadan kurtulmak, yaşamı aklımızca kurmak diye tammlayanlar. caribte insanm büjrük, degisiklikler geçirdigıne inanır ve dayanak olarak da size teknii< ilerlemeleri, yeni araç ve gereçleri gösterirler. Peki ama. şu büyüs uçagm bilir.meyen bir nedenden ötürü düşüp parçalanarak yüzlerce kişiyi bir anda ölüme sürüklemesi, korku içinde bmlerce rastlantıya kendinı bıraktığı düşünülen ilkel insanm yaşamındakı gizi anımsatmıyor mu? Bilinmeyen bir patlama ya da sabotaj... tkisinde de doganın • şıddeti» gcrünüyor. Su basması gibi. deprem gibi, tekniğın sillesi ya da öldurme içgüdüsü... «Şiddet.. Biliyorum, «Uygarlık bize bir şey kazandırmamıstır, insan değişmemiştir» biçiminde ikl de bır ortaya atılan düşünceye vardı^ımı sfiyliyeceksiniz; iyi ama. o düşüncede ıllcel tnsanı küçük görme eğilımi pek bellidir. bense öylâ değilim sanıyorum. ilkel ya da uygar, insanın iste bu kadar olduguna inanıyorum. Eski bır şiirimde, filin csddinden. atın ceddinden söz edildiği gibi, bizden de ilerde insan olarak değil, «insanm ceddi» olarak söz edilecetini va^mıştım. Genç mişim o zaman Kım bılir öyle bir insar. gelecek mi? Yoksa görüp göreceğimiz nimet bu mu? K Aykırı Mantık Toplu ölümlere yol açan kaıalan olsfan saydırmaya yaradığı sanüan mantık, savasların BASININ SAHTESlGERÇEGİ Evet Havır OKTAY AKBAL âğıda, akaryakıta, öteki maddelere yapılan zamdan sonra kimi gazeteler her gün vennekte oldukları ekleri kaldırdıklannı bildirdiler. O allı güllü, bol çıplak resimli eklerden kurtulmak uzülecek bir sey olmasa çerektir! Daha çok yozlastıncı şey lerdi bunlar. Hem kâğıda ytzık, hem okuyanın kafasma, hem yazana, hem dizene, hem batana... Bir sıkıntılı çağdayız. Buna hep birllkte katlamnak gerekiyor. Son zamlar gazetelerin maliyetinde yüzde yirmi oranında bir artışa yol açmıstır. B!n güçlü, en sürümlü gazeteler bile bu durumda iflâsın eşiğinde olduldarını açıkhyorlar. Her gün on, oniki sayfa çıkmak, ayrıca dört sayfalık bir ek vermek olacak if değildir. Bu gazetelerdrn biri, geçen gün yaptığı açıklamada <Bu koeullarda yayını sürdürmeye kslkısmsk gazetenin hayatına çok kısa sürede son vermekle sonuçlanır» diyordu. TEŞEKKÜR Değerli insan, aile büyüğümüz, Beyrut eşrafından, Lokman îlâç ve Gıda Sanayii sahibi R ECZ Tevf ik Hacıbeyoğlu'nun Herkes Türkiye'de çıkan bütün gueteleri göremez elbet. Para verip almaya kalkıssanız da bulamazsınız hepsini. Nerden bulacaksınız? Öyle gazeteler var ki beşyüz bin, iki bin sayı basar, sekiz, on bin satıs yapıyormus, gibi görünür, sahte satış belgeleri düzenleyerek. bir takım bayilerden fatura alarak... Böyle az masraflt, hayali kadrolu gRzeteler resml ilandan en büyük gazetele«> kadar pay alırlar. Buna oturduğu yum»a*wı ytkaz»aky denılrjiz miT Aracılan ortadan kaldırmak MeVen bjr. Uaikçı ik . tidar bu çeşit ucuz oyunlarla sözüm ona gazetecilik yaçanlan neden görmez? Böyle gazeteleri ktğıt zammı pek etkilemez de, zaten bir iki bin basılıp ertesi gün kâğıtçıya gönderilen bu basın organlan» e.=kisi gibi kazacçh islerini sürdüreceklerdir, olan gerçek gazetelere olacak... Evet, bütün gazeteleri göremiyorsunuz. Istanbul'da. Ankara'da çıkan gazetelerm savısını bir bilseniz şasarsmız. Kâğıt ziyanı... Göstermelik bir basın organıdır bunlar. Ne yasalann gerektirdlği kadrolara sahiptirltr. ne yasalann önerdiği satı» sayısına... Yalnızca sahiplerine para kazandıran birer araçtırlar, bir de bazi politika adamlarını kandırmakta, bir takım Jnmselere yükselme basamakları olmakta... Gazete mi tamam. o da gazete bu da. Ama türlü oyunlarla yasanın istediği sayıda satıg yapıyor gibi gösteriliyormus, oysa baskı sayısı bir, iki binl asımyormus, gerçek satışı ise bir iki yüz içindeynüı, orası bafka... Hükümet önce Basm Ilân Kurumu adlı örgütü yeni baçtan ele almalıdır. Bir sürii sorunu vardır bu kurumun. özellikle ilân dağıtımınm koçullan açıklıkla saptanmahdır. Belirli ilAn almak için gereken özellikler, nitelikler hangi gazetede, dergide var, bütün bunlar yan tutmayan, dürüst bir gözle incelenmelidir. Divelim, bilmem hangi ilde çıkan falanca gazete, yasanın öngördüğü kadroyu kurmus mu, Ocretlerini veriyor mu, o kadroda yer alanlar gazeteci stâtüsünde mi, yoksa bürün o kadrolar «naylon» mudur? Türkiye'de gerçek bir basın kurulması ancâk bütün bu ilân avcısı kiçilerin basın dışına itilmeleriyle mümkündür. Kâğıda zam yapıldı. «gerçek» gazeteler büyük bir aıkıntıya dOşecekler. Sayfalarını azaltacaklar, ekleri kaldıracaklar. Bir bakıma yararlı bir sey bu. bütün o gereksiz ekler, jrereksiz sayfalar, olmasa daha iyi. Bence hükümet bu sıkmtılı çağda basın için bir sayfa sınırlaması bile koymalıdır. Sekiz sayfadan fazlası doğrusu ya gereksizdir bu kofullarda... Ecevit HOkümeüni ağır sonımluluklar bekliyor. Bunîan ancak kesin, köklü kararlarla baıarabilir. Gerçek basinı korumak, ama sahte, çıkarcı tıyutmaeı, halkm gözünfl boyamakta direnen basmcıları, resm! Illn avcılartnı ortaya çıkarmak, basm dünyasmdan dıjan itmek .. Halk hizmeti. kültör hizmeti, haber verme hizmeti yapan gajteteler sekiz sayfa içinde de görevlerini basarırlar Her BÜn ek vermekle. r*smî il*n!an bSlüsmekle geçinenler başka i; arasınlar, baska geçim kapısı bulsunlar kendile 1.3.1974 tarihinde ebediyete intikali dolayıslyle cenaze merasimine iştirak eden telgraf, telefon mektupla veya bizzat gelerek büyük kederimizi paylaşan, merhumun can dostlanna, büyüklerimize akrabalara, arkadaşlara, onu tanıyan, bilen, duasından eksik etmeyen, anan herkese ayn ayn şükran ve minnet duygulanmın belirtmek ifasından üzülerek kusur ettiğimiz bir borçtur, bağışlanmamız dileğiyle, bu hususta sayın gazetenizin deiâletini rica ederiz. AlLESt (AJanstek: 74/961894) Basınköy İlkokulu KORUMA DERNEĞİNİN Günün kitapları GÜNÜN KÎTABI BİR AYDA 2. BASIM Yıllık Geleneksel Yemeği 12. Mart. 1974 Salı günü Prof.Dr.GÜLTEN KAZGAN Taksim Belediye Gazlnosunda, saat 20.30'dan sabaha kadar çeşitli sürprizler, bol eğlence, zetıgin program (Cumhuriyet 1881) SUNAR BEKİR YILDIZ Alman Ekmeği Cera îayınevl, Cataloğla Istanbol . . veya . polıtık ffcffsadın evrimi bilgi yayınevi Izmir uçak kazasında henuz ömrünün bahanna ermeden bizleri sonsuz acılara sürükleyen kızımıı OSTROVSKİ «Fırtınayla Gelenler?» 2«6 sayfa, 15, TL. Kısaltmadan yapılmıs tam çeviri TENt ÇIKTI oluş yayınevi ACI BİR ÖLÜM Şahinde ve Memduh Apaydın'ın sevgili oğlu, Makbule Apaydın'ın e?i, tlker ve Bener Apaydm'ın babası, Erbii Apaydın'ın ağabeyi, İbrahim Apaydın, Tahsin Apaydın, Osman Canatan ve Hüsniye Canatan'ın yeğeni, Pmar ve Billur Apaydın'ın amcalan, Pakize Tezcan'm damadı, Ülku Tezcan'ın kayınbiraderi Elektrik Yüksek Mühendisi Babıili Cad. 54 Cagalotlu IST. Tel: 27 99 89 Uzun süredir aranan, Sabri Esat Siyavuşgil'in ölüımüz çevirisinin 6. baskısı çıktı. 15 TL. IEMZI KITABEVI ISTANBUL cyranode bergerac EDMOND ROSTAND Gerekçeli Içtihatlı Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan klmseler* tazminat verilmesi hakkında kanun şerhi. Mehmet Handan Surln Bitlis Ağırceza Mahkemesi Baskanı ÖZGEN'in ölümünün 40. günü nedeniyle 9 Mart 1974 Cumarteıi günü taat 14.30'da Ataköy. Ikmci Kısım H/l Blok Kapı 8. Daire 3'deki evimizde Bayanlara mevlid okunacağını es, dost ve yakınlarımıza, THY Hostes arkadaşlarına duyururuz. ÖZGEN AİLESİ (Cumhuriyet 1880) CumhuriyeUn 50. Yıldönümü dolayısiyle çıkan: •••••••••• J 5 S ÖLÜM Çok sevdiğimiz arkadaşımız, ebedl dostumus Yüksek Mühendisi Elektrik A. Erol APAYDIN 7 Mart 1974 günü Hakkın rahmetme kavuşmuştur. Azlz naşı 8 Mart 1974 Cuma günü (bugün) öğle namazım müteakip Hacı Bayram Camiinden kaldırüacaktır. Allah rahmet eylesin. AlLESt Cumhuriyet 1895 ÖZGÜRLÜK VE Tek Partüi • (1931 1938) Cumhuriyet • 3 Anayasa Sorunları YAZAN: Sinop Ağır Ceza Mahkemeei Başkanı AHMET GÜLER • Özgurlük ve ahlak kavramlanna yeni çizgiler getirümi$tir. • Bu açıdan Anayasal Sorunlara çözüm getirilmeğe çalışılmıştır. • Her öğretmenin, öjrencinin, hukukçunun ve TODAÎE sınavına gireceklerin okuyacatı kitap. • Af ve Ü.Jversite sorunlarmı da kapsıyor. ödemeli tsteme Adresi: P.K. 7 StNOP Ryatı: 30 T.L. öğretmen ve öfreneilere «,i 25, indirimll 22.50 liradan gönderilir. J H g H f H Atatürk • înönü 5 Mahmut Goloğlu Hasan İzzettin Dinamo Mapusanemden Şiirler Bütün kitapçüarda MAY TATINLARI Kitapta her madde tefe^ ruatlı olarak açıklanmış olup, gerekçe ve çogu yayımlanmamış içtihatlar madde altına konulmuştur. Aynca lekçe, hâlim örneği kitabın sonuna dlbiUrkisi ve naip raporlan ile karar de eklenmiştir. Erol APAYDIN'm genç yaşta ölümü hepimizi sonsuz üzüntüye garketmlştlr. Acüı ailesine ve bütün kendini sevenlere başsaghğı dileriz. ARKADAŞLARI Cumhuriyet 1896 Bayar Üişkileri M ve Afyon yasağı ^ • Dafitım: Mllliyet Hj Datitıra Ltd. Şt B Yazanndan ve Ankara'da Zafer Çarşısında Ooruk Kitabevinden, temin edilebilir 114 «ahlfe M Bra BAŞSAĞLIGI Üyemiz, arkadaşımız, değerli insan Memur Almacaktır Marmara Bolgesi Liman ve Denizişleri Müdürlüğünden Müdürlüğümüzde münhal bulunan aşağıdaki kadrolara atanmak üzere memur alınacaktır. tıteklilerin 657 sıyıh Kanunda yazılı vasıflara haiz olmalan gerekir. Başvurma süresi 25/3/1974 gününe kadardır. Gerekli ıınavlar 29/3/1974 günü saat 10.00'da yapılacaktır. Sınıfı Genel Idare Hizmeti Yardımcı Hizmet Kadro ünvanı Dereceıi şef ıo Telefon Teknisyeni 12 Daktilo 1 3 Hademe 1 4 Adedi 1 1 1 2 ||||^ EROL APAYDIN Geçirdiği bir kalp kTizi sonucu genç yaşta aramızdan aynlmıştır. Kendisini saygıyla anar, ailesine ve yakmlarına baçsaglığı dileriz. Elektrik Mühendisleri Odası Tönethn Knrnhı (Heriş: 307) 1903 PENCEREDE ÜÇ ÇOCUK Remziye Batuhan Bellibaşh edebiyat dergilerinde yayımlanmış edebl hikayeler. Fiyatı 10 TL. Genel Dagıtım: Ferhan Bcnhurt Ankara Cad. 64,66 tstanbul Kasırga Çocukları «Ve Çeliğe Su VerUdi» romanınuı ikinci Ve son romanı... Yegane tam çeviri... ">ay j a j u l ı r ı OSTROVSKt SAYIN DOKTOR VC ECZACILARİ ll»V""""""""""""t'""""""""' PAPAVERIHE VERtLMİŞTlR SS, (İiâncılık blîö) 1888 NICYL VAZODİLATATÖR (Basın 1203) 1879
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle