15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 26 Mart 1974 mırsız düşünce özgürlüğü sağlanması kom> sunda yapılan bazı açıklamalar ve özellikle Sayın Ecevit'in umut verici sözleri bizde bu konud3 günilmüze kadar sürdürülmüş uygulama ve yanılgüar üzerinde yenlden durmanın gerekli olduğu kanısını uyandırdı. Bilindiği gibi, düşüncenin kendisi, hukukun düzenleme alanının dışında kahr ve olsa olsa ahlâk bilimine konu olabüir. Hukukun ilgilendiği ve düzenlediği «düşünceyi açıklama» ya da «açıklarr.a» özgürlüğüdür. İşte demokrasinin, siyasi katıîmanın gerçekleşmesi bu açıklama hürriyetirin iyi düzenlenmesine bağlıdır. Kişinin mutlulu ğurm sağlamak amacını güden dinamik, sağlıklı topiumlarda, açıklama özgürlüğü sınırsız ve etkili bir biçimde sağlanmıs olmalıdır. S Olaylar Smırsız Düşünce Özgürlügü Or. Ersan İLAL nemayla llgili maddelerinde çeşitli sınırlamalan getirerek sınırsız ve etkili düşünce açıklama hür riyetinin anayasal planda sağlanmasını imkânsız kılmaktadır. Aynca «Kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz» cümlesinin 20. maddenin 2. fıkrasmda yer alması da bu yanılgının bir kanıtıdır. Bu cümle Anayasamn 19. maddesinde yer alması gereken. viedan ve din hürriyetiyle ilgili, kişinin küçük dünyasını koruyan bir ilkedir. Düşünce açıklama hürriyetini düzenleyen bir maddede yer alması büyük bir yanılgı kanıtlar. Bizim için üziicü olan, bu yanılgıya Anayasa Mahkemesinin de katılarak, çok önemli bir kara rında «Düşünce ve kanaat hürriyeti insanlann en tabil haklanndandır. Herkes istediği fikre inanmakta serbesttir. Kişinin iç alemi kanunun her çeşit müdahalesinin dışındadır. Ancak kişinin iç aleminde kaîdığı sürece mutlak ve smırsız olan düşünce ve kanaat hürriyeti, toplum hayabnı ilgilendirdiği andan itibaren hukukun ye kanunun sahasına girer ve toplumsal yasayısın gerektirdigi bazı kayıtlamalara bağlanabilir tnsanın iç hayatı bakımından mutlak ve sınırsız olan düsünce ve kanaat hürriyetinin, söz. yazı, resim vs. gibi çeşitli vasıtalarla açığa vurulurken toplumsal yaşayışın sürekliligi (Devam vt bekast) saglamak için belli esaslara ve kurallara bağlanmak süretiyle kayıtlanmasmı zonınlu kılar» diyerek, (K. 1963/16, K: 1963/83, 8.4.1963) lesi olması gereken bu kuruluçun ttriM bir fırsatı kaçırmasıdır. Anayasaınızın kitle haberleşme araçlannda getirdiği smırlamaların aynntısına glrmek bu yazının olanakları dışında kalmaktadır. Ancak, özetle belirtmek gerekirse, kitle haberleşme araçltnnda düşünce açıklama özgürlügü için en büyük tehlike olan devlet tekel ve fiilî ekonomık tekeller karşısında Anayasamn getirdigi koruma mekanizması yok denecek kadar yetersizdir. Bas:n özgürlügü (ya da daha doğru bir deyimle ba nnda açıklama özgürlügü) ile ilgili dört maddeoe. bu konunun can damarı olan yazarlann özgür lüğü ve yazarsahip ilişkileri hakkmda bi k hü > küm yer almamakta, ama gazete ve basın aracı sahipleri korunmaktadır. Yetersiz bir özerklik ve rilmiş olan Radyo ve Televizyon idaresinin de f.on değişikliklerle özerkliği elinden alınarak ve devlet tekeli kesinleştirilerek, bu konuda düşünre açıklama hürriyetinin özüne dokunulmus olmaktadır. Bizce 20. ve 26. maddeler kapsamına girdiği kabul edilmesi gereken sinemada açıklama hürriyeti ise çok yaygın görilşe göre bir anayksal hak bile sayılmamakta, ülkemizde Anayasaya aykırı bir sansür yürürlükte bulunmaktadır. Böylece anayasal planda gereği gibi korunamayan kitle haberleşme araçlannda düşünce açık isrna hürriyeti. yürürlükteki mevzuattaki bir çoğu Anayasaya aykın ceza hüktimleri ve düzenlemede getirilen sınırlamalarla kullanılması imkan sız kılınan bir hak niteliğine bürüımıektedir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir nokta, artık günümdz toplumunda. kitle haberleşme araçlannda düşünce açıklama hürriyetinin biriminin losiler değil, kişilerin üyeleri olduklan toplum bi Smırsız ve Etkili Burada iki unsurun üzerinde durmakta yarar vardır. Sınırsız bir açıklama hürriyeti ile etkili bir açıklama hürriyeti sağlanmalıdır. Bu unsurlsrdan birinin bulunmaması açıklama hürriyetinin özüne dokunmakta. hürriyeti ortadan kaldır maktadir. Çağdaş toplumda basın, radyo, televiz yon, sinema gibi kitle haberleşme araçlan dışında bir düşünce açıklama öğgürlügünden söz etmek imkânsızdır. Eğer kitle haberleşme araçlannda sınırsız düşünce açıklama hürriyeti sağlan mamışsa, odada kendi başına düşünmekle, iklüç tanıdığa düşünce açıklamak arasında bir fark yoktur. îkisi de «düşünme» kavramı kapsamma girer ler, toplumu etkileyen düşünce açıklama ve «Açık lanıa Hürriyeti» kapsamına değil. Üzülerek belirtmek gerekir ki, ülkemizde düşünceleri açıklama hürriyeti hiç bir zaman bu kapsam içinde düşünülememiştir. Anayasamızm getirdıği ileri temel hak ve hürriyetler düzeninin temeüni sarsan son degişiklikler bir yana, 1961 Anayasası da bu yanılgının dışında kalamamıştır. Anayasa yukarda değindiğimiz sakıncalan do guran bir terim yanlışlığı sonucu «düşünce hürrıyeti» başlığını taşıyan 20. maddesinde sınırsız bir açıklama hürriyeti ilkesini koymakta, ancak bu ilkeyle çelişir biçimde çağdaş toplumda bu hürriyetin tek etküi kullanma aracı olan kitle ha berleşme araçlan, basın, radyo, televizyon ve si rimleri dernekleri v.b. oldugudur. örneğin seçüme hakkj nasıl partiler aracılığıyle gerçekleştirilebiliyor ve partiler dışında, bağımsi2 «eçilme hakkı nasıl etkisiz, imkânsız ve çağdışı kalıyorsa dernekler gibi örgüUenmeler dışındaki düsünce açıklamalan da etkisiz ve hatta imkânsız olmaktadır. Bu bizi şu sonuca götürür: Kitle haberleş me araçlanndan yararlanma hakkı düzenlenirken, kişîye sınırsız açıklama hürriyeti veren klasik soyut ilkelere değil, kişinin düşüncelerinl olustıırduğu ve yaydığı dernekler gibi örgütlenmelerin smırsız ve dengeli, etkili gelişmelerini sağlayan u.elere öncelik verilmelidir. Bu açıdan bakıldığı zaman çok önemli bir ilke daha ortaya çıkmaktadır: Düşünceleri açıfclama ve yayma amacıyla örgütlenme, hakkm kaçınılmaz gerçekleştinne amacıdır. Dernekler, sendikalar gibi örgütler, partiler gibi, düşünc* açıklama hürriyeti ve demokrasinin vazgeçilme» unsurlandır. Düşünceyi oluşturmak ve yaymalc için örgiitlenmeyi eyleme geçmek olarak cezalan dırmak bu hakkm özüne dokunan, kullanılmasını imkânsız kılan bir yanılgıdır. DU^ünceyi açıklama hürriyeti, daha önce de belirttiğimiz gibi. ancak etkili bir açıklama ile gerçekleşebileeeğine göre, propaganda, yani «tkl lı bir yayılmanın bir suç olarak görülmesi n cezalandınlması da bir yanılgıdır. SOLDUYU an Yücel'in «Sevfi Duvan» adlı şiir kitabını aldım. Ne güzel şiirler var içinde. «1972 Yaz'ı» baslıklı şiiri şöyle başlıyor Can'm: «Nerdeyse ışığa inanmaz olacaktık Öyle hızla büyüyordu Içimizdeki karanlık» Okurken: Can bir gtin önce özpilrlüfüne kavuşmalı.. dlye düşündüm. bütün canlarla birlikte mahpushane duvarını aşmalı Sevgı Duvan ozanı; gün ışıgına kavuşmalı. Ama nedir bu gürültti? Tam af tasansı ele alınacakken kîm körtlklemeye başladı cadı kazanları altındaki ateşleri? Sol kesimde bile koalisyonun suyunu ısıtmaya çalışanlar var. Zamlan yüriirlüğe koyan Ecevit, affı yürürlüğe koyamadan giderse. bak sen ise! Çünkü vapılan zamlarla ekonomik yaşamda bir süre yürümek olanağı yaratılmıştır. artık sağcılann bir koalisyonda buluşma vakti midir? Ecevit 'i umutlan tersine çıkarmış ve koalisyon macerasında yıpranmış kişi olarak bir yana mı itelemek istiyorlar? Hiç kuşkusuz... Çünkü kısa sürede bir dizi çıkarcıyı karşısına almıştır Hükümet... Tütünde üreticiden yana çıkmış, aracı tüccan ve ihracatçıyı kızdırrnıştır... Pree Shoplarda satışlan Tekel lehine kısıtlamış, bazı sermaye çevrelerinin kovanına çomak sokmuştur... Haşhaş ekiminde köylüden yana bir karan ujgulamaya yönelmiş, Amerika'da önemli oevrelerl tedirgin etmiştir... Bürokrasinin kllit noktalannda yapılan değişiklikler de iyi saatte olsunlan telâşa düşürmüştür. Seçmen yaşını 18'e indirir, af yasasını çıkarır, Belediyeler Kanunu'nu yürürlüğe koyar, vergilendirmeleri halk yaranna degiştirir. işçi ve üreticiyi memnun edecek bir dizi uvgulamayı sürdürebilirse Ecevit Hükümeti, koalisyonu yıknMk için zamanlaau elden kaymış mı olacaktır? Çıkar çevreleri: Zamlann vebalini yüklenen Ecevit, genel affı çıkaramadan yıkılsın.. mı diyorlar? Sanınm Karaköy meydanına dikilen ve sökülen çıplak kadın heykelinden çok daha kolay önemli bir soru bu. Çünkü heykel cansız. ama içerdeki canlı canlı... Babıâli basımnda koal'syona karşı savas Davraklan dalgalanıyor. Bir gazetenin sahibi free shop orta*ı bır oaşkasının ipleri iyi saatte olsunların elindedir, Dir Steki sermaye çevreleriyle taştamam bütünleşmiştir, bir beriki kâjıt nmmınt bozulmuştur. Ojun ortada ve apaçık .. CIA'nın dostu kalemler bile ağızlanndan baklayı çıktrıveriyorlar. Afyon konusunda Amerika'yı kızdınr mısın? îlâhi Hükümet! Çocuk musun sen? Irak'takı Kürl üderı Molla Barzani'nin ipleri Amerika'nın elinde. AmerJıa ötkelenmiye görsün!... Kürt sorununu sınırlarımızdan 1içeri kaydirıvenr, bu işi yaparken askerî vardımı da kest nu, etkili çevreleri huzursuzluğa düşüriip Ecevit için derhal yeni bir seçenek (ilternaüf) yaratabilir. Daha daha neler vapabılir Amerika yoksul Anadolu'da.. Başka ülkelerde oyunlar kapalı oynanır, aslar ve kozlar gizlenirken Türkiye'de nerşey .Güzel Istanbui» heykeli kaaar çıplak... Hatta ne demek çıplak!... Çıplak değil, müstehcendir ülkemizde oyunütr... Mazlum ülkeye postl3 giren dost, sırası eeldjğı zaman halktan yana hükümetleri devirmek İçin elinde tuiuyor manivelâlan... Cadı kazanlannın körtikleri açılıp kapanmava başladı mı, koaiisyonun iki kanadmı birbirine dü^ürecelc ortam besleniveriyor. Bu oyuna gelmek, bunea oyuD8 geıdikten sonra aftedilmez. Biranın alkollü içM oldağu kadar gerçektir bu. Sermaye basımnda birden başlıyan fokurdamayla Anadolıı'daki 5ğretim kurumlannda Uretılen kaynaşms mıntarafıllah mıdır? Değildir elbet... Sağcılaj, tutucular, çıkarcılar oiljyor» lar yapacaklan işi... Sol biliyor mu? Koaiisyonun yıkılmas: hem CHP, hem MSP jçin yıkıra olur zamlardan sonra... Bu yıkım tehlikesi k^alısyonun gilvenliğini sağlamaktadır. Ne var ki, »ol kesi>nin CUP'den bağımsızlanna da çok iş düşüyor bugünlerde... £olduyu, yaşadığuıuz günlerde sağduyu geıeRidir. C Sınırsızlık Düşünce açıklama hürriyetinin, propaganda ve bu amaçla örgütlenmenin demek, sendıka vb. kurmanın sınırsız olması gerekmektedir. Ancak bunlar sağlandıktan sonra sınırsız bir düşünce açıklama hürriyetine ve siyasal katılma olanaklarına sahip sağlıklı bir demokratik toplumdan EÖZ edilebilir. Burada örgütlenmeye anayasal planda tek a mr Anayasamn 57. maddesidir. Bizce burada da 1961 Anayasasının sisteminde bir çelişki bulunmak tadır. Doğrusu. bu sınırlamanm ya 57. madciede yer almaması, ya da 20. maddede de yer almasıdır. Biz birinci ıhtimalin daha geçerll oldugu ka msındayız. Oyunun kurallanna uygan oynandıgı, saglıklı bir toplum olabilme şansını elde ettiğimiz şu umut dolu günlerde, kurallann belirleneceğine ve bugün yaşayan kişilerin de düzenin iyi işleme şihden yararlandınlacagına inanmak istiyoruz. Sansür Yürürlükte Düşünceyi açıklama hürriyetini bir «düşünme hürriyetine» indirgenmesi ve hürriyetlerin ka Hangi Düzenin Bekçileri ? Halit ÇELENK 141 vo 142. maddeler «osyal bir smıfm öbür «osyal sınıflar üzerinde egemenliğini kurma, sosyal bir sınıfı ortadan kaldırma, ülke içinde kurulu ekonomik ve sosyal temel düzenlerden birini devirmeye yönelik dernekler kuran ya da bu amaçlarla propaganda yapan kişileri cezalandırmaktadır. Yani bu maddeler kurulu ekonomik ve «osyal düzeni siirdürmek ve korum?k içi n kabul edilmis ve yüriirlüğe konulmuîtur. Şimdi düşünelim: Maddelerde geçen ekonomik ve sosyal düzen hangi düıendir? Bu maddelerle korunmak istenen düzen nasıl bir düzendir? Bu sorulara cevap vermek için maddelerin geıekçelerine bakalım: Bu gerekçelere göre yasa koyucu bu hükümlerle ciçtimai nizamı. (Sosyal düzen) ve «İkü'sadl nizam» (Ekonomik düzen) korumak istemektedir. Yasanın gerekçesinde sosyal düzen ve ekonomik düzenden ne anlaşılması gerektiği de açıklanmıştır. Bu açıklamaya göre sosyal düzen, bir toplumun varlığını ve devamını sağlayan ve koruyan bütün kural ve kurumları. ekonomik düzen ise bir toplumda servetin yani mal ve milll gelirin üretim, dolaşım ve dağılımını ve sermaye ile emek arasındaki ilişkileri düzenleyen esas ve usullerdir. .. Gerekçedeki sosyal düzenin tanırm, somutluktan uzak, ve her toplurn düzeni fçin yaptlabilecek bir tanımdır. Her toplum düzeninirî, kendi varlığını koruyan kural ve kurumlarrbulunacağma göre bu tanımın neyi anlatmak istediği açık olmamakla beıaber, bunun la toplumun sosyal yapısının anlatılmak istendiği söylenebilir. Bu sosyal düzenin ve sosyal yapının, maddelerin yasalaştığı 1936 yılın daki sosyal düzen ve yapı olduğu açıktır. Oysa toplum sürekli geüşme ve değisme halindedir. Hukuk kurallan ise durağandır. Toplumsal kurumlar da bu geüşme sürecine bağlı olarak değişmektedir. 38 yıl önceki sosyal düzen ve yapmın bugün de aynen süıcgeldiğinden söz edilemeyeceği meydandadır. özellikle 1961 Anayasası toplumumuza hukuk alanında yeni kurum ve kurallar getirmiştir. Gerçi bu kurum ve kurallann çoğu tutucu ve sömürücü düzenden yana siyasal iktidarlarca gerçpkleştirümemiş. daha ötesi. bunlara karçı çıkılmışsa da Anayasada yer alan bu kurum ve kurallar cHukuken» mevcuttur. O halde maddelerin korumakta olduğu sosyal düzen 961 Anayasasmm değiştirdiği, «kadük. hale getirdigi geride kalmıs bir düzendir. Başka deyişle, bu Anayasamn getirdigi düzen henüz «kunılu» değil dir. Ekonomik düzene gelince: Ekonomik ve sosyal yapmın toplum?al geüşme yasalarına göre sürekli değiştiği bir toplumda, gerekçede sözü edilen üretim, dolaşım ve dağıhmm sabit kalması elbette mümkün değildir. Üretiın ilişkilerinin, yani mülkiyet ilişkilerinin, toplumun alt yapısının değişmesiyle ona paralel olarak değiştiği kuşkusuzdur. Bu değisme objektif gelişme yasalarına göre, insan iradcsi dışında meydana gelmektedir. İnsanın bu değismeyi durdurması, önlemesi olansksızdır. Ülkemizde mevcut kapitalist düzen, üretim araçlanm özel kişi ya da kurumlarm elinde bulunduran ve mill! gelirimizin aslan payını da bu kişi ve kurumlara maleden bir sömürü düzenidir. 1963 istatistiklerine göre sanayi ve tarım alanındaki sömürü oranlarını gösteren yüzdelere bakalım: Bu yılda imalat ianıyi:nde artı değer oranı «« 242'dir. Yani kapitalist üretim içinde sa, nayi isçileri bir saat kendüeri için çalışırlarken 2 saat 25 dakika kapitalist için çalısmışlardır. Başka deyimle yüz liralık bir yeni değer yaratan işçi, bu yeni değerin ancak 29 lirasını ücret şeklinde kendisi almakta ve bunun 71 lirası da Uretken olmayan kapitaliste gitmektedir. Tarım alanında yüksek gelirli V 20 aile, millî gelirin *M 63.6 » Einı almaktadır. Toplam mill! gelirin ob 33'ünü nüfusun sadece •• l'i alıyor. / Nüfusun °o 99'u milll gelirin °i> 67'sini alıyor. Demek ki ortalama bir hesapla, aslan paymı alan 300 bin kiçiden her biri yılda 56 bın lira gelir sağlarken 29 milyon 700 bin kişiden her biri de yılda 1146 lira gelir sağlıyor. Bu rakamlar 1963 yılı istaüstiklerinin rakamlandır. Sanayi ve tarım alanında o tarihten bu yana kapitalistleşme süreci daha da çok gelişme göstermiş olduğundan sömürücü yabancı sermayenin de katkısıyla bu oranların, işçi, yoksul köylü ve dar gelirliler aleyhine üretici olmayan kapitalist sınıfm ve büyük toprak sahiplerinin lehir.e bir gelişme gösterdiği kuşkusuzdur. Yukarıdaki oranlar, ülkemizdeki sömürü mekanizmasmı gösteren sadece birkaç örnektir. 141142. maddelerin, tutuculuklan ve toplumun sosyal, ekonomik gelişmesini engelleyici nitelikleri ve ülkemizde burjuvazinin egemenliğini sürdürmeye destek olmalan buradan gelmektedir. Bu açıklamadan sonra yazmın başmda sorulan sorunun gerçeğe uygun cevabı şu olacaktır: 141142. maddeler, yurdumuzda Anayasamıza da ters düşen, dışa bağunlı tekelci kapitalist düzenin bekçiliğini yapmaktadır. KUŞKULAR VE UMÜTLAR cevit Erbakan koalisyonu daha iyi bir deyişle CHP MSP koalisyonu iki ayını doldurdu. Bu süre içinde önemli gelişmeler oldu. Hükümet önemli yatırun ve tüketirn mallarının fiyatlannı arttırdı, otomotiv endüstrisi ve traktör gibi mallarda sonucu önemli olacak kararlar aldı. Bu kararlann sonuçlan piyasamızl dalgalandırmıştır. Yatırım tüketim dengeleri dalgalanmıştır ve dalgalanmaktadır. Gelir oranlan dalg*lanmıştir ve dalgalanıyor. Hükümeti bu durumda gözetliyoruz, yaptıklannl ve yapmadıklarını ölçüp tartıyoruz. Olanlar karşısmda bir sonuca varıyoruz. Varılan sonuç şudur: Kuşkular ve ümitler içindeyiz. Ve açık söy leyelim (dost acı söyler) ku?kularımız daha ağır basıyor. Bizim düşüncelerimize göre Türkiye'nın çektiği en çok siyasal iktidarların iş başına gelirken bir fıkir ve plan hazırlıgı yapmamış olmalarıdır. Türkiye'de orta söl ısloganlarla iktidarg geten Ecevit bile. anlaşılan fiyatlar ve gelifler, yatınm tüketim dengelen, sanayi ve piyasanın işleyişi konularında yanılgısız, sağlam fikirlere sahip değildir. Olanlan düzeltmek iddiasında bulunmalarına rağmen, olanlann ne olduğunu bilme durumunda olmayışlan, bu günün iktidar partilerinin ve ulu sumuzun bahtsızlığıdır. Fiyat ayarlamalanndan sonra, hâlâ bu dalgalanmaların ekonomimize etkilerinin olumsuz yönlerini ayıklayamamış olmalan, bu ayıklamalar yönünde bir ilerleme için de bulunmayışlan, yazdıklanmızın en büyük kanıtıdır. Bu durum böyle giderse, hükümetin uzun sürede iyi düsünınesine kar şm, kısa süreli başansızlıkları kendisine ve ülkeye zararlar verecektir. Uzun süredeki düşünceleri ümitlerimiz, kısa süredeki düzensizlikler ise kuşkulanmızdır. Bu düzensizliklerin en önem lilerini fırsat buldukça ele alacağız. E HÜKÜMET, KUŞKULARIMIZI UMUDA ÇEVİRMEK ÎÇİN, EKONOMÎYÎ HAREKETE GEÇİRECEK BÜYÜK PROJELERİ SÜRATLE ELE ALMALI, VAKİT GEÇÎRTİCİ BÜRO TOPLANTILARINI VE KÜÇÜK İŞLERt BIRAKMALI. Arslan Başer KAFAOĞLU ba? Cidden büyük kuşkular içindeyiz. Fiyat zamlannın ilânmdan bu yana epeyce vakit geçmiştir. Ama hükümet kendi inşaatçılarına, ona iş yapan kişilere fmüteahhit lere), büyük bir huzursuzluk için de olan bu kitleye güven yerecek bir tuturh içinde değildir. Bayındırlık pakanı değerli ErplJJeyik çe. bu kitlenin bekîediği kararnameyi iyi niyetle ele almış ama hâlâ çıkarabilmiş değildir. Bize gelen haberlere göre, bu durum özellikle tskenderun Demir Çe lik tesislerinde büyük geçikmelere sebep olacaktır, olmuştur. Bu bölgeden aldıgımız rakamlan eğer talep ederlerse hükümet 11gililerine vermeye hazınz. Müt« ahhitlerin hukuk ve moral durumu, bu temel ve devce yatınm te sisinin yapılışmı geçiktirecektir. Oysa Iskenderun Demir Çelik tesisi her gün 20 milyon liralık üretim yapan bir tesis olacaktır. Yıllık üretim 7 milyar lirayı bulacaktır. 7 milyar liralık satış değerinin en az yansı milli ekonomiye katılan değerdir, yani net katma değerdir. Altı aylık geçik menin ekonomiye yükleyeceği ytik 2 milyar liraya yakındır. Her halde öbür yatınmlar da bu durumda degilse bile buna benzer durumdadırlar. Kaygan Alanın Gerçekleri Ekonomi çok kaygan bir alandır. Kendi içinde bir dınamiği vardır. «Uzun evreli değişiklik yapccağım» deseniz de, kısa ve orta süreli zorunluluklar işler. Belki bu günkü «müteahhit» du rumu ve kurumu degiştirilecek bir durumdur. Ama ekonomik zo runluluklar bunu beklemez. önce eldeki ile en iyi sonucu almak zorunda bulunursunuz. Hükümet nedense. bu gerçeği geregi gibi kavrayamamıştır. Zamanın dege rini kavrayamamıştır. Yatınmlan hızlandırmak için elden gelen hemen yapılmalıdır. Hükümet ya tırımlan hızlandırmanın yollannı aramlaıdır. Fiyatlan, anlaşmalı, buna göre ayarlamalıdır. îç ve diî kaynaklanmızı, hatta biriken dövizlerimizi buna göre kullanmaktan çekinmemelidir. Hükümet kurulu kapasiteleri de bu kapasitelerin belirlendiği hukuk ve ekonomi çerçevesini beğenmese de iyi kullanmalıdır, kullanılmasuıı sağlamalıdır. Kurulu kapasitenin iyi kullanılmasıyle bundan girişimeilerin kâr sağlaması, büyük kâr sağlaması ayn ayrı şeylerdir. Önemli olan birinci derecede, kurulmuş kapasitelerden en fazla mal ve hiz met üretimini sağlamaktır. Ondan sonradır ki bu üretimin mey velerinin adaletli dafıtılması gelir. Sol politika demek hiç bir zaman, sosyal adalet sağlayacağim diye kurulu kapasitelerin gerekli öiçüde çalıştırmamak demek değildir. Yazılarımızı izleyenler bi lir ki, biz fuiksel planlamanın ağır bastığı devlet kesimine önem veren bir ekonomik göriişün sahibiyiz. Ama bir ekonomik kapasite, bir üretim aracı ya da te sis kimin elinde olursa olsun, en fazla fiziksel üretlmi sağlama lıdır. Aslında sol düzen gelismek te olan ülkelerde birinci derecede fiziksel üretimi arttırma, hızlan dırma iddiasmdadır. Bu yolda bir hükümet de her seyden önce üretim mekanizmasmı pesin hükümlerden uzak değerlendirmelidir. Hedef kurulu kapasitelerin en iyi şekilde kuUanılmasıdır. Bu yolda, yani kurulu kapariteteleri e n iyi şekilde kullanma yo lunda da hükümet sinavda par!ak not alamamıştır. Otomotiv en düstrisinden akaryakıt ve ürönlerindeki düzenleme adımlarnıa kadar her alanda davranısları ya yetersiz, ya da üretimi köstekle yici yönde olmuştur. Kuşkulanmıza bir noktayı daha eklemek isteriz. Bütün dünyada hammadde sıkıntısı «tlatıl mış sayılabilir. îhraç ürünlerinin fiyatlan düşeceğe benzemektedir. Ömeğin pamuk ve ipliğinde diiçüs baslamıstır. Buna karfütk demir ve kimya ürünlerlnde fiyatlar yukarıya tırmanıyor. Hükümet bu yava? karar alma me kanizması içinde kalırsa bu oynak piyasaya nası] adım uyduracaktır? Güncelliği üstünde bir soru soralım: Demir ithal için gerekli bağlantılar yapılmıa mıdır? PetKim ürünlerinde durum nasıldır? Doğrusu bu konularda ferahlatıcı açıklamalar bekliyoruz, thraç ürünlerinde dış haber alma fonksiyonunda gelis me bekliyoruz. Esnelt bir dıs ticaret politikası bekliyoruz. Özetlersek, hükümetin iyi niyetliliği ümidimizdir. Yavas ha reket edişi ve bilgi eksikliği de kuşkumuz. Dostça bir uyarıda bu lunmak istersek şöyle diyebiliriz: Kuşkularımız gitgide artıyor. tyi niyetli bir iktidar olduklan İçin, ümitlerimizin artmasuu isterdik. VEFAT SEVGÎLİ EŞİM Üretimi Arttırmak Türkiye'de siyasal iktidar sahip leri, ekonomik yaşamın işleyişi hakkmda bilgi, yeterli bilgi sahıbi değildirler. «Bej'in takımları» «Gölge kabine» gibi iddialar lâfta kalmıştı. Şimdi Türkiye'nın en önemli sorunu büyük projelerinin bir an önce ele alınması, ele alınanların da bir an önce tamamlanarak üretime geçmesidir. Hükümetlerin hepsi, Erim'den Ecevife bütün başbakanlar bu kadar somut bir konu dururken bürolarda, topîantılarda daha önemsiz konularda zaman öldürmüşîerdir. Aslında Türkiye'nin en önemli konusu üretimi arttırmaktır. Zaten her ülkenin en önemli sorunu buydu. Üretimi artırmanm iki yolu vardır: Oretim yapan kapasiteleri artırmak için yatınmlara hız vermek ve eldekl üretim kapasitesini en verimli şekilde çalıştırmak. Bundan daha önemli bir ekonomik konu olamaz. Bu ana çizgiden biraz ilerlersek, ekonomik gidişi değer lendirecek ip uçları meydana çıkacaktır. Yeni kapasiteleri harekete geçirme konusunda ilk akla gelen konu sıkıntısı çekilen enerji, demir ve çelik tesisleri, akar • yakıt ve Pet Kim. temel ürünleridir. Bu konularda şimdi Türkiye'de önemli projeler vardır, önemli ve tamamlanması gerekli yatınmlar vardır. Geçen hafta bunlardan Elbistan Afşin projesi tizerinde durmuştuk. Bu hafta bu dev projelere bir daha değinip kuşkulanmızı belirteceğiz. Şu anda Türkiye'nin «gözünün içine baktığı» diyebileceğimiz, verimlert henüz almmamış yatınm Keban projesidir. Keban'da göl dolmaya başlamıştır. Bunun arkasından elektrik şebekesine bağlanan santralm bakımı ve iyi işletilmesi konuları vardır. Keban kadar önemli bir başka pro je. bir hayli ilerlemiş proje İskenderun Demir Çelik projesi ile Ereğli Demir Çelik'in genişletil mesidir. Hemen arkasından proje halinde olan Elbistan • Afşin projesi gelmektedir. Bunlar kada önemli olmasa da çeşitli baraj. elektrik, çimento yatınmlan, petro kimya yatınm projesi sı rada beklemektedir. Hükümet, bünyesinde taşıdığı yavaş çalışma temposu içinde. bu projelerin hakkın'ian nasıl gelecektir aca 3. baskı pryasaya verıldı Genel Dağıtınr: M. Yayınları Ticarethane Çıkmazı Bozkurt Han 25/1 Sultanahmet/ist. Reklâmcılık: 534/2380 "tannbnn arabaJan yeryuzune döndu» taküt deaü, cevap Fatma Göniil Cizravi ' ' CEGELİ) nin 28 Mart 1974 Perşembe günü Şişli Camiinde öğle namazını müteakip Paris'ten gelen naaşı Zincirlikuyu Asrî Aile mezarlığına defnedilecektir. Sevdiklerine, Aile dostlan ve Akrabalan ile arzu eden bütün ailelere duyurulur. Eşi ve Cizravi AÜesi (Basın: 12758 2403) KAYIP OTO 34 ES 959 plâka, 65 model Chevrolet düz beyaz taksi çalınmıştır. Bulan, haber veren memnun edilecektir. Tel: 25 09 01 Bâki Gürkan Cumhuriyet 2391 VEFAT SEVGİLİ KIZIMIZ MEYDAN Aldınız mı? # I' I I1 Olaylara yeni bir bakış açısı getiren dergi Fatma Gönül Cizravi (EGELİ) nin 28 Mart 1974 Perşembe günü Şişli Camiinde öğle namazını müteakip Paris'ten gelen naaşj Zincirlikuyu Asrî Aile mezarüğına defnedilecektir. Sevdiklerine, Aile dostlan ve Akrabalan ile arzu eden bütün ailelere duyurulur. VEFAT Merhum Doktor Kaymakam Nuri Bey ile Muzaffer Hanımın oğullan, ailemizin büyüğü D!Ş DOKTORU Ramiz Egeli ve Ailesi (Basın: 12739 Natık NUREŞ 25 / Mart / 1974 günü Hakkırt rahmetine avuşmuştur. Aziz nâşı 26 / Mart / 1974 günü Şişli Camiinden öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarhğında istirahatgâhına tevdi edilecektir. Tanrı rahmet eylesin. Eşi: REFİA M'REŞ Oğulları. KEJAT NUREŞ • NURVER NUREŞ SATILIK JAGUÂR MK II. 1967 fahibmden meraklısına. Cok temiz, seyahat satıhk Bol yedek parça. Tel: 47 90 43 yüzunden Cumhuriyet 2394 (Cumhuriyet 2406) Manajans: 623/2384
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle