15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 19 Mart 1974 nayasamız, devletin kuruluşunda güçler aynlığı ilkesini katı bir biçimde benimsemiş değüdir. Parlamenter sistem gereği, Yasama ve Yürütme organlan arasındaki ayrılığı daha çok, yetki ve görev ayrıhğı niteliğinde kabul etmiş, Yargı organının ise bağımsızlığı üzerinde durmuştur. Anayasa hükümleri eksiksiz yerine getirilmi? olsaydı, belki bu bağımsızlık sağlanabilecek ve yargının sorunlan çözümlenebilecekti. Oysa bugüne kadar Anayasanın gösterdigi anlamda bir bağimsızlık gerçekleşemediği gibi sorunlar da eskisi gibi sürüp gitmektedir. Eskisi gibi diyoruz, çünkü, 1943 yılından beri gelenek haline getirilen adlî yılın açıhş törenlerinde yapılan konuştnalara batalacak olursa, bugünkü yakınma ve dileklerin yıllardan beri yinelendiği görülecektir. Birkaç yıl önce Yüksek Hâldmler Kurulunun Başfcam, hâldm sdaylannın adçekme töreninde yaptığı konuşmada, yargının bir bölümü olan Yüksek Hâkimler Kurulunun «Ekonomik bağımlılıgı nedeniyle. Adalet Bakanlığının vesayeti altındaymış gibi bir duruma düşürüldüğünden» yakınmış ve bu olumsuz durumun düzeltilmesl dileğinde bulunmuştu. CMerhum Şeref Altan) Ne yazık ki, bu bagımlı durum yargı yetldsinl Türk ulusu adına kullanan mahkemeler için de söz konusudur. Anayasarmza göre, mahkeme kararlan hiç bir suretle değiştirilemez ve bunlann yerine getirilmesi geciktirilemez. (M. 132) Oysa bu kuraim uygulama alanmda yeterince işlemediğini görmekteyiz. ömeğin, Yasama ve Yürütme organlannın kullanımlarına bajHı olması nedeniyle, «Ödeneğin gelmediği» veya «Ödeneğin bittiği» gerekçeleriyle, keşiflerin yapılması, davetiyelerin tebliğe çıkanlması. tutuklu göndermelen ve benzeri pek çok mahkeme kararlan, hflftalarca, bazan aylarca gecikmelere uğramaktadırlar. Aynca, verilen kırtaslyenin yetersizligi nedeniyle bir zorunluk olarak, Yüksek Seçim Kurulunun genelgelerine karşın, süresi geçmiş seçimla llgili kâğıtlann boş taraflaruun yazışmalarda kullanılmalan, Işin ciddiyetini bozduğu kadar, genel bir üzüntü konusu da olmaktadır. Başka devlet dairelerindekl bolluk ve lüks yanmda adalet dairelerinin kınk dökük masalar, bozuk yazı makinaları ve kıt kırtasiye olanaklan Içinde ça Yargı Organınm Bağımsızlığı Şerafettin CANPOLAT Adana Devlet Güvenlik Mah. Cyesl Iışmafa zorlanmaiannın bağımsızlık bağdaştırmağa olanak yoktur. Ukesiyle uygun, gerçekte Anayasanm ruhuna aykın yasa çıkanlması yolunun açıldığı düşünülebilir. Anayasanm 149. maddesine göre, Yüksek Hâkimler Kurulu, Yargıtay, Danıstay, Askeri Yargıtay ve üniversiteler «Kendf varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda» Anayasaya aykınlık tddiasiyle iptal davası açabilmektedirler. Anayasa Mahkemesinin ise böyle bir sorun karşısında (görev alanının daraltılması gibi) durumu belirlenmemiştir. Bu durum, kuşkusuz bir yorum sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bugün hâkim ve savcılar ile bu meslekten sayılanlar, ancak personel yasasına eklenen bir madde sayesinde maaş alabilmektedirler. Anayasanın öngördüğü ödenekten yoksun oldukian gibi. mahkemelerin bağımsızhfı esasına göre düzenlenmesl gereken bir maaş yasasına da kavuşamamışlardır. Batılı bir düşünür, hâkimlik mesleğl İçin «Gösterdigi yücelikle ne kusursuz, gerektirdiği erdemler ve yüklendiği sorumluluklarla ne korkunç bi: meslektir» yargısında bulunmuştur. Türk ulusu da öteden beri hâkime önemli bir yer vermiş, onu «Peygamber postuna oturan kişiıt olarak görmüstür. Böylece hâkimlerden, her zaman erdemlik, üstünlük ve özveri istenmis, ağır görev ve sorumluluklan yanı sıra haklan ve yararlannın düzene sokulması esirgenmiştir. Normal çalışma saatleri dışında çalışan devlet memurlan bunun karşıhğmı her zaman al mıslardır. Hlzmet gereğl, günün her saatlnde gSrev yapan savcılar ve kiiçük yerlerde ayırımsız, büyük yerlerde de sıra ile saat 20'ye kadar çalışan, tatil günlerinde dahl göreve çafnlan hâkimlerin bu çahşmalarırun karşılığı verilmemiş, öbür memurlarla eşitlikleri bile sağlanmamıştır. îleri Batı ülkeleri şöyle dursun. az gelişmiş kabul edilen bir kısım devletlerde dahi hâkimlere sağlanan haklar ve eüvenükler bizdekinden tistiin bir düzeydedir. Türkiye'de de bir kısım kamu kurumlan oersoneli için sa.Şlanan yıpranma hakkı, mahnımiyet zammı, lojman ve ötekl olanakların hâkim ve savcılar için sağlanmamasmın nedenini anlamak güçtür. Atatürk Döııeminde Aiyon H Zabıt Kâtipleri de.. Milyonluk hukuk ve ldamlık ceza dava dosyalarını hâkimle birlikte yürüten. bunlan gözü gibi koruyan, işleri yetiştirebilmek için geceleri de çalışmak zorunda kalan zabıt kâtiplerinin, maddl ve manevî durumlannm da iç açıcı olmadığmı belirtmeden geçemiyecefiz. r Toplumsal hayatı düzenles en yasalar ne kadar kusursuz olurlarsa olsunlar, bunlan iyi bir biçimde uygulayacak organlar ve bu organlan işletecek yasa ve kurallar yetersiz olursa, bu yasalardan beklenen yarar sağlanamaz. Görülüyor ki, ayrıntılanna girmeden ancak bfrkaç konuya dokundu*umıız halde, Yüksek Hakimler Kurulnndan başlayarak gerek mahkemeler gerekse hâkim ve savcılar. Ar.ayasanm öngördügü biçimde baŞımsızhga ve teminata kavusamamışlardır. Kuşkusuz. yargının sorunlan yalnız burada konu edllenlerden oluşmamaktadır. Bunlar uzun zamandan beri sözil edilen ve gerçekleşmesl gereken adalet reformunun ancak bir kısım sorunlandır. «Adalet Mülktin Temelidir» özdeyişi, değişmez bir gerçeğin anlatımıdır. Devletin kumluş ve var oluşunun temel unsuru olan yargı hizmetl, sıradan bir hizmet kabul edılemez. Toplumda dirlik ve düzenliğin en önemli ve başta gelen dayanagı yargı gücüdür. Bu bakımdan yargının sorunlan, toplumun sorunlan niteligindedir. Çözümünün ulus yaranna olacağından kuşku duyulmamalıdır. aşhaş Anadolu'da en aşagı üç bin yıldan beri ekilir. Tarihçilerin söylediklerine bakıhrsa Anadolu'da kurulan her devlet, bu topraklarda yaşayan köylüyü haşhaş eker buldu. Böylesine eski bir kültürdür haşha? ekimi... Hiç kuşkusuz Millî Kurtulıış Savaşından önce vo sonra da haşhaş üretildi Anadolu'da... Acaba ilk kuruluş yıllannda Gumhuriyet Hükümeti hafhaş konusunda nasıl bir tutum içindeydi ve bu konuda Amerika İle han.şi biçimde ilişkiier oluştu? Bu soruların cevabını Doğan Avcıoglu'nun «Millî Kurtuluş Tarihi» adlı kitabının blrinci cildindeı: buluyoruz. Bağımsızlığa Aykırı Anayasa 134. maddesindc «Hâkimlik mesleğt başlığı» altında hâkimlerin özlük işlerinin «Mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre kanunla düzenleneceğini» buyurmuştur. Bunun gibi savcılar İçin de «teminat sağlayıcı hükümler» konacagını belirtmiştir. Geçici 7. maddesinde «...Bu Anayasa ile konulması emredilen diğer kanunlar da en geç iki yıl içinde çıkanlır» demektedir. Oysa aradan on yılı aşkın bir zaman geçtiği halde yeni bir «Hâkimler Kanunu» çıkanlmamıştır. Hâkimlik ve savcıhk mesleği bugiin hâlâ 1934 yılında cıkarılan 2556 sayılı yasaya göre yürütülmektedir. «Hâkimlik teminatı» son Anayasa değişikliğiyle de özünden zedelenmistir. 144. maddede yapılan değişiklikle, hâkimlerin özlük işleri hakkında Yüksek Hâkimler Kurulunun verdiği kararlann kesin olduğu ve «Aleyhine hiç bir mercie başvurulamıyacaği» kuralı getirilmiştir. 1488 sayılı yasa ile yapılan bu değisiklik yamsıra, Anayasa Mahkemesi de. Anayasa değişlkliklerini yalnız biçim yönünden inceler duruma sokulmustur. Böylece, önce Anayasa değişimliği eksiksiz yapıldıktan sonra başka konularda olduğu gibi, yargının bağımsızlığı konusunda da, yeni duruma AFFIN PSİKO SOSYAL DEĞERİ Dr. Erdoğan AYDOĞAN Nöro Psikiyatrist ağışlama tutkusu, özel bir duygu olarak insanjı kendinl bilebilcliği noktadan itibaren başlar. Öyle ki ilk al, vapılan yaramazlığın ebeveynler taraiından cezasız Dirakılması ya da cezanın ortadan kaldırılması ile tadılır. du^lur. Af, geneiliklP kışinin suçlu olduğu nalde baskalanyle eşit olma isteği ılt ortaya çıkar. Bu istek, kişinin toplumıa oir daynnışma göstermesi sayılabilir. Eğer toplum, suçlunun insan vs kanun saygısına ulaşabilecegine inandıysa aftsn vazgeçmez. Bu kaynaşmadan doğaoak rahatlıkla toplamsal dayanışma gücünün artacağına inanabilir. BİR PROJE VE BİR SINAV kuyucularımiz belleklerinl yoklayınca, Türkiye'de en önemlj dengesizliğin elektrik arz ve talebinde meydana çıkacağmı üç yıl öncesinden, bu sütunlarda bir çok kez yazdıgımızı ansıyacaklardır. Gerçekten 19T1 devalüasyonundan önce baş layıp bu konuyu en az beş alu kez bu gazetede ele aldık, sorum lulara uyanlar da bulunduk. Bu uyarılanmıza pek az önem verildi. Keban başta olmak üzere, barajlarımizın inşasında önemli savsaklamalar oldu. Bunun sonu cu olarak elektrik kıtlığı, enerji dengesizliği endüstriyel gelişme mizi engeller hale geldi. O B ELBÎSTAN AFŞİN PROJESÎ, HEM ÇAĞDAŞ TEKNÎĞE VE HEM DE EN EKONOMİK ÎŞLERLtĞE UYGUN OLARAK GERÇEKLEŞMELÎDÎR. BURADA, KEBAN VE SEYİT ÖMER PROJELERİNDEKÎ AKSAKLIKLARDAN DERS ALINMALIDIR. Arslan Başer KAFAOĞLU kömürü yakan bir kazan ve ısıt maliyeti ile ölçülemiyecek küçüJc mı projesi veremediler. «Ne yayatırımlarla genişletilebilir, 6 palım, zararın neresinden dönül milyon Kw'a kadar elektrik else kârdır» denildl, elektrikteki de olunabilir. Geri kalmış bir yö korkunç üretim eksiğini kapat reyi canlandıracağından da hiç mak için tesis akaryakıtla çalış bir kuşku yok... tınldı. Aslında olanlar, ortaya Bu çapta bir proje insanı cidden çıkan sonuçlar, tekniğe, bilgiye duygulandırıyor. Ama geçmişta ve uzmanhğa gereken önem veril projelerin ele almış tarzı düşünü meyişindendir. İki güzelim proje lünce de kaygılar bastınyor. Kegerekeni, ya tamamen ya da kıs ban'da, Seyit Ömer'de ne düşünüldü. ne oldu, nasıl başlandı, akmen veremj düşü rülmüştülr •"tedB(Bfll!f*^8W»proieleri ansıyoruz, nasıl savsaklandı ve nasıl bi Elbistan . Afşin Projesi tirildi. Ferro Krom'dan, Keban'a, Söke çimento'dan Seyit Ömer'e, Simdi bir başka projenin uy Bartm çimento'dan çeşitli barajla gulanma ve ihalesi için son ha ra, PetKim projesine aklımız ka zırlıklann yapüdığı bir sıradır: yıyor. Hbistan Afşin dev bir Elbistan Afşin projesi. Elbis projedir. Hükumetin düşuncesi, tan'da düşük kalorili çok bol lin halkimizın ve basmın gözü hep yit vardır. Bunlar ancak çok özel bu projede olmalıdır. Ulusumuzun nitelikte kazanlarda yakılarak kıt kaynaklan yabana yem olma elektrik üretiminde kullanılabi mah, dağa taşa dökülmemelidir. lir. Dev bir projedir bu... 3.000 Çünkü, e'.ektrik projeleri başka ton ağırhğmda hem de paletler projelere benzemez. Elektrik, Elüzerinde yürüyen döner kepçeli bistan'da elde olunurken, kömür ekskavatörle r çalışacaktır. Bir çıkarma makineleri. topragı atma gemi, bir çimento fabrikası bina makineleri, uzunca bir lâstikten sı ağırlığmdaki bu makinelerle bant (tasıyıcı ve sevkediei), 4 bu yılda 20 milyon ton düşük kalori har kazanı ve her biri 300 bin li kömür çıkanlacaktır. Bu ra kw. gücünde dört turbo jeneratör kamın büyüklüğünü anlamak için bulunacaktır. Bir üretim zinciri Zonguldak'ta 1972'de beş milyon ki, herhangi bir halkadaki ânza, tonun altında kömür üretildiğini kesinti ekonomimizin bir büyülc ansıyalım. Yani her yıl, Zongul kesimini felce tığratabilir. Bu nedak'ta 4 yılda çıkanlan kömür denle firma tercihlerinde, inaizekadar kömür çıkarılacaktır. (Bu me tercihlerinde telaşsızea teknik kömürlerin îsıtma gücünün zayıf nitelikleri ucuzluk ve kredi toşul olduğunu bir daha hatırlatalım). larını bir arada agırlıklı değerlen Bu kadar kömür çıkanlması için dirmeye vurmalıdır. 60 milyon ton toprak işlemi yapılacaktır. Tahminen 10 milyar Hem Teknik, Hem lira harcanacak dev bir projedir bu. Sadece Türkiye için değil, Ucuzluk dünya standartlannda dev bir projedir. Santralın ilk kademesi Biz de eski bir devlet memuru 1977 sonunda bitecek şekilde olarak, bu durumlarla karşilaşan planlanmıştır. Üreteceği elektrik tdare ve Siyaset adamlarmın ya 1 milyon 200 bin olup, bu miktar şayacakları zor tercih anlarmı kav 1972 yılında, bütün enerji kay ramaktayız. Ama burada her bünaklanmızdan elde olunan elek yük projede olduğu gibi ulusumu trik enerjisinin üçte ikisine eşit zun kaderinin bir parçası yatmak tir. Projede baraja dayalı bir tadir. Bu nedenie ne hataya, ne elektrik projesinin riskleri (ba ucuzluğa kapılmamahyız. Bu pro raj tabanınin su tutmaması ve jede en önemli nokta, yazkış kurak yıllarda su kıtlığı gibi) ya ayni enerjiyi üreten tesiste hiç bancı petrol kullanma gibi du bir kesinti olmadan. ayni düzey Bu rum! ar da yoktur. Aynca tesis de elektrik üretilmesidir. üretimdeki kesintilere ekonomi Toplıun, suçluyu af etmeye karar verdiği anda, bir noktada kendi kendini düzeltmeye, yenilemeğe yönelmiş sayılmaktadır. Çünkü bugün suçun var oluşunda kişinin ruhsal yapısının tozukluğu yanında toplum yapısının dengesizliği, ekonomik düzensizlik, ah'âK bozukluğu, iç yapı ve aile düzensizliginin de rol oynadığı görülmektedir. Toplumsal dengesizlik ruçu doğurucu olduğu ve hatta toplumlann bunda suçlu o;du^u ileri sürülmektedir. Bu yönden almırsa toplum zamanla kendi hatalarını giderme zorunluğu ile karşılaşıyor demektir. ITnutu.rrıaması gerekli olan nokta, af çucarken ya da çıkt!ktan sonra toplumsal koşullar ve yaşam il« ilgili sonınler «rta.vH çjkacajıdtr Bunun çö^ümü de ©n,çok ekonoruilc gii^lere bağa gözükmektedir. Affeduen bir kişiyi, psikolojik ahlâkçı bir nedenie güçlendiıtnsk af'ın yanında yine top'uma görev vermek demektir. Bir facrika, hapisten çıkan birini işçi olarak aımama prensibini kullanırsa, yıllarca çalışma yeteneğini yitırenden ne kad^r &hlâkçı olması istenirse istensin, onun gene kaybedilece.V. ş'phesizdir. Suçlunun topluma sığınması, dayanışma olmazsa yi.ıarsızdır: suçlu, suçtu olarak kalır. ,3örü:tyor ki af, büyük çabalar sonunda ve karşılıgmda gerçek tınacına ulaşma anlaıru taşımaktadır. Af sevRisi in. san yarafljl.şının bir özelliŞidir öylesine gtiçlü bir özelliktirki uyguiahciığında kanunsuz davranışlan önlemek için, belirli. kırı* : engeller koytnayı beraberinde getiren n r anlanı taşır. loplum af sevgisi ile vüklendigi anda biıe. bu nedenle dppş,eyı kurmaria güçlük çıkar. Kimi af edecek kimi af esmeyttektir. Bu koruda en ileri düşünceleri savunarak af mekanizmasmı zo'ÎByanlar ya da rayından çıkarmak isteyenler olabilpcektir. Yahut ileri derecede kısıtlamak istenecektir. Af'ın temeünin bczulması bu noktada açığa çıkar ve değerini yitirebilir. Bir çok kişilerin yüzü gülerken. bir çok kişi içe dönük top uma küsmüş kalırlarsa afın nedeni kasıtlı amaçlar dışıra çıkmamıs bir nitelik kazanmaktadır. Oysa. b£.ğışlamanın bir gerçek olması isteniyorsa bunu herkesin tayaalanabileceği derecede tutmak en iy voldur. Insanm gferçek özgürlüğü, özgürlük düşmanlannın bile yaşatılması cPTecesinde oiabilnıelidir. fikri tarih tarafından desteklenrr 'şt'r Çünkü gerçek özgürlük. düşmann.: al etmekle ezici görüMüsünü kavbedecek fakat daima srüçlü oidugunu ortaya k'yarsk bundan sonrakt düşmanca davr&nış'.t.r yapabilersij duygu ve düşünceleri ve hayal güçlerim yıkabilecektir. Sonvç olarak yunu belirtmek isteriz ki affm bir kısım büyük tcp.umsal güçlerı işe yaramaz durumdan «urtarmak, toplum<i barıs getirme isteği ile ortaya atıldığı kanısma varılmıştır. SLÇIUVU topluma tekrar kabul etmek msanoğlunun d:Şerli tutumlarmdan biridir. Suçluya düşen görev buna lâyık cabılmektir. Aslında yurdumuzda orta ve kiiçük capta endüstri girişimcile rinin alttan basıncı ile, büyülc gelişmeler olmaktadır. Ama bu coşku ve gürlüğu, kesilmezliğl söz götürmez atılım Devlet Plan lama örgütünün gereğince geliştiremediğimiz, ya da bu örgütün uyarılarına gereğince kulak verilmediği için çeşitli işletme kan şıklıklan doğurmuştur, doğmak tadir. Endüstrfyel gelişme kavra ' mının sokaktaki yurttaşlara kada r işlediği bu mutlu a|a*mada, ' Türk halkı gerçek kurtanci yönü kavramış, iyi bir smav ver miştir. Ama bizler, aydm olarak, yönetici olarak, yazar çizer olarak, onun bu büyük aşamasını gereğmce değerlendirmemizde büjük bir eksiklik gösterdik. Üre tim ve işletme kanşıklıklan alıp yürüdükçe, bunlara halkimizın uyanıklığını değerlendirememe sorunu olarak, bu ciddiyetle üzülüp kararlan böylece ele almahyız. mizin dayanacak hali yoktur. Hele Keban ve Seyit ömer yaşantısını yinelemeye hiç de niyetimiz olmamalıdır. Bolu, Ünye, Mardin Çimento Fabrikalan elektrik beklemektedir. Kurulmakta olan başka bi r dev tesis, İskenderun Demir Çelik Fabrikalan elektriğe muhtaçtır. Fer rokrom, karpit tesislerinden, kurulmakta olan dev iplik fabri kalarına kadar yurt vüzeyinde her endüstri tesisi ya kurulmak, ya da genişlemek için elektrik beklemektedir. «Telâşsiz bir ace]e» ve teknik. uzmanlık ve bilime dayalı uslamalarla işin başlaması ve programlanan zaman da tesisin işletmeye açılmasında zorun vardır. Teknik üstünlük, ucuzculuğa feda edilmemelidir. Ay ni şekilde teknik üstünlükte ger çek bir değerlendirme yapılmalı, maliyet farkına değip değmediği araştınlmalı, ama ciddî şekilde araştınlmalıdır. îdare ve Siyaset adamlan bu değerlendirmeleri ya parken, «Acaba ne derler» duygusu içinde oyalanmamalıdırlar. Yazıyı yine înönü'nün bir sözüyle bitirelim: «Bu ülkede namuslu insanlar, namussuzlar kadar cesur olmak zorundadırlar» bilgi ve tekniğe, hesap ve kitaba dayanan sonuç ve kararlara, eser yaratan bir hıza kim ne diyebilirî Yeni Türkiye Devleti Lozan'la kurulurken ABD sürekÜ biçimde kapitülasyonları savunmuştıır. Millî Misakl reddeden Amerika. Lozan'da «ya kapitülasyon koşullannda barış yaparsınız, ya da yıkılırsınız» diye Türkiye'yi tehdit etmiştir. VVashington ancak 1932'de kapitülasyon ıddialanndan vazgeçebilmiştir. 1930'dan sonra ABD ve dünya basınında Türkiye aleyhine bir kampanya açılmıştır. Buna göre Türkiye afyon ve eroin kaçakçılığmın merke^idir; ve önleyici tedljir almaktan kaçınmaktariır. Bunun üzerine ABD Ankara'da diplomatik baskıya başlar. 1931 Şubatmda VV'ashİngton'un Ankara Büyükelçısi Grew, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a giderek kaçakçıhğı önleyici tedbirler almasını ister. O dönemde haşhaş ekimi ve afyon ticareti serbesttir. Yabancı sermayeli fabrikalar ülkemizde uyu.şturucu yapmakta ve kaçakçılığı beslemektedir. Afyon işleyen üç özel fabrika muhürlenir, denetim altma alınır. Tevfik Rüştü Aras, ABD Elçisine Türkiye'de uyuşturucu madde kaçakçıhğı yapanlann listesini Milletler Cemiyetinden isteyeceginl ve gereklj incelemeden sonra bu kişilerin yurt dışına çıkarılacağını, üretimin devlet tekeline alınmasının düşünüldfüğünü söyler. Grew kuşkuludur. 29 Şubat 1932'de Dışişleri Bakan Vekili Sükrü Kaya'ya girîerek şu uyarlyl yapar: «Ualen iki ülke arasındaki ilişkiier çok ividir. Fakat hâlâ bu ilişkileri bozacak bir somn var. Bu da Türkiye'. den ABD'ne devamlı olarak yapılan nvuştnrucu madde kaçakeılıfcıdır. tki ülkenin karşılıklı çıkarlan açısından, bn kaçakçılığa bir daha başlamıyacak biçimde tamamen son vennek için gerekli her türlü tedbiri Türk Iliikümetinin alarağını umanm.» Grew'den sonra gelen Elçi Sherill zamanında sralık 1932'de Atatürk'ün başkanlık ettığ. bir Bakanlar Kurulu, Tüıkiye uyuşturucu madde yapun ve ticaretini düzenieyen 19İ2 Lahey, 1925 ve 1931 Cenevre Söz'eîmelerine katılma kararı alır; sonradan yasalaşan bir tesarı hazırlar. Buna göre bütün özel fabrikalar kapatılır. uyuşturucu madde üretim ve fiiketiminde devlet tekeli kuninr llyj^türacu madde yapmır.da kullanılan bitkilerin ekimi sımrkmr, böylecs haşhaş ekimi düzenlenir. Bu tedbirler. ABD'de Türkiye Cumburiyetinin ilk kez olumlu açıdan ele alınmasına yol açar. Ve Oünya uyuşturucu Maddelerden Konınma Demc^i'nin isteği üzerine, Atatürk Cenevre Sözleşmesinin ilk yıldönümü için yapılan ysyınlara bir yazıyla katılarak der ki: «TBMM 1912 LaJıey Sözleşmesini ayni zamanda !925 ve 1931 Cenevre afyon sözleşmelerini bir çırpıda mayladı. Bugiin söz konusu sözleşmeler olağaniistü dikkat ve özenle uyjnılanmaktadır. Ne var td bu sözleşmelerin uygulanmaya konmasj o kadar kolay olmamıştır. Türkiye'de af>on kullivtıılması hiç bir zaman «lışkanlık haline gelmemekle hirlikte. afycn ekimi, /iizyıllardan beri memleket tanmında büyük önem kazanmıştır. Vüzbinlerce Türk köylüsu geçimlerini afyon tanmıyl» sağlamakAtatürk şeker sanayii ile Türk köylüsünün güçlüklerinin asılabileceğini umduğunu söyliyerek devam ediyor: «Afyondan cıkarılan bütün uyuşturucu maddelerin memleket içinde yapımı için bir devlet fabrikası kurulmnsı da jararlı görülmüştür.» Ne var ki bir süre sonra Amerikan basınında Türkiye ve Atatürk aleyhine geniş bir jrayın etkinliği gene naştamıştır. Bu yazılar öylesine yoğunlafır, Atatürk'e öylesüje hücumjar başlar ki Türk Elçisinin prite'stosu üzertne Başkad ~Rq*osevelt durumla ilgilenir. l§te Atatürk döneminde de afyon hikâyesl budnr. Dev Projelerin Yazgısı Demir tasarrulu ıçın tesis ku ruluyor, bu tesise demir tahsisi verıimiyor. Makine yapan bir fabrika, çelik bulamıyor. Çımen. to fabrikası torba yaptıracak, kâğıt yokluğundan ürününü Ame rikan bezinden torbaya koyma zorunda kalıyor. Şeker fabrikası kok fabrikası yan ürünlerini satamıyor. Ama bir bakiyorsunuz, fabrikalar kuruluyor ve bu kez de kok ve şeker fabrikalarının yan ürünlerinj kullanıyor, fakat bu hammaddeler yetmiyor. Bu derbederlikten. perişanlıktan mutlak8 köklü değişimlerle kurtulmalıyız. Ancak, elektrik öyle bir konu ki, bu değişimlerı bile bekleyemeyiz. Rahmetlj Inönü* nün deyimiyle «Telaşsız bir acele» ile soruna el atmahyız. Elektrik büyük projeler gerek tiri r ve uluslann yaşamında öy le büyük projeler vardır ki, o ulusun kaderini az çok etkiler. Bu sadece bizde böyle değildir. Bir Assuan barajı Mısır'in kaderini etkilemiştir. Hattâ Sovyet Rusya gibi bir güçlü ülke Volga yöresi ile Avrupa'yı bağlayan do^tluk demir borusu, Dinyeper Barajı, gibi projeleri ulusun kaderiyle ilgili hayati projeler olarak kendi kamuoyuna sunmuştur. Bir Tenessee Vadisi projesi Birleşik Amerika'nın bir geniş bölgesinin çehresini değiştirmiştu. Biz de Atatürk ve înönü'nün ısrarla izlediği Ankara Sivas, Sivas Samsun ve Sivas Erzurum demiryollan projelerj de böyledir. Ama yakın geçmişte Türkiye'nin kaderini en çok etkileyen proje şüphesiz Keban olmuştur. Eğer Keban Hidroelek trik Santralı planlandığı gibi 1970 yılında bitirilmiş olsaydı, Türkiye bize göre. başka bir Türkiye olurdu. Ama 1970'ten sonra, 1971, 1972 ve 1973 yıllari geçti; ortada Keban'ın yaratması beklenen enerji hâlâ yok. 1974 te ne olacağından da herkes açık bir bilgi sahibi değil. Keban'dan sonra «Seyit ömer» dev bir proje olarak ele alındı. Bu santral, dü şük kalorili kömürleri yakarak elektrik elde etmeyi öngören bir proieydi. Santral kuruldu ama, kurucu firmalar bu niteüktekl ESAT K. ERTÜR'un BEKLENEN BÜYÜK ROMANI Bizler 1416 Sayılı Yasa gereğince Bakanlıklar hesabma çeşitü ül kelerde «Doktora» yapmış kişileriz. Yurda döndüğümüzde s'ükümlü bulundufumuz Bakanlıklarda umumiyetle ihtisaslarımız dı;ında görevlere atanmaktayız. 657 sayılı Devlet Personel Yasasına göre, bizlere doktoramız için yalnız «Bir derece» verilmektedir. Genellikle 9 uncu derecenin 1 incı kademesi, yani 1203 TL. net maaş almaktayız. Halbuki, bizler doktora için en azından 5 yıllık bir zaman harcamaktayız. eğer bizler Fakülte ve Yüksek Okullan bitirdikten sonra Türkiye'de bir göreve başlamış olsaydık yine 657 sayılı yasa gereğinoe bu geçen 5 senede 1 derece ve 2 kademe ilerlemesl almış olacaktık. Diğer taraftan hizmet, emeklilik, ızin hakkından da 5 vıl iieride olacaktık. İhtisas kadrolanna geçmiş ve ya yan müddetlni tamamlamış bulunacaktık. Adı geçen Personel Kanunu doktora rapanlara bu hakların hiç birisinl vermemekle adeta cezalandırmaktadır. Diğer taraftan, en acısı bizlerin her birisi bu devlete 500.000 TL.'na mal olmuştur. Üniversite ve Yüksek Okuliarda kadrolann kısıtlılığı veya baska nedenler ileri sürülerek çalıştınlmamaktayız. Bakanlıklar arasmda ve Üniversitelere yükümlülüfclerimlz kolayca aktanlmamaktadır. Yukanda beltrtnılş oldugumuz sorunlanmız Ue aşağıdaki isteklerimizin ilgililer tarafmdan ele alınmasıru ummakîayız. Isteklerimlz: 1. Fakülte ve Yüksek Okullarda görevlendirUmemiz; 2. Bir mlll) araştırma merkezi Kuruiıp orada veya mevcut bulunan Devlet Planlama Teşkilâtında çalıştınlmamız; 3. Yükümlü bulunduŞumuz Ba kanhklarda brans ve eğitim düzeyimizle mütenasip görev lerde çalnfınlmamız: 4. Yurt dışında geçen sürelerimizln hizmetten sayılması ve her eeçen sene için normaJ olan fcademe ilerlemesinin saSlamnası; 5. thtisas Kadrolannds senenin aranmavıp öncelik tamnması: 6. Ün1versifeler,1e oldugu sibi Doktora tazmfnatı ve Lisan tazmlnatı verilmesl. OKUYUCU MEKTÜPLARI SORUNLARIMIZ MİLLÎ EĞİTİM BAKANINA AÇIK MEKTUP Okulumuz 1. sınıfına 168 numara ile kayıtlı (Y Ç.) Yıldız Celtikçi okulun açılışından beri okula devam etmemektedir Bizler tüm devamtakip lşlemlerini tamamlayıp gerekli evraklan 29.X.1973 tarihinde Tosya tlköğretim Md, lüğüne teslim ettik. Bilindiği gibi 222 sayılı tlkögretim ve Eğitim Kanununun 58. maddesi «S.CM.nerinde bu kantına uvularak açılan kamu davalan en geç 31 gün İçinde hükme baglanır» der. Buna rağmen 2O.XX1.1973 tarihine degin ne ögrencl okula devam etmiş, nu de btzim işlem sonucundan biı haberimiz olmuştur. Durumu 20.XI.1973 tarih ve 580/50 sayüı bir yazı ile Tosya Kavmakamhğı yolu ile llköğretim Md. lüğünden sorduk. îlköSretim Md. lüğünün 17.1. 1974 tarih ve 580/114 sayılı yazısında; «Durum C. Savcılıgıne 8.XI.1973 tarih ve 680/1702 sayılı vazımızla bildirümiştir. Adı geçen hakkında buşüne kadar bir karar gelmemiştir» deniliyor. Bununla da vetinmeyip 2.2. 1974 tarihinde Fevzipaşa İlkoku lunda yapılan toplantıda 2 ilköğretim müfettiçi öuzurunda konuyu gündeme getirip: «öğrencinin dpvamı için han?l makamın ilgileneceğini» sorduk. Aldığımız cevap: « Siz gerekli işlemleri yapıp. durumu tlkögTetime bildirmissiniz Sizin ettrevinlz orada biter» oldu Biz aynca Subat basinda doldurulan «I No. lu Müdür Raporunnda da durumu belirttik. Aradan geçen 4 bueuk ayda hiçbir sonuç alınamadı. öğrenci de halen okula devam etmemektedir. Bunıınla ilgilenecek bir yetkili mercii bulamadık Ne gibi etkenler bu işl sürüncemede bırakıyor. ya da bıraktırabiliyor? BtzJer dur'jnun aydmlığa kavusmasım. va kanunun uygular.masını va da ÖJretmenin «devam fakfp» için zorlanmamasını dllivor: durumu bilgilerinfze s^vınljnmızla arzedi; ">ruz. Af.t ŞAHfN (îrtKCEÖZ KOYÜ ÎLKOKULli MD. TOSî A/KASTAMONU Yaşlı BağKur Üyelerinin veni Hükümetten istekleri 60 yaşmı geçmiş bizlerin, 1415 yıldan beri Mecliste bekletilmekte olan BAĞKUR Kanunu nihayet 1972 senesinde çıktı. Ancak, bu konunun uzun zaman sonra çıkması bizleri mağdur etti. Bilindiği gib) bu kanun; evvelce 4045 vıl memleketin değişik meslek dallarında çalışanJarın sadece gesnıişteki 10 yıllarını tanımak ve beş yıl daha bilfiil çalışarak prim ödemeyi öngörerek eme'tlilik hakkmı tanımaktadır Halbuki, Türkiye'de yaş ortalamasn 60 yaş olfiüğıına göre. 60 yaşım geç miş bir kişiyi 5 yıl daha çalışmağa mecbur etmek. ölmüş bir insanın derisini de vüzmek gibi bir haksızlık olmaktadır. Sosya! güvenliği zaten çok gecıkmiş olan bizlerin, S yıllık primlerini ya toptan veya taksitlerle ödemek suretiyle emek lilik hakkına sahip olmalarının sağlanmasını temenni etmckteyim. Esasen, seçim öncesl. meclis tatil edilmeden önce, bir milletvekili tarafından böyle bir Snergenin meclise sunulduJunu gazetelerden okumnstum. Memleketimizde sosyal eüvenlik • hususund» önemli sdimlar atıldıği bir çerçektir Bu seheple kendi hesaplann» çalışanlann hensinin varlıklı vatandpşlsr olmadıklarını srannın kendilerinin »» ailelerinin ceçim endisesi içinde bulunduklarını bilhassa belirtmek isterim. BAĞKUR'da hastalık sigortası da bulunmadıgından hiç de?ilse çalışamıyaeak durumda rahatsız bulunanlann bes yıllık primlerini tnptan veya tak sitle ödemek suretiyle emeklilik hakkmın tanmmasını: Vanun da bu komıdaki hökmün düzel iMirham eylerim. Nlva»!» SONAL Kücöhyalı. Viiksel Cad. ümit Snkak, 10 IstanbnJ V E F AT Merhum Hüseyin Gahit Yalçın ve merhume Mevsume Yalçın'ın kızlan, Selçuk Yalçm'ın dayızadesi merhume Macide Tekin'in. Hasan Tekin'in. Şiar Yalçın, Yadigâr ve Emel Çölgeçen'in ablalan Yasemin Tekin ve Sami Çölgeçen Yalçın'ın teyzeleri AZADE YALÇIN Hanımefendi vefat etmiştir. Çenazesi 19 mart 1974 sah günü (bugün) oğle namazını müteakip Şişli Çamiinden kaldırılarak Feriköy Kabristanında ebedi istirahatgâhına tevdi edilecektir. AİLESt (Yeni Ajans: 768) 2211 KÖY İŞLERf VE KOOPERATİFLER BAKANLlGl TOPRAKSU MAKİNA İKMAL MÜDÜRLÜĞÜ Devlet Sulama Şebekelerl Tarla Içl Geliştirms Projesi hizmetlerinde kullanılmak üzere TOPRAKSU Uenel Müdürlüğünce aşağida dnsl ve miktariarı vazılj arazl ıslah makinalan, tngiltere Hükümetinden tağlanan dıs proja kredisi ile »atın alınacaktır. 1 İngiltere Glkesine mensup firmalar teklif vereceklerdir 2 Teklife ait bilumum fiyaUar tngiliı ürası (SterUng) esası üzerinden verilecektir, 3 Tekliflerin deSerlendirilmesl, fiyat ve teknik özelllklerl (izerinden yapılacaktır. * Her sıra numarasında kayıtlı maklna İçin ayn «y n teklif verilecektir, 5 Bu işe ait şartnameler TOPRAKSU Maklna îkmal Müdürlötünrfen (Keçiören yoiu Türkiye Zırai Donatlm Kurumu Genel Müdürlüğü Itarsısı ANKARA) dilekçe mukabilinde temin edilir 6 Teklif sahlplerinm hazırlayacaklan kapalı tart tekllflertni en eeç 1 Nisan 1974 günü taat 16 00'ya kadar TOPRAKSU Makına fkmal Müdürlüfiünde bulundurmak üzere Yıldırım Beyazıt P.K 19 Ankara adresina postalamalan veya vermeleri, ' ~ Postada vakl gecikmeler ve telgrafla verilen teklifler kabul edilmez. flSn olunur. Sıra No. Cinsl Mifctan 1 J 3 1 3/4 Cu. Yd. Lastik tekerlekli yükleyie) Motot grayder Seyyar tamirhana (Basın: 11204) 2299 Topkapı Fukaraperver Cemiyetinden Cemiyetimizin yılhk toplantısı 13 nisan 1974 cumartesi günü saat 14.30'da, aşağıdaki gündemi göriişmek ve karara bağlareak üzere, Topkapıdaki cemiyet merkezinde yapılacaktır. GÜNDEM: 1 tdare Kurulunun ve Murakıpların raporunun okunması. 2 Idare Kurulu ve Murakıpların ibrası. 3 1974 bütçesinin müzakere ve kabulü 4 Kur'a isabet eden, iki idare kurulu üyeslnin yerine yenilerinin ve murakıpların seçilmesi. 5 Üyelerimizin istek ve tavsiyeleri. Cumhuriyet 2210 r YARA 300 sayfa 20. Lire Dağıtım: ÜDAK • Konur S No: 4/5 ANKARA (Cumhuriyet 2208 L
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle