16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 14 Mart 1974 Mart 1927, tıp öğreniminin geleneksel medrese eğiürai yerin* modern tlp okulu dönemine geçiş tarihl. Daha önce d« birkaç kez yâzdığımız için. Sultan II. Mahmüt'u: reıormları içinde yer alan modern Tıbbiye' nin kuruluş tarihçesinin bilindiğini sanırım. Ülkemizde. her yılın 14 Martı, hekimler tarafından törenlerle kutlanır. Bu geleneksel kutlama törenleri birkaç yıldan beri tıp mesleğinin va sağlık hizmetlerinin reformunu belirleme çabasına yönelmistir. Bu yöneliş. aslında gecikmi? bir zorunluluktur. Çünkü, 14 Martı iyi anlamak, tarihsel yerini doğru saptamak tıbbiyenin ve tıbbiyelinin sorumluluğudur. M Olaylar yç görüşler Tıbbiyelinin Sorumluluğu.. Tıbbiyelinin sorumlulugu bugün azalarak de(il, artarak devam etmektedir. Bu sorumluluk, aı gelışmiş Ülkemizde bir aydın olmanın sorumluluğudur. Neden gerl kaldığımızı. daha doğrusu neden geri bıraktınldığımızı öğrenmenin, bu sorunu nasıl çözeceğimizi bilmenin, bu çözüme yapılacak katkıyı bütün boyutlanyle gerçekleştirmenin sorumluluğudur bu. Tıp kültürü, temelde insan ıcültUrUdür. tnsan yaşamının her yönü tıp biliminin kapsamı tçindedir. Tıbbiyeli. bunu bilerek, sadece hastalık nedenlerini ve hasta tedavisi yöntemleriıu öğrenmakle yetinemez. Tıbbiyeli bir aydın, sosyoloji ve ekonomi bilimleri de dahil. btitün bilim dallannın yardımıyle insan yaşamının, insan düşüncesinin, kısaca insan kültürünün her yönünü biltnekle ylikümlUdür. Buradan hareketle kendl tnsanımınn kendi kültürümüztln gerçek degerino varabüiriz. Tıp killtürü ön.vargısız kültürdür, tt«lıplaîmamış kültürdür, soran kültürdür. Tıp kültürünün tadma varan kişi. önünde yeni ve geniş ufuklar açıldıfını görür. Bu ufuklar. insanın tarihsel yaşarnımn emsalsiz macerasıdır, lnsanın çevreyle uyumunun bilinmesidir. insamn birey olarak kendisiyle kurdufu dengenin öyküsüdür. Tıp hizmeti de, insana vardığı İçin, insanı gözden hiç usak tutmadığı için, insamn kurtuluşunu amaç saydığı için kutsaldır. Ülkemizdeki tıp kültürünU de kendl insanımızın sorunlanna röneltmek «orundayız. Elbette, hastalık tanılan, hastalık tedavileri milletleranısj bir bilimdir. Ama, insamn çevreyle ilişkisini arastırınca, insanın toplumdaki yeıinl arayınca kendi insanımızın sorunlanna yönelecegiz. Bu «orunlar. ülkemiîin sorunlandır. Bu anlayışm adı da, «sosyal tıpodır. Bu anlayısa yöneliş, bugünün tıbbiyelisinin sorumluluğudur. Ancak bu anlsyısla, ülkemizde neden en modern kalp cerrahisiyle mu»ka tedavisinin yanyana yaşadıgını bilebiliriz. Ancak bu anlayışla, safhk hizmetinin neden halka gitgide yabancılastıgını anlayabüinz. Ancak bu anlayışla, halkın da hekimin de ayni dertlerden yakındıgını görebiliriz. Bizi, h*klı çözüm yollanna ulastıracak olan da bu anlayıştır. 14 mart 1827. kendi tarihsel koşullan içinde çok önemli bir olgudur. Bu olgunun ülkemize getirdigini kutlamak. getiremedigini tamamlamak blzim görevimızdir! Bizim, yani, 14 mart 1974 'Ü kutlayanların. Çağdaşlaşma ve 14 Mart Dr. Erdal ATABEK Ülkemizde hâlâ ya?ayan yabancı hayranlı{mra tarihsel ve psikolojik kökleri bilinmelidir. Neden, kötü konutlan görünc» «turiitler ne der?» dlye diişünürür? Neden, yolda, lokantada gördüğümüz aksaklıklan «yabancılara çok ayıp oluyor» diye eleştiririz? Bu durumun toplumsai bilinçaltına yerleşmesinin nedenleri vardır. Batıya benzemek, Batı gibi olmak amaç durumuna gelince gbzler Batıdaki kurumlara çevrilmiştir. Batıdaki kurumlar bizde de kurulursa, biz de Batı gibi oluruz sanılmıştır. Bu Batı, bazerj İngiliz, bazen Fransız, bazen de Alman, Amerikan olmuştur. Buralardan sermaye gelmiştir, okullar gelmiştir, kiiltür gelmiştir, moda gelmiştir, müzik gelmiştir. Ama, bir şey hiç mi hiç gelmemiştir. O da, «osyal ve ekonomik yapı dejijmeden gelişmenin, çağdaşlaşmanm nasıl mümkün olabileceğinin reçetesi. Elbette, böyle bir reçetenin gelmesi. öteki gelen şeylerin ya gelmemesi ya da böyle etkili olmaması cfemekti. Batının bazı kurumlannı alarak Batıluaştıfını ya da çagdaşlaşt»|ım tanmak tarihıel bir yanılg:dır. Kuaca, dişardan emperyalizmin, içerden ekonomik çöküntüniin, tutucu medrese anlaysşının baskısıyle bunajan Ofmanh împaratorluğu çağdaşlaşmanın zorunlu olduğunu görmüş, bunu da o sırada karsısındaki örnek olan Batıyle benzeşmede aramıştır. O dönemde y» pılan ve yapılmayan her şeyl bu tarihsel tîidan değerlendirmekte yarar vardır. çabaların bir bölümü olarak kurulmuştur. Modern Tıbbiye ve Harbiye, Batıya açılan pencerelerdir, Bu pencerelerden Batının biiim ürtinleriyle beraber başka şeyler de gelmiştir: özgürlük düşüneesi. Az gelismi? ülkelerin aydmlanan kafalarında ülkesi için bir şeyler yapmak hırsı doğar ve büyür. Ülkesini kurtarmak isteyen kişiler araslnda Harblyeli ve Tıbbiyeli önderl»ri cörmek, bundan dolavı, bir rastlantı değildir. Bu alanda Tıbbiyenin güçlü bir örneği Sıvas Kongresine katılan Tıbbiyeli Hikmet'tir. Istanbul'dan Tıbbiyeliler adına Kongreye kaMlan Hikmet, manda tartljmalanndan çok üzülerek Atatürk'e, «Paşam, arfına katıldığım Tıbbiyeliler olarak mandayı kesinllkle kabul edemeyiz. Hatta, farzı muhal siz bu fikri kabul ederseniz (izi de vatanı kurtaran değil, vatanı batıran Mustafa Kemal kabul ederiz. der. At«türk'ün bu heyecanlı gcnç Tıbbiyeliye gülerek ve omuzunu okşayarak «üzülme evlât, tam özgürlük davasına inancımız tamdır ve sizlere güveniyoruz» dediği bilinmektedir. Atatürk'ün birtakım evyamciların arasınd» vüktelen bu genç sesten etkilendigi anlaşılmaktadır. Cumhuriyeti gençlige emanet ederken bu »e»i de hatırladığını düfünmek mümkönrfiir. Tıbbiye bu ülkeye büyük hizmetler yaptı. Hekim yetiştirdi, aydın yetiştirdi, yönetici yetiştirdi. 1yi yetijmiş insanlann gerekli oldugu dönemlerin çok önemli kiçileri çıktı Tıbbiye'den. Yöneticiler, politikacılar, yazarlar, îairler ve toplumu çeşitli yönleriyle etkileyen çe$itli kişilikler. «Tıbbiye'den doktordan başka her şey çıkar» bilinir. Zam dtizeni mründe futbol s«yretmemiş birini ilk kez maça götürün. Sahada yirmi iki oyuncu ve üç hakem var. Renkli formalar giymij insanlar şuraya buraya koşuşuyor. arada düdük sesleriyle duruyor, garip ve anlaşılmaz davramşlar yapıyorlar. Futbol kurallarını bilmiyen biri için tam bir kargasa !... Oysa kar?a$a sahada değil, ilk kez futbol seyredenin kafasındadır. Acemı seyirci, yavaş yavaş oyunun kurallarını sökecek. her şey yerli yerine oturacak, anlam kazanacaktır. Toplum olayları da böyledir. Evrende kargaşa yoktur. Olan bitenler, belirli yasalara göre oluşur. Bunun içindir ki gezegenler uzayda belirli yolları izleyerek dolaşırlar, ve yeryüzünden atılan uydular is tenen yörüngeye otururlar. Eğer bir kimse yeryüzünde kargasa görüyorsa. bilmelidir ki kargaşa kendi kafasının içindedir. Toplum yaşamlarının yasalarını sökmeye başlıyan çağdaş insan, acemiliği silkeledikten sonra çevresinde olan bitenlere gerçek anlamlarmı verecektir. Toplumları yöneten çıkar çe%'releri. toplum olaylarının gerçek yasalarını halkm öğrenmesinden çok koıkarlar. Çünkü gerçeği kavrayan kişiler çoğaldıkça. çıkar çevıelerinin egemenliği tehlikeye düşecektir. Toplumda tehükeli fikirler. topluma egemen çıkar çevTelerinin çıkarlarını tehlikeye düşüren fikiıler demektir. Toplum yığınlarındaki kafa kargaşası, çıkar çevrelerinin işine gelir. Söz gelişi son zamlar nedeniyle sermaye politikacısı Bay Demirel televizyonda görünüp: CHP iktidan yokluk, darlık demektir: CHP idaresi demek zara demektir. karne demektir.. diye konu.'ur. Oysa CHP ile MSP ortaklığı Hiikünıeti kuralı henüz bir ay olmuştur. Bu bir ay içinde bir ülkede herşeyin tersine dönmiyeceğini çocuklar da bilirler. Ne var ki Bay Demirel böjle konıışacak. yı§ınların şikâyetini sermaye sınıfı politikasını sürdürmek için sömürme yolunu tutacaktır. Bu onun görevidir. Ve halkın bilinci sernaye politikacısının işlevini sıfıra indirgeyecek düzeye yükselmeden o>un süregelecektir. O Batılılaşma mı? 19. yüzyıl, Osmanlı Imparatorluğunun çöküntü dönemi. Siyasi açıdan, askeri açıdan, ekonomik açıdan gerileyen bir Imparatorluk. Türkiyc'nin Avrupa'dan atilması hazırlamyor. Balkanlard'a genişleyerk milliyetçi akımlar bu yüzyılda meyvelerini veriyor. Montenegro, Sır» bistan, Yunanistan, Eflâk Buğdan bağımsızlığa yada onotomiye geçiyorlar (1799 • 1862 arası). O'manlı Imparatorluğunu saran emperyalizm baskısını ve etkisini sürekü olarak arttınyor. Ir.giltere Dısişleri Bakanı Palmerston. Imparatorluk için hazırladığı geniş bir ıslahat programını sunar. Bu arada ünlü Ingiliz Ticaret Antlasması ile de (1838) Imparatorluğu tam anlamıyle bir açık pazar durumuna getirir. Emperyalizm, genişleme emelleri için bir engel kabul ettiği Türkiye'yi her yolu deneyerek denetimi altına almaya kararlıdır. Nitekim arkadan. Batı ülkelerinin borç verme talepleri gelir. Borçlanma diye bilincn olay, aslında bir «borç alm!> değil. bir «borç verme»dir. Kapitalist ülkelerin i!k teklifini Abdülmecit bir onur konusu yaparak reddetmiştir. Yoğunlaşan ekonomik bunalımm temelinde yatan nedenltri anlamayan Osmanlı devlet adamlan, aralarında para toplayarak sorunu çözeceklerini dahi ianacak kadar gelişen dünyanın dışındadırlar. Böylece. borçlanma yolurta Saray'dan önce Osmanlı bürokrasisi eüyle girilir. Bütün bunları klıaca hatırlamak yararlı. Çünkü, her seyden önce Osmanlı împaratorluğu döneminden beri süren Batılılaşma çabalarını anlamak zorundayız. Batı güçlü, Imparatorluk güçsüz olunea farkma bile varmadan «Batı gibi olmak, onlara benzemek» bir ımaç oldu. Güçsüzler güçlülere benzemeye çalışırlar. Modern Tıbbiye.. 14 Mart 1827'rfe kurulan modern tıbbiye bu KAÇIRMAMAK OKTAV AKBAL Evct Hayır Üniversitenin Yapısal Özellikleri eçenlerde, Millt Egitim BıGERÇEKTEN YÜKSEK ÖĞRETtM SİSkanınm Cumhuriyet Gazetesine yaptıgı açıklamadan, TEMÎ, HER ŞEYDEN ÖNCE TOPLUMUN yüksek öğretim alanında öngöEKONOMİK. SOSYAL VE KÜLTÜREL rülen düzen değifikliği içinde Üniversiteler Kanununun da SİSTEMLERÎNDEN BAÖIMSIZ, KALKINyer aldığını sevinerek ögrenmiş bulunuyoruz. Ancak, rve yazık MAYI DESTEKLEMEK KONUSUNDA ki söz konusu değişikliğin saoTece, yüksek öjretimin kalkınma BAŞARISIZ VE KOPUKTUR. ihtiyaçlarıyle bağdaşabilraek amacında bir sisteme bağlanması ve adı geçen kanunda ögretim yardımcıları lehine bazı yeniliklerin getirilmesi olarak tasarlandığı anlaşılmaktadır. Oy sa yüksek öğretim sistemi ve Üniversiteler Kanununun gerektirdiği reformcu değisiklikAncak bu yığışım, ülkemizde, liğinden ötürü gerçek bir işlerlık lerin çok daha geniş kapsamlı yüksek öğrenime ihtiyacın üskazanamamıatır. Bu yetersizlik, sa olması ve bunların tek başın» yıca olduğu kadar, genel anlatünde aşın bir talebin bulundudeğil, genel olarak sosyal yamıyla, nitelik bakımmdan da söz ğu seklin.de anlaşılmamalıdır. pı ve eğitim sistemi değişiklikonusudur. Burada söz konusu olan biriğiyle birlikte ele alınması gekim, ögrencilerin büyük bir çoGerçekten örneğin 196768'de rektiğıhe şüphe yokttrr. " I gunlukla genel eğitim dallarınsayısı 4857 olan öğretici kadroGerçekten üniversite, toplu I da yoğunlaşmaları ve çağdd.ş su, yüksek öğretimin ihtiyaç gös mun yapısal özeiliklerinden, ' teknolojinin gerektirdiği uzman terdiği düzeyin çok »ltında kalelemanlar olmak yerine, akademıştır. Bunun en belirgin ifadesi, başka bir deyimle, düzenden mik niteliği ağır basan mezunöğretim üyesi . öğrenci oranının, bağımsız değiİdir. Tersine her lar olarak yetişmeleri, kısası daha doğrusu öğretim üyesi batürlü kuruluş ve işleyis özelyüksek öğretimcfe düşük istihşına düsen öğrenci oranının yükliğiyle sosyal yapı ve bunun sekliğidir. Öte yandan, bugüne dam olayı biçiminde belirmekürünü olan genel eğitim sistekadar yürürlükteki sistem eldeki tedir. Oysa, gelişme sürecindeminin damgasını taşır. Bugün elemanların etkinliğini en düşük ki bir ülke olarak Türkiye'nin bütün öteki eğitim aşamaları düzeye indirmiş bulunmaktadır: şiddetle ihtiyaç duyduğu yetişgibi yüksek öğretimin içinde miş eleman kaynağı olarak yük Son Üniversiteler Kanununda bulunduğu ve ancak çok boyutsek öğretimde bugünkü okulbazı değışikliklere ugramakla birlu bir reform programıyle çölaşma oranı, gelişmiş ülkelere likte pratikte işleyen sisteme gözümlenebilecek olan çok yönlü re, ilk plânda, öğretim üyelerinin oranla çok düşük bir düzeydesorunlar, özetle şu ana başlıkbütün zamanlannı üniversiteye dir. Gerçekten okullaşma oralar altında gözden. geçirilebilir: aytrmaları, yani <tam zaman çanı, başka bir deyimle yüksek Yüksek öğretimin en genel h;ma> ilkesi gerçekleştirilememiş, öğrenim görenlerin bu öğrenim niteliği plansızhğıdır. Eğitimin bu da onların verimlUiğini çok çağında buiunan nüfus içindeki temel amacı, kişileri bilgi ve azaltan bir etmen olmuştur. Bupayı örneğin F. Almanya'da % beceriyle donatarak onların kina ek olarak, yeni kurulan veya 9.6; Fransa'da % 12.7; Hollanda şisel başanlarını olduğu kadar, genişlemek ihtiyacı duyan üniver ve ttalya'da <?0 U2 iken Türkitoplumun kalkınmasına katkıda sitelerin başlıca eleman sağlama ye'dte sadece % 5'tir. Bu oranbulunmalarını sağlamak olduyolu olan öğretici dolaşımı, yani lar, Türkiye'de adı geçen yığışğuna göre, bu öğretim aşaması «rotasyon» kuralı, henüz bir gemanın yüksek öğrenimde değil, da her şeyden önce bir planlsçerlik kazanamadığı gibi uygulan ancak belli dallarda olduğunun ma konusudur. Ancak yüksek ması halinde görüşlerinden hoşaçık belgesidir. Yüksek öğreniöğretim, nicelik ve nitelik balanılmayan bazı öğretim üyelerimin plansızlığı, her şeyden önkımından kalkınmanın hedeflenin sürgünle cezalandırılma aracı ce kamu harcamalarının veririyle bağdaştırılmadığı gibi, kcl olarak işleyecek bir biçimde formini en düşük düzeye indirmek kınmayla bir uygunluk içinrie müle edilmiştir. Ayrıca, bütün te ve kalkınma yolunda ciddi de değıldir. Bunun nedeni, ilk çağdaş üniversite sistemlerinde bir zaman kaybına yol açmakolarak, bu aşamanın kalkınmauzmanlığın biricik göstergesi olan tadır. Yine bu durum, yüksek nın insan gücü gereklerine gö«doktor»luk ünvanmı kazanmıs a. öğrenim görenlerin iş güçlerire saptanmış bir kapasiteye usistanlara pratik ders verme yetni, yetişme maliyetini hakh gös laşamamış olmasıdır. Sağlanan kisi tanınmayarak ve bu i; için termeyecek alanlarda değerlenkapasite artışıysa kalkınmanın onların aslında akademik dedirmeleri ya cfa yurt dışına kay gerektirdiği insan gücü yetiştiğil, «idarl ünvanlar» olan doçentmalarıyle sonuçlanmaktadır. recek olanlar yerine, genel eğilik, profesörlük sıfatı kazanmala tim veren, düşük maliyetli, korı öngörülerek, üniversite çok öYetersiz laylıkla yetenek kazandıracak nemli bir öğretici kaynağından Yüksek öğretim sisteminin ikinalanlarda olmuştur. Örneğin yoksun bırakümıştır. Bütün bun ci genel niteliğiyse. plânsızlığa 1969 70 ders yıllnda kamu yük ların sonucu olarak, yüksek öğrc bağh olarak beliren yetersizliği'sek öğretim kuruluşlarında öğtimde yetişme düzeyi ve verimli dir. Bu yetersizlik, ilk plânda filik düsrnüştür. Örneğin son yılrenim gören toplam 105.549 öğnansmanı alt yapı, donatımı, elelarda, mezun olanlarm kayıtlı öğ rencinin öğrenim dallarına göman ve kanunlaştırma aJanlarınrencilere oranı. yani ortalama vere oransal dağılımlarına bakıda ortaya çıkmaktadır. rim teknik dallarda • 70, edebi» lacak olursa, % 61.11e edebiyat yat ve sosyal bilimlerdeyse sadeEğitimde fırsat eşitliğinin sağve sosyal bilimlerin başta gelce V 33 olmuştur. » lanması amacıyle devlet eliyle ku diği. bunu To 25.3'le fen ve mürulup yönetilmesi gereken öğrehendislik bilimleri, ri 10.1'le BOimsel Denetim tim kurumları için ayrılan ödenesağlık, % 3.5'le tarım öğrenimiğin düşüklüğu, ülkemizde ünivernin izlediği ortaya çıkmaktadır. Yokluğu site ve yüksek okullarm kuruluş Bu dağılım, yüksek öğretimde, ve gelişme güçlüklerinin başında kalkınmanın ihtiyaç gösterrfiği Son olarak yüksek öğretimdeki yer almaktadır. Gerçekten Türniteükte iş gücü yetiştirecek ayetersizliğin bir baska kökeni de kiye'de ğitim harcamalarının, net lanlar yerine, kolayca yetişme kanunlaştırma alanında aranmalı ulusal değer ve ulusal gelir içinsağlayacak dallarda yoğunlaşdir. Örgütlenme yetersizliği oladeki payı, yetersiz bir düzeydemanın bulunduğunun ifadesirak nitelenebilecek olan bu dudir. Buna bağh olarak yüksek öğ dir. rum. yiiksek öğretimin, bir merke retim alanında, gerekli kapasite zi bütün'.ükten olduğu kadar ken. Yüksek öğrenimde gözlenen artışı için, açılmış kurumların gedi içinde etkin bir bilimsel denebu özellik, varllğını sürdürme liştirilmesi veya yenilerinin açıl timden yoksun bulunnıası biçieğilimindedir. örneğin yine ması konusunda önemli güçlükminde belirmektedir. Gerçi 1750 sa 1969 70 ders yılında yüksek öclerle karsdaşılmıştır. Bu yolda, yılı son kanunla, bu merfeed birretirn kurumlarına kaydolan 23 ancak eski üniversitelerin <patroliğin sağlanması amaayle Yüksek bin öğrencinin kayıt alanları naj» yoluyla fakülte kurmalan Öğretim Kurulu rY.Ö.K.) ve hüyine % 61.5'le edebiyat ve sosve M. E. Bakanlığının bazı yükkümet, gözetimi albnda iç deneti sek okullar açması biçiminde sıyal bilimler olmuştur. min kurulması için de Üniversite nırh bir gelişme sağlanabilmiş. Bu durumun en belirgin soDenetleme Kurulu (Ü.DJC.) oluş böylelikle yüksek öğretim veren nucu, yüksek öğretim alanında turulmuştur. Ancak her üniverkurumların sayısı. örneğin A. başgösteren ve her ders yılı sitenin ihtiyaç duyacağı eleman B. D.'nde 2.252 iken ülkemizde önemli sorunlar doğuran yığlşkadrolarını tekelden dağıtma yet 8'i üniversite olmak Ozere sadece ma olayıdır. Varolan yüksek o£ kisiyle donatılmıj olan Y.Ö.K.'ün 89'a varabilmiştir. retim olanaklarının kapasitesibu yetkıyi. ne oranda akademik nin aşılması anlamına gelea amaçlarla kullanacağı bilinmediÖte yandan kurulmuş olan yük bu yığışmanın ilk nedeni, şüpği gibi, Ü.D.K.'nin hangi doğrulsek öğretim kurumları, gerekli hesiz genel eğitim sisteminin ya tuda işleyeceği belli olan koğuşdonatımdan yoksun kaldığı için pısal özelliğidir. Eğitim sistemiturma yetküeriyle bir disiplin orçoğunluk bir okul binası olmakmizin genellikle tek tfoğrultulu ganı olarak ön görüldüğü açıktır. tan kurtulamadığı gibi, özce, eleoluşu. başka bir deyimle, her Etkin bir akademik denetimin ger man ya da öğretim üyesi yetersiz öğretim kademesinin bir sonrakine hazırlık niteliğinde örgütlenmiş olması ve hayatta başaOLAY Dergisinde Bu Hafta rı kazanmayı sağlayacak yeterlikte öğretim sunan bagımsıı 68 milvar liraiık fyanlış okumadınız, 68 milyar) asgarl kademelerden yoksun bulunmaiicret soygunu nasıl j'apıldı. «ı, öğrenimin zorunlu «on »şaSosyalist Parti tartışmalannda îlhami Soysal'ın görüşö. ması olarak yüksek ögretimie Bshri Savcı, Erol Toy, Fakir Baykurt, Faruk Erem, bir birikim yaratmakfadır. B'i Hüsevin Sarıtaş. Mehmet Ali Aybar, Muzaffer îzgü. Sebirikim, giderek artan yüksek zai Yaman bu hafta OLAY'da. öğrenim talebinin bir kaynağıdir. (Cumhuriyet 2086) Oyun nedir? Ecevifin dediği gibi ülkede «Devletten ucuza alıp, halka pahahv» satan» bir sınıf yıllardan beri palazlanmıştır. Bu dışa baelı «ermaye sınıfı'dır Devlet emmebasma tulumba gibi bu sermaye sınıfı için çalıştmlır. Devletçilik diye uygulanan yönt«min halka değil, sermaye sınıfına dönük olduğu aşikârdır. Devlet fabrikalan, sermaye sınıfı politikacılarmın adamlariyle şişirilmiş kadrolara sahiptir. Ve bu fabrikalar zararına çalıştırılır. Dış ticaret de bir emmebasma tulumba gibi sermave sınıfına isler. Ülke bunalımdan bunalıma düşse de. halk pahalılıktan kınlsa da, geçim darlığı vatandaşın belini bükse de sermaye sınıfının gelismesi durmaz, beslenmesi bitmez.. Işte bu düzeni geçmis iktidardan miras alan Ecevit Hükümeti $u durumla karşıkarşıya kalıyor « 1973 nlında 14 milvarlık ksvnak yaratmanı gerekirken özel jririşiml benllye besliye cılızlasip 3 milvar açık rermlş bfr kamu keslmi» var ortada... Türkiye'de devlet kurumları ve devlet fabrikalan. sermaye sınıfı varatmak pahasına tahrip edilmiş. bugünkü naline düşürülmüştür. Buna derhal müdalıale edllmezse Iflâstan kaçınılmaz, çöküntüden kurtulunmaz bir noktaya vanlacaktı. Ecevit huta bir ekonomi devraldı. Bu hastayı bir ayda ayağa kaldınp koşturmak ne Ecevit'in harcıdır, ne da yeryüzunde bir başka polıtikacmın... Bu düzeni çıkar çevrelerinin değil, halkın cıkanna dönüstürmeden ülke kurtulmaz. Ama Demirel, bu düzenin sürmesinı isteyen adamdır. Halka gerçeklert söyleyecek yerde uyutmaea üstüne masal söylemektedir. Türkiye'de hükümetler degişip düzen değişmezse, zam politikası değişmiyecektir. önemli olan. bu gerçeğin kıtlelerce anlaşılmasıdır. Zam düzeni. enflasyon düzeni, sermaye sınıfı düzeni demektir. Halk bu düzenin dişlilen arasında helâk olur. Bu dUzenin ne demek oldugunu bümeyen ve öi^renmiyen kişi için, politika ne ldügll belirsiz bir kargaşa: vatandaşın kafas.nda bu kargaşaya son verecek fikirler de "Wflikeli fltirlerdir. e «Ücretler fiyatlann önünde gidecek» dediler, am» durum öyle mi? Pivatlar aldı başını uçtu. Prof. Soysal'ın dediği doğrudur, «Ücretler merdivenle fiyatlar asanso'rle yükseliyor». Ne yapsanız ne etseniı bir türlü yeHşemezsiniz asansöre. Tıknefes olur yıkılır kalırsınu ba«amaklarda!... Şu zamlar nasıl olsa yapılacaktı, kim gelse yapacaktı, Demire! de olsa, Bozbeyli de, Talu da, Feyzioglu da... Kacınılmas bir şeydi bu. Hepimiz böyle dedik, böyle düşündük, ama sonuç öyle çıkmadı. Halkımız düşlerde kendinl avutmayı sever. Eski bir alışkanlık, Ujmtulmak, uyurnak daha rahattır. Gerçeklerin acısı yerlne afyon çekmiş kişilerin uykusu yef tutulur. «Umudumuz Ece\it» diye dağlara taşlara yazdık, diyorlar. Ucuzluk yapacağına söz verdi, diyorlar. Halkçılık bu mu? diyorlar. Bakın eski hükümetler ne yaptı ne etti, a m yapmadılar, Ecevit de onlar gibi davransa olmaz mıydı? diyorlar. Yazsan«, anlatsanız, hatta lcaba gerçekleri elinizle bir bir gösterseniz de, bostur. Kaç kez yazdım, «Bu CHP iktidan degildir, bu geçici bir ortajc hükümettir, Eceyifin CHP'lilerin seçirnlerde söyle4ikleriBi noktası noktasma gerçeklestirmelerini beklemeyin, ödünlere dayanan bir hükümettir karşımızdaki, belirli bir »üre iş basında kalmak, flk fırsatta seçime gitmek zorunda olan bir hültümettir diye... Bana kalsa, Sayın Ecevit'in böyle bir iktidann bası olmasım istemezdim. Geçici bir ulusal ortaklığın işba?ına gelip bütün bu kaçınılmaz zamları yapması çok daha iyi, çok daha yerindeydi. Sorumluluk partiler arasında dağılırdı hiç değilse. Batan 12 Mart 1971'den sonraki üç hükümetin yaptığı işlerin sorumlusu ortaya çıkıyor mu? Şu yada bu parti sorumlu tutuluyor mu? Yok, son üç yılın bir sommlusu yok, hemen hemen bütün partilerden Bakan girmiş kabinelere, sorumluluk alrnış, ama ne kötü gidişten, ne arUn pahalılıktan, ne de girilen çıkmazlardan gerçek anlamıyla bir sorumlu yok ortada! 14 Ekim seçimlerinden sonra bir ulusal ortaklık kurulacaktı. bu kapının önünde bekleşen zamlan o hükümet yapaeak, bir yıl içinde genel seçimlere gidilecekti. 14 Ekimin basanlı partisi CHP de hiç kuskusuz ilk genel seçimlerde Meclis'ta salt çoğunlugu elde edecek, tek başına iktidar olup «Halkçı Ecevit»in, «Umudumuz Ecevitnin. «Karaoğlannın söz verdiği reformlar, temel degişildikler gerçekleştirilecekti. Basanr mıydı, basaramaz mıydı, orasını bilemem. Ama Meclis'te salt çogunluğa sahip bir parti, bir lider olarak tam yetltiyle, tam sorumlulukla görev yapacaktı. Çimdikl CHP iktidan yanmdır, MSP gibi belirli bir görüşü. bir çizgisi olan bir partiyle işbirligi etmektedir, karsılıklı ödünler vermek zorundadır. Bütün bunlara eklenen zam kararlan ortalığı Misbütün kanstırmış, halk yıgınlannı korkunç bir sıkmtmın içine itmiştir. «Ben yapmasam başkası gelse o yapacaktı, kaçınılmaz bir gerçekti bu iş» gibi sözler halkı yatıştırmamakta, sürüp giden kışkırtmalar da buna eklenince CHP'nin dayandığı temeller sarsılmaktadır. Büyük kentlerde yaşayan halk ilk genel seçimlerde CHP"yi eskisi gibi tutar mı, destekler mi? Burası eskisi kadar saflam defildir artık. Bir şey var, CHP iktidannı bu zam kabusunun yarattığı zor durumdan kurtaracak bir şey var: O da, en az gecim indiriminin tavan çizgisini epey yüksekte tutmaktır. Eskiden 300 liraydı bu sınır. Hükümet 900 liraya çıkartmak istiyor. Kısacası 900 liraya kadar olan aylıklardan, maaşlardan, ücretlerden devlet vergi almayacak. Aylıklarm, maaşlann dokuz yüz lirasj vergiden muaf sajnlacak. Bir milletvekili, bu indirim çizgisinin 1500 lira olma&'nı önermiş. 1500 liradan vergiler çıkanldıktan sonra elde ne kalır zaten? Bence en az 2000 lira tavan çizgisi olmalıdır. İki bin lira aylık alan bir kişi her türlü vergiden yoksun tutulmalıdır. Böyle bir karar Maliye'yi güç duruma sokabilir. Çünkü herkes biliyor ki devlete vergiyi tam. eksiksiz ödeyen j'alnız ve yalnız ayhklı. ücretli yurttaşlardır. Aylığının üçte biri, daha da çogu devlete gidiyor. öte yandan serbest meslek sahipleri, tüccarlar orta halli bir memur kadar bile vergi ödemiyor. Hele toprak sahipleri, hiç... Asansörle yükselen hayat pahalılığına yetişmek zor. Hiç değilse bu vergi indirimi, hatta vergiden yoksun tutulmak, az gelirlilere azıcık soluk aldırtabilir. CHP hükümeti de bu zamlann ağırlığından kendini ancak böyle kurtarır. Ben şimdilik başka bir yol göremiyorum. Halk yığınlannı yatjştırmak, bezginlikten kurtarmak için birşeyler yapmak gerekiyor. Önce şu asansörü durdurmak, sonra da ona yetişmek... Dr. Muzaffer SENCER çekleımemis olması, Oniversitel* rünizde bazı bilimsel yetersizlik örneklerinin kaynağı olmuştur. Yüksek öğretim sistemimizin bir baska özeUiği de adaleUizJİği'dir. Başka bir deyimle herke se. yüksek öğrenimden yararlanma alanında fırsat eşitliği sağlana mamıştır. Eğitimin her dalında olduğu gibi, bu asamada sosyal adaletsizlik, yüksek öğrenim ola nağının çeşitli sosyal kategoriler, yerleşme kesimleri ve coğrafl böl feler arasındaki dağılımın denga aizliğiyle ortaya çıkmaktadır. Ger çekten dar gelirli geniş halk kütle lerinin, kırsal kesimlerin ve yeterince gelijmemis bölgelerin bu öğrenimden pay alma şanslarınm çok düşük olduğu bilinmektedir. Üstelik Milll Eğitim Temel Kanu. niyle yüksek öğretimde paralıhk ilkesinin öngö'rülmü; olması, bu adaletsizJiği daha da «rttıncı bir nitetik taşiinalttadır. ^ Türk yüksek öğretrmlnin an temel niteliklerinden biri de.'hef türlü çevresel sistem ve koşullardan soyutlanmış olmasıdır. Bu soyutlanmayı, başta öteki sistemler olmak üzere, çevreden, alt öğretim aşamalanndan kopukluk ve iç bütünlükten yoksunluk olarak degerlendirmek gerekir. Gerçekten yüksek öğretim sistemi, herseyden önce toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel sistemlerinden bağunsız, kalkınmayı destekleme konusunda başansaz, yeterli elemanlar yetiştirmekten uzak, iş ve çalışma alanlarından kopuktur. Yüksek öğretim kurumlannda, topluma etkin bir katkıda bulunacak uygulamacı insan gücü yetiştirmek yerine, fonksiyonsuz bir akademik eğitim ağırlık kazanmıştır. Buna bağlı olarak bu Kurumlar, izledikleri kuramsal, spekülatif. yurt gerçeklerine kapalı ve hayata sırtını çevirmiş bir egitim programı içinde çevreyle bütünleşememiş ve bu nedenle de toplumsal ve bölgesel kalkınmanın güdüleyici öğesi olamamıştır. Başka bir deyimle, özellikle üniversiteler, çağdaş fonksiyonlan uyarınca çevresel koşullann düzenlenmesi ve geliştirilmesi görevini üstlenememiş, tersine onlara yabancılaşmıştır. Yüksek öğretun aşaması, aynca, kendisini önceleyen kademe olarak orta öğretimle örgütlü bir ilişki kuramadığı ve bir hazırlık aşamasına yer vermedigi için, öğretim sisteminin bütününden de kopmuş, böylelikle tek başına bir sistem olarak oluşmuştur. Yüksek öğretimin kendi içındeki kopukluğuyla, her şeyden önce, kurumlar arası bir işbirligi ve işbölümünün bulunmiiyışı anlamına gelmektedir. Gerçekten, aynj alanda eğitimde buiunan yüksek öğretim kurumlan, bir işbölümüyle belli dallarda uzmanlaşmak yerine, öğretim va uygulaîna bakımından birbirirun örnegi olmuşlardır. Bu aşamadaki fonksıyonlaşma eksikliğinin bir başka yönü de, yüksek öğretim vermekle birlikte tanımı gereği farklı roller üstlenmiş olan üniversite, akademi ve yüksek okullar arasında, bir görev dağüımı şöyle dursun, hiçbir ayrımın ohnayışıdır. Bütün bu nitelikler, şüphesiz farklı ve özel durumlar bulunmakla birlikte başta üniversito olmak üzere yüksek öğretimin genel biçimlenme modelinin temel öfeleridir. Bir gerçek eğitim reformunun bir bütün olarak hedef almak zorunda oldugu bu model, yüksek öğretimin sadece oluşma biçimini, daha doğrusu yapısal niteliğini yansıtmaktadır. Bu eğitim kurumlanrun işleyis özellikleriyse bir baska yazırun konusu olacakür. Sabahat APAYDIN ile Yücel ERTEKİN evlendiler. 13.3.1974 ANKARA =,<ııııııııııııııııınıııııııiMMiııııııııuiHiııııııııuımıııııııııııııııııııııru ! TEŞEKKÜR I Ş Ş = Çok genç yaşta aramızdan ebediyen ayrılarak bizleri sonsuz acüara garkeden kıymetli varlığımız ELEKTRtK YCKSEK MÜHE.N'DÎSÎ S S 5 I A. Erol APAYDIN'ımızı | 5 = S z: E = gerek cenaze törenine katdan, gerek her vesile ile acunızı paylaşmak için çaba sarfeden, gerekse gönderdikleri çelenklerle EROL'umuzu istirahatgâbmda çiçeklere garkeden Dütün dostlara sonsuz minnet duygularımızı bir kere daha duyururuz. AfLESf 2 2 S 3 = ^ııııııııııııııtııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııırnııııııııııııııiıf Cumhuriyet 20Î3 TEŞEKKÜR Kıjmetli ortağınuz, bulunmaz iyi insan hepunizin dostu ve yarduncısı sevgili arkadaşımız ELEKTRİK YÜKSEK MüHENOİSİ İstanbul İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi Başkanlığından 1 Akademimiz tşletme tktisadl Kürsüsü îşletme Yönetizni dalında Erol APAYDIN'm âni ve beklenmiyen bir yaşta aramızdan ayrılması dolayısiylc acımızı paylaşan, cenaze töreninde bizleri bir an olstın yalruz bırakmıyan, çelenk, telgraf ve diğer yollarla başsağhğı dileklerini ulaştıran; yardımlarını esirgemiyen tiim dostlara Elektrik Mühendisleri Odasma, Simel LTD. ŞTİ, ÎUer Bankası, TEK, Köy. Elektrifikasyonu ilgililerine candan tesekkür ederiz. ORTAKLARl Docentlik Sınavı açılacaktır Kanunl şartlan haiz isteklilerin, en geç 30 Mart 1974 Cumartesi günü mesal saati sonuna kadar doçentlik talimatnamesindeki hususlar muvacehesinde Akademi Başkanlığına müracaatlan, 2 Akademimiz Medeni ve Sosyal Hukuk ve Muhasebe Kürsülerine asistan alınacaktır. Asistanlığa ralip olanlardan Devlet Memurlannda aranan umuml şartlan haiz isteklilerin hangi yabancı dilden imtihana gireceklerini belirten bir dilekçe ile 30 Mart 1974 Cumartesi günü mesal saati sonuna kadar Akademi Başkanlığına müracaatlan, Duyurulur. (Basın: 122542076) •TılllllMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIinillinillllllMllllllllı? Cumhuriyet 2074 â akadir ın OTUZ BEŞİNCİ ŞİİR Y1LINI 15 mart 1974 cuma. saat 18.00'de Harbiye Şenir Tiyatrosunda. TOavetiyeler tiyatro gişe^inde satılmakfadır.i SANATÇILAR BİRLtfit Cumhuriyet 2072 ANMA TOPLANTISI (Curnhurıyet: 2085)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle