Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Mart 1974 on bir ay Içinde ulusça uğradığımı» fldnd büyük felâketten söz etmek istiyorum bugün. Radyoda haberler, televizyonda acıklı göriintüler, gazetelerde ayrmtıh bilgi ve resimler günlerce sürdü ve sürecek. Sürer elbet. îki hava kazasmda dörtyüzü aşkm can gitti. Yazılannda adının başma «filozof» sıfatını özenle ekleyen rahmetü Ozan Rıza Tevfik'ın bir ağıtmda dediğl gibi: «Dehşet verir bn bâli keder • intitna bana». (Hâli keder intima, kederli, üzüntülü durum denıektjr). Bu sözcükler a geliyor. yüreğimizi yakan acıyı yansıtmak için Evet dört yüzü aşkırt insan öldü ikl kazada. Sevgililer. dostlar, anneler, babalar, evlâtlar öldüJer. Ölenler öldü, sevenler «carJı ölü» olarak fealdı arkada. «Onun yerine ben öleydim» diye yürekten ağlayanlar vaY şimdi birçok evde. Dul bir anne, biricik kıtım yitirmiş, yapayalnız kalmış. Nasıl aglâmasm? Büttin dünyası yıkılımş. Yine Rıza Tevfik yazrrus fu dizeleri: «Burada hâk fle yeks&n olan kjz Gonceler verecek bir taze fidandı.» Böyle nice taze fidanlar gitti. nice umutlar yıkıldı ve toprağa gömüldü. Eîde mi bizim için üzülmemek, analar, babalar, sevgililer gibi acı duymamak! S Olaylar SEVGİLİLERİN ÖLÜMÜ Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU «enl aldatmasun şertan» diyerek bundaki adaietsizlik ve eşitsizliği dile getırmis. de, arkada kalanlan düşünerek ne güzel söyîemiş şu dizeleri: «Atanın, anarun belin büktnrür / Ölüm sana niçin derman bulunmaz». TUrk atasözlerinde ve deyimlerinde de, geride kalanların durumu düşünülerek: «Ölen bir ölmüş, ağlayan iki». «Ölen canını kurfanr, yazık kalanın günSne» denümiş. Ama öbür yandan gerçekçi deyimler de var. «Ölen ile kim ölmüş» bunlardandır. XV. yüzyılm en ünlü ozanlarından olup Divanı. Türk Dil Kurumu'nca 1941'de bastırılan Şeyhî, bir beytinde bu deyimlerdeki yaşam gerçeğini belirtirken, bir çok kişinin ölümü ıstediği halde bulamadıgı gerçeğini de şöyle dile getirmiş: Ölen içün Idmesne ölmemlştir tgen çoğ Isteyenler bulmamiştür. Ölen kişiler, ana, baba veya evlâdımız, ya da sevgilimiz, dostumuz olabilir. Kimisinin acıfma az çok dayanır. kimisininkine dayanamayız. O anda biz de gitmek isteriz arkalarmdan. Kimi zsman gideriz de. Ama çoğunca kalırız. «Can tath». «ölenle ölünmez» deyimleri boş sözler değildir. Bununîa birlikt* gidenin bıraktığı boşluk, önemli bir ameliyattan sonra vücutta kalan tır boşluğa benzer. Pek yavaş dolar ve kabuk bağlar. Ama kimi zaman kan dinmez ve o kişl öe kısa zamanda gider sevdiğinin ardından. Tanzimat ozanlanndan Recaizade Ekrem, oğl.ı Nijat'ın ölümü üzerine, önce bütün dünyayı kara göriir. kendisiyle birlikte bütün «cihanı. kâinatı, zamanı ağlar» sanır. Sonra bakar ki değiçer. hiç bir şey yok, her şey yine eskisi gibi yürüyor. tnsanlar yaşamım sürdürüyor ve dünya yine dönüyor. Bunu görünce, oğluna yazdıpı ünlü ağıtmda: «Alem yine ol âlem, devran yine ol devran» diye döner döner yakınır. Ama yaşamın gerçegi onu alıkoyar yeryüzünde. Eşit Olan Nokta Evet, ölüm bakımından gençlerle yaşlılar «rasında sıra. adalet ve eşitlik yok ama, başka açılardan eşitlik var: Yoksulu da, zengini de, güçsüzü de, güçlüsü de; basit halkı da, padişahı da kurtulamıyor ölümün tırpanından. «Bu dünya Kanuni Sultan Süleyman'a bile kalmamış» ve onun için yazdığı ünlü agıtında Bâki şöyle demiş: Olsun gamında bencileyin zSr U bikarar, Âfaki gezsin aflıyarak ebrJ nevbahar. «Senin büyük acınla bahar bulutu, tıpkı benim gibi, gözü yaslı ve kararsız olsun ve ağlayarak ufuklarda dolaşsm» anlamma gelen bu dizeler, son kazalarda ölenîerin (ve bundan sonra öleceklerin) ardmdakilerin duyguianna da tercüman olmuyor mu? Şimdi dayanılmaz acılarla dolu bir bekleme dönemi başladı. kalanlar için. Neyi beklerler? Kendileri de bilmez bunu. Yahya Kemal, bu gibileri düşünerek «Sessiz GemiDSinde: «Dünvada sevilmiş ve seven nafile bekler / Bilmez ki, eiden sevFÜİler dönraeyecekler» demiş. Evet. döntneyecekler ama yine beklemek var bu dünvada. Üzülerek, acı çekerek bekîemek. Yahya Kemal «Düşünee» başlıklı şiırinde: «Yalıuz duyan yaşar» s5zu, derler kt dofradur. lYalnız duyan çeker» deritn, en Aoğra sSz budur. demiyor mu, bu gibileri düşiinerek? Gerçi o, ölümü «rint»ler (yâni gör.ül adamlarO için «Bir S«ude bahar Ulkesi» olarak güzelleştirmek ve çu renkli dizeleriyle korkunçluktan kurtarmak istiyor: Taprak nasıl düîerse atap kaybolaa »uy», Ruh övle yollamr, uyanılmaz bir uykuys. ölüm karşısında kendi kendisine cesaret vermek için söylenmiş sözlerdir bunlar. Geridekilere dertlenmek, yakınmak kalıyor. Örneğin XV. ve XVI. yüzj'il ozan ve bilginlerinden Kemalpaşazade: «Bulunur derman, öliimdeıı gayri derde / Bu zuJmün derdinln dermânı yok mu?» diye içten yakmıyor, kimbilir yitirdigi hangi sevgilisinin ardından. Ondan 200 yıl önce Yunus Emre Sayın ozan Cavidan TUmerkan «Sonrasız» adh son şiir kitabında (s. 119) «Kaçış» başlıklı şiirinde şöyle der: «Evet, evet... ölümden kaçıyoruz / Bunu »nlamıvacak ne var? / Fezada belld bize / Ölüm ulaşamaz diyoruz» Gerçekten ölümün ulaşmadıgı oluyor geçicl bir stire için. Ömeğin son kazalarda uçağı kaçıran, ya da uçakta yer bulamayan kişilere ölüm uJaşamamıştır bu kez. Uçakta yer bulamadıklan için Paris'te kalan îngiliz Rugbi oyunculan, yaşama sevincini bir şampanya patlatarak açıklamışlar. Ölen arkadaşlan için duydukları acı bu sevincin tadını buruklaştırmış olsa bile, hayatta olma duygusu, yine bir sevinç kaynağı. «Önce can, sonra canan» sözü yerinde söylenmiş. Çünkü ya.şama duygusu bir «bilinç» defil, daha çok bir «içgüdü» belirtisi. Bilinç ile kanştığı zaman, bir ülkü uğYuna, bir başka insanı kurtarma. ya da haysiyetini kaybetmeme uğruna ölmek. ya.şama duygusunu bastınr, bu değerlerin derinliğine varanlar için. Saym Cavidan Tümerkan yukarıdaki dizelerinde görüldüğü gibi ölümün ulaşmadığı yerin bulunmadığını düşündügü için acıh insanları iyimser ^pmak dileğiyle dolu «Ölümü Unutturan» başhkh başka bir şiirinde (aynı kitap s. 126) şöyle diyor: Yaşamak güzel! / Sevmek hrte... Ölümü unutturan berşeye / «Ole!.» Evet sevgili okuyuculanm, blreysel acılanmızı unutmanın tek yolu, en başta ülkemizin ölümle her an başbaşa olan milyonlarca insanı olmak üzere, insanlan sevmek ve topluma karşı görevimizi yapmak için, her şeye rağmen, irademizi kullanmaktadır. Gidenlere rahmet. acılı yakmlarına sabır v« Türk ulusuna başsağlıjı dileyerek »on veriyorum bugünkü yazıya. NOT: 17 «ubat tarihU Cumhnriyet'te çıkan «Yine Af Üzerine» başlıklı yazıya, Mehmet Namh İm7asıyle bana gönderilen bir mektuptan bazı bolümleri aktarmı«tım. Bunlarda «kirallk katillerin af kapsamına alınmaması» temenni ediliyor ve misal olarak Kahramanmaraş Baro Başkanı l.atfü Kabakçı'nın böyle ldmm>lerce öldüriildüğfl, bltllin adı verilmeden bildiriliyordu. Hacettepe Tıp Fakültesi H. Ü. erkek ögrenci vurdu adreslnde Haci Şahinkanat Imzasiyle Ankara'dan Cum huriyet Gazetesi Yan İşleri Müdürlüğüne yollanan bir mektupta, emekli albay Mehmet Namlı' nın. Lütfü Kabakçı'nın yakın hısımı oldnfu, onu öldürdüfü iddia olunan kendi akrabalarının kiralık katil olmadıkları bildirilerek. olayın tekzip edilmesl isteniyor. Biz ne sayuı Mehmet Namiryı, nr LütfO Kabakçı'yı tanınz, ne de bunlann ya> kın hısım olduklarını billriz. Mehmet Namh'mn mektubunda buna ilişkin en küçük bir Işaret olsaydı. mektuptan hiç söz etmezdik yazımızda. çünkü bu sütunlarda Mşlsel kavgaiar defil, objoktif olarak toplumsal sorunlar ele alınır ve işlenir. Katillcrin kim olduklarını bllmeditimJze ve yazımızda da şahıslarından söz edllmedifine Iföre, sayın Sahinkanat'ın uyarısını buraya not etmekle yetiniriz. H.v!v. Namus'un Başıoa Gelenler amus işsiz kalmıştı. Neredeyse açhktan kıkırdayacaktL Dilenmeye de yüzü yoktu. Hiç Namus dılenir mi? O sabah gene yollara düştü umutsuz; i? arayacaktı. Ama nasıl? Bir çöp kutusunda iki günlük bir gazete gönine ilişti. Hemen aldı, açtı; i« ilSnlarını okumaya başladı. Bir kurum muhasebeci Utiyordu, bir bajkası propagandist, bir üçüncüsü satış temsücisi, bir dördüncüsü tecrübeli tezgâhtarlar arıyordu. Namus acıyla güldü: Torpilim yok ki, ah bir torpillnı olaydı. Müdürler. tezgâhtarlar, yöneticiler, propagandistler, teknik elemanlar, men»c«rler. satış memurları, işçiler, memurlar; muha«ebeciler; veznedarlara gerek vardı koskoca ülkede; ama «elbet birinin bana ihtiyacı vardır» diye düşünüyordu Namus. Geçmişteki d*neylerinin acılığı, gelecekten umudunu kesmesine yetmemişti. Nitekim gazetedeki adreslerden birine acele ba?vurdu. Önüne bir kâğıt uzatıp: Doldurun! dediler Namus kâgıdı aldı; özeol* inceledı; sorularm kargüılclarını yazmay* bsjiadı: Adı: Namus Soyadı: Ahlik Baba adı: Doğruluk Ana adı: Erdem Doğum yeri.. ya»ı.. ögretimi.. vaktiyle çahştığı yerler.. vb. Namus bunların hepsine karşılıklarını yazdı. Aldüar kâğıdı elinden. Göbekli gözlüklü bir kişiye götürdüler. Adam belgeyi elinde evirdi. çevirdi. Namusu tepeden tırnağa süzdü; konuştu; Sana göre bir işimız yokl Namus boynunu büküp sordu: Niçin ama? Gazeled* birine ihtiyacınız oldugu yazılı^, Herif kesin bir •«*]•: Birine evet. ama u m u a ihtiyacunu yokl Neden? Bizim namuı servisimiz var. Güldü Namus... Inanmaz gözlerle baktı. Bunun üzerine elinden tuttu biri. Uzun ve aydınlık koridorlardan geçirdi. îki yanda buziu camlardan yansıyan gölgeler oynaşıyor, kurumun çok önemli bir işyeri olduğu havası her köşeye siniyordu. Kapılann üstünde vazılar vardı: Genel Müdür, Müdürler. Yönetim Kurulu, »raştırm» büroları, muhasebe servisi, denetçiler. vb. Koskoca yapıyi bir boydan blr boya ajıp asansöre blndiler. yukarı katlardan birine çıkıp bir kapının önünde durdular: üstünde tu yan vardı kapının: M Srrasız Bir Düzen Evren olaylanndan birçogunu düzenli blr yasaya bağlamış olan doga, şu «ölüm» denen clguyu bir düzene bağlamamış. bir sıraya koymamış. Gsrçi Rıza Tevfik: «Herkesi dünyaya kader sevkedcr / Her »elen rolünü oynayıp jri«ler» diyor ama, rolünü oynamağa vakit bulamadan göçüp giden yavrulara ne demeli? Yaşh8i da, genci de, kücük çocufu da gidiyor, hiç birbirine danışmadan, birbirirj beklemeden. Sevgililer gidiyor, kalanı dtlşünrr.eden, düşünmeye vakit bulmadan. ölüm acımasızdır çilnkü. Gözyaşı diye bir şey bümez, tanrmaz, ölüm melegi; çoğu zaman, hiç beklenmedik. hiç umulmadık; yerde çıkıverir insanın karşıstna. Kopanp götüriir onu sevdiklerinin elinden. Ağlama. sızlama Cinlemez. Görevini, şaşmayan bir soğukkanlıhk ve sağırlıkla yerine getirir. Ciğerlemizi söker gibi söküp alır, sevdiklerimizi elimizden. Gençmiş, çocukmuş, yaşlıymıs, aldırmaz. Fransızlann söyle bir sözt) vardır: « l * mort a5slsc â la porte des viem. gnette les jeunes». Karfi harfine: «Ölüm, yaşhlann kapısında otunır. eençler için fırsat kollar» biçiminde çevrilebilir dilimize. Bu, «Yakm bir ölüm, yaşular için kesin, gençler için olasıdır» anlamına gelir. Doğru ama, kimbilir kaç yüzyıl önce söylenmis bu söz. XX. yüzyılm baş döndürücü tekniği karçısınd» artılt anlarnııu yitinniş. Korkunç savaçlarda masum yığınlar üzerine havadan yağdırıion öldürücü cehennem ateşi; kara, hava ve deniz ulaştırmasında her zaman meydana gelen kazaiar, yaşlı ile gencin ölümü arasında, «kesinlik» ve «olasılık» açısından bir ayınm yapılmasmı olanaksız kılıyor. Eli tırpanlı insan iskeleti ile simgelendirilen ölüm, genç. yaşlı gözetmetien, biçiyor da biçiyor insanlan o keskin tırparuyle. Eski bir ozan: «Ölüm pir ü civan bllmez. Yaşama Sevinci Goethe ölüm hakkında: «Daha çok hayata sahip olmak için doğa'nın sanatkârane bir yakalayışı» der. Epikür: «Ölüm bizi tasalandırmamalı, çünkü çözülüp ayrılan kişi bir şey duymaz» diye düşunür, Çiçcro ise: «Eğer biz varsak ölüm yok, ölüm varsa biz yokuı» diyerek aynı paralelde düşünee yüriitür. Ama bütün bu felsefice açıklamalar, ölümü ölen kişi ve3'a dofa açısından ele almış. Çünkü filozof, kalanı duşünmez; orasını, yani duygu yönünü ozana bırakır. «Namus Servisi» tçeri girdUer. Kösedeki koltuğı kaykümıs, bacaklaruu masanıa ÛJtün» uzatmış biri vardı. Namu* »ordu: Bu muî Evet. Tanıjtırdıbr. Çekinerek sordu KamuK Siz n» i< y»p»ıeınız burkda? Adam bir kahkahı attı: Hiçbir i | yapmam, ben bu kurumun namumyum. Evet, hiçbir is yapmam, hiçbir şeye kanşmam, «yb»finda m»»!imı alırım. Yalnız bazı önemli görevlerim yok değildir Şirketin «ttığı kazıklardan canı burnuna gelen bir vatandas «yahu «zd« hiç insaf ve namus yok mu?» diy« feryat ettiji zaman on» fdrünürüm; bir de yolsuzluk ihb«rlarında devlet ise el attı mı. müfettişlerle meş»ul olunım. Dinliyenler: Kendisinden çok memnunuz, işinin ehlidir, dediler. Bir yetkili: Biz mıliyet hesabını yıptık, şirketimiz namuslu ol«caguia bir nunus servisi kurmak daha ucuza geliyor. Sonuç olumludur. Holding bu yöntemden pek kârlı çıkmıştır. Namu*, hepsine tefekkür «tti, burada kendisine ihtiyaç olmsdıfını anl*mi|ri. »ttı kendlni «okağa... Kimbilir belki hâli i | arıyor... TRT'DE NE OLUYOR? OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından Petrol Konusu da Çözülüyor j N ÎKÎ yıl önce Kent Oyuncıılannda tam üç yüz kez oynanmış bir oyun. Şimdi de Ankara Devlet Tiyatrolannda oynanmakta. Türkiyo'nin dcrt bir yanındaki liselerde, derneklerde de oynanmış. Daha i!ıri.nci Tokat'ta bir kültür.derneği bu O5Tjrm ojTiamak için yazardan izin istemis,, mektubu intzalayan da o sırada Tokat'ta hükümet doktorü olan ünlü Dr. Paruk Sükan... Necati Cumalı'nın «Nalmlar» adlı ünlü oyunudur söz konusu yapıt. Yabancı dillere çevrilrniş. dış ülkelerde oynannuş bir oyun bu. Başına gelenlere bakın siz: TRT'nin ilgilileri «Nalınlar»ı TV'de «röstermek istemişler. filme de almışlar. Derken TRT Denetleme Kuruhı toplanmış bir karar almı?; «Nalınlar adll oyun müsteheendir, TV'de gösterilmesi sakıncahdır.» önce ne demek «müstehcen?.* Bir sanat yapıtı «müstehcen» Olabilir mi? On iki yıldır bütün Türkiye'de oynanmış, on binIerce insan seyretmiş, «müstehcen» diye bir söz eden kimse çıkmamış, ne yazılı. ne sözlü... Demek Kent Oyunculan, Devlet Tiyatrosu, Ergun Köknar tiyatrosu, Üsküp Tiyatrosu, bunca lise, demek yöneticileri, ne de savcılar anlayamamışlar, sezememişler bu yapıtm «müstehcen» yanını. Onlann göremediğini, bilemedigini TRT Denetleme Kurulu «şıp» diye anlamış. vermiş karan!.. Türkçe Sözlük «müstehcenni sbvle tanımlıvor: «Açık saeık. edebsizce...» kendi payıma konuşayım, ben «Nalınlanu iki kez seyrettim, bir Kent Öyuncularmda bir de Üsküp Tiyatrosunun Ist3nbu!'daki temsillerinde. Açık saçıklık, edepsizlik görmedim. Yurdumuzda her gün pek çok benz«ri görülen bir kız kaçırma olavıdır söz konusu olan... Kız kendi istegiyle mi kaçmıştır, yoksa zorla mı kaçırılmıştîr? Nahnların duruş biçimine bakarak çöziimlerler. nalmlann biri orda biri burdaysa. zor vardır, ama naisnlar yanyana dunjyorsa toz kendi istegiyle kacmıştır sevdiğine! Tatİı, ilginç bir oyundur nNalmlar». Çağdaş Türk tiyatro edebiyatının bence en güzel. en sevilen oyunlanndan biridir. Kızın kendi istegiyle sevdiğine kaçması ya da zorla kacınlması olayını TV seyircilerlne suntnak «açık saçıklık, edepsizlik midir?» "n^'de bir tskım erkekler. görüyoruz. kadın giysileri içinde dönüp dolaşıyorlar! Bütün bu gorüntuler müstehcen olmuyor da «Na'.ınlar» oyunu müstehcen sayılıyor? Ya o reklâmlann kadm bacaklannı sımus biçimi? Iç geçiren seslerle, birtakım açık saçık resimler!.. TRT Denetleme Kurulu önce reklâm proEramlanndaki o kadınsı erkeklere ait. yada çorap rekîâmlarındaki «edeb»e aykın görüntüleri düzeltsin, ortadan kaldırsm... Nurullah Ataç'ın bir sözü vardır. onu hatırladım simdi. «Tehükeli Alâkalar» adlı romanı aır.üstehcen»likle damgalamaya kalkışar. birin^ demiş ki: «Beyim siz hiç sokağa çıkmayın, sonra annenizle babamzm birşeyler yapn£:nı anlarlar sizi görünce!» TRT'de birşeyler olup bitiyor son günlerde. îsmail Cem pibi gerçek bir aydımn genel müdür oluşundan sonra başladı bu ters işler. «Nahnlannn müstehcen sayılarak programdan çıkarılması. derken Demirel'in yanı: vermek isteginin reddedilmesi, daha sonra bu işi yapanın görevini defiştirip, AP Genel Başkanına dileginin yerinde olduğunun blldirilmesi... Bütün bunlar yeni Gene1 Müdürü zor duruma sokmak isteyenlerin günden güne agırlıklannı duyurduklanm belirten davranışlardır. Îsmail Cem'in bu yanlıs işleri günü giinüne bildiğini sanmam. TRT Der.etleme Kurulunun bu son karannı gazetelerde okumustur belki o da bizim gibi. İktidar bir kadro işidir diye yazmıştım geçende, bu sözün doğruluğu günden güne daha çok anlaşıhyor. Bakanlıklarda, Genel Müdürlüklerde çagdaş kafaya uyamayanlar. bu yenileşme. uygarlaşma akışını bozmak, durdurmak, gerisin geriye çevirtrnek isteyenler var. İlk yapüacak iş bu gibileri pasifleştirmek, etkisiz hale getirmek.. Yoksa Ecevit hükümeti. bir çıkmazdan ötekine girer, yanlış kararlar, raporlar, uygulamalar sonucu halkın, aydımn, köylünün, işçinin gözündeki önemini, değerini yitirir. «Nalınlar» olayı bir tek örnektir. Ama anlamlı bir örnek... o Kissinger Hattında issinger'in arabuluculuğu ile Süveyş ccphesinde kuv vetlerin birbirlnden 'fnast için varılan uygulanması 4 martta tamamlanmış, îsrail kuvvetleri Kanal'.n batısından ayrılarak 20 km. kadar doğuda Mitla ve Giddi geçitlerine çekilmişler, Mısır da Kanalın doğusundakt kuvvet lerini 7 bin asker ve 30 tanka indirmiş, iki ülkenin kuvvetleri arasına cfa BM Gücü girmiştir. Yeni cepheye «Kissinger hattı» adı verilmiştir. 1967'den beri ilk kez, Süveyş Kanahnın her iki kıyısı Mısır'ın kontrolü altına geçmektedir ve ekime kadar açılacağı bildirilmektedir. Bu arada, Mısır ile Amerika arasinda 1967 savaşı sırasında kesilmiş olan diplomatik ilişkiler, Ki^singer'in Kahire'yi ziyaret et tiği sırada tekrar kurulmujtur. Sedat, Nixon'ı Mısır'ı ziyarete çagırmış ve çağrı kabul edılmiştir. Bu gelişmelerden kaygılarvan Sovyetler, Gromiko'yu Suriye ve Mısır'a yollamışlar ve Sedat, Amerika ile girişilen ilişkilerin Sovyetlerle dostluğu etkilemediği hakkında Gromiko 1 ya teminat vermiştir. K MISIR, GROMÎKO'YA TEMİNAT VERDt SURÎYE CEPHESİNDE ANLAYIŞLI BİR ADIM İNGİLTERE'DE AZINLIKHÜKÜMETİ,' PARTÎ P0LÎTÎKASI' ÜYGULANMADIKÇA DESTEK GÖREBÎLİR FRANSA, AMERİKA'YA FAZLA YAKIN GÖRÜNMEKTEN ÇEKİNİYOR yona girmeyi 8nermi?lerdir. Her ülkede hayat da lürekli olarak pahalılasmaktadır. Watergat« Ni\on°m örtbas etmek çaba. larına ragmen skandal, haftadan haftaya yeni aşam&lara girmektedir. Geçen hafta da 2ü aydan beri dava Uzerinde gizli araşürmalar yapan özel savcı ve F e . deral Büyült Jün (bu organ ortada bir suçun mevcut olup clmadığını araştınr ve varsa mahkemeye yolıar» Nixon'ın en yakın 7 arkadaşım ve dolaylı olarak Nixon'ı «adaleti engellemek için komplo tertip etmek» le suçlamış ve hazırladıfh raporu Federal Yargıç Sırica*ya sun muştur. Bunlar hakkında ceza davası açılmış demekür ve gelecek aylar içinde yargılanacak. lardır. Nixon. gizlemekte olduJu bir çok gerceklerin, yargı sırasında mevdana çıkacaeından korkmaktadır. ö t e yandan On. ceki hafta Demokrat Parti bir ara seçimini Michigan eyaletinde kaybettigi gibi, geçen hafta da bir seçimi Cincinati'de kaybetmiştir. Her iki yerde de yıllardan beri sürekli olarak (Michigan'da 64 yıl). Cumhuriyet partili adaylar seçilivordu. Ye. nilginin sorumlulugu Nixon f a yükletilmiştir ve gelecek kasımda y3pılacaK genel «eçtmlerden önce çekilmesı ıçın partU sinin Nixon üzerindeki baskısı ağırlaşmıştır. Basınköy İlkokulu KORUMA DERNEGİNİN Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER si içinde sağ ve sol kolları arasında denge kurmaya dikkat etmiş. Bakanlıkları ona göre dağıtmıştır. Dışişlertne getirdifti James Callaşhan ile Maliyeye getirdiği Denis Healey ılımlılar arasındadır. israriyle metinden çıkanlmış ve yerine «dostluk» geçirilmiştır. Fransa, Amerika'ya fazla yakın görünmekten kaçınıyor. Metin, Amcrika'nın görüşüne uygun olarak hazırlanmazsa, Nixon'ın Avrupa'ya gelmiyeceğini Kissinger söylemiştir. Yıllık Geleneksel Yemegi 12. Mart. 1974 Salı günü Takaim Belediye Gatinotunda, atat 20.30'dtn sabahı kadar çejitli iürprizler, bel eflence, ttngin progrtm (Cumhuriyet 1956) Ve Sonrası Wilson'un kurdugu azmlık hükümeti oldugundan muhalefet bir lesirse her zaman düsürülebilir. Fakat ilk iş olarak grevdeki işçileri görevlerine döndürmek. haftada üç günlük çalışmayı beş güne çıkarmak, felce uğrayan endüstrinin çarklanm harekete getirmek gibi ekonomik problemlerle uğraşacağından, muhalefet, bu çabaları engellemeye gidemez. Ne yapabilecegini göstermesi için yeni hükümete fırsat vermek İngiltere'de bir gelenektir. Fakat tartışmah parti programlarının uygulanmasına sıra gelince (eğer gelirse) iş defişir. Bunların başında iç politika'da devletleştirme dış politikada da İngiltere'nin Ortakpazar üyeliği gelmektedir. Muhafazakârlar ve Liberaller, devletleştirmeyi aşın buluyorlar ve buna girişirse, Wilson'a karşı çıkacaklar. îngiltere' nin Ortakpazardan çekilmesi de aklın alaca»! iş gibi eörülmüyor. Belki de Wilson çimdilik bu tartışmah konulan ele almaktan çekinecektir. Ayağını atarken dikkatli davranırsa, Wilson belki bir yıl iktidarmı sUrdürilr. fakat eninde sonunda seçime gidilecektir. r Bunalım İçinde Avrupa Sadece Ortakpazar değil, Avrupa ülkelerinin tümü bu£Ü:ılerde bunalım içinrfedırler. İngiltere'de zorla bir azmlık hükümeti kurulabilmiştir. Fransa'da bilinmiyen nedenlerle Baş bakan Messmer istifa etmiş ve hasta olan Pompıdou tarafından hükümeti yeniden kurmakla gö revlendirilmiştir. Belçika'da aylardan beri hükümet kurulamıyor. Hollanda ve Danimarka, derme çatma koalisyonlarla yönetlliyor. Fed. Almanya'da grevler yeniden başlamıştır ve kamuoyu yoklamaları, Willy Brandt'ın itibardan hayli düştüğünü göstermektedir. ttalya'da geçen Temmuzd'a Hıristiyan Demokratlar, Sosyalistler, Sosyal Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin katılmalariyle Mariano Rumor başkanhğında kuru lan hükümet istifa etmiş ve Cumhurbaşkanı Leone, kabineyi kurmak görevini yine Rumor'a vermiştir. Mariano Rumor yine dört partili ortanın so!u hükümetini kurarken îtal ya'mn ikinci en büyük partisi olan Komünistler de koalis •III nmmııım Ortopedi ve TravmatoloH Mütehassısı Op. Dr. AZİZ ÇÖL | htıtal«nnı «Mtidıkl ytal «dresinde kabule baslamıstır. 9İ|U • Otntanbey Rt.ttkirgaıf Cad. 879 Sedef Apt. Tcl! 4? 47 93 Sınırlı Başarı Mısırla tsrail arasındaki kuvvet ayırımı anlasmasına benzer bir anlaşmayı da Suriye ile îsrail arasında sağlamak için Kissinger bu kez Ortadoğuya gelmişti. Suriye ve tsrail Golan cephesinde bir «Kissinger hattı» kurulması konusunda anlaşmaya varamadıklarından Kisginger'in arabuluculuğu sonuçsuz kalmıştır. Fakat Suriye'nin elindeki tsrail esirîerinin adlarını almak, Kızılhaç'ın esirler'.e tema?ım sağlamak ve kuvvetlerin ayınmı görüşmelerıne kapıyı açmakla Kissinger sınırlı da olsa başarı elde etmiştir. Suriye ve tsrail birkaç hafta içinde VVashington'a yollayacakları heyetlerle görüşmelere devam edeceklerdir. Bu emeklerine karşılık olarak. Kissinger. Kahire'den sonra ziyaret ettiği Suudi Arabistan'dan petrol am bargosunun kaldırılmasl vaadini de altfıîı anlaşılıyor. ö t e yan dan fsrail'de Golda Meir tekrar hükümet kurmava razı olmuştur. Golda Meir'in hükümet basında kalmasında Amerika'nın israr ettigi sanılıyor. S ••••»•••••••••••••••••••••••••••aaaaaaaaa^ (Cumhuriyet 1958) Bandırma Sulh Hukuk Hâkimliğinden: 1973/267 650 D»va« îsmail Tutak tarafından davalılar Kâzım O1ılar. Bahriye Baş ve Ahmet Duygun aleyhlerine açılmış bulunan izalei şüyuu davasınuı yapılan durusma sonunda: Bandırma'mn Sunullah mahallesi Lâlelik mevkiinde olup Bandırm» Tapu Sicil Muhafızlıgınm 30J.1973 tarib ve 132 pşrsel sayıh tapu kaydı ile taraflar adma tapu kaydmda belirtilen nisbetlerde kayıth bulunan 1927 m2 genişliginde v» 259.400 TL. kıymetindeki bagın satılarak bedelinin tapu Kayduıda Bösterilen hisse oranlanna göre taraflara dagıtümak suretiyle paydaşlığm eiderilmesme ksrar verilmiş olup 20.11.1973 tarih ve 1973/267 esas, 1973/650 karar sayılı Uâm dmvalılardan Ahmet Duygun*un adresi meçhul bulundugundan Yarptay yolu açık olmak tteere i»bu hükürn Ahmet Duygun'a ilftnen teblijt olunur. (Basın: 12043/1946) (Cumhuriyet 1959) Amerika ve Ortakpazar Heath'ten Wilson'a Seçimde Muhafazakâr Partinin 2% sandalyesine karşı 301 sandalye kazanan İşçi Partisi, îngiltere'de iktidara eeçmiş ve Harold Wilson hükümeti kurmuştur. Muhafazakârların 11 milyon 900 bin oylan karşısında 11 milyon 600 bin oy aldıklan halde. seçim sisteminde aykınlık yüzünden Işçiler, daha fazla sandalye kazanmışlardır. Hele 6 milyon oy alan Liberal Parti'nin sadece 14 sandalye kazanması sistemdekl ay kırılığı daha iyi belirtmiştir. Bu üç parti dışında, Kuzey îrlanda 12. îskocya Milliyetcileri 7 ve Gal Milliyetcileri de 2 milletvekili seçtirmişlerdir. Seçimin sonucu belli olunca Edward Heath Liberallerle bir fcoalisyon kvrmaya çaba harcamış ise de basan e!d» edememiştir. Wilson'un kurdugu da azmlık hiikümetidir. Sanctalve sayısı 635 olan parlamsntoda çoSunluk için 3IB sal dalyeve sshlp olmak perekir. Wil «on, hükümetini kurarken, parti TEŞEKKÜR Havat arkadaşım SAtME \ r ELtDEDEOĞLt"nun IŞIK tan yoksun kalan gözlerini, başanlı iki ameliyatla teda\i ederek yeniden ışıği kavuşturan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıklan Klinigi Direktörü Sayın Prof. Dr. CAHtT ÖRGEN'e sürekli bakım ve kıymetli ilgileri ile bizleri minnettar bı rakan Başasistan Dr. LEYL ATMACA'ya, Asistan Dr. Ml'AMMEK DİNÇER'e, Asistan Dr. Vl"RSAY MEMtŞOGLU' na ve şefkatli yardımlarını esirgemeyen Bashemşire SAADET CANAT başta olmak üzere. bütün hemsirelere ve klinik personeline yürekten teşekkürlerimiri sunanz. Ord. Prof. HIFZI VELDET VELtDEDEOGLU ,. Cumhuriyet 1957 Brüksel'de yaptıkları toplantıda 9 Ortakpazar üyesinin Araplara işbirligi önerisinde bulunmalarına karşı B. Amerika tep ki göstermiş ve kendisine danışmadan girişilen bu teşebbüsün Washington Enerji Konf«ransında verilen kararlarla çeliştigini ileri sürmüştür. Washington Konferansında petrol üreten ülkelerle kollektif pazar lı£a cirişmek için bir komite kurulmasına karar verilmi? fakat Araplarla çatışmaya varacaeı gerekçesiyle Fransa buna kar.şı çıkmış. Ortakpazarın öbür 8 üyesi Amerika ile birleşmi?ti. Brüksel karariyle bu kez, 8 üve, Amerika'dan ayrılarak Fransa ile birleşmiştir. Amerika petrol alısverişi konusunrfa Ortakoazar ülkelerinin Arap larla dogrurian temaslanm engellemek çabasmdadır. Ortakpazarcıtar ise. Araplarla iliskilerini, Amerika'dan avn olsrak kendi ulusal çıkarlan dojjrultu 5tında düzenlemek eSiliminrledirler. Haîirlanm*' » olan NATO deklarasvnnunun metni üzerinde rie sörüs aynlıkları çıkmıştır Amerika'nın Bnerisi il# metne ceçirilen «OrtaklıV. gibi ba?ı Heyimler Fransa'nın T E Ş E K K Ü R Değerli insan, aile büyüğümüz, Bayburt eşrafından, Lokman ÎLâç ve Oıda Sanayil sahibi M. Tevfik Hacıbeyoğlu'nun 1.3.1974 tarihinde ebediyete intikali dolayısiyle cenaze merasimine iştirak eden telgraf, telefon, mektupla veya bizzat gelerek büyük kederimizi paylaçan, merhumun can dostlanna, btiyüklerimize, akrabalara, arkadaşlara, onu tanıyan, bi'.en, duasından eksik etmeyen, anan herkese ayn ayn şükran ve minnet duygulanmızı belirtmek ifcsından üzülerek kusur ettiğimiz bir borçtur, bağışlanmamız dileğiyle, bu hususta sayın gazetenlzln delâletini rica ederiis. A İL E S1 (Ajınetek: 74/9619M