17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 27 Şubat 1974 üvenoyu alan CHP • MSP karma hükümetinin, sola ve sağa dönük iki ortağınm «karşı lıklı fedakârlıklarla» gerçekleştirdikleri «pro tokol» ve «hükümet programı» zoraki yakınlaşmanın somut orneklerinı «eğitim hizmetlerurv de ortaya koymaktadır. Adı geçen iki belgede, bir yandan «yapıştırma» niteliğinde görüsler sıralanırken, bir yandan da mılli eğitime ilhkin bazı önemli sorunlara hiç değinilmemiş olması dikkati çekmektedir. Bu dummda, Millî Eğitim Bakanının kişiliği ve uygulamayı nasıl bir tutum ve anlayışla gerçekleştireceği önem kazanmaktacfır. Olağanüstü bir durumdan oiağan duruma geçme aşamasında bulunan Türkiye'de, toplumumuzun ahşık olmadığı süreds uzun bir hükümet bunalımından sonra «karşılıklı fedakârlıklarla» varılan sonucu küçümsememekle birlikte. hizmetin yürütülmesi ve devamlılığı açılarından bazı kuşkulara kapılmatr.ak da mümkün değıidir. «CHP MSP Protokolü.nde «Eğitim Hizrretleri» (madde 89 • 94) başlığı taşıyan bölüm, 92. maddenin sunuluşundaki değişiklik dışında aynen «Hükümet Programı.na da aktanlmış, bu bölüme yapılan yeni eklemelerle karma hükümetm millî eğitimle ilgili görüşlerine biçim kazar nlmak istenilmiştir. Birbiriyle bağdaştırılrr.ası güç dünya görüşlerinin ve özlemlerin «m: ı» ve «insani. kelimeleri ile yakınlaştırılınası, çoğu kere, çelişkileri ortadan kaldırmaya yetmemiştir. Bir yandan törelere ve geleneklere bağh kalınması Istenirken, bir yandan da modern araç, gereç ve laboratuvarlarla donatı'.ma amacı güdülmesi uyguiamada nasıl bir sonuç verecektir sorusu zihinleri işgal edecektir. S Program'da Millî Eğitim Prof. Dr. Cavit Orhan TÜTENGİL kullamlamiyacağı belirtilmektedir. Böylece. kalkınma planında saptanan amaçlar ne olursa olsun, bazı dernekler tarafınd'an yürütülen «emrivaki»ler öne geçmış bulunacaktır. Üçüncü Beş Yılhk Kalkınma Planında, 1963 • 1964 ve 1971 • 1972 yjlları arasında Meslekî Teknik eğitimin ve îmam • Hatip Okullarının ikinci devrelerirvdeki gelişmeler karşılaştırılırsa, tercihin doğrultusu daha da belirginlik kazanacaktır. Adı geçen dönemde toplam öğrenci artışı Mesleki • Teknik eğitimde % 127,1 olduğu halde Imam • Hatip Okullannda Tc 611,5'tir ve iiv '^vıt oranları da, sırasıyle. % 84,1 ve T 766. o Çok yönlü lisenin benimsendiği «programndan anlaşıldığma göre bu kurumlarda bir de «yüksek öğrenime hazırlayan bölüm» bulunacaktır. Bu bölüm ün «yüksek öğrenime yönelik programlannı izleyen öğrencileri» için Universite ve yüksek okullara girişin «imtihansız» olması öngörülmüştür. Bu konu da aydınlığa muhtaç görünmektedir. Güçlükler şöyle özetlenebilir: a) Yüksek öğrenime alınacak öğrenci sayısı ve bunların kurumlar arasındaki dağılımı kalkınma planlannda öngörülen amaçlara göre saptanacağından arz . talep dengesi «imtihansız» nasıl sağlanacaktır? b) Bugün, fen ve edebiyat bölümlerinden mezun olanlar için bile geçerli olmayan bir ayınıru daha da aynntıh olarak gerçekleştirmek suretiyle kurumlara yöneltme sağlansa da kontenjarlann doldurulmasmda bir sıralama ne yolla gerçekleştirilecektir? c) Liselerin yüksek öğrenime hazırlayan bölümlerine alınacak öğrencilerin sayısı ile yüksek öğrenimin ihtiyaçlan arasında bir uyuşum sağlanacaksa, bu takdirde, yüksek öğrenime başlarken geçirilen imtihanın bir benzerini bu bölümlere girilirken geçirmek zorunluluğu doğmayacak mıdır? Öyle görünüyor ld, ne biçimde olursa olsun «imtihansız» bir üniversite ve yüksek okul girişi, programda önerilen şekilde gerçekleştirilebilecek bir konu olmaktan çok uzaktır. «Merkezt sınav sistemi» bazı kusurlanna rağmen yine de ehmizin tersiylr itebileceğimiz bir sistem değildir. Sistemin daha iyi ve daha hakça işletilmesl lse, orta öğretimde baa köklU değisiklikleri zo nmlu kümaktadır. fBu konudakl görüşlerimiz için «Üniversiteye Giriş Sorunu» adlı yazımıza bakılabilir: Cumhuriyet, 16 Ağustos 1973, s. 2). Hükümet Programında milll eğitimle ilgili çelişmeli, uygulanması olanaksız önerilerin yanı sıra dikkati çeken görüşler de bulunmaktadır. Vüksek öğrenimin parasız olması yerinde bir tep kiair ve devletleştirilen özel yüksek okullarm eski öğrencileri için de geçerli kılınması gerekir. Öteki görüşler arasında aşağıdakiler hatırlatümaya değer: Hatırlatmalar 1> «Yaygın eğitim»e önem verilerek efcitime süreklilik kazandınlması yerinde bir karardır. Bu çerçere içinde başta ofcur • yazarhk olmak üzere yerleşik ve gezici kurslarla sanat öğretimine öncelik verilmesi uygun olur. 2) öğretimin her kademesinde gözleme ve deneye, kişiliğin geliştirilmesine, işe ve üretime yönelmiş bir eğitime ağırlık verilmesi karan çok sevindiricidir. Programın başka kesimlerinde söz konusu edilen iktisadi kalkınma başka türlü gerçekleştirilemez. 3) Kültür ve sanat konularmda halka dönüklük ve yurt ölçtisünde yaygınlık tedbirleri. bilimsel ve teknik araştırmalann özendirilmesi gerçeklesme şansı bulmasını dilediğimiz öneriler arasındad'ır. 4) Eğitim yatınmlannda denge, imkân • • şitliği yaratıcı bir burs ve yatılılık sistemi de dik kati çeken görüşler arasında sayılabilir. Hükümet Programında «eöğretmen kıyımı», «üniversiteler yasası» ve «özel okullann yerini alan dershaneler» konularına da yer verilmesi, izlenecek politikanin belirtilmesi yerinde olurdu. Mill! Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ'ın çeşitli vesilelerle verdiği demeç ve yaptığı konusmalar, öyle sanıyorum ki, programın yarattığı kötümserliğin dağılmasmda ve iyimserlik rüzg&nnın esmesinde şimdiden etkili olmuştur. Selefleri gibi. en büyük öğretmen kuruluşunu karşısma almak yerine ona dost elinj uzatması ve işbirliği aniayışı içinde bulunması önemli bir baslangıç sayılabiür. öğretmene haklı yerini vermeden, kınlan onurunu yüceltmeden en parlak önerilerin bile gerçeklesme olanağı bulamıyacağı unutulmamalıdır. Bunun içindir ki, söze değil işe bakalım diyoruz ve bekliyoruz. Aydınlığa Muhtaç Aynı doğrultuda olduğu izlenimini veren başka bir konu da «mecburi ahlâk dersleri» ve bunu okutacak öğretmenlerin «gerekli vasıfları» taşımasına özel bir önem verileceği göruşudür. llk ve orta öğretimde yer alacak bu yeni dersin gereği var mıdır? Varsa, yurttaşlık ve felsefe dışında bağımsız olarak ele alınması uvgun olabilir mi? Çeşitli «ahlâk» görüşleri bıılunduğuna göre, Bakanlıkça tercıh edileni «töre ve geleneklerimizle millî hasletlerimize uygun• sayılan dini ahlâk mıdır? Bu sorular ve benzerleri, bir ortakhk hatırına, güç bir durumun yaratıldığını göstermektedir. Ahlâkm öğretilen değil yaşanan bir olgu olması, düşünce ve eylem tutarlılığını zorunlu kılması. uyguiamada daha da karmaşık durumlar yaratacaktır. Hele bu dersin öğretiminin münhasıran din eğitimi görenlere bırakılması onarılması güç çatlaklar doğurabilecektir. Programda yer alan çelışkilercfen ilki, «teknik» (teknoloji) ile «teoloji» arasındakı tercihte yatmaktadır. «Kalkınma planının eğitilmiş insan gücü hedeflerine ulaşabilme gayesiyle orta öğretimde, özellikle teknik konulara yönelmeyi hızlandıncı tedbirler uygulanacaktır» cümlesiyle başlayan milli eğitim görüşü içinde «Halk yardımı ile yapılıp da bugüne kadar öğrenime açılmamış bulunan okul binaları, yapılış maksatlanna uygun olarak bir an Bnce hizmete açılacaktır» görüşüne de yer verilmiştir. Bunun açık anlamı şudur: Halk yardımı ile yapılan okulların büyük çoğunluğu teolojik amaçlı okul ve enstitülerdir. «Yapılış maksatlarına uygun olarak» ibaresiyle, kalkınma planı gereğince de olsa bu yapıların teknik öğretimde ZAMAN ACIMASIZDIR OKTAY AKBAL Evet Hayır Iç Sigorta Fonlarının Tasfiyesi amu Kurulaş.an: saiııbi bulunduklan deŞerleri doğrudan doğruya sigorta şirketlerine sigorta ettırfcrek veya sahibi bulunduklan liegerleri, kısmen sigortd ettirerek, kısmer. ds tesis ettikleri iç sigorta fonuna sigorta ettirerek ya da türlü risklere karşı değcrlenn tümunü iç sigorta fonu yolu ile garantiye alarak yürütmektedirler. Türkiyede. iç sigorta fonu uygulaması, 1935 yılında T.C. Devlet Demir Yollan Genel Müdilrlüğünde başlamış, genişleysrek hemen bütün kamu iktisad' teşebbüslerine yayümıştır. Kamu îktisadi Teşebbüslerinde; 1960 yılında 175 milyon lıra olan bu fon, 1972 yılında bir milyar 17 ırulyon liraya yükselmiştir. Bu fon yılda, 120140 milyon lira artışlarla büyümektedir. Fonun iştah kabartıcı ve ilgi çekıci yanjl,budur. Bir şeçim hükümeti niteliğinde olan, Talu hükümeti döneminde; Beş Yıllık Kalkınma" PlanT» "OaK bir ilke genişletilerek fonun tasfiyesi için bir gerekçe yaratılmış ve tasfiye protokolü düzenlenmiştir. İç sigorta sisteminin kaldırılması; tüm kamu kuruluşlarının sigorta işlemlerinin, kamu kurumu niteliğinde bir sigorta kuruluşu jeranlığında, koasürans yolu ile Türk sigorta sirketlerine yaptırılması ıstenilmektedir. Başbakanlık Yüksek Denetlerne Kurulu bu görüşün sakmcalannı olağanüstü hal raporu ile bütün ilgilüere duyurmuştur. K aman acımasızdır. Kimse durd"uramaz, donduramaz onu. Lamartine «Göi» şiinnde «Ey zaman dur« der. Durmaz, duramaz, ille de geçip gidecek. Bir gün gelir, kendimizi en yüce iktidarın doruğunda buluruz. Her şey elimizde, buyruğumuzdadır. Insanların yazgılan dilinizin ucundadır. Bir söz, bir yazı yeter onları özgürlüklerinden etmeye, yapmadıklannı bile «yaptık» dlye benimsemelerine... Ne dermiş padişah alayının önunde yürüyen kişi «Padişahım senden büyük Allah var». Bir korku vermektir bu, gelecekten ürkütmektir, davranışlarını avarlaması gerektiğini hatırlattırmaktır, Sen büyüksün, sen her şeyin üstündesin, ama senden de büyüğü var. Demokrasilerde zaman zaman düzen altüst olur, bir çıkmazda bulur halk kendini. Bir güçlü kışi ya da kendini güçlü sayan kişi çıkıvermiştir ortaya. asıp kesmektedir herkesi. Kimse, senden büyük de var, bile diyememektecfir. Buna diktatör deyin, diktatör taslağı deyin, ne derseniz deyin, bir çeşit dikta yönetimine hizmet ederek küçüklük duygularını unutan kişiler deyin, hepsi aynı kapıya çıkar. Boyleleri dar görüşlüdürler, daha doğrusu dar ufukludurlar, bnlerinden ötesini, içinde oldukları andan ilerisini göremezler, seçemezler. «Yarftı «fiye bir şey yok» sanırlar boyleleri... Her zaman bir «yarm» vardır oysa. «Dl saltanatın yeller eser şimdi yerinde» demiş eski zamanın bir ozanı. Bu dMnya kımseye kalmaz demiş bir büyüğümüz. Hep demişler bunları, daha neleri, ama her zaman ınsanların içinde kendini herkesten üstün görenler, ele geçirdikleri gücü bir daha bırakmayacaklarını fananlar çıkmış. çıkıyor, çıkacak. Geçmişten ders almak diye bir şey var sanıhr, ama yoktur öyle şey. Kimse geçmişte olup bitenlerden kendisi için ders almıyor. «Onlar becerememiş, ben beceririm. Onlar sağlam bir temele dayanmamış. ben dayanırım. Onlar aptal gibi davranmış, ben akıllıyım. Insanların yazgısı bu, bir kısır döngüde d'önüp durmak dolap beygiri gibi... Ad'.ar saysam ne olacak. Anlayan anlar, tanıyan tanır. Kendisini de, başkasını da... Sen kalk herkesin önüne düş, en büyük devrimci geçin, çoluk çocuk senin sözlerine kansın, olmadık işlere kalkışsın, sonra yakalayıp biraz sıkıştırdılar mı, vazgeç düşüncelerlnden, otur bu kez bir iki yıl önceki görüşlerine karşı çık, dün beğenmediğin kimselere yanaş, yeniden eski yerine dön. Ne oldu şimdi? Nerde kalrfı senin o toplum öncülüğün? Haydi yürüyün, haydi kalkın ayağa, haydi işbaşına, diye öne atılışların? Ya sana inanıp binbir acılara katlananlar, geleceklerinden, sağlıklarından olanlar, yaşamlarını, yaşama inançlarını yitirenler? Sen şimdi sesini çıkarmıyorsun, yine eski yerindesin. Sesin çtkmıyor, yazın yayınlanmıyor, kitabın basılmıyor, bir yanda, herkesten uzak Ditkisel bir yaşam sürdürüyorsun. Yemek, içmek, uyumak, pezmek. hepsi o kadar. Böylesine yaşamak, yaşamamaktır gerçekte. Kişiliğin yok olmuş, sen yaşıyorsun sözde... Başka birı de bir zamanlar ne dedıyse, neyi savunduysa cr.pmli bir göreve gelince hepsini yad"sımış bir kişi... En uygar görünüş altında yatan gerçek, meğer bir boşlukmuş, bir «hava.ymış! Bütun o sözler aldatmaca gevezeliklermiş. Elimde iktidar olsa falan okullan iki katına çıkartırım derken de, bir yurttas kendi devletini uluslararası örgütlere şikâyet edebilır derken de... Hepsi yalan yanlış seylermiş. Gerçek düşüncesi bu sözler değil, bambaşka seylermiş. Bunu anlamak için, gerçek kişiliğinin ortaya çıkması için, bir süre o kişıyi önemü bir göreve getirmek gerekliymiş! Gelecek ve tükenecekmiş, bir balon gibi sönecekmiş. Şimdi bu da bitkisel bir kişidir. Bitmiş, tükenmiş. sona ermiş bir «canh»dır. Yiyip içen konuşan gezen ama bütün değerlerinden. sıyrılmış, kişiliksiz, gnlamsız bir çmlçıplaklık içinde... Daha bir başkası, astığı astık kestiğı kestik bir başkası. O da dolaşır durur kıyılarda caddelerde Kâh yalnız, kâh eşinı koluna takmış. Eski iktidarının düslerini kurarak. Bır toplumu gıtmesi gereken yönden çevirip gitmemesi gereken yone doğru yurutmek istemış. Bu yüzden yapmadığını, kıymadığmı bırakmamış. Zamanın duracağını, hep o iktidar koltuğunda kalacağını hayal ederek. Yarın diye bir şey oltfuğuru hiç mi hiç hatlrlamavarak... Daha baskaları, bir buyruğuyla ocakları söndürenler. insanları zindanlara atanlar, sopalarla, daha nice nice eziyet araçlarıyle insanlık dışına çıkanlar... Hepsi, bir «yarın» olduğunu unutmuşlardı bunlann. Zaman sanki donup kalacaktı. Günler birbiri ardına geçip. bugune gelmeyecektı. Saklı ayıplar ortaya çıkmayacaktı. Oysa zaman kimseden yana değildir. Doğadan yanadır zaman. Doğaya aykırı davrananiar. insanhk ilkelerini çiğneyenler yarmlardan korksunlar. Zaman acımasızca basacaktır tokadı yuzlerine... Z BÜYÜK VE YAYGIN İŞLETMELERDE (KAMU ÎKTtSADÎ KURULUŞLARINDA). ÎÇ SÎGORTA FONU UYGULAMASININ SÜRDÜRÜLMESt YARARLI VE GEREKLtDİR. FONUN TASFÎYESÎ DURDURULMALIDIR. miryolları, Union Pıcifie Raiîroad Company, The Pennsylvania Railroad Company, tngiliz Petrol Lmt. Şirketi (BP), Ingiliz Kömür Idaresi, Amerika Çelık Sanayii, Socony Mobil Oil Company, J.C. Penny Companv, Standard1 Oil Company vs. teşebbüsler bazı ayncalıklarla ıç sigorta fonu uygulaması yapmaktadırlar. Selâhattin BABÜROĞLU için bugüne kadar almış olduklan borçlar karşılığmda, yılda bir milyar 700 milyon lira faiz ödemektedirler. Fonun tasfiyesi halinde; fonda birikmiş olan para ile her yıl sigorta karşıUğı dışarıya ödemek zonında kalacaklan İ50 myyon lira.vı Kynu İktiÎa8î TeşelüUsleri flış kaynaklara faiz vererek saklamak zonında kalacaklardır. Bazı çevreleri memnun etmek için, bu önemli finansman ve yatırım kaynağından kuruluşlan yoksun etmenin gerekçesini anlamak kolay olmasa gerektır. SONUÇ İlginç Hesap Kamu îktisadî Teşebbüsleri t*r rafından, dış sigorta şirketlerine; dışa garanti ettirdikleri değerleri karşılığı, 1972 yüı sonu itibariyle 996 rrulyon lira toplam pirim yatırılmıştır. Aynı sürede, 304 milyon lira hasarlar karşılıFonun Tasfiyesi ğı tazminat ilgili kuruluşlara geSakıncahdır ri dönmüştür. Yani dış sigorta şirketlerinde, 692 milyon lira kalİç sigorta fonunda birikmiş olan para, efektif değil. bir mu mıştır. hasebe ve işletme tekniği gereği Kamu İktisadi Teşebbüsleri kayden bulunmaktadır. Ayrıca bu tesis ettikleri ıç sigorta fonuna, fon, ilgili kuruluşların önemli Başka Ülkelerdeki 1972 yıh sonuna kadar 951 milbir finansman ve yatırım kaynayon lira yatırmışlardır. Türlü ğını oluşturmaktadır. Fonun tasUygulamalar hasarlar karşılığı olarak iç sifiyesi gerçekleştirilirse; kuruluşgorta fonu kuruluşlara 109 milîngiltere, Belçika, Isviçre Delar. kayden mevcut olan fonu yon lira mahsup yapmıştır. Yamıryolları, Fransa Demiryollanakden ödemek ve bu ölçüde fini ıç sigorta sistemi sayesinde, rı Milli Şirketi, Hollarvda Denansmanı, dış kaynaklara faiz vekuruluşların varlıkları arasııırerek sağlamak zorunda kalacak••••»•»••• da, bu sürede. 842 milyon lira • • • • • • • • • • • lardır. • «> kalmıştır. Çünkü, Kamu iktisadi TeşebBundan sonra kuruluşlar de X DOKTOR \\ büsleri, özkaynaklarının yetersizğerlerini dışa sigorta ettirecekliği nedeniyle, tüm yatırımlan 4 lerinden, söz konusu paralar • özel sigorta şirketleri portfö • TARIK Z. KIRBAKANo yünde toplanacaktır. Eğer, buDeri. Sac ve Ziihrevl <> güne kad'ar dış sigorta sistenıi X Hastalıklar Müteh«ss«ı \\ tum olarak işletilseydi. Dış siTÜRKDİABET Istiklâl Cad. Parmakkapj J | gorta pirimleri, iç sigorta pirim \\ lerinden <ö 15 30 daha yüksek " ve DİET VAKFI No: 66 TEL: « 10 73 \\ olduğundan, kuruluşlar dış sigortaya, iç sigortaya yatırmış • • • • • • • • • • • •••••••»•• Büyük ve yaygın işletmelerde, iç sigorta fonu uygulamasımn surdürülmesi yararlı ve gerekîidir. Kuşkusuz bu tür işletmelerin de dışa sigorta ettirecekolduklan paradan 1,15 1.30 kat leri başka değerleri de olabiledaha fazla para yatırmış olacektir. caklardı. Yani 951 milyon yeriBunun dısında, küçük ve tek ne, bir milyar 236 milyon lira işletmelerde, riskin karşılan.v dış sigortalara akmış olacaktı. maması ihtimali düşünülerek Bundan sonra da. her yıl dışa reasürans olanakları kendine 130 150 «BÜyon lira ilâve sigor özgü bir biçimde olan dış sigor^4S^4İ^%feOİ*>rak ödenecektir. ta şirketlerine baş vurulmsjı Işin çekici yanı budur. doğru yoldur. Birinci ve İkinci Beş Yıllık Kamu İktisadi Teşebbülerinin Kalkınma Planlarından, iç si pek önemli bir yatırım ve figorta fonunun daha düzenli ve nansman. kaynağını oluşturan, yaygın bir biçimde işletilmesi iç sigorta fonunun tasfiyesinin önerilmiştir. Yıllardır. bu ön« durdurulması ve Üçüncü Beş ri üzerinde hiç bir çalışma yap Yıllık Kalkınma Planındaki ilmayan Ticaret Bakanhğı, neden gili hükümlerin yeniden jözden se: ÜBYKP'da yer alan. bir geçirilmesi zaruridir. hükmü dilediği gibi anlayarak Kamu İktisadi Teşebbüsleri için çok gerekli ve yararlı olan fonu tasfiye için derhal bir protokol hazırlamıştır. Bu konuda, Bakanlığın sağlam ve doğru bir gerekçeye dayanmadiğını, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu aynntıları ile ortaya koymuş bulunmaktadır. Sayın Ecevit hükümetinin dikkatlerini çekmekte Jarar vardır. cevit Hükümetinin yaptığı zamların halkta büyuk tepkı yaratacağını soyliyenler var. Her ne kadar bu zamların gerekçesi açıksa da, çoğu kişi: Halk aniamaz, diyor. Anlar mı, anlamaz mı? On yıl önceki Türkiye ile şimdiki Türkiye'yl yanyana koyup düşünün bakalım. Halk neyi anlamış, neyi anlamamış? Sol nereden başlamış işe, nereye gelmiş? Devrimci aydınların birer birer ortaya koyduğu somut gerçekler ve sorunların hangisi anlaşılmış, hangisi anlaşılmamış? Halk bugünkü zamları da anlar. Ama zamların nedeni apaçık ve dosdoğru anlatılırsa.. Son yüzyıl içinde halk esemenliğinde kurulan nice yönetim, halkın herşeyi anladığını ispatlamıştlr. Gerçeği anlamıyan, ya da anlamak istemiyen; köylüler, işçiler değil; sermaye sınıflandır. Bir konu ortaya karışık konuyorsa, bilin ki bu işi yapan, ya o konuyu bilmiyen kanşık kafah bir kimsedir, ya da konuyu karıştırmakta çıkarı vardır. Eskiden soyln sınıf, ardmdan sermaye sınıfı, gerçeklerin, çok karmaşık, çok ince ve anlaşılmaz olduğunu ileri sürerek halkın tepesinde egemenlık sürdürmeyi becermişlerdi. Ama geçmiştir o çağ... Bugün dünyanın sorunlarını apaçık ortaya koymak, emekçi sınıfının anlıyacağı dilrfen konuşmak, bilim adamının da aydının da kaçınamıyacağl bir yasa olmuştur. Bu başlangıçtan sonra gelelim asıl konumuza. On yıldan beri Türkiye'de milli petrol davası sürüncemede .. Bu davayı savunanların canına okundu. Emperyalistler ve işbirlikçileri petrol davasını istedikleri biçimde ayarladılar. Ulusal şirketimiz olan TPAO'nun başından ulusçu kişileri sürdüler. 1966'ya kadar en çok kuyu açan. en çok üretim yapan, ulusal şırketti. Bundan sonra is değişti. Türkiye'de bugün ham petrol ihtiyacının dörtte üçü dışarıdan ithal edilmektedir. Oysa ulusal petrol seferberliğine çelme takılmasa, petrol ihtivacımızın belki tamamını, belki dörtte üçünü biz Anadolu'dan çıkarabilecektik. Türkiye'de gürül gürül petrol olmasa bile ihtiyacımlza yetecek oranda bır üretim sağlayabilecektik. Emperyalistler ve işbirlikçileri bunu yapmakla kalmadılar; enerji kesiminde kömure dayalı milli politikadan, petrole dayalı gayrı millî politikaya kaydırdılar Türkiye'yi... Petroî ve türevlerir.e bağh fabrikalan. elektrik »antrallerini, ısıtma tesislerini ve taşımayı, ülkenin hayatında geçerli kıldılar. Demek ki uygulanan strateji üç koldan gelişiyordu: 1) Milli petrol politikasmı baltal»m»k 2) Kömfire dayalı politikayı geçersiı kjlmık... 3) Gayrımillî petrol politikasmı nyçulamak.. Petrol türevlerine dayanan santraller yapımı, oto ' montaj endüstrisini hızlandırma, demiryolu kesiminin baltalanması, karayollarına büyük yatırım, kömür işletmelerinin ve kömüre dayalı projelerin engellenmesiyle bugün ülkemizde yoksul bir ulusun dayanamıyacağı bir petrol tüketimi pompalanmıştır. Bu gidiş bilinçsiz değildi. Ama bu gidişe karşı bilinçle karşı durup petrol emperyalizminin içyüzünü halka anlatmaya çalışan aydınlara: Komünistler.. diye hücum edilmiştir. Ve gelinmiştir 1970'lere... Bir yandan petrol kaynaklanna sahip azeelişmis ülkeler uyanmış, bir yanrfan dünya dengesi değişmiş, beynelmileİ kumpanvaların petrol fiyatları görülmemtş biçimde artmıştır. Şimdi dışardan alacağımız ham petrol nedeniyle Türk ekonomisine binen yük yılda 550600 milyon dolar ve demek ki 8,59 milyar Türk lirası... Buna ne derler? Atatürk, Kastamonu'da şapkasım halka doğru uzıtıp: Efendiler, bnna şapka derler.. demi?. Televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda bugünkü durumu halka rakamlar ve resimler ve grafiklerle anlatıp: Efendiler, bnna sömiirü derler.. diyebilen çıkarsa, halk sömürünün ve ıtmnun ne demek olduğunu anlayacaktır. Söıruirünun b«sa»aiı emperyalizmin de kuyruğu yok ya... Işte hayatımızın içinde ikısi de kollannı sallaytv *alİaya dol*sıyot. Petrol,y,e türevlerine her ödediğimiz fazla kuruş ve lira, sömürgenlerin ve yerll işblrlik{ilerinin cebine gidiyor. Halk anlar mı, anlamaz mı bunuT Anlatırstn öyle bir anlar ki... Anlar mı, Anlamaz mı ? E 5 HAFTADA JUKENEN KITAP 2.BASKI ÇIKTI HIFZI VELDET VELTDEDEOGLU Şeker Hastalığı (Diabet) Hastanesi için Bağış Kampanyasına Katılınız. Maliye Bakanlığından 930 Sayıh Kanuna göre ihraç olunan 1963 malî yılına ait tasarruf bonoları ile kesır makbuzlarının ana para ödemelerine 1 Mart 1974 tarihinden itıbaren başlanılacaktır. 1 Tasarruf Bonoları ve kesir makbuzları anapara bedelleri Türkiye Cunıhuriyeti Merkez, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat, Türkiye İş, Türkiye Emlâk Kredi, Türkiye Vakıflar ve Türk Ticaret Bankaları Şııbelerince ödenecektir. 2 Ödemeler Tasarruf bonoları ve kesir makbuzları üzerinde isimleri yazüı istihkak sahiplerine yapılacaktır. 3 Kimlik ispstı kanunen zorunlu olduğundan istihkak sahipleri bono ve kesir rr.akbuzu bedellerinin tahsilinde Nüfus hüviyet cüzddnlarını veya kimlik belgelerini ibraz edeceklerdir. 4 Tüzel Kişiler adına tanzim edilmiş olan tasarruf bonoları ve kesir makbuzları yetkili temsilcUerine ödenecektir. 5 İ yıl içiade tahsil edümeyen tasarruf bonoları ve keU sir makbuzları bedelleri Hazine lehine zaman aşımına uğraj'acaktır. Keyfiyet ilânen du>urulur. (Basın: 11066) 1572 8AGSIZ SOLSIZ VS llikt ANKARA Genm turistik . . sergı gezısı < ' • »i, Telefon: 47 51 20 46 55 89 Cumhuriyet • 1571 L ACI birinci gezi 20.6.19745.7.1974 İSTANBULRODOS«taverna » MALTAPALM AMAJORCA «mavi mağaralar.mcı fabrıkalarıchopenın evısBARCELONA MARSİLYANİCE « montecarlo gezısi» NAPOLİİSTANBUL KAYBIMIZ Merhum Halı Tüccarı Hasan Sunal ve merhume Ayşe Sunal'm oğullan, Semih, Sema, Mejihın babaları, Belediye Müfettişi Naim ve Nizamettin özrioğru'nun enişteleri, Hasime Ozdoğru'nun damadı, Adil Berkmen'in ve Vahide Özdoğru'nun yeğenleri, Avukat Ahmet Kaya Aydoğan'ın amcası, Nimet Sunal'm çok kıymetli eşi, »ilenin biricık hatırası Istanbul Erkek Lisesi mezun.larıno*an Halı Tüccan HER KÎTARÇİDA BULUNUR ikinci gezi. 6.7.1974 21.7.1974 İSTANBULRODOS<laverna >PALERMOAİACİOBARCELO. NANlCE^montecarlogezistCENOVALİVORNOClVITA. VECHIAİSTANBUL. MATL AR:(her gezı içm) 1.000JL ilâ 2001 dan »5.000..TL ilâ 666$ kadar. muracaat GazeteCılerCemıyetı Bmasilstanbul Tel.22 54 08 <ıuıi>et • 157Ö SABAHATTIN SÜNAL Milano'da ani kalp krizi neticesi, akraba v e dostlannı derin scılar îçinde bırakarak vefat etmiştir. Cenazesi 28/2/1974 Perşembe günü evinden alınarak, öğle namazmı müteakip Sultanahmet Camiinden kaldırıhp, Edirnekapı Şehitliğindeki aile kabristanına ''fnedilecektir. y Tanrı rahmet eylesin. A1L E S 1 C a m h a r i v e t • İSTT FIYAÎI: 15 LİRA İsteme adresı: ÇAĞDAS YAYINLARI Cağaloğlu Halkevi Sokak No. 39 <ii Cumhuriyet İİ7J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle