16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 Şubat 1974 ftlapolyon; harplerin her yirmibeş yılda yeniRpden patlamasının, insana özgü ve temeli psi* kolojik olan bir kural olduğunu söylerdi. Ona göre, dünyaya gelen her yeni kuşak, bir evvelkinin başından geçen korkunç muharebe serüvenleri, çektiği yoksulluk ve acılan bilmez ve duymazdı. Zafer şarabuun tadını bir kere daha tatmağı veya yenilginin intikam ateşile kavrularak ulusal gururunu onarmak ihtiyacını duyardı. O dönem harplerinin doğuşunda veya önlenmesinde ekonomik faktörün etkisi de büvüktü. «Harp harbi besler» formülü yürürlükteydi. Sömürgelere doğru uzanan kara ve deniz yollarının kontrolü. kara ablukası, o dönemin harplerme PsikoEkonomlk bir karakter vermekteydi. Ondokuzımcu yüzyıl ve yirminci yüzyıhn ilk yarısında cereyan eden harplerin ana nedeni ba suretle hammadde kaynaklannın paylaşılmas:. daha açık bir deyimle ucuz hammadde ve pahaü pazardı. İkinci Cihan Harbinin sonunda milletler arasındaki çekişmeler daha ziyade teknolojinin etkis^ altına girdi. PsikoEkonomik faktör yerine, TeknoEkonomik faktör geçti. Bu nedenle son yirmibeş yıl içinde. harplerin önlenmesi genis oranda teknolojik üstünlüğün sağlanması sayesinde mümkün oldu. YENİ YÖNLER... Refik TULGA etti. Elektronik'tekl başarılariyle güdüm sistemlerini ileri bir düzeye çıkardı. Bütün bu teknolojik alandaki basanlar Fransa'ya, bağımsız bir Avrupa Birliği kurma düşüncesinin öncülüğünü yapma hevesini verdi. General De Gaulle, Lorraine haçının verdiği soylu bir gururla, NATO'da, Amerika ve İngiltere'nin politik ve askerî liderliğine son vererek, Avrupa'ya, Avnıpalıların sahip çıkması için uğraşılarda bulundu. Atom silâhına dayanan bir «Vurucu Güç» kr.rdu. Bu suretle Avrupa ve özellikle Fransa'yı klmseye muhtaç olmarian savunacak bir duruma getirmeye çalıştı. Daha ileri giderek bu «Vurucu Güç» le, Almanlar da dahil diğer Batı Avrupalı devletleri, Fransa'nın politik ve askerî liderliği etrafmda toplamağa yöneltti. NATO'nun askerf teşkilâtından 1966'da çıktı. 1967'de NATO'nun askerî ve siyasi karargahlannı. Fransa'run dışına attı. gürlüğünÜD Sovyetler ve Varşova Paktındaki diğer peykleri tarafından insafsızca ve vahşi usullerle çiğnenmesi ile sarsıntı geçirdi. Brejnev doktrininin bu kanlı uygulaması, Sovyet dostluğuna ve hatta ittifakına gönül verenleri hayal kırıkhğına uğrattıysa da, yeter derecede ders vermedi. Büyük emeklerle kurulan NATO ve onun yarattığı Batı güvenliği, Napoleonik gururlar, imkân ve kabihyetleri ölçmedeki hesap yanlışlıklarıyle zedelendi. Kore savaşmırı aksine Araerika Vietnam'da, maddeten olduğu kadar manen de yalnız başına bırakıldı. Batı Almanya'daki Amerikan ordusunun masraflarına katkıda bulunulmadı. Bunların verdiği malî yuklere; feza araştırmaları, nükleer ve sofistike silâhlar alanmdaki ödemeler de katılınca, Birleşik Amerika ekonomik alanda sarsıldı. Bu sarsılı.ş ve isteksiz müttefiklerin ortaya çıkardığı güçlükler, Birleşik Amerika'yı tutumunda değişiklikler yapmağa zorladı. Dısişleri Bakanlığının güvercinleriyle, Millî Savunma Bakanlığının şahinleri arasındaki mücadelede. Dışlşleri Bakanı Kissinger başarılı çıktı. Eline aldığı zeytin dah ile Pekin ve Moskova'da anlaşma 1 olanaklan sağlad !. Barış yolunda bütün püruzleri temirleyerek kanlı ve masraflı Vietnam savaşına son verdi. Krediye, teknolojiye ve ekonomik mübadeleye ihtiyacı olan Sovyet Rusya ile anlaşma diyaloğu kurdu. 25 Ekim 1973'de Arap Israil savaşı dolayısıyle, bir kısım kuvvetlerini Ruslara karşı alârma geçirmesi dahi, Sovyetleri ho? görürlükten ayırmadı, aksine, Ortadoğuda ba rışa doğru bir gelişmenin doğmasına yardımcı oldu. Birleşik Amsrika'yı Avrupa'dan soğutan, Batı Avrupa, özellikle Fransa'nın uzlaşmaz tutumuna yol açan tekno • ekonomik alandaki başarı iddialan, gerçekte yersiz, yetersiz ve geçiciyrfi. Çünkü politik ve askerî bakımdan bağımsızlığa yönelen Batı Avrupa, gerçekte enerji, hammadde ve teknoloji bakımından zayıftı Kışa bir zaman sürmüş olan ekonomik genişleme ve yükselme grafiği, Ortadoğu petrolcülerirvin ambargo ve fiyat artışlan manevralarıyle durmuş ve sarsılmıstır. Bir yıl evvel, Amerika'ya oldukça tehlikeli bir rakip olarak görülen Batı Avrupa ve Japon ekonomilerinin dışarıya baglı olmaları, dolayısıyle gerçek bir kuvvet olmadığı bu suretle meydana çıktı. Ûzgürlüğün Işığı  lacakaranlık Türkiye, 1971 yazında karanlığa Rİrdi. O gimlprden buşünlere gelişimizi, emekçi okurum Ahmet Dokur Adana'dan yazdığı bir mektupta anlatmış. Büyük kitaD harfleriyle tane tane vazılmış, içten bir mektup bu. Bazı okurlar, yaşananı yazarlardan daha yetenekle du\ar ve du>Tirurlar. Bazı mektuplarda halkın uyanışı elle tutulur tıbi belirginleşir. emekçinin bilinci gün gibi ısır. Çoktan beri biriken okur mektuplaruıdan söz açamıyorum. Sakıncalı gördügüm bazı satırlar ve kişiliğimle ilgili ban cümleleri çıkararak. emekçi okurum Ahmet Dokur'un mektubunu yayınlıyorum. Tekno Ekonomik Güç Tekno ekonomik kudret, ancak kendi Sz kaynaklarına dayandığı oranda gerçek bir güç olarak stratejik politikaya ağırlığını koyabüir. Dünyada ancak iki devlet, Birleşik Amerika ve Sovyet Rusya, muhtaç olduğu hammaddenin ve enerjinin büyük kısmını kendî hudutları içmden sağlayabilir. Bilim ve insanın beyin gücüne dayanan teknoloji; malî güç, hammadde ve enerji olmadan somut eserler yaratamaz. Milliyetçi egoizm bu gerçeği değiştiremez. Bu nedenle Ortakpazarda, özellikle bölgeşel kalkınma fonları ve para değeri ilzerinde anlasmazlıklar çıkmış; NATO'da süvenliğini sıkı sıkıya Birleşik Anıerika'ya bağlı gören Almanya ile Fransa arasında düsün aykırüıkları baş göstermiştir. Avrupa Birliği, Ortakpazar ve NATO bu suretle tekno ekonomik gücün etkisi altında yenıden sarsılmaktadır. 11 Şubat 1974'de yapılan son Washington gö1 rüşmelerinde bir kere daha açığa çıkan Frans?. nın uzlaşmaz tutumu, Birleşik Amerika'nın tartışılmaz ü?tünlüğüne ınanan Almanya ve Batı Avrupalı diğer ortaklan, «Her yinnibeş yılda bir değişen dünya» karşısında yeni sınavlara ve kararlara doğru yöneltmektedir. NATO'nun politik stratejisinde köklü gelişmelerin beklendiği bu «Kendi kendini yenileme» döneminde, Tiirkiye'nin yeni kurulacak dünys içirîdeki durumu, ciddl bir sorun olarak kalmaktadır. Yıldönümünde NATO'nun kuruluşunun yirmîbe?inci yıldönümüne girerken, bugün NATO bünyesinde gördüğümüz sarsmtı ve çatlamalar yine aynı etkenin yani teknolojik ilerlemenin doğal bir sonucudur. NATO'nun kuruluşunu zorunlu kılan 1949'un şartları, 1974'de artık bütilnü ile değişmiş bulunmaktadır. Son yirmibeş yıl içinde Batı Avrupa, ekonomik alanda büyük basarılar elde etti. Bugüne kadar görülmemiş bir refah dönemi, bir altın dönem yaşadı. Birleşik Amerika pazarları, Batı Avrupa ve Japonya ürünlerinin lstilâsına uğradı. Bu ekonomik yükselişe paralel olarak Batı Avrupa, özellikle Pransa, teknolojik alanda da önemli ilerlemeler kaydetti. Nükleer çağa girdi. Pasifik'te, Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya'nın protesto ve fiili müdahalelerine rağmen bir çok atom bombası denemeleri yaptı. Nükleer Bilâhlan hedeflerine ulaştıracak uçak ve roketlerin yapılışmda imrendirici bir üstünlük elds Çatlaklar Kokünü Tekno • Ekonomik başarılardan alan bu hareketler, NATO'da çatlaklar meydana getirmekte gecik^di. Küçük ve askeri kuvvetçe zayıf olan ku ey kanattaki müttefikler, NATO dayanışmasır.ı sarsıcı ve Atlantik Ittifakının bazı maddelerini zedeleyicl stratejik konsept aykırıhkları yarattılar. Bu eğilimler NATO ve Varşova Paktları arasında «Yumuşama» olanakları aramaya yol açtı. Harmel raporundn ifadesini bulan bu «Yumuşama» dönemi, 196S yazındaki Çekoslovakya'nın bağımsızlık ve öz « O günlerde îstanbul'da Maçka Otelinde marangoz olarak çalışıyor, bekâr hayatı yaşıyor. gurbette nafakam' çıkarmaya uğraşıyordum. Cumhuriyet gazetesındeki olavlan zünü gününe izliyordum ve çok sevdiğim devrimci yazarların avrılmasıyla içim burkuluvordu. Vatanm üstünü İcara bulutlar kaplamıştı. Faşizm çöreklenmeye çabahyordu. Sayın Nadir Nadi'nin istifasıyla içimde birşevler kopmuştu veya beni oradan koparmışlardı. tşte bu burulcluk içinde Ortam dergisine bir mektup vazmıştım. 27 Eylül 1971 tarih ve 18 sayılı Ortam dergisinde vayımlanan mektubum şöylevdi: «Çocukluğumda harf devrimi dolasısiyle okumasını beceremi^n babama ve arkadaşlanna okuduğum. büyüyünce günlük gıdamı keserek fikir guiamı geliştirmek için aldığım Cumhuriyet gazetesini, devrimci yazarların aynlmasıyla boykct ettim. Yılların verdiği bu alışkanlığın eksikliğine katlannıayı varın siz hesap edin. Simdi komprador burjuvazinin istediği bir insan oldum. Hiçbir sey okumuyor ve düşünmüyorum. Kitabı, gazeteyi kendi kendime yasak ettim. Evden işe. işten eve bitkisel hayat yaşıyorum. Ama ne zamana kadar?» O zamanlar Sıkıyönetim vardı. Ortam'ı da kapattuar. Ama hesaplan yanlış çıktı. Neden yazjyorum bunlan ben? Şu anda bilemiyorum. Kend.me soruyorum. Neden böyle sevinçlisin? Alt tarafı bir emekçisin. Nedir sendeki bu şenlik? İçim değil, kitaphgım cevap veriyon Ben kıurtuldum da ondan. diyor kitaplığım. Bunu söylerken o kadar duygulu, o kadar şefkatli ld fsorma! Ve ilâve ediyorr Sana tahsiı imkânı vermediler. Okuyup da ne olacak? dediler. Çağlayangü'in deyimiyle «Aydm enflâsyonu mu yaratalım?» dediler. Ama bak, sen birşeyler öfrenmek istiyorsun. Günlük masrafından keserek bizleri buraya getirdin. Bazan yanyana dizdin, bazan üstüste ko^dun. Akşamları yorgun argın eve geldiğlnde bizi bir sevinç kaplardı acaba hangimizi beğenecek diye... Derken birimizi ahr okumava başlardm. Sırasını bitiren arkadaş yanınuza geldiğinde sorardık: Nasıl birşeyler ögrendl mi? Öğretmeye çalıştım, hatta anlamadığı yerleri birkaç defa tekrarladım; beğendigi sözlerimin altını çızdi. Ve kitaplar bana soruyorlardı: Bizj ne zaman okuyacaksm? Bak sana neler ÖJreteceğiz! Ben de: Üzülmeyin canım sıra size de gelecek, «rtık o kara günler geride kaldı. Artık rahatça oturabilirsiniz, hem birbirinizin üstünde değil, yanyana durun artık. Ama bakın sizler hızla çoğalıyorsımuz. Bana birşeyler öğretmenize çok çok teşekkürler. Ne var ki ben size ayak uyduraımyorum. Sebebi 3 saat çalışmak. Yani 7'de işbaşı, 17'de paydos. tşe gitmegeîme süresi 3 saat, 8 saat uyku. Etti mi 21 saat. îşte size ancak 3 saat ayırabiliyorum. Dergl ve gazeteler de cabası. Sakın gücenmeyin, ama yalnız şunu unutmayuı: Bu alışkanlık mezara kadar sürecektir. Onlar hep bir ağızdan: Yaşa be! Konforlu dolaplarda süs diye durmaktan ' sa senin gecekondunun şefkatli kucağında kalmak bahtiyarlıktır. dediler. . Ssğolun, dedim.' Bir de baktım, bu mektubu yazıyorum. Acaba Onlar mıydı konuşan. yoksa ben miydim? Bilemiyorum Sayın İlhan Selçuk. Saygılanmla.» ÖZGÜRLÜK ADINA OKTAY AKBAL Evet Hayır Deniz Kirlenmesi ve Seyirci Türkiye •nsanlık, son iki yüzyıldır yoğun bir endüstrüeşme ha• reketi içindedir. Bu çaba, 5 milyar yıllık bir geçmişi olduğu söylenen dün.yamızın düzenini birçok yönlerden tehlikeye itmektedir. Bunlardan biri, belki de en önemlisl, deniz kirlenmesidir. Deniz kirlenmesi denince, çok luk, denizlerin akaryakıtla kirletilmesi akla felmektedir. Bu sorun, günumüzün. insanını ciddi bir biçimde düşündürmekte ve de endişeye yöneltmektedir. Deniz kirlenmesi aslında yüzyılların sorunudur. Ne var ki insanoğlu bu konunun önemini «Torrey Canyon» ve «Santa Barbara» olaylan ile anlayabilmiştir ve de en çok 1967'lere gider. Insanoğlu denizlere «artıklar için bir çöplük» gözüyle bakagelmiştir. Buysa b.n;^u alanîprının yeterince tanınamamasından doğan bir sonuçtur. N^ekim bugün bile deniz suyunun üniversal anlamda bir tanırrının yapılamamış olması dediğimizi kanıtlamaktadlr. Günümüzde denizler her yandan kirletilmektedir. Gemiler artıklarını denizlere dökmekte, nehirler kirletici maddeleri denizlere taşımakta, şehirler kanalizasyonlarını denizlere akıtmaktadırlar. Ama bunların en, etkini de gemiler yoluyla yapılan kirletmedir. Gemilerden denize dökülen yakıtın miktarı kesinlikle bilinmemektedir. 1970de yapılan bir ineelemeye göre, dünya akaryakıt üretiminin % 0,1'inin denizlere döküldügü tahmin ed'ümiştir. Dünya akaryakıt üretimi 2 milyar ton. olduğuna göre her yıl en azından 2 milyon ton petrol denizleri kirletmektedir. 31 EKİM 1973 TARİHÎNDE İMZALANAN ULUSLARARASI TÎCARETİNDEN KADAR YÖNDE KONVANSİYONA DENİZ TÜRDENÎZ KtYENİN GİRMEMÎŞ OLMASI, • özgurluk denilince poütika yapmak, yasa yapmak anlaşılır. Yani bzgürlüğu zincire vurmak!» Bir düşünme özgürlüğü sözüdür gidiyor. Dillerde, kalemlerde hep bu. Herkes istediği gibi düşünecek, düşünceye karışılmayacak. Ne dedi sayın Başbakan Yardımcısı, Evinde toplanıp "kitap okuyanlara bir şey yapılmayacak.» Ne kıtabı, hangi kitap? "Orasını söylemiyor. On beş yirmi kışı bir yerde toplanıp Marx, Lenin, Mao'nun yapıtlarım okuyup tartışırlarsa, ertesi gün, daha sonraki gece yapılacak toplantılara konu komşuyu, eş dostu da çağırırlarsa yine de bir «şey» yapılmayacak mı? Sayın. Erbakan evinde, apartmanında, kulübesinde toplanıp Kur'an okuyanları, Nur risalelerini okuyanları, daha buna benzer tarikat kitaplarını ezberleyenleri anlatmak ister «özgür düşünce» derken.. Bir kez de «ben Marx'ın, Lenin'in, Mao'nun da açık açık okunmasınd'an, okutulmasından, satılmasmdan yanayım» dese ya!.. Herkes kendine göre bir düşünce özgürlüğünü savunur ^,gibi geür bana. Sağcısı öyle, solcusu öyle, ortacjsı öyle... "Bir yandan duruşmalar sürüp gider. er» ağır yargılara varilır birtakım düşünce suçları üzerine... Öte yandan herkes İPtediğini düşünecektir, denir. Düşünme, daha önce de yazdım, bir ıssız köşeye çekilip arpacı kumrusu gibi dalmak değildir düşlere... Düşünce başkalarına iletilince, başkaları tarafından tartışılınca, benimsenince. ya da redtîedilince, kısacası elle tutulur gözle görülür bir «şey» olunca, soyutluktan kurtulunca, «düşünce» olur ancak. Sözdür, yazıdır, düşünceyi belirtmenin yolu. Sözcüklerle duşünülür, dumanlarla, bulutlarla eriyip giden hayallerle değil... Tehlikeli bir oyun b u : herkes düşünsün, düşündüğümi savurvsun, yazsın, hatta örgütler kursun, toplantılar yapsın, kitaplar yazsın, çevirsin... Özgürlük var bu ülkede!.. Sonra bir kaç yıl geçer aradan, işler değişir, düşünmek, yazmak, konuşnîak, kitap okumak en büyük, en bağışlanmaz birer ağır suç oluverir birden! Evler basılıp kitaplıklar ditfik didik edilir, daha birkaç gün öncesine dek satılan kitaplardan biri ele geçti mi haftalarca gözaltmda kalırsın durup dururken... Koca koca profesörler, yazarlar, aydınlar sobalarda kitap yaktılar sabahlara dek... İki yıl ancak geçti aradan. «Yasak kitap» diye bir sey çıkarmışlardı ortaya, kimse bilmiyordu nedir bu yasak kitap, nasıldır, ne biçimdir, niçin yasaktır? Bu arama taramacılar kendilerine göre bir «özgürlük» anlayışından yanaydılar: «Özgürlük adına özgürlülük ortadan kaldınlamaz» kafasına uyarak... Bakın «sol» ülkelerde de, «sağ. ülkelerde de buna benzer işler yapılıyor. Çin'de Konfüçyüs'ün «hain» ilân edilmesi de Mao'cu özgürlük anlayışı açısından hakh görülüyor. Sovyetlerde de Soljenitzin gibi büyük bir yazar .Sovyet özgürlüğü» için zararlı bir bitki sayılarak anayurttan koparılıp dışarıya atılıverdi. Eskiden hapse. tutuklar kampına. daha kötü yerlere atılırdı böyle • zararlı» yazarlar. şimdi lsviçre bankalarının önüne bırakılıyorlar. Bu da bir gelişm°dir elbet... Kısacası, her düzen, her ülke, her iktidar «düşünce özgürlüğü»nü kendine, kendi yaravına, kendi çıkarına bir açıdan anlar, benimser. Bizde de Ecevit'in düşünce özgürlüğü çizgisiyle Erbakan'ın, hele heie Demirel'in. Bozbeyli'nin, Feyzioğlu'nun düşünce çizgisi arasında büyük ayrım vardtr. Vermorel'in sözüydü yazının başına aldığım. Özgürlük diye poli tika yapmak, yasalar hazırlayıp uygulamak hakkı anlaşılır elbet. Ya zı ile sözle ortaya konan her düşünce kendine göre bir yön, bir anlam vermek ister lopluma. Politikalar da, yasalar da kendilerine göre bir düzen getirecektir, o zaman da özgürlük yine zincire vu rulacaktır. Tam özgürlük. alabildiğine düşünce özgürlüğü ancak, sözcüğün gerçek anlamıyla anarşistlerin bir düşüdür. Kimse kimseye karışmayacak. herkes her seyi yapacak. her düşünceyi söyleyecek! Böyle bir şey hiç bir zaman olamadı, olamaz da... Bütün sorun toplumlar içinde, büyük çoğunluk için yararlı düşünceyi savunmak, gerçekieştirmek. Zamanla o yararlı düşünce de gelişir, nitelik, anlam değiştirir. Bir zamanların «yararlı» sayılan düşuncesi çağın gerisinde kahr, eskir, bayatlar, zarar vermeye başlar. Yeni bir düşünce çıkmca karşısma bu kez baskıyla, korkuyla, sert yasalarla o düşünceyi önlemek ister. Böyle gelmiş böyle gider bu, gidecektir de... lyi niyetli yöneticiler arada bir toplumlara gerçek düşünce özgürlüğü olanaklarını tanırlar, sonra bakarlar ki çıkar yol değil. Bu kez yeni, daha iyi, daha yararlı yasalarla kısarlar o özgürlüğü. Bu bir kısır döngüdur, bütün iş bu çarkın iyiye, yararlıya doğru dönmesidir. Gerinin, yararsızın yararına. mutlu azınlık çıkarına decil... TURİZMİNE GENİŞ BİR ALANI OLUMSUZ ETKİLEYEBİLÎR. Kaptan Necmettin AKTEN denizlerdeki hayat «İ40 ölmüstür. Değişik deniz ve göllerde ya pılan incelemeler endişe verici sonuçlar ortaya koymaktadjr. Baltık denizinde, 1900'lerde ',', 30 olan oksijen konsantrasyonu, dö külen endüstri artıklan yüzünden 19"ft)'de "o'0'a düşmüş'tür. «Deniz hayatı açısından bu deniz öliidür. Fransa'da, denize dökülen ırmakların '« 3,3'ü aşın kirlidir. Avusturya için bu oran °ol5, Polonya için °o 35, Macaristan içinse O.o7'dir. Yine, aşın kirlenme yüzünden Thames nehrinde 1833 den beri Tuna balığı yakalanama maktadır. Seine nehri gırişinde de 1900'lerde var olan 50'yi aşkm balık türU bugün yokolmuştur. Deniz kirlenmesi deniz turizml ni de büyük ölçüde etkilemektedir. îtalya ve Fransanın Akdeniz kıyüarındaki denize yakın turistik otellerin pek çoğunda yüzme havuzları bulunmaktadır. Denızm yanında havuzlann varlığı, o yöre denizinın temizlıği hakkında turist üzerinde olum suz etkı yapacaktır. Buysa turizme bel bağlamış ülkeler için korkunç bir handikaptır. Nıtekim, Cannes, Riviera gibi plaj ları ile övünen turizm merkezleri, deniz kirlenmesi yüzünden, «havuz» ve «güneş» turizmine kaymak zonınluğiinu duymuşlardır. da bırakacak, uluslararası denizcilik itibarımızı düsürecektir. Çünkü birçok ülkeler konvansiyon ışığmda kirletme konusundski mevzuatlarına ağır cezai hü kümler koymakta ve bu smırsız sorumluluğa kadaı da varabümekcedfr. Bu durumda ömeğin, . Florida Jnyılannda gemıden denize akıtılacak bir litre petrol için bile, armatör gemisi ve tüm varlığı ile sorumlu tutulduğu gibi, bunlar mahalli otoritenin biç tiği cezayı karşılamadığı takdirde Türk Devleti de otomatikman yükümlülük altına Rirmektedir. Böyle bir olayın Türk dıplomasisi için zorlu ve uğrastıncı anlar gerektireceği ortadadır. Oysa, Dısişleri Bakanlığımn normal fonksiyonlanndan sayılması gereken, Türkiye'yi ilgilendirmese dahi uluslararası alanda işgören denizcilik kuruluşlanmızı oağlayan mevzuatı duyurma görevi, bu konudaki aksamalar yüzünden denizciliğimiz için istenmej en sonuçlar doğurabılecektir. Kuşkusuz, böyle Dir durumda armatöre izafe edılecek scrumluluk, Dışislerı Bakanlığımn, Uluslararası alanda nizmet görmeleri bakımından Türk armatörlerini bağlayan mevzuatı yolunca duyurmamasından doğacaktır. Sanırız ki. Dısişleri Bakanlığı Türkiye'vi bağlamayan hiçbir uluslararası mevzuatı bilgi edinmeleri için denizcilik işletmelerimıze duyurmamaktadır Oysa bu fonksiyon denizcılie1mizın aksamasız işleyebılmesi için son derece önemli ve gereklidir. mi sonrası hastanelerimiz deri hastalıkları kliniklerine başvuran hastaların sayıca gösterdiği artış arastırmaya deger niteliktedir. Konu bu yönüyle de Saglık ve Sosyal Yardım Bakanlığıru sorumluluk altına itmektedir. Halkımızuı sağlığını dahi etkileyen bu konuda Türkiye'nin çabasizlığına karşın, pek çok Ulke, karasulan içinde yapılacak kirletmeler için ciddi tedbirler almıstır. örneğin, Yunanistanda deniz kirletmesine kar şı uygulanan ceza 50 milyon drahmıye kadar çıkmaktadır. Yine, bu ceza Arjanlın'de 100.000 pezos, Japonya'da da 200.000 yen'dir. Bu konudaki örnekler çoğaltılabihr. Türkiye ticarî, turistik, sağlık ve diğer konulardaki, çıkarlarım kollamak bakımından deniz kirletmesini incelemek ve bu konuya ivedilikle eğilmek zorundadır. Yoksa, deniz tıcaretinden deniz turizmine kadar uzanan değişik konularda ülkemizin ciddi çıkar gerilemesiyle karşı karşıya kalması ve çıkar dengesinin bu daldaki rakiplerimiz lehine bozulması kaçuulmaz olacaktır. OKUYUCU MEKTÜPLARI Başbakana Duyulmamış şey! açık mektup BÜLENT ECEVİT, Ülkemizin sorunlarının nt kadar çok ve üslenmış olduğu nuz görevin ne kadar güç olduğunu çok iyı bılen bir yurttaş olarak bız bazı memurların bir sorununu dıle getirmek istiyorum. 657 sayılı personel yasasının yürürlüğe gırmesmden, 1327 sayılı yasa üe değistirilmesinden ve hele sayılan akılda tu tulamıyacak kadar çok yasa hükmünde kararnamelerle yamalı bohçaya çevrilmesinden sonra da memur iken yüksek öğrenımım tamamlayan bizlerin durumu bir türlü düzeltilememiştir. Bilindigi gibi jüksek öğrenim görmüş memurlar, idarî hızmet ler sınıfında göreve başlatıldıklarında personel yasasma göre 10. derecenin 1. kademesinden maaş almaktadır. Bu arada memur iken bir olanak bulup ömeğin gece çalışüan kamu hizmetlerinde görev alıp, gündüz öğrenimlerini sürdüren ve yüksek öğrenimlerini bitiren lise öğrenimli memurlar da 10. derecenin altmda geçmiş olan hızmetleri göz önünde bulundurulmadan, 10. derecenin 1. kademesinden yeni görevlerine başlatılmaktadırlar. Şımdi ehmızi vıcdanımıza ko yuv, değıştırile, değıştırıle tanınmaz duruma sokulan 1961 Anayasamızı önümüze açarak düşünelım; sekiz on yü veya daha çok kamu görevinde çalışmış iken binbir güçlükle yüksek öğrenımım tamamiayan ve yaşamında ilk kez kamu görevinde sorumluluk alacak olan gencm durumunun aynı düzeyde düşünülmesi ve memur bareminin aynı derece ve aynı kademesine intıbak ettirilmesi Anayasanın eşitlik ılkesine uygun mudur? «Ak günlere» umut bağlayan ların ak umutlan içinde tüm haksizlığa uğramış memur arkadaşlar adına personel dairesi üzerine serpilmış olan ölü toprağının kaldı rılmasım va yüksek öğrenim döneminden önce geçen hizmetlerimizin ds rece terfiinde göz önünde bulun durulmasını ve haksızlığın düzeltilmesini diler, saygılar sunanm. Süleyman AGlRBAŞ Tanker filosu Dünya denizyolu taşımalarının ağırlıkça '> Wa yakın kısmını petrol taşımaları teskil etmekte ve bu miktar yük, 212,4 milyon dedveyt ton tutarındaki tanker filosuyla taşınmaktadır. Ne var ki, petrol taşımalann.ın özelliği olarak gemiyle taşınan yükün, ortalama bir değerle r ^ 2si boşaltılamamakta ve tanklara alman balast (safra) suyuyla kanşmaktadır. Balast suyu da içindeki artık kirletici madde ile birlikte gemi yeniden yuklemesinı yapmadan önce, varma limanında ya da sefer sırasında denizlere basılmak tadır. Dünyada tankerlerin Te 80'i balastlarını rafinerilerdeki kara tesislerine basmakta; ge.i kalan c i 20 ise fütursuzca deniz leri kirletmektedir. Deniz kirlenmesi denizdeK". hayatı olduğu kadar, insan sağlığını da tehdit etmektedir. Torrey Canyon tankerinin Ingiltere açıklarınrfa karaya oturmasından sonra deniz* dökülen 100 bın tonu aşkm petrol. çevrerfpki deniz hayatını ve de deniz turizmini tehlikeye sokmuştur. Kazadan sonra bilim adamlannca yapılan araştırmalarda 5711 tane petrole bulanmış dalıcı kuş ele geçirilmiştir. Bunlardan 37 tanesi bir ay içinde ölmüş geri kalanların ancak 120 tanesi uzunca yaşayabılmiştir. Yine, kirli de nizlerde yakalanan balıklardan insanlarm zehirlendikleri de olağandır. Yeni konvansiyon VEFAT Riyasal Bilgiler Fakültesi mezunlarından. Eminönü ve Fatih Vergi Dairelerinde muavin ve başmuavinliklerde bulunmuş, bilahare serbest malî müşavirlikte ve Istanbul Gazeteciler Cemiyetinde uzun zaman malî muşavirlik gorevi yapmış. Antalyah raerhum Halil Tuğcu, merhume Sıdıka hanım ile Rafet Tuğcu'nun oğulları. raerhum Ahmet Şapçı ile merhume Adile hanımm ve Şerife Şapçı'nın damatları, Ayşe Tuğcu'nun biricik eşi, Kadir, Nejat ve Kemal'in sevgili babaları, merhum Fahri Başar, merhum Kemal Ant, Vedia Ayrancıoğlu, Turgut Tuğcu. Gönul Gürcan, Neclâ Ardag'ın kardesleri ve ağabeyleri, Rıfat, Yaşar, Salih, Mehmet, Osman ^apçı'nıı. enişteleri, CAVIT TUĞCU 21 Şubat 1974 Perşambe günü vefat etmıştir. Cenazesı 23 Şubat Cumartesi günü oğle namazını müteakip Şislı Camünden alınarak Zincirlikuyu mezarlığına defnedilecektir. Mevlâ rahmet eyleye. A 1L ES t (Cumhuriyet 1484) Yukardan ben sıralaya geldığimız nedenlere yakından eği len ve çıkarlanın görebilen uluslar, denizlerinın kirletilmeMevzuat ve Türkiye mesı, halk sağlığının korunması, Deniz kırlenmesi konusunda deniz turizmlerinin ölmemesi vs. ıçın gereken tedbirlerı almış Türkiye'nin tutarlı bir mevzuatı lar; hatfa bu konuda diğer ulus da yoktur. 618 sayılı Limanlar ları da harekete geçirmışlerdır. Kanununun 11. maddesı, kanunun adından da aiılaşüacağı giTürkiye'nın de üye olduğu hü bi, ancak liman sınırlan içinde kümetlerarası Denızcilik Da kalmak kaydıyle liman baskannışma Örgütü (IMCO\ 31 ekim lîklarma 251000 TL. arasında 1973 tarihinde, «Gemilerin de ceza yetkisi vermektedir. Ne var nizleri kirletmelerınin önlenme ki sözkonusu kanunun 4. madsi hakkında Uluslararası Kon desinde belirtilen «Liman Reislivansiyonu»nu kabul etmiştır. ğinin yasak ettiği yerlerde pasaKatılan ülkelerm lıstesinı gös kül, moloz, safra ve süprüntü ve teren orijinal metinde Türkiye emsali gibi şeyler atılmaz» fıkmizin adına rastlayamadığımız rasımn akaryakıt kirletmesini bu konvansiyon. Türk denizcili kapsadığı da kuşkuludur. ğinin geleceği ve de gelişmesi Karasularunızın Kirıetilmeye açısından hem önemli, hem de karşı mevzuat ve denetim şembağlayıcı yenilikler getirmekte siyesi altına alınmamış olması. dir. Türkiye'nin başka çıkarlarım da Öncelikle, konvansıyona ka etkileyecektir. Ömeğin turizm tılan üye ülkelerm liman ya mevsiminde bu alandaki çabalada akaryakıt terminalleri arasın rımızı baltalamak amacıyle plajda yapılacak akaryakıt taşıma larımızı ve kıyılarunızı kasten larmı yürütecek gemiler için en akarjakıta bulayacak yabancı temasyonal bir sertifika veri bir gemiye karşı Türkiye'nin hiç lecektir. Ancak, bu sertifika. bir hukuki müdahaJe olanağı konvansıyona katılmayan ülke yoktur. Oysa akaryakıta bulanmış bir plajda, en hafifinden gemilerine verilmeyecektir. nıantar nastalığıyle kendini kurTürkiye bu konvansıyona katıl taracak bir turist ise denizi için madığma, dolayısıyle üveliği de seyahat edeceği ülkeler listesinsözkonusu olmadığına göre, den Türkiye'yi silecektir. NiteTürk gemileri konvasiyona âkit kim, son yıllarda, deniz mevsiülke limanlarından, Kendi yüküItenizlerdeki hayat ırüz dahi olsa vük alamıyacak t " fc^*^^^»'^.'*'k'*.^*^*^^«V'^ lardır. Bu durum üstelik yaban f DtŞ TABİBt t Petrol, yüzlerce değişik türevcı limanlar arasında tasıma valeri bünyesinde toplayan bir ka pan gemilerimizin konvansiyon rışımdır. Bunun bileşimi ve ze hükümlerini uygulayan Iımanlara hirlilık derecesi bir petrol ya sefer vapamamaları tehlikesını tağından diğerıne değişir. Do de doğuracaktır Zira, otorıteler Saat 13.30 19.30 layısıyle, kirletme sırasında çev geminin deniz kirletmesine karSamatya Cad N o : 400 redekj etkinın belirtilen bileşim şı elverişli olduğunu gösterir ser TELı Zl 75 82 ve zehirliliğe bağlı olacağı doğal tifikayı gördükten sonra gemiye dır. Nitekim bir yataktan alman ve yüklemeye izin vereceklerdir. petrol suda çözülürken, başkası Buysa, Türk denizciliğinin ticaoksitlenir. Yine petrolün yüksek ri menfaatlerini zedeleyecek gö••••••••»•• • • • • • • • •• • kaynama noktalı türevlerj geç rünüştedır. buharlaştıklanndan suda uzunca DOKTOR Tedbirler süre kahrlar, bütün bunlar deTARIK Z. KIR3AKAN; niz çevresi ve insan sağlığı üzeKonvansiyon ayrıca deniz kırrinde değişik belirtiler doğurur. lenmesinin önlenmesi bakımınOeri, Saç ve Ziihrevl ' Hastalıklar Mütehassısı ', Dünya denızlerinde kirlenme dan gemilerin alması gereken lstiklâl Cad. Parmakkapj • yaygınlasmaktadır. Fransiz bi birçok tedbirlen sıralamaktadjr No: G TEL: 44 10 73 G ', lim adamı Jacques Yves Cous Bu bilgilerin armatörıerımize ile X göre, son yirmi vılda tılmeyişi gemilerimizi güç durum •»••»••••••••»•••»»• rf* Turan Kövü'nde tehlikeyle basbaşa bıraküan evlerden üçü: Sol alt köşedekiler... Yukarıdaki fotoğrafm hazin hikâyesini kısaca anlatmaya çalışacağım. Gerçekten de öyle oldu, işte ger çek... Zamanuıda iktidarda olan bu partiye oy kullananlara üçBu fotoğraf Kayseri Gezi beş konut yaptınlırken, diğerle ri hava aldı!.. Üstelik konutları Turan Köyüne aittir, yapılanlar her türlü pis enkazKaya düşmesi ve mağara çök lannı bırakıp gitti. Kalanlar iki mesi tabiî âfetine mâruz bu kö türlü tehlike ile karşı karşıya yün konutlarrnın başka yere kaldı! nakli çalışmaları bizleri sevin1 Sıhhat yönünden. dirdi. Ancak; adam kayırma ve ezme işleri bu işlere karışınca, 2 Konutlannın afete madefalarca da üzüldük. ruzluğu yönünden. Şöyle ki; Imar ve Iskân Baîsterseniz sayılanru da söyle kanlığının çalışmalarına siyase yeyim. Kasıtlı rapora göre katin sirayet ettiği açıkça bu relanlar 11 konut. Taşınanlar simden de görülecek. Aksini id dia edenlere ricam; köy, yerin 23 + 83 + 59 + 55 = 220 konut de duruyor; gelsin görsünler!.. Milyonlarca ton ağırlığındaki Fotoğrafta solda görülen, ilgili kayaların ilkbaharda toprağın gevşemesiyle bu konutları ve jeologlarca 300 metre doğuda içersinde Türklük onuruna ya gösterilerek âfet sının dışına çı karılmıştır. En gülünç tarafı kışır şekilde yaşammı sürdüren bu konutlaruı krokideki ye lerl tabiattan sileceği muhakkak rinde 50100 yaşmda dev gibi tır!.. Bu konut sahiplerinin çeceviz ağaçlan var. Acaba bu şitli müracaatları neticesiz kal mıştır. konutlar cevizlerin kökleri ara sında mı ki? İşte bir tarafta Sayın Nebil Oktay'm isteği ile kroki bir tarafta gerçek .. Bu buraya bir müfettiş gönderileişe serçeler de güler değil mi? cekti. Hani nerede o vaatler; gel Bizler bu raporlara kasıtlı ra mesin, ondan da ümidimiz yok yerinde por diyoruz. Aksini iddia edene aslında. Bu iddialan bulmayanlar lütfen incelesinişte meydan buyursunlar görsün ler. Jeologlar da her halde biz ler. Bakanlıkta ve ilgili daireler. siyasetin esiriyiz diyecekler! Di de kayıtlar mevcuttur. yecekler; çünkü başka türlü bir Bu hazin sonuçtan kimler so iddialan olamaz. Çünkü, köyde. rumlu ise, «fotoğraflar yanlış ki art niyetli ve bir siyasî par krokiler doğru» diye aynı sahi tinin propagandasını yapan Der felerde imza koysunlar da göre neğe bu konut sahipleri üye delim. Gerçekleri görebilecek sa ğillerdi. Üstelik bu demeğin yö yın yeni Bakandan bu konuyl» neticileri, propaganda yaparak ilgüerunesini arz ederiz,. bu partiye rey vermezseniz, ko nutlannız çılcmayacak, dediler. 11 konut sahibi Orhan TÜZÜN }
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle