16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 11 1f >74 KALKMAK îfltfc & # PEBEİ.ENDL. PÜMYA KAPfWKESiL KAfcATE, J U Po, TEKVANPO PA £ Y K && » r r & 5 H W Y K £ TA?ÛH üLKESÎNİN Ll T Oifri BöyÜK^ÖC ÖAYdlMfKlM/U)A Toz Duman İçinde TALİP APAYDIN 140 Hasibe kadm belini tut&rak kapıya kadar gelmıştı: Gdtürmeyin onuu! Nereye götürürsuCÜz... Yetişin komşulaar! diye bağırdı. Sus, het! Kınk kapıyı suratına kapattüar. Yürü, hadi! Bilal vürüyemiyordu. Iki kolundan tutmuşlardı, sürüyerek götürdüler. Görenler kapılara, pencerelere yığılıp arkalanndan baktılar. Eyvab. Bılân yakaladıiar. Tüü, gitti adam. Ulen hani kaçtıydı bunlar? Evde miymiş, hay Allah! Kımisi acıyordu, kimisi korkuyorau. Ama ktosenin elinden bir şey gelmiyordu Köyün tayısmda biraz beklediler. Bilâl'i yere oturttular. Askerlerden birisi agzına sigara verdi: Al bakalım Türk oglu, benden sana bir iyılik. Şimdi arkadaşların da gelır, ondan sonra şenlık yapanz. GUneş doğmuştu. Fakat Bilâl'in yüzü kapkaraydı. Derin çizgiler oyulmuştu yüzüne. Sıkıntıdan terliyordu Başı dondü. Sigarayı yere ttikürdü. Beğenmedin mi Kemalci? Baban mı içti o sigarayı? Bılâl cevap vermedi. İçinde karanlık bir agrı büyüyordu. Öbür ekipler boş döndüler. Kimseyi bulamamışlardı. Bilâl'i görünce sevındiler: Oo .. lyi be. Bilâl bu demek? Kemalci çete? Nerdesiniz ulen? Nerde obür arkadaşların? Genç subay önce alttan alarak, sonra git. tikçe sertleşerek sorguya çektl. Nerde saklandıklarım, kaç kişi olduklarıru öğrenmek istedi. Bilâl cevap vermedi. «Bilmiyorum» dedi. Peki. Biraz sonra bilirsin. Götürün karargâha. Kollarına gırip sürükledıler. Geride bir asker tüfeğıni, fışekligmı taşıyordu. OCe yaptım ben, ne yaptım . » dedi fcendi kendine. Kafasımn içinde parçalanrmş cam kmklan beynine batıyordu sarki. Öyle acıvordu bir yerlerı. Fakat vürüdükçe açıldı, içıne bir güç toplandı. •Söylemem, dedi, öldıir selpr bıle söylemem. Olmaz! Her şeye dayararan, söylemem. Allah sen kolayhk ver.» Karargâha vanp komutana çıkarcular. KemalcUardan Bilâl... Hımm, öbürleri nerede? Söylemiyor. Nıye söylemiyor, söylesın! Beyim, ben onlardan ayrıldjm. Nerd» olduklarım bilmiyorum. Şu taraia doğru gittıler. Ne tarafa? Afyon'a. Sen niye gitmedin? Karım . Dün sizinkiler karımj dövmüş ler. Evde hasta yatıyor. Demek gece buradaydınız ? öyleyse gene buradalar. Nerde saklanıyorlc.r, söyle 7 Bilmiyorum. Sovle Türk oğlu, boşuna dayak yeme. Biz Kemalcılere bir şey yapacak değıliz. Silahlarıruzı alıp bırakacağız. Ama söylemezsen .. gebenrsın burada. Bilmıyorum. Haberim yok! Korkudan bağırarak söylemisti. Subay dikkatle yüzüne baktı: Bıliyorsun. BelU ohıyor ışte. Söyle de kurtul. Uâraştırma bızi. Bilmiyorum1 Yıkın! Çıkarın ayakkabılaruıı. Rezil senii... Vurmaya başladılar. Vurdukça her yeri birden sarsılıyordu. Dışlerini sıkıyor, dayanmaya çalışıyordu. Gözlerıni yumdu. Acı gıttıkçe dayanılmaz hale geldi. Söyle, nerdeler? Bilmiyorum. Bil mi yo... Ayaklarının altı parça parça olmuştu. Simsiyah kan akıyordu. Söyle? Duymuyordu artık. Bir süre daha vurdular. Ufak tefek bir adamdı ama dayanıklıydı. Söyletemediler. Kumandan elleri arkasında gezinerek geldi: Ne oldu" dedi. Söylemedi miî Söylemiyor kumandanım. Başını salladı: Böyledir bunlar. Keçi gioi inattırlar. Karısı var mı bu herifin? Var kumandanım, evde. Getirin buraya. Belki o yolla söyletiriz. Askerlerden bırisı selâm durdu: Hasta kumandanım, yürüyemiyor. Neyı varmış? Dün soyletmek için bizim arkadaşlar dövmüşler.. Hunm. Kamyonlardan bırinl götürün, alın gelin. Bunlar namuslanna duşkün olur. Kansınm yanında söyletebilirız. Başüstüne. Dört asker bir kamyona atladılar. Tacım köyüne sürdüJer. Bilâl'in evinin önünde durun ca herkes bir şaşırdı. Kapı aralanndan bakmağa başladılar. Hasibe kadını askerler kamrona bintfırmek ısteyınce gürültü yükseldi. Mıllet oraya toplandı. Neeye götürüyorsunuz. fcast* zatı. Bırakın, ayıptır, günabtır. Allahınız yok mu sizin? Anoo! Anoo... Ortalık kanştı. Askerler zor durumda kaldılar. Çekilin be, karışmayın! Komutan ifadesini alacak. Gene getireceğiz. Kocası da orada. Çekilin! Zor aldılar ellerinden. Kamyona atıp sürdüler. Hasibe kadın bajınp çağırıyor, yırtınıyordu. Çocukları arkasından koştular. Birisi tozun topragın içine düştü. Herkes ayaktaydı. Kimisi ilenıyor. kimisi söğüp sayıyordu. Gâvur oğlu gâvurlar, ne isterMniz eksik etekten? Kocasını gbtürdünüz ışte, bu da ne o . luyor! Amanıın, keşke hep göçseyaik koyden, kımse kalmasaydı keşke... (DEVAMI VAR) BİR «BALIKÇI» VARDI O IstanbuFdayken evi badana ettiraıişler bu yüzden de duvarlara yazdığı notlar silinmişti Şadan GÖKOVAL1 Arkasında ölümsüz eserler ve amlar bırskan «Balıkçı» yok artık... Bodrum'a sürgün olarak geldiği ilk aylarda zamanın Bod rum Belediye Başkanı, Balıkçıya geür ve bir istekte bulunur: Cevat Bey, lsmet Paşa maıyetı erkânıyla biilıkte Bodrum u şereflendirecek. Bilıyorsun ya ben de Halk Fırkasının Bodrum başkamyım. Onları karşılarken bı r konuşma yapmam gerek. Sen hazırlayrrer bu konujmayı.. Bır yandan şurdan burdan derlenmiş masa ve ıskemlelerle dükkânlardan bıri Halk Fırkası Bodrum llçe Merkezı haline getırılirken, bır yandan da başkanın yapacagı karşılama soylevı hazırlanır. Cevat Şakir vatanımızı işgal eden yabancı devletlen leş kargalarına benzetmekle başlayan bir konuşma hazırlamıştır. Belediye ve Fırka (Partı) Başkam bunu bırçok kez okuyarak ezberlemeye çalışır. Balıkçı da bır yandan bu konuşmayı etkili hale getırmek için konuşma biçimı öğretmeye çalışmaktadır. Nihayet beklenen gün gelir. İsmet Paşa'yı getiren vapur Bodrum limanma dcmırler. Hava fırın gıbi sıcaktır. lsmet Paşa ve yanındakıler kapkara jaketatay ve sılındır şapkalar ıçınde kayıkla nhtıma çıkarlar. Bodrum evlerının aklığı ile tam bir kontras teşkil etmektedir gelenlerin giyinimi. Bodrum Halk Fırkası Başkanı başlar söyleve.. Başla r ya, sıcaktan ve heyecandan da ılk kelimeden sonrasını bır türlü getıremez. Kınk plâk gibi: Kargalar .. Kargalar... Kargalar sözünü hiç değilse on kez söyler. Sonunda cümlenin sonunu getirir de büyük bir skandal önlenir' . lı sokakta Merhaba apartmam nın uçuncü katındakı kapısının zıhni çaldım. Balıkçı salonda oturuyordu. Yuzu her zamanki gıbı aydınlıktı Meltem gıbı bır guluşme d o laştı. «Göreceğım geldı seru yahu, birkaç yol beni aranıışsın üzüldüm» dedi. Salondan otunnayıp, Balıkçırua çalışma oâasuıa geçtik. Odayı göıilnce şa^ırdım. Düzenı değışmıştı. Duvarlarda pırıl pırıl badanalıydı. Balıkçı: Sorma Şadan, ben stanbul' dayken evi badana ettirmişler. Tabii duvarlara karaladığım not lar da torunlannm boy ölçüleri de silinmis. Kitaplan ise rastge le alıp kovmuşlar. Şimdi ne nerede hiç bilmiyorum, dıye dert yandı. Uzun uzun konuştuk. Dışişleri Bakanlıgına verdiği «An Outline o£ Turkish History» adlı kitap için 39 bın 275 lira telıf hakkı aunıştı. Istanbul'a da bu sayede gidebilmişti. Aylardır her dalgayı alabilen çok iyi bir rad yoya ihtiyacından sözederdi. Bak tım, ıyi bır transistörle radyo da almış. «Çok ucuzmuş yahu 900 liraya füdım» dedi. Parası varken aldığı her şay ucuz gelır cii Balıkçıya. Neyse, ona Azra Erhafın 8 Eylül 1971 tarıhlı mektubunu okudum. Sayın Erhat, mektubu Kartal Maltepesindeki Askeri Tutukevinden yollamıştı bana. Kendisine de okudugum için bu mektuptan çok duygulandı Balık çı. Soz dondü dolaştı olüme gel dı. Bu konuda hem duşüncelerıni öğrenmek istıyor, hem de kor kuyordum. Ölümü kondurmak istemiyordum ona. Kendısı açu. Bu Balıkçınin vasiyeu'ydi bence. Şoyle dedi: «Yazacağım bu ama, belki ya zamadan gıderim, sana şimdiden soylemiş olayım: Bodrum'a gömülmek istiyorum. Bıttabi orayı çok sevdim. Hayli hizmetim de geçtı. Belediyeye de yazmak istiyordum ama sana söyliyeyim dalia iyi: Mindost Kapısı taraflarmda bir yere gömsünler beni. Yanımda Haticeye de (eşil bir yer ayırsınlar. Sakın mermer, beton lalan istemem ha. Bir taş bulun, uzunca bır taş. Yazısız. Onu dıkın mezarımın başma. Falanca oğlu filancaymış da şu tarihte doğup bu tarıhte blmuşüm .. Katiyen yazı istemiyorum, basit bir taş. Eh, bizim tekne su almaya başladı. Şatafatı da sevmem. tepelere, denız goren yerlere gömülmem şart değil. Nasıl olsa yattığım yerden denizi seyredemem. Denizi, ruhumda yaşatıyor, gönül göztiyle her zaman görüyorum. Mezann ne önemi var. Hani Kardınalin birisi mezar taşı na «Burada kımse yok» dıye yazdırtmış. öldükten sonra ben kendıme değıl, toprağa, doğaya lozımım. Galıba ruhun yaşaması da bu. Topraktap oldujc. V^ra^a donuyoruz. Zamajıla ıncir mı oluruz, lâle mi, kimbilîr? Ben öldükten sonra yokum. Bakşana firavunlar ehramlar yaptırdılar da yine yoklar. Şimdi ınsanları donduruyorlar. Bakarsın günün bırınde uzaya yollayıp yıldız yaparlar ölülerı. vörüngeye gıren bır olu! Bıttabi ısı da sıfırın altında bılmem kaç yüz... Döner durur yörüngede. Bız aya gidıyoruz dıyelım; Bir sürü ölü yüdiz olmuş dönüyor. Aaaa, Dale Camegie geçiyor. Bak Russel'a... falan deriz değil mı ya? Toprak bizi istedıği gibi kendisine benzetecek. Yararlı hale getırecek. Yoksa cesedin ne değeri var. Yani ille insan bakiyesidir diye önemli saymalı cesedi?» ledim. Bir yandan da «Anadolu Uluları» konusunda anlattıklarını yaziya dbküp kendisine okuyordum. Anlaşılan o kitabı kendısı yazamıyacaktı. Çeşıtli yazilarından derlıyor, zaman zaman da anlattıklarını banda kaydedıp, oradan daktılo etmemi jstiyordu. Bu arada şunlan söyledı: «Suat (oğlu), sık sık zıyaret edebılmeleri için beni Izmır'e gömmek ıstedıklerını söylüyor. istemem yahu, Bodnım'u severım bihrsin. Beni ziyaret için çocuklar ara sıra da olsa gezmış, hava almış olurlar. Zaten ben saygı duruşu ısteyecek degılim ya. Balıkçıya bir «Merhaba» yaraşir. Bır odpdan bir odaya geçemiyorum. Bakarsın yüreğım duruverır. Anadolu ülulan'nı anlatmayı bıtiremezsem, anlattığım doğrultuda tamamlarsm. Aman, dediğim gibi: Tales. Demokritos ve Homer'e ağırlık verilmeh. Ama, «Hey Koca Yurtna bir önsöz yazmak istiyorum.» Ve o büyük insan, koca sanatçı, doldurulmaz bir boşluk bırakarak çok sevdiğı bır yurt t>cirçası olan Ege topraklarma gömüldti, kanştı, gıtti. Gerıde olümsüzlükler bırakarak. «Anadolu Uluları» 25 Hazıran 1973'tekı zıyare tımde bu dev insanı, Halikarnas Balıkçısını hiç de ıyı görmemıştim. Morali çok bozuktu. Yanm sayfa yazıncaya kadar canım çıktı dedi. Teselli edıci sözler soy Go'türün arka taraia. Yıkın sopanın altına, soyletin. Çadırların arkasına götürdüler. B İTT İ D1Sİ BOND • '•! Rl DA NESİ ? DBMia mu O DA O/VIALA SİB» BiE«?Ey Balıkçı ve ölüm Balıkçıyı uzunca bir süre gormemiştım. Istanbul'a genel saglık kontrolü ıçın gıtnuş, bır süre önce dönmuştüm. İî Eylül 1971 Çarşamba akşamı Balıkçının Hatay semtinde 232 numara İlk Serinln 2. Kitabı MELİH CEVDET ANOAY 11 Şubat Rum! TA KVİ M Muharrem 18 Yeıı i Taıırılaı CIKIYOR 'İTJll: 15 IİB» 1389 Ocak 29 Hlcri 1394 6 59 122 Guneş 12 28 651 Ögle 15.18 9.41 Iklndi 17 38 12 00 Akşam 1 32 Tatsı ısıo 5 21 11 45 İmsak TİFFANY JONES VEFATLAR İÇİN Kıymetlı hocalar ve duahanlardan muteşekkll cenaze merasim ekibımız bır telefonla emrınizdedir. Gazet« ilânı ve umum muamelât için ayrı ücret alınmaz. Cenaze işlerini ışletmemiz deruhte eder. Acı günlerinizi paylaşırız. GARTH TEL: 47 20 06 İslâm Cenaze İşleri NOT : Bütün muameleler işletmeye ait olmak uzere yurt içı ve yurt dışı, yurt dışından yurda cenaze nakli yapılır. Günun her saatinde emrlnizderlır. İsieme adresi: ÇA6DÂŞ YAYINLARI Cagaloğlo Halkevi Sokak No. 39 f4l ÛZEGı'NE F l P T2\KANCI (Çiçek Reklftm: 198) 1183
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle