23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 20 Aralık 1974 * ki gün sonra bir yaprak daha dönecek zamandan. Ve 1974 geride kalacak. Dünyamn ve ülkemizin bu yılda geçen önemli olayla nnın üstelerini gazetelerde okuyacağız. îzin ve rirseniz politika olaylarmdan degil, bu yüın son yazısında kendl yaşamımm üniversitede fcalan 40 yılından soz açmalt istiyorum. Evet. 70 yıllık ömrümttzün tam tark yılı üniversitede kaldı. «Geçti» değil. «Kaldı» diyorum. Çünkü dogrusu bu. tsviçre"nin, çok genç yasta ölen kadın ozanlanndan Alice de Chamb rier'nin duygu ve melankoli dolu su di2elerini, oradaki öÇrencilik zamammdan b >1 pek seve*r rim. Bunlan, ozanm Neuchatei Üniversitesrnin tam karşisına dikilmis büstünün kaidesindeki rnermere kazmıslar: Nasıl H, ıssıs pattkalardan geçeB koymiiar, Ak ve yumnçak topanklar bırakırlarsa çalılara yünlerinrten. Bu dfinya yüzfinde vasadıjnmız bfit~"i yerler Ne ysnfc! Hep Wr şeyler aükoyar SzbenliŞHmizden. Cok doğru! îstanbul Üniversitesinin belkl on bin kez pectigim bahçesi. tumaiKfıjhm rnerdivenleri. dolaştıjhm kortdorlan. esM ve yeni sınıflan, kitaplıklan. idare odalan. benim yasamımın en olgun ve akHf döneminin tam kırk yılını ve acı tatlı birçok arulsnnı alh knvriu oralarda. Gençlifcten yaslılığa giden yolu, arahksız, oralarda aştık: onbinleree genci, hukuk biliminin ve inancmın kanatlanyle kanatlardıno vatamn dört bir bucağına oradan uçur duk bir. Busrünkil sflyleyisimfede bu öykünün lrirnl bölümlerini aniataeajhrn sizlere. I Olaylar ve görüşler Universitede kalan 40 yıl Hıfzt Veldet VELİDEDEOĞLU O nrada imza kartonu ile ayakla duran Hicab! Dinç söze kanşarak: «Efendim, bugüa mayısın son günü. Barem Kanununa göre, tayin emrinin eltına bugünkü tarihle (işe baş'.amıştır) kaydı konulup tarafı ilinirden imzalanmazsa, bu doçent, haziran maa;ım alamaz. Mühim dediği herhalde bu olacak> der. görkemli bir yapı idi: askerier girip çıVıyordu oraya. O zamana degin bu kadar büyük bir bina ve yakınındaki yangın kulesinden daha yüksek bir kule görmemistim hiç. Bina ile dış kapı arasındaki talim meydanı uçsuz bucaksızmış gibi geniş göründüydü gözüme. tkinci kez 1924 yazında Ankara'dan Istanbul'a geiisimde bina Üniversitenin olmustu. tçini gezdbn ve yangın kulesine de çıktımdı o zaman. Bugün güze\ ve gölgeli bir park durumunu almıı olan bo« talim meydanı. Dârülfunun Emini 'yani universite rektörüi saym Prof. İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun himmetiyle ağaçlandınlıyordu. Tam 10 yıl sonra, 1934'te. bu dış kapıdan universite bahçesine, bır öğretim üyesi olarak, ilk kez girip çıkıyordum bugün. Bu kapı benim için artık «meslek kapısı. daha doğruîu «devlet kapısı» durumuna gelmişti ve ben devlete yeniden kapılanmıştım. «yeniden» diyorum. çünkü doktora öğrenimi için Avrupaya gönderilmezden önce de, TBMM'nde memur olarak zaten devlet kapıunda çalısıyordum. Hukuk Fakültealne 1934 mayısında doçent • tandıeım zaman bir yıllık hukuk doktoru idim. Universite reformu yenl yapılmlş. Almanya'da Hitler baskısından kaçan değerll profesörler, îstanbul Üniversltesinm türlü fakültelerlne atanmıstı O tarthte tktigat Fakültesi henüz kurulınarnıstı; iküsat derslerl Hukuk Pakülteslnde okunurdu. Pakültede profesörlerden hukukçu Schıvarz, Honig, Hirsch ve eski Darülfünun zamanından kalma Prof. Crozat ile iktisatcı olarak Prn. Pöone Kessler, Neumark ve Büstow vardı. Bunlardan yalnıı üçü (Honig, Hirsch. Neumark • Vnnndi. öbflrleri Alman ırkından<lı. Mecfenl Hukuk Profesörü Schwarz"m derslerinl «ınıfta dillmize ben çevlrlrdim ve yıl sonlannda sınav kâğıtlannı ben okuyup not atar, sonra, ikmale kalanların durumu tle <Pektyl) alanların durumunu ona anlatırdım. Kendİsi hssta oldujhı günler derfderi ben verirdim. Bu çalısma yönteml böyleee dört yıl sürdü. metll olan o zamanki doçent arkadaşlarım Yavuz Abadan Galip Gültekin, Refiî Şükrü Suvla, Ahmet Ali Özeken de benden sonra birer birer bu arkadan ge!en doçentlik sınavının dar hoga^ından çeçtiİP' «Dar boğaz» divorum, çünkü tam dört yıl öğrencilerin «ınavını yapmış, sınıf gejırmış, «ınıfta bırakmış bır öğretim üyesınin sonradan zorunlu tutulduğu doçentlik smavında dönmesi büyük bir skandal olacaktı Alnımızın akıvla çıktık çok şükür bu sınavdan ve ondan sonra 1942'de profesör, 1948* de de ordinarvüs ünvanını aldık. Yazaı Ozgür müdüı? Y Merdivenler ve Zaman Merkez binasının merdivenleri basık, takat çoktur. Tez canlı bir yaratılışım olduğu için, bizim fakültenin bulunduSu ikınci kata 19341935 ytllannda bu basamakîan tW$er ikiser aîlayarak çıkardım Bir sabah birlnci kat <lönemecinde rahmetli hocamız Ebül'Ulâ Mardin'e rastladım. selâm verdim ve vavaşlayarak adımlanmı oia uvriurdum Her 10 15 basamakta bir durup dlnlenlyordu. Bu duruşlardan birinrie bana. «Nurı aynım $u fakülteye asansRr yapamadılar bir türlü» dedi. tçimden, «Bu iki kat lçin asansöre ne eerek var?» diye düşündümdü o gün. Gel zaman. git zaman, 14 yıl sonra. 1948'de asansfir yapıldı. hep onunla çıkmaSa başl^dık. Geçenlerde. henüz emeklj olmadan önce. fakülteye Blttieimde. elektrik eereyanı kesik olriuğu için asan^ör Işlemivordu. Merdivenleri tırmanmak zorunda kaldım. tıpkı Ebül' U'â bevin 40 yıl önçe vaptığı gibi. dinlene dinlene. Rahmetliyi bir kez daha saygı ile anımş j t a o sün ve geride kalan 40 yılı ctüşündüm. Bu vıllar ne de çabuk akıp gitmislerdi, bir rfon»r rr'erriiver eibi. ayaklarımın altından ve bîni netirivernüşlerdl bu günltr»' azımızın başlığını okuyanlar, ceza yasalarının çeşitll yasaklannı ve en bagta ünlü 142'nci maddeyi anımsayarak sorunun cevabını çabucak vereceklerdir: Hayır, ülketnizde yazar özgür değildir. Ama bizim bugün sözkonusu etmek istediSimiz özgürlük, bir ayn nitelilrtedir. Yazar çevresindeki koşullarla sıkısıkıya bağlıdır elbet. Ne var ki. bağlayıcı etkiler, yalnız çevre<3en gelmez. Yazar kendi kişiliğiyle de tutarlı olmak »orundadır yazarken... Sözgelisi ben bu köşede tkinci Abdülhamit'î övebilir miyim? Meşhur Padişahın «Ulu Hakan» kimHğine lâyık bir yüce kişi olduğunu söyleyip. Jön Türkleri satümıslıkla suclayabilir miyimî Yürürlükteki yasalar. bu fikri yazmama engel değildlr ama, bir yazar çağdaş bilime ve tarihsel gerceklere aykın düsmekten sakmıyorsa. böyle yazamaz. özgürlüğü yoktur bu konuda... Bilimsel gerceklere ter$ düsmek Sîgfirlüğünu kullanan. kendi kendisîni yıkar. Jön Türkler'in feodal müstebite ve kompradorlar sultanına karşı burjuva özgürlüklerini savunduklannı anlatmaya bile gerek yok artık... Tarihsel aşamalar içinde. ulusçuluk akımlanrun Abdülhamit sultasını aşan ilerici karaktere sahip bulunduğunu bilmiyenler yazarhk sıfatma da layık değildir. Devlet Kapısı D15 kapısınm üzerinde eski harflerle tDairei umurı askeriye» yani «Askerlik ifleri dairesi» y»nlı iken, üzerioeraermerdenÎstanbul Üniversitesi» plakası konulmuş olan eski Osmanlı Harbiye Nezareti binasma koşarak girdim. Bu bina Cumhuriyetten sonra Îstanbul İıniversitesine özgülenmişti. Yukan çıktun. Mesai saati geçeli 10 dakika olmuştu. Rektörün hedemesi ile tçeriye haber gönderdim Gelsin. demiş. Millî Eğitim Bakanhğının zarfını kendisine uzatırken. telefonla ımhatsa etmemin nedenini daha açık olarak anlatmak ve özür dilemek için birkaç söz söylemek istedim. «BUiyorum, biliyorum» diyerek sczümü kesti. Zarft açma dan önee beni yukarıdan aşağı süzdü ve sonra karfisınd» otuıan Prof. Tahir Taner'e baktı. Rektör şu anda Univeraitenin en yetkili görev. lisi, ban ise en kıdemsiz öğretim üyesi idik. Bir bü yük olarak ne tatlı bir soz. ne bir güler yüz, ne bir bofgeldin. ne de ba*an dilefi! Dondum kaldım ayakta Nihayet zarfı açtı, kısa yazıyı okuduk tan sonra, içinde alay sezdiğim bir sesle: «Tahir Beyefendi, sizin Fakülteye yeni bir doçent tayin edilmiş, mübarek olsun» deyip kâğıdı ona uzatu ve zile basarak Hicabî Beyi çaîırttj. Az sonra ince, uzun boylu, açık renk gözlü bir genç odaya girdi. Atanma emrini ona uzatan Rektör: «Altına lizım gelen mejruhatı vererek getir imzalayayım» dedi ve bana da: «Arnınuz veçhfle bekledik. Muameleniz tamamlandı. Artık gidebillrsiniz» deylp basıyla kapıyı işaret etti. Azıcık duraksamadan sonra kısa ca: <TeşekkQr ederim» dedim ve Hicabl Beyin arkasından çıktım. Difarıda Hicabi Bey bana yakınlık gösterdi. besarı diledi ve fena halde alındığımı görerelc, bana, yazının basına aktardıgtm konusma lan aktardı ve: «Sizden telefon geldiği sırada ben Rektör beyin yanında idim. Eğer ona Barem Kamınunun hOkmünü anlatmasaydım. beklemeyip gi decekti. Çünkü telefona öfkelendi. Bunlar tıp profesörü olduklan için mall mevzuatı bilmezler. dedi. Kendisine içtenlikle teşekkür ederek ayrıidım. îçimden: «Yalnız malî mevzuatı değil. büyüklüğün ve insanhğm ne demek olduğunu da bilmiyor bu •d«nj» diye düşüne düçüne o zaman ahşap olan merdivenleri indim. Bu. benim biitün öjretim üyeliğim süresinde Ord. Prof. Dr. Neset ömer beyle ilk ve son karşılasmam oldu. Diri bir yesilliğe bürünmü? olan babçeyl geçe rek dış kapıdan şundi yerinde yeller esen eski şirın ha\uzlu Beyazıt meydanına çıktım. Düşünüyordum: Bu binayı ilk kez 1922'de Trabzon Lisesini bitirip Istanbul'a geldiğimde dışından görmüştüm. Genis ve dümdüz bir meydantn ortasında yükselen Üzücü Bir Başlangıç GUrlerden Î934 yılı mayisın>n mm e0n«3 Istanbu! Üniversitesi özlük işleri müdür vekiii Hicabt Bey fsonradan îstanbu! Bassavcisı, dah* sonra noter sayın Hicabl Dinç), o samanki Rektör Prof. Dr. Neset ömer trdelo'in Tesnü makamında srunlin son evraMannı fmsav» sunn yor. O tarihte rektörltlk odasi. Universite mer V"r binasmm orta kannrla. Rektörün karsısmHaVi s*ndalvede Hukuk Pakültesi Dekanı Prof. Tshir Taner ver almış. Oda'i* baska kimse vok. O sırada çalan telefonu p»*rtör scar. Bir ses: Rektor Beyefendi tle görüşmek istiyorum. Benim. Efendim tw»n<î«>niz Hıfn (o tarihte heniijs »nvadı kunanılmıyordu). Ankara'dan jçelivomrn. Trenden simdi indiın. Havdarpaşadan telefon «Jdivorum. Hufcuk Fakultesi M<»denl Hukuk Docmtlifin* tayln edlldim. Maarif Vefcalettnin »a yin emrl yammdadır. Bunu rektörtufe bufrün tsktim etmemi sövlediler. Halbuki tren urun bir rö^ar yaotı v« çok «ıç jseldl. Mesai santinm dol masrns az bir mUddet kaldı Hem?n ilk vssıta i!e Universiteye gelivorum. F»»T mesai s«at1 m Cerse HltfMi bir muddet b«»k1»men1zi rlc* edec*'<«m. Cönktt tavin emrimi zonflliniVe hıieiin ta'.tjın etmenln benim lçin bUyük ehemniyetl v«r. Maaç meselesi yüzttnden. Peki. tpçrff edin bakaHm. Pektor Pfke ile telefonu kapar ve Tahir B*y» dönerek: Efendim. Fay.ültemize yeni tayln olunan bir doçent, Universite rektörüne telefon edio makammda mesai saati duında bekieme«ini emir buyuruyor. Maas meselesi İm1ş. müh:mmis. Ben bundan birşey anlamadım. Cörelim bakalım şu doçentl. Dekanlıklar 1946'da Universite özerklik yasaa kabul ediüp Hukuk Fakültesi Dekanı rahmetli Ord. Prof. Sıddık Sami Onar, Rektörlüğe seçüince, Hukuk Fakültesi Profesörler Kurulu da beni dekanlığa seç ti. Fakültenin en genç profesörü idim. Tam oniki yıl önce ilk doçent atandığım zamanki dekan rahmetli Ord. Prof. Tahir Taner*in oturdugu dekanIık odası simdi benim makamım olmustu. Kendisini doçent olsrak ilk ziyaretimde o da, öpkı Rektör Neşet Ömer trdelp gibi. bana odasında yer gTstermemiş, sadece ayakta elimi sıkarak basarı dileğinde hulunmuştu. Bu kez benim dekanlığımı tebrik etmek için aynı odaya geldiğinde ben ken disine büy5k saygı gösterip onun bütün israrma rs>fmen makam knlruğunda oturmayıp, kendisinin yer aldığı koltuğun alt yanındaki koltuğa oturmus ve giderken onu kapıya kadar ugurlamıstım. 12 yıllık sabırlı bir çalısma beni hangl a»a madan hangi aşamaya getirdi diye dusündümdü o zaman. Şunu söylemeliyim ki, Prof. Tahir Taner, bu ilk dekanhğtm süresince bütün icraatımı desttkledi. Yasaya g5re dekanlık sflresl iki yıl idi ve sureri biten deknn. dört yıl geçmedikçe, yeniden dekan lığa seçilemeedi. 1948'de sürem doldu. Aradan dört yıl geçince. 1952'de arkadaşlar beni ikinci kez dekan seçtiler. Bu yazı bir rapor değil, bir anı niteliği taşıdıjından, her iki dekanlık (ürenndeki icraatımın ayrıntılanndan söz edecek değilim. Evet, İsviçreli ozan Alice de Chambriernın dcdi ği gibi. bütün yasadığımız yerler öz benliğimizden bir seyler koparıp alıkoyuyor. Hele insan aynı yerle rin maddl ve manevi ortamında tam ve arahksız 40 yıl geçirmisse, orada çok seyler kalıyor o insanm ruhundan.. Tıpkı bu yıllardan biri olan 1974'te bir daha yaşanmasma olanak bulunmayan çok, pek çok Seyler kaldığı gibi! Aynı çizgide geliştirelim manbgı: Mustafa Kemal'e karsı çıkan yazar özgürlüğünü mü kullanıyor? Belki!... Kuşkusuz Atatürk'e karşı çıkmak özgürlügüne de saygı duymalıyız. Buna karsm. Tflrk lüusçuluğunu antıemperyalist bir eylemle çağdaş temellerine oturtan, feodal desteklere ve komprador payandalanna dayanan saltanatı yıkan, kapitalizmin emperyalizmine karsı mazlum uluslann ilk kurtuluş savaşını veren insanı tarihsel gerçeji içinde değ«rlendirmek zorundaysak Atatürk'e karsı çıkamayız. Ya 27 Mayıs? tkinci Dttnya Savasındsn sonr» üllcede frelt^tirilea komprador kapitsJizmınin rejimi Filipind demokraaydl Bu rejime vnrulan ilerici darbeyi ister tepeden g«Esin, lster aşağıdan desteklemek zorundayız. 27 Mayîs"l eleştlrmek özgürltigdııü yasalanmız yasaklamaz serci: ama eı»rçek bir yazarm bu eyleme karşı çıkması olanaksızdır. «Sola kapah çok partm rejim» üstö örtUlü fasrtrm demekttr. Ustü örtülü faşist rejiml deviren ilerici eylem Türkiye'nin özgürlük aşamasında bir adımdır. Ve bu nitei'.Çi vürtindendir ki bir ilerici yazar, durumunu 27 Mayıs karsısında gaptarken bagamhdır. Evet, Ozgür göründüğü dunımlarda blle karar yerirkea, Ozgür değildir yazar.Keyfince kalem sallayamaz, tarihsel oluşum içindeki ö«gürlük aşamalanna, ve bu aşamalar İçinde gelıaen ilerlet eylemlere dikkatli davraiHnak zorundadır. Şimdi UlkemiTde yasanan demokratik sol hareket karsısında tuturrrurrıu» böyle olacaktır. Sosyal demokr&t adıyla saptaaan bu eylemm partisl CHP, altı yıldan beri çalkalanmakta ve cm ualkantı sonucunda bir noktaya TOnnış görünmektedir.. CHP SB düşüncelerde bir kesin karara varmış mıdır: Gerçek bir fîkir özgürlügü isüyoruz. 141 ye 142* nci maddelerle birlikte ceza yasalannda vazılı bütUn dovarlan yıkac&fız. Bizden daha soldaki kişi ve önfütlere. vasai çaüşma, gelisme olanakiarını tanıyacağız. Eğer CHP bu karara varmışsa, CHP"yi dMteıüeyip desteklememek yazann keyfine baglj i» değildir. ÇüukU birineı adıyla Özgürlük pro«ramı. ikinci adıyla demokrati* Dioırram dediğimiz karar. Türkiye'nin bugünlrtl somut koşullarına bır ileri aşamayı timgelemektedir. Bu aşamayl* yalnız kişisel değil, aynı Etunanda örgtitsel özgürlükler de KazanıUıcaktn. Bu savaşım tçinde CHP yönetimtndeki «leğişimler daıeüanmalar, CHP*nin solundaki kesim için önemli sayılmasa gerek. Çünkü CHP*nin solu için önemli olan, CHP'nın içı değil, dışı; dışa yansıyan karandır. Sonuç: llerici yazann, sosyal demokrat partl karsısmdaki tutumunu, yazarın keyfi ya da özel yarpıan değil, CHH'nln tutumu saptar ve saptayacaktır Tarihsel türo Rar?ketlerdelcl gibi... Ve bu konuda biçbiz «erçek yazar, sanudığt Jcadaı Ssgür değüdir.: i.. " * Arkadan Gelen Sınav ve Ünvanlar Derken 19S8'de Mİ1H Egitira Bakanlıgı 1J53 ten baslayarak yürürlüge girmek Czere bir yönetmelik çıkardı ve eörevdeki bütün doçentleri doçentlik sınavına tabi tuttu. Buna göre, hazırlayacagı doçentllk tezi kabul edilirse, doçent bir de sözlü sınav8 ahnacak, sınav komisyonu. yanl jüri, ilgill fakülte dekanının başkanlıfında o fakültenin bütün profesörlerinden olusacak ve doçent yalnız kendi bilim dalından dejil huVııkun bütün riallarından sınav geçirecektl. «Ya bu deveyl gütmeti, ya bu diyardan gitmeli» durumu tfogmuştu benim için tster istemez «deveyı gütmeye» karar verdim ve anılarımda ayrıntılanyle anlattıgım evrelerden ge;erek sınavı başardım. Şimdi hepsi de rah ŞÜRDEN, ŞAİRDEN.. OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma SALDIR1LARA'~GÖ2 YUMULUYOR aym Nadir Nadi'nin 23 Arahk 1974 tarihli Cumhuriyet gazetesinde çıkan «Suçlu Ama Güçsüz> ba;lıklı basyazısınl oku dum. Sorunun ortaya konusu ve anlatılışı günümüze ve geleceğe ışık tutması bakımından övgüye deger. Buncia yalnız yazımn sonuç bölümü üzerinde durmak. tartışmak istıvorum: tlerici ve aydın gençlerden ka ba kuvvete kaba kuvvetle karçılık vermemelerinl, kışkırtmalara kapılmamalarını istiyorsunuz. tlk anda yapllması uygun olan ve dogru bir sonuç bu. Çür» kü diye bağlıyorsunuz yazımzı «gelecek nasıl olsa onlanndır.» Evet gelecek nasıl olsa bizimd^r. Ben Hacettepe Üniversitesinde Tıp Fakültesinde öğrenimini sürdüren binlerce öğrenciden bi riyim. 12 Martta, bütün yurtta olan o'.aylar Hacettepede de olmustur. llerici öğrenciler ve ögretim görevlileri kıyıma uğratı!mıştır bunların hepsi de bilinen şeylerdir. Bütün ılericı ögrenci ler faşızmin ne ıstediğini eayet iyı bîlmektedır. Zamanında bize en ağır hakaretlerı yaptılar, bi zt kıskırtmak için her türlü yolu denedıler. Bazen bunda bnsa rıb da oldular Hacettepe yurdunda çıkan her çatışmada yüzler ce ilerici öğrenci olayla ilgili ılgisiz yurttan atıldı. Onlar pohpohlandı. Albaylar tarafından takdir edildiler üatelik. 12 Mart sonrası da, rektörün himayesınde bir dernek kuraalar bir de pano yeri verildi bunlara. Bu panoda Kendileri sıbı düsünmeyenlerin yasama hakki olmadıgı nı açıkça yazmaktalar, her türlü adi küfüıleri vönetmelige aykın olmasın» raŞtmen bu panoda yer almaktadır. okadlzade Şeklp'ten s5z açacağım bugün. Baktım, pek şaştınız. Kim bu? diyorsunuz. Nerden çıktı durup dururken? tlk kez duydunuz adını. Hele yaşınız ellinin al'.ındaysa nerden bileceksiniz. Arasanız da bulamazsınız kitaplarda, antolojilerde, edebiyat sozlükJerinde... Yon, bırinae var üç beş satır, Şükran Kurdakul'un «Şairler, Yazarlar Sözlüğü»nde... Kurcfakul da, Tokadlzade de Izmirli olduklan için belki de... T S ATATÜRKÇÜ GENÇLİK, BİR AVUÇ ZORBAYA EZDtRfLİYOR SON YILLARDA PARLAMENTO ÜYELERİ, İLERÎ BİR KARAR ALDI MI? AMERİKAN YARDIMI DA KRUVAZÖR ALMAYI SAĞLAMADI... bah okula gelirken lnsafsızca day»k yiyelim, burnumuz kırıl sın, komaya girelim, vurulahm, serbestçe gezemeyelim devamlı istim üzerlnde yaşıyalım, buna karsın onlar hiç bir ceza görme sinler kanun tarafından ellerini, kollarını sallaya sallaya adam dövmeye, kurşunlamaya de vam etsinler. Atatürkçü, devrtmcl gençlik kendini ezdirmemeye kararlıdır. Hiç bir zaman saldırganlık anla mına gelmemelldir bu. ünlara kırşı blzim kendlmizi savunma mız bunu hep beraber vaomamiz bu ara slzln de yazınız da degindigıniz nokt&iarı aklımı?rfan çıkarmamamız gerek.i oldu ğuna inanıyorum. Serinkanlıilğırr.ızı korjmakla ezılmekten kur tulamayı?., dövülmekten kurtula mayıt Sizin önennıı kanun Kuv vetleri vazifesinı tam bir objek tiflik içirıde yapmadıkça geçersizdir bence. Bonun böyle oldu ğuna shin de kattlacasınua ina nıyorum. Kendileri Ribt düsünmeyenlerin vaşama hakkı olma dığını açıkça yazanlara karsı po lis bir sey yapmazsa serinkanlılık nasıl korunur? Oftar Gönfll Tandoğın • Ankara rudur. O zaman parlamentonun tahkir edildigi söyienmemiştir. Zıra parlamentonun yüce varlığı ile parlamenterlerin kişiliği özdeş değildir. Parlamentonun saygınlığma karşın. parlamentonun tutumu nu elestirmemeye ilişkin yasal ve geneleksel bir kural yoktur. Kanımca aşırı bir duyartılıkla kar şılanan Sayın Ecevitin sözleri, parlamentonun saygınlıîını zedelemeye yönelik değildir. Sayın Ecevit «Bu parlamento bir yıl önce seçilmistir ama hal kın on yıl gerisınde kalmıştır» dedi. Siva'1 partilerimizir. Sayın Genel Baskanlan da «ö?ün ser çckllâini elestirme yerine. parlamento itham ed'.liyor biçimin de yanıiladılar. Tartısm* uzun sür#ce8* benzer. Siyasa! yönün üen uzaklasıp toplumsal özflne o*e2İnelim. Parlamento karirosur.un yalnız yasam açısından halkın bü yük bölümürıün ilerisinde oldu ğu gerçektir. Düşiin. gereksinme ve özlem yönünden aynı ka nıya varmak olanaksızdır. Cum huriyet'e karar veren bu parla mentonun üyeİPridir. övünmesl nin yanında tarihsel görevine uygun halkın ilerisinde ilânı •yazı devrimi, uygar giyim. eBı timin layikleştirilmest nalkın İlerisinde duyarlı bir parlamen tonun atılımlarına benzer örnek bilen var mıT Yoksa halkın özlemlerinin btttiei mi sanılıvor? Halkın ilerisinde olmak inanç, sevgt, yürek ve bilgi en önemlist özveri ister. Parlamentonun say g nlıgına varasan Kıbnsia iliş kin karar dahi halkın Ueriainde gösteriletnez. Bu karar halkın özlemiyle ancak denk olmustu r. Halkın büyük keslml köylü ile İlgili 60 yıllık Köy Kanunu günün gereklerine göre degıstirilirse. işçi ve memur için büyük önem taşıyan sosyal güvenlik sorunu tek elde adil biçimde düzenlenebilirse, Atatürk devrimlert yozlastınlmadan çaSdısı akımlara aynı duyarhlık gösterilebilirse, toprak, vergi reform lan içtenlikle ele alınırsa parla mento kadrolarının saygınlığı artacaktır. Mnzaffer Yüce Gündoğmuş Kavmakamı «1871'de îzmir'de dogmus 193î'de ölmüş. özel öğrenim pörmüş. îzmir gazetelerinde yazılar yayınlsmış. Mütarekede Izmir MüdafaiHukuk Cemiyetinin kuruculanndan. Yönetim Kurulunda da görev almıs. Aruzla. tasavvufla ilgill konularda yazmış şiirlerınl, Kurdakul, «Eskiye bağlı edebiyat çevrelerinin benirri'ediği bir şair olarak bilinir» diyor. Neşidei Viçdan, Reşehat gibi kitaplan var. Salâh Birsel'in güzei bir şiiri vardır. Size oldugu gibi sunmak ısterdim, ne yazık kl bulamadım dostumun kltabını. «Fuzulı, Haşim ve Tokadizade» der bir dizesinde. Birsel'in uç sevdiği şair midir bunlar? Birsel'in sevdip: sairler daha başkadır. Aydınlıktan, açık'.ıktan, valınlıkîan yana. şairanelikten uzak bir sanatcıdır Hırstl. Fuzuli'yi, Haşim'i baş tacı edeceğjni sanmam. Hele Tokadizade! Şiirinde bir motif gibi kullanmıstır. bir ad olarak. Belki de Birselin d'e İzmirli olmasmdan gelen bir özelliktir bu~ «Fuzuli, Haşim ve Tokadizade». Aradım kitapllğımda bu şiirin tamamını. antolojilerde de buiamadım «ÜUria tşleıı» adlı fctabındaydı. 194>i'de vavınlanmış bir küçük kitaD $irlerin siirleri tüm olarak vayınlanmali. Hele belirit sanat »ınavlarını vermiş, yaşı ilerlemiş sanaîçılann Birsel'ın «Dünya İşleri», «H&cıvatın Kansı», «Ases» «Kirtır'Knsme» e «Haydar Haydar» adlı beş kitabı var. Hepsı bir arada basıha birkaç yüz sayfaltk bir kitap olur. Olgunluk çağına ulaşmış sanatçılanmızın yapıtlan tek ya da bir kaç cıltte bir araya getirilmeli. Çeyrek yüzyıl önce yaymlanmıs tncecik yapıtlar yitip jıtmemeli kltapük raflannda, belleklerde... Nerden nereye!... Varlık'm son sayısında Samı özereim'in «Şiir Defteri» yazısuıı okurken gittim Reçmişe. Tokadizade Şekip'ten söz açmış Özerdim. Eski şiir defterini tanştırmış, orada karşısına çıkmış bu tzmirli şair. Bir sürind«n Dir DHTÇ»yı okuyahm birlikte: «Eşek hissiz bakar yaksan cihanı Telâs etmes, dtişünmez in ü anı Tutuştursan da hatta asumanı ŞikAyetsiz kalır mutlak lisam Esektir, zevki aşkındır başından Ne anlar kâin&tın gözyaşından.» Eşege fazlaca taymıs gibi geldi b«na! Ne biUyorua duygusuzluğunu, telassHİığım, evrenin acısmdan hiç bir şey anlamadığını! Bunlar inssnca duygular, eşek birden baska bir ya»tıîs. Kendi evreni var, kendi dili, kendi duyarlığı var! Hepsi bize yabancı... Biz insan eseklere baltmışıt, zavallj eşeklere kıymışız. Tokadizatie de bundan kurtulamamıs iste... Özerdim, Tokadizade'den söyle söz açmış: «YusyıUanmu: unutulrnuş oranlarla doluo tasar. Ne var ki, bu adamcağtzlar boşuna mı kalem sallamışlardır?... Amacımız Tokadizade'yi edebiyat tarihine sokmak dejjil. Ama gerçek bir insaa ytireti tasımış olan ^ u gercek ozanı sırası se'.mişken anmak isterim. > Tokadizade karamsar bir ozandı. Öyle ki çiçeklerin güzelliği içinde göze görünmez yaratıkların birbirini vedigini gördüğü için Ahmet Haşim bir yazısmda ya da mektubunda ona bir tan vakti doğaya çıkmasınt ögütlemiştiji Tokadizade, oğlunun ölümüne dayanamamış, bir kursur»la eanına kıyıvermiş altmış biT yaşındayken Onun en çok bilinen şliri «Yuf Borusudur» Hani her seye. ama her seye «yut» çektiği uzun şiir... llme yuf, irfana y J , namusa. vuf, vicdauT na yuf» diyor sonur.ria. Ne namus, ne irfan, ne vicdan, ne ilim kalmadığına inanarak... Birsel'm son kitabı «Haydar Haydar'ı açtım. «Türkiye'de avlanan gökyuzlerl Ozanlarda tüfek olur mu Bir kadeh bir şiır Cahıt onun yanında» demiş «Kumrular» da... Cahit, ysni Cahit Sıtkı Tarancı. Bir fcadeh, bir yir.. Tokadizade'mn de bır tabancası varmıs işte. Yerı gellnce kullanmış kendine karçı. Ne demışti Taranr4, Cumah'ya «Blz şatrlere dtisea aa»r aîar :ntihar etmektîr Aıar azar. blrden dejil Gerçek sairlerin, sanatçıların yıllar boyu yazmalan, yaratmabndır bu cana Inyma .. Kendinden vererek, kendini sunarak tüm lnsanlara... diği zaman oldu. Onlü Bnder Atatürk, tran Şahın'ın Türkiye yi ve bu arada Ankara'yı ziyaretine çok önem vermişti. TUrkiye'de Cumhuriyet dönemlnde yapüan askeri, ldari ve kültürel alanlardaki reformIan kendisine göstermeyi istiyordu. Bu arada Genelkurmay'ın teşkilât ve mesaisı hakkında da subelerin Şaha birer fortag (şimdiki brifing) vermelerinl emretmişti. O zaman Maraşalin deniz müsa viri albay Hüsnü Bey, Şah'a ve rilecek fortrağı benim vermemi uygun görmüştü. Bu fortragt hazırladım. Fortrağın esasım, Bogazdan Karadenize çıkan bir konvoyun denizaltı hücumuna karşı emniyete alınması ve henüz vapılmakta olan denizaltı tabiye talimnamesinin esaslarının teşkili idi. Hazırlıklardan 2 gün sonra Atatürk. Şah ile Genel kurmaya geldi. Marajal'dan sonra söz bana verildi: O zaman tahtelbahire «denizaltı», taarru7s »saldırı» müdafanya •savunma» prcnektöre «ısıldak» demek herkese çok aykın geliyordu. Ama gerek bu rerimler fjerek kullanılan tabiye usulleri Atatürk'ün çok hosuna gitti ve mev zu ile eicldi alakadar oldu Bana dnnprek fortraga yeniden başla mamı ve sözlerimin Sah Haz retlerine avnen tercüme edılme ılni emrettt 20 riakikada bitirilmesi emredi len fortraS »erciimeler ve göste rilen alâkalar dolayı«ıyla btr saat sürdü. PortraSı, deniz kuv vetlerimizin takvivesi ve bir mo dern kravazörün yakın zamanda alınmasına lüzum olrruSnna hafilıyarak bitlrdim Atatürk ve tran Sahı memnun oldular HeV et 9. subeden cıkarken tnönfl hemen yanıma geldt Koluma gir di.' Verdigim fortragdan çok istifade eOigini ve denlz kuvvet lerimizin takviyesl için çalisaca ğinı ve bir kravazörün en vakın zamanda alınmasına gayret tarf edeceginl söyledi Merhumun iyi niyetlerine ve gayretlerine rağ men bütçe darlığı dolaytsıyla bu imkan elde edilememistir. Cumhurbaskanligı zamanında denls kurmay baskanı bıılunuyorcfum. Bir çok defalar yakın temasımı* oldu. Hep vaad edilen kruvazörü hatıriattım. Turkiyenin deniz M caretirve ve bunu himaye edecek deniz kuvvetlerine ihtiyacını devamlı telkin ettim. Bütçe imkân sızlıklan öne sürüldü. Truman doktorininden sonraki Amerikan yakınlaşması bu ihtlyaçlar ve kendl vaadi için lmdada yetlşti. Ameıikalilardan alalırn dedi. Bir çok ticaret gemilert ve bir kısım savas gemileri Amerika'dan alınrîı. Ama modern blr kruvazör almak ylne mümkfın olmadı. Neeati Ordenl» E. Amiral TÜRK SPA8TİH DERNEO1 Blrleşelira, gert rekil c rımız için rehsbllitasyon cuerkezi kuralım. Ratüköy. HaBtaEa Cad. No:30, Telefon: M 55 w DORTLER DERSANESİ ÖZEL lN «5» T DÖRT KURUCU öâRBTMBNİN BA«*AflllLJİYÜRÜTTÜÛU UNİVERSİTE HAZIRLAMA FEN KURBLARI Ul (Cumhuriyet 10323) TÜRKİYE ZIRAİ DONATIM KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN: Sınavla Müfettiş Yardımcıları Alınacaktır 1 Kurumumuza, Hukuk, Styaıal Bllgiler, tktlsat, tsletroe ve Urt« Ooğu tdari tümler Pakülteıenvle tktlcadl ve Ticari tlimler Akademlsl îüksek IlsOsat ve IV caret ükulu ve bunjara eşitUği Mllll EğiUrn Bakanlıgıoca ooanmış yabancı okul ve takülte meıunlan arasından yarlşma sınavı Ue Müfetti, Vardımcllan alınscaktır 3 Sınav» gırecett ıdavların. 1 1.IU7S urihınde 30 yasını bltırmemış ve askertıglnl «/apmis olmalan vey» ba hizmetlertnln ertelenmn Duluamasi »arttır. 3 Yazıiı «navlat 12.13 vt 14 Subat IH19 tarthlertiMle Ankara, Îstanbul ve tzmlr'de yapılacak. bu ıınavi Jıazaoanlar Ankara'da sözlO sınavt tâbl tutulacaklardır 4 Sınav konulanyle, dljer nusualan thuvı «den «çıklamaisr Ankara'da Genel Müdürlügümüzden Ankar* dısında da Bölge MüdürlQklenmİ7den •hnabilecegi gibi, Uteyenlere posta ile de gönderileblllr Istekliledn 28 Ocak 1975 tarihine kadar Oenel MOdürlüjümüze başvurmaları tlân oiuour. (Basın: 28570) 10330 ileri kararlar alsaydınız... Orta Doğu btskinı ve Hacett* pe olaylarını siz de en iyi bir sekilde lzlemişsinizcflr. O sabah okula gelen bütün arkadaslan mız komandolar tarafından insafsızca dövüldüler Ne zaman ki, karşıltnn* toplu olarak çıkll dı o zaman okulu terkettiler. Ve bunların hiç biri Hacettepe öârencisi defiillerdi. Bu arada bir arkadasımızı vurmaktan da çekinmediler. Son ömekleri Istanbul'da yasandı. Adana'da dövülen lşçi 61 dü. Ankara'da vurulan işçi devamlı bakımda. Bütün yurtta bir terCr h»va• estirmeye çalısılmaktadır. ile ı riciler aydınlar halkın mücade lesinden «oyutlanmakta. yıldınl maya çalısılmaktadır. Bunu artık herkes bümekte ve görmektedlr. Devrimcl gençlik bunun bilinclndedlr artık. T itün bu olaylan yızdıktan sonra lizin yazınızın sonuç cüm lesine dejinmek iıtiyorura. Bu arada kopuk gibi görünen paragraflar aslında sizin de bız• iyi bildlginiz olaylardır Her n ıjtım biz zarar görüy" a bu tür olaylardan, biz eziüyoruz, kanun dnünde biz tuçlu çıkartı lıyoruı. Serinkanh olalım. kıskırtmalara kapılmayalım çok iyi "e gerçekçi bir sonuç ama, sa S iyasal iktidarın saygın varlıgı, tarihi gelisim içinde sü rekU kavram değlsikUgine uğramıstır. Oerebeylik, krallık, imparatorluk Cumhuriyet D« mokrası gibi, Çağdıs yönetim Cumhuriyet a Demokraıi halk yönetimi demektir. Bu tanımm zorunlu sonucu iktldann kayna ğı; yukarıda soyut kavramlar yerlne somut bir varlık olan halktır. Halk rdyasi lktidan par lamento aracılığı Ue oluşturur. Bu olusum parlamentoyu dar an lamda siyasal iktidarın taynağı durumuna yüceltir. Bu nedenle de partaraento «aygındır. ülke ve ulusun önemli sorunlarımn çözüm yeridir. Halk yaranna ileri atılımların yurt düzeyine yayılmasını sağlayan hareket merkezidir Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk devrimlerinin urrtası ti. Kemal Atatürk'ün Sncülügünde bu anlamda taıihtel görevle ku rulmuştur. Devrimcl oldugu ka dar fizgürlükçU Atatfirki* bu dogrultuda görevtm yapan parlamentoya Atatürk'ün tavgı gös terdıgi önem verdiSI doârucfur. Ancak Cumhuriyettn llanının Büyük Millet Meclistnde görüsüldügü oturumda olduSu eibl parlamento içindeki bazı töylevleri v« belirli rihniyeti ağır bir blçlmde azarladıgl da dog Beyoğlu Ciheti Muvakkat Gaz Işletmesınden 1 îşletmemlz İşçi ve müstahdemlerine 3 K inkım elblse S Ue 650 takım dlvagunal kumıstan parçalı tulum, kapalı mühürlü zarfla fıyat lstem* utulüne göre dikUrtlecektir. 3 Eiblse ve parçalı tulum dlklsintn muhammen bedell Î8J0O. (Vetmişsekiz bin üçyüı) TL.sı olup. eeçlci teminıt % î'dlr. 1 Bu l | i ait sartnımeler Beyojjlu tpek Soknk 1 numar«d» kltn Omura Müdürlük vetnefinden oedeisu olarak temln edlllr 4 Teklif mektuplan 13 Ocak 1879 Pızar'cı günü «aat 16.00'ya kadar mühiirlü zart ıçıııde tşieime Sekreterliğine tevdi edilmls olacaktır. Pustada vdHi gedkmaler nazara alınmaz. t inönü ile ilk temas •nnnü'vfi tstlklSl Savagi yıV larıncfa tanımıstım. Bir Ka• radenizde cepheye cephane tajır ve düsmanla mücadele ederken înönü Garp Cephesi ko mutanı ldı îlk vakm tema^ımız 1934 yılında tran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi'nin Ankara'ya gel (Basın 27247) 10321
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle