Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sunay: "Rektör, başanlı ve milliyetçi bir insandır 12 Mart Muhtırası verildiği zaman biz de çok umutlanmıştık, diyor Prof. Dr. Ziya Alkan. Atatürk Üniversitesinde estirilmekte olan koyu. kopkoyu havanın dağılacağım ummuştuk en azından. Adına l&yik bir Universite haline getirileceğine sanmıştık. Ziraat Fakültesindeki odasında sohbet ediyoruz Alkan'la. On yıh aşkın süredir Erzurum'da görev yapmaktaymış.. Biteviye uzayıp giden Erzurum jraylası ile tepeleri karlı Palandöken dağlan gözüküyor büyücek odasımn ikl penceresinden. Alkan, dopdolu. Atatürk Üniversitesinde konuşma olanağı bulabildiğimiz çok kimse gibi. Anlatıyor durmaksızın, umutlarının sonradan nasıl boşa çıktiğını. Bir ihbar sonucu evinin basılısı... Her yarun didik didik edilerek bebelerinin hayret, biraz da korku dolu bakışlan altında «yasak kitap» aramşı... Şimdi yazarını ammsayamadığı «Boyalı Kuş» diye bir roman ile Kemal Tahir'in «Devlet Ana»sına el konulması. Ve ancak af yasasıyla dü$en davası... Erzurum'da,. Atatürk Ünıversitesi'nde... Hasan CEMAL Şinasi Orel, Sunay'ın karşı olduğunu görünce mahkeme yolunu açmayı dener. Cıhat Alpan'la görüşür ve SBF'den bir profesörü Erzurum'a yollamak ister Cevdet Sunay, Bıyıkoğlu'nun değiştirilmesini engellemişti Devlet Bakam Başbakan Yardım cısı, ötekı de bugün olduğu gıbi Imar, îskân Bakanıdır. Vilâyette bir toplantı yapılır. Bugün de Erzurum Valisi olan Necmettın Karaduman'ın odasında. Bakanlar ve Validen başka AP'li Beledıye Başkanı Selâhattin Ozan ile Üniversite Asistanlan Sendlkası (ÜNAS) Erzurum Şubesinin yönetim kurulu üyeleri vardır odada. Genç asistanlar faşist komandoların baskısından, nurcularm faliyetlerinden, üniversitede estirilen antidemolcratik havadan ve yönetimden yakımrlar. Anlattıklannı bir kısım belgelerle de destekleyerek: Eğer bu gidişe fcısa süre Içinde dur denmezse hepimiz istifa edeceğiz! Elinde kalın blr dosya ve Bıyıkoğlu ile ilgılı bazı resim'.er olduğu halde Başbakana çıkar: Atatürk Üniversitesinde dunım vahım. der. yönetimı mutlaka değıstirmek. birşeyler yapmak gerek Bu kez Başbakan Erim'in cevabı, daha değişik bir ton taşımaktadır: Acele etme, zamanı gelsin! Erzurum Atatürk Universitesmdeki bır avuç ilenci msandan oır kısmı hâlâ umut içinde Koçaş'ın soz verdığı gıbi gün saymakla meşguldurler, «ha bugün, ha ya» nn» diye gün doldurmaktaduıar. Bu arada bir de «özerklik na£tası» düzenlerler. Faşist komandolar, toplantıyı basar. Bıyıkoğlu yonetimi ise «özerklik haftasmra dün anlattığımız üzere «anarşıi eylem» olaıak niteler, hatta Sıkıyönetime de ihbar eder... Orel, Çankaya'da Bu hava içinde temmuz ayıns gelınir. Bu kez Milll Eğitim Bakanl Orel, Babüroğlu ile bırlikte Erzurum'a gelir. Konuşur. dınler, görür ve yargısı biraz daha pekışır: Durum gerçekten vahım, der kendi kendine. Koltuğunun altında bu kez daha da kalın bır dosyayla Ankara'ya döner. Enm, Orel'e «elın dekılen Cumhurbaşkanına da göster» der. Milli Eğitim Bakam, Çankaya'ya çıkar, heyecanla anlatır. Ne var ki zamanm Cumhurbaşkanı Sunay, Orel'in anlattıklarına, gösterdıklerıne kayıtsız mı kayıtsızdır: Rektbr Bıyıkoğlu, ivi bir insandır, millıyetçıdır. Erzurum'da anarşıst komunıstlerı durduran rektördür. Daha öncede bir brıfing sırasında Cevdet Sunay, BıyiKOğlu'nun sözü edildığinde Koçaş'a dönerek: Bu adam gerçekten başarılı bir adamdır, demıştir. Bunu da bilen Milll Eğitim Bakam, ısrar etmenın boşuna olacağını anlar ve Çankaya'dan ayrılır. Bıyıkoğlu'nun değıştirümesi için hazırlanacak bır kararnanaeye Sunay'ın imza koymaya hiç de niyetli olmadığı da ortaya çıkmıştır. Orel, Sunay'dan bir hayır gelmeyeceğine kanaat getınnce, bır başka yolu denemek ıster: Bıyıkoğlıı'nu mahkemeye vermek. Elinde yeterı kadar karut vardır. Ama mahkemeye gıtmea den önce. bir başkasına, daha «ınandıncı» daha «tarafsız» gözükecek birine bir rapor daha hazırlatmak ister. Koçaş'la Babüroğlu Alkania birlikte 12 Mart Muhtırasından ötürü umutlananlann sayısı hiç de az olmamış Universitede. Umutlann yeşermesine yol açan bir olay da cereyan etmiş 1971in nisan ayında. Sadi Koçaş ile Selâhattin Babüroğlu Erzurum'a gelirler. Birinci Erün Hükümetinde biri Gün sayacaksınız Sadi Koçaş atılır: Aman arkadaşlar. der, sakın lstifa etmeyin. Atarürkçü mücadeleyi hep birlikte yürüteceğiz. Genç Atatürkçü arkadaşlarıma soz veriyorum, btı konu CEVDET SUNAY Birlnci Erim Hükümeti zamanında ll'lerden Mil11 Eğitim Bakam Sinasi Orel, koltuğunun altında kalın bir dosyayla devrın Cumhurbaşkanına çıkar. Ancak Sunay, Bıyıkoğlu'na toz kouduımaz. d3 aylar hatta haftalar saymayacaksınız. Cok fcısa günler içınde bu meseleyı halledeceğiz. Üniver sıteyi ısmine yakışır bir vönetime kavuşturacağız. Genç asistanlar bir balama rahatlarlar. Umut vericı sözlerdir bunlar. Valinin odasmdaki toplantı blter bitmez hemen arabalara binilir ve üniversiteye hareket edilir. Sıra, Rektör Bıyıkoğlu'nun makammda ziyaret edilmesine gelmiştir... Koçaş"ın gözü bir aralık Rek töriin oturduğu koltuğa takılır, «Saltanat koltuğu (ribi bırşey» diye düşunür. Bır de koltuğun yüksek arkalıgında kocaman, kırmızı beyaz bir kurdelâ vardır. Üzennde «Erzurum halkından sayın Rektör Bıyıkoğlu»na yazalıdır... Koltuğu anladık ama kurdelası da n'oluyor? gibısinden sorar Koçaş. Bıyıkoğlu, yalnızca bir geniş gülümsemeyle cevaplar bu somyu. Oduna, kömüre ÜNAS yetkilisi, rektörün öniinde bir kez daha yakınmalarını dıle getirir. Bir ara kütüphanenia yetersizliğinden söz eder: «Kütüphanedeki kitaplar çok e.t ki. Nebraska Üniversitesindea gelme en az on yıllık eserler. Bııınutl deryleri ıse doğru dürü&t hiç izleyemiyoruz. Koçaj rektöre dönerek: Ne dersiniz? diye sorar. Bıyıkoğlu'nun yanıtı ilginçtir. Kütüphane makam odasının hemen üst katındadır. Ne var ki Bı yıkoğlu. bir iki yıldır kütüphsneye uğrama fırsatını bulamamıştır. Sonra Erzurum soğuk bir memlekettir. Onun için zaten yetersiz olan tahsisatlannın çoğu «oduna kömüre» harcanmaktadır. Odada bulunan Selâhattin Babüroğlu'nu bu cevap birazcık keyiflendirir: Evlâdım, der genç asistana gülerek, görüyorsun ya burada oduna, kömüre ihtiyaç varmış, kitabı falan ne yapacaksınız!.. Oysa aslmda hava haylı elektriklsnmiştir. Koçaş ve Babüroğlu, Bıyıkoğlu"nu bir hayli sıkıştırmışlardır. Aslen Erzurumlu olan Babüroğlu, bir ara hiddetlenerek, Bıyıkoğlu'na bağırmıstır bile: Senin bemşerileriml aldaV maya, dini hislerini lstismar e^ meye hakkın yok!.. Sadi Koçaş da Bıyıkoğlu'nun yüzüne konuşur: Atatürk Üniversitesinin tslâh edilmesi mutlaka gereklidir ve islâh edilecektir. Sanayici ve işadamları Özel kesim, Türk lirasının devalüasyon isteğine değerinin gerekçe olarak ihracattaki düşürülmesini yavaşlama ile iç ve dış istiyorlar fiyatlar ÖZEL, kesimin çeşitli kunıluşlannm hazırlamış olduklan ekonomik raporlar, özel kesimin yeni hükümetten bekledikleri işlerın başmda Türk lirasının değennin düşürülmesinin yer aldığını göstermektedir. özel kesim, ihracat artışının yavaşlamasını ve iç fiyatlar arasındaki dengenin bozulmasını devalüasyon karannın gerekçesi olarak ileri sürmektedir. Fakat gerek iç ve gerekse dış ekonominin gelişrneleri, muhtemel bir devalüasyon karannın temel gerekçesinin, bir yandan tanm ve sanayi ürünleri; diğer yandan da ücretler ve kârlar arasmdakı dengeyi değiştirmek olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye'tfeki büyük isletme Eahiplerinı bir araya toplayan Türk Sanayicileri ve îsadamlan Derneği tarafından hazırlanan «1974 Yılının Sonbahannda Türk Ekonomisi» adlı raporda devalüasyon isteği ve gerekçesi şöyle dile getinlmektedir: «1974 yılmda turizm ve ihracat beklenılenm altında bir düzeyde gerçekleşmektedir. Yılın şanslı gelişimi işçi gelirleri girişinde bekleniienin üzerindekl artıştır. Turizm ve ihracattaki olumsuz gelişme önümüzdeki kısa dönem de sürüp gidecektir. İşçi gelirleri girişinin olumlu düzeyde kataıası Türk lirasının dış piyasalarda serbest değerinin istikrar göstermesine bağlıdır. Bütün bu koşullar yakm dönemde Türk lırası deşerinde yeni bir ayarlama gereğüıı ortaya çıkarabüecek kuvvettedır.» Yenl bir taban flyatlan ve ikl yıl sonra gelecek yeni toplu sözleşme goruşmelerine kadar fiyatlan, sanayi; gelir bölüşümıi nü kârlar lehine çevirmpk için devalüasyon gerekli ve kaçınılmaz bir ekonomi politıkası aracı olmaktadır. ÎHRACAT MİKTAR OLARAK AZALIRKEN, ÎTHALAT ARTIYOR İHRACAT. 1974'ÜN ÎLK SEKÎZ AY1NDA MİKTAR OLAKAK AZALIRKEN, ÖZELLİKLE ORTAKPAZAR ÜLKELERİNE YAPILAN İHKACATTA GERİLEME KAYDEDİLDİĞİ SAPTANDI.. DÜNYA para bunalımının bir ticaret bunalımı haline ddnuşmesi Türkıye'nın de chş ticaretıni etkilemektedir. Ağustos ayı sonu itibariyle elde edilen bilgılere göre, bu yıl miktar olarak ithalât artarken ihracat azalmıstır. Türkiye'nin 1974 yılına ait parasal dış ticaret istatıstiklerı, hem ithalâtın, hem de ıhracatın arttığını göstermektedir. Ancak Türkiye'nin hera ihraç ettiği, hem de ithal ettiği malların fiyatlannm uluslararası piyasada hızla artış göstermesi nedeniyle parasal bllgiler, gerçek durumu yansıtmaktan uzaktır. Yılın ilk 8 ayı sonunda yapılan toplam ithalâtın geçen yılın aynı dönemindeki miktarla karşılaştırılması, 1974 yılında da ithalâtın arttığını ortaya koymaktadır. 1973 yılının ilk sekiz ayın da toplam ithalât 8 milyon ton çevresinde gerçekleşirken bu yılın aynı dönemirvde 10 milyon 620 bin ton olmustur. Ithalâtta parasal ve miktar göstergelerı aynı yönde gelişırken ihracatta durum farklı olmaktadır. 1974 yılının llk 8 ayında ihracat degeri, geçen yılın aynı donemine göre yüzde 40'ın üstünde bir artışla 1 milyar doları aşmıştır. Fakat miktar olarak ihracatta önemli ölçülerl bulan düşme gorülmektedır. Aynı o*önemlerde thracat 3 milyon 887 bın tondan 2 milyon 806 bin tona inmişür. İhracatın bölgese) dağllımına bakıldığında, aynı düşmenın Or takpazar'a yapılan satışlarda ortaya çıktığı anlasılmaktadır. Ortakpazar'ın tlk altı üyesine yapılan ihracat, yılın Uk sekız ayında geçen yılın 1 milyon 64 bin tonuna karşılık 897 bin tonda kalmıştır. Dan.imarka. Ingiltere ve Irlanda'dan oluşan yeni üç üyeye yaptlan ihracat ise 234 bin tondan 141 bin tona ınmıştir. • arasındaki dengenin bozulmasını gösteriyor Ekonomi Cihat Aipan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Cihat Alpan'a konuyu açar; kimi Erzurum'a göndereöıleceğinı ondan sorar. Sıyasal Bilgiler Fakültesı öğretim üyesi Prof. Dr. Cumhur Ferman üzerin de karar talımr. Orel, Ferman'dan Erzurum'a gidip bir rapor hazırlanmasını rica eder. Ferman'm cevabı ise: Beni mazur görün, olur. Sonuç olarak Atatürk Ünıversitesinde değışen bırşey olmaz. Hazırlanan raporlar da Mıllî Eğitim Bakanlığının tozlu raflanna atılır kalır. Bir öğretim üyesinın deyiştyle, 12 Mart döneminde üniversitenin havası daha bır boğucu hale gelmiştir. Üniversite kadroları, yarın birazcık olsun değineceğimız gibi her renkte sağcılarla doldurulmaya, hem de büyük bır hızla devam edılmış. Yorum Sermayenin siyasal bilinci Yalçın KÜÇÜK ORTADA sermayeden yana üç önemli siyasal partl var. Üçünün de sermaye ile ılişkileri açık. Biri, en büyüğü. Hem sermayenin en büyük partisi, hem de büyük sermayenin partisi. AP, giderek büyük banka. ticaret ve sanayi sermayesinin has partisi oldu DP için orta sermaye ile büyük toprak sahiplerinın partisi demek fazia yanıltıcı olmaz. Bazılanna göre, «Metafizik yoldan sömürüye karşı» olarak ortaya çıkan MSPnin bir bölüm büyük sermaye ile organik bağları şimtfi daha açık. MSP'nin, Istanbul dışındaki buyük sermayenin bütünüyle olmasa bile önemli bir kesiti ile doğrudan bağlar kurduğu, hükümete ortaklık denemesinden sonra, daha çok belH oldu. SERMAYENİN oya dayalı bu üç önemli partisi ortada. Ama üçü bir araya gelip bir hükümet kuramıyor. Kurmak ıstemiyor. Neden? Sadece, aralanndaki liderlik savaşmdan mı? Üç önemli sermaye partisinin dışındaki kadronun liderlik kaygıları, sermayenin isteklerinden daha ağır basabilir mi? En azından 73 seçımlerinden bugüne kadar uzanan bir yıh aşkın bir zaman süresınde. BU SORUYA verilecek cevaplann ilki, sermayenin çeşitli kesimleri arasındaki sorunların belirli bir kesinlik kazanmasıyla iigilı büyük sermaye ile küçüğü arasında. bankacılarla sanayiciler arasında, sanayicilerle tanmcılar arasında bağdaştırılması zor çıkar çekişmelerinin ortaya çıkmış olduğu söylenebilir Mümkün Ancak, sermayenin uzun dönem programı açısından Sermaye, ekonominin belirli konjonktüründe bu yapısal ayrılıkları bır kenara atıp âcil bır programda bırleşebilir. Irmak Hükümetinin programında olduğu glbi. Bu programda, bankacılarla sanayiciler arasındaki sorun, bankacılar lehine çözülmüş durumda. Sanayicilerin itirazı yok. Sanayicilerin ilen sürdü#ü tarımcîan vergi alınması da programda yok. Üçüncü plânın büyük mağazacılık tartışmalan. büyük işletmeler kurma eğilimi de unutulmuş. Ortada, sermayenin bütün kesimlerinin anlaştlğı bir âcil durum programı var. Neden anlaşma olmuyor? ŞÎJ SÖYLENEBİLİR: Siyasal kişilikler, sermayenin paraleünde olsalar bile zaman zaman sermaye karşısında bağımsızlaşabilir. Bir süre için mümkün. Ama uzun bir zaman aralığı için söylenemez. 1973 seçimlerinden sonra geçen süreyi, takvim olçüsünden kısa sayabilirsiniz. Ama Ecevit'in gerçekçi olarak soylediği gibi bu süre görece olarak çok uzun. Son yılı Türkiye oldukça hızlı yaşadı. Hızlı yaşadığı İçin de son yılda TÜTkiye uzun yaşadı. Uzun bir dönemde siyasal kişilerin sermayeden bağımsızlaşması çok zor. Mümkün değil. BU DURUMDA başka cevaplar aramak gerekli. Cevabın anahtan ise sermayenin siyasal bilincirtde. Türkiye'ö*e sermayenın sivasal bilinci, ekonomik bilincinden daha belirgin. Bu yüzden Türkiye sermayesi, sermaye partilerine dayalı bir sağ hükümet kurulmasında fazla isteklı değil. Baska bir deyişle, bu yüzden, elindeki bütün olanaklan, partilere dayalı bir hükümet kurdurmak İçin kullanmıyor. İKİ nedenle. Birisi, CHP ile ilgili. Türkiye'nin ekonomik yapısı kendi çerçevesini zorluyor. Ekonomide birtakım eksikükler, birtakım şişkinhkler ortaya çıktı. Uzun bir süredir, ciddî bir vergi denemesi yok Son zamanlarda tasarruf sağlama, bir kesimd'en diğerine kaynak aktarma gibi önemli ekonomik uygulamalar hep fiyat politikası aracılığıyle yapıldı. Artık, bunları bir vergi temeline oturt ma zamanı geldı TEŞVÎK uvgulaması, Hazine gelırlerini azaltmamn yanında yatırım kararlarının çok yaygın bir durum almasına yol açtı. Ekonominin çeşitli kesim ve bölgelerınde kapasite şışkinlikleri ortaya çıktı. Diger yandan hızlı bir tüketim eğilimi var. Yaratüan üretim kapaüitesi ile tüketim eğiliminin aynı yönde olduğunu söylemek çok zor BU ıki örnek. ekonominin bir yenıden düzenlenmesl ihtiyacını vurguluyor Ekonomik iskeleti, genışleyen ekonomlye göre yeniden ayarlama ihtıyacı var Bu, sermayenin uzunca sayılamayacak bir dönemde ortaya çıkan en önemli sorunu, buna sermayenin düzen degisikliSi de demek mümkün. KİM yapacak bunu? Batının gelışmis kapitalist ülkelerinde, bu tur ıhtıyaçların uygulayıcısı sosyal demokrat partiler oluyor. Türkiye'de, bu ozelliğe en çok yakın olan CHP. CHP, kendi halkçı özlemleriyle birlikte kapitalist yapıvı veniden düzeuiemek sorunuyla karşı karşıya CHP'nin kısa hükümet ortaklığı denemesi, sonuç olarak, sermaye için fazla ürkütücü olmadı. llk zamanlarda özel kredilerde tutumlu davranıldı. Bunun yararlan da görüldü. Bütün zorluklara karşın. kredi tutumu sonucu olarak, özel kesim stoklarını piyasaya sürdü CHP, döneminde yapılan zamlara karşın, yaz aylarına dofru fiyat artışları yavaşladı. Hatta, durdu. KIBRIS. CHP ile özel kesim arasında yeni bir gelişmeye yol açtı. Halk, bir savaş esintisi içinrfe bankalardan mevduatını çektı. Bankalar sıkıştı. Bu sırada ister bilinçli olsun, isterse bilinçsiz olsun, ozel kesimin de, CHP'ne sıcaklık duymasma yarayacak ekonomik kararlar alındı. CHP, banka sistemini yıkmaya istekli olmadığını gösterdi. Merkez Bankası kanalıyla bankaların yardımına yetişti, özel kesimin kredi tavanı genişletildi. HÜKÜMET ortaklığının son zamanlarına doğru özel kesimin CHP'ye ısınmaya başladığı görülüyor. Bu konjonktürel gelişme, ser mayenin yapısal veniden düzenleme ihtiyacını destekleyici nitelikte. Bu yüzden, sermaye için. CHP'nin çoğunluğa dayalı hükümeti fazla ürkütücü olmaktan çıkıvor. SERMAYE, yeni bir seçimden sonra CHP'nin çoğunluğa davanan bir hükümetini fazla ürkütücü bulmamakla birlikte bütün bir ıçtenlikle ısteyebilir mi? Sermayenin sıvasal bilinci, buna engel. CHP'ne her halde ıçtenlikle güvenmesi için bır neden yok Ayrıca CHP'nin çok guçlü bir hükümet olması rfa ışme gelmez. Başka bir deyişie, sermayenin kendi öz partilennin çok fazla yıpranması işine gelmez. Başta AP'nin. Ikinci neden burada SAG partilerin, partilere dayalı bir hükümet kurmalarını önleyen en önemli etken bu olmalı. Sermayerin kisa dönem programı, oya dayalı «ermave partileri için her halde cnk vıpratıcı olacak. Bu ise er geç yapılacak bir seçimde «oya tahvil» olacak. Sermaye, ekonomik sorunlanvle gozleri kapalı. politika bılmez bır kavram olmaktan çoktan çıktı. Bu yüzden, sermayenin âcil programını uygulamayı plânlarken. sermaye partilerini bunun sorumluluğundan uzak tutmak Mivor Balyoz Hava kararmıştır bu arada. Koçaş saatine bakar ve 19 haber bültenmi dinlemek ister. Rad yo açılır ve herkes kulak kesılır. Başbakan Erim, ünlü 23 nisan 1971 konuşmasını yapmaktadır: Alınacak tedbirler balyoz gibi inecektir kafalarına! Odada herkes birbirini şöyle bir süzer, ne oluyoruz gibilerden... Ve bir halta sonra da ülkede Sıkıyönetım ilân edilir. «Bıyıkoğlu olayı»nm bundan sonraki bölümü daha bir renklldir. Devreye zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay gırmiştir artık. Yalnız o değil tabii. Sunayia birlikte ülkenin perde axkasındaki ötekı «etkili. yetkili» güçleri... Koçaş, Ankara'ya döner dönmez Başbakana çıkar. Erzurum'da duyduklanm gördüklerini anlatır. Erim: Karann nedir? diye sorar. Koçaş: Karan size bırakınm. Ama üniversitesinin mutlaka islâh edıl mesı gerekiyor. Erim: Hakhsın! CHP'ye karşı burukluk Bu arada bir hususa daha değınmeden edemeyeceğız. AtaturS Ünıversıtesınde göruştüğumüz, konuştuğumuz Kişılerde Ecevit Hükümetine daha doğrusu CHP" ye karşı bır burukluk var. 14 ekim seçımlerının sonuç lan da bır umut ışığı olmuştu bızım için, diyorlar. Yine gün saymaya başlamıştık, Universitedeki yönetim ha bugün ha yann değişecek diye. Ne var ki bu kez de umutlarımız gerçekleşmedi. Oysa Milli Eğitim Bakanı da CHP'liydi. Acaba koalisyon ortağı MSP'nin Genel Sekreterl Gündüz Sevılgen'in (bu satırlan yazdığımız sırada Sevilgen'in yerine henüz Oğuzhan Asiltürk Genel Sekreterliğe getinlmemiştı) etkisi mi oldu Bıyıkoğlu'nun değiştırılmemesinde dıyoruz ken dı kendımıze. Belkı bilirsinız MHP'den, MSP'ye transfer eden Gündüz Sevilgen Rektör Bıyıkoğlu'nun kayınbiraderidir. Taban fiyatlan İŞADAMLARI, ihracat ve işçi gelirleri dışında Ecevit Hükumetince uygulanan taban fiyatlan politikasını da yakın bir zamanda bir devalüasyonu gerektirici nitelikte bulmaktadır. İhraç kabiliyeti olan ürünlere ve bunları etkileyeı. diğer tarımsal mallara yüksek taban fiyatı konulması «Türk parası değerini olumsuz etkileyecek bir geîişme» olarak nıtelenmektedir. İşadamlan Demeğinin hazırlamış olduğu rapord» pamuk taban fiyatlanru, dünya fiyatlannm üstünde tutarak yerli kullanım fazlası pamuğu ihraç etmek için Hazinenin 1,5 milyar liralık bir yükümlülük altına sokulması, bu konuda örnek olarak gösterümektedir. Ancak özel kesimin hazırlamış olduğu raporlarda pamuğun dışında başka bir örnek yer almamaktadır. Türkiye gibi ülkelerin ihracatındaki yavaşlamanın en önemli nedeni olarak dünya ticaret hacminin daralması görülmektedir. Dünya pctrol bunalımının büyük sanayi ülkelerinin bir çoğunda ödemeler dengesi açığma yol açmış olması, söz konusu ülkeleri ithalâtlarını kıs maya zorlamıştır. Tarım ve sanayi fiyatlan 1967'deki dengeye ulaştı Erim: Zamanı gelsin Koçaş ve Babüroğlu, durumu zamanın Milli Eğitim Bakam ve sonradan 11lerden Şinasi Orel'e de anlatırlar. Orel de onlara hak verir. EKONOMİK SÖZLÜK Yeni hükümetin atanmasıyla TÜRKİYE'tfe yakm bir zaman da devalüasyonun yapılması birlikte tartışma gündemine yehalinde doviz geürlert bakımın niden sürülen bir kavram oldu. dan olumlu gelişmelerin müm Basitçe, Türk lirasının degerini kün olmaması bir yana, devalü yatancı paralara göre düşürme asyon kararı tanmla sanayi ve anlamına gehyor Ancak biçımücretle kârlar arasmdaki bölü sel olarak Türk lirası, Amerikan şümü etkileyid bir politika ola dolarına göre tanımlandığı için, devalüasyon bir Amerikan doları rak benimsenmektedir. Ecevit Hükümeti'nin uygula satm almak için ödenecek Türk dığı yüksek taban fiyatl politi lirası mıktarını artirmak şekkası ile bir yıl içınde tarım ile linde gerçekleşebilir. Fakat gerçekte, dış ticaret pasanayi arasındaki değişim oranı rasal değişimden çok mal alıp 10 puan kadar tarım lehine dön müştür. Aynca vakın zaman verme yoluyla yapıhyor. Dolayısıyla devalüasyon kararıyla salarda toplu sözleşmelerin bir dece paralarm değil mallann de çoğu tamamlanmıs ve ışçiler yeni ücret artınmları sağlamıştır. gisim oranı düşürülmüş oluyor. Gerçek neden DEVALÜASYON ömeğin eğer bugün bir sandık portakal ihraç ederek bir şişe viski ithal edilebiliyorsa, yüzde yüzlük bir devalüasyondan sonra bir şişe vıskı ıçjı ikı sandık portakal satmak gerekecek. Tabıi mal değişimmın ötesınde de, portakalla vıski ahş verışi yapılırken, başka bir öğe değistirilmiş oluyor. Portakalı ürrt me't için de viski yapmak için de gerekli olan standart öge işçi emeği. Dolayısıyla devalüasyonla ikı ülke arasında standart işçi emeğının değişim oranı değiştirılmış oluyor. De'/alüasyonun özü, bu. Fakat görünüşü başka. İhraç mallarırun dış fiyatlannı ucuzlatıp, ıthal mallanmn ıç fiyatldrını artırarak döviz çıkışını sınırlandıra rak ve girişini artırarak ödemeler dengesinı düzeltme etMsinden söz edılır. Ama bunlann sağ lanması ıçın önemli ölçüde ihr&; stoku olması gerekir. Birikı malın dışında böyle bir durum yok. Ayrıca, ithal mallarınm talebinin de fiyat artışları karşısında azalması gerekir. Yatırım mallan ve viski gibi tüketim mal lan ıçın bunlan beklemek müm kün degil. Öyleyse devalüasyon neden isten:r? En başta içerde sanayi ürünlerı fiyatlannı yükseltmek ve dışarısı için ucuzlatmak tçın. Dışansı için sanayi Ürünleri fiyatı ucuzlarsa büyük bır ihraç ola nağının yaratılacağı umut ediliyor. Ancak bunun için de en azın dan devalüasyonunun çoıt büyük düzeylere ulasması gerekli. ECEVÎT Hükümetinin görev başmda bulundugu kısa sure içinde ekonomidekı en belirgin değişmelerin birisi tarım ve sanayı ürünlen fiyatlan arasındaki iüşkide ortaya çıkmıştır. 1967 yılından beri devam eden sanayi ürünlen fıyatlarının tanm fiyatlanndan daha hızh artması eğilimi bu yıl durmuş ve ekim ayı fiyat endeksleriyle tanm Ue sanayi arasındaki değişim oranı dengelenmiştir. Cumhurıyet'ın kuruluşundan be ri, genel bir eğilim olarak, Turkiye'de tanmsal ürünler tiyatları sanayi ürünleri fiyatlannd'in daha hıziı artmıştır. Bu eğilim, 1960 yılından sonra da, daha yavaş olmakla birlikte. devam eN miştır. Ancak söz konusu eğilıır., 1965 yılmda AP'nin ıktıdara gelmesiyle birlikte değişmeye baslamıştır. AP'nin iktıdannın ikinci yılı 1967 yılında, 1963 yılı 100 olmak üzere hazırlanan fiyat endekslerine göre, tarım ve sanayi ürünleri fiyatlannın bıribirine yetiştiği gö rülmüstür. Fakat 1967 yılmdan sonra AP döneminde sanayi urunleri 'iyatları daha hızlı artarak tanm ve sanayi arasmdaki makas, sanayi lehine açılmıştır. Buna kar=ın Ecevit'in görevde olduğu ve fiyat endekslerinın bilindiği en son ayda, ekim ayında, tarım ürünleri fiyatlan iıe sanavı ürünleri fiyatlan endeksı 320 3'e ulaşmıştır. Böylece, bu iki kesim arasmdaki fiyat ilişkıleri, 1967 yılındaki durumuna dönmüştür. YARIN: KADROLAB NASIL DOLDURULUYOR? Bir ayda 7 kaçak inşaat.. Sanayi bölgesi haline gelen Eyüp ilçesinde kurulu bulunan fabrikîlar, ruhsatsız ve kaçak olarak binalannı genışletme yarışı içıne girmişlerdir. Son bir ay içinde Eyüp Belediye Şube Müdürlüğü, kaçnk "jlarak y:.pıldığı gerekçesiyle yedi fabrikanın sahipleri hakkında sorujtuıma açmış. yapıiarı da yıkmıştır. Kaçak olarak yapıldığı bildirilen bmaları. Şubç Müdürlüğü, Belediye Encümenınin kararı ile yıktırmış, sa« hiplerinden de para cezası tahsiline başlamıştır. Foto"Tfta, bir fab'ikamn kaçak olarak yapılan bölümü yıküırkpn görühnpktedir. (Fotoğraf: lulay DİVİTÇİOÛLU)