18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 14 Kasım 1974 ABDVECA1VBA2 UÎANDlMKıtfiANMM,* DAĞLAR KRALI Yazan: Edmond About T?ahJp de bize, blraz susuzlugunu gidermek istediğini »öyledikten sonra, cevap beklemedten sarap kupastna sanldı ve içindekini bir dikişte içti. Daha sonra hepimizin kupalarında ne varsa içmeye koyuldu. Adamı yanımızda gören 5 6 haydut da çevremize toplandı. Rahip efendi herbirine adıyla hitap ediyor onlarla senli benli konuşuyordu. Kısa bir süre sonra rahlbin geldifine geleceğine lânet etme ye baştemıştım. Çünkü varlığı büttln haydutların yeniden çevremize toplanmasına yol »ç mıştı. Kralın öyle uykusuna yatmış olmasından yaraılanan adamları, teker teker bizimle tanışmak için çevremize dtoluşuyorlardı. İçlerinden biri birşey isteyip istemediğimizi sordu, emrimjze amade oldafunu belirtti, bir diğeri birşejJer getirdi, bir başkası hiç sıkılmadan, barsaklanm dolduran kokuyu gürültüyle dışarı boşalttı. îçlerinden en laubaü olanlan, bana dostça öykümüzü anlatmamı söylüj'orlardı. Sıkılfanlar jSe, arkadaşlarının arkasına saklarup, bizi merakla izliyorlardı. Bazıları, doyuncaya kadar seyrcdip, raeraklarını gitferdikten sonra, çhnenlere uzanıp MaryAnnın yanında horlayaıak uykuya daldılar. Bu ara da bitler durmadan daha yukarlara tırmanıyorlardı. İlk efendilerinin varlıkları, hayvan lara öylesine bir cesaret vermişti ki, biti elimin üstünde gezerken yakaladım. Onların yet kilerıni tartışmak olanaksızdı. Ben artık insan olmaktan çıkmış, bitlerin ortak otlağı haline gelmiştim. O »ırada öylesine sıkıldım ki, bir çeyrek saatlik yalnıriık İçin bitki koleksiyonu mun en ender üç parçasım fecf» edebiiirdim. Bayan Simons ve kızı kendi izlenimlerini açıga vurmayacak kadar terbiyeli kişüerdi. Ama arada sırada yerlerinden hoplamalarından on larm da benimle aynı durum ve düşüncede ol duklanm anlıyordum. Hatta bir kez araların da umutsuz bakışmalarını yakaladım. Sanki ana kız birbirlerine: Anladık bizi haydutlardan jand'armalar kurtaracak, ama bitlerden kim temizleyecek?» der gibiydiler. MaryAnn'in bu sessiz sikây^eti. beni allak bullak etti, içimde duruma isyar» edip, kızcağızı rahatlattırma isteği uyandırdı. Derhal yerimden fırladım ve bizi rahatsız edenlere bağırdım: «Hadi gidin burdan, Kral blze burayı kafamızı dinleyelim diye ayırdı. Fidyemiz geie ne kacfar bizi rahat bırakacaksınız. Yalruz kal mak hakkına sahip olacak kadar yüksek kira ödüyoruz. Sizler böyle parazit köpekler gibi masanın çevresinde toplanıp bizi seyretmeye utanmıyor musunuz? Burda işiniz ne? Bizim size ihtiyacımız yok. Bize asıl gereken varlığınız değil, yokluğunuz. Yalnız kalmak istiyo ruz anladınız mı? Kaçacağımızı mı sanıyorsu nuz yoksa? Nerden kaçabiliriz ki, kaynak yönünden mi? Yoksa Kralın yanından mı? Rahat bırakın bizi. Korfulu bunlann hepsini se petle. Istiyorsan sana yardım da ederim.» Hiç beklemeden de harekete geçtim. Etrafta sürtenleri ittim. Uyuyanları uyandırdım. Rahibi tartakîadım. Korfuluyu bana yardıma gelmeye zorladîm ve kısa bir süre sonra haydut sürüsü, bu bıçaklı tabancah gözü dönmüş ler kuzu gibi çekilip gittiler. Nihıyet yalnız kalmıştık. Bayan Simons'a PORTEKİZİN BAHÇELERİ Portekiz gumrugu bizim gumruge çok benziyor YAŞAM G«çip jldlyor Çırpıntılı bir gün daha Daragaçlan mı getirir ölümü Insanın yalnızlıgı mı Duyuyorum ınnağın çığlığını Sevfiyi ve ölümü duyuyorum Kapalı kapılann ardında İgrenç küfürlerlyle (ardiyanlann N.Ü. ler kesilmış, sort olmus. Kızlı oğlanlı gülüyorlar. Neye mi gülüyorlar?... Orasını kimseler bilemez... Onlann bir özelliğidir bu, dıledıklerı zaman gülüp aglayabiliyorlar... Portekiz gümrügü bizim gümriiğe çok benziyor. Bagajlar açılıyor. çantalara bakılıyor, kağıtlar dolduruluyor, o kapıdan öbür kapıya gönderiliyor ve bütün bunlann sonunda anlıyorsunuz ki, siz iyi durumdasınız. Çünkü, Portekizli değilsiniz. Çünkü, Portekizlilerin durumu sizınkinden beş kez daha kötü. Az geliîmişlik, çok gelismislik, orta gelişmişlilc, gelişmekte olmaklık falan filan .. Bütün işler bittj derken, bitmemiş .. Arabanınün ratnıng yuvarlak kırmızı bic, şey yapıştınldı. Yabancılara öncelik tanıyan benzin karnest. Diledigım kadar benaın alabilirim artık. Çünkü ben bir yaban cıyun. Çünkü ben bir gezginciyim. Kendi ülkemde olsa kızarım böyle bir duruma. Burada da kizıyor muyum, kızıyorum ama, çok içten değil. Sınırdaki bankaya gidiyorum. Mark verıyorum. Eskudo alacağım. Pasaportumu alıyorlar, bir takım kâğıtlar doluyor. Imzalar atıyorum. Mavi, pembe, beyaz ve san bir yıjın kopyalı kâgıt. Bürokrasinin burada maşallahı var, anladığırna göre turp gibi saglam .. îşlemler bitiyor. Kâgıtlardan birinı saklamam gerektiği söyleniyor. Bir Eskudo aşagı yukan el11 kuruş falan bizim paranuzla belki de altmış... Portekize girdiniz mi yeşillik başlıyor. En kurak sandıgınız yerlerde bile bir şeyler fışkırıyor yerden. Yemyeşil. Yollan dar. Otomobi! çok az. Kentler arası otobüsleri görüyonız ara sıra. Onların belli durakları var. Oralarda duruyorlar. Durakların yakınında ne ev var, ne bir şey... Toprak yollardan aniıyorum ki, yakınlarda köyler olmalı. Belki yine yazanm, ama hemen bildirmeliyim ki, beyazın böylesine çok ve böylesine güzel kullanıldıgı bir Ulke daha ben görmedim. Yine hemen yazmakta yarar var. Portekiz yoksul bir ülke, oldukça yoksul bir ülke... Köylerinin biTim köylerimizden tek ayrımı bütün evlerin beyaza boyanmış olması. Beyaz'm tam ortasından mor'a yakın bir mavi geçiyor. Evi bir kuşak gibi saran bu morumsu mavi kimi yerde biçimleniyor. Resim oluyor. Taşmış ve yenmiş. Döşüne kargı giren ve bu acı ile inleyen askerlerin, köylülerin, kadınlann durumlarmdan hiç söz etmiyor. Kralın kansının kiminle seviştiguıi anlatıyor ama... Bu seviş»enin sonunda ülkenin bütünlüğü korunmuş. Bilmem kiminle kımın ilişkisi, Portekiz kilisesinin öîgürlüğünü saglamıs.. Eskıden bu tür ilişkiler çok önemliymiş anlaşılan. Arap, Vizigot, Süev daha kim •bilir nice insan sevişmiş. kavga etmiş, döğüşmüş... Sonunda orttya bugünkü Portekizli insan ç.kmış. Portekizliler bilinen anlemda çok güzel insanlar değiller. Kaşları gözleri, boyları posUrı bakınca hayranlıklar uyandırmıyor. Tanısmak gerek. tçten tutkularıyle, çabuk dostluklarıyle. kızgınlıklarıyle tam bir denız adamıdırlar. Büyük sömürgeler kurmuşlar. Bu büyük sömürgeler Portekiz halkına hiçbir yarar sağlamamış. Kalk yine yoksuı, yine yoksul kalmış. Krallar, klıse ve zenginler tek yanh bir soyfrunla yetinemediklerinden, her vanı birden soymuşlar. Sömürgeciüğin tarihçesine bak makta kısa da olsa bakmakta biraz yarar var. Çünkü, Portekiz'in bugünkü içinde bulunduğu sorun oradan geliyor. Yani son olaylann nedenleri arasında sömürgeler önemli bir yer tutuyor.. Nevzai ÜSTÜN lar, Fransızlar kısacası lrili u> faklı bütün Avrupa devietlerl bu işe katılır. Aralarında hırgür eksik olmaz. Her çahnan malın bir kavgası vardır. Türk lerle Portekizliler birkaç ke* çatışırlar. ispanya kıyılannda sıkışıp kalmıs olan müslümanları Osmanlılar alır getirir. Tarih çektikçe uzar. Tarihi daha çok çekmeden ça ğıtnıza dönmekte yarar vardır sanıyorum. • Portekiz'in günümüzdeki 1 » 1 ginç yanı, en uzun diktatörlük» lerden birine tanıkhk etmiş ol» masmdadır. I. Dünya Savaşından sonra tam bir kargaşahk içine yuvar» lanan Portekizde, 1928 yılında General Gomes de Costa isyan ederek parlamentoyu devirir. 1928 yılında da, Oscar Carmona da general Gomes de Costa'yı devirir. Bu devlrmelerirv ara» sında, şeytan akıllı bir maliyed askerlikten hiç anlamayan bir maliyeci. Maliye Bakanı olur. Bu arfamin adı. Salazardir. An» tonlo De Olivelra Salazar. Co« lmbra Oniversitesi ekonomi pr» fesörüdür. 1889 yılında dojmuf tur. PoTteki?'in cıkar çewrel*« rlnln ne istedlSint cok 1jrl bflmektedir Bir sevi daha çok Irl bilmektedlr. O da Portekiı halkinın lc cekismelerdeo blknif olması.. Bu İH sevi bir araya uı taca getirir. Denk bir bütçe ha zırlar. Bu onun Gnünü daha da yayar. «Yenl Devlet» adlt faşlst öjretinin öncülüfiünö yapar. Denilir ki. Mus^ollnl de, Hitler dr. Franco da ilk derslerini bu garip profesördeh aU mıslardır. Salazar cok kısa bir sür« !çlnde Portekiz'i avuçlarınır» lcin« aldı. 1932'rfe artık PortekirMe yalnırca Salazar vardır. Tam bir diktatördür Dediü dedik, asfıgı a.«tıktır Grevier yasaklanmıs, her türlü Srgüt Sala»ar'ln Iznl ile yasar olmu|. Solun Hderleri öldürülmüs y* d» virıilmös PorfpVİ7'de Salazar' sız soluk alınmaz olmustur. Çeviren: Ali Sirmen döndüra ve Hanımefendi lşte yalnız kaldık, dedim. Acaba dairemizi ikiye bülmemizi ister zniydiniz? Çadırımı kurmak için bana küçuk bir yer yeter, su »ğaçların arkasına çekilirim. Geri kalan her yer sizin olur. Kaynak hemen elimizin altında, üstelik buralan çamurlamayıp dafın yamacmdan aşağı aktığı için sizi rahat sız da etmeyecektir. Hanımlar önerimi pek de sevinçle karşılamadılar. Onlara kalsa bütün kırı kendüerine ayırmak istiyorlar*. Bu arada MaryAnn'ı her an göremeyeceğimi düsününce, içim cız etti. Korfulu benim çadınmın yananda yatacalctı. Ancak bitlerden uzak olmak istediğim den, aramızda en az altı adlm uzakhk olma»ını şart koştum. Barış sağlandıktan sonra, bir kenara çekilerek üstümdeki evcil hayvanları temizlemeye girıştım. Ama daha ilk hücum girişimimde, meraklı haydutlann çadırlarımızı getirmek bahanesiyle geri döndüklerini gördüm. Bayan Simons çadırlarımızın İki yanı açık basit keçe damdan baska bir şey olmadığım Eörünce bagırmağa başladı. Korfulu, iki yanıiKİan yere tutturulan. bu sözce keçe çadırda çok yağmur yağmaz, fazla rüzgâr esmezse çok iyi barınabileceğimize kadını inandırmaya çalışıyordu. Bütün çete kazıkları çakmaya, çadırı kurmaya, yataklarımızı sermeye başladı. Yataklar kilim üzerine örtülmüs keçi postu battaniyeden oluşmaktaydı. Saat altıda, Kral bizzat gelerek, eksiğimiz olup olmadığım kontrol etti. Çok öfkeli olan Bayan Simons her şeyin eksik olduğunu İleri sürdü. Ben Kral'dan adamlarının bizi rahat bırakmalarını, yanımıza yaklasmamalannı istedim. Hacı Stavros hiçbir zaman uyulmayan kesin emifler yağdırdı. Ah bayım; disiplin, Yunancaya çevrilmesi son derece (üç Fransızca bir sözcüktür. Kral ve maiyeti saat yediye doğru gittiler. Biraz sonra yemek geldi. Çayırın ortasında yaktiğımız ateşin ardında Mary Ann'ın yorgun ama olağanüstü güzellikte yüzünü gorüyor, uzakta öten bir bülbülün sesinidnyuyordum. Sanki bülbülün najgmeleri Mary Ann' ın dudaklarından çıkıyordu. Bir an kendiml bir düş dünyasında sandım. Gün hepimiz için çok yorucu geçmisti. Canım yemek bile istemiyordu. Hanımlara iyi geceler diledikten *onra çadınma çekildîm. Artık, bülbülü, tehlikeyi, fidyeyi hatta bitleri bile unutmustum. Gözlerimi kapar kapamaz d'elikste bir uykuya daldım. Silâh sesleriyle btrden yerimden fırladım. Aynı anda. iki kadın sessinin, «Kurtulduk, jandarmalar, jandarmalar» diye haykırdıklarınl işittim. Sevinçle biraz da ne yaptığlnı bilmez bir davrams içinde yerimden fırladım ve kapının önünden geçmekte olan ilk gölge ile kucaklaştım. Bu Korfulu idi. Hey durun, nereye koşuyorsunuz böyle' Jlye haykırdı sinsi raelua. Seni gidi it seni! Jandarmalann arkadaşlarını nasıl temizlediğini görmeye gidiyorum anladın nv? 'Deramı yar) Sömürgecilik Gittikçe azaldı insan, Ispanya/ Portekiz sınırında görevlöerin ba»hca işlerinden biri de kağıt oynamaktır her halde. Dört otomobildik îspanya'dan çıkan. Tam bir sınır kapısı. Görevliler uzun uzun baktılar pasaportomuza. Aldılar içeri götürdüler. On dakika kadar bekledik geri gelmesini. Sonunda geldi. Görevlinin ytizü tam bir soru işareti. Ne arıyorsunuz buralarda der gibilerden. Belli bir şeyler söyleyecek, söyiüyor da: Kıbns, diyor. Kli ile uçaklan anlatıyor. Başıru iki yana salhyor. Ytteüne dikkatle bakıyorum. Kimden yana, diye. Belki de yaşamın yaşam kavgasmın en gerçekçi sorusudur bu. «Kimden yana?...» Pek anlaşılmıyor. Sürüyorum arabayı. Portekiı aınınna ftidiyoruz. Bizlerden önce gitmiştik iki araba ile dört beş oto stopçu var. Oto stopçular. vayılmışlar ortalığa. Blucin Batıh kontsoylu aydınların hiç hoşlanmadıkları bir konu vardır. Kendi tarihlerine belli bir açıdan bakılmasını hiç sevmezler. Hep getirdikleri ile konuşmaya girmek isterler. Bu onlann belirgin bir özelliğidir. Hin distanda yaptıklannı İngiliz kent soyluları hiç konuşmazlar. Belçika Kongosundaki insan alım sa timlanndan dem vurmaz Belçika kentsoylusu. Sürekli olarak savcı sandalyasında oturmaktan hoş lararlar. Tek ölçii kendi ölçüleridir. Ekonomik sorunlarda. teme 1; kliseye dayalı ahlâkta, cinsel sorunlarda.. bitmez tükenmez bir bencilliğin öncülüğünü yaptık lannı akıllarına bile getirmeden günü geçmiş kurallarını öne süıerler... Afrika'da bir adanıı öld'tr** karaderililer, yer yerinden oynar. Engizisyondan hiç habeneri yokmus gibi, tekneler dolusu çoluğu çocuğu kedi yavrusu alıp satarmıs gibi alıp aatanlar onlar değilmiş gibi... İngiliz adalarımn Hindistan'm sömürgesi olabilme olasılığı hiç akıüanna gelmez. Racalann İngiliz lordlarını huzurlanna alıp «kiiçük ayak parmagı rıısanı» rermeleri düşlerde bile görünmez... • Portekiz'in sömürgeciliği. 1385 yıllarında başlar. (1385/1433) ara sı bu yoldaki çahşmalann yogunlaştıfı yıllardır. tberik yarım adasındaki Araplar iç çekişmeler yüzünden yok olup gıtmişlerdir. Kalanlar da artık siyasal bir güç olmaktan çıkmıştır. Portekiz, İspanya ile (Castilya) bir çarpışmaya girecek güçte değildır. Genişlemek için tek çıkar yol. deniz aşırı Ulkelere «rıt mektir. Bu da kolay değildir. Por Ukiz kralları Yahudüerin de yar dımı ile uzun hazırlıklara girişir ler. Astronomi ile ilgıli bügiler edinirler. Astronomi cetvelleri hazırlanır. Gemi dümenlerini uzak deniz lere göre yeniden gözden geçir» mek gerekir. Kıç dumenleri yapılır. Onuncu Alfons bu işleri planlar. Kendi ormanlarını gemi yapımı İçin gemicilere verir. Karsılığını vergi olarak ister. Ve ilk gemiler denize açılır. Afrika soyulmaya başlar. Portekiz, bu soygunlardan elde ettiği altınlarla ilk altın parayı, «Cruzodo«yu 1447 yılında basar. Şeker kamışı tarlaları kurulur. Bunlar için ger.ekli kö leler Afrika'dan getirilir, duzen işlemeye başlamıştır artık. Hint Okyanusu, Çin... Portekiz' in seçkinlerini doyurmakla yükümlü yerlerdir. Angola, Mozambik ve daha bir sürü yer kanla sulanarak alınır. İnsan alım satımı gittikçe gelisir. Kızılderililerin gövdeleri ağır işlere gelmediğinden insan alım satımının ağırlıgı Karaderili insanlara yöneltilir. Portekiz'i bu lşte yalnız bırakmazlar, İngilizler, tspanyol YARIN: İlk konuşma MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOĞLU BANYA LUKA'NIN TOPLARI D$İ BOND TİFFANY JONES însan Portekizliler karısık bir ulus. Hoş hangi ulus karışık degili r. Bu topraklara ilk gelenlerın Kartacalılar soyundan oldugu sanılıyormuş. Lüsitanialılar... Daha sonra Alanlar gelmiş, bunlann ardında da Süevler gelmışler. Vizigotların gelişi daha daha sonralarda. En sonunda da Müslümanlar gelmiş Portekiz'e. Bilgı dagıtan ansiklopediler öyle yazıyor. Duygulannı, sevinçlerinı, acılanru yazmıyor. Kral ve general adları veriyor... I. Bilmem kim, 4. Bilmem kimle sa I' ıı ıı/lâ^^H TESEKKÜR Üzun zamandan beri çektiğim hastalığa zamanmda müdahale ederek yaptığı a § meliyat sonunda beni tekrar Ş sağlıgıma kavuşturan Doç. Dr. ^ I rCıuçM KAUA HAMİT GÖKALP ile Tarhan Klinigi yetkilisi Em. General Or. 7*1 *>f^ İZZET ARMAN'a «AttTH S 6 ECE ÖLDÜBMEM "/ ve tüm klınik personsline en içten tesekkürlerimi sunanm. ' Kemal YENİGÜN TARSCS Cumhuriyet 8965 iİ 9 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle