28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CÜMHURtYET 24 Ekim 1974 | darece. kendilerine pasaport verilmemesi yüI zünd«»n yurt dışına çıkma özgürlüğünden ya• rarlanamayan yurttaşlarla ilglli haberler ga«etelerde görülmeye devam ediyor. 1950 tarihli Pasaport Kanununun 22. maddesindeki «Memleketten aynlmalannda si •usi emniyet bakımından mahzur bulunanlar» ibaresine dayandınlan bu işlemlerin 1961 Anayasasının ükelerine uygunlugu, yıllardan berl tartısma ve eleştiri konusu olagelmiştir. Ancak, Pasaport Kanununun 22. maddesine göre. yurt dışına çıkma özgürlüfünden yoksun bıralcılanlar sadece «siyast emniyet f!>» bakımından rokıncalı görülenler değildir. Bu ünlü madde. pasaport verihneyecek yurttaşlar arasında «yabancı memle'.etlere gitmeleri mahkemelerce men olunarlarm da saymaktadır. Bazı yurttaş'ara «siyasi emniyet» nedenleriyle pasaport verilmemesinin haklı eleştiıilere konu olmasına karşılık, mahke me karanyle yurt dışına çıkışları engellenmiş olanlann dunımu doğal görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 1963 tarihli karannda da «siyasi emniyet»le ilgili hiikmün Anayasaya uygun bulunmasına bazı üyeler karşı oy vermisler ama «mahkeme karanyle yurt dışına çıkmaran engellenmesi» oybirliğiyle Anayasaya uygun bulunmuştur. Kanımızca, Anayasa Mahkemesinin karanna ve hukukcularca dofal görülmesine karşın, bu konuda tartışılması gereken önernli bazı noktalar vardır. Pasaport Kanunu «yabancı memleketlere gitmeleri mahkemelerce men olunanlar»a pasaport verilmeyeceğini belirtmekte ama, ceza davalanrda uygulanan temel usul kanunu C.M. TT.K.'nda sanık için yurt dışına çıkma karan alınmasına iiişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu dunımda, sanıklar için yurt dışına çıkma yasagı konulması, uygulamadan doğmuş bir tedbir olarak görünmektedlr. Bu yüzden de, bu konuda karar verebilme hallerinin kanunlarca gösterildiğıni söyiemek, yerinde değildir. (Hukuk navalarında uygulanan usul kanunu H.D.M. K.'nun, konuyla ilgiii hükmü 97. maddedir. Bu madde de yurt dışına çıkma yasağını değil, ikarr.etgfthını yurt dışına nakleden davactnın te Yurt Dışına Çıkma Yasası Doç. Dr. Rona AYBAY O.D.T.Ü. Kamu Yönetinii Bölümü mtnat göstermesini rfüzenlemektedir.) kemelerc* m?n oiunaniam fbaresl. bu tedbirm içeriği ya da bu tedbirın alınabileceğı durum ve koşullar bakımından hiç bir açıklık taşımamaktadır. Anayasamızm 18. maddesi yurt dışına çıkma özgür!ü*ünün kanunia düzenleneceğini belirtmekte, bu konuda kısıtlamalar koyma bakımından kanun koyucuya bir takdir yetkisi tanımaktadır. Ancak, kanun koyucunun bu takdir yetkisini kullanırken. bir takım ölçü ve koşullan açıkça belirtmesi gerekir. Takdir vetkisi ne kadar geniş olursa olsun, kanunia belirtilmiş hiç bir ölçü, koşul ve amaca bağlı ounayacak kadar geniş degildir. Başka bir deyişle. kanun koyucu, kendis:ne Anayasanın tanıdığı düzenleme (smırlama) yetkisini, bir takım ölçüleri kanun metninde açıkça göstererek kullanmak durumundadır. Kanun kovucuya takdir yetkisi tanınmış olmasıyle, onun (kanunda ölçü göstermiyerek) kullanmadığı bu yetkinin mahkemece kullanılması ayn şeylerdir. Kanımızca, belirli bir kişinin AnayasaJ özgürlügüne konulmus bir kısıtlama olan «yurt dışına çıkma yasağı» iceriğini belli eden bir kanun hümiina dayanmadığı sürece, mahkeme karanyle alınmıs olsa bile verinde görülmemelidir. olunması» karannı karşılaştıralım. «Tutuklama» tedbirinin Anayasaya uygunluğundan şüphe etmememizi sağlayan şey, sadece, bu tedbirin hâkim kaı nyle alınabilmesinden ibaret midır? Buna ek olarak. tutuklama kararuıın alınabileceğı durum ve koşullann Anayas ve kanunia ayrıntıh bicimde belirlenmiş olması da şüphesiz rtnemlidir. Voksa. hâkim karanna da dayansa, tutuklama «keyfi» olarak uygulanan bir tedbir olmaktan kurtulamazdı. Aynı mantıfı. «yurt dışına çıkarmama» karanr» uyfuladıgımızda. alınacagı durum ve kosullar oir kanun hükmüyle belirlenmediğı sürece, mahkemece de alınmış olsa bu tedbirin «keyfi» olmaktan öteye gidemeyecegi sonucuna varmamız gerekir. Pasaport Kanununun M 22rdeki «yabancı memlefc.etlere gitmeleri mahkemelerce men olunanlar» ibaresi. Mç bir ölçfl göstermediginden dolayı. belirli bir sanık hakkmda bu tedbirin alınması için yeterli bir kanuni dayanak sayılamaz. Günümüzde yürürlükte bulunan mevzuat bakmundan vardıgırmz sonuç, bir sanıgın yurt dışına çıkmasma mahkeme karanyle engel olunması için basvunılacak tek usulün «tutuklama» olmasıdır. Hakkında tutuklama tçin yeterli kanıt (delil) bulunmayan bir sanık için günümüzde ytirürlilkte bulunan mevsuaı bakımından mahkemece yurt dışına çıkma yasağı konulması, kanımızca. hukuka uygun sayılmamak gerekir. Bazı ÖZPI durumlarda, sanığm tutuklanması ihtiyacı duyulmadığı halde, yurt dışma çıkmasının önlenmesi, ceza muhakemesi bakımından zorunlu görülebilir. Fakat, bu zorunlu hallerin neler oldugu ve haagi usullerle sanığm yurt d t şına çıkmasının önleneceği konusunda günümüz hukukunda bir bosluk vardır. Bu boşluk da, içtihat yoluyla mahkemelerce defil, kanun koyucu tarafmdan doldurulmalıdır. Ancak böyle bir kanun yapıldıktan sonra ve bu fcı.rjnun getireceği ölçüleı bakımından bir Anayasaya uygunluk, aykırüık tartışması mumkün oiacaktır. Kalkınıp Duru II B Anayasaya Uygun mu? Anayasa Mahkemesi. bu tedbirl Anayasa'ya uygun bulurken şu gerekçeye dayanrmştır: «Mahkeme karanyle yurt dışına çıkmalan men olunaniara pasaport veya vesika verilmemesinde Anayasa'ya aykınhk değil, tersine, tam bir uygunluk vardır. Zira, Anayasanın 132. maddesi gereğince iaare, mahkeme kararlanna uymak zorundadır.» İdareiıin, mahkemelerin kararlanna uymak dırrumunda bulunması bakımından, Anayasa Mahkemesinin gerekçesi kuşkusuz yerindedir. İdare' nln mahkeme kararlanna uymakta kusur etrnesi, bu kararlan savsaklama yoluna gitmesi, hukuk devleti ilkesin< yaralayan çok ağır bir davranıştır. Ancak, kanımıza göre mahkemece yurt dışına çıkısın bngellenmesinde konunun başka bir açıdan daha ele alınması gereklidir: Anayasa ile tanmmış bir özgürlük, sırf mahkeme içtihatlanyle gelistirilmiş bir «usul tedbiri» yoluyle, geçici bile olsa kaldınlabilir mi? Böyle bir kısıtlama özgürlüklerta kısıtlanması konusunda Anayasamızın benimsediği sisteme ne ölçüde uygun düsmektedlr? Yurt dışına çıkma yasağı karan almmasınm belirll bir yasal dayanağı olduğunu söyiemek kolay deftildir. Çünkti Pasaport Kanununun 22. maddeslndeki «yabancı memleketlere gitmeleri mah Tutuklama ile Karşılaştırma Bu konudaki görüsürnüzü daha iyi açıklayabilmek için, belirli bir sanık hakkında alınan tutuklama karanyle, «yurt dışına çıkmasının men "NE OLACAK BİLDİR BİZE Oktay AKBAL Evet Hayır Tartışma SEÇİMDEN KORKUP KAÇIYORLAR! Seçim Zorunludur ık sık söylendiği üzere, îngilizler, demokrasiyi futbol ma çına benzetirler. Tıpkı futbolda oldugu gibi demokrasilerde de oyunun kurallarına uymak zo runluğu vardır. Yoksa oynayan için de, seyirci bakımmdan da ta dı tuzu kalmaz. Biz Sayın Ecevit'in ve onunla birlikte halkımızın çok büyük bir kesiminin erken seçim istek ve özleminin karsısma dikilmeyi günümüz demokrasisinin ulaştığı demokratik töre ve kurallarla bağdaştıramıyoruz. Hele hele Kıb rıs sorununun karşı ucunda bulunan iki ülkenin bu evrede olağanüstü bir seçime giderek karşımıza daha güçlü hükttmetler bi çiminde çıkacaklan bugünlerde, Ecevit iktidara gelecek dtye, halk Eceviti istiyor diye korkulu, kus kulu bir vehimlenme ve bağnazlıkla yurdu, ulusu önü görünmeyen bunalımlara sürüklemeye kim senin hakkı olmasa gerek. Seçim mmderlerinden, yani demokrasiden kaçanlarm, geçtigimiz günlerde Yunan diktasının düştüğü durumu iyi değerlendirmelerini di leriz. AP Kongresindeki konufmasında Bay T>emirel «TRT milll programlar yapsın> dedi. Ne anlar •milli» sözünden bilmem! Vatan. mıllet, Sakarya edebiyatmı mı? Yoksa ulus yaranna, ulustan yana, ulusun iyiliği için çalifmayı mı? Nasıl olur ulusal program? Halkımızrn yaîam koşullarını, çektiği çileleri, acılan göstermek, halko>unu bu konuları karşı yakın kılmak, bütün bu akssklıkları, duzensizlikleri ortadan kaldırmanın yollannı aramaya itclemek... Budur •millî. program. Ama Bay Demirel'in kafasındaki bu mudur, orası kuşkulu!. O akşam. Bay Derairel'in milli program istediği akşam, TV'de gerçekten ulusal bir program vardı. Adı «Kaduuarımız»... Son yılların en başarıh programlanndan biriydi doğrusu. Zaman zaman TRT, basmda sert eleştirilere ugruyor. Ama içlerinde haksızları. yan tutarcasına yapılanlan da yok mu? Var, hem de pek çok!. Öyle eleştiriler var ki saçrr.alığın da ötesine geçiyor. Ben de bir iki kez dostça eleftirdim TRT yöneticileriıü. Ama TV'nin son aylarda ulusa!» amaç taşıyan, yararlı programlannı da övmemek elde değil. Dileğimiz TV'mizin ulus yaranna çahşraalarını hızla sürdürmesi, ufak tefek, değersiz konular yüzünden bir takım engellemelerle karşılajmamas'.... • KadmlarımıZ' gerçekten ulusçu bir programdı. Yurdun birçok yöresinden. özellikle güneydoğudan Çukurova'ya çahşmaya gelen kadınlarımız tanıtddı. Yüzleriyle, sözleriyle, gerçekleriyle,.. Orhan Kemal'in .Bereketli Topraklar Üstünde.sı. Yajar Kemal'm öyküleri, romanları geldi gözumün önüne, Nazırn Hikmefin şiirlerini duyar gibi oldum. Demırel, <miIU> progranu höyle mi anlar bilmem, ama gerçek ulusal, ulusçu program böyle olur, böyle olacakur, olmalıdır. •Dökülüp sökülüp geldik» diyor bir kadm. Adana'ya pamuk toplamak için gelmişler dört yöreden. Kadm, erkek, çoluk çocuk. Yoksul, aç, kir, pialik içinde. Kaç para alacaklar, hangi ölçüye göre, bilmezler! Ne yiyecek, ne içecekler, belli değil! Birileri alır getirir onlan köylerinden buralara, sonunda bir ?eyler tutujturur ellerine. Hangi hesaba kitaba dayanarak, kimse bilmez. Guneşte elli derece sıcakta siyah şemsiyeyle dolajan bu aracı rahat rahat anlatıyor ışin mekanizmasını. Kadınlarımız da anlatıyorlar açık açık: «Çalışacağız ne verecekler, borç ettik geldik. Aç susuz çahşıyoruı.» TV alıcısma şöyle sesleniyor bir ırgat kadın: «Xe olacak halimiz bildir bize, aç kahyoruz.» Bu seslenis hepimizedır, hepinizedir. Bir erkek ırgat da tamsmlıyor kadının dediklerini: <Ne yapacağız, çoluk çocuk sürünüyoruz. Fakiriz. Canımız portakal istiyor. Bir tane vermiyorlar. Mecburuz çalmıya. O zaman da kovalıyorlar.» Bir sevimli sarı oğlan anlatıyor: «Annem bana ceket alacak. kunduıa alacak.. Aylarca günes altmda çalış didin, sonunda bir avuç para! Hiç bir giivence yok. hiç bir şey yok, hiç bir hak yok. Bir ağa var, ortada görünmeyen. Bir de onun gölgesi. aracı. Belinde tabancayla gezen!.. Irgatlara bir çeyler veren. Hepsi biliyor bu emeğın karşıhğının bu olmadığını. Bu korullarda çalışmanın büyük bir haksızlık olduğunu... Ama kime güvenecekler, kimden yardım alacaklar. neyle geçirecekler yaklaşan kışı? «Aç susuz. çıplak. kapınıza geldik. diyo.lar. Bir umut, bir ışık yanmış o kadınların içlerinde TV'de eörüneceğiz, seaımızi milyonlarca insan duyacak. djye. Ne olacak halimiz, bildir bize! Bu seslenış yalnu yöneticüere değil, yöneticileri seçen seçmenlere, hepimire... Kadınlar, kadınlarımız!.. Cahit Külebi'nin şiirini hatırhyoruın: Sade bunlar mı Cahit Külebi / Doğup büyüdüğün Niksarda / Kadınlar görmedin mi? / Kaybolur gider sanırdın / Tarla çapölarken günes altında ' Karanlık odalarda tütün dizerken / Yanıp söherdi ıslak ıslak / Yeşil tütün renginde gözleri / Sade bunlar mı Cahit Külebi / Kayseri'de. Adana'da. tzmir'de / Kadmlar görmedin mi? / Bir yırtık mendile benzerdiler / Öylekadmlar ki. ekmek uğrunda / Daha önce kızlıklarmdan / Renklerini verdıler.. Ne olacak halimiz bildir bize? diye soruyor kadınlarımız. Ne olacak. ne olacak? Bu sorunun yanıtını vermek güçtür. Once kendimize sormalıyız. «ne olmalı. ne yapılmalı?. diye. Bu ülkenin büyük çoğunluğu soruyor bu soruyu. Kime, bize, size? Kendi kendilerine sordukları zaman yanıtı da kendileri verecekler. Gerçek kurtuluşa o zaman erecekler, o zaman!.. S SEÇİM ULUSAL İRADEYÎ BELÎRTEN ARAÇSA, BUGÜNKÜ BUNALIMI SEÇİM ÇÖZECEKTÎR H. IŞIK'IN SÖZLERt, GERÇEĞt DİLE GETİRDÎ ADALET, BUNALIMDAN KURTARILMALI. Sonuç itibariyle eğer millet bir partiyi iktidarda görmek istiyorsa, geliniz topluca milletin bu isteğine saygı göstermeyi ulusal bir gelenek haline getirelim. Reva mı? «(Doç. Dr. Nejat Kaymaz, Pervane Muineddin, tjüar ra, 1970). Sayın Işık'ın yazunızm basındaki sözleri, aylar önce TBMM* de yaptığı bir baska konuşmasının paralelindedir: «Yasama a» mimizi devam ettirdiğlmiz ve savunmaya değer verdigimiz için kuvvetliyiz. Dışardan gelebilecek saldmlan, daha gelmeden önleyebilecek en kuvvetli silâh budum fCumhuriyet, 5 nisan 1974). > Millet, ortafc geçmişi olan ve bjjiikte yasama jarzusu gösteren insân topiuluğudur. Bizce, milleti millet yapan Sayın Işık'ın deyimiyle «Yasama azrr.i»dir. Dış baskı ve tehlikelere karşı koyma gücünü, kaynağı tarihte olan bu azimle kendimizde bulabiliyoruz. Turan TAN Söğüt Seramik G. Md. «Yasama Azmi» Milli Savunma Bakanı Sayın Hasan Işık'p A.B.D. yardnunın kesilmesi hakkında TV'de'yaptığı kişiliğiı* yakistH 1 : *öhusma «Cumhuriyetnte yayımlanmıstır. «Bu yardımın kesilmesi nihayet o merciin yetkisi altındadır. Fakat bir devlete, şunu yaparsan, ben de sana bunu yapanm, manasına gelici tasarruflar, bütün milletlerarası llişkilerde ünkanlar nisbetinde müracaat edilmemesi gereken bir yoldur. Hele bir Türk olarak buna hiç alısmamışızdır. Biz, karşılıklı menfaat, dosta yardım, anlayış mülâhazalariyle her şeyi yapmaya hazırız. Fakat, «Ben seni bir şeyden mahrum ederim» diye baskı mahiyeti taşıyabilecek davranışlar bizim üzerimizde daima umulanın aksi etkiler yapmıştır. Devletlerin milll addettikleri meseleler vardır. Türkiye böyle bir meselesinde ittifak çerçevesi içinde sağladığı silâh gücünü haklı olduğu bir yerde dahi kullanamazsa, o zaman Türk milleti ittifakın bize sağladığı silfth gücü neye yarar diye kendi kendine soru sorabilir. Bu soruyu milletlere sordurmamak lâzımdır. Türkiye'nin bu azmi varken, başka şekilde Türkiye"yı bazı imkânlardan mahrum ederiz sözleriyle baskı altında bulundurmak benim kanımca olumlu bir davranış değildir.» Sayın Işık'ın Türk miletinin karakteri hakkındaki sözleri buyük bir gerçefi dile getinnektedir. Bu karaktertn nitelikleri hak kmdaki sözleri büyük bir gerçeği dile getirmektedir. Bu karakterin nitelikleri hakkında, Batıda da yüzyıllardan beri yayınlar vardır. örnek olarak, Fransız gezgini Thevenot, 1665 jnlında şunlan yazıyordu: «Hıristiyan dünyasmda birçok kunseler Türk lerin şeytani yaratıklar, barbarlar ve dinsiz olduğunu sanırlar. Onlan bizzat görenlerse tamamen başka düşünceler tasırlar. Çünkü Türklerin iyi adam olduklan ve kendimize yapılmasını istediğimiz davranış nasılsa, başkalanna karşı aynen davranmamızı gerektiren dofa kanununa uyduklan muhakkaktır.» Yine, bir başka Fransız gezgini Du Loir, 1654'te diyordu ki: «Türkleri, bazılannın zannettiği gibi kaba ve vahşi olarak düşünmemelidir. Yaradüıstan iyidirler. Bunu iklimin etkisıne yormamalıdır. Çünkü, Rumlar da aynı ülkede dünyaya geldikleri halde karakterce Türklerden çok farklıdırlar. Onlar atalannın fena huylan olan hilekârlık, hainlik ve egoizmin mirasçısıdırlar. Türk ler, aksine son derece samımi ve tevazu sahibi insanlardır.» Türk milleti baskı veya işgal altına düştüğünde bile, zaman zaman kendi devlet adamlannın yüksek karakter ve fedekârlıfclanna tanık olmuştur. XIII. yüzyılın ikincı yansında, Türkiye Selçuklu Devleti şiddetli Dir Moğol egemenliğı altında kaldı. Mo ğol Hükumdan Abaka Han. Selçuklu Başbakanı Muineddin Pervane'yı, Anadolu'da egemen olmak isteyen TürkMemluk suitanı Baybars üe gizlice mektuplaştıgı için, ölüme mahkuro etti. Pervane'run sadık adamlan, onu kaçırmağa hazır olduklannı söylediler. Başbakan şu cevabı verdi: «Blr)?aç gün fazla yaşamak ü:nidı ıçm, halk benim Kaçışımdan dolayı dtlsmnnımınn zalimane hareketlerıne hedef olacaktır. Doç. Dr. Aydın TANERİ Yargısal Bunalım Yargı organırun ülkenin ekonomik kalkınmasmdaki yerinin ve bu kalkınmadaki hızland ı n a etkisinin başta gelen üretim kaynaklarından hiç de aşağı olmadığı kanısındayız. Ancak toplumumuzda bu önemin yeterince kavranmadığı, günümüzde yargı organının içine düs tüğü ağır bunalımdan açıkça anlaşılmaktadlr. Artık, mahkemeleritniz adalet yerine «talik» dağıtmakta, bazen bunu da yapamayıp yargıç yokluğundan iş görememektedir. Bugün üzerinde birleşilen ger çek, yargı organının adalet dağıtımında çok geç kaidığıdır. Bu nedenle de ülkemiz «Gecıkmiş adalette az çok adaletsizlik vardlr> kuralına örnek durumuna gelmıştir Bu gecikmenin; yasalardaki karmaşıkhk. yardımcı eleman eksikliği, hukuk eğitımindeki plansızhk gibi bir çok necfenlen olmakla birlikte uygulamada en çok göze çarpan ve vatandaşın her gün kar şılaştığı: yargıç yokluğudur. Mahkemelerimiz yargıç yokluğundan kapılarına kilit asacak duruma gelmiştir. Yargı bölgelerimizin çoğunda en az üç yargıcın yapabileceği iş, bi Anlaşılıyor ki, klasik demokra si anlayışcılan ülkemizdeki ulusal irade ile toplumsal demokrasiye geçisi bir türlü hazmedemiyor lar. Herkesin kendi demokrasi an layısına göre yorumladıgı demokrasi kavrammın günümüzde ulaştığı dinamik içeriğe tahammül göstermek gerek. Eskiden olduğu gibi kendi kalıp ve saplantılanmıza göre bir büyü niteliği kazandırıp demokrasiyi yalnız kendimiz için düçüneceksek, ya da içimizdeki uygun suz gerçekleri, ham hayalleri ve hodbince kurduğumuz her türlü çıkar çabalannı yan yana dizip. bunlara yüzeyden bir yasallık ge rekçesi de takarak. hemen önümüze çıkıveren gerçekleri acayip bir el çabukluğu ile kapayacaksak. o zaman adma tüm bir insanlı?ın büyük özveriler yüklendiği demokrasiyi soysuzlaştırmakla kalmaz, ona karşı olan içtenliğimizin yoksunluğunu da tescil etmis olu Bugün Ecevit'in kişiliğinde iyi bir uygulayıcı bulan demokrasi ve bunun temel direkleri olan 3z gürlük. eşitlik, barış ve refah an layışı konusunda köprüler atılarak halkla özlenen dialog kurulmussa, bu takdirde on yıl önceki verdiğini artık vermiyor diye dedemokrasiden kaçanlar bÛsinler ki önünde duramıyacakları bu se lin altmda ezileceklerdir. Demokrasiyi siyasi partüer ve se çimler aracılığiyle gerçekleştirmeye çalısan günümüz temsili demokrasilerinm dayandığı ilke ve kurallannın sağlamlığı yanında. onun yerleştirdiği sürekli gelenekleri, politikacılık yapanlarm bu ilke ve kurallara karşı aldıklan tavır ve anlayış biçimi, kafala nndaki çağdashk ile yüreklerindeki içtenlik, azim ve inanç zenginliği ya da yoksulluğu demokrasiye ruh ve anlam getirmektedir. Onun içindlr ki, demokrasi er dem yönetimidir denir. Erdemli yö'ıetim r>ılge kişilerle oluı. Bilge k:şi ısc bilgis ve ahlâkı tam ve dengeli olan kişidir. Buradaki kavramın çağımız uygar kişisinde bulunması gerekli olan ve pek çok boyutları bulunan ahlâk an lamında almak gerek. Eğer seçim ulusal iradenin, o karsısma dikilen tahtları devirip her şeyi yok eden ulusa! iradenin belirmesi için bir araçsa ve bugün temsil edenlerle halk istekle ri arasında açık bir zıtlık herkes ç« sezinleniyorsa tek çıkar yo! se çımdır. Kaldı ki, Kıbrıs sorunu gibi etki ve sonuçları itibariyle bir ulusun hayatında önemli bir olayj halkın onayma sunmakta neden tereddüt duyuyoruz? Yeni ve erken bir seçünle dinsmizmini yenilemiş, ha!k lradesın den kaynak almış bir iktidar bu arada seçimlerden çıkacak Yunan ve lngiliz Hükümetleri karşısında daha güçlü olmaz mı? rinln nrtına yüklenmiştir. Çok yargıçlı mahkemelerde yargıç eksikliğinden kurul oluşturulamamakta, işler gereksiz yere uzamaktadır. Bütün bunlara karşılık yargıç sayısındaki eksiklik her geçen gün biraz da* ha artmaktadır. Biz, yargıç sayısındaki bu eksikliğin yargıç olacak insan bulunmadığından ilerı geldiğini sanmıyoruz. Bugün Hukuk Fakülteleri gerektiğinden çok sayıda hukukçu yetiştirmekte fakat kimse hukukçu olmak istememektedir. Yargıçlann sorunlarını çözmede gösterilen savsaklama son bulmalıdır. Adalet Bakanlığı iki ayda bir yargıç adaylığı sınavı yapacak duruma gelmistir. Oysa, Bakanlığın iki ayda bir sınav açmaktan başka yapabileceği çok daha yararlı işler vardır. • Her türlü ilgiden uzak kendi dmr olanakları içinde kıvranan Hukuk Fakültelerine yardım eli uzatılmalıdır. Yine belirtelim, sorun yargıç yokluğudur. Ancak bu sorunJa e? önemde daha nice sorunları vardır, yargı örgütünün. örneğin, belirll bir mesleki eğitimden geçme olanağı olmadığı için, mahkeme kapısını ilk kez gören kişilerle, ustalık çıraklık ilişkisi içinde mahkemelerin işleri yürütülmektedir. Oysa kâtipler bir mahkemenin yargıç kadar vazgeçllmez unsurudurlar. Usul yasalannın birçok hak tanıyıp, sorumluluk yüklediği bu kişiler öbür kamu görevlileri ile aynı düzenlemeye sokulmuşlardır. Başka ülkelerde adalet «saray. kelimesi ile belirtilen yerlerde dağıtılırken, aynı iş bizde orasının mahkeme olduğundan şüphe ettirecek derecede ilgiden uzak yerlerde yürütülmektedir. öteki kamu hizmetlerinde gösterilmeyen tasarruf titizllfı nedense yargı hitmetl İçin pek asın sekilde uygulanmaktacfır. Oysa adalet dağıtmak ucuz bir kamu hizmeti değildir Yargı organına gösterilen bu ilgisizlik sürdürüldükçe ve burada görev yapan ktşilerin öteki kamu kuruluşlarında görev yapanlardan farklı kişiler olma?ı gerektiği gerçeği görülmek istenmedikçe ülkemiz bu bunalımdan çıkamıyacaktır. u yıl tatilimi Muğla çevresinde geçirdim. Eskiden bu yerler, Ege nin en yolsuz yordamsu yöreleriydi. Kıyılar ıçerden sarp dağlarla aynldığından, Muğla ile köyler ve kasabalar arasında ulaşım zordu. Turizm icat edilmemışti henüz... Güneş ve deniz merakı. 1917 Devriminden kaçarak Istanbul'a sığınan Beyaz Ruslartn Florya'ya taşıdığı dar çevreli bir modaydl. tkinci Dünya Savaşından «onr» turizm dönemi başlaJığında, dış zorlamalar Mugla'nın llçelerini tnrtzm odaklanna d'önüştürdöler Bodrum. Marmaris, Fethiye, Datça, Köyceğiz; sınırlarımızı aşan ün kazandılar. Akdenizin eski sahil siteleri yeniden kanlanıp canlandılır Muğla çevrelerinde eski uygarlıklann kalıtımlan sefertası gibi üstüste geçmışlerdir Sıcak güneş, sıcak deniz ve sıcak bir halk bu tabloyu tamamlar. MuŞlalı kendine özgü ve sevimli biçimde konuşur. Sözgeiişi bir tamdığı sorsanız: Hüseyin ne yapıyorT Çalışıp duru... Ya Hafize? Oturup duru... «Çalışıp duruyor, oturup duruyor»un kısaltıimışl olan bu söyleyiş biçimi, işlev veya eylem içindeki duraganhğı anlatmak bakımından olağanüstü bir güç taşır: Gelip duru... oynayıp duru... bakıp duru... yürüyüp duru... Acaba bu söyleyiş biçimini sosyal ve siyasal yasama uygulasak nasıl olur: Fiyatlar ne durumda? Yükselip duru... Pahahlık? Artıp duru... . . Siyast partiler? Kaynasıp duru..; Hükümet ne olduT Kurulup dUTu... Muğla köylüsü duragan «örünüşün altmdaki defişlmln anlatımını kimden esinlenerek benimsemiş? Belki de «aynı suda iki ke» yıkanılamaz» diyen Egeli bilgeden . Gerçekten evrende herşey hareket halindedir ama, bu degisim bazan yavas, basan hıriı süregellr. Anadolu da hıalı değişen dünyada yavas kalkınan bir ülkedir. Biz ancak dış düny» dejHsro de is isten geçttkten sonra kımıldanz. Osmanh DevleU, yeryüzünde yeni bir dünya kuruluncaya kadar veniliklere kapalı kaldı: Birinci Dünya Savaşından sonra yıkılıverdi. İkinci Dünva Savaşından sonra kökunden değişen dış koşullar ise ülkemizde reiiml degistiriverdi. Şimdi de bir çeyrek yüıyıldır donmus ve dondurulmuş kalıplanrnıs çîfeülüyor: çünkü dış kosullar Türkiye"yi yeniden zorlamaktadiT. Benim çocuklugumun bazı yülan Ejte'de geçmiştir. O zamantn Ege'siyle bugtinkü Ege hiç kuşkusuz aynı degil. Eskiden Anadolu*nun en zengin yöresiyd! Ege... Bugün de öyledir toprafa kank kaksan. HHsienir. sOr?«ri verlr. DUnkU Ege'de toslu yollarda at, esefc, deve kervansna raslanırdı; bugün de raslanryor an», otomobil ve traktörter de görünüyor. Köylere dek (rirmis otomobü. küçük taksiler köy meydanlannda musteri beklivor. Değişün var, hlc kuşkusuz: ama bu defisimln anlarm ne? Motorunu yapamıyan. petrolUne el koyamıyan Ülkenin dünya ölçülerine göre yoksul saFİ*c*k köylerine otomobü girmesinin çağdas ekonomi bilimtnde karsılıgı tek sösdür: Sömürü! OtomobU Türkiye'ye Birinci Dünya Savaşıyla birlikt* girmiştir. Bu icat, o zaman tüm dünya için bir yenilikti. Müttefikimiz Almanlar, orduyu otomobffle donatülar; pasaların altma lâstik tekerlekli benzin arabalan çektJler. Avusturyalı uzmanlann yönetiminde otomobil kollan düzenlendi; otomobil subaylan yetiştlrildi. Aradan 60 yıl geçmiştir. Ülkemic otomobill İlk tanıyan devletlerden biridir ama, daha motor yapamıyoruz. Ege köylerinde ise taksiler vızır vızır... Size iki buçuk haitalık tatü gezünin görsel lslenimlerini özetliyeyim: Türkiye kalkınıp duru... Gerçek kalkınmadan uzak ve bambaska blrşey bu.» Okuyucu me an Okumamı sürdürmem için yardım edecek bir kuruluş veya kişi anyorum Vefa Lisesi orta kısım son nnıfta okuyorum. Şimdiye değin de hiç sınıfta kalmadım. Bütün çabam tahsilimi sürdürmek ve ileride bir şeyler yapabilmek. Ancak yaşam koşullan ve ailemin maddi durumu benim bu tsteğimi engelliyor ve beni okuldan aynlarak çahşmaya zorluyor. Babam İstanbuı Üniversitesı Hukuk Fakültesinde hademe olarak çalışıyor ve ayda eline 1325 lira geçiyor. Ancak bu paSaq Cephe! ra 7 kişilik ailemlzi geçmdirEcevit'in «Cografî temele dameye yetmiyor. Babam, aidıyanan tederaüf, bagunsız Kıbğı bu paranın büyük bir kısns» tezıne zafer belli olduktan mını Tokat Resadiye kazası. sonra kiminiz doğrudan karşı nın îstanbul Köyündeta annem. çıktınız, irıminiy haflftea hobuyükbabam ve iki kardesime murdandınız. «Mehmetçiğin zagöndermek sorunda kalıyor. feri çarçur ediliyor» dedinlz. Bu nedenle çok az bir para ile «Fetih ruhuna aykın nareket» burada geçinmek zorundayız. dediniz. Son olarak da mübaBenimle birlikte gene Vefa rek ortak Brbakan hoca «KaLisesi orta 1. sınıfta okuyan naatimiz odur ki Kıbns mesebir kardeşirn dana var. Bir dilesi Sayın Ecevit's bmküamaz» ğer kardesira xSe Resadiye'de buyurdu. ilkokul 4. sınıla gidiyor. Bu ne Ve iste Ecevit hükümea yıdenle kardeşlerimın en büyüğü kıldı. Söslerinizde biraz lçtenolarak okulumu bıraJcmak ve lik varsa buyurun o görkemll çalısmak zorundayım. Ne yeterli bir sekilde besleoebiliyo «Sağ Cephe, Milliyetçi Cephe» ruz, ne de okui kitaplanıu ahükümetinizl kurun, Bunu şu labiliyorum. Oysa ben oku anda karşınızdaki güçlerin hiç mak istiyorum biri ne önleyebüir, ne d« Onler. Ondan sonra da «Hazır Kıbns'a Bu nedenle eiurden tutacak çıkmış Mehmetcik'e» emir vebir kimse, bana vardım edecek rin Taksim mi? Hepsi mi? Febir kurulus arıyorum. Bu çatih mi? Ne edecekseniz edtn şu bamda bana vardımcı olacakla Kıbnsı. Bizier de aeyredelim ra şimdiden minnettarım. K.İ7İ CEMALETTİN UOĞAN Ya bunu yapar, bu T&rhğı Vefa Lisesi Orta kısım iD gösterirsiniz. Yoksa Ecevit tekNo. 1760 rar hükümet oldugunda Kıbrıa konusunda «gık» demeye fcalkarsanız biç Kimse adınıa İyi Ders geçme sozlerle anmayacaktır... Metunet GÜLTEKtN ADANA tzzet Güneş GÜRSELER Avukat • Teklrdağ ÖZEL Denız Kuvvetlerı Komutanlığı Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesı Btşkanlığmdan bildir Um;ştir. DÖRT KURUCU Ö6RETMBNİN BA9ARIİLK YÜRÜTTOÖÜ DENİZCİLERE VE HAVACILARA 110 SAYILI BİLDİRİ 3 ile 9 kafim 1974 tarihleri arasında 09 00'dan 17.00'ye kadar aşağıdakı noktaları birleştiren saha içinde seyretme. demirleme. avlanma ve bu sahanın 1< > metreye kadar olan 8X yüksekliği can ve mal emnıyeti bakımından tehlikelidir. KARADENtZ ISTANBl'L BOĞAZl GİRIŞİ BtRİNCİ SAHA: K 14 SAHASI 1 inci nokta: Enlemı 41 derece 13 dakika kuzey, Boylamı 29 derece 09 dakika doğu E 4958 No. lu Anadolu feneri 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 27 dakika kuzey Boylamı 29 derece 15 dakika doğu 3 üncü nokta: Enlemi 41 derece 22 dakika kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika doğu 4 üncü nokta: Enlemi 41 derece 11 dakika kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika dogu ÎKİNCt SAHA: K 15 SAHASI 1 inci nokta: Enlemi 41 derece 14 dakika kuzey, Boylamı 29 derece U7 dakika doğu E 4956 no. lu Rumeli feneri 2 ncı nokta: Enlemi 41 derece 28 dakika kuzey Boylamı 29 derece 01 dakika dogu 3 üncü nokta: Enlemi 41 derece 25 dakika kuzey Boylamı 28 derece 58 dakika doğu 4 üncu nokta: Enlemi 41 derece 18 dakika tuzey Boylamı 28 derece 47 dakika dogu DENİZtn.ERE VE HAVACILARA ONEMLE DUYURULUR. (Basın: 24259) 8379 ÜNİVERSİTE HAZIRLAMA FEN KURSLARI § f M M yöntemi getirilmeli Cumhuriyet 8382 nmirTmnmıinnnmHtımfnııııiRiıtııaı.]auif!iiHuıtıtıufiıi!^ | î TESEKKÜR 9 Ekim 1974 günfl toprağa verdiğlmiz aziz varhğımız, | İ | İ = g = NURHAN RÜCHAN'ın (Istanbnl Devlet Opera ve Baiesl SanatkSn) hastahğını teşhis eden, ameliyatını büyük bir başan ile gerçekleştiren ve son nefesine kadaı ilgi ve ihtimamını esirgemeyen eşsiz insan ve hümanistlik timsalı Sayın | 1 g ş = 4 | W 1 f = Op. Dr. ZEKİ BİRSENe sonsuz şükran ve teşekkürlerimlri a n ederiz. JSŞİ : LtSİ RÜÇHAN ÇOCUKLAR1 : ARLSYAK ve GARO HAMAMC1YA.N !linil!lfflltmflW'l1!'IIH!IMffli | §1 1 I = Bizier 1472 savrlı kanunia devietlesttrileo eski OSBJ DUgünkü Adana t . l ' j . Akademısıne bağlı MübendisUk YUksek Okulu öğrencüerryiz. Okulumuzun sınıi gecroe 96netmenliği sımıiik! duruma aö re. bir öğrenci okuduğu sınıfın en fazla 2 dersınden oasansiE olursa bir üst sınıfa devam eöe biliyor. Ders dağıtımı ıse «ınıflara göre şöyle; gece boiümUnoe 1. sınıf 6, 2. stnıî 1. i. sınıi a 4. sınıf 11 derE ?örüyor. fasat ber sıntfta vöneunelik ıvnı Dördüncü sınıî deraı 1 «ınıfın 2 Kstına vakın olduğu nalda nne basansız DldııihiT) dersı 2've düşünnek zorunlupu var Bu durumds basan <UrH) nedenlerle % 2U2S «ibı Oysa ougUn orts aerecen okullarda oile ters eeçmt sıstemı uvtruıanmadins Daşiandı. Bizim okullara dn oövle bir sistemm getinlOMsıre sayın Ugüilere duvurur rics sderia Adan» t.T.l.A Möh Vflk (MnılandaJl bir TEKZİPTtB Kitap okumak yasak değil! Gazeteniüin 6.HU974 tarih ve 18U27 sayılı nüshasının ikin ca sayfa «OKUYUCO MEKTUPLARIı stitununda vayınla nan yaaı gerçege aykındır. Ilçemia Senyurt bucagı ükokul müdürü Muzaffer Yıldırım. zabıtaya bakaret isnadıyla memunyetimize celbedilerek soruşturma sonucuna kadar gözaJtında bulundurulmuş tur. AyncB vasnk vayın ve silâh bulundurdugunun lhbar ediımesl üzerine evinde usuHlne uvgun sekilde arama vanünltnıştır. Komünistiikle ıtham varıt değildir. «Kosmuş Düzen» v» «Nazım» ısıraü ıdtaplar suç unsuru vönündan inoeletttrümekte oiup. dığerleri iade edil mıştir. Gerceğe jvmayan mektubun bu şekilde tekzibıni rica edartra IV). CnaJ ARIK Torttmı C. Savcia (Cumhuriyet 8385)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle