24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHLRlK.fc.1 17 li»<4 VE f I OLDii ABDULCAHBAZ ÂDtM lV^ VI KAftlSı İ<İN Ktim KAPTAfrf YApTJ, VE OMLAfeA frifPteDÎ..:. W E c j PAJAIMOMU AEtf ÛVDÜ,,. VE Aî>EM KA^4/ «Av8iLui.\ftte8c KALlP KAİNÎ M M D ü . V E f M M İ L E ftiUDAM frCAlANpıtf Df M E IİA8BÇ TAKDI'MC <rtritf>ı. Vt «A&ÎL îie VE ÛMUN rAKöîMtSîMcBAKn ', F A ^ r KAİKc t/E ÛMUN TAW>ıMtîıN£ t 44 , f 47'LILER FÜRUZAN 115 Mürsel Unmoglu, Hanım'dan dofcöa Kars, Kağızman'ın Denizli köyü nüfusuna kayıth, doğumu 1947 îman Haydar Uzun. I*t. Ünl. Iktısat Fakültesi. O aydmlıktı hoşnutluktu başta. Bırlikta kalmalannın ajırlaitıjını aralarında beliren kaçışın olçüsuz gelismesinden sezmişlerdı. Korvuşmaları kimi uzun, kimi kısa oluvermısti. Geeeler boyu arksdaslannı, yurtlannı, siyasal gelismeyi tartışırlarken, blrden surçen değişmelerft uj»ramı«lardı. Göz erimı uzakhktakl uçlara değin takılıp kahvermeleri, yaolarını yörelerim hızla arastırmaya girismeleri, hlç gerekmeyen bir »nda dergiydi kitaptı kanştırmaya baslamalan kadınla erkek arasındaki gellşen sıcaklıjı tanımazlıktan gelme gayretindendi. Bir apartman katının, dört tfuvarı arasında basbasa kalıslannı ilk yadırgamalan, utanç la başlamıştı. Emine'nın çocukluğundan uzanan yüzlerc* anı içinde bir güzel adam capcanlı akıyordu. Emine'nin götürduğü o mektubu genç adamın, nasıl kırgır» yıkık karsıladığını daha ivi anlamıştı. Sevginin başlangıcı olan çekingenliklerde. Genc adamın son abandığı jey olark tutkusunu ablasına sunma81 ablasının. yozlaşmamış taze seçimindeki tek etkenin adamın goz alan erkek guzellıği de olsa bağışlanabüirliginl yumuşacık tfuymuştu. Ikisinde de. 6rtej»ı.n us'eğmsnle Seçıl'de d« çevreyi hıçleme vardı. G«ncecik blr masal guzeh kuın, tutkulu eğilimlerinden beslenen vfnneğe harır o'ıduğu her şeyl o cömertliği yajatan ve sahicilejtiren coşkunluğu simdi Jyi daha iyı sezıyordu Karın, boranın en a7gın olduğu kış ortası bir gecede «Ben mektup yazmayacağım» diyebılen genç adamın na^ıl bir iç çatışrnasında kopkoyu kalakaldıgını bi".iyordu artık. Seçü'in yanıt verilraeyen o son mekîubunun genç kızı kimbilir ne denli umarsız acüara surduğunü de bilıyordu. Ov?a kendl Havdaria aralarındakl sevinin bafka duyarlıklarla ovülüşune tanıklik ediyordu. Ezip alıp dönduren, vuran hırpalayan değıl^ saâlam duru hoştvutluğun cana işl*yen baskal'ıgim vaşıvorlardı onlar. Yerıni ve dengini bulan seveı bu olmalıydı. lki genç yurekte karşılıklı sakınmalar yatıçıyor, ilk firisimın on dalgasını yıkacak bedensel çekınmenın yatısma.'inı bekliyoriardı. Havcfar konuları ahstikları eski ortamda geliçtİTİyorriu. Emine can, diyordu, bütün arkadaşlaTimız demivevım ya çoğu bu kıyımdan sonray» kalabılenler oturup oıelejtiri yapacak. Bun dan zerre kujkumuz olamaz. Aklın, doğrunun sınanrnası biter mı? Yarı sömurge edılmişlifimizi bılgi ıle akılla denkleştirip sonuçları yeniden tartacağız. ÇıkaTİarı gereği yalan söyleyerek bu valanları egemen guçlenn payandalamasıyla doğrula?tırmaya çahşanları çok ıyi tanımalıyız. Tarih bağışlar mı sanarsın. Gonullü kanıjlann aydınlar arasındaki Heçerliliği en tehlikeli olanıdır. Nasıl kullamldıklannı bilmezlene ba$s çıkılmaz olurlar. O aydın kibirliliği yok mu, odur onlara halkı unutturan. Tuh rezillige bak. Nasıl kolaycaCık jenteze varılmış hep. Sonra gbnul do;uran bakıjlannı çevirlyordu Eralne'ye. Ağır el devmımlerlyle havtda çok dalh bir ağaç çizer fibi, Biz öğrenciyiz unutrauş dejillm, diyordu. Şimdl Anadolu'da her ilden her köyden adam topluycrlar baksana. Fazla zarar verdik. Hesapta bir yanlışlık var. Yanlışı bulmalıyır. ögrenci olmamız kusur diye eksiklik diye öne sürulüyor, o çok konusuldu. Bunu bırak. Acele var belki işte evet. Var kuskusuz. Çabuğa gönüllenmenin pürüzlfri ortada. Yadî'.yamayız. Ve asıl ontmlisi kendimizl olduğumuzdan fazia gormemiz çağa saymamızdır. Her vurulanla vuruluvorvım. Her işkenceye gerilenle bu jureği taşıyan bu kafaya denk düşüncede değiştirıp kotaracaktır diyorum. Bıraz bolmuş gibi durar» yenlerinin içinden Hsydar'ın iri elleri birden dizlerine dusuyor, kdylti oturuşvı sayılabilir otunıjuna geçiyordVı yeniden. Kara «açlarının gtirlüğü zamanında cnce çızçilenmiş geni? alnını golgeliyordu. Peşpe^» ıctısı «naıaların dumanlannı izlerken düşündüklerini gbrürmüşça clddıyetle dalıp gidiyordu. Sonra kalkıp odayl adımlamaya başhyordu. Konuşmava düşünc»sinin ortasmda aldıgı sözlerle ftirişiveriyordu. Bu tür kopuk konuşmalar sabaha geçiş saatlerindeydi. Hepsini gördüm, bir tek suç ıçın vırml otui kişı tutukladıklannı gördum. Salt kendıleri insan sankı, halktan hiç çekmmiyorlar. Bu gaflettir. Bu işın kurallannı bılmıyorlar, ne iyi. tki üç yıldır çılgınca bir çabayla okuyorum. Bey nimin alım yorum gucü yetmeyince öfke boguyor beni. «Haydi oğljm» diyorum «yeniden basla!» Aslında korkaktır onlsr. Biz bir can pahası onu da verirken küçük bir korkuya düjeriz divehm. Hayır yalan istemıyortım. Korkanz ya bu bir demir kapının hiç bir canblıgı sızdırmayac»k kapanışı gibidır. Hayata. Ama bir $eyi defiV tiremez içimizde. Birden durup tavana bakıyordu. Gozlerindeki parlayış uzun esmer bo\Tiundaki yara M «çığa çıkıyordu o zaman. Emıne o izi görünce Haydann ordan kursunlanarak oleceğini sanıyordu. Uzur. uykusuzluklann, tetikte bekleyışlerin onu bdyle temelsiz varsayımlara sürüklediğini düşünüyord'j. Haydar'm öflıesinin bu abartılmami!! yine de genışleven öfkenln. çelik bir yoğunluk kazandığinı, elle tutuiur bir gerilım yarafığını birlikte olduklan günlerde ja»kın, saygılı izlemisti. Sonra bir arada olmuşlardı. Karanhk odad» »cemıUklerin yatışmasını, her dokunuçun aydınlık mutlu izlenimini tammayı konuşmadan sürmüşlerdi. Birbirlerinin sırtlarında ellerini pezdirirken bu dokunuşların çarp'.ntılı atlamalanndan şaşkınlaşmışlardı. Bilinen sevgınln öte«ine taşan büyük bağlılıklann beğenmelerta boy atıverisi, sıvaraıştı yureklerini. Yeni bir Kadmla, yeni bir erkejfe eski deneycılerin Urettiği ask ögTetileri yeter değildi. Onlar başka kuralların yaçadılh nazlatmalan sevdadır diye aktarmışIardı. Belki de aşk için üretilmıs o sözler ve rutumlar çok daha görkemliydıler ya sahiciye hiç benzemiyorlardı. (DEVAM1 VAB) Cumhuriyet'in 50. Yılında Türk Basmı > (19T374 İ U N C S NAD1 AKMACA.M YARIŞMAS1 BlRlNCtLlĞİNl KAZANAN İNCELEJ1E) Önder SENYAPILI Türk Basınının özelsorunu: Basın Ozgurluğu Cumhuriyetin ellinci yılında Turk Basınının kendine öz^u ana sorunu. ne yazık k:, € Basın Özgur lüğu> konusundadır. En çok tartıjılan sorun ohnuştur <özgurluk. 1971 1973 yılları arasında. Basının özgür olup olmadığı birkaç yönden değerlendirilebihr. Bu değerlendirmeler, dünyanm hemen her uîkesınde basının gerçek anlamda özgür olmadığı yargısını getirebilir. Örneğin, daha iî çevrelerinin basın üzerindeki baskısmın varlığı bılindîkçc. özgür b.r basından soz açmak gıiç rür. Böyle bir bakıj açısı, hiç bir ülkede gerçek ve Um bir basın özgürlüğünun bulunmadığnn soy lemeye yeterlidir. AncaJc, Türkıye'de son yıllarda üzerinde kıyasıya tartıjılan «öıgıırlük sorunu» siyasal yöndendir. Türk Ba«ını h&lâ siyasal bas kı altında gozükmektedir. 1971 martıyla 1973 Genel Seçimleri ara sında yaşanan olağan dı?ı siyasal yönetim drtneminde durum daha da açığa çıkmıştır. Gelisnıiş ülkelerde de bu sorunun zaman zaman tartışıldığı gözlenmekteyse de. o ülkelerdeki durum Türkiye'ye gdre daha veğni ve büyük olçude çozumlenmış niteliktedır. Hiç değilse, hapıshanelerde çok sayıda gazeteci yoktur. Basın davaları sayısı Türkiye'deki ölçüde kabarık değildır. ülkelerde agırlığını duyurdujuna bakıhrsa, «bolgesel> ja da «kesimsel» diye sınıflartdınlabılir. Çünku, basın özgurluğusorunu, daha çok ekonomik olarak az gelismiş ya da geri kalmış ulkelerde onemıni yltirmemiş bir sorun görunümüyle yaşamaktadır. Ekonomik yonden <i;t:krar>a kavuşamayan toplumlarda siyasal denge de kurulamamakta ve bu dengesizlik basına yansımaktadır. Türkiye Gazeteciler Sendikası Istanbul Şubeiimn 6. Genel Kurula sunrfugu rapora gore, 1978 yılında basın davalarından 152' sı, 1971de ise 184u mahkumiyet ıle sonuçlanmıştır. (20). «1970 yıhnda Toplu Basmda, geçmiş yıldan 566 dava devralınmıştır. Aynı yıl içinde 288 dosya sonuçlanmıştır. Bunun 57'si beraat, 152'si mahkumiyet, 79u takipsizlikle bitmistir. 1971 yılında Toplu Basın Mahkemesine 613 dosya devrolunmuştur. 236 yeni dava açılmıstır. 359 dava sonuçlanmıştır. Sonuç: 69 beraat, 184 mahkumiyet, 106 takipsizliktır.^ Ayrıca, «1972 hazlranına kadar Ankara'da toplam 155 basın davası açılmış, bunlardan llı mahkumiyet, 4'ü de beraatla sonuçlanmıstı. 15 dava ise Yargıtay tarafından tasdık edllerek kesinleşmişti.» (21) Yııkardaki sayılar Türk Basınının «ozgurlük» açısmdan guç gunler geçirdiğini kanıtlamaktadır. Sorunu, «düşünce oz irurlügü» başlığı altında incelemek daha doğrudur. Nitekım Bulent Ecevıtm başkanlıgında kurulan 1974 Ortak Hukumetı nın programının Meclistekı tartışmalan «ırasında en sert ko* nuşmalar duşunce ozgürlugu konusunda yapıimlştır. Ve bu7»t Başbakanın d'a değindiği gibi. belki dünyada ilk kez, muhalefet, düşünce özgürlüğünun sınırlanmasından, tktıdar ise geniş bir düsunce özgürlüğünun sağlanmasından yana çıkmışlardır. Cumhuriyetin ellinci yılında, hâlâ düşünce özgürluğunu sınırlamak isteklennin bulunması dCsündürücüdür. Turkiye'de gerçek anlamda tam bir düşünce özgürlüğünun varolmadığı Ecevit Hükümeti programının Meclisteki göruşulmesı sırasmda yapılan tartışmalarla açık seçik belii olmuştur. fintüar kanunlanmızdan çıkanlacak, basın hürriyeti her yonu ıle teminat altında tutulacaktır.» Bundan böyle Türklye'de, basın ozgürlüjünden doiacftk sakıncaların gene basın ozgürluğuyle grderılınesi paylaşılan ortak dılektir. Değerlendirme ve Sonuç Tam ve gerçek bir dUsün ve basın özgiirlüğtl sağlamak için tartı?malann ve çabalann sürüp gittiği elli yılhk TUrMye Cumhuriyetinde, basmın, genel olarak, toplumla ilişkisi ve topluma karşı sorumlulugu yönünden ışlevsel bir görünürade olmadığı çeşitli yazılarda öne sürülmektedir. Gazeteci tlhami Soysal'a göre. Turkiye'de «basın da çürilmilştünı ve «mutlaka bir reform yapılması gereken müesseselerin başında basın gelmektedir.» Aynı yazar: «Basın araçlan için, hiç değilse bir kooperatifleştirme, bir tarafsızlaçtırma ve özerlc bir kurura yönetimine geçirmelc soz konusu olmahdır» önerisinde bulunmaktadır. (24> Gene aynı yazar. aynı yazısmda, «gazete sahipliğinin, hele büyük tirajlı gazete sahiplijtinin sagladıgı .iyasi nüfuz ise, Türkiye'de yabana aülamayacak bir guçtür. Dolayısıyla, pohtika arena?ında. elinde bir gazete bulundııran isterse bakkal çıraklıftın» dan. isterse tahin fabrikatörlügünden yetışmiş olsun, büyük bir giıç kazanrnakta, zaman zaman Parlamentoya gırebilmekte, hatta Bakanlık koltuklanna oturabilmektedir» demekte ve «Patronlar saltanatına son vermek gerektiği»ni öne sürmektedir. Bunun yolu, hiç değilse düşün emekçilerinin gazetelerin yönetimine katümalannı sağlamaktır. Yazann öne sürdüğü çözüm yollannın geçerlülji çok urun bir tartısmaya konu olabilir. Basın araçlannın yansızlaştınlmasının sorunlan çözmesi beklenemez. Yazarın aynı yazısmda belirttigi gibı, «27 Mayıs sonrasında kurulan ve bir ölçüde özerlc sayılan Basın îlân Kurumu Genel Mudürlügü aracüıgıyla» dağıtılan resmi ilânlar «Turkiye'de hâ'.a siyasal iktıdarlann keyfine gore istenene verilıyor, istenene verilmiyor, bu yoldan lnsanlar zengin, gazeteler ya da derjiler sb&d ediliyor» tse, bir yeni ve basım araçlannı denetleyen özerlc kuruluşun olumlu sonuç vermesi beklenebilir mi? TRT orneğı pek taze olarak belleklerdedir. 1961 Anayasası ile özerk bir kuruluş olduğu belırlenen TRT'nın «özerk ligi» üzerinde yıllarca tartışılmış ve bu tartışmalar bir sonuca bağ lanmadan «özerklık» kaldınlmıstır. Dolayısiyle, yansız, özerk bir kuruluşun varolan sakıncaları yoketmesi bir yana, çok başka ve daha ağır sakıncalar doğurmasından korkulmahdır. Siyasal baskı. Status qtıo'cu olmayan gazetelerin basımını engelleyebilir böyle bir '.curuluşla. Çalışan gazetecilerin yönetlme katılmasıyla patron saltanatına son vermek ve böylece daha nıtelikli gazetelerin yayımlanmasını sağlamak yoîu da pek aydınlık gözukmemektedır. Basmda çalısanların yılda bes gün yayımladıklan «Bavram» gazetesinın de farklı bir içeriği sorunlar karşısında otekı günlük gazetelerden daha değişik bır tutumu yoktur. Giderek olağan gunlük gazetelerden bazılarına gore her bakımdan çok daha geridir. Dolayısiyle, gazetenüı yönetimine çalısanların da katılmasıyla sorunun çözümleneceğinı beklemek güçtür. Bayram gazetelermin temelde sanssız olduklan öne surulebilır. Çünkü, soz konusu gazeteler, gazeteciler cemıyetlennce ve gelir sağlamak için çıkanlmaktadır; bu nedenle de yüksek basım sayılı olağan gazeteler ölçüsünde yük sek reklam gelirini gereksinmektedırler. Dolayısiyle reklam verenlerin hoşuna gitmeyecelc haber ve yazılara yer verilrnemesine dikkat edıldıği anlaşılmaktadır. Basın organlannın içerlklerinl belirleyen etmenler arasında reklâm geliri • basım sayısını ve satı$ı arttırma çabalan • okuyucu beğenisl ilişkısi önemli yer tut tıtmaktadır. Okuyucunun beğenlsıni doyurucu bır yönetimin b«nımsenmesuıe bir açıdan tümüyle karsı çıkmak doğru degıldır. Ancak, bu Ukenin kötüye kullanıldığı gözlenmektedir. îlkenin uygulanısındaki amaç baskadır. Amaç; tüketim ekonomilerindt önemli bir «bilim dalı» olarak gelıstirilen pazarlamanm «tnımından çıkanlabilir. (25). <Mal ve hizmetlertn Ureticiden rıiketiciye kadar olan hareketi il» bu harekete .lişkın işletme taalıyetini inceler. Pazarlamanm lçine aynca, tükeücinin davranıslan, yapısı, zevklerl ile catıs, stok, kontrol gıbı teknikler ve ulkenin genel iktisadl durumu, hükümet kararlan, tüm ekonomık hadıselcm tahlüi gibi konular gırer.» Tüketim mallarının genis yığın lara tanıtılmasmda bir araç olarak kullanılmayı benımsemis bulunan gazetelpr, öncelikle kendilenni pazarlamak zonındadırlar, Bu nedenle, tüketicinin davranıslar, yapısı ve beğenisi gazeteler için de otekı tüketim mallan ölçüsünde önemlidir. Gelişrais Batı ulkelerinde olduğu gibi, Türkiye' de de basın organlan. gerek pazarlama süreçlerinde görev yüklenecekleri tüketim mallan içın gerekse kendi tüketimlennı artırmak yolunda okuyuculannın davranıslan. beğenileri ve yapısım saptamaya yönelik araşUrmalar yapmaktadırlar. BAYRAM ERTESt: PAZARLAMA ve REKLÂM Davalar Tartısılmakta olan jorun, bu bakımd'an «evrensel» diye n:telenememekte ise de. daha çok jaglam ve sosvoekonormk gelısim yorungesine oturamarms MALKOCOĞLU yazan veçızen.Ayhan BAŞOGLU BANYA LUKA'NIN TOPLARI BOND Özgürlük ümidi TİFFANY JONES GARTH 14 ekim 1973 seçimleriyle geç:len yeni siyasal dönemde, top lumun egemen güçlerinin tüm dırenışlerin» karsın kurulan, ezılen yığlnların temsilcisı go runumündeki ortak hükümet 1 şubat 1974 gunu Meclislerde okunan programında, Türkiye' deki düşün ortamını da sağ lıklı bir durutna getıreceğını vaadetmektedır. Cumhuriyetin ıkınci elli yılına adım atarken. Turk Basınının daha özgür çalışma koşullanna kavuşacağına değgin umııt vardır. Ecevit Hu kümetl programının ilgili bölumunde yer alan anlatım löyledır: (22) «Düşünce, inanç ve ifade hürriyetlerinin ve dijer temel. hak ve hümyetlerin Anayasan:u gosterdiği yönde kullanılmasma engel olan ve demokratik anla • ışla bağdaşmayan • hükümler, bu hürriyetlerin varolus neden lerine vilcut veren ilkelerin \%\ pı altında gözden geçirilerek dü^ünce, inanç ve İfade hürri yetlerini sınırlayan bütün kı 17 Ekim Şevval 1 Rnmt 1390 • Ekim 2 Bieri 1394 Güne» 7.11 12.44 Ögle 12J9 6^1 tkindl 16.03 9.35 Akgam 1857 12.00 Yatsı 19.57 131 îmıak 530 1102 TAKVIM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle