11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 9 Ocak 1974 4 ü BuV FüKAMiııJıM A U Toz Duman İçinde TALİP APAYDIN 107 N'ereye gidiyoruz ağa? Alaşehir'e. Dilşmana baskın yapılacak. ÎK yii» atlıyla gidiyoruz. Yalruz duvulmasm ha. Bunu arkadaşlara söyleme. Yolda ögrensinler. Peki. Altını nereye sakladın? On altın al, lâzım olur. Peki. «Sendeki bitti mi?» diye soracaktı, vaz geçti. Hele sırası değil şimdi dedi. Silâhlan mennileri hep alın. Kasatura, bıçak alın, belki lazım olur. Şundiden atları iyice doyurun. Peki. Hadi iyi geceler. Sağol. Molla Mahmut usulca kapıyı örttü. Anası yatağında oturmuş bekliyordu: Neymiş o? Yok bir şey. Arkadaşlardan binsi. Ne diyor? Yarın ava gidelim diyor. Ayşa kadın söylendi: Hee ava gidelim diyor! Çocuk kandır. Mahmut cevap vermedi. Karanlıkta oturmuş çarıklarını giyiyordu. Ne işlerin var bizden saklı bılmemki? Kötü rüyalar görüp dururum zati. Başına işler açacaksın deli dürzü! Gene cevap vermedi. Sana diyorum, bir şey soylesene? Ne deyim ana, söyleyecek bir şey yok. He yok! Bilmiyoruz sanki. Kapıyı açıp yüriidü. Nereye? Bir yere kadar gidip geleceğim, biraz sonra gelirim. Siz uyuyun Hacer gelin de doğrulup arkasından bakb. Bir şey söyleyemedı. Allah seni deyim? Bu oğıan bizden habersiz neler ediyor? Bu gece yansı nereye gıdiyor? Sana da bir şey söylemiyor mu gelin? *• Yook, dedi Hacer gelin, söyiemiyor. Allah, sen doğru yol göster Allah... Bus bus bunalıyordu. Molla Mahmut gecenin karanlığında Dikenli düze doğru koşmağa basladı. İkide bir belindeki tabancayı yokluyordu. Gökkayayı geçerken önünden bir tilki kaçtı. Het dürzü! Korkutma adamı. Hergedilmiş tarlalara girdi. Hafif çamurdu tarlalar, tekrar sınıra çıktı. Göz kararlaması ile kendi tarlasıru buldu. Sol köşeye geçti, adımlamağa başladı. Kuru ot demetini buldu. Onun hizasından içeri doğru saydı. Yerini kestirdi, eşmeye başladı. «Hab, tamam.» Torba takıldı eline. Sağa sola bakındı. Bu saatte kim olurdu buralarda? Torbayı açıp saymaya başladı. Torba ıslaktı. «Islansın varsın, altına bir şey olmaz.» On altını iç cebine göm dü. Üstünü kapatıp eski haline getirdi. Ayak izlerini silmeğe çahştı. «Sabaha kurur, blr şey kalmaz» dedi kendikendine. Köyün kıyısındaki çeşmede elinl yüzünU yıkadı, su içti. Terlemişti. Geldi usulca girdi eve. Anası ile karısı hâlâ bekliyorlardı. Geldiğini görünce rahatladılar. Ayşa kadın kendikendine söyıendı. Mahmut cevap vermedi, soyunup yattı. Hiç bir şey olmamış gibi gözlerini yumdu. Düşünmeğe başladı. Demek gene savaşa gidiyordu şimdi? İki yıl sonra. Hem de gönüllü olarak, kendi atıyle, silâhıyle... DUşmanı karşılayacaktı. «Gel bakalım arslan, hoş geldin memlekettme» diyecekti. Vurmak da vurulmak da vardı. Vurulursa kolundan vurulmasmdı bu sefer. Bir yılda zor iyi olmuştu. Şimdi bile bazan sızlardı. Elini götürüp omuzunu yokladı. Yaranın yerini sıktırdı. Yok acımıyordu artık, tamamen iyi olmuştu. Yaranın yeri biraz pürtüklü kalmıştı. «Kalsm varsın, onun zararı yok.» Küçük pencereye baktı, ak peıdenin gerisinden hafif bir ışık sızıyordu. Ses soluk yoktu köyde. Ehnı uzatıp oğlunun başını okşadı. Saçlan uzamıştı çocuğun, yumuşacıktı. Parmaklarını saçlarının arasında gezdirdi. Ense kökünde saçların bittiği yerde durdu. Içinden ılık bir sevgi yükseliyordu. «Yann bu sıralar yoğum, dedi. Kimbilir neredeyim? Oğlum benim, Muradım. Seni sevdiğim ıçin gidlyorum. Sana iyi bir yurt bırakabilmek için. Su rezilliklerden kurtulup insan gibi yaşanır bir yurt kurmak için. Bilmiyorum nasıl olur, ama daha iyi olmalı her şey. Böyle olmamalı. Temizlenmeli şu pislik. Yoksulluk bitmeli. Daha çalışkan, daha daha namushı bir idare kurulmalı. Yalansız, dolansız, açık .. Herkesin mem nun olduğu bir idarç, Kimse kimseyı ezememelf. Böyle istiyor yüregim. Muradım benim. oğlum... Nasıl olacak bilmiyorum ama böyle olmalı işte. Önce düşmanları boğmalı. «Gidin ulen memleketinize, ne işiniz var bizim toprağımızda» dsmeli. Çocugun başına hafif hafif vurdu. «Bunun için gidiyorum Muradım. Allah korur da birşey olmazsarrı Uç gün sonra gelirim. Sen beni bekle, boba boba diye çağır. Boban duşmana hoşgeldın demeğe gidiyor. (DEVAMI VAK) ILK MECLİS'TEN CUMHURÎYETE Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU Coşhulu Konuşmalat Türkiye Büyük Millet Meclisinde Cumhunyetin ilân edildigi günün havasını iyice anlamak için o günkü oturumda ko nuşulanları okumak gerekir. Bu, aynı zamanda konuşmacılardan herbirinin düşünsel eğilimini de yansıtmaktadır. Ömeğin bunlar dan kimisi «Cumhuriyet»i ulusal, kimisi dinsel temellere dayandırmak istiyor ve bu düşüncele rın her ikisi de Meclisin o gün kü eğilimine uygun düştüğünden, konuşmacılar bol bol alkış lanıyordu. Konuyu iktisadî açı dan ele alan pek yoktu. Yalruz bir tek kişi Eskişehir milletve kili, toprak ağası Emin (Sazak) bu konuya kendi görüşü açisından değindı. Gelecek yazılarda bunu göreceğiz. Şimdi olumlu konuşmaları okuyalım. Sonradan Milii Eğitim Bakan lığı yapmış, Büyükelçiliklerde bulunmuş olan Vasıf Çınar bü yük hitabet gücüyle şöyl» konuştu: Vasıf (Çınar) Bey (Saruhan) Arkadaşlar! Dört yıl önce güzel vatammızm dört yanı batıyordu. Ulkemizi istilâ etmek, tutsak etmek isteyen bu saldırgan güç, bu güzel ülkenin batı yanını müt hiş bir hırsla yakıp yıkıyordu. Memleket inliyordu, ulus inliyordu. Heıjesiıv yürpği kan ağüyordu. *• zehirli pençesinden kurtarmak.» Bu kutsal amaç karşısmda hiç kuşkusuz hükümet biçimi söz konusu olamazdı. Bu amaç karşısında hükümet biçimini düşünmek olanağı yoktu. Amacı feda ederek tartışmak olanaksızdı. Onun için ulusun doğrudan doğruya kendi egemenliğine, yazgısına el koyduğu ilân edildi. O ilânın içerdiği kapsamlı mâna içinde ordumuz zaferden zafere koştu ve sonunda kutsal amaç elde edüdi; düşman topraklara gömülerek, mahvedilerek vatan kurtarıldı. Vatan, bugün düşman dan ve düşman salgınından kurtulmuştur. Fakat arkadaşlar, unutmamalıdır ki, onun karşısında yıkılan bir saray ve o sarayın yöresinde ulusun kanını emen bir zümre vardır. O saray ve zümre, kendi çıkarları karsısmda vatan düşünmezler. Çünkü düşünmediklerini tekrar tekrar kanıtlamışlardır. Onlar yaşamın herşey olduğunu ve yaşamları söz konusu oldugu zamanlarda vatanın, mukaddesatın, ibadet yerlerinin ve dinin söz konusu olmayacağını acı gerçeklerle, acı ihanetlerle göstermişlerdir. Yarın, sırf kendi çıkarlarmı kurtarmak için vatanlannı unutacaklardır. Memleket düşün cesini yine kalplerinden sileceklerdir. Bunun karşısında arkadaşlar, düa düşmanı dcnize döken orduyu mefflana getiren bu ulusun ted bir alması ve o ulus evlâtlarır.ın da bundan sonra hiç bir kisinin hiç bir taçhnm kölesi olmayacsğı nı bütün açıkhk ve kesinliğiyle belirtmesi zamanı gelmiştir. larmı gıcıklar. Bunu önlemek ve bunu anlatmak gerekir ki Türk Ulusu bundan böyle başında taçh kişi kabul etmez. Türk Ulusu bun dan sonra başında hiç bir kişinin egemenliğini kabul etmez. Türk U. lusu bundan sonra hiç bir kimse nin tutsağı olamaz. Bundan böyle doğrudan doğruya kendisi egemen, kendisi efendidir. Yazgısıtıa cl koymuştur. (Alkışlar) Bu iike kabul edildikten sonra hiç kuşku suz el birliğiyle kabul edılmesi ge reken kimi hukuki ilkeler ve gereksemeler vardır. Onlar üzerinde ben uzun uzadıya fikir yü rütmek istemem. Bunlar Genel kurulca kabul edildikten sonra, pek doğal ve mantıki olarak geiir. Ben bu dakikada, bu tarihî ve kiıt sal zamanda bütün ruhumla sunu belirtirim ki, Yüksek Mecl's, Ulusun ruhundan doğan bu ar?u yu bütün aydınlık ve açıklığıyla ilân etmelidir. Yüksek Meclisimiz bu kararı vererek ilân ettiği gün, emin olunuz ki, arkadaşlar, Turk tarihinde çok kutsal bir dönem açmış olacaktır ve bu dönem kar.şısında Türk ulusunun kanını emerek, Türk ulusunu her zaman «köle» gibi görerek onların arkasında kişisel çıkarlarını gütmek isteyen ve onların arkasında koşan ne kadar hain zümreler varsa hep beraber yıkılacaktu. (Bravo sesleri) i Arkadâşlar! Ben, yüks>ek Mec"^ llsin temsileisi oldugu büyük ulusumun karakterine, ruhuna, arzu ve emellerine tercüman olarak haykırıyor ve bütün cihana ilân ediyorum ki, bundan sonra bu devletin biçimi doğrudan doğruya Cumhuriyettir. Ulus kendi yazgısına dogrudan doğruya egemendir ve el koymuştur. Bunun tersine aşağılık ve kötü emeller besleyen kişiler ve taçlılar inansınlar ki ulusun bu sonsuz azmi karşısında cîaima ölmeye, daima gebermeye mahkumdurlar. ıek üyelerina özellikle teşekkür edeceğim. (Bravo sesleri) Arkadaşlar 1 Bizim Hükütnetimiz bugün Cumhuriyet olmuyor. Kurulduğu güaden beri Cumhuriyet olmuştur. Yalnız benden önce söz söyleyen arkadaşlarımın işaret etükleri gibi, bazı ihtiras ocaklarını alevlendirmemek için, ünvanını açıkça verememiştir. Bugün tam ve ger çek ünvanını alacak zaman gel miştir ve verilmek lâzımdır. Yetki Konusu Arkadaşlar! Başında gördil£üm bazı düşünceler beni fazladan bırkaç söz söylemek zorunda bırakıyor. O da şudur: Basın diyor ki, Meclisin Anayasayı tfeğıştirmeğe yetkisi var mı, yok mu? Efendiler! Bizde ve yasalanmızda öleden beri Millet Meclislerirun gerek lemel yasaları gerek Anayasayı değistirme yetkisi vardır. Osmanlı Kanunu Esasisinde buna ilişkin açık maddeler bulunduğu gibi, Meclisin îçtüzüğünde de ayrıca bir Anayasa Komisyonu vardır. Meclisin böyle bir yetkisi olmazsa, Anayasadaki o madd'elerin, Içtüzüğün ve îçtüzük uyarınca kurulmuş olan Anayasa Komisyonunun. varlık nedeni kalmaz efendîlerl (Doğru sesleri) Hain Sultan ve Fedakâr Halk Yalmz bu feci manzara karşısında duygusuz kalan ve ülkeye karşı hiçbir bağlılık göstermeyen bir şey vardı. O da, Saray ve sal tanat idi. O Saray ve Sultan; ken disine verilen, ulusca verilen tahtı kurtarmak için, gözünün önünde çiğnenmiş olan namuslar kar şısında duyulan çığlıklara karsı kulaklarım tıkamıştı. O sultan, gözünün önünde Kur'an'ın, dinin, ibadet yerinin çiğnendiği vakıt gözünü kapamıştı, vicdanını tı kamıştı. O sultan; gözünün önünde genç Türk kızlannın nâmusu parçalanırken kalbi susmuştu. Ancak tahtını kurtarmak, yalnız kendi yaşamını kurtarmak içm bütün kutsalhkları feda etmişti. Fakat Arkadaşlar! Bu güzel yurdun içinde; ağlayan, inleyen, ezilen bir Türk Ulusu vardı. Bu ulus yüzyıllardanberi tarihte harikalar, övünceler yaratmış ve her zaman efendi olarak yaşamıştı. Sultan ona ihanet etmişti. Bu ulus altı yüzyıldan beri kendi fiörkemini yükseltıp sürdürmek için kanını, canını, malını verdi. O sultan ve Saray vermedi. Fakat bunun karşısmda ülusun inanı sarsılmamıştı, ölmemişti. İmanın doğurdugu gtiç, o ruhun doğurduğu kuvvet, sonunda Ankara'da kurduğunuz Meclisin temelıni attı. En Uygun Biçfan ve Nedenleri Efendiler! Demin söyledim ki, hükümet kurulduğu zaman, Cum huriyet sisteminde kurulmuştun tamamen Cumhuriyet idi. Biz baş ka türlü bir hükümet kuramazdık. Zaten bütün hukuk bilginleri bu konuda çok düşünmüşler; sonunda hükümete ancak üç biçim verebilmişlerdir. Biz doğal olarak bütün dünya yetkililerınden daha çok bilim iddiasında bulunacak değiliz ve biz dördüncü bir biçim bulamayız. Mevcut biçimler içerisinde çıkarlanmıza en çok uygun olanını yeğlemek zorundayız. Acaba bunlann içerisinden hangisi yeğlenebilir? Mutlakiyet mi? îşte geçmiş, işte dört yanımız, uzak değildir. Sınır lanmız nerede idi, nereye geldi, bu nedendir? Acaba mutlakiyetin kötülüklerinden başka bir şey midir? Sonra, efendiler, Ulus kendini bilmeyen bir adam tarafından yönetilemez. Ulus hiçbir Cumhuriyet Zaten Vardı, Duraksama Yok Anayasa Komisyonunun bugün karşımıza geürdiği ilkeler bu nıak sadı bütünüyle içermekte ve sağ lamaktadır. Komisyonun sayın başkanı Yunus Nadi Bey arkadaşımızın pek güzel açıkiadıklart gi bi, zaten mevcut ve kurulmuş olan biçim Cumhuriyetten bajka bir şey değildir. Ulus kendi yazgı sma el koymuştur demek, hiç kuş kusuz Cumhuriyetle yönetilir dcmektir. Bunu bu kadar açık bir gerçek için itiraftan çekinmek hiç kuşkusuz üstü kapalı bir dur a k samayı gösterir ve üstü kapalı du raksama daha önce karakterlerini anlattığım düşman kitlesinin hırs MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU SÜPHELİ ZAFER Aydm Bir Hoca Eyüp Sabri Efendi (Konya) Arkadaşlar! Sözlerime başlama dan önce soylu ve büyük ulusumuzun yine kendi içinden yetiştirdiği büyük önderlerinin yönetim ve yardımıyle kurduğu makul ve meşru hükümete yüksek bir biçim verdiğinden dolayı Anayasa Komisyonu yük zaman kendisiyle ilişM kurmayan kışilere yazgısını veremez. Kafes içerisinde bulunanlar bu ulusu yönetmeğe yetkili olamaz. Şimdiye değin bizim canımızı, kanunızı cmen hükümdarlann hangi birisi geldi de bizim durumumuzu surdu? Koyununu yayan ço bandan haberı oldu mu? Bunun tersini savunabilecek var mıdır? Yoktur Efendiler, savunamazsınız. Şu halde bu yasa bizim zaten meşru ve makul biçimde kurulan ve zaten mevcut olan hükümetimize bilimsel bir giysi giy dinyor. O da «Cumhuriyet» kelımesidir. Efendiler! aciz arkadaşınız bu kehmeye bugün değil, daha mektep sıralarında âşık olmuş tum. (Yaşa sesleri). Bu, yeni konulmuş bir kural değıldir, bir bıçımdır. Bunu kabul etmek zo rundayız. Bu yasanın bir yararını da belırteceğım: Eski yöntemımız uyarınca hükümet seçimı konusunda, örneğin ben bir içişlerı bakanı seçeceğim, arkadaşlanmı bilmiyorum. Tecrübo sine inandığım bir arkadaşıma gidıyor, «Ben oyumu kime vereyım?» diyorum. Gerçı o da benim güvendiğim bir zattır. Onun sorumluluğu benden fazla değildir. O da benden fazla düşünmeğe belki zorunluk duymayabilir. Efendiler! Bu j'a sanm bir maddesi bizi kaygıdan bu sorumluluktan ve bu yanlış lıktan kurtarıyor. Bir kez ben oyumu verdığım zaman onun bütün sorumluluğunu omuzuna almış bir zata güvenerek vere ceğim. Onun kurduğu Bakanlar Kuruluna evet! O zatın kişilığine olan güvenime ve uzerine aldığı sorumluluğa dayanarak oyumu vereceğim ki daha kolaydır. İşta belirfctiğim noktalardan başka bi r de bu yaran sağlamaktadır. Bu nedenle bu yasarun ivedilikle kabul buyuruunasım ve kabulünden sonra Cumhurbaşkam seçiminin yapılmasını ve bunun ardından yüzbir pâre top atılmasını öne riyorum. (Ya$a Hoca sesleri), (Alkışlar). YARIN: Cumhuriyeti Ulusçuluk ve Dincilik Açısından Değerlendirenler DİŞİ BOND DÛZELTTI. DOVMAS1 Kurulan Devletin Amacı ve Karşısındaki Zümre Arkadaşlar! Yeni Türkiye devleti herhangi bir kabile başbuğunun herhangi bir kabile başkanının taç sahibi olmak için kurduğu bir devlet değildir. Biğımsızlığıru kurtarmak isteyen, ozgür yaşamak isteyen Türk ulusunun doğrudan doğruya ruhundan doğan bir devlettir. Türk ulusu yüzyıllardanberi kendi ruhuna, kendi karakterine uygun düşen bir devlete ilk kez kavuşuyor. Bununla her zaman ögünecektir. Arkadaşlar! Ülkenin yöresıni saran bütün bu felâket fırtınalan içinde bu yeni devlet kurulurken yalnız bir tek amaç vardı. O da: Ülkeyi çiğneyen, ezen düşmanı kovmak ve saldırısına son vermek, güzel yurdu onun TİFFANY JONES TAKVİ M Rumî 1389 Aralık 27 Hicri 1393 9 Ocak Zilhicce 15 Güneş Ögle Ikindi Aksam Yatsı Imsak 7.24 12.21 14.45 16.59 18.35 5.40 2.27 7.24 9.47 12.00 1.38 12.43 KAYIP Şebekemi kaybettim. Hükümsüzdür. İ.T.l.A. Sınıf 3 No: 5961 Şükran ÖZYOZGAT Cumhuriyet 167 KAYIP Şebekemi kaybettim, hükümsüzdür. Uğur RAŞA Cumhuriyet 166
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle