13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 31 Ocak 1974 Toz Duman îçinde TALİP APAYDIN 129 Hımm, önemll. lyi kTakıl ettin. Herkes bir komşusunun, >n«nrmnın ahırına çeksüı, ns yapalım başka? Öyle yapalım he. Ben emmimgıle götürürüm. Ben de Kül Hamit'in kansuıa teslim ederim, ondan kimse şüphelenmez. Hadi çabuk halledip gelelim. Söyleyin, atlan sulamak •çtn falan dışan çıkarmasınlar. Ahıra su götürüp sulasınlar. Çabuk olun hadi. Gene burada bulusalım. Dağıldılar. Herkes atmı sakiadı. Evine tenbibini yaptı. Sonra tepeye yukan yürl'düler. Sırîlannda birer torba vardı. Ekmek peynir, soğan... Molla Mahmut bir testi de su almıştı. İicide bir dönüp geriye bakıyorlardı. Üç dört kilometre kadar gerideki düzlükta Yunan askerlerinin ışıklan yanıyordu. Haceli başını salladı: De kahpe Yonan dee... Geldin ısığını yaktın gbzümüzün öniine. Allah belânı versin! Aman yavaş Haceli. BeUci buralara devriye çıkarmıştır. O kadar da değil. Sıkı nu ta buralara gelebilsinler? He valla, bilmedikleri yere... Belü olmaz. Biz tedbiri elden bırakmajralım. Kendi yurdumuzda saklanıyoruz be, ne (Unl«re kaldık yarabbi... Acı evet, çok acı emme Allahtan umut kesilmez. «tbrahim Bey da bizi bırakıp gitti. Anam dediydi zati, onlar kurtulur, kabak sizin başınıza patlar...» Molla Mahmut kahır içinde düşünüyor. fa kat arkadaşlanna açmıyordu. Kendi kendine basını salladı, «dur bakalım iş nereye varacak?» Yatınn önüne geldiler. Hadi dua edelim, Tacım Dede blzi konısun. Ellerini açıp okudular. Tacım Dedeye yalvardılar. Hımm, çatıya nasıl çıkacagız şimdi? Kolay. Torbalan koyun şuraya. Omuzuma basıp tırmanın. Molla Mahmut eğildi. öbürleri teker teker üstüne basıp tırmandılar. Çıkan asağıdaKinin elinden tutup çekti. Alın şunları. Su testisini, torbalan, mavzerleri uzattı. Sonra kendisi tırmandı. Onu da çekıp çıkardılar. Çatı aralıgı karanlıktı. El yordamı ile ilerleyip yerleştiler. Yüzlerine öriimcek ağları dolanıyordu. Her yer toz içindeydi. Mahmut çatıdaki kiremitlerden birisini oy natıp aşağılan görebilecek şekılde bir delik açtı. Ortalık ışımaga başlamıştı. Eğilip baktı. Köy, köyün önündeki harman yenen, tarlalar, yan tarafta düşman karargâhı hep görünüyordu. Eveet, dedi, şimdillk yerimiz burası, nasıl? lyi be, tamam. Başka ne yapalım? Hem Tacım Dede bizi korur. Nöbet tutacağız. Birimlz bekler, öbürleri yatar. Gerek var mı beklemeğe? Var. Birden basılmayalım. Zamanında haberimız olursa belki kaçabiliriz. İyi ya, ben bekleyim, dedi Bilâl, siz yatın. Gel buraya, delikten bak. Çevreyi iyl dinle. Hızlı basınca tahtalar çatırdıyordu. Aman yavas olun. ÇUrümüs zatl, çökü•erir. Etme Tacım Dede, çatırdamanın zamanı mı? Bilâl deliğin önüne dikildi. öbürleri yattılar. Ses soluk kesildi. Haceli başını torbaya koymuş, çatınm ağaçlanna bakıyordu. Ortalık iyiden iyiye ışımıştı, ama ağaçlar kapkara görünüyordu. Tozlu öriimcek ağları sarkıyordu aşağıya. Hee... diye nefesini boşalttı. Olmaz derken bu da oldu. Ulen ne kara yazımız varmış bizim? Düşman köyümüze geldi dayandı. Bizi evimizde yatamaz etti. Daha neler görecegiz? Allah büyük, dedi Kâzım, dur bakalım. Susun da uyuyalım, dedi Hamdi öteden. Ne uyuması be? Uyumanın sırası mı? Uyuyacaksan evine git. Buraya niye geldik ya? Hoppalaa... Uyumağa mı geldik? Mahmut kendikendine güldü. Ulen ne adamlarsımz, dedi, burda bile şebeklik edersiniz. Susun hele. Bilâl saga sola bakıp duruyordu. Köy görünüyordu artık. 1lerde Yunan çadırlan görünüyordu. Işıklan söndürmüşlerdi. Çadırlarj saymaya çalıştı, on bire kadar saydı. Bazıları arka arkaya geliyordu, kanştırdı. Aralarında nöbetçilerin gezindiği farkediliyordu. Haceli uyuyamadı. Üstü başı toz içinde kalm:ştı. Kaltap çırpacak oldu. Dur aman çırpma! Nasıl olsa oturacak değil misin? Boşuna tozutma. Öyle ya, dogru. Sağa sola bakındı. Ulen su dSkeceğimiz gelirse, ne yapacagız burada, dedi. Yoo, o yok işte. Kendini tutacaksın. (DEVAM1 VAR) MOSKOVA KIŞ FESTİVALl 10 YAŞINDA Zahir Güvemli «Istenenden başkası gönderiliyor» aldun Dormen ve Devlet TiI yatrosundan Osman Birden ' Şengezer, «Bolşoy» tiyatrosunda seyrettiğimiz «L« Traviata» için (ben de dahil) koro halinde «Ah Suna, Vah Suna» diye dövünmüstük. Gerçi Suna Korat, yıllarca önce ayni eseri Moskova'da temsil etmişti. Ama biz görmemiştik. Buna ragmen, eseri ondan seyretmiş olmak, bir koloratura olan Violetta ile gayet güzel sesli bariton ve bası gözümüzden silmişti. Violetta'nın sesl parlaktı, pürüzsüzdü, temizdi. Ama «staccatonları bağlıyor, «vibrato»ları dümdüz ediyor, yanlış yerlerde nefes alıyordu. Hepsi bir yana, işin profesyoneli olan bu arkadaşları, meselâ mizansen deli ediyordu: on altı kişilik «gerçekçi» bir sofra, seyirciye sırtı dönük (tıpkı Üç Kızkardeş'te olduğu gibi) bir davetli kalabalığı, «diyafragması ezik», oturmuş, iki kat, arya söyleyen bir adam... Yanlış dekor, yanlış yorum... Bu eseri, îstanbul'dan başka sırasıyla Viyana, Paris ve Ijondra'da görmüştüm. Gördüklerimin en kötüsü Moskova'dakiydi. Teker teker, kişisel kabiliyetleri bakımından söz götürmeyecek sanatçılar belki Moskova halkma birşeyler verebiliyordu. Ama «La Traviatannın lirizmini, asla... H 1 lerden, kulaklardan siliyor. Insan, ister istemez «Yoksa asıl maksat bu mu?» diye düşünmeden edemiyor. Ama bir «Boris Godunovııa gelince, iş degişiyor elbette... Tıpkı, Mussorgskiy'nin <Kel Tepede bir gece»sinin yorumlamşı gibi, Ruslar, kendilerinden olan her şeyi «bir başka türlü» canlandınyorlar. Bir bakıma her milletin sanatçısı öyls yapmaz mı? «Rigoletto» biz gelmeden önce oynanmıştı. «Don Karlosnu geçen yıl seyretmiştim. Gerçekten kusursuzdu. Hiçbir olumsuz not verilemezdi. Anîa bu yıl, görmedik. Hoş. ekip değişmesi bile, bale dışmda, Sovyet sahnesini hiçbir sekilde etkilemiyor. Kültür alışverişi Festival programında bulunan «La Boheme» gibi eserleri tabii göremedik. Ama yalnız bu isimler bile Kış Festivali'nin zenginliği üzerine bir fikir vermeğe yeterlidir. Bu sahnelerde Türk sanatçılarını görmenln zevki İnsanın içini kavuruyor. Yetkllilerden (ismi lâzım değil) biçıy1« göriisürken; . , .r , Neden sizin sanatçıiafinız yeteri kadar sık sık Türkiye'ye gelmiyor ve neden bizim sanatçılarımızı davet etmiyorsunuz? Insanları kelimeye dayanmadan, dil aynhklarını etkisiz bırakan yaklaştırma yolu sanat olduğuna göre... Demiştim. Aldıgım cevap şu Biz bunu çok isteriz. İstanbul Festivali'ne katılışımız da bunu ispatlar. Ama TürkSovyet Kültür Anlaşması bugün bile B.M.M. nizden geçmedi. Sonra, meselâ sizden, isim söyleyerek bir Suna Korat istiyoruz, siz, bize bambaşka birini empoze ediyorsunuz... Bu durumda bizim suçumuz ne? Tahmin ettiğiniz gibi, söyle yecek şey bulamadım. Anonim olmak Eseri seyrederken, yukarıda adını verdiğim sanatçılarımızın bir hükmünü b:r kere daha kabul etmiştim: Sovyet sanatçılarmda teknik, fizik kondisyon ger çekten inanılmaz derecedo ileriydi. Ulaşılması güç bir virtüozluğa varmıştı. Ama insanın iç ben. liğini sese, ya da harekete a:<tarmakta yetersiz kalıyordu. Kişisel yorum, hemen hemen yoictu çünkü. Anonim olmak, herkesin malı, ortamalı olmak esastl çünkü. Moskova'daki «La Traviata» bütün haşmetli olmağa özenen görünüşüne rağmen bizi hayal kırıklığına uğrattı. Duyarhğı su götürmez bir millet olan Ruslarm bu romantik çağ Fransız lirizmini dile getiremeyişleri bir bakıma normal sayılmalıydı. Sah nedekilerin hepsi ihtilâl sonrası neslindendi. Oysa, XIX. yüzyıl sonu sanatçılarının bütün batıyı saran duygusallığmı Sovj'et orkestraları da hâlâ dile getirmektedir. MALKOÇOĞLU yazan veçizenrAyhan BAŞOĞLU 5ÜPHELİ ZAFER Y ARIN : MASAL KUKLA TİYATROSU DIŞİ BOND Moskova'd» her gec« tıklun tıklım dolu olan «Bolsoy (Büyük)» tiyatronun içL Faust'ta Kremlin Kongre Salonu sahnesinde bir «Faust» operası seyrettik. Pınl pınl sesler, eşsiz bir akustik, eseri gayet doğru olarak veren bir yorum, Marusin, Miglay, Iyzen gibi birinci smıf sanatçılar... Gounaud'nun o ağır müziğini tadına doyulmaz bir duyuruculukla çalan yüz on kişilik orkestra... Mansurov'un yönetiminde, kusursuz bir çalınış... Öyleyken. eserdeki durgunluğu gidermek üzere rejisörun dekor ve ışık üzerinde bu kadar fazla ısrar etmesi, seyirciyi bir yerde oyalasa bile eserden uzaklastırıyor. Göze hitabetmek. asıl müzigi, «Faust»un felsefesini göz TİFFANY JONES SEVÖİU GÇMÇ HâtJtM, * 6 w 31 Ocak T A K V İM ;LEU r3İ!C SIL'MIVOPLM Rumî :1389 Ocak 18 Hicrî 1394 Güneş 7.11 1.48 12.27 7.05 Ögle îkindi 15.07 9.44 Aksam 17.24 12.U0 Yatsı 18.58 1.34 İmsak 5.31 12.09 Muharrcrnı CAU9A 7 ?±u.*z..5i.?.'itTeıB> Baromuzun 1552 sicil sayısmda kayıtlı mesîekdaş;ma AVUKAT VEFAT GARTH 1İAUVACAHA UçlM Kerim Te\fik ALYOT beklenmedik bir anda vefat etmiştir. Muhterem meslekdaşımızın cenazesi 31. ocak. 1974 perşembe (bugüii) öğle namazını müteakip Şişli Camiinden alınarak ebedi istirahatgâhma tevdi ediitcektir. Üstadımıza Tanrıdan Râhmet, kederli ailesine ve meslckdaşlarımıza başsağhğı dileriz. ISTANBUL BAROSU BAŞK.VNL1ĞI Cumhuriyet 851 İOKIPAME LAHOIKTAH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle