25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 Ocalc 1974 lusal ekonomlmlz, Ikinet Dünya Savasından bu yana, sıçramah atıhmlara elverişli fır»atlar ele geçiriimis ve önemli olanaklara kavu.«ulmuş olmasma rağmen, kaygı verici bir •ğırlıkla gelişiyor. Madencilik ise daha da ağır ve küçük ölçülerle büyüyebiliyor. Bu d u r u m , devletin sorumlu kişi ve kurumlarınca, ayrıca k a m t l a m a y ı gerektirmeyecek bir kesinlikle karnuoyuna açıklanmıştır. O Olaylar Gelişmeyen Madenciliğimiz Kadri YERSEL MADEN DAİRESÎ E S K İ BAŞKANI raklama neye? Yeterli kaynakjara sahip değilsek doğa kısırlığı inancası nasıl vok oldu? Sakm, Atatürk'ün tıkartığı kapı.an ardma kadar açarak yurda saldığırruz yabancılar olukla aermaye akıtıp, üstün teknik getirip venı yeni kaynaklar bulmuş olmasınlar?.. Yoksa, Atatürk' lin kurdurdugu M.T.A. Enstitüsü, örnek a'.mdığı enstitü gibi gelişti vs birçok :ntisas Kurumları doğurciu da ARAMA'nın bilimsei alt yapısım mı geliştirdi?. Belki de Dev.'ft işletmeciliğinin yerine oturtuimak ıstenilen ÖZEL sektörümüz, gayrete gelip de, büyük vatırımlarla geniş çaplı aramalar yaparak ve dev işletTieler kurarak topraklarımızm altım tümaen ve bir iyice keşfetmiştir? Eğer bunİEr değüse. rrr.ıtlaka tanrı gözlerimize bugüne kaü'ır göremediklerimizi secmeye yarayacak yeni bir gtiç 'iısan etmiş olmalıdır.. Hepirnizin bildiği kadariyle burüarm rumtl olanaksızdır. Anadolu, yine hep dünjıü Anadolu'dur. Hem de, doğal zenjjinlikleri biraz daha kuvvetlice törpülenmiş ve varlıkUırı daha genış çaplarda israf edilmiş oıarak.. Cözlfcrimızin ferı ise Atatürk'le birlikte solmustur.. öyleyse, bu zenginlık ffsanesiyle yaıarlanm i kısırlığı nasıl oluyor da bir ara"a gelebiüyor? Bu çelişi, bütün çıpjaknğme ortadayken neden sorumiu yüce makamlar rüm ptlçlfriyle buna parmak basmıyorlar? N'eden, zincirleme uyutmacaların bu açık ışareti üzprinde yeterince ve etkin bir çabayla durmtıyorîar?. Bütün bu sorunların re kesindir. gerçekçi cevabx kısa nemlne gtir8 saglanabüen gelişmenin temel etkenleri, demiryolu ve limaı> olaniklarının güçlendirilmiş olması, arama ve işletme alanlanna Devlet kuruluşlarıyle yapılan bü>ük yatınmlardır. Bu gelişmenin, ağır aksak ve cılız olarak bugüne değin sürebilmiş olmasımn nedenı de, alınan ilk HlZ'a İç tükstim ve d:s taıep artısının eklenmesidir. II Dünyanın bütün uygar ulusları, çoktan beri bilimsei yöntemlerle maden anyorlar. Bunun için de bu ise özgu etüdler ve haritalar düzenleyerek ftıpkı köprü, yol. liman alt yapı tesislerı yapar gibiı halkm yararlanmasına sunuyorlar. Bugün ise, bu işi FEZA'dân yaptıkları gözlemlerle y ü . rütme çabasına girişmişlerdir. Bizde ise, bu işlerde kullanılabilecek en uygım ölçekü (tabiî mevcutlardani harita, hem askerlikçe gizli ve yasaktır. Hem de, basımı bile henüz tamamlanmamıştır. Bu alt yapı bölümünün kurıılmasını yan görev olarak yüklediğimiz M.T.A. Enstitüsü, ne bu görevini ciddiye almıştır, ne cie, falt bu işi yapacak bir jeoloji kurumunun vücuda getirilmesine olanak vermiştır. Bencil bir kıskânçlıkla başka ihtisas üniteleıinin doğmasma karşt koymuştur. Ayrıca, arazi çahsmaları olan kuıuluş hedefindcn saparak uzmanlarmı bürolara bağlayan bir üniversite çalışması düzenine yönelmijtir. Hizmetlerinden, kamu sektörünün yararlaıınıa sı olanakları yok edilircesine kısıtlanmıştır. Sonuç olarak da, yeni maden kaynakları bulabilme olanaklarımız, bilimsei yöntemlerin uygulanması yerine avcı, çoban, köylü ayagına tesadüf etmesi şansına bağlı bırakılmıştır. III Atatürk'ün, maden aranması ve işletilmeii için bilim ve teknolojiye ön vermek, yatırım. ları güçlendirmek üzere kanun ve yönetim düzcnimizde yaptığı düzeltmeler, Maden Kanunuyla yok edilmiş ve geüşmemiz yine eskisi gibi avcı, çoban ve köylünün ayağına bağlanarak bilgisiz ve ehlıyet siz eilere te<lim olunnıuştur. Ayrıca, derinlerdcki büyük kaynaklann bulunma şansım beraberıııne taşıyan yüzeysel iz ve emarelerin yok edilmesine de, kişisel cıkarlar uğruna katlanılmıştır. Düne «Bu neden böyledir?. Nasıl düzeltilebilir?» »orularına, hiçbiri ötekini yanıtlamayan birçolc cevap varrfır. Gösterilen nedenler ve önerilen tedbirler de uyuşumsuzdur. Politikacıların çoğunlukia kişisel çıkarlardan yana olan t u t u m u , bu uyuşmazlığı daha da karmaşık hale getirorek bir «Gordiyom» ( k ö r d ü ğ ü m ) yaratmıştır. Bu düğümün, çözülmese bile yumuşatılmasın» da büyük ulusal y a r a r l a r vardır. Bu nedenlt, kurcalayarak ipuçiarı bulmaya çalışacağız. Yurdumuzun ekonomisi, Osmanlı yönetiml «ltındayken tam bir iflâs halindeydi. Madenciliği ise, yok denecek derecede cılız ve var olanı da bütünüyle yabancılarm elindeydi. O dör e m d e ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, «AnadoIu yoksul, fakat, madenlerden yana zengin bir ülkedir» tekerlemesinin işaretlediği bir doğal kısırlik insnışı da yaygındı. Bu da madencilikteki ç ö k ü n t ü n ü n gerçek nedenlerini örtüyordu. A t a t ü r k ; 1930'Iardaki girişimleriyle bu örtüyü kaldırdı ve gerçek d u r u m u gün ışığına çıkardı. Anadolu, doğal kaynaklar bakımmdan söylendiği ve sanılti\ğı kadar züğürt değildi. Yol, liman, köprü ve benzeri alt yapı tesislerinin yetersizliği, yabancıya bağımlılık, sermaye«izlikten ve bilgisizlikten gelen yatırım ve girişim yoksulluğu baslıca nedenlerdi. O günlerin yakılmış, yıkılmış ve yabancılarla yerli ortakları tarafmdan iç çamasırlarına kadar »oyulm u ş Türkiyesi, demiryoüarı ve limanlar yaparak. yabancıların ellerindeki imtiyazlan satın slarak, Etibank'la Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü gibi ihtisas kurumları vücuda getirerek üretimi hedeı alan büyük y a t ı n m l a r yaptı. Ve, (îçramalı atıhmlara giriştl. Sonuçta; kömür, kükürt. krom, bakır, demir, petrol, kurşun, altın, gümüş ve linyit üretimi ekonomiye katkıda bulunmaya başladı. Öteki dallarda d'a benzer biçimde yapılan atılımlar, yabancı basında bir Türk ekonoml mucizesinden söz ettirecek ba?arı kazandı. Bugün hiç kimse doğa kısırlığını dile a l m ı yor. Tersine, sorumlularm türr.ü, icuiım ve kısi olarak, yurdumuzun rr.aden krvnakiarı bakımından zenginliğini «Acem abartmasına yak;n bir şişkinlikle» övme yarışındadırlar. Hiç değilse umut sarhoşluğuna kapıimışlardır. Ama, ekonomiye olan katkı, Atatürk'ün kazandırdığı oranda duraksamış ve bugüne dek dn artmatnıştır. Peküü... Bunca lenginhğe rağmen bu d u kadar 3a bu yöntem politikacılar tarafcndan benim•enmişti ve sürdürülmekteydi. Bugün, yeni iktida rın buna karşı çıkacağma inanıyoruz. IV Atatürk tarafmdan, özel kuruluşlar hallnde maden yatırınüarma yöneltilen devlet gücü, bu işi yapabilecek özel kesim gelişmiştir gürültüleri arasmda dondurulmuş hattâ tasfiyesi önerilmeye başlanmıştır. Buna paralel olarak da Devlet önceliği hukuku, Kanunlarda yapılan değişmelerle ve Anayasaya rağmen kişisel çıkarlann arkasına atılmıştır. V Rizikolu alanlara yatırrm yapma güeüne eahip olmayan, olsa da yapmayan özel sektörümüz, bu tutamunun örtüsü olarak kredi yokluğunu öne sürmektedir. Birkaç deneme, kredinin ij geliştirmek için değü, çar çur edilmek için istendiği. ni kesinlikle ortaya koymuştur. Döviz kıtllğı çektiğimiz sıralarda madenciliği desteklemek için yapılan kayırmalı makina ve malzeme tahsislerinin hemen tümü, ticaret kârları elde etmek için kulVI Yabancı, özellikle endüstri aşamasını gerçekleştirmiş uluslardan olan yabancı, hamlanılmıştır. madde tedariki kaygısındadır. Refahının temeli olan ucuz alıp pahalı satmak, teknlğinl rakipsiz tutmak, imal kârınm t ü m ü n ü kendine ayırmak, pazar tfevamlılığı sağlamak ilkelerini asla feda edemez. Oysa, bizim de istedigimiz bunlara sahip olmaktır. Maden kaynaklanmızı yabancılara teslim ederek bu amaca ulaşamayız. Yabancılar da kenrii ilkelerine ihanet etmezler. Verir çfbl griründükleri, ya eskimiş ve artık herkesin kullandıgı bir teknolojidir, ya da, yerlerini daha îyilerine daha kârlılarına terk etmi? eski teyislerrlir. Buracîa, kurt ve kuzu öyküsii tam ve şaşmaz bir örnektir. u dır: Ozgürlük Reformu lkemiz, CHP MSP koalisyon iktidanyla, çok önemli bir aşamanın eşiğine basmaktadır. Çünkü koalisyon protolıolunda ozgürlük reformunu gerçekleştirecek maddeier varMadde 14. «Toplumda iç banşı yeniden kurmak gayesjyle, düşüııce Tt inanç suçlarını içine alan bir genel af ile orman suçlarına Uljkin Af Kcuınnn çıkarüacaktırj Madde 16: «Hak ve hürriyetlerde, demokratik anlayışa aymajan klsıntılar kaldırılacak. düşünce. İnanç ve \tzde hürriyetini sıaırlayan bütün kısıntılar kanunlarımızdan çıkarılacak, basın hürriyeti bütün yönleriyle teminat altjnda tutulacaktır^ Bu maddeier, Türkiye ozgürlük mücadelesi tarihır.de bir dönüm noktasını belirtmekte ve iki yüz yıllık geçrmşımizi yeni bir dönemle değerlendirmektedir. Bugüne dek özîürlük için savaşan aydınlar. yazarlar, çizerler, sanatçılar. bilim adamları ve halk adamları. uğraşlarının ürünlerini derleme noktasına varmışlardır. 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramıdır ama, kar.unlanmızdaki özgürlüğü kısıtlayıcı maddeier kaldırılır ve fikir özgürlüğü tam anlamıyla yürürlüğe konabilirse, örgürliile bayramının gerçekleşmesi olanak kazanacaktır. Koalisyon protokoluna kayıtlı maddeier gerçek boyutlarıyla toplum yaşamında geçerli olduğu gün, Namık Kemal'den bu yana tarihimizin anlamı belirginleşecektir. Geçrr.işin karanlık yıllarında ozgürlük uğruna zindanlarda yalmış kişilerin, ne büyük haksızhklara uğradıkları, yasalanmızda y i pılacak değiçiklikle ortaya çıkacaktır. Bugünlere, ne bir, ne de iki parti sayesinde gelinrnişti". Btıgünlere ulusça yaşanan zor bir geçmişten geçerek ulaçılm:ştır. Nice aydının, ozanın, yazarın, çizerin, sanatç.nın çileli yaşnmında yuğrulmuştur özgürlüğün hamuru... Hal'ıı adamlarının nefesiyle parlayan yalazda pişirilmiştir özgürlilfrün ekmeği... Geçmis kuşakların acılarıyla dokunmuştur fıkir özgürlüğünün koşulları... Ve göz nurunun gergefinde işienmiştir. Magosa »andanlanndan Sansar>an hanına, tabutluklardan işkenrehsnelere dek uzanan bir zulüm çemberinden gcçrııeyi göze alanların halkm bilincinde yarattığı birikimlerle Türkiye özgürlüğü algılamıştır. Bir cümlesinden ötürü on, bir yazısından dolayl on beş yıl mahpushanelerde yatmayı göze alan insancıklann direnmesidır bugünkü aşamayî bize sağlayan. Kahredici bir çarkm dişlileri arasında n l l a r d a n bert ezilmekte olanlann; gözünü kırpmadan ve zallmden korkmadan fikirlerini savunan n î m u s l u aydınların elbirliKİyle Türkiye'yl getirdikleri kapının üstündo bugün bir kelime yazıyor: ozgürlük I Bir sözün fikirlenişi. bir fikrin yay3inlaşması : yaygın> I " a n fikrin yasalan çıkarabilecek güçlerce benimsenmesi: uzun, yorucu. kahredici bir kavga sonucunda vasalaşman; ve devletin doğal düzeninden sayılması. bir tarihi evrimin hikâyesidir. DUn>*« tarihinde her ulus, bu evrimi kendine özgü çimde yasar, ve yaşamıştır. bi Atatürkcü Yol Bırakılınca Bu duruma göre. A t a t ü r k ' ü n yabancılardan korunma yolundaki t u t u m u n u terk etmekte, sayılamavacak kadar çok ve önemli zarar vardır. Oysa. kanunlarımızda, Türklere ait olan hakların yabancılara da verilmesi yoluna, hem de üstü örtülü ve dolaylı biçimlerde girilmiştir. Görülüyor ki, A t a t ü r k ' ü n kısa «ürede ba?arı sağlayan. atılımı. esefle kaydedelim ki yarıda kalmıştır. Hatta, yaptıkları bile sökülüp atılmak tehlikesiyle karşı karşıyarfır. Kişisel çıkarların ve politika esnafının yardakçılan olan teknokratlar tarafmdan bilim ve teknoloii ambalâiı içinde devletimizin yücelerine. (îüçlülerine ve kamuoyuna sunulan aldatmacalar, bu tehlikenin kaynagıdır. Madenciliîimiz hakkında b u g ü n e k a d a r Mlllet Meolisi kürsülerinden açıklanmış, Maden Mühendisleri Odasıyle ciddî basınımız tarafmdan yayımlanmış olan yakınmaların lncelenmesi He, savımızı ayrı bir yönden doğrulama olanağı verecektir kanısındayız. Ayrı bir yazıda bu konuya da eğlleceğlr. Yabancılara Açılan Kapı Baska konuiarda oldufu gib», alanında da Atatürk'ün izinden ayrıldjk, oaşanlı atılımlarım körletmeye yöneldık ve O'nu toptan yadsımaya bir parmakçık mesafe biraktık da ondan. Şimdi, bu savımızın dayanaklarını sıralayalım: 1 Madenciliğimizde, Osmaniı yönetim dö "BOŞ ZAMAN,, NE DEMEK? OKTAY AKBAL Evet Hayır KATMA DEĞER VERGÎSİ * ktisadl Arastırmalar Vakfının Istanbul Ticaret Odası Meclis Salonunda, 17 ve 18 Ocak 1974 tarıhlerinde tertiplediği seminerde, Türkiye'de Kat ma Değer Vergisi incelenmiştir. înceleme konusunun kamuoyunu yakından ilgilendireceği düşüncesi ile, önümüzdeki yıllar da uygulanmasına geçilerek bu vergi hakkında kısa açıklamalar yapılması uygun görülmüştür. Bilindiği gibi, Cumhuriyetimizin ellinci yılında yürürlüğe konulmuş bulunan bir Katma P r o tokol ile Türk Ekonomisi Avrupa Ekbnomik r o p l a l S f u <AKT)I '• ile yakı.n ilişkiler içine girmiş bulunmaktadır. clden 187 lira tahsil edecek, tahö t e yandan, AET'ye vücut vesil ettiği 17 lira vergiden malın ren Roma Anlaşması'nın te.nel alış fiyatı ile kendisine intikal ilkelerinden biri de topluluk içi eden 13 lira versiyi indirecek, haticari rekabette tarafsızhğın sağzineye 4 lira vergi ödıyecektir. lanmasıdır. Kurulan Ortakpazar' Böylece, üç ayrı değer katma da malî ve tıcarî sinırlann aşılaşamasmdan geçen mal, son tü masım zorlaştıran her türlü en keticiye 187, liraya malolurken, gelden a n n m a s ı ve üyeler arası her üç aşamnda hazineye öde mal alış verişinin tamamen sernen vergiler toplamı da 17, libest koşullarda ve eşıt rekabet rayı bulmaktadır. şartlarında yapılabilmesı için 1967 Nisan ayında AET Bakanlar Vergi bu hali ile sadece son Konseyi o zaman üyelerden saaşamada (perakendeci tüccardan dece Fransa'da uygulanmakta tüketiciye intikal safhasında) alıolan Katma Değer Vergisinin (K. nan satış vergisinin ki, yukandaD. V.) öbür üye devletlerin öteki örnekte yine 17 liradır, daha denberi uygulaya gelmekte olduk yayılı bir şeklidir. l a n muamele vergilerinin yerine geçmesini öngören bir direktif kararı almıştı. I HI oılanmadığım bir »özdür «bos zam»nlan değerlendirme»... Ne demek boş zaman? Bir anlamı var mı? Bir insan sabahtan akşama dek çalışır, cvine gelince azıcık kafasını dinlendirmek lster, bir kitap okumakla, radyo dinlemekle, TV seyretmekle, bir dostla söylejmekle doldurur o zaman parçasını da... Demek boj zaman kalmıyor insana! Yine de, bir »eylerle doluyor o zaman, Hele çağımızda <ah ben ne yapayım da su zamanı öldüreyim» demek, diyebilmek, her seyden önce çirkindir, ayıptır. KATMA DEĞER VERGİSİNİN VERİMLİLİĞİ, KALDIRILACAK VERGİLERİN YARATACAĞI KAYBI KARŞILAYACAKTIR. ANCAK ETKİLERİNİ İYİ HESAPLAMAK GEREK. Tamer SÜRSAL Taslakta Tekele tabi t ü t ü n ma tnulleriyle ispirto ve ispirtolu lçkiler ve Tekel dışındaki çefitli alkollü tüketim m a l l a n da KDV kapsamına alınmış, incak, bunların tüketimlerinl bir dereceye k a d a r azaltmak amacı ile ayrı ve daha yüksek bir orancfa vergilendirilmelerl düşünülmüştür. Taslakta verginin mükellefi, vergiye tabi muameleleri yapan gerçek ve tüzel kişiler oJ a r a k belirtilmis ve bu m u a m e . lelerin bağımsız o l a r a k ' t^tıım ' (Janmasj yoluna gidibci^ür Genel olarak h e r türlü ticarl ve sına! İşler sonucu mal ve hizmet teslimleri vergi kapsamına alınmış, ayrıca öteki muameleler başlığı altında sayılan ve ticari ve smai faaliyete bağlı olmayan bir kısım mal ve hizmct teslimleji ile h e r t ü r l ü ith a l â t işlemleri de vergilendirilmi.ştir. Vergileme usulü olarak gerçek ve götürü olmak üzere iki usul yer almış, götürü usule, geniş bir mükellef zümresini kapsayan perakende ticaret sa! hasını vergileyebilmek amacı ile b a ş v u r u l m u ş t u r . Götürü usulde vergilendirilccek mükelleflerin ödeyecekleri vergi miktarı, yıllık olarak iş nevilerine göre, en az ve en çok hadler içinde tesbit edilecektir. ö t e yandan, taslakta tüm ihracat işleriyle birlikte, sağlık eğitim, kültür ve sosyal yardım işleri vergi kapsamı dışında bırakılmıştır. Verginin matrahı prensip olarak mal ve hizmetlerin satış bedelleridir, ancak. vergiden vergi almak sakmca«ını önlemek amacı i!e hesaplanan KDV'nin satış bedelinden indirilmesinin düşünüldüğü öğrenilmiştir. Orat! konusunda ise çalışma ve araştırmalar devam etmektedir. Taslakta kanuna Uç a y n tablo eklenmiş, birinci tabloda sayi lan mal ve hizmetler O'ol0 civarmda kararlaştırılacağı tahmin edilen norma! oranla ikinci t a b loda sayılan zarurî ihtiyaç mal ve hizmetleri indirimli. ve üçüncü tabloda sayılan lüks mal ve hizmet'.er için de özel bir oramn uygulanacağı anlaşıünıştır. Ama yüzyıllardan süzülüp gelen özgürlük fikrini yasalastıracak düzeye yükselten ve vasalaştırmayı başaran. kişi, kurul, parti, ya da partilerin de tarihe yazılacaklan belirgindir. Eğer CHP ile MSP'si ortaklığı Türkiye'de fikir özgürlügünü yasalastınp demokratik smırları genişletebilirse, daha açıkçası protokolda yazılı maddeleri uygulamaya geçirebilirse. geçmişten gelecege giden uygarlık yolunda kutlanacak bir adım atmıs olacaktır. Gerçi kftğıt üstüne yazılan yasalarla toplum gerçekleri arasında her zaman vakmlık olmaz özgürlUSü kâğıttan toplum vaşayışına aktarmak. 6zaürlü»ün somut Koşullarını yaratmak bir a y n istlr. ayrı çaba ister. Ama bu bir başka konudur. Bu ülkede fikir 4agürlügünü eerçeklesUrmekt» kararlı bir siyasl güç ilk kez iktidara geçmistir: bu oaşany) EÖrmemek, îeçmişi yadsımak ve gelecege gözierımızı kapamaü Yoktur boş zaman, olamaz, olmamalıdır. Doğa bizi bu yeryüzfine boşu boşuna dolaşmaya, boy atmaya, gönül eğlemeye gönd«rmemiş. Her insanın bir yararı, bir katkısı olmalıdır çevresine, eri başta kendisine... Yetişmek, yetiştirmek, insan olmak sürekli bir çaba işidir. Bu çabayı gö'stermeyene de insan gözüyle bakılmaz. Zaman öylesine az ki, öylesine yetersiz ki, yapılacak işler, gerçekleştirilecek düşünceler. eylemler öylesine çok ki Bir takım demekler vardır «bos zamam değerlendirme» yollan ararlar, önerirler. Çoğunlukla durumu iyi, hem de çok iyi ailelerin bayanlarıdır, baylarıdır bu gibi dernekleri kuranlar, üye olanlar. Yoksullara bayramdan bayrama armağan vermek, kon8erler tertiplemek, köylere kitap yollamak... Yararsız işler midir bunlar? Değildir. Ama o bayanlarm baylarm boş zamanlanm değerlendirmek içinse bütün bu yapılan işler, o zaman anlamsızdır. Böyle sosyal çabalar bo? zaman işi değildir de ondan! Dolu zaman, hem de en dolu zamanlardır toplumsal alanda yapüan çalışmalar, gönül eğlendıren, zaman öldüren şeyler değildir. Kişi, kadın olsun erkek olsun, her anını titizlikle korumalı, sakınmalı, anlamlandırmalı, kısacası ziyan etmemelidir. Bir aile kadını sabahtan akşama dek evinde çoluk çocuğunun işlerine vermiş kendini, haftada birkaç saatinı de böyle bir derneğe vermişse o alandaki çabaları <bo$ vakit» sayılmaz ki! Belki de olumlu bir işse o, yararh bir işse, ya}amuıın en değerli, gerçekten değerli zaman parçaları onlardır. Nerden geldim bu konuya!... Bugünlerde Vedat Nedim Tör nstamızın birkaç yıl önce verdiği bir konferansm metnini okudum. Boş zamanları değerlendirme konusunda bir konferans... göyle tanımlamış: «Okul ve iş saatleri dışında geçen hayat parçasına boş zaman diyoruz> Tör, bu zamamn gereği gibi değerlendirilmesi gereğine inanan biri, «Az gelişmiş, yani tarih boyunca medeniyet kervanı dört nala ilerlerken bir takım sebepler yüzünden çok gerilerde kalarak zaman kaybetmiş olan milletlerde boş ramanları değerlendirme konusu ölüm dirim davası sayılabilecek kadar önem taşır» diyor. Önce bu boş zaman kavrammın, daha doğrusu deyiminin yanlış olduğunu söylemek gerek. Bence zamanı ziyan etmemek, kötüye kullanmamak demek daha doğru. Yoksa bir insan işinde de, okulda da, görevde de «boş zaman» geçirebilir, gcçirıyor da... Zamanını gereği gibi doldurmak, anlamlandırmak değerlendirmek bir öğreti işidir. Boş zamanı değerlendirmek deneceğine zamanı iyi kullanmak demek çok daha yerinde olacaktır. Geri kalmış uluslar zamanı mirasyedice harcarlar. Yöneticilerden başlar bu. Bir karar alır biri, bilmem hangi'kavşakta bir yer altı geçidi açmaya girişir, gerekli mi gereksiz mi diye düşünmeden. Beş milyon on müyon harcar. Oysa daha önemli yeılere yatırmak gereklidir bu kadar parayı. Sonra o göreve başkası gelir o açılmış çukuru bir o kadar para harcayarak doldurur. îşte boş, bomboş bir zaman parçası Üstelik de havaya uçmuş milyonlar, halkm çektiği sıluntı da cabası... Bir kişi beceremiyeceği, altından kalkamıyacağı, bilmediği bir ise girişir. sonra kıvıramaz, vazgeçer. İşte boşa geçmiş bir zaman!.. Ulusîar da yanlıs yollara Itilir, bir yaşam boyu o çıkmazda yürüyeceğiz diye çırpınır, sonunda kafalarını vura vura ya o çıkmazdan ya bir dar geçit bulur, yaratırlar, ya da gerisin geri döner... Radyo dinlemek, TV seyretmek, kitap okumak, gazeteleri incelemek, hattâ dalıp düş kurmak, düşünmek, bir oyun oynamak, bir dostla söyleşmek boş zamanı doldurmak> mıdır. Bir bakıma değil... Radyoda dinlediğiniz parçanın size bir katkısı varsa, TV'de seyrettiğiniz görüntü bir aniam. taşıyorsa, okuduğunuz kitap insanı insan eden özelliklere sahipse, dostunuzla gevezelikle vakit öldürmüyorsanız sürekli bir çalışma, bir çaba harcama halindesiniz demektir. Tör, yığuılan etkileyen Mass Medialann «boş zamanları» gereği gibi değerlendirmeye yönelmelerini istiyor. Doğru bir görüş... Yığınları etkileyen basın, radyo, TV, kitaplar gibi güçler, yararh, olumlu bir yolda, tutumda olsalar aylaklığa, zaman ziyanına yol açan «boş zaman. kavramı da kalkar ortadan, böyle bir sorun da olmaz zaten... Evet, «boş zaman» diye bir şey bilmemeliyiz... Bir insan yajarmnda boş zaman havaya atılmış, uçmuş, yitirilmiş en değerli zenginliktir. Kırk yıllık, elli. altmış yıllık o da en bol keseden verileni bir insan yaşamında boşluk bırakmak hem yazıktır, hem de insanlığa karşı, başta kendimize karşı ayıptır, çirkindir. olur. lik gösteren sektörler olarak nltelendirilmiştir. Tarım sektörünün büyük kıs mı vergileme ile ilgili görevleri yerine getimıede karşılaşilacak güçlükler ve bir çiftçı zümresini vergilemenin yarstacagı sosyal ve ekonomik problemler sebebiyle, vergi kapsamı dışında bıraiulmış, sadece, ticaret şirketlerinin, devlet, belediye, vakıf ve öbür kamu k u n ı l u ş l a r ı nın tarım faaliyetleri dolayısiyle yaptıkları satışlann vergilendirilmesi yoluna gidilmiştir. KDV'nin bu hali ile uygulanması sonucunda sağlanacak «faydalar bütünü»nde büyük bir gedik açılmış olacağı şüphesizdir. Her halde yeni iktidar bu konuda kendi görüşünü getirecektir. Perakende ticaret sektörü, taslakta, esas olarak, vergi kapsamına dahil edilmiş, ancak, idari ve sosyal sebeplerle çok küçük esnaf, vergi dışı bırakılmıştır. Banka ve Sigortacılık hizmet leri ise, ekonominir» para ve krecîı politikasıyle yakından ilgili olmalan ve kuruluşların faaliyetlerinde, değışen şartlara uymada çabukluk temini amacı ile vergi dışı bırakılmıştır. Enerji sektörü tüm olarak KDV'ne tabi t u t u l m u ş t u r . Bu duruma göre, odun ve kömur de. elektrik, havagazı ve akaryakıt ile birlikte vergi kapsamına alınmış olmaktadır. uıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııımımıımmi'i: Öte yandan bu karara paralel olarak, bizim ikinci beş yıllık Kalkınma Plânında da, bütün sakıncaları ile birlikte, halen uygulanmakta olan istihsal vergısinin yerini almak üzere, K.D.V. sisteminin kurulması için çalışmalara başlanması öngörülmüstü. Böylece 1972 yılında başlayan çalışmalar devam etmekte ve hazırlanan kanun tasarısı taslakları daha da olgunlaştınlmaya ça lışilmaktadir. Özellik Gösteren Sektörler ve Ana Hükümler I ÇAYIROVA CAM SANAYİI I f A. Ş. ÜMÜM I I MÜDÜRLÜĞÜNDEN I | 1 1 | Ş 5 j= = 2 = E E = E = E Ş = E = = Sistemin İşleyişi K.D.V. ekonomide her üretim, dağıtım ve hizmet safhasından, mal ve hizmetlerin satışı sırasında alınan yayılı bir muamele ver gisidir. Verginin konusu teşebbüs lerin her üretim, dağıtım ve hizmet safhasmda yarattıkiarı katma değerlerdir. Başka bir deyişle gayri safi kârlardır. Ancak, birden fazla (mükerrer) vergilemeyi önlemek amacı ile, bir ön safhada ödenmiş olan verginin bir sonraki safhada indirilmesi suretiyle uygulamada her safnada eklenen katma değer, bağımsız olarak vergilendirilmiş olmakta, böylece vergi yükünün. ilk üretim aşani2Sindan son tüketiciye varana kadarki ara aşamalarımn (saflıalarının) sayısına gö re, kümülâtif olarak artması da önlenmiş olmaktadır. Basit bir örnek vermek amacı ile, h e r safhada eşit ve tek nisbetin uygulandığını kabul edersek, vergiye tabi mal muhteüt safhalarda şu şekilde vergilendirilmiş olacaktır. İmalâtçmm malını toptancıya, vergi hariç 100 liradan satması halinde, satış fiyatı üzerinden J o 10 oranmda (10 lira> vergi hesaplayıp toptancıdan 110 lira tahsil etrnesi ve tahsil ettiği 10 lirayı da hazineye yatırması gerekecektir. Toptancı vergi dahil 110 liraya satın aldığı bu malı. perakendeci tüccara 130 liraya satacaksa, bu satış fiyatı üzerinden °,b 10 oranmda 13 lira vergi hesaplayıp, perakendeci tüccardan 143 lira tahsil edecek, tahsil ettiği 13 lira vergiden. malın alış fiyatı ile ken disine intikal eden ve imalâtçıya ödemiş olduğu 10 lira verjıyi indirecek. hazineye 3 lira vercri ödıyecektir Perakendeci tüccar ise vergi dahil 143 liraya satın aldığı bu malı tüketiciye 170 liradan satması halinde, bu satış fiyatı üzerinden °.i> 10 oranmda (17 lira) vergi hesaplayıp, tüketi KD.V., ekonomideki tüm f a aliyetleri yani, yaratılan tüm katma değeri, ilk Uretimden son tüketiciye kadar bütün safhalarda kavrayabildiği oranda tarafsiz olan, verimli, âdil ve en önem lisi otokontrol mekanizmasına sahip, tüketim toplumu düzeyine erişmiş ülkelere has bir sistemdir. Ancak, uygulamada, ekonomik faaliyetlerin tümünün verginin kapsamma alınmasmda, çeşitli nedenlerle zorluklarla karşılaşılacağı anlaşılmaktadır. Gerçekten, hszırlanan ön taslakta. tarım, perakende tica ret, banka ve sigortacıhk, enerji ve tekel konusundaki işler özel MUHTELİF MARKA KAMYON, LİFTRAK VE MİNİBÜS İLE BUNLARA AİT YEDEK PARÇA SATIŞI YAPILACAKTIR 1 2 2 * 1 Ad. Ad. Ad. Ad. Maz Kamyon ve yedek parçalan Zil Kamyon ve yedek parçaları Liftrak Kamyon ve yedek parçalan Wolkswagen Minibüs ve yedek parçalan. | 1 \ | E E ^ S 5 Ş 5 E = E S E E Ş E E E 2 Yukarıda yazılı vasıtalar ve yedek parçaları, a y n a y n teklif alınmak suretiyle satılacaktır. 3 Bu satışa ait geniş bilgi ve şartname, Gebze Çayırova'da mukim, ÇAYTROVA CAM SANAYll A.Ş. UMUAI MÜDÜRLÜĞÜ, Idarî İşler Müdürlüğü'nden temin edilebilir. Vasıtalar mesal saatleri içinde görülebüir. * Kapalı zarf olarak verilecek teklif mektuplaruıın en geç 15.2.1974 günü saat, 16.00'ya kadar Çayırova Cam Sanayii îdarl lsler Müdürlüğü'ne gönderilmesi vey* eîden tevdi edilmesi gereklidir. Postada vâki gecikme nazan itibare alınmaz. 5 ~ Sirketimiz 2490 sayılı kanuna tâbi olmadığından. satılacak vasıtalan satıp satmamakta veya dilediğine vermekte »erbesttir. r i t MÜLİYE BHKfiNLIGINDAN j DOKTOR ve HEMŞİRE ALINACAK Bakanlığımız Merkez Teşkilâtmda açık bulunan aşağıda ünvanı ile dereceleri belirtilen kadrolara Doktor %e Hemşire alınacaktır. Aranan nitelikler: 1) İsteklilerin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde yazılı genel ve özel şartları haiz bulunmaları, 2) 3. dereceye atanacakların, aşağıdaki daire ve kurumlarda. on yıl ve daha fazla tabiplik yapmış olmalan. a Genel ve katma bütçeli daıreler; II Özel İdareleri; belediyeler: bunlara bağlı müesseseler; b Sermsyesinin uıtıamı Devlet tarafmdan verilmek suretiyle kurulan iktıssdî müesseselerle, sermayesinin yarısından fazlnsı Devleie ait bankalar; c Hususı bankalarla; hususi kanunların verdiği yetkiye daj'anılarak kurulan bar.ka ve teşekküller; d Yukarıda gösterilen idare. teşekkül ve bankalar tarafmdan sermayesinin yarısından fazlasma iştirak suretiyle kurulan tpşekküllerle bunların aynı nispette iştiraki ile T v ücut bıılan müesseseler; 3) Müracaatlann, ha! terciirreleriyle birlikte en geç 15.2.1974 gününe kadar Bakanlığımıza (Özlük İşleri Müdürlüğüne) yapılması. Duyurulur. Kadro Cnvanı Derecesi Dahiliye Mütehassısı Çocuk Hastahklan Mütehassısı Kadın Hastalıklan Mütehassısı Dahiliye Mütehassısı Pratisyen Hekim Hemşire 3 3 3 6 7 10 (Basın: 10572) 841 Sonuc Çok kaba çizgilerle şekillendi rilmeye çalıştırılan K.D.V. yürürlüğe girdiği zaman, halen uygulanmakta olan muamele verşrilerinden bir çoğıı hemen kaldınlacak böylece, üretim faaliyetleri Uzerindeki aŞır ve işletmelere zaman zaman finansman güçlükleri yaratan bugünkü sistem terkedilmiş olacaktır. Yapılan tahminlere göre, K D V nin verimliliği, kaldırılacak olan vergilerden uŞranılacak hazine kaybmı karşıiayabilecektir. Ancak. bu geniş kapsamlı verginin ekonomik ve sosyal hayat üzerinde simdiden kestirilmesi güç bir çok etkileri olacağı şüphesizdir. »•TTTTTTTtTTTT? ^IIIIIİİİIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIİIİ? C u m h u r i y e t 850 YÜKSEK DENİZCİLİK OKULU VEYA DENİZ HARP OKULU MEZUNU 1 Uzakyol Güverte Zabiti İLE AYRICA BİLİM < E T Yakınyol Güverte Zabiti ALINACAKTIR Gemilerimizde lstihdam edilmek üzera elemsnlar «ranmaktadır. 1) Dolgun öcret verilecektir. 2) Genis sosyal hnklardan Utlfade etme imkânı tnev euttur. tsteklilerin l s t Fındıklı Meclisi Mebusan Cad No: 95" deki Personei Müdiiririğüne şahsen veya bir dilekçe U« müracaatlan rica olunıır. D.B IIENtZ NAKI.tTAT» TA.9GENEI MÜUÜRI.OGÜ (Basın: 104T1) 843 i I1. I1 • < ' T.M.M.O.B. MİMARLAR ODASI XX. GENEL KURULU 14. 15, 16 şubat 1974, sa»t 9.30'da, Ankara'da. Türk Standartlar Enstitüsü toplantı salonunda toplanacaktır. GÜNDEM Açalış ve BaşkanliK Divanı seçıml Çalısma raporunun okunması ve görüşU.mesl, Yeni yıl çalışma esaslannın belirlenn.esıSeçimler. Cumhariyet: 860 [TEKNİK'in 75. Şubat sayısı çıktı. Bütün bayilerde bulunur. ve TBTAK 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 . (Basın: 10827) 846
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle