10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 22 Ocak 1974 ; NızAMStrîM î AMA^T İMANIM L U M HÎ2AM4|$« İÎEı4, ^ D I K . K A B A l W NASUW7TİNi ce«6KINEMı'ıM LuKu &CH f KAjîAKOt BASıp/uN pÛUSl HıZAYA Î AMcAMIA JANıYU KAS"IMf>A$ALıfaLpAUNtZAMETT/f^ PSStf. ffF(^l€';..'YAI^$rA ^K Y ^Yl ^ ONUM£ ^ lUH KtL «tWF?... lif/.M«Ni>AMttiCMA*AM/ ÖAKTIN YöKSAULAo/ Toz Duman Içinde TALİP APAYDIN • 120 Deminkl ağacın altmda otururuz hadı. Baktılar, sokaklarda silâhlı Yunan asksrleri devriyo gezmeye baslamıştı. Uoer kişıydiler. Hemen çıkarraışlardı devriyelerinı. Şüphelenmesinler dıye hıç bakmadan önlerinden geçtiler. Bağlara doğru yürüdül^r. Akşam hava karardıktan sonra Recep Usta'run Tepe mahallesindekı evınc gıldiler. Sağa sola baktılar, kimse yoktu. Mahmut yerden kuçük bir taş aldı, üst kat penceresıne attı. cTık» diye bir ses çıktı. Recep Usta gsldiklerini hemen anladı. Terhkleriyle aşagı koştu. Kapıyı açıp sağa sola bakti: Gören yok ya? Yok. Tamam hadi, heybenize koydum. Çekln atlarınızı. Görünmeden gidlp. Ibrahim Bey» çok selâm söyleyin. Başüstüne. Dikkat edin. Yonan yollara gözcü çıkarmıştır, pusuya musuya düşmeyın. DUşmeyiz korkma. Atlann kolanlannı çektiler. Heybeıeri yüklediler. Hadi allahaısmarladık. Gule gule. Yan yana gitmeyin Birinia önden, birıniz arkadan. Pusuya dujersenız, ikiniz birden vurulmayın. Ha göreyım sizı kardaşlar. Orada da iyi saklamn, ele geçmeyin. Peki. Atlayıp sürduler. Tabancaları ellerındeydl. Köy yoluna sapmadan çıkıverelım dıye tepeye yukarı doğruldular. Şehrin ortasında hâlâ davul zurna çahyordu. Rum gençler oynuyorlar, şenLk yapıyorlardı. Meydanda ışıklar yanıyordu. Tepeyı çıkınca atları durdurup baktılar. Molla Mahmut ctüh!» dlye tükürdü. Yüzünde nefret vardı. Sonra atın başını çevinp topuk vurdu. Karanlığa daldılar. Birısı onrte, birıst arkada yol alıyorlardı. Meydana bakan tas blnanın önünde sılâhlı Yunan askerleri ndbet tutuyoriardı. tkisi geliyor, ıkisi gidiyordu. îyl giyimlı, bakımlı askerlerdı. Çoğu yalaşıklı, iriyan dehkanlılardı. Kavruk Anadolu insanlanna bakarak dah* gösterişliydiler. Hele giysileri, araç ve gereçleri bakanın gözünü alıyordu. Her seyleri güsel ve yeniydı. Üst katın büfün pencerelerlnde ışık yanıyordu. Içerde ziyafet vardı. Uzun bir masaya şehrin yönetîcileri, Yunan subayları karşılıklı oturmuslar, yeyip içiyorlardı. Uğıltu merdivenlerden inip ta aşağıdan duyuluyorcu. Şehrin kaymakamı ayağa kalktı. Kalıplı fesini öne lndirip düzeltti. Dügmelerini ilıkledi. Üstü siyah, altı ince çızgıli resml giysıler içindeydi. Sayın konuklarımız! dıye bagırdı. Kuru, ince bir sesi vardı. Ikircıklıydı. Sağa sola baktı. Herkesin susmasım bekledi. Fakat susmuyorlardı. Daha şimdiden sarhoş olmus Yunan subaylan söylesıp giilusüyorlardı. Tekra: bağırdı: Sayın konuklarımız! Gürültü azalır gibi oldu: Hoş geldiniz, sefa getirdinız. Biz konukianmıza elimizden gelen her ikramı yaparız. Kusurlarımız olduysa, eksiKlenmız varsa, hoş görün. Kendi evınizde gıbi rahat edın Sizleri aramızda görmekten memnun oluyoruz. Allahın iznıyle kardeş gibi geçinip gideceğiz. Padişah Efendimizin bıze emri budur. Baska söz aradı, bulamadı. Şerefinize içlyorum, hoş geldiniz! Yunan subayları çeşitli sesler çıkararak bağırdılar. «Vivaa!.. Kaloo!..» d>yerek kadehlerıni kaldırdılar. Kiraisi gülilyordu. Bıraz sonra Yunan kumandanı ayağa kalkarak cevap verdı. Hep susup dınledıler. Bırisi Türkçeye çeviriyordu. Yunanlılar ve Türkler ik. esltl komşu millettır. Daima yan yana ve iıj içe yaşamıştır. Yunanistan'da Türkler varcur, Türkiye'de de Yunanlılar olacaktır. Bunun dostluğa, kardeşlige bir zararı yoktur. Bu güzel topraklarm üstünde yan yana, el ele yaşıyacagız Bız Türklere ve Türklerın dınıne saygılıyız. Kadehimi Yunan Turk dostluğunun şerelıne içıyorum. Kadehleri kaldırdılar, hep birlikte içtiler. Sonra muzık başladı. Parmaklanna zıl takmış yan çıplak bir kadın oynamağa başladı. Bel kınrıyor. omuz tıtretiyor, goz suzüyordu. Yu. nan subsyları el çırpıp tempo tutuyoriardı. Neşelı bir ugultu gece yarısına kadar sürup Eittı. Molla Mahmut'la Haceli gece Karanlığında dere tepe yol alıyorlardı. Bır yere varınca arka arkaya yuklü kağnılar, eşekler. beygırler. yaya insanlar gördüler. Kağnılara yataklar, çuvallar, sepetler yüklenmışti. Arkalarından yetiştiler. Mahmut sordu: Selâmünaleyküm, nereye böyle ağalar? Yaşlı, ak sakallı bir adarn cevap verdi: Goçüyoruz efendi. Düşmandan mı kaçıyorsunuz? He, bıldığın gibi. Düşmandan kaçılır mı? Ne edelim, biz çoluk çocuk gıdiyoruz. Yaşlılar, kadınlar... (DEVAM1 VAR) BlR SANAT EVİ... Türk Sinematek'i nasıl kuruldu Bir sinematekin çahşması hakkmda genel bir fıkir sahibi olmak iizere, onümde duran, dunyanın ileri gelen sinemateklerinden «British Film înstitute»ün ça lışma raporuna bir göz atahm. Raporun, bü>iık bir şirket gibi yıllık faaliycti açıklayan önsörünün sonunda, yöneüra kurulu başkanı, şöyle diyor: • Sınema sanatı, toplumumuzda çok önemli bir yere sahıptir ve ensütümüzün, bu sanatın gelışmesi ve anlaşılmasında çok önemli ve gıttikçe gelışen bır rol oynadığı kanısındayım. Geleceğımiz, buna rağmen gijçluk lere meydan okumaktadır ve geç mış başarılarımızla rahatlamak \e gevşemek olanağma sahip değıliz. Yeni inisiyatifler yaratmak ve eksiklerimizi tamamlamak zorundayız. Kurumumuzun geleceği, herseyden çck. sinema sanatı na gonül vermiş o'.an personelimi an çalışmasıyla kaim olacaktır. Kurumumuzun. bu bağlılık ve dürüst çalışmadan yararlanmayı sürdüreceğine inandığım içindır ki. geleceğe umutla bakabiliyorum... Atillâ DORSAY Ünlü »natçılar tarafından da süc sık ziyaret edildi Sinematek.. Resimde, Sinematek'te fılmlerini sunan ünlü Italyan yönetmeni Alberto Lattuada görülüyor. rospective>leri ile bu «inemalar, sınema sanatınm zengin mirasının unutulmuşluğun kuyusunda yitip gitmesini önlüyorlar, sinemanın geçmiş değerlerini yaşatıyorlar, bu sanaün kaynaklarmı sürekli biçimde canlandırıyor, ka muoyunun dikkatine sunuyorlar ve böylece sinemaya eşsiz bir hi7 mette bulunuyorlar. Benim gıbi kaç kişi sinema beğenisini, iyi sınemayı sevme alışkanlığını bir Paris stajına borçludur kimbılir... MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU ŞÜPHELİ ZAFER bularak, fUm üzerîne film, yönetmen üzerine yönetmen keşfediyorum. Sinemanın büyüsünü çocukluğumdan beri duymusum gerçi... Sayısız film görmus, sinema hakkında nerede ne bulduysam okumuşum. Ama yıne yıllar dır benim için sürekli rastlanan birer isimden başka bir şey olma yan bir çok şeyi orada tanıyorum. Welles, Bergman, Bunuel, Fritz Lang. Kurosa\va, Mizoguchi, Amerikan komedısinin altın çağı ve Ernest Lubitsch, Frank Capra Leo Mac Carey gangstcr filminm yüce yıüarı John Huston, Howard Hauks, Joseph Von Steınberg ve Marlene Dietrich efsane^i, Ayzsnstayn^ife «Potemkın rauaşesi, «A*xr«jder Newsky» v'p «Kork«nsXv»WP j Marcel Carne Jacques Prevert işbirliğinin şıirli gerçekçilik örnekle ri. Michele Morgan . Jean Gabin'ın filmleriyle 1940'lann Fran YARDIMLAR «ız sineması, Jean Renoır'lar Du Raporda, sinematekin bir yıllık vivier'ler, Hıtchock'un ilk film faaliyeti ayrıntüarıyla veril leri <ve hele Kaybolan Kadın»\ meden önce, devletin alınan Carol Reed ve «Üçüncü Adam», yıllık yardım mıktarı açıklanmak Rosselini Zavattini, De Sica, Vıs, tadır. Buna gore, Eğitim Bakanlı conti ve NeoRealisme ve daha ğının yardımı yılda 940.000 ster sayısız isim. Paris dünya sanatılin (26 milyon TL.) kadardır. Bu nın merkezi olma niteliğini yalparanın bır kısmı, ülkenın çe nızca müzelerinin. sanat galerileîitli yerlerindc sinematek salon rinin, konser salonlarınm çokluları açılmatında kullanılmı; ve ğuna ve zenginliğine değil, biraz geçen yıl içinde, bu salonların da sinemalarına borçlu.. Yalnız sajısı 44e çıkarılmıştır. .Ulusal 60 000 fılmiyle Langlois'in Sınema Füm Arşivi.ndeki fılmlerin, hal teki değil, kentın herbir yanına kın yararlanmasına açılraası ça dağılmış küçuk «Sanat ve Deney hşmaları geliştirilmiş, birçok smemaları» ile de.. Yülarm ötefilmden daha gösterilere hazır kop sinden gelen tozlanmış klâsıkleri, yalar çıkarılmıştır. Geçen yıl i dağıt'.mcılarm hışmına uğramı;, çinde, çoğunluğu bağış yoluyla belki de geleceğin başeserleri ola olmak iizere, Arşiv'e 264 uzun. 518 cak çağdaş yapıtları unutulmaya kısa, 186 TV filmi 788 adet kolek yüz tutmuş yonetmenleri birden siyon e^yası girmiştir. Arşivde za günün konusu haline getiren «ret ten mevcut olan fılmlere aıt İSP, 208 uıun, 135 kısa film, 26 TV fılmi kopyası eklenmiştır. Ar şive kazandırılan önemli filmler DİŞI BOND arasında, Gaumont Graphic Nev.s reel'in ânemanın ilk yıllarına ait EUNseri filmleri, James Whale'in (ilk DEH ÇlCMAFıankenstein filmleri yönetmeni) MODES kavboldu sanılan «Journey's End» filminin temiz bir kopyası, IngVB. YEOLİ mar Bergman'ın ve Beatles'ın TV LBJİİNÜ2E için yakın zamanda yaptıkları &İNESAIfilmler, Vıctor Saville'in filmleD/C/Crinin (Rank tarafından bağışlanan) önemli bir bölümü, Norman Mac Laren kısa filmleri, vs. var BİR KURULUŞ ÖYKÜSÜ fc Sinematek'te zaman zaman yer alan unutulmaz gösterilerden biri, Amerikan komedisinın altın çağma ayrılmıştı. Resimde, Frank Capra'nın «Mr. Smith Washıngton'a gidıyor» adlı ünlü politik tajlamasmda, James Stewart görülüyor. başı'nın ikinci başkan olarak yer aldığı yönetım kuruluna, Tunç Yalman, Tuncan Okan, Cevat Çapan seçildiler. Bana da sinematek yonetmenliği görevi verüdi.ı Bir kuruluşun kıaa öyküsü bu işte.. Galatasaray'da tutulan (va Kutlar'ın deyişiyle «bitpazanndan 800 hraya döşenen») küçük bir oda, Şışli Kervan Sineması'nda Langlois'nin sözünde durarak gönderdiği ilk programla (Fransız Yeni Dalga'sının en önemli 10 filmi) başlayan gösteriler.. Ve beklenmedik bir ügi.. Bu konuda, şu anıyı anlatıyor Onat: «Sinematek'i kurarken, ilk üyeliklerden bırini, Doğan Kardeşin halı işleri bolumünü yöneten dostum (ve şımdi rabmetli) İsmaıl Kural'a önermiştim. Kural ise, «ben böyle işe basında girmem. 1000'inci üyeliğinM bana ayınn» demişti. 1000 üyerrüz olabileceğlne ınanmıyordu tabii. Ancak Kural' (Devamı 7 Sayfada) Onat Kutlar var karşırmîa.. Turk Sinematek Derneğinin kuru luşu hakkında konuşuyoruz. On herhalde inanmazdım. Paris dödan bunun öyküsünü anlatmaaını nü?ü. dostlarla, ozellikle Hüseistemiş bulunuyorum. Ve Onat, yin Başla bir Türk sinemateki işe en başından başlarken, benim kurulması Uzerinda konuşmaya ynkandaki anıma pek benzer bir basladık. Üniversite Film Merkeanıyı dıle getiriyor, zı'nden Aziz Albek, Robert Ko«1962'de Paris'e gittim. Sorbon lej'de bir sinema kulilbü kurma ne'da felsefe kurslarını izlemek çabasında olan Ozer Kabaş, daha amaciyle... Ancak onun yerini kı baska bazı arkadaşlarla bu işi sa zamanda Fransız sinemateki enıne boyuna tartışıyor, ama geraldı. Turkiye'den Fransa'ya gi çekleşebileceğine pek ihtimal verden birçok aydın dostumuzun ba miyorduk. Sonra, birgün, Şakır şına geldiği gibi... Onceden de si Eczacıbası'nın (1) bu konuyle ilgi nema sanatına ilgim vardı. Ama lendigini, H. Langlois iie mektup bu, örneğin edebiyata veya Ro laştığını söylediler. Işin öncesinnesans müziğine olan ilgimden daha çok değildJ. iyi filmleri iz de, Eczacıbaşı tarafından yapılan ler, sınema yazılarını okurdum. bazı kültür filmlerinin Langlois' Ozellikle edeb! bir kişiligi, ken nin ilgisini çekmesi ve ünlü sinedıne bzgü bir dünya gö'rüşü olan, matekçinin Türkiye ile ilgilenmeancak tsimlerini duyup eserleri si vardı. Şakir beyle sürekli koni tanımadığımız Bergman, Bu nuşmalarımız oldu. Ve nihayet, nuel gibi sinemacıları merak eder 1965 Ağustos'unda, sinematekin dim. Ama o zamanlar, bir gün resmen knrucusu olan 15 kışı, gelıp te, kendimi (Sinematek do '2) bir eksiğiyle biraray» gelerek layısiyle de olsa) sinema olayınm kuruluş karannı aldık. Muhsin tam içinde bulacagunı soyleseler, Ertugrul'un başkan, Şakir Eczacı Mooesry \CBNOIN( I KOPYA İŞLEMİ Raporun ayrmtılı bölümlerinden bırmde behrüldiğıne göre, Arşiv'deki nitrath filmlerin, yanmaz kopyalarınm çıkarılması işlemi de sürdürülmüştur. Bu i;ın tamamının 40 yıl süreceği tahmin edilmekteymiş. Ancak geçen yıl içinde Arşiv'e giren önemli miktarda eski film dolayısıyle nit ratlı filmlerde büyük bir artış olunca, bu faaliyeti hızlandırma kararı almı^lar. Raporda bundan baska, bir sinematekin teknık bakımdan ancak konuya çok yakın olanları ilgilendirebilecek çok çeşitli depolama, koruma, elden geçırme, kopya çıkarma, fotoğraf çıkarma eski kopyaları yeni leme faaliyetine ait teknik bilgi ler verümiştir. Bu kısa özet bile büyük bir sinematekin çalışma alanlannın zenginliğmi ve faaliyetinin genişliiinı anlatmaya yeterlidir sanı rız. TİFFANY JONES ŞB İCCBİ BEAKMAZS4Wt2 ğ BİR ANI... 1961 yılında, ikinci kez olmak üzere Paris"teyim. Ama bu kez, uzunca bir kalış için.. Paris'te bır insan ilk gün nereye gider? Ben bir sinemaya gidiyorum, küçük bir sanat sinemasına.. Ertesi gun bir başka, daha ertesi gün bir başkasına.. İlk gördüğüm füm, Orson Welles'ın «Yurttaş Kane»i.. İkincisi «Los Olvidados», Luis Bu nuel'den.. Üçüncü fılmse, îngmar Bergman'ın «Gezgincilerın Gecesi La Nuit des Forains».. Ve bu, bir yıl boyunca, a?agı yukarı aynı tempoyla sürüp gidiyor. Kendimi tam anlamıyla, «ar pa ambarındaki a; tavuk» gıbi GARTH RAZ. S E N İ CZIB HCALfcUZİOLA.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle