Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHI!R1'¥1H! 26 Eyi'VI 1973 smanlı Devleti kuruluşunda «Feodal» değildi. Temelinde ekonomik üretimle ilgisiz, onu yaratacak smıflann üstünde, kendini »avaşlara, fetihlere adamış bir cAskerî Güç» yatmaktaydı. Bu «Güç» kuruluştan (1299), Istanbul'un alınmasına (1453) değin bir biçimlenme eğüimindedir. Daha sonra Kanuni'nin ölürnüne dek «despotik» özellikte bir dönera gelir. Şeyhülislâm Ebussuud'un çabalariyle îslâmlığın Hancfi öğretisine göre, devletin kurumlarında biçimlenmeler sona erer. Sultan III. Murat'tan (1574) XVIII. yüzyılın ortasına erişen süredeyse, kurumların içersinde zıtlaşmalar haşlayacaktır. Neder.i toplumsal ekonomiktir. Son dör.emse 1750'den 1920'ye uzamr. Zıtlaşmalar kurumları giderek yozlaştırır. Artık tezlerle antitezler arasında bağlantılar yoktur. îkincileri birincilerine çevirmek çabalan sentezla rfeğil, diyalektik sürecin kopmalariyle sonuçlanmaktadir. Ibni Haldun'un (1332 1406) deyimiyle «Kevn» (Olus), «Fesâd»a (Bozuluş) donüşmüştür. Devlet bu dönemde bir «Fesâd» bataklığında bocalar durur. Ona «Hasta Adam» demek r.e yalan ne yanlıştır. O Olaylar ve görüşler OSMANLI KAFASI. DOÇ. DR. SIRRI AKINCİ litikiyyec (Siyasal Hüner) ya da «Ehveni Şer» saynaı?tı. Oysaki. politlkada «Ehveni Şer», Atatürk'ün dediği gibi «Şerlerin en kötüsü» dür. Paşa XIX. yüzyıl süper devleti tngiltere'nin politikasına yürekten bağhydı. Beyni daha genç yaşta Londra'da iyice yıkanmıştı. lngiltere'nin Istanbul'daki baştemsilcisi Lord Stratford de Redcliffe'le içtiği ayn gitmiyordu. Doğrusu Lord hazretleri de onu göklere çıkartmıyor değildi. Anılarında: « Bu ülkede eşsiz Reşit'ten gayrısı bir alay aptaldır!» diyor. Reşit Paşa için devletin ayakta durması ancak Ingiliz politikasına. dostluğuna sımsıkı baglanmakla olanaklıydı. Bu politikadan aynlmamak için, oğlunu haricîve nazırı yapmaya bile kalkmıştı. Tara bir «Osmanlı Efendisi» olan Ibnulemin M. K. Inal bile. Reşit Paşa'yla birlikte öteki Tanzimât paşalannı, bu «Sefâretperest» durumlarmdan ötürü kınamaktan kendini alamaz. Onları, devlette bağımsızlık bırakmıyan •Herbiri Hir sefâretin himayesine dayanan vükelâyı hamiyyet ittisâm(!) hazerâtı» sözleriyle acı acı elejtirir. Osmanlı kafası baŞımsızlık kavrammdan yoksundur. Devletle birlikte herseyi bağımlı görmek ister: «Ehveni ŞeT»cid*ir. Yakınlannı kayırmakta birincidir. Sadrazam Keçecizâde Fuat Paşa'yı bilmeyen Türk aydmı yoktur. Ama «Diplomalı Çahil» türünden degilse. Döneminin en ileri fikirli kişilerinden biri belki de birincisiydi. llk tıp okulumuzdan hekim olarak çıkmıştı. Güzel Fransızca bilirdl. Parls'te bulunmuj, Avrupa'yı dolaşmıştı. Kanlıca'dakl haremli selâmlıkh yalısında bir akşam kordiplomatike btr ziyafet veriyor. Yanlannrfa eşleri de bulunan yabancı temsilciler, Paşa'dan harem bölümünü görmeyi diliyorlar. Paşa ilkin « Olmaz öyle s » v . diyerek kestirip atıyor. Sonra yalvarmalarla karışık tatlı baskılarla yumuşuyor. Yabancı temsilcilere: « Peki! Ama yalnız madamalara izin verebilirim!» diyor. Bunun üzerine «Madamalar» birer ikişer hareme girmeye başlıyorlar. ötedenberi burayı görmeye çok meraklı dl. Ama bu yıîcılmayı önlemeye gelince hazret «Merhameti Lemyezel»e (Tann'nın acıması) sığınmaktan başka çıkar yol göremiyordu. Çünkü Osmanlı kafası insan aklına güvenmez. Dınin başka deyimle inanç sisteminir. yarattığı «Re'sülhikmeti Mahâfetullah> (Düşüncenin başı Tanrı korkusudur) dogmasiyle kötürümleşmiştir. bir «Içflik kitlbi d« trada içeri dalmtyt kal< kifmasm mı? Paşa: « Pardon Monsieur. Vous «ccre'ditez »upres de La Sublime • Porte; Votre miııion finit devant d» ce petlte porte!» (Affedvrslnlz bıyım! Siz yüce kapı'dan Bâbı Âli geçmeye lzinlislniz! Görevlniz bu küçük kapıda biter!) sözleriyle hemen onu önlemiştır Doğrusu Paşa'nın hazır cevaplığına hayran kalmamak elde değil. Ama Osmanlı kafası taşıdığını söylememek de elde değil. Bu «Kafa» için kadın herkesten saklanacak bir kales arkası yarttıjıdır. Seçim Cilveleri ki: l iderler ne de çok lider var Anadolu'yu taramaya çıkt:lar. Konuşmalannı gazetelerde okuyoruz. îl il dolaşıp söylevler veren politikacılar için bir Dogu bilgesi demiş Dar avakkabı giydikten sonra, geniş ovada yürümüjne çıkar? Ülkücü Tutum Gazl Mustafa Kemal, Lâtife Hanımla evlendiği zaman onu kafes arkasına itmedi. Yanına aldı, Anadolu'nun en geri kalmış bölgelerinde bile «Türk kadını böyle olmalıdır!» demek istercesine yüzü açık olarak gezdirdi. Cumhuriyet «111 yaşındadır. O Atatürk'ün baş yapıtıdır. Gerçek Atatürkçüler sevinç içindedirler. Cumhuriyet'i Mustafa KemaHe çevresindeki bir avuç üniformalı, kalpaklı. kravath Türk aydını kurmuştur. (Gumhuriyet, doğrudan doğruya halk hareketi değildir. Ama. Atatürk «halk»a mal etmeyi bilirdi.) Ankara seymen'erinin Mustafa Kemal Paşa'yı sevgivle bağırlanna bastıklan bir gerçektir. Fakat. Sakarya Savaşı'nın kritik günlerinde Ankara halkının: « Bu yabanlar nereden şehrimizin başma belâ oldular. tzmır'de çöreklenmış Yunan'ın kuyruğuna basıp onu buralara kadar getirdîler» dedikleri de gerçektir. Kuşkusu olanlar üstat Y. K. Karaosmanoğlu'ndan sorabilirler. Bereket Mustafa Kemal'le Cniformah aydınlar karşısında bu halktan da sayılmayan homurtular etkisiz kalıyordu. Harp Okulu marşındaki «Kanla imanla kurduk biz bu Cumhuriyeti; Cehennemler kudursa ölmez nigâhbarıyız» dizeleri tarih karşısında bir gerçeğin dile gelisidir. Mustafa Kemal olmasaydı Cumhuriyet şöyle dursun. bir «Tavâifi Miilük» (Yurdun ParçalanmasO kaçmılmazdı. B'inu Kurtuluş Savaşı'nın Mustafa Kemal'den sonra üç öncüsünden biri olan Rauf Bey (Orbay) söylüyor. Her kurum kendincten öncekinden bazı öğeleri ister istemez alır. Cumhuriyet de bundan kurtulamadı. Daha açıklanı? gününde, hatta ondan da önce Osmanlı kafası onun karşısma dikildi. Gazi Mustafa Kemal'in Slümünden sonra tinsice lçersine nüfuz etti. Çok partili siyasal rejlmdeyse iyice dalbudak Ralarak, sağcı politikacı, sagcı bilim adamı, sağcı sanatçı. yobaz din adamı kimliğinde biçimlendi. Bunlar sözüm ona «aydın»lardı. Cumhuriyet'in en büyük talihsizliği, ulusça çekilmekte olan bunalımlann başhca etkeni bunlardır. Osmanlı Devleti yıkıldı ama n« yazık ki Osmanlı kafası yaşıyor. sün Bu özdeksel görüş Osmanlı devletinin bozulusunu XVI. yüzyıldan başlatır. Böyle bir sürece girmiş cfevlette, kalburüstü kişilerin çoğunda düsünceler bir türlü. eylemler başka türlüdür. Bu tipleri yazımıza başlık yaptığımız deyim altında toplayıp, tarihsel birkaç örne5e değindikten sonra sözü günümüze getireceğiz. Sultan III. Murat döneminde bir Mirimirân Mehmet Ağa vardı. Günümüz ağaları bunua yamnda hiç kalır. Çünkü o bir saray ağasıydı. Padişah o güne dek bir dlrhem gümüşten kesi]en «beş» akçeyi «on»a çıkarması için kendisine buyruk vermis. Osmanlı vakanüvis';eri buna «Tashihi Sikke» derler. Bugün «Parasal Devalüasyon» dediğimiz işlem. Osmanlı kafasına göre padişah buyruğu Tanrı buyruğuna özdeş. Ağa bur.u hemen yerine getiriyor. Bu işte kazançlı devlet özellikle padişaha ait «Iç Hazine». Sözün kısası padişah reâyânın, berâyânm ke?elerindeki paranın yansır.ı el çabukluğuyle iç edivermiş. Ama «Kapı Kulları» olan yeniçeriler homurdanmaya başlamışlar. Çünkü ellerine geçen «Ulufe» âe yarı yarıya azalmıştır. Hemen kazan kaldırıyorlar ya da buna yelteniyorlar. îstedıkleri «Ağa»nın kellesi. Sanıyorlar ki bu lşi o yaptı. Padişah el altından lşi tatlıya ba5lamaya çalışıyorsa da nafile. Sonunda Mehmet Ağa'mn başı gidiyor. O gün bugün de Eyüp'te yatıyor. Osmanlı kafasının kisisel çıkar nesapları için yapmıyacağı yoktur. Sultan III. Mustaîa: «Yıkıhptır bu cihan sanrr.a ki bizde düzele; / Devleti çerhi deni vertfi kamu rnüptezele; / Şimdi ebvâbı saadet'ten geçenler hep hezele; / Işimiz kaldı heman merhameti lemyezele» diye bir dörtiüğünde yanıp yakınıyordu. Onun «Yıkıhptır» dediği «Cihan» XVIII. yüzyıl Osmanlı Devleti'y Bağımlı Kafalar Reşit Paşa, 3 Kasım 1839'da «Tanzimât Hattı Serif» inin okumasını besmeieyle başlatıp rfualarla bitirdi. Bu «Hat»'tın getirdiği yeniliklerden biri de «Esir Ticareti»nin kaloTınlmasıydı. Artık şu ya da bu ülkeden çahnmıs kadın. erkek, beyaz, siyah hic bir kimse esir pazarlarında satılmayacaktı. Ne güzel ne lnsancıl bir yasaklama değil mi? Ama aradan yirmi yıl bile eeçmeden ne görüyoruz? Reşit Paşa esiresi olan çok güzel bir Çerkez kızının koynundan çıktıktan sonra, Emirgân'daki bir sarayı andırarı yalısına döner dönmez: « Amanın! Ben fena oluyorum!» diye kıvranmaya başlamış, biraz sonra da beyin ya da kalp inmesinden ölmüştür. Adp.let tıbbı, ölümün bu çeşidini «Tatlı» diye adlandırır; Paşa kendi getirmek istediğine kendi ters rfüşmüştü. Osmanlı kafası, talkını yutmayı pek sever. verirken salkımı Liderler içinde en çok rağbet gören Ecevit'le Demirel. CHP için sb'ylenenlere bakılırsa eskisinden çok oy toplayacak. İktidardan bile söz açıyor KaraoSlan... Oysa son yıllarda ne çok ayrılan oldu CHP'den... önce Güven Partisi takımı koptu nartirien... ardmdan Cumhuriyetçi Parti takımı... ardmdan Ismet Paşa... Ama CHP'den avrılmalar CHP'ye yaradı gibi. Bir Amerikan bümecesi vardın tçinden alındıkça büyüyen şey nedir? Cukur. Hayır CHP. • Peki fivatlar yilkseldikçe düşen şey nedir? Halkm hayat düreyi. Eski çağlar site vaşamında vatandaşlar ve köleler vardl. Şimdi vatandaslar ve halk var toplumda. Vaktiyle anlatrmslardı: Vatandaşın biri Istanbul'un gözde bir lnyısını kapatmıs. Ama sıcak vaz günlerinde halk denize akın edince kıyı doluyor; adam sızlanıyormuş: Efendim halk denizi işgal edince vatandaş rahat yuzemiyor. Vatandaşın durumu iyi, ama halk geçinemiyor. Geçinememek geçimsizlik yaratır. Gürültü patırtı geçinememek yüzünden cıkar Ali Beyle Ayşe Hanımın evinde dır dır başlamış. Komşular: Ali Beyle Ayşe Hanım geçineroiyorlar. Neden? Kimbilir geçimsizlik işte... Oysa geçimsizlik, çogunlukla geçinememek vuründendir. Ailede. büroda. fabrikada, siyasl partiler aıasında, otobüst*. trende... Kazandıkları parayla gecinemiyenler, birbirlerijie de geçiBemezler. • Bu tutumu Namık Kemal'de de görmekteyiz. Özel yaşammda zencî köle kullamrdı: onun «ellerinden som altın taslarla şarap içerek», «Didârı Hürriyet» in (Özgür'üğün simgesi güzel kız) dizinde kendinden geçerek «özgürlüğe» kaside yazardı. Yukarda Reşit Pasa'dan söz ettik. Isterseniz onun bir de siyasal yaşamına bakahm. 1839" dan 1945'e değin göklere çıkarılan bu Osmanlının, gerçekte büyük bir «Gafil» olduğu bugün anlaşılmıştır. Başkaldıran Mısır Valisi Mehmet Ali'yi yola getirmek için, devleti batılı emperyalistlerln kucağına atmayı «Mehâret1 Po Güzeldir Amlardakiler... OKTAY AKBAL' Evet Hayır lartısma ZARARLI VE YANLIŞ.. Bir Paye: Teknokratlık TEKNÎSYENLERİN ASALET PAYESİ SAYILACAK SÖZCÜKLERÎ ZARARLI OLUYOB. Bektaşi mürdüm eriği yiyormuş. Komşusuna vermeyi unuunus. Hırslanmı? komşu: O elindeki ne? • Mürdüm. Defterini dürdüm. Bektaşi lâfın altında kalmıs, I I M öfkelenmij. komşusu ekmek yerken yaklaşmıj. O elindeki ne? , Ekmek. Defterini dürdüm. Komşu: Kafiye uymadı, demij. Bektaşi: Uysa da dürdüm, uymasa da dürdüm, Bir gün » I V esin aşk şarkılarını / Marş okuyalım» diye uzun mu • I I I uzun şiırler yayınlardı o günlerde. Savaş kapımızdaydı, •••• Nazi ordulan Trakya'ya gelmiş dayanmıştı: «Döğüşeceğiz / Yirmi yıl öncesi gibi / Aydın efesi, Istanbul işçisi / Esnaf, aydın, burjuva / Emperyalizmi / Yine İzmir körfezine doğru / önUmüze katıncaya dek.» Bu tür şiirler yazıyordu Dinamo o günlerde. Lise son sınıftaydım. Her haita aıırdım «Yeni Edebiyat dergisini, çoğu kez yalnız Dinamo'nun yeni şiirlerini okumak için!.. Yirmi birinci yüzyılın insanlanna şiirleri yeniden okurkfen o Rünlere dönüverdim. 194041 kışı, savaşa girdik, gireceğiz. Istanbul boşaltıhyor, herkes Anadolu'ya gidiyor, trenlere para odemmyordu. Evler, eşyalar s»t|i«/ttrdu .uenrti.. Jrapataa I TEKNİK YÜRÜTÜCÜ GÜTME YERİNE KOORDİNASYON SAĞLAR YABANCI DİLLER BOYUNDURUĞUNDAN KURTULMAK İÎTONÜ'NÜN BİR YANLIŞI DAHA .4yi îyi tek eknisyenlerin kendilerine «tek nokrat» gibi bir de asalet payesi vererek kastlaşması, zengterrlmcffdu..Q,jüftisaüı şii^^afesürlül!gijtBJrkii»s4in4t... ğilse «katalizörü» dür. Yîrmi yıl" dır teknik bürolarda çalışırım. Pek çok meslekdaşı, veya ilgili mesleıc nensubu teknik eleman arkadaşları incelemek, «kişi» ler hakkındaki pek çok «iyi» ve «kötü» önyargılanmı temelinden değiştirdi. Bizler, genellikle, kendileri hakkında peşin bir «üstünlük» karan verdigimiz Batılılara ait bir şirkette çok iyi çalışırız. Niçin, biliyor musunuz? Çünkü onlann bizce vehmedilen «üs tünlüğü» bizim Osmanlı artığı bencilliğimizi ve beylik iddiamızı bastınr, ve bizi «teknisyen» haline getirir. Şu «teknokrat» sözcüğü, inanınız, son derece zararlı ve ahlâk bozucu bir deyiş. Eline geçen her fırsatı, o çevrede bir beylik, paşalık, ağalık, tekfurluk, despotluk kurmak için kullanmağa son derece yatkın olan bizim toplum insanımıza, bizim aydınlanmıza, özellikle mühendislik eğitimi görmüş aydınlanmıza müthiş bir tuzaktır bu deyiş. Teknoloji bilimin yavnısudur. Bugünün dünyası yavaş yavaş «bilim dünyası» olmak yolun dadır. Bilimde ve teknikte «otorite» yoırtur. «Disiplin» vardır. Bu disiplini «işbirliği» sağlar. Bilimsel olması gereken bir toplumun değer yargıları ve kavramlan, eski devir toplumlarına has kavramlarla açıklanamaz. Bırakın «teknokrasi» gibi saçmalıklan, tek.ıolojide «ben» sözcüğünün büe anlamı yoktur. tşleri «ben» değil, «biz» yapanz. En dar ihtisas konulannda bile bu böyledir. Benlik. olsa olsa, bu «biz» e karışmak için kendi tem bellik ve aptallıklanmızla yaptığımız mücadelede gösterecegımiz irade gücündedir. Teknik yönetici «gütmez», «koordinasyon ve kooperasyon» sağlar. Teknik adam eüdülmez, çünkü «düşünen kişi» dir. Bir kooperasyonun oluşmasmda teknik yöneticiye yardım eder, ve bunun kendi ihtisas alamndaki sorumluluğunu yüklenir Eğer, şu tanımladığım «teknik adamlar toplumunu» kurabilmiş olsaydık, çirkin politikacı, bırakın «teknokrat» diye yanlış bir sekilde övdüğünüz uzman veya yönetmen teknisyenleri, herhangi bir teknisyene diş geçireBu toplumu kuramadık, çünkü önce, bir araya geldiği öteki arkadaşları ile beraber, yukarda sözünü ettiğim «bizni yaratabilmek .çin çok iyi eğitilmiş ve techiz edilmiş teknisyen demektir. Tek kişi ile ugraşılabilir, ezilebilir. Ama «biz» ile uğraşılamaz. ezilemez. Hiç bir çirkin politikacmm gücü yetmez «biz» ile ugraşmaya. YII.MAZ tDtL KARADENtZ EREGLİSİ Yeni şiirleri de var bu kitapta Dinamo'nun. însan yürefi çarpıyor her birınde. Elinizi değip duyuyorsunuz. ölü değil bu dizeler. Gücü burdan geliyor. Çogu eskımiş, gerilerde kalmıs, ama yaşanmışın, duyulrnuşun sıcaklığı var hep6inde. Yaşamını katmış şiirine. Bir bütün olmuş dizeieriyle... Dinamo'nun bir gazetede yayımlanan lkinci Dünya Savası'ndan edebiyat anılarını okudum son günlerde. Beni o günlere alıp götürdü bu yazılar ister istemez. îçinde yaşacuğım aylar, yıllar. llk gençliğin doyumsuz anlarıydı, edebiyat sevgisinin, tutkusunun içimde yer ettiği unutulmaz bir zaman parçası... Dinamo'nun «Ssrvetifünun Uyanış» dergisi üzerine yazdıklan beni Ahmet Ihsan Basımevinin o loş odalarına sürükledi. Dinamo'yu orda tanımıştım gerçekten de. Ama bir iki kez ancak gördüm. O koskoca bir sairdi, bense daha lise son sınıf. öğrencisi. Dinamo bu dergide yazan çairleri, öykücüleri teker teker anlatmış anı yazısmda. Rifat Ilgaz, Orhon Anburnu, Cavit Yamaç, İlhan Berk, ben vb. «Şairlerimiz benim dıçımda hemen hep uzun boylu, yakışıklı kişüerdi» diyor Dinamo. Anılarda herkes yakışıklıdır, güzeldir. Hep gençtik, jirmi yaşlanndaydık. İnsan nasıl güzel olmaz! Ama Dinamo' ya göre bu genç edebiyatçıların hepsi «yakışık»lıdır. Ilgaz «Yakışıkli bir gençti, Gary Cooper'i andıran bir yanı vardı.» Anburnu, İlhan Berk de «yakışıklı» birer şairdir. Akbal da «çekingen, yakışıklı bir genç adamdır.» Böyle yazmış. Öyle miydik hepimiz, bilmem. Ama zamanın gerisinde kalan her şey güzel gelir, eşsiz benzersiz görünür. Demek yalnız benim için öyle değilmiş... Dinamo oturmuş anılanru aklına geldiği gibi «aralamış. Bu arada yanlışlar da yapacaktı tabü! Anüar biçim değiştirir, hatta anlam değistirir. Bu yüzden zordur. tehlikelidir anılarını yazmak. Sorumluluğu olan bir iştir. Bu yazılarda adı geçenler bilmem ne diyecekler yazdıklarma. ömeğin Yamaç, Anburnu, Berk onaylayacak mı o günlerde böyle şeyler yaptıklannı, söylediklerini. Bana gelince, ben yazdıklanmı pek göstermezdiin benden yaşlı, ünlü kişilere. Hiç bir zaman yazımı yayınlanmadan önce birine gösterip iyi midir kötü müdür diye sormadım, yanılmış burda. Daha başka bir şeyi hatırlayabilirdi, o günîerde yazdığim, hem de epey savlı bir yazımı, «Yanlış bir yazı» diye beni uyardığını. Yıllar sonra ben de anladım o yazımın tepeden tırnağa yanlış, haksız. çocukça olduğunu... Dinamo, düşüncesini saygılı, sevgili, anlayışlı bir biçimde belirtmişti. Bunu unutmuş da, hiç olmadık şeyleri yazmış... Bellek yanıltır, günü gününe not tutmadıysak, anılarımızı eskitmeden yazmadıysak, böyle olur hep. Otuz yıl sonra hatırlanmaz o günlerin olaylan sözleri. Anlam değiştirir. Yanlışlıklara sürükler okuyanları... Nitekim Anday için yazdıklan da tüm •anlış. Anday telgrafhanede hiç bir zaman çalışmadı sanınm, PTT'de memurluk yapan Orhan Veliydi! Ne olursa olsun, Dinamo'nun arulan beni aldı, çok çok uzaklara sürükledi. Otuz yıldan çok geçmiş aradan. Yirmisinde olanımız bile şimdi yarım yüzyıll tamamlamış! İlk gençliğin içinde olan benim gibiler de yaşlılığın kapısmda! Beni en çok duygulandıran Dinamo'nun anılarda herkesi, hepimizi yakışıklı birer genç olarak görmesi oldu. Sevgiyle, anlayışla, saygıyle, sanat aşkıyle yaşayan kişiler olbette güzel olurlar, olacaklar. Çirkinlik yaklaşamayacak onlann yanına. Anılarda hep güzel kalacak şairler, yazarlar. Bugünküler de, dünküler de... 50. Yıl, Bizi Düşündürsün DEVRİM ÎLKELERİKDEN DÖNMEK, ÖLMEK DEMEKTİR.. Atatürk, ağır hasta sanılan ve öliimü beklenilen Türk toplumunu. ondaki bağımsızlık gücünden yararlanarak ölümden kurtarmış, ulusumuza. en uygun yönetim biçimi olan Cumhu:iye''le, tarihsel bir süreklilik kszandırmıştır. Atatürk'ün yaptıklan, ya bancıları şasırtmış, hayran bırakmıştır. Güçlü uluslara karşı bsğımfizlık savaşını kazanan, yurt içinde. yüzyıllarıri kc leştirdiği hilâfeti kaldıran, din devlet Uişkilerini birbirinden ayıran, sapka, kılık kıyafet devrimlerini başarsn ve en sonunda da harf, dil devrimle rini gerçekleştiren, dilimizuı ulusumuza özgü bir nitelik k.ı/anması için Dil ve Tarih Kuruiniarını kuran bu yüce Türk'e hayran olunrnaz mı? Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra en çok Dil sorunu ile uğrasmıştır. Okuduğu betiklerin çoğu dile ilişkin olanlardır. Onun bu konudaki şu uyarısının değeri büyüktür: «... ülkesini, yüksek bağımsızh tını korumasını bilen Türk Ulusu, dilini de yabancı dilier boyun durr'Hından kurtarmalıdır.» îşte bu istek karşısında, yapabi leceğimiz en kolay ve önemli iç, dilimize Ugi göstermemizdir. Aia türk'ün kalıtı olan Dil Kıırumu çalışmalarrna bağlılık gösterelim. Onun Türkçe Sözlük'ündeki sözcüklerin yaygın olarak kulJnnı!masım saelayalım. Birkaç örnek vereyim: Öğretmen, Ö^renei, Der nek, Dergi, Görkem. Em3kli.. söz înönü, gSnlümüzdeki Büyük lnönü idi. Köy Enstitülerı hareketıyl» bilincsizligi yenme savasına giren lnönü, partinin «devrimcilik» okunu becerı il« kullanan usta tnönü'dür. En kuvvetli günlerinde Yücel' in kellesini yobazlann önür.e fırlatıp atan da n* yazık ki aynı Inönü'dür. ..., . , . , ... , , Bil'ifi degil, dini mürşit edicuklerı varkea, Hualliaa. Taleb», '.,.T,ı.T.» »4vi7 vcrTnı.ii'r rf» Cerni>,tt,J»lecroua, IRtifam. Müj.rt(Vnpmi»W«»*zamn TiiTfcr»telımi,.4*neyiımi Kmtinma.ie^ tu1masfî*»24 Anayasasımt»bskanlıklarımızdan kurtarmasinı nin arılaştırılması gibi ilerici ar bilelım. tılımlar da onun devresinde. Yeni Türkiye'de Yasa'nuı. gele Bu zıtlıklar demek bir inançnek'ten üstün olduğunu düjünesızlıktan doğuyormu;. rek 2590 sayüı yasamızla kaldı1961 Anayasasının getirdiği özrılan Hanım, Bey, Hanımefendi, gürlük ortamında Türk halkı Bei'efendi sözcükleri yerine cine kısa da olsa bir aydınlanma ve rilen ve yeni Türkiye insanına bilinçienme dönemine girmişti. daha çok yakışan Bayan. Bay. Sa Nasıl 18. yüzyıla Avrupa'da «ayyın Bayan. Sayın Bay sözcükîeri cfınlanma yüzyılı» denilirse, ni kulianahm. 19611971 dönemi de Türk siyasal tarihine «aydınlanma on yıDilimizin her dilin üs'ünde ollı» olarak geçecektir. Bu devmasına çalışalım. Ancak onunla redeki siyasal tartışmalardan en birbirimizi anlayacağız, birbirimize çok etkilenen ve en iyi yararkaynaşacağız. Ziya Gökalp'm ;<ı di lanan kurulusun CHP olduğunu zelerini hiç unutmıyalım: Güzel söylemek hatalı olmaz sanınm. dil Türkçe bhe / Baska dil gece Partinin ilke oklanna kesin bir bize. yön verilmiş, tutucu güçler aBunları yapınca. kutlanıalarda yıklanmış, sonuç alabilecek sağbir kalkımız bulunacaktır. İam bir kadro kurulmuştur. Bu Devrim ilkelerinden dönmen.'n işlerde ortanın solu ekibine desölmek demek olduğunu biliyorıız. tek olan Înönü'nün rolü çok oDönmeyeceğiz. Nice ellinci yülalumlu ve önemlidir. Ne var ki, ra. şimdi aynı lnönü öz girişimlnin ereğine ulaşamaması İçin elınRüstii ERGUN den geleni ardına koymuyor. Hekim litanbul Sermaye sınıfının partisi olan AP ile ümmetçilerle aynı ağzı kullanıyor. Birtakım asirıların Türk Halkı rfediklerine bakıp, su teçim öncesi günlerde partiye sempati Aydınlanıyor duymaya baslayan yüzbinleri kuşkulandırıyor. 19611971 DÖNEMİ, TARİHE Fakat uyguladığı yanlış yön«AYDINLANMA ON YILI» tem yüzünden birçok girişimleOLARAK GEÇECEK. ri gibi bu sonuncusu da amaca ulaşamamağa, yarım kalmağa înönü'nün son demeci, gerçek mahkumdur. Bu ton demecın aydınları şasırtmamıstır. lnönü' hiç mi fonksiyonu olmayacaknün tarihin akışı doğrultusunda tır? Az da olsa olacaktır: İlerici azimle yürümediği, kâh »ağa, güçlerin siyasal iktidara gelmekâh sola yalpaladığı tarihsel olsini belki bir süre geciktirecek, gularla ortadadır: Inönü'yü seven ve sayanlann 1929'da İzmir lktisat Kongrekalbinde ise acı bir hüzün olasinde belirginleşen kapitalist rak kalacaktır. kalkınma modeline karşı daha Yücel KÖROGLU ileri bir üretim biçimi iayılabilecek olan devletçihği favunan Stajyer Avukat • B u n a MilU Selâmet Partisi, vaazla kanşık seçira propagandaa yaparken biri: Neler saçmalıyorsunî Selâmetçi: Nuh peygamber dağbaşınds geml yaparken ne aptal dediler, ancak tufan olunca anladılar. Politikacı kürsüde ellerini açıp: Cenabı haktan niyaz eylerim diye lâft bitirince leyenlerden biri: eyliyor. Not: Kuru fasulye 9 TL. na cıktı. r Okuyucu Mektuplan Garıp Bir Smav Üniversitelerarası Girij Sınavmda Kadın Haklarına saygıazlık Srneji: 19. Eylül. 1973 sabah saat 9.'da yapüacak olan üniversitelerarası giriş sınavmda, Üniversitenin davetlisi olarak görev almak üzere Eyüp Lisesinde hazır bulunduk. Okula, Eyüp Lisesinden görevli öğretmenlerden başka, sınav yöneticisi olarak Fakülteden bir tarih profesörü üe çeşitli Fakültelerden asistanlar gelmişlerdi. Öğrencıler yerlerine almdılar. ^fe Asistanlar odalara görev için ^» dağüırlarken sayıca kâfi geltr.e dikleri anlaşıldı. Bunun üzerine «BEN GELDİM bizler, görev dolayısiyîe çagırıl mış olduğumuzu bos kalan oda TELGRAF lara gidebilec»fimizi söyledik. Fakat sayın Profesör biz bayan HÂLÂ GELMEDİ» öğretmenlere dönerek: 7.9.1973 Cuma günü Ankara Görevi okulun erkek 6ğret îstasyon PTT'sinden acela telmenlerine vermek istiyorum degrafla saat 10'da evime haredi. ket tarihiml degiştıren bir telBüyük bir şaşkmhğa uğrsdık gral çektim. 16.9.1 f>73 tarihinde gerçekten de görev yalnız erkek iaşlara verildi, bizler ev ben geldikten 8 gün sonra telgraf gelmemişti. Beni maddî lerimize önmek torunda kalzarara da sokan bu telgral hakc':k. kmda kanunl haklanm bakıÜzüntümüz, Türkiye'de ysnm asırdan beri uygular.an ksdm mından ilgili mercilere müracaat Dakkım baki kalmak kayerkek eşitliğinin kültürlü bir kişi tarafından inkâr edilısidir. diyle durumun kamuoyuna duyurulmasını rica ederim. Acaba, sayın Tarih Profesörü Fikret URA7, hâlâ bizleri, ATATÜRK DEVJhlamur Cad. Veniyol Sok. RİMİ öncesi gibi mi düsünüyor? Rurma Pasajı, Kat 12 Bir nesli vetiştirmek için çır Beşiktas / tSTANBL'L pman öğretmenlere vapüan bu davranış bir Uim adamındsn se lirse kendilerir.in yetintir»x'<'lcleri gençlerden çck sey boklemek fnsafsızhk olmaz m:? ANTALYA DEVLET Eyiip Liseışinde Görcvll Bayan Öğretmenler HASTANESİ Antalya Devlet Hastanesi sorumlularına 13/5/1973 tanhın'*e nasta fcardeşıml öastaneye eörürdüm vpsnpnin finünde makbuı almak İçin Beklerken şu ciava şah't oldum: J ön sıralar T yaşlı bir kadın kucagında coc'.ıkla hprsber veZ' ^evf• mBkbuz slmsk için vanastı ve seslendi kPtirlisine aldıns edpn çoktu Onrian snnra gelen sehırli hanımiann ısı sörülüo bu köylü kadın Kenarda unutulraus duruvordu. ürkeh ve k"i<rtk bir seslp «kardesım kııCagımdalti çocukla burada sıkı«ıc kalriım» d^dı Memıır kızraktan «Git sann en son verecegım. istedigın vere sikâvet et blr«ey vaotırabılirsen yar> tır» dedi ve kadına ayın lâflar sövledi. Kiîdın korkup «ksrdasırrj Siı^unıma bakma» öeyip ağiayarak dışanda beklempgo başladı Afat'Jrk re d?mişti: «Kftvlil miüs'ın efendîsidin) bu sftz bu vüzyıl için sfivlpTnis bir sfiz do*il rtidir? KrtyKl olrtuŞu icin devlet kapnİBnnda lcendilerine bağınlmah mı? tsim • adres saklı Türkiye Gazeteciler Sendıkası (ODUN AL1NACAK) İstanbul Vilâyeti Daimi Encümeninden 1 Çatalca'da bulunan Y.S.E. Müdürlüğü santiyesi için 60 ton meşe odununun 30.000, lira dairesinde ahmı. llk teminatı 2.250, liradır. 2 Y.S.E. Müdürlüğünün Çatalca santiyesi İçin 50 ton meşe odununun şantiyeye teslim 25.000, lira dairesinde satın ahnması. îlk teminatı 1.875, liradır. 3 Y.S.E. Müdürlüğücün Şile'deki şantiyesine lüzumlu 40 ton meşe odununun şantiyeye teslim 20.000, lira dairesinde alımı. îlk teminatı 1500, liradır. Tahmin bedelleri ile ilk teminatlan yukarıda yazılı odun kazalarında ve Kaymaksmın başkanlığında kurulacak komisyon marifetiyle kapah zarf suretiyle 10 Ekim 1973 Çaraşmba günü saat 15.00'de satın alınacaktır. Şartnameleri kazalannda Y5.E. Müdürlüğü şantiyelerinden alınacaktır. Isteklilerin ilk teminat makbuz veya mektubunu havi olarak hazırlayacaklan kapah zarflarını ahm günü saat 14.00'e kadar Kaymakamhktaki komisyona vermeleri lâzımdır. (Basın: 23176) 7619 I | I 1 ş H 1 « !• J • 1 * . ANKARA DİŞ HEKİMLİĞİ YÜKSEK OKULU MÜDÜRLÜĞÜNDEN 1 Okulumuz Temel Tıp ve Ana Meslek bölümlerine imtihanla Asistan. Lftborant ve Idarl işlerde çalıştınlmak üzere. kadrolar alıruncaya kadar, sözleşmeli personel alına Piyangosu 10 OTOMOBİL 10 TELEVİZYON 50 yıl KİM İLGİLENİR? 15 yıldanberi kendi yağıvle kavrulan biz Basın Sitesi sakinleri ile hangı merci uğraşırî Biz bugüne kadar bulamadık. Gazeteniz aracılıgiyle bu makamı anyor ve biraz k:ndilerinden il»t bekliyoruz. Kendi imkânlanmızla rap'îjîmız yollanmız, kan.îüzasyon kanalı açılması yüzünden köstebek yuvasma döntr'jtürtldü. Zaten dar o!an yollarımız kapandı. Belediye otobüslerinin de çalışarm r*ı karşısında site halkı perf?an durumda kaldı. Kalhuki. b1r Peler'îvo aracı bu tı»s parçalannı vollara «rr> se nisneten fershlama olacak. Okullann açildıgı bu mevsimde herkes bu bezeri^ıirtcp tturtulacak. îlşriliiprden bınlerce «iteli «rtjna vardım b«Wiyoruz. Bahçrlievlrr Basın Sitrsl •sUnleri a ^ n a Vecdl I = i | 1 caktır. i 5 Ş İ 2 tsteklilerin 10.10.1973 günü saat 16.00'ya kadar h&l tercümelerinl bildirir bir dilekçe ile Okul Idaresine tnüracaatlan. : (Basın: 23665/7616) I 1 1 Arsa Buzâolabı Çamaşır MaMnesi Elektrik Süpürgesi Radyo Pikap Kadın ve Erkek kumaşlan Erkek ve Kadın Kol Saatleri Cep Radyolan ve diğer çeşitli hediyeler. ^rauntiııuııtııiHiiMiiMniMiHiıiirıtnıtnıttttttnniMLutKiUiHtıttiTtuujtıtHiHinıunt.HiiMtıtttiiMtııtuıutınifitiHiniınıınıntrnaccb.^ (Cumbuıiytt: 7623)