10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET 30 Ağustos 1973 Alaca Karanlıkta.. AYSEL ALPSAL44 San bukleli, yeşfl gözlü çok gtizel bir bebekti. Eütün maaallenin sevdiği blr çocuk olmuştu. llkokulda tüm öğretrr.enlert bu güzel çocuğa bayılmışlardı. Atallıydı da. Sesi de gtlzeldl. Tüm okul hayatı boyunca müsamerelere çıknuş, ders çahşmaktansa ögretmenlerle yakınlık kurarak sınıf geçma yolunu tutmuştu. Bu yol her zaman başarılı olamıyordu tabii... Llse lkide belge alacağı sırada okuldan çıkarmışlar, paralı olarak başka okuldan imtinana girmiş, matematik öğretmenl olan en büyük ablasmın desteğiyle, güçlükle llseyl biürmiştl. Oğlunu Universitede okutabilmek için Istanbul'a tayininl istemiştl babası. Onun doktor olacağını düşlüyordu. Ama Gündüz ancak yüksek ticarete girebilmişti... Arkadaşlan Gündüz'ü severlerdl. Onunla olunca eğlencell bir gün geçiıeceklerinl büirlerdi. Ne can çocuk! derlerdi arkasından. Onu ya&ndan tanıyanlar, rerdiğl sözü yerine getirmediğini, kendilerinden daha eğlencell ya da işe yarar arkadaşlar bulunca kolayca ekilçceklerini bilirlerdi. Kolayca, lçtenlikle ve yapacağına tnanarak söz verirdl. Aynı içtenlik ve kolaylıkla da bu sözünden dönerdi. Telc tutar yanı bu içtenliğiydi. Karşîsındaki, ya kendlsine iöı verirken bunu yapmayı gerçekten lstediğine inandığından, ya da görünüş olarak çok sevimli olduğu için ona kızamazdı. Neden sözünde durmadığım soracak olsa öyle hikâyeler anlatırdı ki, sonunda sitem eden utanır, örür tfilemek lorunda kalırdı. Kimseye kötülük yapmayı düşünmezdl. tyilik yapmayı da... Cengiz «Ulan, iyi misin, kötü müsün? Anlayamadım gitti!» derdi her îaman. Sank! insanlan kesin olarak iyiler ve kötüler diye ayırmak olanağı varmış gibi... O da arkadaşlarının kendisini sevdiklerinl bilir, onlan istecfiği gibi kullanırdı. Küçüklüğür.den beri elini her uzattığ;nı almıştı. Babası almasa annesi baygınlıklar geçirir, »onunda oğlunun dileğinî yerine getirtirdi. Bu yüzden kendini dünyarun ekseni olarak görürdü. Her şey, herkes onun için yaratılmıştı ve tüm dünya çevresinde' dönerdi. O da istedifinl; istediğr ?*• man uzanıp alırdı. Istediğinde de bırakırdı. îlk kez babası felç geçirip yatalak olduğunda büyük bir üzüntü duymuştu. Eğlenceden, gece hayatından biraz kendini çekmiş bu arada ders çalışmak zorunda kaldığı için ö*e yüksek ticareti bitirmişti. Askerliğini bitırdikten sonra annesinin bir yakınının Turgut'un fabrikasında bulduğu işte çalışmağa başlamıştı. Bu işi sevmemişti ama kafeteryayı üzerine aldıktan sonra lstediği zaman girip çıktığı, elinin altında devamh para bulunduğu için hoşlanmıstı. O her yerde, kendini rahat ettirmenin çaresinl kolayca bulanlardandı... Bunca yıl gltar çalıp şarkı «öylediği haltfe »ahneye çıkmayışının nedeni babasıydı. Annesini de dinlememiş, iyice karşı koymuştu bu isteğine... «O zamanlar başlasaydım şimdi çok ilerilerde olurdum!» diye düşündü, babasına hiç bir hınç duymadan. Bugün ilk kez bir müzik derglsl kendisiyle konuşma yapraıştı. Bu konuşma, düşleri yaprak yaprak açmıştı önünde... Kapakları süsleyen resimlerini, neonlarda yanıp lönen ismlnl görüyordu... Gördüğü yalnıı düşler değildi. Yanmdan feçen erkekleri. özellikle kadınlan da görüyordu. Dolmuşa bindl, Takslm'd» inip Galatasaray'a doğru. yürüdü. Bir vitrinin önünde durdu. Ayakkabılara bakan kızlardan biri dönmüştü. Gündüz'ün gözleri hayranlıkla açıldı. Kızın yar.ık teninde bü=bütün beliren yeşil gözlerl iki yapraktı... Kirpiklerinin arasından yemyeşü bakıvermişti. tncecik, uzun boyluydu. Çok da gençti... «On yedisinde olmalı! Teni de »eftali gibi!» diye düşündu. t Merhaba Gündüz bey! Gündüz yutkunarak. küçük kızın yan.nda kendisine güîümseyen Çiğdeme baktı. Kendir.i toparlamağa çalıştı. Merhaba! Ben sizi biraz rahatsız sanıyordum... Doğru eve gidecektiniz... Yeğenime söz vermiştim, alışverlşe çıkacağım diye... Yoksa gerçekten pek iyi değilim... Yeğenim Yeşim'le tanışnr.ştınız değil mi? Boğazda, bir pizzacıda karşılaşmıştık... Hatırladınız mı? Yanınızd'a bir arkadajımzın Isveçli eşi vardı. Şimdi hatırladım! diye güldü Gündüz. cNasıl hatırlamam o baskını! Ama bu küçüğün güzelliğini korkudan farkedememişim o zaman. Acaba Çiğdem şimdi ona hayran hayran baktığımı gördü mü?» diye düşünürken. «Demek cTemin birdenbire görünce şaşırmam ondandı... Birden tanıyamadım ama... Nerden hatırlıyorum bu yüzü diye bakakaldım! Yeğeniniz size jok çok benziyor... Teyzem benden çok güzeldlr! Keşke onun kadar güzel olsam. îkiniz de güzelsiniz! îki güzel hanımı çaya davet etsem... Kusura bakmayın gelemeyiz, diye atıidı Yeşim. Arkadaşıma sözüm var. Çiğdem şaşkınlıkla Yeşims baktı. Daha domin «Teyzeciğinı beni bir yerlere götürmüyorsunuz. Bugün Hiltonda çay lçirsenize» diyordu. Bu değışikliğin nedeninl anlayamamışü. Gündüz© suçlu suçlu baktı. Başka zaman, dedL îyi gUnler! lyi günlerl Yeşim sessizce koluna glrmiştl. Dolmuşa btaene dek konu?madılar. Çlgdeme lylce dokulan ganç kız fısUdadı. Teyzeciğım bana kumadmıı değil mlT O adamı hlç sevmedlm. Yeşim somurtarak önüne baktı. «Hiç sevmedim. Pis adaml T»yı»nı onunls gezerken gbrdügümü bümiyor. Nerden ds karşılaşmışlarl Hıht Tey«emin tımağı olamaz. Bana nasıl bakıyordu. Teyzem görmedi. ' eyBern dünyanM en srüzeli, en akıllısı.. » Yamnâa otu:;:"î Çiğdema sevgiyle baktı. KJiîlp yanagındaıı öptü, Çiğdem irkildl. Başını •alladı. Yeşımcıgin. go^uk olmadığım unutuyor•on galiba. Yeşim omua silktl. Güldü. Teyzesinl çok «everdi. Onu her zaman arkadaşı olarak kabuilenmişti. Minicik bir kızkan bıle Çiğdemle keo disinı aynı yaşta görürdü. Bazen de Çigdemln ablası olduğunu düşUnUr. onu korumak kaygisına kapılırdı. Çiğdemin evlenmesindeo iöı edildlğinde, bir köşeye çekilir sesslz otunırdu. Çok küçükken, «Teyıem evlenlrse, ben de onunla gideceğim» diye aglardı. Şimdi teyzesine bakarken bütün bunlan düşünüyor ve gülUyordu. Ne duçünüyorsunuı? Hiç. Belli bir konuyu değil. Işlerlml dü(rtlnüyorum. Bugün «en gelir gelmez çıktım. Masayı dağınık bıraktım. Turgut Bey* d« «yıp oldu. Onu bırakıp çıktık. Turgut Bey çok tatlı adam dlye kıkırdadı Yeşim. Size de bayıhyor değil mi? Çiğdem korkuyla şoföre baktı. Yarundm O turduklarına göre adam duymuş olmalıydı. Hadi hadi! Teyzcciğim slz de annem gibi beni çocuk sanıyorsunuz. Ben de büyildüm. Böyle şeyleri hemen anlanm. Yeşim! Kes lütfen. Çiğdemin sesi ufak blr çığlıktı. Kendlslnl bile ürkütmüştü. Yeşim de olduğu yere büzülüvermişti. Vapura hızlı hızlı yürürken, Yeşimin sözlerini düşünüyordu. Yüıeğinde bir ağırlık var6ı. Bu küçük bilmişin sözleri doğru olabilir miydi? Eğer öyleyse... Yoo! Böyle bir çey olsa ilkin kendisl anlardı. Ama yine de lçi rahat değildi. Turgutun kendisiyle konuşurken yüz çizgileri, bakışı nasıldı? Hiç hatırlamıyordu. Turgut bu duygusunu saklarruştı belkide.. «Yok canım... Hemen de yapıştınverdim adama. Yeşimcik beni sevdiğl için herkesin bana bayıldığını sanıyor.» Turgut da bana kaldıydı. Adamın çevresinde kadmlar kaynıyor. Teyze teyze! Şuna bak! Şişmanlıktan patlayacak! Teyze teyze Şu kadma baksana. Ya Allah demis basmı? allığa. Şu şu! Kahrerengl mantolu. ^Yeşirn kulağının dibinde aralıksıs konuluyordu. Küçükken ona «cik cık kız» derdi. Yanında oturan bu güzel kız o minik cik cik kız mıydı? Yıllar... Vapurdan indikten sonra hemen eve gitmeyip Dr. Fatmanm muayenehanesine uğradılar. Fatoş onlan gürültülü bir törenle karşıladı. Boyıınlanri» tarıldı. »apırtılı öpücükler kondurdu. Gelin bakalım çifte güzeller! Yeşim! Ne bu böyle? Bu kadar çabuk büyümeğe utanmıyor musun? Sen daha dünkü çocuksun. Böyle birdenbiro genç kız olunur mu? Çiğdemciğim çağ bunların çağı. Biz kızlığımızın bekçiliğini yapacağız diye geberciik! Bunlar yaşıyor kır:m! Analanmız bizi kendileri gibi yetiştirdl... Fatoş konuştukça Yeşim gülüyordu O da büsbütün keyifleniyor, taklitler yapıyor, fıkra lar anlatıyordu. Bir hastanın gelmesiyle konuşmaları kesildi. Hastayı içeriye oturtruktan sonra yanlanna geldi. Çiğdem önümüzdekl ay AnUlya'ya gidiyoruz. Yılmaz'ın bir davası var da. Ama yollarda durarak kona göçe gidip geleceğiz. Zfes, Kuçadası, Marmaris... Oh! Ne güzei! Yeriniztie oıraak lsterdim dedi Çiğdem önünde uzanıveren aydınhk güneşli yola gülümseyerek. O kadar imrendiysen beraber gidebiliriz Çiğdemciğim. Ben de onun ifin söylemiştim. Yoo! diye telâşlandı Çıgdem. Hiç olur mu? Siz yeni evliler... Hadi canım diye karşı Koydu Fatma. Bizim evliliğimiz çoktan eskidi. Üstelık ne yir mi jTişındayız, ne de utangaç! Eğer can:m,z sarılmak isterse senden çekinmeyız, korkma. Yaşşa Fatoş abla! Diye el çırptı Yeşim. Bilmem ki... Nazlanma gel, plşman olmazsm Düşüneyim. Ama bu konuyu düşünmek axlına gelmedi Çiğdem'in. O haftası yoğun bir çalışma ı^ınde geçmişti. Yaptıkian seramik eçyalar çok tu'ulmuştu. Yeni desenler... Renkler. . Fırın karşısıncia terlemeler... Çalışmak, terlemek bütün kuruntuları, kara düşünceleri Dir köşeye sıkıştırıp ezmişti. Altın sansı, pırıl pınl, ter kokulu günlerdi bunlar... Artık Cumartesiler de değenenmıştı. Yor gunluğun tadına varıyor, dinleniyordu... O Cumartesi de derüzden ge;mi$. bahçede şezlonga uzanmış, kitap okuyordu. Yeşimin ayak seslerini duymadı Boynuna sanlır.ca ir. kiüşi bundandı. Teyzeciğim size bir nabarirr. var diye kıkırdad: Yeşim. tşıtince çok güıeceksinız. Çiğdem kitabını kucağına kuymuş, yeğenıne bakıyordu. Yanmak Yeşıme çok yaraşmıştı. Sıkı durun anlatıyorum. Arkadaşınız Gündüz'den habenm: Arkadaşmız demeye de pek dilim varmıyor ya! Ne demek istıyorsun? dedi Çiğdem sert çe. Belüsizce kasılmıştı oldugu yerde Kendini beğenmişin b:ri de. Yakışıklıyım diye kasılıp duruyor. Bugıon ona rastladım. Bu muydu güleceğim? Henüz başlangıçtayım. Beni sinemaya çağırdı. Kulüplerinin matinesi varmış, sinema dan da oraya gideriz dedi. Ben kabul etmedim. Çok ısrar edince önümüzdeki Cumartesi gelirim dedim. Bir ders vereceğım ona göre. ceksiniz. Arkadaşiarla birlikte gideceğiz. Tabii onun bumun» gülecegiz. Ne matrak olacak değil mi? Yeşim tahkai '^rta gülerken, Çiğdem dudaklarmın titremesine engel olmaya çalışıyordu, Karlı bir sokakta tek başınaydı sanki. Teyzeoiğim gtllmedlniz? Yoksa arkadaşmızla alay ettim diye kazdınız mı? îstersenlz gltmeyiz. Niye cevap vermlyorsunuz? «Şimdi ben buzdan heykelim. Nasıl konujablUrimT Beynlm d* bu» tutmuş. Gözlerim de.» l Ğtf korkuyle bagırdı Yesim Hastalandmız mı yoksa? Msyır. Bte »«ylm yok, diyen çiğaem Ye şim'e doğru aöndtL Üştlyorum. Hırkamı getirir rnismT (DeTmmı rsr) ISTlKLÂL MAHKEMELERt Mahkemeler süratli bir tempoyla çalışmaya başlıyorlar Çarpıcı konuşmalar etkisini g8« terdi. Nitekün 26 eylül 1920 tarıhli oturumda tstiklAl Mahkemelerine üye «eçimi sonuçlandığı gibi kanunun 1. maddesine ek blr kanun da acele olarak onaylandı. 28 sayılı bu kanun, tstiklâl Mah kemelerinin yetkisinl genişletiyor, Hıyaneti Vataniye Kanunu'nun kapsamına giren ruçlar ve asker kaçaklan yanında, düşmanın amaç ve çıkarlarına yarayacak te* vik, tahrikte bulunanlar ve mem leketin maddl ve manevi güçlerini her ne surette olursa olsun kırmaya ve azaltmaya çalışanlar il» düşman hesabına askeri ve siya s! casusluk yapanların da lstikâl Mahkemelerince yargılanmalarını JjOkİıe bağhyordu. sevkiyle gSrevîi olan yüzbaşı Kemal Bey derhal Ankara tstiklâl Mahkemesi'nde yargılanır. Sonuçta askerlikten uzaklaştınlmasına ve 15 yıl hapsine karar verülr. ettirdifinl iiylerUr. Ptp«ı lse inkar ederek Ankara'daa hiç aynlmadığını nvunur. Sonuçta îstiklâl Mahkemesi kendisinin «Yunan emellerine hlxmet eden fesat erbabından o W duğuna kanaat hasıl oldugundan millt davanın sonuna kadar Erzurum'da ikamet ettirilmeıine« karar verir. Yazan: Emin ÇÖLAŞAN Kendl kuyusuna.. Millt Mücadele'de büyük y«rarhklar gösteren ve k e n * kurduğu harp divanında Kurtulu» Savaşı'na karşı çıkanlan sert bir biçimde yargılayıp genellikle İdam cezası veren Miralay Osman Bey (Kasap Osman) de; Ankara îstiklâl Mahkemesi'nde devlet aleyhinde komplo kurmak ve nafaka vermemek İçin karısını öldürmek suçlarından yargılanmıştır. îstiklâl Mahkemesi Kasap Osman'ı devlet aleyhinde komplo kurmak suçundan beraat ettirmis, karısını öldürmek suçund"an ise ölüm cezası vermiştir. Böylece, Kurtuluş Savaşımızın en sert komutanlanndan biri de adt bir suçtan ölüm cezasma çarptınlmıştır. tstiklâl Mahkemeleri, ışağıda da görüleceği gibi, sadece firar, casusluk, adam öldürme gibi suçları yargılayan mahkemeler değildir. Bunlar, savaş Türkiyesinde savaşm sonucuna ordunun ve toplumun maneviyatına etki edebilecek her tür olayın sorumluluklarını yargılayarak cezalântfırmış ve böylece başkalannıa bu yargılamalardan örnek alm»sı amacını gütmüşlerdir. Sakarya Savası'nın oldugu günlerde, Ankara tstiklâl Mahkemesi, ordu gerilerindeki asker kaçaklannı yargılamak ürer» Itw»fcin'e gider. Keskin as4:erl hastanesindeki yaralılann perişan durumda olduğu görülür. Depolarda her türlü malzeme olduğu halde bunlar, ihmal ve kırtasiyecilik yüzünden kuilanıl mamaktarfır. Îstiklâl Mahkemesi derhal duruma el koyar ve hastane başhekimi binbaşıyı tevkif ederek yargılamaya baslar. Sonunda binbaşı askerlikten uzaklaştırılır, öbür sorumlular da ceza görürler. ANKARA ÎSTÎKLÂL MAHKEMESÎ YARGICI KILIÇ ALl çok iayıdı Külhanbey Îstiklâl Mahkemesi'nin emriyle tutuklanıp Ankara'ya gonderümişler ve Ankara'cfan da yurdun dört bir yanına sürülmüşlerdir. Kurtuluş Savası Türkiyesinda Bnemli coğrafl yeri olan Kastamonu, Inebolu Ankara yolunun üzerinde bir merkezdir. Karadeniz'den Ankara'ya insan, malzeme ve cephane «evkiyatı bu yolla yapılırdı. Bu nedenle, bu yolun güvenliğini sağlamak ve Ankara'mn Karadeniz'e ilişkisini korumak görevi Refik Ş«vket Bey (înce) başkanlığındaki Kastamonu Îstiklâl Mahkemesi'ne düşüyordu. t\ görevde kaldığı 5 ay süresince 9 idam karan verdi. örneğin, askerden ikifer kez kaçan iki kişi Şabanözü'nde, iki soyguncu Kastamonu'da Nasrullah meydanında ve «Yunan ordusu il« birleşerek millete silâh »tan Sinoplu Kostioğlu Yani» ila «tngilizlerden para alarak casusluk eden Edirne 1. Kolordu emir zabiti mülazımı tani Ha«an Tahsin Efendi» yine Nasrullah meydanında asıldılar. Kurtuluş Savaşı dönemlndeki tstiklâl Mahkemeleri yargılanıp suçlu görülenlere çeşitli cezalar vermişlerdir. Bu cezalar tunlardir: Asarak idam, kurşuna dizme, kalebentlik, sürgün, dayak, hapis, kürek, ödetme, devlet görevinden uzaklaştırrr.a, eşya müsaderesl ve teşhir. örneğin, Temmuz 1921'de Mug tafa Necati Bey'in başkanlığında kurulan tkinci Kastamonu Îstiklâl Mahkemesi, başkaca bir olaya karışmamış olan asker kaçaklarını altmışar sopa vurarak cepheye göndermek yolunu seçmiştt. Mahkeme, hükmü altmda bulunan askerlik şubelerine, yakalanan kaçakların, sopa vurularak cepheye sevkedilmesini yazmıştı. Çünkü mahkeme oralara varıncaya kadar asker kaçaklarının aylarca tutuklu kalması gerekiyordu. Oyst cepheye asker lâzımdı. İlk idam tstiklâl Mahkemesi'nde yargılanarak icfam edilen ilk kişi, Mısır'dan gelen dişçi Ihsan Bey' dir. thsan Bey, vapurla Mısır'dan Antalva'ya gelmiştir. Kendisi şüpheli görülerek sorguy» çekilir ve Ankara'ya gönderilerek Îstiklâl Mahkemesi'ne te»lim edilir. Yapılan yargıJamasında Ihsan Bey Mısır'dan vatana iltica ettiğini soyler ve yurt severliğine Sinop Mebusu 1UMNur Bey'l şahit g&sterir^M»h. keme o sırada Sinop'ta bulunan Rıza Nur'un thsan Bey hakkındaki görüşlerini sorar. Cevabında, bu kişiyi Mısır'da tanıdığını bildiren R:za Nur, kendisinin îngilizler hesabına çalıçan bir casus olduğunu bildirir. İki gün süren yargılamadan sonra, lhsan Bey. casus olduğu «çelişkili ifadeleri ve Rıza Nur'un şahitligi ile ortaya çıktığı» gerekçesiyle 13 Ekim 1920 g»cesi idam edilir. Çopuroğlu Istasyos, Ankara'da kalmiş olan son papazdır. Kurtuluş Savaşı S'.rasmda Pontusçu çahşmalariyle tanman papaz efendı yakalanarak Îstiklâl Mahkemesi'ne sevkedilir. Sahitler kendisinin Trabzon ve Istanbul'da Pontusçuluk yaptığını, Türk evlerini basıp yağma ~^tlk mahkemeler tlk mahkemeler Ankara, Konya, Kastamonu, Isparta, Sivas, Diyarbakır ve Pozantı'da kuruldu. Milletvekillerinden meydana gelen mahkeme üyeleri derhal görev yerlerine harekçt et.iler ve yargılamaiar ekim 1920"de ba| ladı. Yakalanan asker kaçaklan, soy guncular. karışıkhk yaratanlar ve casuslar mahkemeye çıkarılıyor ve gerekli cezalara çarptırılıyorlardı. Duruşmalar herkese açık ve çabuk oluyordu. Uzun yıllar Ankara Istiklâl Mahkemesi yargıçhğı yapmış olan Kılıç Ali, bu konuda. •.... itiraf etmeliyim ki bizim mahkemelerimiz o kadar yumuşak degil, biraz sertçe, yavaş değil oldukça süratliydi» dcmektedir. Asker ve sivil bütün görevliler, îstiklâi Mahkemeleri'nin emir ve ksrarlarmı derhal uygulamak zo rundaydı. Kanunun 5. maddesi uyannca, mahkcmelerin emir ve kararlarını derhal uygulamajTînIsr veya uyeulamakta gecikenler <jo tstiklâl Mahkemesince yargıla nıyordu. Sanıklar ve claylarla ilgili i!k snruşturmalar genellikle hükümet tarafından yapılır ve do?ya mshkemeye üetilirdi. Acil duniTilarria ise çofvı kez mahkemeler doğrudan doğnıya ve ilk soruş'ü'Tna olmadan karar vermişlerdir. İ^'iklâl Mahkemeleri'nin bütün kararlsrı kesindi. Bu nedenle ic!=rn cfzalan. yare'.lamanın biltiği ilk gece uygulanırdı. Zengin • Faklr ayıranlar.. Mahkeme, Kastamonu'y» geldiğinde, asker kaçaklanna 15 gun süre veren beyannamesiyle işe başladı. Yayımlanan beyannamed'e Îstiklâl Mahkemesi Cyelerl şöyle diyorlardı: «... Bundan sonra memleketin casuslara, eşkiyaya, rüşvet alana, zalime. asker kaçagına, bunlan saklayanlara, zenginleri fukaraya tercih edenlere. sizlere haksız yere eziyet edenlere, her kim ve ne mevkide ve rütbesi ne kadar büyük olursa olsun, aman yoktur. Bunların cezasını vermek içtn bütün millet ahdetmis ve ahdını yerine getirmek için bizleri görevlendirmiştir...» Külhanbeyler Ankara Tstiklâl Mahkemeri, îstiklâl Mahkemesi bulunmaj'an illerde ortaya çıkan ve halkı rahatsız eden olaylarla da ilgilenmİ5 ve gerekli işlemleri yapmıştır. örnegin, yine savaş yıllarında Adana'da türeyen ve özellikle kad;n!arı rahatsız eden Asılanlar Kastamonu Îstiklâl Mahkem» YARIN: 5 ay sürdü DİŞİ BOND Cepheye.. tstiklâl Mahkemeleri, suçlulan yargılamaktan başka, cepheye as k?r yollamakla da uğraştılar ve bunda başarıya ulaştılar. Örneğin, Kastamonu t?tiklâl Mahkemesi Başkanı Refik Sevket tnce. anılarmria. sadece Kastamonu tstiklâl Mahkemesi'nin cepheye 13.000 do%l?ylarında asker gönderdiğini bildirmek'edir ki bu, Kur'ulııs Savaşı Türkive'sinin o günkü koşulları dikkate ahnırsa azımssna cak bir rakam değildir. Birinci dönem İstiklâi Mfhkemeleri içinde (eylül 1920 subat 1921) en ilginç olanı kuşkusuz An kara îstiklâl Mahkemesi'dir. Bu mahkeme, ilcride de görüleceği gibi şnbat 1921'de diğer İstikiâJ Mahkemeleri'nin görevine son verildikten snnra da göreve devam efmiş ve Kurtııluş Savaşı döneminde kesintisiz çalışan tek tstiklâl Mahkemesi olmuştur. Ihsan Bey 'CebeliberekeO'ln başkanhğmda Kılıç Ali ve Hüseyin Bey'den (Kütahya) oluşan Ankara îstiklâl Mahkemesi ilk olarak Sevr anlaşmasmı imzalayan Sadrazam Damat Ferit Paşa, Hadi Paşa. Rıza Tevfik ve Bern Büyükelçisi Reşat Halis Bey'i 7 pkim 1920'de gıyaben idama mah kum etti. Ankara tştıklâl Mahkemesi'nrie görülen davalardan bazıları şunlardır: Çlçekdağı'nda türeyen ve gerek halka. gerek orduya büyük zararlar veren bir soygunru uzun çabalardan sonra ele a»çmiştir. Kendısi, yargılarımak üzere tstiklâl Mahkemesi'ne göturülurken kaçar. Soyguncucun TİFFANY JONES GARTH ÖUJSÜMU f İSTI>OE. BEN ONÜKJ ( İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle