23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 27 Ağustos 1973 I ygar dünyada söz namustur, namus da snz. | Ne vsr sözden başka insanm içini dışım, egrisini cfoğrusunu yansıtan, yansıtabilen. yalansız dolansız sözden başka? Gerçi şair «Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz» demiş. Doğru da föylemiş. Ama. bir işe, bir eyleme giri^meden önce neyle bağlanırlar insanlar birbirlerine kar şı, karjıl:klı verilen namus sozünrîen başka? Bir söz ashzdan çıktt JT.I, bir çeşit r.esnellik kazanır, artık sdz verenin istemine bağlı olm.ıktan rıkıp bir görev, bir namus borcu niteliğins bürünur. Namuslu insan, verd;ği sozün sorumluluğunu yüreğinin ortasında taşıyan, taşıması gereken bir insandır. Iki kişiiik bir topluluktan tutun da, devlet lerarası topluluklara kadar kurulan bütun iüs kiler, verilen söze bağlılık ilke«inde bulur, bulabiiir ancak güvencesini. Bu guvence olmadan, hiç bir uygarca iliski kurulamayacağı gibi, hiç bir uygarhk da kurulamaz, kurulsa da uzun ömürlü olamaz. Uluslararası hukukta «ahde vefa» (verilen söze bağhhk) kurahna Türkler kadar hiçbır ulus kıh kırk yararcasına bağlı kalmamıştır samyorum. Türkiye'nin, Osmanlı Imparatorluğunrfan bu yana uğradığı butün yıkımlar; sözunün eri olma konusunda gösterdisji titizli~ın sonucudur. Cumhuriyet Türkiye'sinin bucün içinde bulunduğu politik ve ekonomik çıkmaz. yak:n geçmişin sorumsuz politikacılarınm bol keseden Amerika'ya verdikleri. belseli belgesiz sözlerden tfoğmaktarîır. Dış ili.kilerde böyle=ine sozüne bağlı polıtikacılarımız:n (tnsan Hakları Bildirisine imza atmış olduğumuzu unutan, unutmayı kendi sınıf çıkar'.ar.na uygun bulan ve yalnız bu aîanda ahte vefa kuralını çiğniyen) politikacılarımızın memleket içinde soz namusuna önem vermeyi^leri, üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gereken hir sorundur. Alahm, Anayasamıza çöre, milletvekillerl îiin ulusa verdikleri namus sözünü. Anayasamı zın 7, maddesi gereğince, mületvekillerimiz. ya ni bizleri korusun. çıkarlarımızı gozetsin, ken di arfımıza kararlar versin diye seçip, bol paralarla koltuklara oturttuğumuz vekillerimiz şöyle and içiyor: cDevletin bağımsızlığmı, vatanın ve milletin bütünlüğünü koruyacağıma: milletin kayıt t'.z jartsız egemenliğine, demckratik ve layik Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağıma ve hal kın mutluluğu için çalışacağıma namusurn üze rine soz veririm.» Bırakabm, yakm geçmişimizdeki bir takım u Olaylar ve göirüşler SÖZ NAMUSU ÜSTÜNE Vedat GÜNYOL politikacıların, örnegin Incîrli Havaalam hikâyesicdeki gibi, bağımsızlığımızı zedeleyen, hem de adamakılh zedeleyen tutumlara cdün vermişliklerini; milletvekillerimizin kaçta kaçı demokratik ve layık İlkeleri savundular, savunabüdiler. şöyle bir araştırahm. CHP zamanın danberi Pilavoğlu devrim duşmanlıkları, AP dönemindeki Saidi Kürdî felâketleri, Kur'an kurslarıyla başlayan. Imam Hatip Okullarıyla sünip giden gericilik akımlarını. Anayasanın 7. maddesiyle nasıl bağdaştırabıliriz? Halkm mutluluğu için çalısacağma and içen bir ser.a torümüzün, daha geçer.lerdo e=rar kaçakçılı^ı ile Fransa'da yakalanıp hapse mahkum oluşunu gözönüne getirince, söz namu?u ile yakından uzaktan ilgisi olmayan. halkın mutluluğu zararına yalnız kencfi mutlulııklann! kollayan bir takım adamlara oylarımızı kaptırdığımızı, halkm uyanmadıkça da kaptıracağımızı, kaptırmaktan başka bir şey yapamıyacağımızı dıışünuyorum hayıflana hayıflana. Doğululuktan, yani alaturkalıktan kurtulmamış, kurtulmava da önem vermeyen bir toplum niteliğinl surdürüp gidiyoruz. Bizde söz, en rahat verilen ve en rahat tutulmayan, kaytarılan şey olmakta devam ediyor. 1936 yıllarından bir anımı anlatayım fize. O zamanlar Hukuk Fakültesir.in çiçeği burnun da bir öğrencisiyim. Bir raslanfı ile, Yiicel rtergisinin sahibi Muhtar Enata ile tanısıyorum, Fakultenin koridorlannda. Birden ısınıveriyoruz birbirimize. Dergiciliğe onun sayesinde atıyorum llk adjrr.ımı, o «ıraîerda ölen Fransız yazan Paul Bourget üzerine sağdan soldan aşınp kendime rr.alettığim bir yazı ile. Bir pazar Saraçhane'deki evinde buluşmak üzere sözleşiyoruz. Günlerden cuma. Anadolu'dan akrabalarımız gelecek pazar giirıü. Ne yapsam, Muhtar'a nasıl haber salsam. Çünkü beklemenin bir msaru bekîetmenin ne korkunç bir işkence olduğunu bilivorum. Telefon yok. Cumartesi günti sabah. sabah kalkıyorum Beşikta? sırtlarındaki evimizden. gidi<Torum Şehzadebaşına, pazar grünü beni bekleme dive haber vermeye. Kapıyı çalıyorum. Muhtar çıkıyor o eiıleç yüzüyle. «Gününü mü saşırdır diyor. bug'in cumartesi. Seni yarın bekliyordum.» Anlatıyoruın. tNe önemi var, diyor o babacan haliyle, Kelmeyince anlardım bir işin çıktığını.» Şasalıyorum, vprilen sözün böylesine almması karşısında. Biz Doğulular ne yaak kl Dogululuk işlemiş içimize • böyleyiz işte. Söz vermekte alabildiğire cön.ert, sözünü verine getirmekte bir o kaciar kavıtsız. vurdum riuymaz ve sorumsuz. Değ.l ba?kalarına, kendımize verd:ğimiz sözde bile, kapak. kavtancıyız ne 5'azık ki. Böyle olunca da ne sürekii bir dostluk kurabiliyoruz, ne de bir amaç etrafında oluşan olumlu bir topluluk. Ahmet Haşim'in Fraakfurt Seyyah»tn»mesi'nl hatırlarsımz elbet. Yazar. «Bir Zihniyet Farkı» adlı yaz'sında, Doğu!u!ara özgü söz namusımun ne denli hafife ahndığını Jten^îftıi tarmyaralc anlatıyor. Ahmet Haşim Almanva'ya gidiyor çagrılı olarak. Bir ara hastalamp Frankfurt'ta bir kliniğe yatıyor. Kendisine bakan. «akşamm sekizinden sabahın sekizine kadar. her cece. bütiin hiddetli zii sesierine. ger.ç, yaşh. sinirli veya bunak türlü tiirlü hastaların agnsına. bağırmasına. şımarıklığına, nöbetine aynı sükünla, aynı tebe^sümle koşan ve iç;ne zirdigi odaya şen<at serinhği setiren» hemşirenin hizmetinden o denli duy^ulanıyor ki, bir gün söz arasınria, «Seni Isfanbul'a göttire'Am» diyor. Ovsa. sair için i'navacak bir şeydir bu çağrı. Kendi deyimiyle «sadece bir nezaket yalanı». Hemşire cevap vermıyor. Ama On gün sonra dikillyor yazann karşısına: «Teklifini zi mektupla anama baljama bildirmiştim. Şirn cevap aldım. Istanbula gitmem için müsaade diler.» Ahmet Haşim yazısını «Dona kaldım» d ye bitiriyor. Nasıl dona kalmasın ki, Avrupa kafası, değil valnız nezaket valanını. kasitlı kasıtsız her çeşit yalanı. ahlâk dışı. insanlık dışı, namus dışı yaftasıvla çoktan rafa kaldırmıştır Onun için biz Dojrululara özeü o nezaket yalanmı bile Avrupalınm hafsalası almaz. • Haf tanm raporu KURBAN EVLİLİK TOPLUMSAL VAŞAMI DÜZENLEYEN EN ESKİ KURUMLARDAN BİRÎDÎR. AMA KlSİSEL YAŞAM. İYİ YÜRUMKYKN BİR EVLİLİK YÜ2ÜNDEN ACILARLA DOLMUŞSA, KtSÎNİN Kl'HÜMA KURBAN VERİLMEK ISTENMESİ, ÇAuIN DÜŞÜNCEStNE SIĞDTBrLAMAZ Nice muHuluk düsleri kurmuı;uzdur> sevdigi miz. 1 bizi sevdigini sandığımız insanlann sözleri nam " sözieri üzerine. Ama o mutîuluklar. o so rumsuz baslangıcta îçten, yalansız dolansız olan ama sonradan hainre^ine deği'iveren o sözlerin bir sabun köpii*li gibi eriyjp yok oluvermesi karşısında uçup sitnüştir bir daha gelmemecesine. Sadun TANJU Neve Güveneceğiz? Yunus'tan sonra. belki de onun vanmda. en büvük halk ozanımız olan Pir Su'tan Abdal'ın hayat hikâvesi. kendinin vazd:Şı va da ba=kalarmm onun çizgisinde. onun agzmdan razdıklan sjirlerde dile «"ptirdikleri eercekler bu kontıda ibr»>t vericidir. Pir Sultan'ın ufradıgı haksizlı*ın vankı^ı XVI. vümldan beri sı'irüo ffitmektcdir Dostluk sözü. dostluk ahdi veren nire niee insanlar. dar BTİnünde uzaklaçmıslardır ordan. Kerdi«i 11e lokma yivenler. sen ölrneden de b«ı nlürüm divenlerf çil yarru<îu eibi uzakîa'mıclardır nndan O ka ı vürekl' H'^r Pa«a'nm hısmına nŞra"in dar a*acına sidpn Pir Su'ran Abcîal'ın dnrt hir vanı cöle dönnuistür. Ona bel ba*lavır). kader bir!:Şi ptmevf and icen 'lostlan sırra kaderr h3<;mi';tır. O dostlar nerpcie çimdi? Hicbir sBzlerinde. daha önce verilmis baftlılık ahdlerinfn Izi bfle yokrur. «Hlclıir Ikrannda ahdi bnlumnaı» diror Sultan Abdal ve «Dostlar da periye kactı bnlıınmazj. dive HI er insanın hayatında böyle bir dram olabiHr, Eviilik, mtitJulufun kesin formüiü değilriir, iki ır.san için başarıs'.z nır sonuca da varabiiir. Yasamın amacı ve anlamı, erkekle kadının bırararîa yaşnmak zorunlugu olarak tarıf edilir^e. bir temenniden bir yasa çıkarılmış clıır. Bir ya=t:kta kocamak bir hünerdir. Anıa bu hünerı göstereceğim dive oytak ya=amın riaynnılmaz hava«ızlıâ!nda mo«mor ke?ilmek de, en azmdan hayata saygısızlıktır. Zina mı Bu? Bunları düşünüyorum bir Dı<=i=leri memumnun bazı gazetelere yanjivan ve Arkara sosvetesim eeçen hafla birdenbire rialaalanrfrran c7İra» olavı dolayısıvle. Kan • koca be? yıldan beri ayn yaşıyorlarmış, babayla beraber o'uran cocuklar üniverMte çagma gelmisler. yani uzun hir evlilik «üre^inden «onra kopmus fırtına. dayanılmaz bir ort=ım mevdana getirmis: ve kadın. birarada olmanın sartlarımn bu.kadar uzun bir füredir ortadan kalktıfimı bile bile aynlmak istemlvormuş, ruhsal bir direntne ile.. yaknuror Zincirin Tek Halkası Çarhk Ru=va«mın ünlü yazar ve dü=ünür!erinrien Herren'in «Kabahat Kimdei» tomanında. btr Anna FedpTovna vardır. koca<=ından baska yıcmla erkegi sevmiş genç bir kadındir. Kocası Nikanor tvanoviç'ın ise karısmdan baska bütön kadınlara büvük zaafı vardır. Yazara göre. aralarında pembe renkii evlilik zincirinin sadece bir halkrsı kalm^tır btı evliligi tu*an: r> âa kıskançlık! Doktor Semvon tvanovic. aile do«t!uŞurun verdıgi vakınlkla «Peki ama Allah askınıza. fizi birarada tntan nr?» d:ve sorriuğu zaman kadın su cevabı vcrir: Aaa! Sİ7 brni ne sanıyorsnnnı doktor? Serefîm. Tiamnsnm. havatım kadar önemlidir benim için. Elâlem «onra ne der?» Doktor. «Avn evlerde vasa«iavdıni7 ikiniı de " h a t rdrrdiniz.» rfpvtnre. kocanm cösterditi tepki de ılginçtir «DaJıa nflfr! Beni Fransız mı «andınız. ne?» Herzen'in bu tiplerl bir asırdan da eskidirler. Yazar. toplumsal sartlandırmalarla alay edivor. gereği kalmamış bır beraberliğin ne jribi dü?üncelerle sürdürülmek istendıgınm mı zahını vapıyor. Simdi yüz bu kadar yıl sonra bir kadının Anna Fedorovna (fibi. bir erkeğin Nikanor tvano\iç gibi yıkılmış bir müessese üzerine titremeleri. csSdas insanın düşun yapısı üzerine sağlam yenilemeler yapamadığmııı kuşkusunu veriyor. tşte, bütün !n=an kadprir.in en acıklı yanı. Verileiı sözîerin sünün birinde tufu'.maz olma^ı, dost'.uğu. insanlıgı hiçe sayarcasma inkâr edilme=i. Söz narnusuna püvenmeyip neve oüveneceğiz? Bir ek namus varsa dünyada o da söz namusudur. Ne vazık ld, öze! haratmıızda olsun. <=nsval ilişkilerimizd?, hele help oolitika havatımızda olsun, Söz namusu hâlâ eeçer akça olmaktan çok uzaktır. Bunun. özellikle polifika havatımızdaki ger^ekliğini anlamak için. olup bitenlere sövle bir bakmak vetivor insarr' GERtYE DÖNÜK YARIŞ. OKTAY AKBAL Evet Hayır SON EKONOMİK KARARLAR J | | | | övizlerimizi ne yapalım?» I I ya da «Nasıl kullanalım» •P sorusuna verilecek ÜK karşılık herhalde «Kullanmadan bırakmayalım» olmalıydı. Turkıye gibi bir ülkede yarım milyar aoları biie aşsa, bir dövız oıriıaminin yaratacağı deng^sizliklrr, ilpilılerce t i r sorun olarak incelenmetiı. Bu dengesizlikler ddviz bırıkinu Iki milyar dolara vanncaya kadar sürdurüldü. Oysa aövizier, sahipleri gelince Türfc parjs' karşılıkları veriliyor, bu karşı'ıklar piyasaya mal ve hizmet talcbi olarak çıkıyor, hayat pBhsîn.ğı artışını hızlandınyordu. Bir pıvasaya, 3 yılda, karşıhK o'madan 28 milyar lira para aşılamanın rioğuraoağı aşır. aengesızıiKl^r, r.eo".?r.se bir türlü bütiin kapsamiyle anlaşılmadı. Bu konuya biz Cumhurijv'.'te bir çoiî kez eğildik. Bu dövizltr nıuılaka kullanılmalıydı. Öme5*n ttikiMim maddesi, pahaft fiyat'ı her turlü mal getirilmesi bile. ba birflnrmn olduğu gibi bırmkiiiımsır.djn daha iyi idi. Bir yıldır her fır.«ötta bunu oKuyuculara vs ügililere duyurmaya çalıştık. Sonunda hükümet de aynı kanıyı vaıâı. Dovizleri kullanmaya, bol b;l harcamaya karar verdi: S > <yırı Ticaret Bakanı'nın son detripçlun bunu gösteriyor. Bir yazann, hele ekonomi kor.ulannda kalem o>"natan bir yazarın en çok sevineceği çey, yaz dıklannın geç de olsa ilgüilerce doaıulanıp uygulanmasıdir. İlgililerin dar bir «veznedar» düşünce düzeninden sıvnlması, bi zim doğrularımıza yaklaçması sevindirici bir şeydir. En isabetli ?eki!de kullanılmasa da memlekette kurulu endüstri kapasitelerinin kapılarının kapanmasına varmadıkça ithalât. mal hacmin; arttırarak, para hac mi ile dengeye getirecek şüphesiz fiyat düzeyini düşürecektir. Oysa şu ya da bu düşünce ile kullanılmayan dövizler, mal karşıl.eı olmadan para yarattıkları ölçüde, hem hayatı pahalılandıracaktı ve hem de milll ekonomiye bir yararı olmayacak. tı. Bu noktayı tespitten sonra bir başka konuya gelelim. Bilindiffi ve bu sütunlarda yazıld:ğı gibi. her harcama ne olursa olsun bir doyum yaratır. Bir aile reisinin eve kışlık yakıt alması da bir doyum yaratır. o para ile bir saza gidip eğlenmesi de.. Milîi ekonomide de her harcama bir doyum yaratır. Köv yolu yapılması da, lüks bir otel de, bir dalgakıran da, bir petrokimya tesisi de. maaslarm arttınlman da hep topîumda sayısı değişik kişilere derecesi değişik doyumlar sağlar. Derece derece ihtiyaçlan karşılar. EHîonomi nerede işe girer? Bu harcamalann en çok kişiye do^TJm sağlaması ve ekonominin fteleceğini yüceltmesl amaçlanna dönük olarak harcamalann sıra ya konulmasında! Ekonominin bir kolu olan maliye de bu harcama kaynaklannın en adaletli ve ekonomilt yollardan saSlanrna sı sorunlarını arastırır. Biriken dövizler. bu dövizlerin vıllarca stıl tutulması ve şimdiki kullanış seklini gözönünde tuttıp ekonomik bir analizft girmekt» herhalde yarar vardır. € l f 0 a v u r u c u sıcakları atlatmak, biraz deniz hava^ı almak | a amacıvie Türkiye'nin en sakin kösesini seçtık, Gü•• neydoğu Anadolu'dan Fethiye'ye geldik. lyi de ettik» diye yazıyor adını vermeyen öğretmen mektubunda. Çekilmiş bir kıyıya, çoluk çocuk dünya ile kesmış ilişkisini... Bir Cumhuriyet'i okuyor, o kadar.. Bırakmamışlar huzurunu kaçırmıslar yine de .. Kimler? Partıcıler! Yetişmişler Fethiye' ye dek. Kongreler, toplantılar. hoparlörlerle yayılan soylevler, otellerde, korıdorlarda. odalarda «zırvalar, saçmalar», lokantalarda, dükkânlarda bile. «Bu mektubu, sizin bılmeyeceğiniz. duyamayacağınız haberleri duyurmak için yazıyorum» diyor. «Önce DP'nin yaptığı kongreyi anlatayım: Iki gun önce şehırde hoparlorler, taksiler haber verdi: Menderes geüyor! tki gunlük çağrı ilgiyi çoğahtı. Ne kadar araba kornası var;a otuyor. davullar çalıyor, beklenen kahramanlar Belediye G?zinosu salonuna seref veriyorlar. Merak bu ya, ben de gittım. Bir mahşer kalabalıpı. Alkı?. alkış.. Manzara görmeye d^»erdi. Bu önemli kişilsr, ifkemlelerir. üstüne çıkarılarak h»Uca tuuhldır.İik.sDzü. Dcnizli Millrtvekili Sami Aslan a'.ıji,. MüfttUüîkten mtUetvekiUiğine seçilmiş. babası da 'hoca ve muîtiıyrrniîrpo)ltft«y», dini kurtarmaya, şeriatiMlsİH* kJma. ya, siyonistlerin, komünİ5tlerin. masonların, sosyalistlerin, solcuların, ortanın solcularının bu memlekette kökünü kazımaya gelmiş. A'.lahm ahkâmı dı?ında bir dü?ünce olamayacaiını, şeriatm adını demokrasi koyduklarını, ahlâksızlık olduğunu, açık saçıklık olduğunu, okullarda fizik kimya okutulursa elbet buraya geleceğimizi, mayoya, şorta geleceğimizi uzun uzun vaaz etti, alkışlandı.» DP Miüetvekiline gtıre başımi7a gelen âfetlerin, kuraklığm. sellerjn, depremlerin, pahal:lı£m. daha bilmem nelerin tek nedeni Allahın ihtarları imiş, «Allah verine Tanrı, es^elânnn aleyküm verine günaydın dendiği için başımıza gelmiş bunlar, solculara oy verilırse bu âfetlerden kurtulamayacasımızı, şeriata dönmerr.izi, şeıiatı savunanları i?ba=ına getirmemiz gerektiğini açıkladı. Kendüerine gerici der.me=ine memnun olduğunu belirtti. Biz şeriatı getireceğiz, biz Kurana döneceğiz. onun emiılerini okullatda okutacağız; bunun için geriye döneceğiz, bunun İçin bize gerici diyorlarsa böylestne bir ğericililde iftihar ederiz, buvurdular.» ÖğTetmen okurum devam ediyor: «Evet, bir buçuk saate yakm böyle konuşru Sami Aslan'Bef. Bir de çıkan bir kanunu tefsir etti: Şöyle, ilkokullan 8 yıla çıkardılar, nlçin? Bir çocuk 7 yaşında okula başlar, 8 de ilkokul, etti 15. Bir de fizik, kimya gibi dersler koydular ki çocuk 1 2 vıl sınifta kalsın, etti ya? 17. üç yıl da lisede okuyacak etti 20. Soruyorum sizlere 3021 yaşına basan genç evlenme mi ister, yoksa gusül abdesti. namaz kılmavı. oruç tutmayı mı? Zaten askerük çağı gelmijtir. îşto size yirmi yıl sonra dinsiz. imsnsız bir Türkiye. Bu kanun bu gaye ile çıkarıldı. Amaçlan budur. Türkiye'yi dinsiz kılmak.» Bir de tuttururlar MSP, MSP diye... Sanki seçim ya=alannca yasaklanmış din propagandasmı yalnız MSP yapıyormuş gibi! Yanlış mı öğretmen okunımun yazdıklan? Yanlışsa Bay Aslan yanıt göndersin. Desin ki, ben öyle sözler söylemedim; şeriatı bvtnedim, bütün bunlar uydurmadır, ben Atatürk devrimlerinden yanayım... Desin, yazsın bunlan, bu sütunda yayımlayalım. Anlayalım müftülükten miüetvekilliğine seçilmiş, şimdi yeniden adaylığını koymuş Bay Aslan şeriatçı değildir, dinle devlet işlerini birbirinden ayıracak yetenektedir! DP böyle ucuz yollara sapmamaktadır! Iste alan, buyrun konuşun, yanıtlaym, yalanlayın. partinizin şeriatçıhgı övmediğini, hicbir zaman da övmeyeceğini bildirin kamuoyuna... Öğretmen okurum şöyle bitiriyor mektubunu: «Yazılannızı okudukça eziliyorum. üzülüyorum. Siz neler anlatıyorsunuz, vatandaş nelerle beslenivor. Düsuncenin suç sayıldığı bir ortamda bâtılı savunmak, cehaleti istismar etmek. neden taltif ediüyor bilmiyorurn. Nerde Atatürk milliyetçiliği, nerde ilkelerı, nerde çağdaş uygarhk düzevine ulaşmak. onu asmak! Bu baylar bizi 1500 yıl geriiere çekiyor. Seçim çalışmalan Anadolu'da nasıl isliyor bilgi edinesiniz diye yazdam bu satırlan.» Bu bir tek örnek. DP'si, MSP'si, MHP'si, AP'sı hatta CGP1 si yanş halinde daha sağcı olmak, daha gerici olmak için... Hani TV'de bir reklâm var, benim için mühim olan beyazlıktir diyor, onun gibi bunlar için muhim olan daha daha ger.ci, daha daha sağcı olmak! HÜKÜMET, BAŞIBOŞ REZERV TÜKETME POLİTİKASI YERİNE, İLKELERE DAYALI BİR LİBERASYONA KAYMANIN YOLLARINI ARAMALI. Aslan Başer KAFAOÛLU lenmeye ba^laj'an döviz rezervlerinin kullarulmadan bırakılmasının hicbir ilke ile açıklaması yapılamaz. Bu yılda dünya fiyatlan da henüz yükselme eğilinrüne girmemışken çok şey yapılabilirdi. örneğin kredili yatırım1ar «ön ödemeler» yapılarak hızlandınlabilirdi. Böylece şimdi iMfti de îskenderun yş Şüydişehir tesislerinden yararlanma olanağı ele geçerdi. îkınci olarak, yeni yatırım projelerine girişilen, bunlarla ikinci Petrokimya, yeni bir rafineri, maden değerlendirme üniteleri, yeni demiryolları ve barajlar, enerji tesisleri pro jeleri ihaleye çıkanlabilirdl. Bu projelerin bitimi dönemlne var. dışardan ham I madde stoku yapıp, bugün endüstrinin katlandığı sıkmtılan önleyebilirdı. Son olarak da bu dövizler özel teşebbüse. makina ve tesisler üzerine avnl garantller tesis edilecek döviz kredisi olarak verilebilirdi. Hicbir şey yapılamıyorsa, o zamanlar bir 11gıliye söylediğimiz gibi «tereyağ ;ribi tanm ürünleri» ithal oluna•bilir, halka ucuz yedirilirdi. Ama yapılacak en isabetli şey şüphesiz, gelecegi görüp bu dovizleri «yatınm mah. sanayt hammaddesi ve tüketim maddesi» ithalatı için eşit şekilde bölüp bir plan lama çabasına girişmekti. Çok bilmisler mi «aman bu döviz birikimi de nedir ki, bakarsm bir îurya olur eriyip gider» dediler de yanılttılar, yoksa Türkiye reflekslerle idareye alışık bir bürok; rasiye sahip oldugundan mı bunlar yapılmadı? yat pthahlıg» karşısmda liMllik^ le Mrfdara atiay AFnirö^tteWr arayışı sonucu tamamen pratik nedenlerle bu yanlı?, «dövizler üzerinde kuluçka» politikası terk edildi. önce sayın Türkel «gerekirse tereyag bile ithal edeceğiz» dedi. Sonra sayın Bayar, «TUrkiye 200.000 dolarlık Lüksemburg konsorsiyum kredisine baktığı günleri geride bıraktı» diyerek. ithalât musluklanm açtılar ve döviz birikimi denen, vücuda rahatsızhk veren tltihabı dağıtma yollan aradılar. Ama tutulan yol en isabetli mi? Elbette değil. Her hastalıgın derecesi vardır, ilerleme dönemleri vardır. Her dönemde de o hastalığa karşı tedavi değişir. Döviz birikimi iltihabı o kadar bunaltıcı hale geldi ki. bunu dağıtmaya yönelen her tedbir deger kazandı. Ama acaba hastalığa daha önce ve daha isabetle el atılamaz mıydı? Elbette atılırdı. Memlekete daha fazla ekonomik yarar, daha fazla çalışma ve Is bulma olanagı sağlayan yollara girilebilirdi. Bu yol kapanmış desildir. Çok "ecikilmis olsa da... Evet bu yol kapanmış da degildir. HUkumet önce temel yatırımlan ve yatınm mallan üreten endüstrilerin ihtiyaçlarını düşUnmeli re sonra sirayla ithalâtı libere etmelidir: (î) Atıl kapasiteleri giderici hammaddeler. Bunda da sıra şöy le olmali: a) Tekstil ve giyim, b) Deri, c) Maden endüstrisl, ç) Montai (Taşıt dahil) d) Ve öbürleri. fî)) Gerekli tüketim ve besleame mallan. fi) Ara mah endüstri yatınm!an, (?) Tüketim endüstri y«tınmlan. Ayrıca, hükümet illâ kitlesel ve eıçrama yapmayı amaç tutan yatınm dallan istiyorsa, Uç alan sağhk veriyoruz: Maden değerlendirme, Enerii ve Havvancıltk. Başıboş bJr rezenr tüketme politikası yerine hükümet ilkelere dayalı bir liberasvona kaymanm yollarmı aramahdır. Bu yurda isçiierimizin neler oahasına sağladığı bu fırsatı da kaçırırsak çok döğünürüz. Oİ9 rABÎBt Mııkaddes İttifak Dı«i«lerinde önemli bir dairer.in basında bulunar, Vışinin kendi yaşam düzeni üzerinde karar vermekte özsür sayı^maması ise. insana. Herzen'den daha keskin birrnizahkullanabilm» özlemi veriyor. Dorı ülk»lerivle o\sn iliskılerimızi deSerlendircn bir uzman. k»ndi eşi ile olan iliskiler sözkomısu oldu mu. basta Dışisleri Bakam olmak Cıere pek çok •nrakaddes ittifak. taraftarının ke<=in elkovusu ile hacr. altına almacdktır. Ondokuzuncu asırda bir yazan trüldüren tuhım. yirminci ısnn ikinci yarıstnda tekrarlanacaktır. Yetenekleri kimse •tarafından inkâr edilmeyen ivi veti<=mi$ bir dip!omat, mukaddes evlilik ittifakmın korunma^ ugruna çarmıha Eerilerek cezalandırılafnktır. Cezanm agırlıSmı artfTrmaV Içm. cocuklar, anne ve e? olsrak benimsenmis kadmla beraher yaçanan eve baskınlar tertiplenecck ve gazetelere zina haberleri verilecektir. Peki İnsan? Insanlar ve Bitkiler'de havnt tccrübe ile oircniUr. diyor bir Fransız praük tedavicisi. Seyredeceksin.. Yabani hayvan j Jıyrzarnrsnrı "«ınf. cünkü kendi «vecegini kenfnr' V f l ^ l ? " ^ ü f a kendinî sorurrfl'ö *ttTr. Onu evcill*f<kîfcSQraM»todia«»#rind,M sldmız mitjJPİnjJ^plla bir $ey olur. Kümesteki tavjan. farekulagı ohivla zehirienir. Kedi, inci«çiçesmin zehirli olduğunu bilmez. KÖDek. barsaklarım ayrıkotu ile temizler. Keci yarasına süreceSİ merhemi csmur ve ottan kencîl yapar. Kırianpç. gözleri »ciltnıyan ysvnımnun yüzüne kırlangıcotu sürer. Peki insan? O kendisi Için hic bir şey yapamaz mı? Enflert güçek. «Hfcrt».™, Anlatmak Yasak.... Hassn Hü«eyin, bir şiirinde •anlamak rasak değil. anlatmak yasak» diyor. Simdi ister mtsiniz. evliliğin bir beraber yaşama iradesi olduğunu anlamıyan ve kişise] özeiirlüklere hiç mi hiç sayeı tîuymayanlar bu yazıyı evliiije karjı bir manifesto saysınlar? Enerji B»kanı Joruşturm»nın f »nişletildi jini "Olay T.E.K/in yetki sını ŞantıyernudurU tercxan ve aepo memuıu hakkında Okuyucu Mektuplari Para verdim ama mnayene olamadım Şijli Çocuk Hastanesine muayene için 14.8.1973 tarihinde gittim. Normal olarak 5 liradan iki muayen* fişi ile 2 UraUk yardım parası verdim. Önce göz doktoruna çıktım. Doktor beyden mu«yene beklerken, «Sİ2 gözönüzdeki gözlüğe göre, gözlük alın» cevabıyyemefine çıktıklarıru öerenla karjjlaştık Buradan mua dik. Doktorlara, «Sizi çikâyet edecegim» dedim. Bana veryene olmadan çıktık. Daha sonra BoğazBurundikleri cevap, «Biz *izi çağırKulak Servisine gittim. Dok dik ama, tiz yoktunuz» oldu. torlar ancak 10.30'd» geldiler însan bu cevaba çıldırırdı. ve bize 46 numarayı verdiler. ÇOnkü. biz kapıdaydık ve siDoktorun kapısında beklerramızın gelmesini beklıvor» ken odaya sırada olmayanlar duk. Doktorlar ban» Simdidan bir sürü hasta giriyordıı. ye kadar 108 hasta muavene Bekleyenlerden biri bunlar ettlk» deyinee ben de «Bu k a . «torpilli» dedi. Ben de dokdar klşi nerede ve nasî) mutorlan, hastalarla Ugilenmedik ayene oldu?» diye hayretle leri için başhekime «ikâvet sordum. Buna karşılık bana, ettim. Bajhekim. «Gldin, «izi •Bunlar hastanenln idamlanmuayene eteinler» dedi. dır» dedfler. Sonue olnrak ne Bij muayene için beklerkm, söyledimse dikkate alınmadı saat 12'de doktorlarm öğle ve muayene oîmadan hasta* neyi terkettim. âgililere çunu soraeafım: İnsan sağlığıyla Ilgili olarak sadece adamı olan torpniiîerle mi ilgilenecek? Diğerlerl Istanbul îkinci smıf vatandaş mı? CemaJettin BULCA Belediyesi'nin Havagaa Şirketinde iki açıklaması Memur BETOĞLO I Gazetenizln 29.7.1973 tarihli nOshasında yayimlanmış olan DÜZCE DEVLET «Her yer karpua sergisi oldu» başhkh yazı ilgililerce incelenHASTANESİ miçHn Tıp alanmda ilerleme tasanın vBahls tonusu yere izinsiz olarak karpuz döküldügü tes bir dejer oldudnnu çösteırrekbit edilmi? ve sahipl erlne kal tedir. Bazı istisnalar bu sözüdırması için tebilsat yapılmış müze ters düsmektedir. Gelişitır, ancak kaMirthnamikta is föizel tedavi etrnPİer. çok inrar edildijH eöYOldüŞünden sanın ölümü îio sonuçlanıyor. 30.7.1973 günü Belediyemiz kam Düzce Küçüksu Gazinosn vonlariyle tamamen boşaltılmış insaatından düsen kalfa Ahmet tır. Çimen aynı Ilçenin Devlet Hastanesine kaldınlıyor. 17 jfün Bilginid rica ederim, a orada kınie kaîça<;ınm tedavlst n üe İTeiIenüiyor. diSer oranilan cSzden gecirilmedi?inden. Gazetenizin 7.8.1973 tarihH hastanedsn taburcu edildfkten nüshasmda vayimlanmış olan cKaJdırimlar» baslıkh yazı il üç pün sonra aSzından kan loıŞPTPİ* öliivar. Ahmet C?rp»n srieiiilerce frıcelenmîsHr: bi daha eoMan da avnı Devlrt Sehrimizfn cesitt) yerlerinl Fastarssinin feiüizliSınin kursatış vaomak icin lsjal eden sevyar ve sabit esnafla devamh b9"t olrnuslardır. olarak müradp'fl edflmpkte. avSsvın Sa5lık 'Ra'ranı ve rt:5er tan harckef edenter hakkfflda îleil'lprin bu duruma e'Hlm»racti tnruhTmktadır. lerini «avm'anTil*. rica ederim. rics »derim. Om»! CTVTKV Kamarra Samsnn Baof OIMT Sokak No: 6 Bum • Tayın T» Kartal • Istanbn! Tnrizm MödürD ACI KAYBIMIZ Vakftmızuı Kuruculanndan ve MUtevelU Heyeti Üyelennden, değerli insan Dr. Fatma Arif ATASAGUN,u kaybetmiş bulunuyoruz. Muhterem arkadaşımızın aziz nâşı 27 Agustos Pazartesi günü öğle namazını müteakip Kadıköy Osrr.anağa Camiinden almarak Karacaahmet'teki ebedi istirahatgâhıns tevdi edilecektir. Mevlâ rahmet eylesin. TtRK EĞİTLM VAKFI (Cumhuriyet 6775) dersanesi ÜNİVERSİTE C 3.devre:rEylül O Son devre: 5 Eylül Kacmlan Fırsat 1971 vılın:n llk avında küme 27 35 05 26 54 07 Çemberlıiaşlst vMotif Reklâmcılık: 663> 6763 Orhan TÜZÜN Saat 13.30 19.30 Saaıatya Catf N o : «00 TELt 21 75 83 LR A SAGUK BAKANLlGl VE SOSYAL SİGORTALAR KURUMUNUN DİKKATİNE SAYIN DOKTORLARIMIZIN ACI KAYBIMIZ Mernum Hacı All Kâzım ve merhume Emine GermBn'in oğlu; merhum Mehmet îris ve merhume Naime Iris'in damatları: Suzan Germen'in kıymetli eşi; Tel Aviv Elçilik Müsteşan Acar Germen ve Yavuz Germen'in babalan: Izi Germen ve Ulya Germen'in kayınpederleri; Şeref Süslü, Afife Arısal, Cenap Berker'in ağabeyleri Eski Osmanh Bankası Müdürlerinden ve Istanbul'un tanmmış tüccarlarından V «ELECTROCARDIOGRAF» /a FUKUDA Elektrikü, Pilli ve Bataryal h i AZ MİKTARDA GELMİŞTİR Türkiye Mumessili SAKİ CANLISOY Telg. SAKİCAN İSTANBUL Tel: 49 49 8 5 ^ (İiâncüık: 3430) ) 6İ59 SUHA GERMEN vefat etmiştir. Aziz naşı 27'8/1973 tarihinde ikindl namazını müteakip Şişli Camiin den alınarak Zincırlikuyu Mezarlığına defnedllecektir. AİLESİ (Aker Beklâm: 143/6774) Olânulık: 3392) 6760
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle