28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURJ¥ET 25 Temmuz 1973 Alaca Karanlıkta.. AYSEL ALPSAL 9 îldsi de bu olayın, ortalannda gittikçe büyliyen pis bir duv&r olduğunu görüyorlardı. Bir gülüşte. bir okşamada bazan yıkılıyor. Sonra, sessizce yeniden yükseliveriyordu. Çiğdem, bir çok geceler gözlerl tavana dlMli, duygularırıı çözmege çalışıyordu. Oysa duygulan, düşündükçe daha bir kansıyor, iyice kördtltUm oluyordu. «Eğer Gündüzü sevseydim... N'olurdu? N'olacak? Dayak yedi diye ona acımazdım, benl kurtaran adamla dalga geçiyor diye kızmazdım. Duygulanmda süreklilik, belirlilik olurdu. Sevseydim... Ama ben bu olaydan önce de kuşkuluydum. Oysa ilk günler duygulanmdan nasıl da (çüvenliydlm. Kuskusuz, bu sevgidir, diyordum. Sevinçliydim. Tuh!.. Yazıklar olsun! Meğer ne dayanıksızmış! Yalnızca iki ay sürdü. Bu yaldızlı dokuma, nasıl da birden bire delik deşik oldu... Birden bire de sayılmaz ya. Günden güne eridi, aktı. Tam tamma da akmadı. Hepsi akıp tükenseydi, bu llişkiyl keserdira. Kesemiyorum! Koparamıyonım! îp incecik de olsa, aramızda bir bağ kalmıs. Hoşlantyomm! Sıkılıyorum da! Tuhaf.. Anlayamıyorum. Hof!.. Sanki Cengiz'in toplantısına da nereden gitmiştim? Bütün suç Nural'da.» «Tabil Nural'da! Üstelik suçu yalnızca. beni toplantıya götürmek de değil. Daha eskilerde kökü. Her yalnız kaldıfımızda vıdı vıdı konuşup, kafarrj şişirirdi. Insan söylenenlerden etküenmediğir.i sanıyor. Oysa, yavaş yavaş bilinç altına süzülüp giriyor sözcükler. Hele kafasına yatkın olan!ar!..» «Nural konuştukça, ben sessiz, ilgisiz, gülümsiyerek dinlerdim. Sözüm ona umursamaz havalarındaydım. Oysa içten lçe katılırdım. Burulurdum da...» «Bu yaşa geldin, hayatında hiç bir erkeğin önerr.ü yer: olmadı. değil mi? diye baslardl. Sonra bir bir sıralardı.» «Sen kupkuru. bitkisel bir hayat yaşıyorsun. Pöf... Ben olsam, sıkıntıdan patlardım. Kızım, senin bahçedeki ottan, duvardaki taştan ne farkın var? Hayatında bir erkek olmayınca, güzelliğinin değeri olur mu? Doğru söyle! Hiç bir erkekle el ele tutuşup dolaşmadın, değil mi? Hiç bir erkekle öpüçmedin, değil mi? Ulan, hem bu sorulara evet deyip, hern de yaşıyorum mu sanıyorsun? Aptal! Sen de! Gülerler adama. Kaç yaşındasın? Yinni dokuz mu? Otuzuna bir senen kalmış. Göz açıp kapayana dek kendlni kırkında bulacaksın. Sonra isteraen pişman ol. Elinden biç bir şey gelme*. Yıllan geri döndüretnessin. Üstelik bu, başka fırsatlara da benzemez. Altmıs yaşında da zengin olabüirsin, ünlü olabflirsin. Amt asla fenç olamazsın. Gençliğinde yapabileceklerini altmışında yapabillr misinî Yapebllir mifinT Düşün... Bir kez daha düşün...» «Evet, bu sözler o zaman da doğruydu. Çimdi de. Belki de doğru degildi. Bilmiyorum! Ama otuz yaşın önümde kapkara yükseldiği bir gerçek. Üıtüme yıkılmasma as kaldı. İyl ya, taman koşuyor, onu yakahyalım, dedlk de, ne oldu? Zamanı degil Gündüz'ü yakaladık. tse yaramadı.» «Eğer, bu sözlerin birikimi, düfündürdüklerl. benim sürüp giden bunaltını, içe kapanıkhğım olmasaydı, Gündüz üzerimde yine ctkili olur muydu? Sanmtyorum. Yalmzca, yakışıkh ojlan, der geçerdim. Oysa ben scvmek istiyordum. Kollınmı açmış bekliyordum. Ne beklemesi b«! Dolu dırgın koşuyordum, sevgiye doğru. Sevgi aydınhktı, hayatın» anlam verecekti. Beni pis pis düşünmekten kurtaracaktı. Anlaşılan, sevgiyi gözümde epey yiiceltmişim. F»zla bel bığlamıjırn. Gerçi bunları »çık açık düşünmedim. Ama bilinç altı dcnilen kocakarmın, sinsi sin si bunları kurduğu artık ortaya çıktı. Zâvallıcık! Umutların nasıl da patır patır yerlere dökülüverdi. Bu saçma hayatı sırtımıza yüklemislcr. Yıkılmcaya dek taşıyacağız. Hepsi bu! Anlamaya çalış! Suç ne Nural'da, ne Gündüz'de, ne de sevgide. Suç yok! Yasantumza anlam kata cak bir değer de yok. Yalnırca bir bosluk var. O kadar!» Çiğdem kalktı. Pencereyi açtı. Yıldızltr pırü pırıldı. Dünya, yüzyıllardır hep »ynı dünyaydı. Kimbilir kaç milyon kisi yıldızlara karşı küfrctmişti. O küfretmedi. Sessiz, umutnu baktı. Gec«nin içinde karanhk, küçük bir noktaydı. Arîş Insaat jtrketinln müdürü Hasan • Bük«n kısa boyunu btntzcık yükseltebilmek için başını dimdik tutar^ TTonuşurkcn ellerini sinirli sinirli uğuştururdu. Uzun beyaz yüzünde kara sürmeli gözleri, inee düzgün kaîlannın alündan kuşkulu kıiîkulu çe\Tesini süzerdi. Bir eli piposunda, memurlarm odasına sessizce girip, masalarınm önünde • kızgın bir suratla durmak, en büyük tutkusuydu. Memur, dalgm dalgın çahgır ken, başmı kaldırıp da müdürü görünce korkuy la yerinden fırlar, önünü iliklerdi. tlıklerdi ya içinden de kalayı basardı. Müdürü seven yoktu. (Devann rar) LOZAN'A DOGRU Müttefikler, sözlerini tutmayıp konferansı erteliyorlar TUrk heyetinl gOHİTen Dogu Ekspresi, tsviçre sınırına yakiaştıgı ar.da bir olay patlak ver di: Fransa, son dakikada Ingiltere'nin teklıfinl kabul etmiş, Lozan konferansı gerl bırakılmıştı. Konferans 13 Kasım'dan 20 Kasım'a, yani bir hafta ger'.ye atılmıştı. 12 Kasım Pazar günü. Havas ajanaı Paris'ten flaş haberi verdi: « (Fransa) Dışişleri Bakanlıgı, Lozan Konferansınm 20 Kasım'a ertelendijfini (bu gün) Ankara Mümessili Ferit Beye resmen bildirdl. Fe rit Bey. Lozan'a ?:tmek U. zere *Kasım'da Do*u Ekspresiyîe U tânbul'dan yola Çıkmr?tıu'!'^an •1?örk delegasyonu Ba?kanı tsmet Paşayı naberdar edebilmek Uzere hemen h&rekete geçti. Zamanında naberdar edilebi lirse İsmet Paîa'nın Lozanda durajuamıyarak dogruca Paris'e gelmesı muhtemel dir.» Müttefıklcr sözıer.ni tutmamışlardı. Diplomalık nezaK» :u rallarını çıf.ıemisıerdi. 13 Kasım'da Loznn'da buluşacaklannı bildirmiş oldukları halde şlmdı caymıslardı. Randevulanna gitmiyorlardı. i'.on karar, Türkiye'ye zarrıanında bildirilmemişti. Artık çok geçti. Türk heyetı üç gündür yoldaydı. 12 Kasım günü öğleuen sonra heyeti götüren tren Isviçre sırurma girmıştı, nareket halindeydi. Birkaç saat sonra da tren Lozan'a varacaktı. Böyle bir anda Paris Mümessili Ferit (Tek) Beyin. Ismet Paşa île temas kurabilmesı çok zordu. Günlerden Pazaraı. Paris Mümessilliginin haberleşme güçlüic leri de vardı. Fransa Dışışlen Bakanl.ğı, korjeransın gerı bırakıldığını Fransa'nm Bem Elciligine da tildirmi*ti. Hem lsviçre hükümetinin, hem ae Bern'den geçerken lsmtt Pasa'nm haberdar edilmesini istemisti. Haberi TUrk heyetine iletebilmek için bu belkı. en kestirme yoldu. Ama Müttefiklerin ayıbını yine de büsbütün kapatamazdL Herhalde haber. Türk heyetind» şaşkınlık ve hayaı kırıklıjl yaratacaktı. O anda tsmet Paşanın yerinde kim olsa, haklı olarak şasırır ve sınırleiıebil:;cu. Müttefiklerin varattıklan olu? bitti, diplomatfk skandai sayılabilirdi. Flaş haber, aıpıomatik bakım dan biraz skanoal, gazetecilik bakımmdan ise üginçti. Haberi duyar duymaz Türk Basdelegesi acaba no dıyecek. ne tepki gösterecekti? Merak edilmeğe değerd: ou. Le M*tin adlı Kransız gazctesinin Isyiçre muhabiri, Lozan'a varmadan az önce İsmet Paşa'yı görebildı. Konfe ransın geri bıraloldıgını haber verdi. PK$a haberi ilk önce bu gazeteciden öğıendi. Biraa sert konustu: «... Konferansın geri bırakıldığını mı söylüyorsunuz? Hükümetlennizın yüklendikleri sorumluluk agırdır. Bütün bir milıetı ve bütün bir orduyu belirsiz bir mütareke nalinde tutmaK kolay degildir. Bu gecıktirmenin Türk miUeti ve Büyük Millet Meclisi üzerindeki etkisi ne olabilir? Bu soruya generalleıinizin oevsp Termelerini isterim.» Fransız gazeteci îsmet Paşa'ya başka sorular da sordu. özellikle Türkiye'deki Fransız okullan ve genelükle Fransız çıkarıan konularma değindi. Bu konularda dış basında Türkiye tenkit ediliyordu. Yalan yanlıs haberler çıkıyordu. Fransa, Türkiye'ye ka^ şı çevirilmek isteniyor gibiydi. tsmet Pasa kanufmays devam etti: «(Türkiye'de) Fransıza öğretim kaldınlmış mı! BilâHis, Fransızca öğretimi iki misline çıkardık, Son zamanlarda tamamen Fransızca Bğretim yapan okullar açmış Samsun gibi vilâyetler de vardır.» «Fransız bankalan yagma mı edılmış! Fransız Fabrikalan kaparjnış mı! Bu da tamamen yaian. Bahsettiğiniz fabrikalann Yunan ve düşman malı olmadıklanndan emin misiniz? Fransizlıkla ilişkisi olmayan sözümona konsolosluk ajanlarınm raporlanna pek önem venneyiniz...» «Istanbul'da da içinden çıkılmaz bir durum vardır. (...) ^Şaljanatı lâğvettıkten şonra. lar çıkabiîfn TCtüttefik Türk polisleri çatışabilirler. Istanbul bize resmen vadedildiğine göre, orada güvenlıgi sağlamak sorumluluğunun yalniz bize bırakılması daha iyi olmaz mı?» «Sizlerle samiml va sıkı işbirliği kurmak amacınuzdır. Ama karşınızda bir koloni değil, hür bir millet vardır; tibi degil, eşittir.» Bu demeç, İsmet Pasa'nm üç günlük Lozan yolculuğu sırasında basına verdıği son demeçti, Ingiliz ve Fransız gazetelerinde yer aldı. Türk heyetı, İsviçre'ye girdikten sonra, tam Lozan'a yaklaştığı bir s'.rada, Konferansın geri bırakıldıgmı ögrenmisti. Ama yoluna devam etmişti. O anda zaten başka ne yapılabilirdi ki? 12 Kasım 1922 Pazar günü sa Yazan: Bilal N: ŞİMŞİR Lozan Konferaon tnceslnd* 8nemU fSrevltr yapan Ankara Hükümetinln Ferlt (Tek), Bey. (Fotoğrafın ortasında el sıkışan) at 22'de, Türk heyetini fötüren Doğu Ekspresi Lozan istasyonuna vardı. TUrk heyetı oldukça sade bir törenle karşılandı. îsviçre makamlarını temsil eden bir görevli delegelere «hos geldıniz» dedi. Fransız Büyükelçisı o gün Isviçre'de degildi. Fransa Baskonsolosu M. Tetreau, Büyükelçt a,djna, İsmet Paşa'yı selamladı ve ona, Parıs'e gitmek arzusunda olup olmadığını sordu. Pasa, yorgun olduğunu, Lozan'da kalmayı tercih ettiğıni bildirdi. Ankara Hükümetinin tsvıçre'de resmi temsilciliği yoktu. Bem'de Istanbul Hükümetinin bir maslahatgüzan vardı. Ama Osmanîı Hariciye Teşkilâtı on gün önce lâğvedildiğı için hâlâ yerinde oturan maslahatgüzann resmî sıfatı kalmamıştı. Buna karşılık Lozan'da bir «Türk Yurdu» derneği vardı. Bu dernek, Kurtulus Savaşı boyunca Mustafa Kemal'in taralmı tutmuş, tsvıçre'de Ankara nm gayriresmî sözcülüğünü japmıştı. Şimdi Türk heyetinl karşüamağa gelenler srasında Lozan «Türk Yurdu» yöneticileri de vardı. îstasyonda ayrıca meraklı bir kalabalık birikmişti. Türk heyetl «ehirde Laaaanne Palace otelin* yerlestl. Fransız ve Japon delegasyonlan için de aynı otelde yer ayırtılmıs ve otele Uç ülkenin bayraklan çe. kilmis bulunuyordu. Ama ötekl heyetler henüz gelmemişlerdi. Loran'a İlk varan Türk heyetiy di. Lausanne Palace oteli, bü tun konferans boyunca TUrk he jetinın genel Karargâhı olacaktı. tsmet Pasa'nın dairesi, otelin beşinci katındm, 210 numara daydı. Otele mer inmez tsm<»t Paça hemen telefonla Anxura Hükümetinin Paris MUmessili Ferit (Tek) Beyi aradı. Ferit Bey, bir yıldanberl Büvük Millet Meclisi Hükümetinin Pari» Mümessıllydi. Sakarya Zalerl Uzerine 20 Ekim 1921 (fünü Ankara'da ımzalanan TUrk Fransız anlasmasmdan hemen sonra, Kasım 1921'de Paris'e gönderilmis ti. Resmi adı «Oiplomatik MUmessil» di. Fiilen Ankara'nın o gün jçln bir numaralı Büyükelçislydi. Sakarya"ya kadar Ankara'nın en önemli dıs temsilciliği Moskova Büyükelçiliğl lken, ondan sonra Paris MUmes silliği birincl derecede önem ka zanmışü. TUrk dıs poütikasının Parls Basmümesslll MALKOCOĞLU yazan veçizenıAyhan BAŞOGLU BEYAZ İLÂHE ağırhk merkeza Batnya kaymıstı. Ferit Bey. bir yudır mevkiini hakkiyle doldarabilmişti. Lo zan Konferansı arifesinde Batıdaki son geiişmeleı konusunda îsmet Paşa'yı en iyi aydınlatabilecek olanlardan Diri Ferit Beydi. Batı diplomasisindekl gelismelerin. özcllikle ban» konferansını geri bırakma manevrasının lçyüzü ne olabilirdiT Son bir yıldır Ankara HUkün» tini destekliyor gtbi görünea Fransa, şimdi tngiıtere'ye ml yanasıyordu? *ransız polittkası yön mü degiştirivorduî Neden Fransa son dakikada konferansı geri Diraktırma£a raa olmu» tu? Batıda, özelllkle Frans» Dışişlerinde ne eibi kararlar alımyordu? Konferansıaa bnec İsmet Pasa'nm Paris ve Lon dra'ya gitmesi rarariı olur muy du? vs. vs. Bu jorulan azçok yetkiyle cevapanaırabilecek kimse Ferit Beydt İsmet Pasa, bir süre teıefonla korıustuktan sonra, daha etraflı Eörüsmek üzere Ferit Beyl Lozaiı'a çağırdı. YARIN: HAYAL KIRIKLIĞI DİŞİ BOND CA t ö T Ü fMSANLuRl ÖENE TİFFANY JONES O VEMIDEN C5ELECE.CLES DIC ,,. ., Sfrv/ A I O B A G B I V'\.\\ 3A7 13' IV;'II Oy GARTH ÖNC5 EN GÜ/E(vJlUe /İDAM14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle