Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Temmuz 1973 eçen gün, bir grup Avusturyalı öğrencinin, Türkiye'd» yaptıklan inceleme geasiyle ilgili anılan elime geçti (x). Edebiyat ögretmenleri, bu konuda bir deneme ödevi vermiş, onlar da, büyük bir içtenlikle iılenimlerini yansıtmağa çali'.mıslardı. Kendi ülkemizi, bize, bisim hazırladıklanmızdan daha düşündürücü, anlamlı ve güçlü anlatan bu anılar ilgimi çektl. Bir kaçını, kısa bölümler balinde aktarmağa çalısacağım. Eugen Mirow adındald öğrenci, Istanbul'un masmavi gögüne, Galata Köprüsü çevresinin canlıhğına, sandallar içinde kızartılan iştah açıcı baIık kokulanna, ikl büklüra, ağır yükler taşıyarı hamallarına değindikten sonra, şu satirlart yazmış: «...Bu ülkenin tüm olaylannda. insan, odaklaşıyor. İster Kapalıçarşıda bir dükkanda, ister sokakta bir işporta tezgahı önünde olsun, alante. satan arasında hernen. içtenlikli ve sıcak bir bağ kuruluveriyor. Pazarhğtn basında. dostça yürütülen ve satış eylemiyle ilgisi olmayan bir sürü havadan sudan konuşma, dertlesme, hatır sorma yer alıyor ve bunu çay, kahve ikramlan izliyor. TTzun süren pazarhk sonunda, satan da memnun, satın alan dz... Dükkâncı, satın alanı kapıya ka«lar geçiriyor ve dostça el sıkısıp ayrılıyorlar.» Mirow. Türkiye"de. in«anların cana yakmhhğı ve arkadaş severliliginin, sadece teclmsel ilişkilerde görünmedifcine lşaret ettikten sonra devam ediyor: «... Karayolu üzerinde. kısa bir duraklama yaptığımızda. eşeğine binmiş bir köylüyle kar;ılat"' ve ornı selâmladık. O da bizi candan selâmladı. Eşeginden indi ve bize kocaman bir karpuz verdi. Daha bi2, karpuzun fiyatuu bile sormamışken, eşeğine bindi ve hiçbir şey söylemeden uzaklaşh. Bu tür karşılaşmalara sık sık tanık olduk bu ülkede .. Bir yol soracak olsanız, hemen iki üç kiçi. gerekli bilgüeri büyük bir cömertlikle veriyorlar, yolunuzu kaybedecek olsanız, birçok kişi, Uini gücünü bırakıp, size yardıma kosuyorlar. Eu ülkeyle ileili anılanm arasıncia, beni en fazla etkiliyenleri, lnsanlanyla olanları. » Bichard Schierl adındafci ögrenci de, tilkemlrl şu sahrlarla beiimliyor: «...Camiler, minareler, kafes pencereier. çarşaflı kadmlar, narsileler ve kahveler... Tiimüyle bunlan yerinde görmek ve *lgılama'» amacıyla ayak basmıştık Türkiye'ye. Üç haf*a süreyle, bu kendine özgii ülkede, çeşitli devirlerin kültür lirünlerini gördüm: ses, gürültü ve ezgilerinl dinledim: Benira için çok değişik doğa ptrçalanyla karşılaştım. Türkiye'den, unutulmaz izlenim ve yaşantılarla aynldını. Ancak. her şeyin üstünde, beni en çok insanlan etkiledi...» Böyle bir genel girişden sonra, Schierl, arkadaşlanyle Boğ2ziçi'nde yapmış oldukları bir vapur gezintisi sırasmda, bir Türk öğrenci grubuyla nasıl kaynastıklannı açıklıyor: «...Onlar alt güvertede oturmuşlardı. Türküler söylüyorlar ve elleriyle tempo tutuyorlardı. Bir kaç iskeleden sonra, bizler de, bu yöresel ezgilere ve vurgulara ahşıverdik: kendimizi kaptırarak başladık bia de ellerimizi çırpmağa... Onlan üst güverteye çağırdık. Bir tek sözcük Almanca bilmeyen öğretmenleri, büyük blr kıvançla kendl grubunu, bizim yammızr oturttu. Başladılar bize Türk şarkılan söylemege ve Türk dansları etmeğe... Bunun altında kalamazd'k. Biz de başladık Avustur>a havaları söy!eme£e... Bir an geldi, hep beraber söyler olduk. Hepimiz mutlu idik... En önemlisi de buydu. Bu nejeli Türk Avusturya kaynaşma 6 Olaylar ve görüşler Turizm'deki Yanlışlığımız Prof: Sedat GÜREL Î.T.Ü. MünajİJk Fak. ögretim üyesi halkası bajka vapur yolculannii katdmalBriyl» gittikçe büyüyor ve genişliyordu...» Herbert Trefil de, Pamnkkale vskuilannda, kamp çadırlannı kurduklan blr köyde geçirdikleri unutulmaz saatleri anlatıyor: « ..Geceleyin, bizi köylerind.eki kahveye çağırdılar. Ağaçlann altında, bir çok köylüler oturmtışlar. çaylannı yudumlııyorlardı. Cayevinin sahibi. bizi konuk masasına oturthı. Herkes blzimle ilgilenryor ve çevremizdeki halka gittiJ'çe senişliyordu. Hepimiz, teker teker, anlaşına olanaSı saglamak amacıyla, her tür dilc'en yararİEnmağa çalışıyorduk. Aramızda neşelf ve mutlu bir ilişki kuruluvernüştt. Birdcn, aralanndan biri. telli bir saz çalmaga ko\nıldu ve iki kişi de başladılar oynamaya... Haya'mıda beni en fazla büyüleyen danslardan biriydi bu... Kendimizi kaptırdık ve ovun halkas:na. 'z arfcadaşlanmızla birlikte biz de katıldık. Türkler de, biz de, hepimiz mutluyduk o gece. O kadar ki, Imhkahalanmızın sonu gelmiyordu. Sabahın wken saatlerinde, birbirlerlmizden zor aynldık. Ba bizim için de. Tttrkler Içfa de. her zaman amlacak ortak bir şölenin sonu demekti.» Bir okul ödevi kspsamı içinde. hiçbir tecimsel amaç gütmeden vazılmıs ve yayımlanmiî bu ttir trezi anılartna sık sık rastlarız ve üzerinde pek fazla durmayız. Oysa. buna benzer anılar, Turizm konusunda hazırlatılnns yüzlerce sayfalık raporlardan çok kez daha açık ve Özltidürler, önemli ipuçları taşırlar ve bizim bu alandaki teme! drşttace, tutum ve davranışlanmıadaki yetersizlikleri açık seçik yansıtırlar. Ne yaaak ki, hırizmi, bir kültür ve bo? ramanlan degerlendirme hizmeti olmaktan çok. bir endüatri türü olarek kabul etnıekteyiz. Bu hizmetin amacını ve özünü oluşturan insanı unutup, »orunu, turist dövizi birlkimini arttırma çabası biçimine dönüîtürüyoruz. însan amaç olmaktan çıkıyor ve Turiroj Endüstrisinin elinde bir araç haline geliyor. Endüstri teriırj, basit sözlüklerde, «Pratik kullanmü biçimlerine dönüştürme amaciyle, hammaddeler üzerinde yapılan üretim çalışmalandır» dire tanımlanmaktadır. ÖteM Hir endüstrilerda olduğu gibi, üretiml arttırmak ve dolaylı olarak bundxı bürük kftrlar saflamak amaciyle, beseri hamrıaddeyi kafamızdaki yanlı? önyargılarla »oyutlanrrjş blr turist imajıylo özdeş bir biçime dönliştürüp, doğru bir erek vörüngesine oturtulmamış, zarar verid ve çok kez, düzeltilmeleri olanaksız çalısmalar ve UTgulamalar yapıp duruyoruı. Her çeyden önce, ruristi, blr endüstri «racı olarak defil de, tilfceml», kültür slışveHîi yapmak için gelmiş bir «kor.uk» olanüc görmeliyiz. O. onun için hazırlanmıs turistik <!) tesislerden oluşan, yöresel, kültürel, folklorik değerlerden yoksun, evrensel çevrede bir süre rahat yaşamak için de*ü. daha çok o yörenin insanlannı tanım~ .. kültür değerlerinden yararlanmak için geçici yer değiştirmeyi göze almıştır. O. o çevreye özgü ve o çevrede gecerll olan, çarmtılmanm, gerçek eylemlere «katılmak» istemektedir. Bu nedenl^dir ki, ister aynı ülkenin bir vöresînrten bajka bir vöresine. ister baska tilîrenin bir yöresir.den baska bir ülkenin bir yöresine. çevrelerin öz cekiciligine bağlı olarak gidip geltneler OIUŞUD durmaktadırlar. Ne vazık ki. biz. dış ülke ko v gunu, cebinde dövizi var diye «altın jTimurtlayan bir tavuk» gibi görüyor ve onu redense bsçka bir sınıfa soktıp kendi öz fiziksel çevremizi, sarki onun zevkine uvşnmmuş gibi. onun 7«rtine (!) Röre düzenlemege, degiştirmeje. daha dogrusu bozmafe çaîısıyonız. Sonuç olarak. çevredeM yerel degerler, anıtlar. peyzajlar çekiciliklerini giaerek jrltiriyortar. Geçmi<! ktssaklann. bize akfaTdıklan sonsus Teneinükteki küîtür an't emanetlerinî, gelecek kusaklara, hasnr görrnemi» bir biçimde devredebilmek amaciyle, doğa, tarihsel çevre ve tüm kültür değerlerimizin bakımı ve korunması fdn, çmlışmalar ve uvRulamalsr vaomalıyız. tşte o saman. ister yakın vöresindeki^^nsan olsun. ister dış vöreierden ge'rni? olsun. kişi, yerel, renginl kaybetmemis çevrelerde dolaşırken çok daha bü>ük oranlarda yücelerektir. konut dokura İçinde ajırlamalıyll. Bizim ulusumuzun, konuksever yaraölışına uygun düşen «pansiyon» konaklajna türünü geliştirici ç&lışmalan yogurJastımialıyıs. Evimizin en az bir odasını konuğa ayırma ahskanhğını, töresini henüa kaybetmiş değiliz. Basit ve ucuz vapı tadilleriyle, evin birkaç odası daha. kolayhkla konuk agırlama odası biçimine dönüştüriilebilir. Teter ki, turizrj teşvik krediîerini bu amaca doğru yöneltelim ve konuk a*ırlayıc:ya bazı işletme kolayhklan saglayalım. Aynca, belirli bir devrin kültürel izlerini taşıyan ve anıt diyebilecefimiz evin sahibi. bu durumda, erini tamir etme olanağı da bulmış olacak ve belki de onu bir satılık daire yapiRicısmm eline teslim etmiyecektir. Böylece, tilrnel Ç87renin yapı dokrım belirli ölçüîerde koruncıuş olacaktır. Kontığumuz da. o yörenin bir »ile birim: içinde (tecireccfi konaklama saatlerinde o "jevrenin insanlariyle daha yakın bir ilişki kura^.Jccek ve tonlum konusunda daha dogru ve Jferçrk yargılar edinebilecek. iki degişilc yöre insanlan aras.nda ka\T!asmalar olusacak. hövlece TuriTnıin ?ercek aman oerf'fikleşınis olacaktır. Dar bir görüsl» bi:'.*iik döviz eeliri diye kabul 1 et'ile' ., dış yatınmlı, henüz safh^ını yitirmemiî bir doga parçamizın tizerinde bize kapalı ve vabaneı otel v« tatil kcylerinin kurulma^ına ban aync'üıklar tanırken çok dikkatli davranmalıyız. Dünysda ve Türkiye' *»rie. Tıir^m Fndüstrisinin ku»t«nı olmus. tüm çevre değerlerini yitimis veya kayb^'.nıe '•ürpcinde olan birçok yöreler 6mek olarak gösteriVbilinir. Turizm Endüstrisi brostirlerinde «Pa?ifigin Cenneti» devimiyle anılan. Havav Adalannm basına gelenler ibret verici ve üüsündiiriScfidür. Tüzvıllardan beri. ulasrna zorluklannın da vardımıvla, dofal. vöresel küUür deger!erini koruy3bilmi<! olan bu adalar, Turinnı Endüstrist dev sermarelerinin dfkkatini çekaıe taKh«;:2Hğine uğramıslardır En kısa laman süreel içinde en farîa kâr etrneyi »moHavan Oretim süreci içinde. bu adalann bir daha rerine k> ".:;3ni£z birçok fiiksel ve roDHımsal cerre degerler) eiderrk 'ok olma»a »jaslamıslardır. He>. 1959 yıltanııc'a. A. B. DevİPtl?rinin ellinri devleti o!âu* tan sonra, ozelliMe merkez sehir Hnnolulu ve çerreslnin yerellijrlni kavbetmesi re evrenellesmeîe donü«ünil dahs cîa cabtıkla«mıstır. E^siî doSa ırti7Pİliklerini «inesinde banndıran ünlil WaWW Ko'aaıtfa. spektilâtif kazanelann somutlandjrdıgı yüzlerce eö!' hrmaîavtcı lüks otel, konut yapılsn mantarlar eibi bitmi?Ierdir. Bunun somcu. 13 yıl içinde turist savısı ikivü* binden bir buçuk milyona çıkıvermis'ir. Ancak bu »ayv sal yiikselroe süred. simdi tersine işlemege bav lamiftır. Bir kez eidip de. bos zamanını bir kültür ahşverişiyle değerlendiremeyen ve aradıfım bulamayan konuk. bir daha bu p.dalara ayağını atmamakta ve aynca atmak istevenlere de atmama lan için salık vennektedir. Yakın blr ırelecekte, dovnaic bilmeyen Turizm Endüstrisi yatınmcılan. «Allahaısmarladık Havay.» diyecekler ve kendilerine belirli bir laman süresi daha kArlı iv letmeler saglayacak o'.an henüz dogal. anıtsal değerlerini yitirmemis voreler arayıp duracaklardır. Her çeyden önce, Turizm olgusunu. kendimiz için yürütUIen, kendi vK*»lerimiz arası bir beseri iliskiler düzeni. bir aravr» gelnıe ve getirme süreci olaraV kabul etmeliyie. (x) Bnndesrrmnasium nnd Realeymnasinm fSr Berufstitire Bericht Bber das Schuljahr. 19S5/S6. RublikaUon Nr. 14 Aklan ile Paklan skiden evlerimizde yalnız sabun bulunurdu: Arap sabunu. çamaşır sabunu, kokulu sabun, katranlı sabun... Son yıllarda yeni temizlenıe araçlan keşfedildi. Gazeteterde sık sık reklâmlanm gördüğünüı deterjanlar için neler »öyleniyor: Beyazdan daha be\'az yapar... Bevazın da beyazı var... Hem aklar. hem paklar. Oysa vaktiyle bövle mivdi? ÇamasirlaTi rıkamak Içhı sabunla çitiler durtırdun. Bir su. iki su. üç su. dört su... Ömür törpüsüydü hanımlar için çamasır. Oysa şimdi hepsi rahata ermiş durumda. Basarsm çamaşın deterjanb suya: silkeleyip ipe astın mı. beyazdan daha beyaz. Ama yalnız ev hanımlarında mı rahafhk? Politika havatmda veni deterianlar bulunrîu. Politikacının sabuna ihtiyacı kalmadı artık: yeni yöntemler ve araçlarla aklanıverivor. Hem de pınl. pınl... Sözselisi, dünkü gazetelerin yazdıgına söre Süle\man Bey Isparta'ya gltmis. ve orada ha'ks attıfı nutukta: Cenabı Allaha sükürler olsun U, bizi hnznrnnnza yfizfı ak retirdî.. demis. îasanın yüzünün ak olması iyi birseydir. Çamaşmn akı eibi yüzün de akı makbuldür. Yalnız ^üzün mii? Alm da ak olmah kisinin... Alm ak oldu mu, «evinir İnsan: ama sacma ak düştü mü goeunur. Cünkü ihti>arhga dogru büşına kar vafmaŞa başlamıştır. Bu yolda epey kilometre taşı saymn olanlar: Biz bu saçlan degirmende agartmadık... derler. Peki, nerede agarttm? Politika meydanında! Sülevman Bev de politika mevdanında epey un »• !• mis: herkes bunca un eleven Demirel'in elejini asacsgını sanırken. aldanmıştır. AP Genel Başkam suvunun n«reden «reldijH bilinen deŞırmende un elemeye devam ediyor Ve dogrusu ustalıkla vapıvor bunu... Karşısma cıkanîan ters kepçeve düşüriiD saf dısı e*mesini biliynr. Daha iki bucuk vıl önce Muhtırazedeyken ve herke« «artık defteri dürüldü» derken bugün meydanlarda kürsü kurup, halkm karsısında: Yüıümü» aktır. Biz demokra«îyl de. bürrtveH «le, «eriml de. savıındıifiımıız her«*?yl de kendimfz için defil, millet için savunuvonıi diye nutuk atıvor. Ne yalan »öyleyeyim, Demirel'in bu sözlerini gazetelerde okuduktan sonra içaret parmaS'mı sâkagıma davayıp. föyle bir düsünHüm. Birkaç vıl öncekl olavlar sinema şeridi cibl gecti gözlerimin önünden... Çok de5it. ikihuçuk sene önce Demirel BasbakanA. Ve blr Muhtıra verilmişti kendisine: • Tutum ve davranışlannızla Türkiye Cumhuriyetlnin eeleceSini «âır tehlikeler «Itına düsürdünüz!.» Ne yapmıştı o zaman Süleyman bey? Suçlu degilse. vani alm aksa dlyecekti kl: Hayır! Ben Türkiye'nin eeleceğini ağır tehlikeler altına düşürmedim Ben valnız millete hesap verlrlm Suçlu deSüim. ve milletin ban» verdlSI eTuaneti bırakımamBövle ml demisti Demirel? Hafızai beşer nlsyan İle maluldür. Ama aradan o kadar kısa bir zaman Jjeçti kt. Insanın unutmasına Imkaı» yok. Süleymtn bev, Muhtıra'dakl yargınm dogrulujunu benimsemis ve istifa etmisti Simdl de kalktnı». olaylara bir baska biçim vermeye çahşıyor. Halkm karşısına çıltmıs: Alnım «k« diyor. Demokrasi.. diyor. Millî irade. diyor. Elbette kendinc* konusacak, Vendln» gBr» rorumîay*cak olaylan... Ne var ki, birisi çıkıp da Süleyman bey* isaret parmığmı uzatsa: Saym DemirelI Ben ovumu »ana vermera, v« helâl etmem. Çünkü yann gene Başbakan olursan gene lşleri kanştırmayacagın ns malum? 1969'da «enl »eçtik. lkl yıl İçinde ortalık savas meydamna döndü. Muhtıra'yı da alınca çekiüp gittln. Şimdi tekrar oyumu verirsem. Allah göstermesin aynı halleri basımıza getirirsin, aonra da çekiliverirsin: sana hiçbir seyimi emanet ederaem. Ne diyecek Sülevman bey bu »özlere? Bize kahrıa Demirel, geçmls olaylan ve hele Muhtıra' nın me'ruluğunu tartısma konusu yapaeak nutuklardan kaçınmalı, yapıcı ve birlestiriei s*ylevler« yönelmeli. Ülkenin »u jünlerd» sakia, daha denceU konuımaiar» İhtiyacı var. Süleyman beyin bunu hsrkesten İyl bllmesi gerek. Çünkü mill! iradeyle milll idare arasındaki iarkı anlayacak düzevdedir. E Yanlışlık Yozlaşma ve Kredi Boş «unanlanmm degerlerdirmek amaciyle, kerdi ülkereizdeki kendine özgü bir yöresinden gittiğimizde bakımh, temiz, ucuz, gülcryüzle hizmet eden bir yönetim ve işletmeğe sahio han, küçük otel, pan'îiyon vb. konaklama birimleri bulabilmeliyiz. Bunlar yeterli ölçülerde gerçekleştirildiklerinde, konaklama eylemlerini. bizim için hazırlanmıs birimlerde yapacak olan konuklanmız, bzinı insanımızla daha yakın bir ilişki kurabilecek, beseri özü, dinamik içeriği daha iyl tanıyacak ve amacm temelini oluşturan «kültür alış erişi» sağlanmıs olacaktır. Bu nedenle. konaklama birimlerini hazırlama konusunda, fiziksel çevre özslliklerinı, doğa değerlerini yozlaştırmayacak çcrümler denemeliyiz. Eger konuğumuzu to. ^ek.en rahat ettirmek istiyorsak, cevresivle rabancüaymış yüzlerce evrensel oda • birim i»riflsnnıesİTic'en oluşan yüksek turistik (!) otel yığınlan inş» etraekten çok. onu, çevrenin kendiligindcn oluftnus organik, insancıl ölçüler tajıyan İNCEIEME VAR, SONUÇ YOK TÜRKÇE'DEKÎ GELlŞMELER 19721973 Tuna» Nadi ArmafaDi Tanrnnaunda «Törkçedekj Gelisnıelers adlı yspıtıyla birineflik fidfiinnü slan Haldnn Derin'i. daha önce okurlanmızs tanıtmıstık. Simdi de bn yapitt tarutmak amaeıyls «TSrkçcdekl Grlismeler»in bfltün bölümltrini kapsayan bir Biftinl tvnnyon»: 1 Dilimizin Ana Sorunu: ürkiye Cumhuriyetinin büyük yurttaş çojunluğunca konuşulan resmi dili Türkçe, özellikle yazılarda, nitelik bakımından nasıl olmalı; hangi doğrultuda ilerlemeli, ya da geliştirilmelidir? Bu sorun, hele çok partili ys!ima geçilen 1946lardan bu yana, kimi zaman bilim ve kültür çizgisinin ötesine de taşılarak, tartışılmaktadır. Ancak, Anayasa'nın dil yönün den iki kez değiştirilmesinde clduğu üzere, polıtikanın ise kanşması i!e ileri geri sapmalar olmasa bile, çekişme bir ölçüde yine sürüp gidecektir. Çünkü, Türk dili, epey kararlıhğa kavuşarak. vörüngesine iyice oturmu; değildir. 2 Türkçede Kararsızlık: Bir yazıyı kaleme alırken, ya da başka dilrfen Türkçeye çevirirken; hatta. kimi zaman Türkçeyi konuşurken, bilindiği üzere, belirsizliklerle yüzyüze gelinmektedir. Deyim seçimi yaparken, en uygununu arayıp yerli yerine oturtmanın; ahenge ve üsluba özen göstermenin yanı sıra, başka etkenler de Türkü ujraştınp oyalamaktad:r. Örneğin, konusmamızda ve yazımızda Anayasa Mahkemesi kararlarında benimsediği görülen <yasa> mı. yoksa, Anayasa' da ve Türkiye Büyük Millet Mec lİFİnde kabul edilen belgelerde eskisi gibi bırakılan «kanun• mu Bati dillerindeki «gesetz», «lav», «loi» sözcüklerinin karşılığı olacaktır? Türkçesi bulunmamış benzeri epey deyimin uzun bir listesi yapılabilir. özleştirme ve antma sonuçlanndan vararlamada zaman zaman elde olmadan yapılan yanîı^lar, dildeki kararsızhğa aynca eklenen ufak tefek gedikler mevdana getirmektedir. «Nakil vasıtası» kavratnını eksik'iz karşılayan «taşıt» sSzcüSünün yanına bir de «araç» eklenmesi bunlann başında ceînıekted'ir. 3 özleştlrme: özlesme, Türkcenin daha çok: bin vıldır içii riislı oldugu Arapca, Farsça sözoüklerden ve o iki Sramer kurallarının etkislnden arınma<!i olarak anlasılmaktadır. Arapçs iU Farsçanın orta 6Srenim müfredst orogramlanndaki zorunlu rfersler arasmdan kalchnldıgı 1929 vılı. dilin ister Istemez o eünlere eelînceye dek alısılmamıs bir anrrna temposu Iclne eiTmesinin ba;langıcı olmustur. Tarihsel Bdevl bîr ulusu yılgın Iık duygusundan sıyınp yüreklendirme ekseni çevresinde dönan Atstürk. ondan bir yıl önce. 3 Kasım 1928'de hsrf devrimlnl dCnyayıı ilân etmis, harf devrlminin 6n hazırlıklanyl* birlikte Türk Dil Kurumu'nun cekirrfeSI olan Dil Encumeni"ni kurmustu. Bu eneümenin uy»lerînden Falih Hıfkı Atay'a g5 İ Rüştü ÖZAL | lketnizde çaresi bilinmeyen sosyal, ekonomik ve yönetsel dert ve çözümü belirsiz sorun kalmamıştır saranm. Ancak uygulamada sonuç almmış, çözülmüş bir tek işimiz yok. Araştırma, inceleme. rapor... dolu! Çok açık ve tümü ile boylu boyunca ortada yatan ve hiç bir siyasal yönü ve sürtüşmelere yer bırakması söz konusu olma\an bir örnek verelim: Gümrük ve Tekel Bakanlığı. Daha 1946 yıllarınm seçim sloganlan arasında bu BakanlıJhn varlığına gerek olmadıgı, bu nedenle kaldınlrcası konusu da bulunuyordu. Devletçiliğin riçkl» yapımma kadar pötürülmemesl, tütün v« sigara fiyatlannın düşürülmesi perektiği nedenleriyle bu Bakanlık kaldırümak isteniyordu. Ateşli konuşmalann geçerli «srmayesi niteliginde tutunmus görünüyordu, bu konu. Bu göriisün savunuculan daha sonra iktidarlan süresinde, öne sürülen çözüme itibar çöstermediler. Yıllar geçti 1960 devriminde. yeni bir Rörüsle yaptmlan tncelemeler arasmda önemli yer tutan «Merkezl Hükümet Teşkilatı Araştırma» rapomnda (MEHTAP profesinde) de bu bakanl:k, degişik bir gerekce ile kaldırılmak Isteniyordu. Raporda imrası bulunanlann. daha sonra iktidara sahiD olması sansı bile bu konuya itibar gösteriimesine vetmedi ve dnha sonra 12 Mart Muhtjrasının reform cabasıada da Merkez! Hükümet Teskilâtı e!e almmış bu çalışmalarda da yine Gümrük ve Tekel Bakanlığı gerekli görülmemistir. Başka örnek: Kalkınmamtzı "Sanayileîmeye. Sanayllesmeyi büyük ölçürfe kaynaklanmızın işIetilİD deSerlendlrilmesine bağlanmıs gördüğümüz Ulkemizde vereceğimiz ikinci örneğin hikâyesi daha d;kkat çekicidir. «Madenlerimizden en iyi surette istifade seHi nedlr?» Petrol ve maden kanunlanmızı bir rreform) niteligiyle de?istirmeye yönelik SOTI iki yılın çalısmalan sırasında. her randar: ve yönden gçlen bu soru, daha 1929 yılında «Âll tktisat Meclisi» nde cevau aramıştır. Hem de daha o zaman 7080 Mİdan beri sürüt) gelen duruma bir son verilmesi icin acı acı vakınmalarla madenciHğimize kesin b'r ynn verilmek lstenmistir. «Alt îktisat Meclisisne verilen ranorda: «En az masrafla maden ruhsatı alınıo blr yabancı şirkete devir edilegelmekte ve bu durumun madenlerimizin taymetini düşürmekte» olmasından; «Bu halin T O vıldır sürüp gelmesi»nden: OR «Haritasında bizimki kadar imtiyaz lekeleri olan bir memleket nimadıgmndar söz edilmis: Bu «maden alı«verisi» olarak nitelenen duruma son verilmci» istenmiştir. Bueün istenen de budur. 1930 başlannda, «artık bir son verîlmesi zorunlu sayılan» «orunun bueün tüm canhlıSı ile. aynı kelhne ve aym çerçeve içinde tarfT<nldıgımn tanıeıyız. 1935 yılında Büyük Seften «tradikal tedbirler almaya beratlı» ve kararl: oldugu açık bulunan devrin İktisat Bakanı, Al! lktlsat Meclisi'nin bir oturumunu açarken: Turkiye'de sanayiin nasıl teessüs ve inkisaf edebilecegi ve madenlerünizden en iyi Istifade seklinin ne oldugu sorulanna bu Meelisten cevap istemekte ve Meclisin kararlarınm Uzerinde dunılarak bunlann kanun ve ilkeler halînde uygulanacsğının sözünü vermoktedir. O zaman tkinci Bes Yıllık Proeramın teknik esaslannm hasırlanman ile ilgili olarak yaptıgı bir konuşmada Sayın Bakan «... Madenler en zivade Devletin elinde bulunmasi lâzım gelen bir şeydir. veva hic olmazs!1 memleket cocuklarının elinde bulunması gerektir. Bizim kabul ettiğimfz Devletçilik prensibine yakısan en güzcl mevzu budur. Bu imkânı srörmefcteviz.» «... Bizim madenlerin tarihine ufak bir nazar atfedilirse storülür ki. daina devlet islrtmistir... Tanrimattan sonra madenlerimizin tarihi ve talihi tamamen bir spekülflsvon mevzuu olmuştur.. Memleketin serveti ancak işletilmek için alınır ve almdıfı zaman tufevlî istismara asla miisaadp olunmaz. Takdim edeceği'niz tasanlarda esas bu olacaktır» demektedir. Bugrün de rsform artı altında söylenen ve istenen aynı şeylerdir. Oy^a 193^ yılma selı>ken bu eörüs ve istekler artık açık re belireindir. Örneftin 24 E\lül 19S2'de Milliyet Gazetesinde bir yazar. «Madenlerimizin durgunlugu ve gerilemesi «ebeplerl de tamamen tehakkuk etmiştir. bu sebep ve manialan ortadan kaldıracak Türk madec ve madenciligini inkisaf ettirecek bütün eksikliSi yıkacak bir nroerama iMivaç vardır» demekte. aynı ya*ar aynı gazetede is Ekim 19S4'te sertlesen bir dille «blzde kökünden kaldırılması !â>ım eelen baska tesirler olduBunu, bu tesirlerin kanunl, idart sebeplerle kökleşmiş ihmallerden dogduSunu» yazmakta ve «eetîlerimizden eelen bu Ihmallerin koparılıi atılacagma mancmm belirtmis bulunmaktadır. Aradan eecen vıllarda. nzellikle 1935"«>rde Maden Tetkik Arama EnsMtünl. Etibank ribi köklü kuruluslar madendligimize bagli olarak olusturulmus. maden kanununun ihtivaçlan karsılamasına çalışılmış. Madencilipin eeliştirilmesi için teşvik tedbirleri almmıştır. Ancak. madencilikte verimiz vöniimü? aktüel tartısma knnu«u olmaktan hftlâ kurtaJamamı?. kazanılan şey, zamana oranla ihmal pdiîeeek v!»(iar küçük kalmıstır. CUMHURİYET DÖNEMİNDE «YABANCI DİLLERİN TUTSAKLIĞINDANT KURTULMA» ÇOŞKUSU, DİLİMİZÎxN ÖZLEŞME ATILIMINA ÇOK BÜYÜK GÜÇ VERMİŞTİR. Haldun DERIN nnmasiyle meydana gelecek bosluk da, riiiin geçmişte bıraktıgı bir takım eski Türk pınarlanndan yararlamlarak doldurulacalcU. 5 Atetürk'ün Dile Katkısı Pekaxski'nin Yakut Dili Lugatı gibi kaynak bizmeti görebıiecei bir takım kitaplar; aylar ve yıllarca, Atatürk'ün baş ucundan eksilmemiş, elınden dtismenuştir. Onlardan, ozenerek çıkarcusı şu ya da bu çeşit Türk kökenli gereçierın kendisinde yarattı^ı sevinci, söz konusu yıllarda ve daha sonra (1933 • 1951) Devlet Başkanı'nın Ozel Kalemi'nde nıe murluk yapmış bir kimse olarajc bugün gibi hatırlıyoruz. Ancak, gems kapsamlı bir bütün olarak yapılagelen Cumfaurıyet dönemi dil çalışmalan arasında eski köklere inişi ıçeren eümolojık araşurmalar oldukça küçük kalan bir bölümdür. Türis Dil Kurumu'nca bir vandan ha;kın söz hannelerinden taranarak 5(1.000 dolayında sözcügün derlen mesi, öte yandan gittikçe kızışarak sürdUrülen türetmeler. denilebilir ki, bu çalısmalar İçinde çoir daha genis vpr tutmustur Gündemleri valnızca Atatürk'On cihninde vazılı bulunan Çankaya'nın ya da Dolmabahçe'nin ünlü akşam sofralarındaki toplantıların görüşme konulan için de dil çalışmalan agırlık taşıyacaksa. masaya çagınlan konuklann çrgjnluğunu di! bilglnleri, başka deyisle. Türk Dil Kuruım) üyeler: oluştururdu. öte yandan Dil Kurultaynan Türk ve vabancı uzmanlann yanı sıre bütün devle' büyüklerimizle fcalburüstü avdınlanmızm katıldıgı ve Atatürk'ün her yanını başta.ı asagı dikkatle lzledigi olağanüstü olaylar degerinde Idi. Arıtmada belki «uurlann «orlanmış bulunmasuun tepkisi gibi tanılanmaga fteshise) yatkın bulunan Günes Dil Teorisi'nin düsünüliin ortava knnulması ve bütün dillerle Türkçe arasında ortak ilişki ve ba*lar bulunduğu varsavımının tizerine eSilinmesi de, aynı çalışma ve denemeler sin:iri İçinde. blr aşamada. veni bir halka niteliği taşımıştır. 6 Türkçe'nin Asın Solcularca Yozlaştmldığı tddiasi TUrkçe'de kargasalık «ezenlerden bir kısmına kalırsa. bunu. aşın sol uç. ozenerek tasarlayıp gereeklestirme alanına tlettigi bir plara uvpjlavarak meyıiana getirmistir. Bovleee. kusaklar arası blrbtrtaJ anlamama ucurumu varstmak ve TîlrV'ü eeleneksel kiiltfirünrten voksun bırakarak. voTİashno çHJc^rtnneV amsr» eild'llmöstfir tVıfru«u: bHKlrfilii&il hmi^ rutan blr Lft* alfahesinin, düzenlenmesi yorsunluğuna T re «Dil meseleri ük Snee B«şv»kil Ismet Pasa'nın bir parolası ile doğmuştur» (IX Onun ögütlemesi üzerine iki ciltlik Laroosıe'un Türkçeye çevrilme.ti işi Encümence ele alınınca, Osmanlıcanın bu maksadı yetmediği sırıtıvermiştir. Cumhuriyet TUrkiyesine miras kalan Osmanlıca, uçsuz bucaksız sınırlan içindeki ülkelerden zamanla 20 bağınısız devletin d«> ğup hâlâ yaşamakta bulundu^ü bir imparatorluğun önce yüks»lış, sonra çöküş dönemi dili ıdi. Osmanlılann çöküş dönemincn»ki yiürilmiş güvenıne karşı Cumhuriyetçilerin tepkisi sayılabıiecek olan «yabancı dillerin tutsakiıgından kurtulma» coşkusu, dilin özlestirilmesine atılım zacu vermiştlr. Hatırlardadır kl, 7. ve 8. yüzyıllarda diliermi Müslümanlıkla birlikte Arabistan dışında Irak, Suriye. Fılistin, Malta, Kuz«y Sah rası ve Zengibar gibi ülkclere yaymış olan Araplar, 1914 1318 Birinci Dünya Savaşı sırasuıria dın kardeşliğıne pek sığmayan bir davranışla biz Türkleri «rkamızdan vurmuşlardı. 4 Bizde ve Başka Dillerde özleştirme Nedenleri Türkçe'de söz konusu olabilen kararsızlık durumunu, tutulan yanlış. yolun dili içine yuvarlsobğı bir «kargaşalık» gibi yorıinjlıyanlar vardır. Oysa, oaşkaca düzenlemelerin yanı sıra. ailin, genellikle unutulmağa yüz tutmus eski kökleri Uzerinde tşlenerek özlestirilmesi. süzgeçten eeçirilerek daha kullanışlı, ihtiyaçlan daha iyi karşılayan: yabancı ttkilerden veterince annmış bir ulusal varlık düzeyine eristlri'.mesi bize özgü bir çirtşim ü°> gildir. SaWuyu, baska uluslan da gerektiginde böyle bir akıma itmiştir. Örneğin, Norveç dili 19. vüzyıhn ortalanndan günümüze dek bir özlesme ve kendini bulma süreci içindedir. Özleçtirme yolunda. Norveclilerden başka, trlandalılann, Yunanlılarm ve F > listinli YPhitdilerin de çabalan vardır. Ünlü tngiliz tarihçisi Toynbee'ye eöre bu atıltmlar, siv rilip kendini göstermek ve kültür yönünden kendi kendine ye^ mek için çılgtnea beslenen ulusal hevesten ilert eelmektedir. Ancak. Toynbee, Atatürkiin eirJşiminde öbürlerine kıyasla bir baskalık bulunduğunu görüşüne eklemektçdir (2V Şöyle ki, iş hayatının, avuçlanna bırakıldığı tath su Frenklerinin tekelindpn Atatürk sayesinde kurtanlmasiyle ortaya nasıl bir boşluk çıkm'S ve başka care olmadıgı için. bu boşluk o alanda tster istemez yetlsmeye başlayan Cumhuriyetcı Türklerce doldurulmakta idiyse, Arap ve îran cevherleriyle bezenmlş süslü püslü Türkçe'nin a katlanıp elaltmdan yurdumuza sokularak dağıtılması hünerinin Kuzey'dekl komsumuzca, hetn de Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk sağ "iken gösterildigiiıi, onun son Genel Sekreteri rah» metli Hasan Rıza Soyak'tan • günlerde dinlemiştik. Ama, Atatürk'Un kendine yıllar yılı dert edindigl Türk dili sorununu, yj. ne onun tuttuSu ışık altında ele alanlann yıkıcı gayeler peşlnd» gidebileceklerine inanmak için nasıl bir kafa yapısına sahip olrnak gc.rektigi kolay kestirilemeı. Yalnız, anblmı? dilden va> na basa güreşenlerden olup, Hd kez Atatürk'e Genel Sekreterlik, 1933 te Milll Eğitim Bakanlığı yapmış bulunan 'Dil, TarihCoğrafya Fakültesi Profesörii) saym Hikmet Bayır'un ne yaman bir milliyetçi olduğunu ve kendllerini halkı yönetmeğe aday görenler velpazesinde adlan biraı tutucuya çıknus birkaç partinin ön saflannda yer alırken dahi, bir yandan. özleftinlmıs Türkçe ile yazı yazmagı. kltaplannın yanı sıra. günlük gazete sütunlannda bile direnerek elden bırakmadıtını belirtmekl» yetinelim. Dili bile bile yozlaşörmayı, hayran kalınacak Işleklikteki düşünde varattığı bir örneıtle tntr1.liz yazan George Onvell Bind«v kucyüzseksendört adlı romanında okurlanna anlatmaktadır. Uygulamada, kendine özgü blr kültür devrimine giriştifi bilinen Mao Çini'nde dahi »imdîlik Çince'yl yozlaştmcj blr tutuma ve davranışa yer verildigi duyulmamıstır. 7 Kuşaklararası Anlaştnazlık ve Argo Kuşaklararasi bTbirlnl anlıyamama çoSu ülkede kurolu dflzenden r>ek sızlanrmvan olaD bitenlert kanıksamış anababa ile ülkücfl huv'Annı nenüz tör. püliyecek ker*«ie oisirinlesmemis evlst arasmdtOd eorüslerin zaman raman bigdasmamasınoandır denilebflir Aniasmazlıfc bizde dilaen öfürü serceltten var sa. oldugu kartan İle bu. TUrkçemizclelc karehşaagiı» deffil. sanınz ki özpllikle «oira) argo m»nun epevce almı« vürümüs bulunmasınaandır Arkadasi «pos ts koydngu» ıcin «bozuk çal. mıya» başlıvan o?.'Urun oasina neler eelmi» olabilecefini ka». ravıp anlamaga ^lışması. bir baba va da ana ıcin çapraşık bir bilmece çözrreg» benzemek tedir. Bu rtizaec esK fcusak belki anlayışs:zhtu> damgalanmakta; «su kovup çuvallamakta dır.» Sözün kısası «matrak» bir durum. Bizdeki argonur eenelllkle hal kın sevgilist haline eelmis «agabey» ve rabla» sö7CÜIrlen berkesin. ama en cok soför tezpâhtar. Derber ispo«acı earson. hamaJ eibi eirsrin ve bece riklilerin agzında «efen<üm bav. bayan. oeyeîerıdi. tıanjmefendi» vb. nl toptan kapı dışarı etmJî görünüvor ÇOK ACI KAYBIMIZ Atilay Denlzaltısı sehidl II. kumandan Yüzbası Sebatl Tasöz ve Atiye Tasöz"ün oğlu, Nimet Gökyüzü'nün yeğeni. Berrin Tajöz'ün eşi, Üsdiken ailesinin damadı, Galatasaray Lisesi 1957 mezunu (1520) Deniz TAŞÖZ'ü tLÂN kaybetmiş bulunuyoruz. Cenazesl 10.7.1973 Salı günü namazından sonra Şişli Camiinden kaldınlarak Rumelihisarındaki aile kabristanuıa delnedilecektir. AİLESt Cumhuriyet 5538 Sağlık ve Sosyal Yardım , Bakanlığından 1 Bakanhgımız 6246 sayıh kanun geregince dış memleketlerden asafda cins ve miktan vazılı Ekran Kuvvetlendirici Röntgen cihazi Ithal edilecekttr. 2 Satın almacak olan bu ihttyacla OgiH teknik ve idari şartnameler tstar.bul ve tzmir SaSlık Miidürltlklerınden, Ankara'da Bakantıfımi7 Donatım Genel Müdürlüfünden bedelsiz olarak temin ediür. 3 Sartname numaralanmıştır Verilerpfc olan tekllf zarflan üzerine malzemenin fsmj vazjldıjı etol fcaç numaralı sarrnamevp ait teklif olrtı:»rj bolirtiV^trtiT Bu husuılan belirtmeyen firma teklifleri nazara almmaz. 4 Sartname talebinâ> bulunan ftrmalar mümesslllik belsesı ibraz etmek surettvle blrer dilekce İle müracaat etmeleri lâzımdır Mnmess'llik beîgesi ibraz edemeyen tirmalara sartname vertlmez. 5 thaleri karanan ftrma 11e bir Protokol vapılacaktır. Bu Protokolun NoteT ve Pul masraflan Rrmava ait olacakttr. 6 Verilen tekliflerdp ma]7*men1n FOB CP ve CD? tstanbu! bedellert ayn avn »nster1İK»kt1r 7 thalevi alan flrmalardan mal bedeli Orerinder H 10 nlsbetinde süresi? bir KontrsarsnH mektubti »lınnrjıirnr Kontrsraranti mektubunu vermektpn Imtina eden VLT* raamn Ihaleüi fe«b edilecek ve mafreme basks bir firmadan ahnacsktrr. 8 Ahnan teklifler taahhüdö tazamnnm etmes 9 Bakanlık dilediSl zaman malzemeyl alıp almamakts serbesttir. 10 Postada vaki p«cikmeler nazam alınmas 11 En »on tekllf rerme 5^.1973 güntl »aat ITOO'va kadar. SIRA No. Malzemenin rfnsi 1 Ekran kuvvetlendirid el harekeö İle çalışan Rontgen dhazı. Miktan 1 Adet Başka Ülkelerde Yersiz Savlar T A R I N : Uydurma, zorlaraa savı haksızdır. (1) Falih Rıfk) Atay. Cankaya • AUtürk Devri Hatıraları. 1953. eilt 2. sayfa 441. (?1 Arnold 3. Toynbee. A Shıdy of HMory, 1947, eilt 1, tayfa 5«8, 51t (Basın: 189395529)